Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 53. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! İndirdiğine iman ettik, resulüne tabi olduk. Öyleyse bizi tanıklarla birlikte yaz."...
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın resulüne verilenin benzeri bize de verilmedikçe asla iman etmeyiz." derler. Allah, resullük görevini kime vereceğini en iyi bilendir. Suç işleyenlere, yaptıkları aldatmalar yüzünden, Allah katında bir aşağılanma ve şiddetli bir azap vardır....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Ben, göklerin ve yerin sahibi olan, kendisinden başka ilah olmayan, yaşatan ve öldüren Allah'ın, size, hepinize gönderdiği bir resulüm. Gelin, Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden ümmi nebi resulüne iman edin ve ona uyun ki böylece doğru yolu bulasınız."...
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin. Yoksa bile bile emanetlerinize ihanet etmiş olursunuz....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra zaafa düşüp zayıflarsınız. Sabredin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Antlaşma yapılan müşrik kimselere Allah ve Resulünden bir beraettir:...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan; Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve Hak Din'i, din edinmeyen kimselerle, üstünlüğünüzü kabul ettirinceye, kendi elleriyle size belli bir cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Müşrikler hoşlanmasalar da dinini her dinin üstünde açık olarak ortaya koymak üzere Resulünü doğru yol ve gerçek din ile gönderdi....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Ne olurdu! Onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu bize yeter, Allah bize lütfundan yine verir, Resulü de. Bizim isteğimiz yalnızca Allah'ın rızasıdır." deselerdi....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Onlardan bir kısmı, "O, bir kulaktır." diyerek, nebiyi incitiyorlar. De ki: "O, sizin için hayır kulağıdır." O, Allah'a inanır ve mü'minlere inanır. İman edenler için bir rahmettir. Allah'ın Resulünü incitenler için can yakıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmediler mi ki: Kim Allah'a ve Resulüne karşı haddi aşarsa, onun için, içinde sürekli kalacağı Cehennem ateşi vardır. İşte bu, büyük rezilliktir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. Ma'ruf olanı yaparlar, munkerden sakındırırlar. Salatı ikame ederler, zekatı yaparlar. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara, Allah rahmet edecektir. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Münafıklar söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Ant olsun küfür sözünü söylediler. İslam olduktan sonra Kafir oldular. Elde edemeyecekleri bir şeye yöneldiler. Öç almaya kalkışmaları da ancak Allah ve Resulünün kendi fazlından onları zengin etmiş olmasındandır. Eğer tevbe ederlerse, haklarında hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette can yakıcı azaba uğratır. Ve onlar için yeryüzünde ne bir veli ne bir yardımcı vardır....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resulüne muhalefet ederek geride kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar. Bir de, "Bu sıcakta savaşa çıkmayın." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevi Araplar, küfür ve nifakta daha katıdırlar. Allah'ın Resulüne indirdiği sınırları tanımamaya daha yatkındırlar. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Taha Suresi, 96. Ayet:
Samiri: "Ben, onların anlamadıkları şeyi anladım. Resulün öğretisinden az bir şey almıştım işte onu bıraktım. Bunu, bana nefsim hoş gösterdi." dedi....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onların bir kısmı bundan kaçınır....
Nur Suresi, 50. Ayet:
Onların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa kuşku mu duyuyorlar? Yoksa Allah ve Resulünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! Onlar, zalimlerin ta kendileridir!...
Nur Suresi, 62. Ayet:
Ancak Allah'a ve Resul'üne içtenlikle iman etmiş mü'minler, toplumu ilgilendiren bir iş için onunla bir araya geldikleri zaman, ondan izin almadıkça gitmezler. Senden izin isteyen kimseler, işte onlar Allah'a ve O'nun Resulüne iman edenlerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istedikleri zaman onlardan dilediğin kimseye izin ver; onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 27. Ayet:
Firavun: "Size gönderilmiş olan resulünüz, gerçekten mecnundur." dedi....
Əhzab Suresi, 53. Ayet:
Ey iman edenler! Nebi'nin evlerine, yemeğe izin verilmiş olmasının dışında vakitli vakitsiz izinsiz girmeyin. Ama çağrılmışsanız o başka. Yemeği yiyince de hadise dalıp oyalanmayın, hemen dağılın. Doğrusu bu haliniz Nebi'yi rahatsız ediyor, o sizi kırmamak için bir şey demiyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman da hicap arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha uygundur. Allah'ın Resulüne rahatsızlık vermeniz doğ...
Fəth Suresi, 26. Ayet:
Kafirler, küçük görme taassubunu, cahiliye taassubunu kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Resulünün ve Mü'minlerin üzerine dinginlik indirdi. Onları takva sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Ant olsun ki Allah, Resulünün rüyasını hakk ile doğruladı. Allah dilerse, Mescid-i Haram'a başlarınız tıraş edilmiş ve saçlarınız kısaltılmış olarak korkmadan güven içinde gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyordu. Bundan başka size yakın bir fetih takdir etti....
Hucurat Suresi, 3. Ayet:
Allah'ın Resulünün yanında kısık sesle konuşanlar; işte onlar, Allah'ın takva için kalplerini sınav ettiği kimselerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük ödül vardır....
Hədid Suresi, 28. Ayet:
Ey inananlar! Allah için takvalı olun. O'nun Resulüne inanın ki, size rahmetinden iki pay versin. Ve size aydınlığında yürüyeceğiniz bir ışık yapsın. Sizi bağışlasın. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Cin Suresi, 23. Ayet:
"Bana düşen sadece Allah'tan aldığım vahyi size duyurmak ve gönderileni iletmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne karşı gelirse, bilsin ki onun için kesintisiz olarak sürekli içinde kalacağı Cehennem ateşi vardır."...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum
resûlun
bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
el kitâbe
: kitap
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Ve lemmâ câehum
resûlun
min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâb(kitâbe), kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-hum
: onlara geldi
3.
resûlun
: bir resûl
4.
min indillâhi (indi allahi)
: Al...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! (Allah Resulüne) 'Ra'ina: Bizi gözet' demeyin, 'Unzurna: Bize bak' deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. [20]...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
1.
em
: veya, yoksa
2.
turîdûne
: istiyorsunuz
3.
en tes'elû
: sorguya çekmek, sual etmek
4.
resûle-kum
: sizin re...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de, daha önceden Musa (a.s)'a sorulduğu gibi, resulunuzu (ondan şüpheye düşerek) sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Ve kim îmânı küfür ile değiştirirse, artık o doğru yoldan (Sıratı Mustakîm'den) (Allah'a ulaştıran yoldan) sapmıştır....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkâr ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi siz de resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim inancı küfür ile değişirse, artık o dümdüz yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz daha önce Mûsâ’dan istendiği gibi Resulünüzden de olur olmaz şeyler istemek, onu sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Kim imana bedel inkârı alırsa, artık doğru yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de resulünüzden, daha önce Mûsa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde bulunmak mı diliyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan,yolun dosdoğrusunu saptırmış olur....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Yok eğer yapmazsanız o halde Allah ve Resulünden mutlak bir harb olunacağını bilin ve eğer tevbe ederseniz re'sülmallarınız sizindir, ne zalim olursunuz ne mazlûm....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Buna rağmen böyle yapmazsanız, o hâlde Allah ve Resûlünden (size karşı açılmış)bir savaş olduğunu bilin! Fakat tevbe ederseniz, artık sermâyeleriniz sizindir. Ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğratılmış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer bunu yapmazsanız Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: -Allah’a ve Resulüne itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, kafirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: «Allah'a ve Resulüne itaat edin.» Eğer yüz çeviririlerse şüphesiz Allah, kâfirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 53. Ayet:
Ya rabbena! indirdiğine iman ettik ve Resulün ardınca gittik, imdi bizi o şahidlerle beraber yaz...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum
resûlun
musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne)....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
1.
ve iz ehaze allâhu
: ve Allah aldığı zaman
2.
mîsâkan
: misak
3.
nebiyyîne
: peygamberler
4.
lemâ
: olduğu zama...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmân ettiklerinden ve resûlün hak olduğuna şehâdette bulunduklarından sonra ve kendilerine açık deliller gelmiş olduğu halde kâfir olan bir kavmi Allah Teâlâ nasıl hidâyete erdirir? Halbuki, Allah Teâlâ zalimler gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine kesin ve açık deliller gelmiş ve Resulün hak peygamber olduğuna şehadet etmiş iken, imanlarından sonra küfre sapan bir topluluğu hiç Allah hidâyete erdirir mi? Yok, yok! Allah, zalimler güruhunu cennete giden yola koymaz, emellerine kavuşturmaz....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmanlarından, resulün hak olduğuna tanıklık ettikten ve kendilerine ayan-beyan deliller geldikten sonra küfre sapmış bir topluluğa Allah nasıl kılavuzluk eder? Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamete nail olasınız!...
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin, ki merhamet olunasınız....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin ki size merhamet edilsin....
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Ve mâ muhammedun illâ resûl(
resûlun
), kad halet min kablihir rusûl(rusûlu), e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’â(şey’en), ve se yeczîllâhuş şâkirîn(şâkirîne).” ...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
1.
ve mâ muhammedun
: ve Muhammed ... olmadı, değildir
2.
illâ
resûlun
: resûl'den başka, sadece resûl
3.
kad halet
: gelip geçmiştir
4.
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak ki, iki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden bir kısmı yüz çevirdi, oysa şeytan, kazandıkları bazı şeylerden dolayı (Resûlün emrine itaat etmemek, ganimete koşmak gibi), onları zillete düşürmek istedi. Ve and olsun ki, Allah onları affetti. Muhakkak ki Allah Gafûr'dur, Halîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
(Uhud’da) kendilerine yara isâbet ettikten sonra Allah ve Resûlünün (cihad)da'vetine icâbet edenler var ya, işte onlardan iyilik eden ve (günahlardan) sakınanlar için pek büyük bir mükâfât vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Onlar kendilerine isabet eden yaradan sonra da Allah’a ve Resulüne icabet edenlerdir. Onlardan iyilik eden ve takva sahibi olanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Hele o yara aldıktan sonra Allah’ın ve Resulünün çağrısına uyup gönül verenlere, hele onlar gibi ihsan ve takvâ sahiplerine pek büyük mükâfatlar vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve Resulünün çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Onlar, yaralandıktan sonra da yine Allah'ın ve Resulünün çağrısına uyanlardır. Onlardan iyilik yapan ve sakınanlar için pek büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
O müminler ki, kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah'ın ve resulün çağrısına cevap verdiler. Onlar içinden, güzel işler yapıp takvaya sarılanlara büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü'min olanı, mü'min gözükenden) ayırıncaya kadar mü'minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak da değildir. Ama Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve Resulüne iman edin. Eğer iman eder ve korkup sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlardır Allah sınırları ve kim Allah'a ve Resûlüne itaat ederse Allah onu, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar ve onlar, ebedî kalırlar orada ve budur pek büyük bir kurtuluş ve kutluluk....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bütün bu ahkâm Allahın kesdiği hududdur, ve her kim Allah ve Resulüne itaat ederse Allah onu altından ırmaklar akar cennetlere koyar, içlerinde ebedî kalmak üzre onları, bu ise o fevzi azîmdir...
Nisa Suresi, 13. Ayet:
Bunlar Allah’ın hudûdudur. Artık kim Allah’a ve Resûlüne itâat ederse, (Allah) onu altlarından nehirler akan Cennetlere koyar; orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Ve işte büyük kurtuluş budur!...
Nisa Suresi, 13. Ayet:
Bunlar Allah’ın kanunlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, (Allah, o kimseyi) içinde ebedi kalacağı alt kısmından ırmakların aktığı cennetlere girdirir. Bu da en büyük kurtuluştur....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse Allah onu, içinden ırmaklar akan cennetlere ebedî kalmak üzere yerleştirir. İşte en büyük başarı da budur....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allah'ın çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, Allah da onu, ebediyen kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir. Asıl büyük bahtiyarlık işte budur....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Ve kim Allah'a ve O'nun Resulune isyan eder ve O'nun sınırlarını aşarsa, onu, içinde ebedî kalacakları ateşe koyar. Ve onun için “alçaltıcı azap “ vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Ve kim Allah'a ve Resûlüne isyan eder ve sınırlarını aşarsa onu, daimî kalmak üzere, ateşe atar ve onadır horlayıcı, aşağılık bir hale getirici azap....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Her kim de Allaha ve Resulüne âsî olub hududunu aşarsa onu da bir ateşe sokar içinde ebedî kalmak üzere o, Hem ona tezlil edici bir azab var...
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim de Allah’a ve Resûlüne isyân eder ve O’nun hudûdunu aşarsa, (Allah) onu içinde ebedî olarak kalıcı olduğu bir ateşe koyar ve onun için aşağılayıcı bir azab vardır!...
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim de Allah’a ve resulüne isyan eder ve Allah’ın sınırlarını aşarsa,Allah onu da ebedî kalmak üzere ateşe koyar. Hem onu zelil ve perişan eden bir azab vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim Allah'a ve Resulüne isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Her kim de Allah'a ve Resulüne isyan eder ve Onun çizdiği sınırları aşarsa, Allah da onu ebediyen kalmak üzere ateşe sokar. Onun için aşağılayıcı bir azap vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha itaat edin, Peygambere de itaat edin sizden olan ülülemre de, sonra bir şeyde nizaa düştünüz mü hemen onu Allaha ve Resulüne arz ediniz: Allaha ve Âhıret gününe gerçekten inanır mü'minlerseniz.. O hem hayırlı hem de netice i'tibarile daha güzeldir...
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Resulüne ve sizden olan ülülemre de itaat edin. Eğer Allah’a ve âhirete iman ediyorsanız, hakkında ihtilâfa düştüğünüz meseleyi Allah’a ve Resulüne arzediniz. Böyle yapmanız hem daha hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Kendilerine "Haydi Allah’ın indirdiği Kur’ân’ın ve Resulün hükmüne gelin!" denildiğinde münafıkların senden iyice geri durduklarını görürsün....
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaşlar!...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Artık kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek birçok yer ve (maddî ma'nevî) bir genişlik bulur. Kim de Allah’a ve Resûlüne hicret edici olarak evinden çıkar, sonra da kendisine ölüm yetişirse, artık onun mükâfâtı şübhesiz Allah’a âid olur. Çünki Allah, Gafûr (çok mağfiret edici)dir, Rahîm (çok merhamet edici)dir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Ve her kim Allah Teâlâ yolunda muhâcerette bulunursa yeryüzünde birçok hayırlı barınacak yer ve genişlik bulur. Ve her kim hanesinden Allah Teâlâ'ya ve resûlüne muhacir olarak çıkarsa, sonra da kendisine ölüm yetişirse muhakkak onun mükâfaatını vermek Cenâb-ı Hakk'a aitir. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde bir çok geniş yer bulur. Kim, evinden Allah’a ve Resulüne hicret için ayrılır sonra da kendisine ölüm yetişirse, onun mükafatı Allah’a aittir, Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim Allah yolunda hicret ederse dünyada gidecek çok yer, genişlik ve bolluk bulur. Kim evinden Allah’a ve Resulüne hicret niyetiyle çıkar da yolda ecel gelip kendini yakalarsa o da mükâfatı haketmiştir ve onu ödüllendirme Allah’a aittir. Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur)....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden, yer yüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kimse, barınacak nice yerler ile rızkında genişlik bulur. Kim Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkar da yolda eceli gelirse, onu ödüllendirmek Allah'a kalmıştır. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde, varıp sığınarak karşı harekete girişecek çok yer bulur; geniş bir imkân da bulur. Ve her kim, evinden Allah'a ve resulüne hicret niyetiyle çıkar da kendisine ölüm yetişirse onun ödülünü vermek Allah'a düşer. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ...olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
âminû
: amenu olun, îm...
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha ve Resulüne de, Resulüne tenzil buyurduğu kitâba da, daha evvel inzâl buyurduğu kitâba da iyman getirin, her kim Allaha ve meleklerine ve kitablarına ve resullerine ve ahiret gününe kâfirlik ederse uzak pek uzak bir dalâl ile sapmış, sapmış gitmiştir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah’a, Resûlüne ve peygamberine indirdiği Kitâb’a(Kur’ân’a) ve daha önce indirdiği kitab(lar)a îman(da sebât) edin! Kim de Allah’ı, meleklerini, kitablarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, o takdirde doğrusu(haktan) uzak bir dalâlet ile sapmış olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne, gerek Resulüne indirdiği, gerek daha önce indirdiği kitaplara imanınızda sebat edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse hakikatten iyice uzaklaşmış, sapıklığın en koyusuna dalmış olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a, Resulüne, Resulüne indirdiği Kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, kuşkusuz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum
resûlun
â yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum
resûlun
â yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah'a ve Resûlüne savaş açanlarla yeryüzünde bozgunculuk etmeye koşanların cezaları, ancak öldürülmektir, yahut asılmaktır, çapraz olarak elleriyle ayaklarının kesilmesidir, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları horluktur, âhiretteyse pek büyük bir azap vardır onlara....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Fakat Allaha ve Resulüne harbetmeğe kalkışan ve Yer yüzünde fesada çalışanların cezası, taktil olunmalarından veya asılmalarından veya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmesinden veya bulundukları yerden nefyedilmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onlara Dünyada çekecekleri bir zillettir, Âhırette ise kendilerine azîm bir azâb vardır...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Tanrı'ya ve resulune karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır; ahirette onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allaha ve Resulüne (müminlere) harb açanların, yer yüzünde (yol kesmek suretiyle) fesâdcılığa koşanların cezası, ancak öldürülmeleri, ya asılmaları, yahud (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çaprazvâri kesilmesi, yahud da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyâdaki rüsvaylığıdır. Âhıretde ise onlara (başkaca) pek büyük bir azâb da vardır. ...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah'a ve Resulüne karşı savaş açanların ve yer yüzünde bozgunculuğa çaba harcayanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (o) yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyadaki aşağılanmadır, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya uğraşanların cezası, öldürülmek veya asılmak, yahut el ve ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmektir. Dünyada onların cezası böyle bir rezilliktir; âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve her kim Allah ve Resulüne iyman edenlere yar olursa şübhe yok ki Allah hizbidir ancak galib olacaklar...
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve her kim Allah Teâlâyı ve O'nun Resûlünü ve imân edenleri velî ittihaz ederse şüphe yok ki galip olanlar Allah Teâlâ'nın o fırkasıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah’ı, Resulünü ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki, bunların teşkil ettiği Allah tarafı, mutlaka galip gelecektir....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galib gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resulünü ve iman edenleri veli edinirse, hiç kuşkusuz üstün gelecek olan, Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Allah'ı, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 70. Ayet:
Lekad ehaznâ mîsâka benî isrâîle ve erselnâ ileyhim rusulâ(rusulen) kullemâ câehum
resûlun
bimâ lâ tehvâ enfusuhum ferîkan kezzebû ve ferîkan yaktulûn(yaktulûne)....
Maidə Suresi, 70. Ayet:
1.
lekad ehaznâ
: andolsun ki biz aldık
2.
mîsâka benî isrâîle
: İsrailoğulları'ndan mîsâk
3.
ve erselnâ ileyhim
: ve onlara gönderdik
4.
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(
resûlun
), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nubeyyinu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ
resûlun
: ancak sad...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allaha ve Resulüne itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki peygamberimizin üstüne düşen, yalnız apaçık tebliğden ibâretdir. ...
Maidə Suresi, 99. Ayet:
1.
mâ alâ er resûli
:
Resûlun
üzerinde(sorumluluk) yoktur
2.
illâ el belâgu
: tebliğden başka
3.
ve allâhu ya'lemu
: ve Allâh (cc.) bilir
4.
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun ve lâkinnî
resûlun
min rabbil âlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 61. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
leyse bî
: ben değilim
4.
dalâletun
: dalâlette
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetun ve lâkinnî
resûlun
min rabbil âlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 67. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
leyse bi
: ben değilim
4.
sefâhetun
: sefih, akılsız
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Ve kâle mûsâ yâ fir’avnu innî
resûlun
min rabbil âlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 104. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
mûsâ
: Musa (as)
3.
yâ fir'avnu
: ey firavun
4.
innî
: muhakkak ki ben
Əraf Suresi, 158. Ayet:
1.
kul
:
2.
yâ eyyuhâ en nâsu
: ey insanlar
3.
innî
: muhakkak ki ben
4.
resûlu allâhi
: Allah'ın resûlü
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) Allah'ın resûlüyüm. O ki; semaların ve arzın mülkü, O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaşatır) ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve O'nun ümmî, nebî, resûlüne îmân edin ki; O, Allah'a ve O'nun kelimelerine (sözlerine) inanır (îmân eder). Ve O'na tâbî olun ki; böylece siz, hidayete eresiniz.”...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Ey Peygamber!) De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ki ben hepinize gönderilen Allah'ın peygamberiyim; o Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O'nundur; O'ndan başka ilâh yoktur; diriltir ve öldürür. Artık Allah'a imân edin ; Allah'a ve O'nun sözlerine imân eden Ümmî Peygamberine Resulüne inanın; O'na uyun ki doğru yolu bulaşınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: ey insanlar! Haberiniz olsun ben size, sizin hepinize Allahın Resulüyüm, o Allah ki bütün Semavat-ü Arzın mülkü onun, ondan başka ilâh yok, hem diriltir hem öldürür, onun için gelin iyman edin Allaha ve Resulüne, Allaha ve Allahın bütün kelimatına iyman getiren o ümmî Peygambere, ve ittiba' edin ona ki bu hidâyete irebilesiniz...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah'ın resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öldüren de, dirilten de O'dur. Bundan dolayı gelin, Allah'a ve resulüne iman edin. Allah'a ve Allah'ın bütün kelâmlarına iman etmiş bulunan o ümmî peygambere, evet ona uyun ki, hidayete erebilesiniz....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Ey insanlar, şübhesiz ben göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) una mâlik olan, kendisinden başka hiç bir Tanrı bulunmayan, hem dirilten, hem öldüren Allahın size, hepinize gönderdiği peygamberim. O halde Allaha ve Onun ümmî nebiy olan resulüne — ki kendisi de o Allaha ve Onun sözlerine îman etmekde olandır — îman edin, ona tâbi' olun. Tâki doğru yolu bulmuş olasınız». ...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Ey insanlar! Muhakkak ki ben, sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan Allah’ın (gönderdiği) peygamberiyim. O’ndan başka ilâh yoktur; (O) hayat verir ve (O) öldürür. Öyleyse Allah’a ve O’nun ümmî peygamber olan Resûlüne îmân edin; o (peygamber) ki, Allah’a ve O’nun kelimelerine(kitablarına) îmân eder; ona tâbi' olun ki hidâyete eresiniz.'...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: «Ey nâs! Şüphe yok ki ben hepinize Allah Teâlâ'nın bir resûlüyüm. Öyle Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O'na mahsustur. O'ndan başka ilâh yoktur. Hem diriltir ve hem öldürür. Artık Allah Teâlâ'ya ve bir Nebiyy-i Ümmî olup Allah'a ve O'nun kelimelerine inanan Resûlüne imân ediniz, ve O'na tâbi olunuz ki, hidâyete erişebilesiniz.»...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize birden gönderilmiş Allah elçisiyim. O Allah ki, göklerin ve yerin egemenliği Onundur. Ondan başka tanrı yoktur. O diriltir, O öldürür. Siz de Allah'a ve Resulüne iman edin-ki, zaten o ümmî peygamber de Allah'a ve sözlerine iman etmiştir. Ve o peygambere uyun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Ben sizin üstünüze Allah'ın resulüyüm. Göklerin ve yerin mülkü o Allah'ındır. İlah yoktur O'ndan başka. O diriltir, O ölüdürür. O halde Allah'a ve resulüne iman edin; Allah'a ve onun sözlerine inanan o ümmi peygambere iman edip uyun ki, doğruya ve güzele ulaşabilesiniz."...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana sorarlar
2.
an el enfâli
: ganimetlerden
3.
kul el enfâlu
: de ki, ganimetler
4.
li allâhi
...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah'ın ve Resûlündür. Buna göre, eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin."...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar, de ki ganimetlerin taksimi Allaha ve Resulüne aid, onun için siz gerçekten mü'minlerseniz Allahdan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin, Allaha ve Resulüne ıtaat edin...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar. De ki: «Ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten iman etmişseniz, Allah'tan korkun, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah ve Resulüne itaat edin!...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Habîbim) sana harb ganimetleri (nin hükmünü) sorarlar. De ki: «(Bu) ganimetler Allahın ve Resûlünündür. O halele (tam) mü'minlerseniz Allahdan korkun, (ihtilâfa düşmeyib) aranızı düzeltin, Allaha ve peygamberine İtaat edin. ...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Sana ganîmetlerden soruyorlar. De ki: 'Enfâl(ganîmetler hakkında hüküm) Allah’a ve peygambere âiddir.' Artık Allah’dan korkun ve aranızdaki hâli (ihtilâfı) düzeltin! Eğer (gerçek) mü’minler iseniz, Allah’a ve Resûlüne itâat edin!...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganîmetlerden soruyorlar. De ki: «Ganîmetler Allah Teâlâ'ya ve Peygamber'e aittir. Artık Allah Teâlâ'dan korkunuz. Aranızdaki hâli düzeltiniz ve Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne itaat ediniz, eğer mü'min kimseler iseniz.»...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin taksimini soruyorlar. De ki: "Onun taksimi Allah’a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçek mümin iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah’a ve Resulüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki: «Ganimetler Allah'ın ve Resulündür. Buna göre, eğer mü'minlerseniz Allah'tan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ediniz.»...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah'a ve Resulüne aittir. Allah'tan sakının ve aranızı düzeltin. Eğer mü'min iseniz, Allah'a ve Resulüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bi enne-hum
: onların olmaları sebebiyle
3.
şâkku allâhe
: Allah'a karşı geldiler (şâkî oldular)
4.
ve r...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu söylenenler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu söylenenler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Böyle, çünkü onlar Allaha ve Resulüne karşı geldiler ve kim Allaha ve Resulüne karşı gelirse bilsin ki Allahın ıkabı şiddetlidir...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah'ın azabı çok çetindir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar Allaha ve Resulüne karşı geldiler. Kim Allaha ve Resulüne karşı gelirse Allahın cezası cidden çetindir. ...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu (azab), gerçekten onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri yüzündendir. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, artık şübhesiz (bilsin) ki Allah, azâbı pek şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu da onların Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefet ettiklerinden dolayıdır. Ve her kim Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefet ederse şüphe yok ki, Allah Teâlâ'nın ikabı pek şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Evet böyle! Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı çıktılar. Kim Allah’ın ve Resulünün karşısına çıkarsa bilmeli ki Allah’ın cezası çetindir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu, tartışmasız, onların Allah'a ve Resulüne karşı baş kaldırmaları dolayısıyladır. Kim Allah'a ve Resulüne karşı baş kaldırırsa, hiç şüphesiz Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı çıktılar. Allah'a ve Resulüne karşı çıkanlara ise Allah'ın cezası pek şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu böyledir. Çünkü onlar Allah'a ve resulüne kafa tuttular. Kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa kuşkusuz ki, Allah'ın azabı şiddetli olur....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olan kimseler
3.
etîu allâhe
: Allah'a itaat edin
4.
ve resûle-hu
: ve...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha ve Resulüne itaat edin ve işidib durduğunuz halde ondan yan bükmeyin...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yan bükmeyin!...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey îman edenler, Allaha ve Resulüne itaat edin. Kendiniz (Kur'ânı) dinleyib dururken ondan yüz çevirmeyin. ...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah’a ve Resûlüne itâat edin; ve siz (Kur’ân’ı) işitip durduğunuz hâlde ondan yüz çevirmeyin!...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin,Kur’ân’ı ve Resulullah’ın öğütlerini işitip dururken ondan yüzçevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin; işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulüne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeye çağırdığı zaman, Allah'a da, Resulüne de cevap verin. Bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer ve siz Onun huzurunda toplanırsınız....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha ve Resulüne hıyanet etmeyin ki bile bile emanetlerinize hıyanet etmiyesiniz...
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler, Allah ve Resulüne hiyanet etmeyin ki, bile bile kendi emanetlerinize hiyanet etmiş olmayasınız....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne hıyanet etmeyin, bile bile aranızdaki emanetlerinize de hıyanet etmeyin!...
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne hıyanet etmeyin; yoksa bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olursunuz....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
1.
va'lemû (ve ı'lemû)
: ve biliniz
2.
ennemâ
: ... olduğunu
3.
ganimtum
: ganimet aldınız
4.
min şey'in
: bir şey...
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Eğer Allah'a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, her şeye güç yetirendir....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Eğer Allah'a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resûlüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Eğer Allaha (îman etmiş), hak ile baatılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbirine kavuşduğu (Bedir) gün (ü) kulumuz (Muhammed) e indirdiğimiz (âyetler) e inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şey'in mutlakaa beşde biri Allahın, Resulünün, hısımların, yetimlerin, yoksulların, yolcunundur. Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resulün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün) . Allah, her şeye güç yetirendir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
1.
ve etîu allâhe
: ve Allah'a itaat edin
2.
ve resûle-hu
: ve O'nun resûlüne
3.
ve lâ tenâzeû
: ve anlaşmazlığa, nizaya düşmeyin
4.
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Hem Allaha ve Resulüne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle niza'laşmayın sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden gider ve sabırlı olun çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allaha ve Onun Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekinmeyin. Sonra korku ile za'fa düşersiniz, rüzgârınız (kesilib) gider. Bir de sabr(-u sebat) edin (katlanın). Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. ...
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne itâat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de (size heybet veren) rüzgârınız (kuvvetiniz) gider; o hâlde sabredin! Şübhesiz ki Allah, sabredenlerle berâberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Ve Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne itaat edin ve ihtilâfta bulunmayın, sonra devletiniz gidiverir ve sabrediniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ sabredenler ile beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah’a ve Resulüne itaat edin; çekişmeyin, yoksa korkar, başarısızlığa düşer ve gücünüz gider. Sabredin! Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah’a ve Resulüne itaat edin, sakın birbirinizle ihtilaf etmeyin; sonra korkuya kapılıp za’fa düşersiniz, rüzgârınız (kuvvetiniz) gider. Bir de tam mânasıyla sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin; yoksa yılgınlığa düşersiniz, gücünüz de elden gider. Bir de sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız, rüzgârınız kesilir. Sabredin; Allah sabredenlerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Müşriklerden, ahd aldığınız kimselere Allah'tan ve O'nun resûlünden bir beraattir (bir ihtardır)....
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır:...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Bir ültimatum; Allah ve Resûlünden, muahede ettiğiniz müşriklere:...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Müşriklerin içinden (kendileriyle) muaahede etdiklerinize Allahdan ve Resulünden bir ültümatomdur (bu)! ...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
(Bu,) Allah ve Resûlünden, kendileriyle andlaşma yaptığınız müşriklere (ahidlerini bozduklarından dolayı) bir ihtardır!...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Allah ve Resulünden, kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklere son ihtar!...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
(Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resulünden kesin bir uyarıdır....
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Müşriklerden antlaşma yaptığınız kimselere Allah ve Resulünden ihtar:...
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Allah ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu;...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Ve büyük hac (Hacc'ul ekber) günü, Allah'tan ve O'nun resûlünden insanlara bir bildiridir (ilândır). Muhakkak ki; Allah ve O'nun resûlü, müşriklerden berîdir (uzaktır). Bundan sonra eğer tövbe ederseniz, artık o (tövbe etmeniz) sizin için daha hayırlıdır ve eğer yüz çevirirseniz, siz Allah'ı aciz bırakamayacağınızı biliniz. Ve kâfir kimseleri elîm bir azap ile uyar (ikaz et)....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Hacc-ı ekber gününde , Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah ve Resûlünden insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey Muhammed)! o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele!...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah ve Resûlünden insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey Muhammed)! o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele!...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Bir de Allah ve Resulünden hacci ekber günü insanlara bir i'lân, ki Allah müşriklerden beriydir, Resulü de, derhal tevbe ederseniz o, hakkınızda hayırdır, yok eğer aldırmazsanız biliniz ki siz, Allahı âciz bırakacak değilsiniz ve Allahı, Peygamberi tanımıyanlara elîm bir azabı tebşir et...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Ve (bu), hacc-ı ekber günü Allahdan ve Resulünden insanlara (şöyle) bir i'lâmdır: Allah ve Resulü müşrikler (i himaye etmek) den artık kat'iyyen uzakdır. (Bununla beraber) eğer (küfürden ve muaahedelere haainlik etmekden) tevbe ve rücû ederseniz bu, sizin için hayırlıdır. Eğer (yine) yüz çevirirseniz, (şunu) bilin ki, şübhesiz, siz Allâhı aaciz bırakabilecek değilsiniz. O küfredenlere (Allâhı ve peygamberi tanımayanlara) acıklı bir azâbı müjdele! ...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Ve Hacc-ı Ekber (en büyük hac) günü Allah ve Resûlünden insanlara bir i'lândır ki, şübhesiz Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. O hâlde tevbe ederseniz, artık bu sizin için hayırlıdır ve eğer (İslâm’dan) yüz çevirirseniz o takdirde bilin ki, siz Allah’ı aslâ âciz bırakıcılar değilsiniz. (Ey Habîbim!) İnkâr edenleri (pek) elemli bir azâb ile müjdele!...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Bu Büyük Hac günü, Allah ve Resulünden insanlara şunu ilan edin ki: "Allah da, Resulü de müşriklerden beridir. Şayet şirkten tövbe edip tevhide yönelirseniz bu, elbette sizin için daha hayırlı olur. İyi biliniz ki siz Allah’ın elinden kurtulamazsınız. Kâfirleri pek acı bir azapla müjdele!...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resulünden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resulü de... Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. Küfre sapanları acıklı bir azabla müjdele....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Büyük hac gününde Allah ve Resulünden insanlara şunu da duyurun ki, Allah da, Resulü de müşriklerden uzaktır. Tevbe ederseniz bu sizin için hayırlı olur. Yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ın elinden kurtulamazsınız. İnkâr edenleri de acı bir azapla müjdele....
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Bir de Allah ve resulünden insanlara Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O'nun elçisi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde, tövde ederseniz bu sizin için hayırlırdır. Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah'ı acze düşüremezsiniz. Küfre saplananlara acıklı bir azabı muştula!...
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yekûnu
: olur
3.
li el muşrikîne
: müşrikler için
4.
ahdun
: ahd
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın ve O'nun resûlünün yanında müşriklerin nasıl bir ahdi olur? Mescid-i Haram yanında ahd aldığınız kimseler müstesna. Artık sizin için ikâme ettikleri şeyde (ahdlerini tutarlarsa) siz de onlar için ikâme edin (ahdinizi yerine getirin). Muhakkak ki Allah; takva sahiplerini sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında müşriklerin Tanrı katında ve Resülünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Tanrı muttaki olanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah katında ve Resulünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever....
Tövbə Suresi, 11. Ayet:
Bundan sonra eğer onlar, (resûlün önünde Allah'a ulaşmayı dileyerek) tövbe ederlerse ve namazı ikâme ederlerse (kılarlarsa) ve zekâtı verirlerse artık (onlar), sizin dînde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir kavim (topluluk) için âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
1.
em
: yoksa
2.
hasibtum
: siz hesap ettiniz, zannettiniz
3.
en tutrekû
: terkedileceğinizi, bırakılacağınızı
4.
ve lemmâ
<...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz Allah'ın, sizden savaşanları ve Allah'tan ve O'nun resûlünden ve mü'minlerden başkasını dost edinmeyenleri bilmesine rağmen, bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa; Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz zannetiniz mi ki halinize bırakılıvereceksiniz de Allah içinizden mücahede edenleri ve Allahdan, Resulünden ve mü'minlerden mâada sokulacak bir locaya tutunmıyanları hiç de bilib görmiyecek? Halbuki Allâh bütün amellerinize habîrdir...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz (kendi haalinize) bırakılıvereceğinizi, içinizden cihâd edenleri, Allahdan, Resulünden ve mü'minlerden başkasını sır dostu edinmeyenleri Allahın bilmediği (Onun uğrundaki fedâkârlıklarınızın mükâfatsız kalacağını) mı sandınız? Allah, ne yaparsanız (hepsinden) haberdârdır. ...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa (siz), içinizden cihâd edenleri ve Allah’dan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri Allah ortaya çıkarmadan, kendi hâlinize bırakılacağınızı mı sandınız? Hâlbuki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa sandınız mı ki bırakılacaksınız ve Allah Teâlâ sizden mücâhedede bulunanları ve Allah Teâlâ'dan ve Resûlünden ve mü'minlerden başkasını öz dost ittihaz etmeyenleri bilmeyecek? Halbuki, Allah Teâlâ bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenlerle Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı zannettiniz? Halbuki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resulünden ve mü'minlerden başka sır dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
İçinizden cihad eden ve Allah ile Resulünden ve mü'minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri Allah ayırt etmeden kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Sizin bütün yaptıklarınızdan Allah haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Allah; içinizden cihat edenleri, Allah'tan, resulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri belirlemedikçe, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah'tan ve O'nun resûlünden ve O'nun (Allah'ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
Eğer, de: babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, hısımınız, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden meskenler size Allah ve Resulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise artık, Allahın emri gelinciye kadar bekleyin, Allah öyle fasıkler güruhunu hidayete irdirmez...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: 'Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, zevceleriniz, kabîleniz, kazandığınız mallar, (iyi iken) durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticâret ve hoşunuza giden meskenler size Allah’dan, Resûlünden ve O’nun yolunda cihâd etmekten daha sevgili ise, artık Allah (hakkınızda azab) emrini getirinceye kadar bekleyin! Çünki Allah, fâsıklar topluluğunu (isyanlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez.'...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: «Eğer babalarınız, oğullarınız, kardaşlarınız, refikalarınız, kabileleriniz ve kazanmış olduğunuz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve hoşnut olduğunuz ikametgâhınız sizin için Allah Teâlâ'dan ve resûlünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise artık Allah Teâlâ'nın emri gelinceye kadar bekleyiniz! Ve Allah Teâlâ fâsıklar olan kavmi hidâyete erdirmez.»...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: -Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar size Allah’tan, Resulünden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevgili ise Allah’ın (azap) emri gelene kadar bekleyin! Allah fasık topluma yol göstermez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesada uğramasından endişe ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden konaklar, size Allah’tan ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ve önemli ise... O halde Allah emrini gönderinceye kadar bekleyin!Allah öyle fâsıklar güruhunu hidâyet etmez, umduklarına eriştirmez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: «Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Onun yolunda cihaddan daha sevimli geliyorsa, o zaman Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Çünkü Allah fasıkları amaçlarına ulaştırmaz....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz/menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz."...
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele allâhu
: Allah indirdi
3.
sekînete-hu
: (onun) sekîneti
4.
alâ resûli-hi
: onun resûlün...
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, resûlünün ve mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve sizin onu göremediğiniz bir ordu indirdi ve kâfirleri azaplandırdı. Ve işte bu, kâfirlerin cezasıdır....
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, Resulünün üzerine ve mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımıyanları azaba uğrattı, ve bu işte kâfirlerin cezası...
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı. Ve o kâfirlerin cezası işte budur....
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, Resulünün ve müminlerin üzerlerine sekinetini, güven veren rahmetini indirmiş, sizin göremediğiniz ordular göndermişti de Kendisini tanımayan o kâfirleri azaba uğratmıştı. İşte kâfirlerin cezası budur!...
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, Resulüne ve mü'minlere güven ve rahmetini indirdi. Bir de sizin görmediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenleri azaba uğrattı. Kâfirlerin cezası işte budur....
Tövbə Suresi, 26. Ayet:
Sonra Allah, resulünün üzerine de müminlerin üzerine de sükûnetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz orduları göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin cezası işte budur....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
O kendilerine kitab verilenlerden oldukları halde ne Allaha ne Âhıret gününe inanmıyan, Allahın ve Resulünün haram ettiğini haram tanımıyan, ve hak dinini din edinmiyen kimselere küçülmüş oldukları halde elden cizye verecekleri hale kadar harbedin...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitab verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe îmân etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dîni din edinmeyen kimselerle, zelil bir hâle düşmüş kimseler olarak kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlünün haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebede bulunun....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kitap verilenlerden, Allah’a, ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve resulünün haram kıldığı şeyleri haram kabul etmeyip, hak dini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın!...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde, Allah’a da, âhiret gününe de iman etmeyen, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan, hak dinini din olarak benimsemeyen kimselerle zelil bir vaziyette tam bir itaatle, cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslâm'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülmüşler olarak cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O Allahdır ki o, Resulünü hidâyet kanunu ve hak dini ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderdi, müşrikler, isterlerse hoşlanmasınlar...
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O öyle bir Allah'dır ki, Resulünü hidayetle ve hak dinle bütün dinlere üstün kılmak için göndermiştir. Müşrikler hoşlanmasalar da....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O, resulünü hidâyetle, hak dîn ile — (sırf) o dîni her dine gaalib kılmak için — gönderendir, isterse müşrikler hoş görmesin. ...
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Müşrikler hoşlanmasa da, onu (İslâm’ı) dinlerin hepsine üstün kılmak için, Resûlünü hidâyet ve hak dîn ile gönderen O’dur....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Müşriklerin hoşuna gitmese de, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere resulünü kılavuz ve hak din ile gönderen Allah’tır!...
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O’dur ki Resulünü, bütün dinlere üstün kılmak için hidâyetle ve hak dini ile gönderdi. Müşrikler isterse hoşlanmasınlar!...
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Resulünü, bütün dinlere üstün kılmak üzere hidayet ve hak din ile gönderen Odur-müşrikler isterse hoşlanmasınlar....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler hoşlanmasa da o dini dinlerin tümünün üstüne çıkarsın....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer ona (Muhammed’e) yardım etmezseniz o takdirde (bilin ki), muhakkak o inkâr edenler, (Ebû Bekir’le berâber) iki kişiden biri olarak onu (Mekke’den) çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti. O zaman o ikisi mağaradaydılar da hani arkadaşına: 'Üzülme, şübhesiz ki Allah bizimle berâberdir!' diyordu. Artık Allah, ona sekînetini (kalblerine sükûnet ve huzur veren rahmetini) indirmiş, sizin görmediğiniz ordularla da ona (Resûlüne)kuvvet vermiş ve inkâr edenlerin sözünü (küfür da'vâlarını) en alçak...
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
1.
ve mâ
: ve şey
2.
menea-hum
: onları men eden
3.
en tukbele
: kabul edilmesi
4.
min-hum
: onlardan
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Kendilerinden nefakalarının kabul olunmasına mani' olan da sırf şudur: çünkü bunlar Allaha ve Resulüne küfrettiler ve namaza ancak üşene üşene geliyorlar, verdiklerini de ancak istemiyerek veriyorlar...
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
İnfakların onlardan kabul olunmamasına sebep, gerçekte Allah'a ve Resulüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene gelmeleri, verdiklerini de ancak istemeye istemeye vermeleridir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Nafakalarının onlardan kabul edilmesini men'eden de (başkası değil) onların Allaha ve resulüne küfretmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleridir. Onlar iştahsız olmadıkça da harcamazlar. ...
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Onların harcamalarının, kendilerinden kabûl edilmesine mâni' olan, gerçekten onların Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak tenbel tenbel gelmeleri ve(mallarını) ancak isteksiz kimseler olarak harcamalarından başka bir şey değildir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah’ı ve resulünü inkar etmeleri, namaza tembel tembel gelmeleri ve istemeyerek vermeleridir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Bu teberrûlarının kabul edilmemesinin tek sebebi şudur:Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı inkâr ve nankörlük içindedirler. Namaza ancak üşene üşene gelirler. Yardımda bulunurken de istemeye istemeye, gönülsüz verirler....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve Resulünü tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Onların bağışlarının kabulüne engel olan şey, Allah'ı ve Resulünü inkâr etmiş olmaları, namaza üşenerek kalkmaları ve bağışlarını gönülsüzce yapmalarıdır....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer
2.
enne-hum
: gerçekten onlar
3.
radû
: razı oldular
4.
mâ âtâ-hum allâhu
: Allah'ın onlara ve...
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Ve eğer onlar, gerçekten Allah'ın ve O'nun resûlünün onlara verdiği şeye (ganimet payına) razı olsalardı: “Allah bize kâfidir, Allah ve O'nun resûlü bize yakında fazlından verecek. Muhakkak ki; biz Allah'a rağbet edenleriz.” derlerdi....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz” deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (daha iyi olurdu)....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, «Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz» deselerdi (daha iyi olurdu)....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Ne olurdu bunlar, Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olsalar da «Bize Allah yeter. Allah bize lütuf ve ihsanından yine lutfeder, verir. Bizim bütün rağbetimiz Allah'adır» deselerdi....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Gerçekten onlar, Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine râzı olup: 'Allah bize yeter; Allah bize fazlından yakında (yine) verir, Resûlü de (verir); doğrusu biz ancak Allah’a rağbet edicileriz' deselerdi (elbette kendileri için hayırlı olurdu)....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Eğer onlar Allah’ın ve Resûlünün kendilerine verdiklerine razı olsalar ve: "Allah’ın lütfu bize yeter. Allah bize lütfundan yine verir, Resûlü de. Bizim isteğimiz sadece Allah’ın rızasıdır!" deselerdi, kendileri için elbette daha iyi olurdu....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Eğer onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine hoşnut olsalardı ve: «Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun Resulü de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz» deselerdi (ya) !.....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Keşke Allah ve Resulünün onlara verdiklerine razı olup da 'Bize Allah yeter; Allah ve Resulü bize lütfundan yine verir; bizim muradımız Allah'ın rızasıdır' demiş olsalardı!...
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Ne olurdu, bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle deselerdi: "Allah bize yeter. Allah bize lütfundan verecektir; resulü de. Zaten biz, gönlümüzü yalnız Allah'a bağlamışız."...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Onlardan nebîye eza (eziyet) eden kimseler: “O bir kulak (gibi)dir, (her söyleneni dinler, inanır).” diyorlar. De ki: “O, sizin için hayrın kulağıdır (sözünüzü işitir, kabul eder; bilmemesinden değil, sizi tekzip etmemesinden dolayı hayrın kulağıdır). Ve Allah'a inanır ve mü'minlere inanır. Ve sizden âmenû olanlar için bir rahmettir. Allah'ın resûlüne eza edenlere (ona yakışıksız söz söyleyenlere, ayıplayanlara), onlara, elîm bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Yine onlardan peygamberi inciten ve “O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır” diyen kimseler de vardır. De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.”...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
(Yine o münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah'a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah'ın Resûlüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
(Yine o münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah'a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah'ın Resûlüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Yine içlerinden öyleleri var ki Peygamberi incidiyorlar ve «o her söyleneni dinler bir kulak» diyorlar, de ki: sizin için bir hayır kulağıdır, Allaha inanır, mü'minlere inanır ve iyman edenleriniz için bir rahmettir, Allahın Resulünü incidenler için ise elîm bir azab vardır...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Yine onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamber'i incitiyorlar ve «O her söyleneni dinleyen bir kulaktır.» diyorlar. De ki; «Sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a inanır, müminlere inanır, ayrıca sizden iman edenlere de bir rahmettir». Allah'ın Resulünü incitenlere acıklı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
(Yine o münafıkların) içlerinde öyle kimseler vardır ki peygambere ezâ ederler (onu incitirler) ve: «O, (her söyleyeni dinleyen) bir kulakdır» derler. De ki: «O, sizin için bir hayır kulağıdır, Allaha inanır, mü'minler (in sözün) e inanır. İçinizden iman edenler için de bir rahmetdir o. Allahın Resulünü incitenler (yok mu? İşte) en acıklı azab onlarındır. ...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Onlardan (o münâfıklardan) öyleleri de vardır ki, peygamberi incitirler ve: 'O(her söylediğimizi dinleyen) bir kulaktır' derler. De ki: '(O,) sizin için bir hayır kulağıdır(yalnız hayrı dinler); Allah’a îmân eder, mü’minlere de güvenir; sizden îmân edenler için ise bir rahmettir.' Allah’ın Resûlünü incitenler yok mu, onlar için (pek) elemli bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Onlardan bazıları Peygamberi incitmek için "O herkese kulak veren safın biridir." derler. De ki: "Evet öyledir, ama hep hakkınızdaki iyi sözlere kulak veren biridir, Allah’a inanır, müminlere güvenir. İman edenleriniz için bir rahmettir O!"İşte böylesi bir Allah Resulünü incitenler yok mu? En acı azap onlara olacaktır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
İçlerinden peygamberi incitenler ve: «O (her sözü dinleyen) bir kulaktır» diyenler vardır. De ki: «O sizin için bir hayrın kulağıdır. Allah'a iman eder, müminlere inanıp güvenir ve sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah'ın Resulüne eziyet edenler, onlar için acıklı bir azab vardır.»...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Bir de onlardan, 'O bir kulaktır' diyerek Peygamberi incitenler var. De ki: O sizin için hayırlı bir kulaktır; Allah'a inanır, mü'minlere inanır; iman edenleriniz için de bir rahmettir. Allah'ın Resulünü incitenler için ise acı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
İçlerinden bazıları da o Peygamber'i incitirler ve şöyle derler: "O, her şeye kulak kesilir." De ki: "Hayır kulağıdır sizin için o; Allah'a iman eder, müminlere güvenir. İnananlarınız için de bir rahmettir o." Allah'ın resulüne eza edenler için korkunç bir azap öngörülmüştür....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizi hoşnut etmek için gelirler de Allah'a and ederler, halbuki inanmışsalar Allah'ı ve Resûlünü hoşnût etmeleri daha doğrudur....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Rızanızı almak için size (gelip) Allah'a and içerler. Eğer mümin iseler Allah ve Resûlünü razı etmeleri daha doğrudur....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Rızanızı almak için size (gelip) Allah'a and içerler. Eğer mümin iseler Allah ve Resûlünü razı etmeleri daha doğrudur....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Size gelirler rızanızı celbetmek için Allaha yemin ederler, eğer bunlar mü'min iseler daha evvel Allahın ve Resulünün rızasını düşünmeleri iycab eder...
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Gönlünüzü hoş etmek için gelir size yemin ederler. Bunlar eğer mümin iseler Allah'ı ve Resulünü razı etmeleri daha doğrudur....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Size (gelirler) gönlünüzü hoş etmek için Allaha andederler. Eğer bunlar mü'min iseler Allâhı ve Resulünü raazî etmeleri daha doğrudur. ...
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizi hoşnut etmek için Allah’a yemin ederler. Eğer mümin iseler Allah’ı ve resulünü hoşnut etmeleri daha gereklidir....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizin yanınıza gelir, gönlünüzü hoş etmek için Allah’a yeminler ederler. Halbuki eğer bunlar mümin iseler, her şeyden önce Allah’ın ve Resûlünün rızasını düşünmeleri gerekirdi....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Gönlünüzü hoş etmek için size (gelip) Allah'a yemin ederler. Halbuki inanmış olsalardı, Allâh'ı ve Resulünü hoşnud etmeleri daha uygundu....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizin gönlünüzü hoş etmek için Allah'a yemin ederler. Eğer bunlar inanmış iseler Allah'ın ve resulünün hoşnutluğunu öne almaları daha uygun düşer....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
1.
e lem ya'lemû
: bilmiyorlar mı
2.
enne-hu
: onun ... olduğunu
3.
men
: kim, kişi
4.
yuhâdidi allâhe
: Allah'a m...
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Allah ve O'nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte bu, büyük rüsvalıktır (rezilliktir)....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmezler mi ki şüphesiz Allah'tan ve Resûlünden kaçıp onlara yanaşmayanındır cehennem ateşi ve o, cehennemde ebedî kalır. Buysa pek büyük bir aşağılanmadır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
(Hâla) bilmediler mi ki, kim Allah ve Resûlüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu büyük rüsvaylıktır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
(Hâla) bilmediler mi ki, kim Allah ve Resûlüne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu büyük rüsvaylıktır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Ya, henüz şunu bilmediler mi?. Her kim Allah ve Resulüne yarış etmeğe kalkarsa ona muhakkak Cehennem ateşi var ebedâ onda kalmak üzere, işte rüsvalığın büyüğü o...
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmiyorlar mı ki, kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, ona muhakkak ki içinde ebedi kalınacak cehennem ateşi vardır. İşte rüsvaylığın büyüğü de budur....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Haalâ şu hakıykatı anlamadılar mı ki: Kim Allaha ve Resulüne karşı yan çizerse ona, içinde ebedî kalıcı olmak üzere, cehennem ateşi vardır. Bu (ebedî kalış) ise en büyük rüsvaylıkdır. ...
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Şunu gerçekten bilmediler mi ki, kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse artık şübhesiz onun için, içinde ebedî olarak kalıcı olduğu Cehennem ateşi vardır. İşte büyük rezillik budur....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmezler mi ki, şüphesiz her kim Allah Teâlâ'ya ve resûlüne muhalefette bulunursa artık onun için, içinde ebedîyen kalmak üzere cehennem ateşi vardır. Bu ise en büyük, daimi bir helâktır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Allah’a ve Resulüne karşı isyan edene içinde ebedi kalacağı cehennemin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte büyük rezillik budur....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Hâlâ şunu anlayıp öğrenmediler mi ki, kim Allah’a ve Resûlüne karşı çıkıp düşmanlık ederse, ona muhakkak cehennem ateşi var, hem de devamlı olarak orada kalacaktır. İşte en büyük zillet, en feci rezalet!...
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmiyorlar mı, kim Allah'a ve Resulüne karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah ve Resulüne kim karşı koyarsa, onun için sürekli kalmak üzere Cehennem ateşi vardır? Asıl büyük rezillik de budur....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmediler mi ki, her kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa ona, içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır. Büyük rezillik işte budur....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Ve mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma'ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O'nun resûlüne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz'dir, Hakîm'dir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Erkek, dişi bütün Mü'minler ise birbirlerinin velileridirler: ma'rufu emir, münkerden nehyederler, namazı dürüst kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat eylerler, işte bunları Allah yarın rahmetiyle yarlıgayacak, çünkü Allah azîz, hakîmdir...
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler de, mü'min kadınlar da birbirinin velîleri (dostları ve yardımcıları) dir. Bunlar (insanlara) iyiliği emrederler, (onları) kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allaha ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlar. Allah onları rahmetiyle yarlığayacakdır. Çünkü azîzdir (va'd ve vaîdini yerine getirmekden hiç bir şey Onu acze düşüremez), hakimdir (her şey'i yerli yerinde, hikmetle yapandır). ...
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar ise birbirlerinin dost (ve yardımcı)larıdırlar. İyiliği emreder, kötülükten yasaklarlar, namazı hakkıyla edâ ederler, zekâtı verirler, Allah’a ve Resûlüne itâat ederler. İşte onlar, Allah’ın kendilerine (âhirette de) merhamet edeceği kimselerdir. Şübhesiz ki Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar. Namaz kılarlar, zekat verirler. Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. Onlar iyilikleri teşvik edip kötülükleri menederler. Namazı hakkıyla yerine getirir, zekâtı verir, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte onları Allah geniş rahmetine mazhar edecektir.Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği tavsiye eder, kötülükten sakındırır, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz ki Allah'ın kudreti herşeye üstündür, hikmeti ise herşeyi kuşatır....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Onlar Allah’a yemin ederek, olumsuz bir şey söylemediklerini ileri sürerler. Halbuki küfür sözünü söylediler, İslâm’a girdikten sonra inkâr ettiler, başaramadıkları, netice alamadıkları birtakım cinayetlere yeltendiler. Münafıkların Peygamber’e ve müminlere kin beslemelerinin tek sebebi, Allah ve Resulünün Kendi lütfu ile müminlerin ihtiyaçlarını gidermesiydi. Onlar tövbe ederlerse, haklarında hayırlı olur. Yok yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada da âhirette de acı bir azaba uğratır. Onlara b...
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Allah'a and içiyorlar ki (o küfür sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar küfür sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra küfre sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve Resulünün bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acıklı bir azabla azablandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu dost ...
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Söylemediklerine ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikam almaları için, Allah'ın ve resulünün, Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de b...
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme (fark etmez.) Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
(Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
(Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için dile istigfar et dile etme, onlar için yetmiş kerre istigfar da etsen Allah onlara hiç de mağfiret edecek değil, böyle, çünkü onlar Allahı ve Resulünü tanımadılar, Allah ise öyle baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez...
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için Allah'dan ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de yine Allah onları affetmeyecektir. Bu, onların Allah'ı ve Resulünü inkâr etmelerinden dolayı böyledir. Allah, böylesine baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
(Habîbim) onlar için (diler) İstiğfaar et (Allahdan mağfiret iste, diler) istiğfaar etme. Eğer onlar için yetmiş defa, istiğfaar dahi etsen yine Allah kendilerini kat'iyyen yarlığayacak değildir. Bu, böyledir. Çünkü Allâhı ve resulünü inkâr ile kâfir olmuşlardır. Allah ise (öyle îmandan ve itaatden çıkmış) faasıklar güruhuna hidâyet etmez. ...
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Onlar için ister mağfiret dile, ister onlar için mağfiret dileme (hiç fark etmez)! Eğer onlar için yetmiş def'a da istiğfâr etsen, Allah onları aslâ bağışlamayacaktır! Bu, şübhesiz ki onların, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri sebebiyledir. Allah ise, (inkârlarındaki ısrarları yüzünden) fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için istiğfarda bulun veya onlar için istiğfarda bulunma. Eğer onlar için yetmiş defa mağfiret taleb edecek olsan, elbette Allah Teâlâ onlara mağfiret etmeyecektir. Çünkü onlar Allah Teâlâ'yı ve Resûlünü inkar ettiler. Allah Teâlâ ise fâsıklar olan bir kavme hidâyet etmez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için sen ister Allah’tan af dile, ister dileme. Yetmiş kere bile istiğfar etsen, Allah onları asla affetmeyecektir. Evet, böyle! Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımayıp karşı geldiler. Allah da böylesi fâsıklar güruhunu hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Sen, ister onlar için bağışlanma dile ya da istersen onlar için bağışlanma dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve Resulüne (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için ister af dile, ister dileme. Yetmiş kere de af dilesen Allah onları bağışlayacak değildir. Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne nankörlük etmişlerdir. Allah ise fasıklar güruhuna yol göstermez....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
İster af dile onlar için, ister dileme. Yetmiş kez af dilesen de onlar için, Allah onları affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah'ı da resulünü de inkâr ettiler. Allah, yoldan çıkmış böyle bir topluluğa kılavuzluk etmez....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; "bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır!" Keşke anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; «bu sıcakta sefere çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcaktır!» Keşke anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Arkada kalıp savaşa gitmeyenler, Allah'ın Resulüne karşı koymak üzere, yerlerinde oturup kalmalarına sevindiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar ve: «Bu sıcakta sefere çıkmayın!» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcak!» Keşke duysalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
(Tebük Seferinden) geride bırakılan (münâfık)lar, Allah Resûlüne muhâlefet ederek(sefere çıkmayıp) oturmalarıyla sevindi(ler); mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd etmekten hoşlanmadılar ve: 'Bu sıcakta sefere çıkmayın!' dediler. De ki: 'Cehennem ateşi sıcaklık cihetiyle daha çetindir!' Eğer anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resulüne muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: «Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.» Bir kavrayıp anlasalardı....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Seferden geri kalanlar, Allah'ın Resulüne muhalefet ederek evlerinde oturmaktan pek keyiflendiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi hoş karşılamadılar ve 'Bu sıcakta sefere çıkmayın' dediler. De ki: Cehennem ateşi bundan sıcaktır. Keşke anlayabilselerdi!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler; Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla didinmeyi tiksindirici bulup şöyle dediler: "Bu sıcakta seferber olmayın." De ki: "Hararet bakımından cehennem daha zorludur." Bir anlayabilselerdi!...
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Ve içlerinde ölen birinin ebedâ namazını kılma ve kabrinin üzerinde durma, çünkü onlar Allahı ve Resulünü tanımadılar ve kâfir olarak can verdiler...
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Ve içlerinden ölen birinin asla namazını kılma ve kabri başında da durma; çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar ve kafir olarak can verdiler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen hiç bir kimseye ebedî düâ etme (Defn veya ziyaret için) kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allâhı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular, onlar faasık (adam) lar olarak öldüler. ...
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen birinin üzerine, ebedî olarak aslâ namaz kılma ve onun kabri başında durma! Çünki onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve onlar, fâsık kimseler olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Ve onlardan hiçbir şahsın üzerine ölmüş olunca ebedîyyen namaz kılma ve kabrinin üzerinde durma. Çünkü onlar Allah Teâlâ'yı ve Resûlünü inkar ettiler ve onlar fâsık olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen hiçbir kimsenin cenaze namazını kılma ve kabri başında dua etmek üzere durma.Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımadılar ve yoldan çıkmış olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen birinin namazını hiç bir zaman kılma, mezarı başında durma. Çünkü onlar, Allah'a ve Resulüne (karşı) küfre saptılar ve fasıklar olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Öldüklerinde onlardan hiçbirinin namazını kılma, kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen biri üzerine sonsuza dek dua etme; böyle birinin mezarı başında da durma. Bunlar Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler ve yoldan sapmış olarak ölüp gittiler....
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
Allaha iyman edin ve Resulünün maiyyetinde cihada gidin diye bir sûre indirildiği zaman içlerinde servet sahibi olanlar senden izin istediler ve «bırak bizi oturanlarla beraber olalım» dediler...
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
«Allaha îman edin, Resulünün maiyyetinde cihâda gidin» diye bir sûre indirildiği zaman içlerinden servet saahibi olanlar senden izin isteyib: «Bırak bizi, (harbe gidemeyib) oturanlarla beraber olalım» dediler. ...
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden, (mazeretleri olduğunu) iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Resûlüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem verici bir azap erişecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden, (mazeretleri olduğunu) iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Resûlüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem verici bir azap erişecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler, Allaha ve Resulüne yalân söyleyenler de oturdular, muhakkak bunların kâfir olanlarına elîm bir azab isabet edecek...
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Muhakkak onların kafir olanlarına acı bir azap değecek....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah'a ve Resulüne yalan söyleyenler de oturdular kaldılar. Bunlardan kâfir olanlara acıklı bir azap isabet edecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevilerden özür dermiyan edenler kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allaha ve Resulüne yalan söyleyenler de oturub kaldılar). İçlerinden kâfir olanları pek acıklı bir azâb çarpacakdır. ...
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Ve bedevîlerden özür bahâne edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler; Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise oturdu. Onlardan inkâr edenlere yakında (pek) elemli bir azab isâbet edecektir!...
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Ve bedevilerden mazeret dermeyan edenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne yalanları söyleyenler de oturdular. Onlardan kâfir olanlara elbette ki pek acıklı bir azap isabet edecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden savaşa katılmamak için özürler uyduranlar, hiç değilse kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve Resulüne bağlılık iddiasında yalancı olanlar ise oturdular. Ne geldiler, ne de özür dilediler. O bedevîlerden kâfir olanlar, gayet acı bir azaba mâruz kalacaklardır....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevilerden özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan küfre sapanlara pek acıklı bir azab isabet edecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevîlerden özür beyan edenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve Resulüne yalan söyleyenler de evlerinde oturdular. Onlardan kâfir olanların başına acı bir azap gelecektir....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Göçebe Arapların özür bahane edenleri kendilerine izin verilmesi için geldiler; Allah'a ve resulüne yalan söyleyenler oturdular. Onların küfre sapanlarına korkunç bir azap erişecektir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allaha ve Resulüne hayrhah olmak şartiyle ne zaiflere, ne hastalara, ne de (fakirliklerinden dolayı seferde) harcayacaklarını bulamayanlara (geri kalmakda) bir günâh (ve mes'ûliyyet) yokdur. (Onlar geri kalmakla beraber memleketde iyilik ediyorlar), iyilik edenlere karşı (da muâhazeye) bir yol yokdur. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. ...
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne sâdık kaldıkları takdirde, zayıflara da hastalara da sarf edecek bir şey bulamayanlara da (cihaddan geri kalmalarından dolayı) bir günah yoktur. (Böyle sâdık kalarak) iyilik edenlerin aleyhine (onları suçlamak için) bir yol yoktur. Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah ve Resulüne sadık kalmak, onlar hakkında iyi düşünceler taşımak şartıyla zayıflara, hastalara ve savaşta harcama imkânı bulamadığından dolayı savaşa katılamayanlara sorumluluk yoktur. Zira onlar, geri kalmakla beraber, memleketlerinde iyilik ediyorlar. İyilik edenlere diyecek bir şey yoktur. Gerçekten Allah gafurdur, rahîmdir (affı ve merhameti boldur)....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah'a ve Resulüne karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece, güçsüz zayıflara, hastalara ve infak etmek için birşey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin aleyhinde de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Gücü yetmeyenlere, hastalara ve savaşta harcayacak birşey bulamayanlara, içtenlikle Allah'a ve Resulüne iman ve itaat ettikleri takdirde, bir sorumluluk yoktur. İyilik yapan ve iyi kulluk edenleri kınamak için bir neden de yoktur. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
1.
el a'râbu
: bedevî (göçebe) Araplar
2.
eşeddu
: daha şiddetlidir
3.
kufran
: küfür, inkâr bakımından
4.
ve nifâkan
...
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevîler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah'ın Resûlüne indirdiği kanunları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevîler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah'ın Resûlüne indirdiği kanunları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Ârâbîler küfürce ve nifakça daha şiddetlidirler, bununla beraber Allahın Resulüne indirdiği ahkâmın hududunu bilmemiye daha lâyıktırlar, Allah alîmdir, hakîmdir...
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha beterdirler; bununla beraber Allah'ın Resulüne indirdiği hükümlerin sınırlarını bilmemeye daha layıktırlar; Allah, bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler inkâr ve münafıklık bakımından daha beterdirler. Bununla beraber Allah'ın, Resulüne indirdiği (hükümlerin) sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Allah alîmdir, hakîmdir,...
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
(Arabların göçebe kısmı olan) bedevîler, küfür ve nifak cihetiyle (şehirdekilerden)daha şiddetli ve Allah’ın, Resûlüne indirdiği şeylerin (o hükümlerin) hudûdunu bilmemeye daha lâyıktırlar. Allah ise, Alîm (hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler, küfürce ve nifakça daha galizdirler. Ve Allah Teâlâ'nın Resûlüne indirmiş olduğu şeyin hududunu bilmemeğe daha layıktırlar. Allah Teâlâ ise alîmdir, hakîmdir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevilerin küfür ve nifakları daha ileridir. Allah’ın Resulüne indirdiğinin sınırlarını bilmemek onlara daha uygundur. Allah alimdir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevîler inkâr ve münafıklıkta şehirlilerden daha şiddetli;Allah’ın, Resulüne indirdiği hükümleri tanımamaya daha yatkındırlar. Allah her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın Resulüne indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevîler inkârda ve münafıklıkta daha şiddetli ve Allah'ın Resulüne indirdiği hükümleri bilmemeye daha yatkındırlar. Allah ise herşeyi bilir, her işi hikmetle yapar....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Çöl Arapları; küfür, parçalanma/ikiyüzlülük yönünden daha şiddetli; Allah'ın resulüne indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve min el a'râbî
: ve bedevî (göçebe) Araplar'dan
2.
men
: kimse(ler)
3.
yu'minu
: îmân eder, âmenû olur
4.
bi allâhi
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Bedevilerden, Allah’a ve ahiret gününe iman eden, infak ettiğini Allah katında yakınlık vesilesi ve resulün duasını almak için yapanlar vardır. Dikkat edin, işte yakınlık onlar içindir. Allah onları rahmetine dahil edecektir. Allah bağışlayan, merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Kimi bedevîler de Allah’ı ve âhireti tasdik eder;Allah yolunda harcamasını, Allah’a yakın olmaya ve Resulünün dualarını almaya vesile sayar. İyi bilin ki bu, onlar için Allah’a yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmet diyarı olan cennete yerleştirecektir.Çünkü Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur)....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Çöl Araplarından bazıları da Allah'a ve âhiret gününe inanır, harcadığını Allah yanında yakınlıklara ve resulün dualarına vesîle edinir. Dikkat edin! O harcadıkları gerçekten kendileri için bir yakınlık vesîlesidir. Allah onları rahmetinin içine sokacaktır. Allah çok affedici, çok esirgeyicidir....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Ve onlar, zarar vermek, küfrü (kuvvetlendirmek) ve mü'minlerin arasını açmak ve daha önce Allah ve resûlüne karşı harbeden (savaşan) kişiyi beklemek (gözlemek) için bir mescid edindiler (mescidi dirar). Ve mutlaka: “Biz ancak iyilikler (güzellikler) isteriz.” diye yemin ederler. Ve Allah, onların kesinlikle yalancılar olduğuna şahitlik eder....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka birşey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka birşey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Bir de şunlar var ki tuttular bir mescid yaptılar, inadına ızrar için, küfr için, mü'minlerin arasına tefrıka sokmak için, ve bundan evvel Allaha ve Resulüne harbeden herife bir pusu yapıvermek için, bununla beraber husni niyyetten başka bir muradımız yoktu diye yemin de edecekler, fakat Allah şâhid ki bunlar şeksiz şüphesiz yalancıdırlar...
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Bir de şunlar var ki: müminlere zarar vermek için, küfür ve küfranı yaymak için, müminlerin arasına ayrılık sokmak için ve daha önce Allah ve Resulüne savaş açmış adamı buyur etmek için, tuttular bir mescid yaptılar. Bütün bunlardan sonra onlar: "Bundan, iyilikten başka maksat gütmedik." diye yemin edeceklerdir. Allah şahit ki bunlar kesinlikle yalancıdırlar....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Zarar vermek, küfrü (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve Resulüne karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: «Biz iyilikten başka bir şey istemedik» diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek, mü'minlerin içinde ayrılık çıkarmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı savaşmış olan kimseye yataklık etmek için mescid edinenlere gelince: 'Bizim niyetimiz iyilikten başka birşey değil' diye yemin ederler. Fakat Allah onların yalancılıklarına şahittir....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmaz, olmadı
2.
li ehli el medîneti
: Medine halkı için, şehir halkı için
3.
ve men
: ve kimse (ler)
4.
havle-hum...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevî Araplara Allah'ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa dûçar olmaları, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevî Araplara Allah'ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa dûçar olmaları, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medîneliler için, gerek çevrelerindeki bedeviler için (savaşda ve diğer hususlarda) Allahın Resulünden geri kalmaları, (onun emirlerine muhaalefetde bulunmaları) ve bizzat kendisine (katlandığı zahmetlerde) onların da canla başla (katlanmıya) rağbet etmemeleri yasakdır. Bunun sebebi şudur: (Çünkü onların) Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık (çekmeleri), kâfirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları, bir düşmana karşı muvaffakiyyete erişmeleri (gibi hiç bir hal ve hareket) y...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne halkının ve çevresindeki bedevîlerin, Allah’ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından (önce) kendi canlarını düşünmeleri (doğru) olmaz! Bu, şundandır: Gerçekten onlar, kendilerine Allah yolunda (çekecekleri) bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık isâbet etmez ve kâfirleri kızdırarak ayak basacakları bir yer ve düşmana karşı kazanacakları bir zafer yoktur ki, mukabilinde kendilerine bu sebeble sâlih bir amel yazılmış olmasın! Çünki Allah, iyilik edenlerin mükâfâtını zâyi' etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medîne ahalisi için ve ne de onların civarında bulunan bedeviler için sahih olmaz ki, Allah Teâlâ'nın Resûlünden geri kalsınlar ve onun kendi nefsinde ne yaptığına bakmayıp da kendi nefislerine rağbet göstersinler. Çünkü onlara Allah yolunda ne bir susuzluk ve ne bir yorgunluk ve ne de bir açlık isabet etmez ki ve ne de kâfirleri kızdıracak bir mevkie ayak basmazlar ki ve ne de bir düşmana karşı bir muvaffakiyete nâil olmuş olmazlar ki, illâ onun mukabilinde kendileri için bir sâlih amel yazı...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkının, ne de etrafındaki bedevîlerin,Allahın Resulünden geri kalmaları ve ona ihtimam göstermeyip kendi canlarının derdine düşmeleri olacak şey değildir (Bunu yapacak bir tek kişi bile çıkmasın). Bu böyledir, çünkü onların Allah yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık,kâfirleri öfkelendirecek tarzda bir yere ayak basıp ele geçirmeleri ve düşmana karşı başarı kazanmaları yoktur ki, mutlaka o sebeple kendilerine güzel bir iş ve sevap yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyi d...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkına, ne de çevresindeki bedevîlere, Allah Resulünden geri kalmak veya onun canından önce kendi canlarının derdine düşmek yakışmaz. Zira onlar ne zaman Allah yolunda susuzluk, yorgunluk veya açlık çekseler, yahut kâfirleri öfkelendirecek şekilde bir yere ayak basacak olsalar veya düşman eliyle onlara iyi veya kötü birşey ulaşacak olsa, mutlaka onun karşılığında kendilerine bir iyilik yazılır. Çünkü Allah iyilik yapan ve iyi kulluk edenlerin ödülünü zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez....
Tövbə Suresi, 128. Ayet:
Lekad câekum
resûlun
min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun)....
Tövbə Suresi, 128. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
câe-kum
: size geldi
3.
resûlun
: bir resûl
4.
min enfusi-kum
: sizin içinizden
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Ve likulli ummetin resûl(
resûlun
), feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne). ...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
1.
ve li kulli
: ve bütün, hepsi, ..... için vardır
2.
ummetin
: ümmet
3.
resûlun
: resûl
4.
fe izâ câe
: geldiği ...
Hud Suresi, 61. Ayet:
1.
ve ilâ semûde
: ve Semud kavmine
2.
ehâ-hum
: onların kardeşi
3.
sâlihan
: Salih
4.
kâle
: dedi
Hud Suresi, 77. Ayet:
Ve lemmâ câet resulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’an ve kâle hâzâ yevmun asîb(asîbun)....
Hud Suresi, 90. Ayet:
1.
ve istagfirû
: ve mağfiret dileyin, isteyin
2.
rabbe-kum
: Rabbinizin
3.
summe
: sonra
4.
tûbû
: tövbe edin (re...
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Kasem olsun ki biz senden evvel de Resuller gönderdik, onlara da hem zevceleri verdik hem zürriyyet, hiç bir Resulün ise Allahın iznine iktiran etmedikçe bir âyet getirmek haddi değildir, her ecel için bir yazı vardır...
Nəhl Suresi, 36. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah'a ulaşmayı dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah'a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (g...
Nəhl Suresi, 113. Ayet:
Ve lekad câehum
resûlun
minhum fe kezzebûhu fe ehazehumul azâbu ve hum zâlimûn(zâlimûne)....
Nəhl Suresi, 113. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
câe-hum
: onlara geldi
3.
resûlun
: bir resûl
4.
min-hum
: onlardan, onların içinden<...
Taha Suresi, 96. Ayet:
ben dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi...
Taha Suresi, 96. Ayet:
Samiri: «Ben onların görmediklerini gördüm de Resülün izinden bir avuç toprak avuçlayıp attım, nefsim bana böyle hoş gösterdi.» dedi....
Taha Suresi, 96. Ayet:
(Sâmirî de) Dedi ki: «Onların görmediklerini ben gördüm. Artık Resûlün izinden bir avuç (toprak) aldım da onu attım ve nefsim bana öylece hoş göstermiş oldu.»...
Taha Suresi, 96. Ayet:
Sâmirî dedi: "Onların görmediklerini gördüm. Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Nefsim bana böylesini hoş gösterdi."...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim Allah’ın, Resulünü dünyada ve âhirette desteklemeyeceğini zannederse, haydi öfkesinden bir ip alıp tavandan uzatsın, boğazından geçirsin. Sonra nefesini kessin de bir baksın, bulduğu bu tedbiri, bu çırpınışları öfke duyduğu şeyi, Allah’ın Resulüne yardımını engelleyecek mi?...
Nur Suresi, 47. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve onlar derler
2.
âmennâ
: îmân ettik
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'a
4.
ve bi er resûli
: ve r...
Nur Suresi, 47. Ayet:
Bir de Allaha ve Resulüne inandık ve itaat ettik diyorlar da sonra bunun arkasından yan çiziyorlar, bunlar mü'min değillerdir...
Nur Suresi, 47. Ayet:
Bir de «Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik» diyorlar da, sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir....
Nur Suresi, 47. Ayet:
Çünkü niceleri: "Biz Allah’a ve Resulüne inandık ve itaat ettik" derler de sonra onlardan bir kısmı, buna rağmen geri dönerler. İşte bunlar mümin değildirler....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Ve onların aralarında hüküm vermesi için Allah ve resûlüne davet olundukları zaman onların bir kısmı yüz çevirenlerdir....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıklarında bir de bakarsın bunlardan bir kısmı çekiniyorlar....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için Tanrı'ya ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Onlar, aralarında hükmetmesi için, Allahın resulüne da'vet edildikleri vakit (bakarsın ki) bir fırkası hemen yüz çevirib dönücüdürler. ...
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki, onlardan bir tâife yüz çeviricidirler....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resûlüne dâvet olundukları vakit de onlardan bir fırka kaçıverirler....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için Allah’ın ve Resulünün hükmüne dâvet edildiklerinde, bir de bakarsın onlardan bir kısmı yüz çeviriyor!...
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hükmetmesi için onlar Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüzçevirir....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hüküm vermek için Allah'a ve Resulüne çağırıldıkları zaman, onlardan bir kısmı bundan kaçınır....
Nur Suresi, 49. Ayet:
Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler....
Nur Suresi, 49. Ayet:
Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler....
Nur Suresi, 49. Ayet:
Ama, eğer (Allah ve Resulünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona, gönülden bağlı olarak saygı ile gelirler....
Nur Suresi, 49. Ayet:
Eğer hak, (Allah resûlünün verdiği hüküm,) kendi lehlerine olursa, ona itâat eden kimseler olarak (koşa koşa) gelirler....
Nur Suresi, 50. Ayet:
Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar asıl zalimlerdir....