Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Ey Rabb'im! Bana, bir ayet yap, dedi. O da: "Bunun ayeti, işaret dili dışında insanlarla üç gün konuşmayacak olmandır. Rabb'ini çokça an, O'nu sabah akşam tesbih et." dedi....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara; Rabb'lerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beyt-i Haram'a gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi, Mescid-i Haram'dan alıkoymalarından dolayı bir halka olan kızgınlığınız, aşırı gitmenize neden olmasın. Günah ve düşmanlık üzerinde değil, iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Nebi! Mü'minleri savaşmaya cesaretlendir. Eğer sizden sabreden yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden yüz kişi bulunursa, Kafirlerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar gerçekten anlamaz bir halktır....
Hud Suresi, 83. Ayet:
Bu taşlar, Rabb'inin katında işaretlenmiştir. Bunlar, zalimlerden uzak değildir....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve işaretler. Onlar, yıldızla yol bulurlar....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine, Meryem çocuğu işaret etti. Onlar: "Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler....
Fatihə Suresi, 1. Ayet:
("B" işareti kapsamı itibarıyla) Esmâ'sıyla varlığımı yaratan ismi Allâh olanın Rahmaniyeti ve Rahıymiyeti ile. . ....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Ki o, in'amda bulunduklarının (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman edip, ondaki kuvvelerin farkındalığını yaşayanların) yoluna. . . Gazabına uğrayanların (âlemlerin ve nefsinin hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) Ve (Hakikatten - Vahid-ül AHAD üs Samed olan Allâh ismiyle işaret edilen, anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı "B" işareti kapsamınca (varlıklarını Allâh Esmâ'sının oluşturduğu inancıyla) Allâh'a ve âhiret süreçlerine (sonsuzluk içinde, kendilerinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşayarak yer alacaklarına) iman ettiklerini söylerler; ne var ki imanları gerçekte bu kapsamda değildir!...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Yekâdul berku yahtafu eb
sâre
hum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
1.
yekâdu
: neredeyse (olacak)
2.
el berku
: şimşek
3.
yahtafu
: kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak
4.
eb
sâre
-hum
...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Kulumuza inzâl ettiğimizden (hakikatinden - Esmâ mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allâh (adıyla işaret edilen Ulûhiyetin) dûnunda (Allâh adıyla işaret edilenin misli veya benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen veya tahayyül edilen tanrılar ancak onun "dûnu"nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. "Dûnu" kelimesiyle işaret edilen v...
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Nasıl da varlığınızın hakikatinin Allâh Esmâ'sı (B işareti kapsamında) olduğunu inkâr ediyorsunuz? Ölüydünüz (hakikatinizin ne olduğunu bilmeden yaşıyordunuz), O sizi diriltti (inzâl ettiği ilimle size hayat verdi); sizi yine öldürecek (kendini sırf bedenmiş gibi kabul hâlinden), yine diriltecek (kendini beden sanma hâlinden arındırarak bilinç boyutu hâliyle yaşam). . . Nihayet sonunda hakikatinizi göreceksiniz!...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
"HÛ" (O işaretini boyutsal derinlikli düşünmek gerekir) yarattı sizin için arzda olanların (bedeninizdeki özelliklerin) tümünü; sonra da şuur (beyin) boyutunuza yönelip onu yedi kat (yedi idrak kapasitesi - Nefs mertebesi) olarak düzenledi. O her şeyi bizâtihi kendinden yarattığı içindir ki her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Hitap etti): "Yâ Adem (yoktan var olmuş, Esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et. " Adem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisinde açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: "Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini). . . Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!"...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Onlar ki bizim işaretlerimizi inkâr edip yalanlarlar, işte onlar sonsuza dek ateş (azap) içindedirler....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve iman edin sizde olanı (Tevrat'ı) tasdik eden, indîmizden inzâl ettiğimize (Kurân'a). O gerçeği inkâr edenlerin ilki olmayın. Varlığınızdaki (B sırrı kapsamındaki) işaretlerimi (Esmâ'nın açığa çıkış kuvvelerini) az bir dünya değerine değişmeyin. Benden korunun!...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın ...
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
"Onun (boğazlanan ineğin) bir parçasıyla (özünüzdeki ilâhî kuvveyi kullanarak) vurun (öldürülene)!" dedik. İşte böylece hayata kavuşturur ölüyü. . . Size böylece (varlığınızdaki kuvvenin) işaretlerini gösterir, tâ ki aklınızı kullanın (değerlendirin)....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle, her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur'anı senin kalbin üzerine Allahın iznile indirdi, önündekileri tasdıklayıcı ve mü'minlere bir hidayet ve bişaret olmak için...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: «Her kim Cibrîl'e düşman olmuş ise (kahrolsun).» Çünkü Kur'an'ı önündeki kitapları musaddık ve mü'minler için bir hidâyet ve bir beşaret olmak üzere Allah Teâlâ'nın izniyle senin kalbin üzerine indiren, şüphe yok ki O'dur....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Kim Allâh'a (Ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allâh isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsâl ettiklerine), Cibrîl'e (Allâh ilminin inzâli işlevine), Mikail'e (maddi - manevî rızkına yönlendirip erdiren kuvve) düşman olursa, muhakkak ki Allâh (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Allâh ismiyle işaret edilen hakkında) bilgisizler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları hakkıyla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlimden nasipleri olmayanlar: 'Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet, bir mûcize, maddî bir işaret gelmeli' dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri, akılları birbirine benzedi. İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, inanmak isteyen bilgi toplumları için, Muhammed’in hak peygamber olduğu ile ilgili âyetleri, mûcizeleri açık seçik açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Yalnız) bilgiden yoksun olanlar: "Allah neden bizimle konuşmaz ve neden bize (mucizevi) bir işaret göstermez?" derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi: Kalpleri hep birbirine benziyor. Gerçekte Biz, bütün işaretleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlere her âyeti (hakikate işaret eden bilgiyi) getirsen yine de senin kıblene tâbi olmazlar! Sen de onların kıblesine tâbi olucu değilsin. (Hatta) onlar birbirlerinin kıblesine de tâbi olmazlar. Yemin olsun ki, İlimden sana gelenden sonra onların hevâlarına (şartlanmalarına göre oluşan fikirler/istekler) tâbi olursan, kesinlikle zâlimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim, içinizden (hakikati dillendirmek üzere) Rasûl irsâl ettik (açığa çıkardık); âyetlerimizi (varlığın hakikati oluşumuza dair işaretleri) size tilavet ediyor (okuyup anlatıyor), sizi arındırıyor ve Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini), Hikmeti (varlığın oluş sistem ve düzenini, oluş mekanizmasını) ve bilmediklerinizi öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
es safâ
: Mekke'de Safa
3.
ve
: ve
4.
el mervete
: Mekke'de Merve
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Muhakkak ki Safa ve Merve, Allah'ın (ibadet yerlerini gösterir dîni) şiarlarındandır (işaretlerindendir). Artık kim beyt'i (Kâbe'yi) hacceder veya umre (niyetiyle) ziyareti yaparsa, o taktirde, iki (niyetle) tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de isteyerek (kendiliğinden) hayır olarak (fazladan tavaf) yaparsa mutlaka Allah Şakir'dir (şükrün karşılığını verendir) ve Alîmdir (en iyi bilendir)....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ve Merve, Allâh işaretlerindendir. Kim hac veya umre niyetiyle El Beyt'i (Kâbe) ziyaret ederse, onları da (Safa - Merve) tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim hayır olması için daha fazlasını yaparsa, Allâh (varlığındaki Esmâ mertebesinden) Şakir'dir (yapılanları fazlasıyla değerlendiren), Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ile Merve, Allah'ın işaretlerindendir. Kim Ka'be'yi hacceder veya umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için sakınca yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa bilsin ki, Allah, iyiliklerin karşılığını veren ve her şeyi bilendir. [31]...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ve Merve (tepeleri) ALLAH'ın işaretlerindendir. Hacc veya ziyaret (umre) için Ev'e varan birisi o ikisi arasında gidip gelebilir. Kim gönülden bir iyilik yaparsa, ALLAH Şükrede, Bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır) . Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Kitapta apaçık bildirdiklerimizden sonra kim ki o işaret ve hidâyet vesilelerini gizlerse, işte Allâh onlara lânet eder (Allâh'tan uzak düşerler), lânet edebilecek herkes dahi lânet eder (yani hem bâtından hem de zâhirden gelen bir Allâh'tan ayrı düşmenin sonuçlarını yaşarlar)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, filolarda, Allah’ın gökten indirdiği, ölü toprağı canlandırdığı suda, her tür canlının yeryüzünde üremesini sağlayıp yaygınlaştırmasında, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, gök ile yer arasında ilâhî düzene boyun eğen bulutlarda, ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını faydalı kullanabilen toplum...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçek hayır ve iyilik, hakiki müslümanlık, insanlık, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat gerçek iyiler ve hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân edenler; sevdikleri malları ve servetleri, can ü gönülden, isteyerek, yakın akrabalara, yetimlere, dullara, öksüzlere, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolculara, yardım isteyenlere, medet umanlara, esirler ve kölelerin esaret boyunduruklarından...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Hayra ermek demek, yüzünüzü doğuya, batıya çevirmek demek değildir. Hayra eriş, o kimsenin erişidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmış; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara, ihtiyacından dolayı isteyene, esaret altındakilere malından seve seve vermiş; namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiştir. Onlar, sözleştikleri zaman sözlerinde duran kimselerdir. Onlar, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. Onlar sadıkların tâ kendisi, onla...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik) helal kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda nefsinize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Sor İsrailoğullarına; Biz onlara nice apaçık işaretler verdik. Kim kendisine geldikten sonra Allâh nimetini değiştirirse, (bilin ki) Allâh yapılanın karşılığını hakkıyla ve şiddetle verir....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana sarhoşluk veren şeyler ile kumardan soruyorlar. De ki: "Her ikisinde de büyük kötülük ve insanlar için bazı yararlar vardır. Fakat zararları yararlarından daha fazladır. " Allâh yolunda ne kadar harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "El Afv (zaruri harcamalarınızdan) arta kalanı bağışlayın!" Allâh böylece gereken apaçık işaretleri veriyor size. . . (Nedenini) derin düşünmeniz için....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikâhlanmayın. İman eden bir cariye, hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (güzellik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikâhlamayın. İman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe davet ederler. Allâh ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor. Allâh (hakikatin)...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için, boşanmış anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne çocuğu sebebiyle ve hiçbir baba çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Vârislere de buna benzer hükümler uygulanır. Eğer anne ve baba karşılıklı rıza ve karşılıklı istişare ile anlaşarak çocuğu annesinden ay...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Varise düşen de yine aynı borçtur. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yo...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler, çocuklarını iki tam yıl boyunca emzirirler. Bu hüküm, emzirmeyi tamamlamak isteyenler içindir. Annelerin yiyecek ve giyeceklerini uygun şekilde karşılamak babaya düşer. Kimse gücünden fazlasıyla yükümlü tutulmaz. Çocuğu yüzünden ne anne, ne de baba zarara uğratılmasın. Babanın vârisi için de babanın yükümlülükleri vardır. Eğer anne ile baba aralarında istişare ederek karşılıklı rıza ile çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara bir günah yoktur. Çocuklarınızı süt anneye emzirtmek istersen...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kocası ölen kadınları, iddetleri sona erdikten sonra nikâhlamaya niyyet ettiğiniz takdirde, daha iddet dolmadan onlara talip olduğunuzu işaret etmenizde (çaktırmanızda) veya böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda size bir beis yoktur. Allah biliyor ki, siz onları muhakkak anacaksınız. Yalnız onlarla gizlice anlaşıp nikâh ve münasebet kurmayın. Ancak meşru olan işaret ve çıtlatma sözler söyliyebilirsiniz. Takdir edilen iddet sona ermedikçe nikâh akdine azmetmeyin. Bilin ki Allah, gerçekten ...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kocası ölen dul kadınları, iddetleri sona erdikten sonra nikâhlamaya niyet ettiğiniz takdirde, daha iddetleri dolmadan onlara talip olduğunuzu hissettirmenizde veya böyle bir arzuyu içinizde tutmanızda size bir vebâl yoktur. Çünkü Allah, sizin onları anacağınızı bilmektedir. Kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Ancak isteğinizi meşru olan işaret ve imâlarla belirtebilirsiniz, çıtlatma sözler söyleyebilirsiniz. Farz olan iddetleri sona ermedikçe nikâh akdine azmetmeyin ve iyi bilin ki Allah kalpleri...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (kalbin - şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru - ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (nefsinizdeki Esmâ kuvveleri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz. "...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve Peygamberleri olan, "Bakın, meşru hükümranlığın bir işareti olarak size içinde Rabbiniz tarafından bahşedilmiş bir iç huzuru, bir sükunet bulunan ve Musa'nın ve Harun'un ailelerinden geriye kalmış olup da meleklerce muhafaza edilen mirası içinde barındıran bir kalp bağışlanacaktır. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız, bunda sizin için bir işaret vardır" dedi....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kâfir kavme karşı bize yardım et, dediler....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Câlût’a, askerî erkânına ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman: 'Ey Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, savaş meydanında bize metanet ihsan eyle. Ordumuzun özgüvenini, cesaretini artır. Şerefimizi ve itibarımızı yücelt. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden, kâfir bir kavme karşı da bize yardım et.' diye dua ettiler....
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
Bunlar Allâh işaretleri. . . Onları sana Hak olarak anlatıyoruz. . . Sen irsâl olan Rasûllerdensin....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o beyyineleri verdik ve kendisini Ruhul'kudüs ile te'yid eyledik, eğer Allah dilese idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah dilese idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lak...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o işaret edilen peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. İçlerinden kimi ile Allah konuştu, kimini de daha yüksek derecelere çıkardı. Meryem oğlu İsa'ya da o açık delilleri ve mucizeleri verdik ve kendisini Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onlardan sonraki milletler kendilerine o açık deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Ne varki Allah, ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l- Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerini...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Şöyle birinin (haberini almadın mı)? Bir yerleşim alanına uğramıştı ki binaların üstü altına gelmiş, insanları helâk olmuş, "Allâh şurayı bu ölüm sonrasında nasıl diriltir" diye düşünmüştü. Allâh onu orada öldürmüş ve yüz sene sonra diriltmişti. "Ne kadar kaldın" dedi. . . O da: "Bir gün veya birazı kadar" cevabını verdi. Allâh buyurdu: "Hayır, yüz sene geçti üzerinden. . . İşte bak yiyecek içeceğine, hiç bozulmamış, ama eşeğine bak (nasıl çürüyüp sırf kemikleri kalmış!) Seni insanlar için bir i...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. «Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?» dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, «Ne kadar kaldın?» diye sordu. O da: «Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım.» dedi. Allah buyurdu ki: «Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o k...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş ıssız bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? “Allah bunu bu ölümden sonra nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene ölü bıraktı, sonra da diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. O da: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldım. ” dedi. Allah ona: “Hayır! Yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış! Hele eşeğine de bak! Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar diriltti...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, malını insanlara riya (kendine isim yapmak) için harcayan ve "B" işaret anlamıyla Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman etmeyen bir kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma veya eziyet etme gibi davranışlarla iptal etmeyin. Bunun misali, üzerinde bir miktar toprak bulunan kaya gibidir. Şiddetli yağmur ona isâbet edince üzerindeki toprağı götürdü ve geride çıplak kaya kaldı. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allâh inkârcılar topluluğuna hidâyet etmez....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz ister mi hiç, içinde nehirler akan ve çeşitli meyveler bulunan, hurmalık ve asmalarla dolu bahçesi olsun da, kendisine ihtiyarlık gelsin ve zayıf bir zürriyeti olsun? Derken içinde ateş olan bir fırtına bütün bahçeyi helâk etsin. . . İşte üzerinde tefekkür etmeniz için Allâh bu işaretleri veriyor....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk hâlinde olur da kâtip bulamazsanız, alınmış olan rehinler sözler ile de yetinilebilir. Eğer birbirinize güvendiyseniz, güvenilen o güveni boşa çıkarmasın ve Rabbinden korksun. Şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin. Kim şehâdetini gizlerse, muhakkak onun kalbi suçludur (kalbi hakikatini yansıtmamaktadır, hakikatinden perdelenmiştir). Allâh yapmakta olduklarınızı B işareti kapsamında bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Er Rasûl (Hz. Muhammed a. s. ) Rabbinden (varlığını oluşturan Allâh Esmâ'sı bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir. İman edenler de! Hepsi iman etti ("B" harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allâh Esmâ'sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esmâ kuvvelerine), Kitaplarına (inzâl olan bilgilerine), Rasûllerine. . . O'nun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız. ....
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
Allâh O; tanrı ve tanrısallık yoktur, sadece "HÛ" (HÛ ismi, hüviyet-i Zât'a işaret eden isimdir ki birçok yerde önce "HÛ" denerek hüviyet-i Zât'ın âlemlerden ve tüm mânâlarla kayıtlanmaktan berî olduğu vurgulanır, sonra O'nda açığa çıkan bir özelliğe işaret eden isim belirtilir, sözü edilen konuya bağlı olarak); Hayy'dır (hayatın kendisidir) ve Kayyum'dur (âlemler O'nunla vücud bulur ve devam eder)....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Önceden insanlara bir Hüda (hakikate erdirici, doğru yolu gösterici) olarak. Furkan'ı da (Hak ile bâtılı, hayr ile şerr olanı ayırt eden) inzâl etti. Muhakkak ki Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) örten, inkâr edenler var ya, onlar için şiddetli bir azap vardır. Allâh Aziyz'dir, Züntikam'dır (yapılanın sonucunu acıma söz konusu olmaksızın yaşatan)....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
"HÛ"dur; ki sana inzâl ettiği BİLGİ (Kitap) işaretlerinin bir kısmı muhkemdir (açık - net anlaşılır hükümler ihtiva eden), bilginin (Kitabın) anası - temelidir; diğerleri de müteşabihâttır (teşbih - misal benzetme yollu anlatım). Kalplerinde zey (art niyetli, olayı saptırmak isteyen düşünceye sahip) olan kişiler, fitne amaçlı tevilini (yorumunu - neye işaret ettiğini) yapmak üzere müteşabih olanlarıyla hükmederler. Bunların tevilini (kesin olarak ne kastedildiğini) ancak Allâh bilir. İlimde Rasi...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların gidişatı) tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişatı gibi. . . (Onlar) işaretlerimizi (Esmâ'nın açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlamışlardı. Allâh da onları bu suçlarıyla yakalayıverdi. Allâh Şediyd ül 'Ikab'dır (yapılan suçun hak ettiği karşılığı vermede çok şiddetlidir)....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Hakikat ki; sizin için, karşı karşıya gelmiş iki topluluğun hâlinde bir işaret - ibret vardı; bir topluluk Allâh için vuruşurken, diğerleri kâfirdi ve onları gözleriyle kendilerinin iki misli olarak görüyorlardı. Allâh dilediğini yardımıyla destekler. Muhakkak bunda basîret sahipleri için büyük ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir âyet, bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Savaşta karşı karşıya gelen iki orduda sizin için bir işaret vardı: bir ordu Allah için savaşırken diğeri O'nu inkar ediyordu. (Öncekiler,) kendi gözleriyle diğer tarafı kendilerinin iki misli (kalabalık) gördüler: Ama Allah, dilediğini yardımıyla güçlendirir. Bakın, bunda görecek gözleri olan herkes için muhakkak bir ders vardır....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allâh indînde Din, İslâm'dır! Kendilerine Kitap (bu konuda bilgi) verilenler, onlara verilen bu ilimden sonra haset ve ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) örterse, muhakkak ki Allâh Seriy'ul Hisab'dır (yapılan işin hesabını anında sonuçlandıran)....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr edenlere, Hakk'ın muradına karşı Nebileri öldürenlere, insanlardan adl ile hükmedenleri öldürenlere gelince; onları feci bir azap ile müjdele!...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
rabbi ic'al lî
: Rabbim benim için kıl,ver
3.
âyeten
: bir delil, alâmet, işaret
4.
kâle
: dedi<...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyâ A.S): "Rabbim bana bir alâmet (işâret) kıl" dedi. (Allah): "Senin alâmetin üç gün insanlarla rumuzdan (işaretten) başka bir şekilde konuşmamandır. Ve Rabbini çok zikret ve O'nu, akşam ve sabah tesbih et." buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.”...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya demişti ki: Rabbim, bana bir delil ver. Allah da, insanlarla işaretleşmen ayrı, tam üç gün, konuşmaman onlarla, delildir sana. Çok an Rabbini, akşam ve sabah çağlarında, onun noksan sıfatlardan arı olduğunu söyle demişti....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alâmet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
"Rabbim, benim için buna bir işaret göster" dedi (Zekeriyya). Buyurdu: "Senin için işaret, üç gün süreyle insanlarla el-yüz işaretleri dışında konuşmamandır; bunun yanı sıra Rabbini çokça an ve sabah akşam O'nun şanının yüceliğini hisset. "...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya: 'Rabbim, bana, oğlum olacağına dair bir alâmet ver' dedi. Allah: 'Senin alâmetin, üç gün insanlarla, işaretle cevap vermenin dışında konuşamamandır. Rabbini çok zikret, Rabbine çok şükret, Rabbine çok çok ibadet et, Rabbinin dinini, şeriatini anlat, akşama doğru ve sabahları erken, onu tesbih et.' buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyya) 'Ey Rabbim! Bana bir emare göster!' dedi. (Allah) 'Senin emaren üç gün süreyle insanlarla işaretle anlaşmak dışında hiç konuşamamandır. Rabbini çokca an; gece ve sabahın erken vakitlerinde tesbih et' dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et." dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya (Aleyhisselâm): “- Ey Rabbim, zevcemin hamlinden haberdar olabileceğim bir nişan ve alâmeti bana ver.” dedi. Allah şöyle buyurdu: “- Senin (anlıyabileceğin) alâmet ve nişan, insanlara üç gün (el, baş ve göz işaretinde bulunup) söz söyleyememendir. Bununla beraber Rabbini çok an ve akşam sabah tesbih et.”...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
«Ya Rabbi! Bana bir alamet ver» dedi, «Alametin, uc gun, isaretle anlasma disinda insanlarla konusmamandir; Rabbini cok an, aksam sabah hamd et» dedi. *...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyya): «Ya Rab ! bana bir alâmet ver» diye niyaz etti. Allah da ona : «Alâmetin, üç gün —işaretle anlaşma dışında— insanlarla konuşmamandır. Bir de Rabbini çokça an ve akşam-sabah tesbihte bulun,» buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
'Ya Rabbi! Bana bir alamet ver' dedi, 'Alametin, üç gün, işaretle anlaşma dışında insanlarla konuşmamandır; Rabbini çok an, akşam sabah hamd et' dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alâmet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
'Rabbim, bana bir alamet ver,' dedi. 'Alametin, üç gün işaretle anlaşmanın dışında halk ile konuşmamandır. Rabbini çokça an, akşam sabah onu düşün.'...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Yarab! dedi: Bana bir âyet (bir alâmet) yap, buyurdu ki: Ayetin nasa üç gün sade işaretten başka söz söyliyememendir. Bununla beraber rabbını çok zikret ve akşam sabah tesbih eyle...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya: «Rabbim bana bir alamet ver!» dedi. Allah: «Alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşamamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam-sabah tesbih et!» buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya: «Rabbim! (oğlum olacağına dair) bana bir alâmet ver» dedi. Allah da buyurdu ki: «Senin için alâmet, insanlara üç gün, işaretten başka söz söyleyememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et»....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya 'Rabbim, bana bunun belirtisini göster' dedi. Allah ona şöyle buyurdu; 'Senin belirtin üç gün boyunca, işaretleşme dışında insanlarla konuşmamandır. Rabbinin adını çokça an ve sabah akşam O'nu noksanlıktan tenzih et :...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) "Rabbim, bana bir ayet ver" dedi. "Sana ayet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam, sabah O'nu tesbih et" dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyyâ) söyledi: «Rabbim, bana (bu hususda) bir nişan ver». (Allah) dedi ki: «Senin nişanın sâde bir işâretden başka insanlara üç gün söz söyleyememendir. Bununla beraber Rabbini çok an ve akşam sabah onu tesbîh et». ...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyyâ) dedi ki: 'Rabbim! (Onun geleceğine dâir) bana bir alâmet kıl!' (Rabbiona şöyle) buyurdu: 'Senin (ona dâir) alâmetin, insanlarla işâret (ile anlaşman) dışında, üç gün konuşamamandır. Hem Rabbini çok zikret ve akşam sabah (O’nu) tesbîh eyle!'...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Rabbım, bana bir alamet ver, dedi. Alametin, işaretten başka şekillerle insanlarla konuşmamandır. Bununla beraber Rabbını çok an ve akşam sabah tesbih et....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) yalvardı: "Ey Rabbim! Bana bir işaret göster!" "İşaretin şudur ki," denildi, "üç gün boyunca yüz işaretleri dışında insanlarla konuşma! Rabbini hiç durmadan an ve gece gündüz O'nun sınırsız şanını yücelt!"...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Dedi ki: «Yarabbi! Benim için bir alâmet kıl.» Buyurdu ki: «Senin için alâmet, nâs ile bir işaretten başka üç gün tekellüm edememektir. Maamafih Rabbini çokça zikret ve akşam sabah namaz kıl!»...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
“Ey Rabbim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. Allah: “Senin işaretin, insanlarla üç gün işaretten başka söz söyleyememendir. Rabbini çok zikret, sabah akşam O'nu tesbih et!” buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
-Rabbim, bana bir delil ver, dedi. Allah da: -Senin delilin, üç gün insanlarla işaretle anlaşmak dışında konuşamamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam, sabah tesbih et, buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
O: "Ya Rabbî, bana oğlum olacağına dair bir alâmet bildirir misin?" deyince, Allah: "Senin işaretin şudur: "Üç gün müddetle halkla işaretleşme dışında konuşmayacaksın! Rabbini çok zikret, sabah akşam onu tesbih ve tenzih et!" buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
"Rabbim, o halde bana (oğlum olacağına dair) bir alâmet ver!" dedi. (Allâh) buyurdu ki: "Senin alâmetin üç gün insanlarla işâretten başka türlü konuşamamandır; Rabbini çok an, akşam sabah (O'nu) tesbih et!"...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) Dedi ki: «Rabbim, bana bir alamet ver.» «Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah onu tesbih et.» dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriya, 'Rabbim, bana bir alâmet ver' dedi. Allah buyurdu ki: 'Alâmetin, üç gün insanlarla işaretten başka bir şekilde konuşmamandır. Yalnız Rabbini çokça an; sabah akşam onu tesbih et.'...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya dedi: "Rabbim, bana bir belirti ver." Allah buyurdu: "Sana belirti şudur: "İnsanlarla üç gün, işaretleşme dışında konuşmayacaksın. Rabbini çok an. Akşam-sabah tespih et."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek. (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O'na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o, biiznillah (o yapıda Allâh Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyi...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Tevrat'tan (Musa'ya vahyolandan) önümde bulunanı (tahrif olmamış - orijinali) tasdik ediciyim. . . (Saptırılarak) size haram kılınmış bazılarının, helal olduğunu bildirmek için. Rabbinizden bir işaretle - mucize ile geldim. Allâh'tan korunun ve bana itaat edin. "...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Ne zaman ki İsa, onların hakikati inkâr ettiklerini hissetti, sordu: "Kim bana Allâh yolunda yardım edecek?" Havariler cevap verdiler: "Biziz Allâh yardımcıları. . . "B" işareti kapsamıyla (hakikatimizin Allâh Esmâ'sı olduğuna) iman ettik; hakikatinle şahit ol! Biz Allâh'a teslim olmuşlarız. "...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
İşte bu bilgiler, (sana gayb olan geçmiş olaylara) işaretler ve hikmetli zikirdir (olayların hikmetini açıklamaktır)....
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar, siz hakikate şahit olduğunuz hâlde, niçin Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar için (mabed olarak) kurulan ilk ev Mekke'deki, mübarek ve bütün insanlar için doğru yola yöneltici işaret olan evdir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda apaçık işaretler ve İbrahim'in makamı var. Kim Ona dâhil olursa güvende olur. Gitmeye imkânı olan herkese Beyt'i hac etmek, insanlar üzerindeki Allâh hakkıdır. Kim (gücü yettiği hâlde) bunu inkâr ederse, muhakkak Allâh âlemlerden Ğaniyy'dir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık işaretler, İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse güvende olur. Oraya ulaşmaya yol bulabilenin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim de inkar ederse Allah'ın alemlerden bir şeye ihtiyacı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık işaretler var: İbrahim'in (putperestliğe karşı) duruş yeridir. Oraya giren güvenlik içinde olmalı. Halktan yolculuğa gücü yetenler o Ev'i (Kabeyi) ALLAH için haccetmekle yükümlüdür. Kim inkar ederse bilsin ki ALLAH kimseye muhtaç değildir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
apaçık işaretlerle dopdolu. (Orası) bir zamanlar İbrahim'in durduğu yer(dir); kim içine girerse huzur bulur. Bundan dolayı, mabedi haccetmek, gücü yeten bütün insanların Allah'a karşı yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Hakikati inkar edenlere gelince, bilsinler ki, Allah, yarattığı alemlerden bağımsızdır, her bakımdan Kendine yeterlidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık işaretlerle İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse, güvenliktedir. Oraya yol bulabilen insanların beyti/Kâbe'yi haccetmesi Allah’ın hakkıdır. Kim bunu inkar ederse, Allah’ın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda apaçık işaretler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlikte olur. Hac için bir yol bulabilenin Beyti ziyaret etmesi ise, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. İnkâr edenlere gelince, Allah'ın âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar. . . Allâh tüm amellerinize şahit iken, niçin Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr edersiniz (veya örtersiniz)?"...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Allâh işaretleri önünüze serilirken, içinizde de Rasûlü varken, nasıl hakikati inkâr edenlerden olursunuz? Kim varlığını oluşturan özü olan Allâh'a (gayrından kesilip) sımsıkı bağlanırsa, işte o Hak yola hidâyet olunmuştur....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Hep birlikte varlığınızdaki Esmâ hakikatine (uzanan) Allâh ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Üstünüzdeki Allâh nimetini hatırlayın. Hani sizler düşman idiniz de, şuurlarınızda aynı idrakı oluşturarak sizi bir araya getirdi; O'nun sizde açığa çıkan bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz ateşten bir çukurun tam kenarındaydınız; kurtardı sizi o ateşten. İşte böylece, hakikate eresiniz diye, Allâh size işaretlerini açıklıyor....
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
Bunlar Allâh işaretleridir, Hak olarak sana okutuyoruz. Allâh âlemlere zulüm dilemez....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlar nerede bulunsalar, üzerlerine zillet (aşağılanma) hükmü vurulmuştur; Allâh'tan bir gazaba uğradılar ve aşağılanarak yaşamaya mahkûm oldular. . . Allâh'tan bir ipe ('Rabbimiz sensin' ahdine, yani hakikatlerinin Esmâ mertebesinden oluştuğuna) ve insanlardan bir ipe (bu imana sahip birine tâbi olma) sarılmışlar müstesna! Zira Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorlardı ve Nebileri, Hakk'ın muradına karşı (nefsaniyetlerine uyarak) öldürüyorlar...
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir. Kendilerine hakikat bilgisi verilmiş olanlardan secde edip, gece boyunca Allâh işaretlerini okuyup değerlendiren bir grup da mevcuttur....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden olmayan kişilerle (inancınıza, itikadınıza uymayanlarla) dostluk kurmayın. (Onlar) size zarar vermek için fırsat beklerler ve sizi sıkıntı içinde görmekten mutlu olurlar. Görmüyor musunuz düşmanlıkları ağızlarından taşıyor! İçlerinde sakladıkları ise daha büyüktür. İşte gereken işaretleri size apaçık bildirdik. Aklınızı kullanın (değerlendirin)....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Sizden olmayan kişileri dost edinmeyin. Onlar sizi yoldan çıkarmak için ellerinden gelen hiçbir çabayı esirgemezler ve sizi sıkıntıda görmekten hoşlanırlar. Şiddetli öfke ağızlarından taşmaktadır; kalplerinde sakladıkları ise daha da kötüdür. Biz (bununla ilgili) işaretleri sizin için (işte böylesine) açık ve anlaşılır kıldık, eğer aklınızı kullanırsanız....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
1.
belâ
: (olumsuz soruya, olumlu cevap verirken kullanılır) evet, hayır, bilakis
2.
in tasbirû
: eğer siz sabrederseniz
3.
ve tettekû
: ve takva sahibi olursanız
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
Evet, eğer sabreder, korunursanız ve onlar da size aniden saldırırlarsa, o zaman Rabbiniz size beş bin işaretli melekle yardım edecektir....
Ali-İmran Suresi, 139. Ayet:
Öyleyse, cesaretinizi yitirmeyin ve üzülmeyin: Eğer (gerçekten) inanıyorsanız mutlaka (insanların) en üstünü olursunuz....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Allah dostları: 'Ey Rabbimiz, bizim günahlarımızı, işlerimizdeki taşkınlıklarımızı, idaremizdeki aşırılıkları, ilâhî kurallardaki tecavüzlerimizi, hatalı ve cahilce davranışlarımızı bağışla. Allah yolunda milletimize, devletimize, ordumuza, ihtiyatlı, akıllı ve cesur kararlar almayı, icraatlar yapmayı nasip eyle, özgüvenimizi ve cesaretimizi artır, şerefimizi ve itibarımızı yücelt. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas ...
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
O vakit, sırf Allah’ın rahmeti, merhameti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer kötü huylu, sert mizaçlı, katı yürekli olsaydın, akılsızca davransaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onlara af ile muamele yap. Bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını dile. Devlet, ekonomi, savunma ve sosyal hayat ile ilgili planlama, kamu düzeni ve yönetimle ilgili kararları mü’minlerle istişare ederek al, yönetime katılmalarını sağla. Kararını verdiğin zaman da, Allah’a dayanıp ...
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
İşte Allah’dan bir rahmet iledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Hâlbuki kaba, katı kalbli olsaydın, elbette (onlar) etrâfından dağılırlardı. Artık onları affet, onlar için mağfiret dile ve (hakkında vahiy gelmeyen bir) iş husûsunda onlarla istişâre et! Fakat (bir görüşte)karar kıldığında, artık (işe giriş ve) Allah’a tevekkül et! Muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'ın rahmeti sayesindedir ki, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet ve bağışlanmaları için duâ et. İşlerinde müminlerle istişare et! Müşavereden sonra bir de azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et. Çünkü Allah tevekkül edenleri (kendisine bağlananları) sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
-Sen, Allah’ın rahmeti ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın elbette etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. İş hususunda onlarla istişare et, karar verdiğin zaman, artık Allah’a güven, Allah kendisine güvenenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp gitmişlerdi. Onları affet, onların bağışlanmaları için dua et ve işlerinde onlarla istişare et. Kararını verdiğinde de yalnız Allah'a dayan. Çünkü Allah kendisine tevekkül edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allâh iman edenlere bir lütuf olarak, içlerinde nefslerinden bir Rasûl bâ's etti (aralarından kendi türlerinden bir Rasûl ortaya çıkardı), O'nun işaretlerini okuyor; onları arındırıyor, onlara hakikat bilgisini ve Hikmeti (her şeyin oluş sistem ve düzenini) öğretiyor. (Hâlbuki) onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler!...
Ali-İmran Suresi, 189. Ayet:
Semâların ve arzın mülkü Allâh'ındır (çünkü bu kapsamdaki her "şey", O'nun Esmâ'sının işaret ettiği mânâlardan - kuvvelerden oluşmuştur, O'na aittir). Allâh her şeye Kaadir'dir....
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
Kesinlikle semâların (algılanan boyuttan kuantsal boyuta kadar) ve arzın (algılamaya göre madde kabul edilen her boyutun) yaratılışında, gece ve gündüzün birbirine dönüşmesi sisteminde (neden ve nasıl gece gündüz oluşumu, süreleri vs. ) öze ermişler (Ulül Elbab) için işaretler vardır....
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelip gitmesinde, akıl ve vicdan sahipleri için Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini gösteren işaretler vardır....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Muhakkak ki, kendilerine hakikat ilmi verilmiş olanlardan öyleleri vardır ki, hakikatleri olan Allâh Esmâ'sına, size inzâl olunana, kendilerine inzâl olunana Allâh için huşû duyarak iman ederler. Allâh'ın işaretlerindeki varlığı realitesini, kendilerini bu hakikatten perdeleyecek az bir dışsal zevke değişmezler! İşte onlar için Rableri indînde (kendi Esmâ bileşimlerinden açığa çıkan) mükâfatları vardır. Allâh, hesabı anında görendir....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Muhakkak ki (Esmâ'nın açığa çıkışı olan hakikatlerindeki) işaretlerimizi inkâr edenleri, ateşte yakacağız. Azabı daha fazla hissetmeleri için derileri (dışsal bağlılıkları dolayısıyla) yandıkça yerine yeni deriler (dışsallıklar) oluşturacağız. Muhakkak ki Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sadâkatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Nisa Suresi, 126. Ayet:
Semâlar ve arzda olan ne varsa Allâh içindir (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkması için). Allâh, şeyleri Esmâ'sından yaratmış olması sonucu Muhiyt'tir....
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için)! Sizden önce kendilerine hakikat bilgisi verilenlere ve size, "Allâh'tan korunun" diye tavsiye ettik. . . Eğer hakikati inkâr ederseniz, (bilmiş olunuz ki) kesinlikle semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir! Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir....
Nisa Suresi, 132. Ayet:
Semâlar ve arzda ne varsa Allâh içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların seyri için)! Vekiyl olarak, El Esmâ'sıyla seni yaratan Allâh yeterlidir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler, "B" harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh'a, O'nun Rasûlüne, Rasûlüne inzâl ettiği (El Esmâ mertebesinden bilincine) gibi daha öncekilere de inzâl etmiş olduğu hakikat bilgisine. . . Kim Esmâ'sıyla her şeyi yaratmış olan Allâh'a, O'nun melâikesine (Esmâ'nın işaret ettiği mânâların açığa çıkan kuvvelerine), O'nun Kitaplarına (inzâl etmiş olduğu hakikat bilgisine), O'nun Rasûllerine ve gelecekteki sonsuz yaşam sürecine kâfirlik ederse (inkâr ederse), gerçekten çok uzak ...
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Size inzâl olan bilgide şu vardır: Allâh işaretlerinin inkâr edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi hâlde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. (Bu uyarıyı "ayna nöronlar" bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Bu âyet aslında bir MUCİZE'dir, ancak günümüz bilimsel çalışmalarıyla tespit edilen bir gerçeği, 1400 küsur yıl önce vurgulaması nedeniyle. Bu konuda detaylı bilgi www. okyanusum. com adlı sitede mevcuttur. A. H. ) ...
Nisa Suresi, 155. Ayet:
Ahdlerinden dönmeleri, Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr etmeleri, Hakk'ın muradına karşı Nebileri öldürmeleri ve "Kalplerimiz kılıflıdır" (şuurlarımız koza içindedir) demeleri yüzünden, yaptıklarının karşılığını verdik. Bilakis inkârları yüzünden anlayışlarını kilitledik! Artık pek azı hariç, iman etmezler!...
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar, Rasûl size Rabbinizden Hak olarak gelmiştir! Artık iman edin sizin için hayırlı olana! Eğer inkâr ederseniz, bilin ki semâlar ve arzda olan ne varsa Allâh içindir (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması için). Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çü...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, kurbanlık hayvanlara, gerdanlık(lı hayvan)lara, Rabbinin lütfundan bir şeyler kazanmak ve rızasına kavuşmak için Haram Ev'i (Kabe'yi) ziyarete gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Bir topluluğa sizi Mescidi Haram'dan alıkoymaları dolayısıyla duyduğunuz kin sınırı aşmanıza sebep olmasın. İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah, ce...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çü...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
İnananlar! Ne ALLAH'ın koyduğu dinsel törenlere, ne kutsal aya, ne kurbana, ne onları işaretleyen çelenklere ve ne de Rab'lerinin lütuf ve rızasını aramak için Kutsal Ev'e doğru yola çıkanlara saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Kutsal Mescid'den çeviren bir topluluğa olan kininizden dolayı provakasyona gelip saldırganlaşmayın. İyilik ve erdemlilikte yardımlaşın. Kötülük ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH'ın cezası çetindir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey inananlar, ne Allâh'ın işâretlerine, ne harâm aya, ne kurbana, ne gerdanlık(lı kurban)lara ve ne de Rablerinin lutuf ve rızâsını arzu ederek Beyt-i harâm'a doğru gelenlere saygısızlık etmeyin. İhrâmdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i harâm'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı beslediğiniz kin, sizi suç işlemeğe itmesin. İyilik ve takvâ üzerinde yardımlaşın, günâh ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın, Allah'tan korkun. Çünkü Allâh'ın azâbı çetindir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın nişanlarına, Haram Aylara, hac kurbanlarına, kurban olarak işaretlenmiş hayvanlara, Rablerinin lütfunu ve rızasını arayarak Kâbe'ye gelenlere tecavüz etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman ise avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haramın ziyaretinden alıkoydukları için bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezası pek çetindir....
Maidə Suresi, 10. Ayet:
Hakikati inkâr edenlere ve (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennem halkıdır....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Ehli kitab! Peygamberlerin arası kesildiği, bilinemez hale geldiği bir fetret zamanında bakınız size Resulümüz geldi, tatlı ve acı hakıkatleri size beyan ediyor, bize ne beşaretle sevindirecek bir müjdeci, ne ıhtar ile kocunduracak bir inzarcı gelmedi demeyesiniz, işte size hem beşîr, hem nezîr bir Peygamber geldi, ve Allah her şey'e kadîrdir...
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Meryemoğlu Mesih sadece bir Rasûldür. . . Ondan önce de Rasûller gelip geçti! Onun annesi sıddîkadır (hakikati görüp şüphesiz tasdik etmiş olan)! İkisi de yemek yerlerdi (beşerdi)!. . İşaretleri onlara nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonra bak, nasıl gerçekten sapıyorlar!...
Maidə Suresi, 86. Ayet:
Hakikat bilgisini inkâr edenlere ve (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem arkadaşlarıdır!...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin. . . Değerlendirirsiniz diye, Allâh işaretlerini sizin iç...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, gelişigüzel, kasıtsız yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, cezalandırmaz. Fakat kasıtlı, bile bile yaptığınız yeminlerden sizi sorguya çeker, cezalandırır. Bozulan yeminlerin keffareti, cezası, ailenize yedirdiğinizin günlük ortalamasıyla çevresi, çaresi olmayan on yoksulu doyurmak, yahut on yoksulu giydirmek, yahut bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayan, bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalıdır. İşte ettiğiniz yemi...
Maidə Suresi, 97. Ayet:
ALLAH, kutsal ev Kabeyi, kutsal ayları, adakları ve onları işaretleyen çelenkleri, insanlar için güvenlik unsuru yaptı. Bilesiniz ki ALLAH göklerde ve yerde olanları biliyor. ALLAH her şeyi Bilir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Kâbeyi; Beyt-i Haram’ı insanlar için güven yeri kıldı. Haram ayı, kurbanı ve kurban için işaretlenmiş hayvanları da. İşte bu, Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Bazı hayvan cinslerinin batıl inançlarla işaretlenmesi ve insanların kullanımından alıkonulması, Allahın emri değildir: Ama hakikati inkara şartlanmış olanlar, kendi uydurdukları yalanları Allaha yakıştırırlar. Ve onların bir çoğu akıllarını asla kullanmaz:...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Ölüm size yaklaştığında ve vasiyette bulunmak üzereyken yapacaklarınız için şahitler bulundurun: Kendi aranızdan iki dürüst kişi, yahut; eğer evinizden uzakta, seyahatte iken ölüm işaretleri baş göstermişse namazdan sonra, misafir olduğunuz topluluktan iki kişiyi alıkoyun; ve eğer içinize bir şüphe düşerse her birini Allaha şöyle yemin ettirin: "Bu (sözümüzü), yakın bir akraba(nın hatırı) için olsa da hiçbir bedel karşılığında satmayacağız; ve Allahın huzurunda şahit ...
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Hani Havarilere, "Bana ve Rasûlüme ("B"nin işareti kapsamıyla) iman edin" diye vahyetmiştim. . . "İman ettik. . . Sen şahit ol, biz gerçekten müslimleriz" dediler....
Maidə Suresi, 114. Ayet:
Meryem’in oğlu Îsâ: 'Ey Rabbimiz, bize gökten mükellef bir sofra indir. Bizim için, geçmişimiz ve gelecek nesillerimiz için bayram olsun. Senin kudretine, Rasulünün görevinin tasdikine bir işaret, bir mûcize olsun. Bize rızık ver. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.' dedi....
Maidə Suresi, 114. Ayet:
İsa, Meryemin oğlu, "Ey Allahım, ey Rabbimiz!" dedi, "Gökten bize bir sofra gönder: o, bizim için ilkimizden sonuncumuza kadar sürekli tekrarlanan bir ziyafet ve senden bir işaret olacaktır. Ve bize rızkımızı ver, zira Sen rızık verenlerin en iyisisin!"...
Ənam Suresi, 4. Ayet:
Onlara Rablerinin işaretlerinden (inzâl olmuş veya açıkta olan) bir delil gelmez ki, ona sırt çevirmesinler!...
Ənam Suresi, 12. Ayet:
De ki: "Semâlar ve arzda olanlar (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkması için yoktan {birbirlerine GÖRE} var kıldıkları) kimindir?" De ki: "Allâh'ındır!" Rahmeti (Er-Rahman ismi özelliği sonucu âlemleri yaratmayı) nefsi üzerine yazmıştır! Sizi, kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet sürecinde toplayacaktır! Nefslerini hüsrana uğratanlar; işte onlar, iman etmezler!...
Ənam Suresi, 21. Ayet:
Allâh üzerine yalan uydurandan yahut O'nun işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şu muhakkak ki, zâlimler (şirk koşanlar) kurtuluşa eremez....
Ənam Suresi, 25. Ayet:
Onlar arasında öyleleri var ki (ey Peygamber) seni dinler (görünür)ler: Ama kalplerinin üstüne, onları hakikati kavramaktan alıkoyan perdeler yerleştirdik, kulaklarına da sağırlık. Ve (hakikatin) bütün işaretleri(ni) görselerdi yine de ona inanmazlardı; o kadar ki, onlar tartışmak için sana geldiklerinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Bu, eski zamanların masallarından başka bir şey değil!" derler....
Ənam Suresi, 33. Ayet:
Gerçek ki, onların söylediklerinin seni mahzun ettiğini biliyoruz. . . Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zâlimler, bile bile Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorlar!...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Ve onlar: "Neden ona Rabbi tarafından hiçbir mucizevi işaret bahşedilmedi?" diye sorarlar. De ki: "Allah, katından her türlü işareti indirmeye kadirdir". Ama insanların çoğu bundan habersizdir,...
Ənam Suresi, 39. Ayet:
İşaretlerimizdekileri yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar (hakikatlerini algılayamayanlar) ve dilsizlerdirler (Hakk'ı itiraf etmeyenler). Allâh dilediğini saptırır, dilediğini de sırat-ı müstakimde tutar!...
Ənam Suresi, 46. Ayet:
Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve eb
sâre
kum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne)....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Düşünün bakalım, eğer Allâh işitmenizi (algılamanızı) ve gözlerinizi (görmenizi) alsa, kalplerinizi (şuurunuzu) kilitlese, Allâh'ın gayrı olarak onu size getirecek bir tanrı mı var?" Bak nasıl işaretleri farklı şekillerle anlatıyoruz, sonra (buna rağmen) onlar yüz çevirip ayrılıyorlar....
Ənam Suresi, 49. Ayet:
(Esmâ kuvvelerinin açığa çıkışı olan) işaretlerimizdeki hakikatleri yalanlayanlara gelince; onlar bozuk inançları dolayısıyla azabı tadacaklar!...
Ənam Suresi, 54. Ayet:
(Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: "Selâmun aleyküm. . . Rabbiniz rahmeti nefsine yazmıştır! Sizden her kim bilgisizlikten bir kötülük yapar da, arkasından tövbe eder ve (hâlini) düzeltirse, muhakkak ki O, Ğafûr'dur, Rahıym'dir. "...
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçluların yolu fark edilsin diye, işaretleri işte böyle tafsil ediyoruz....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: "O, fevkinizden (gökten - derûnunuzdan) yahut ayaklarınızın altından (yeraltından - dıştan) size bir azap bâ'sedip göndermeye ya da bölünmüş topluluklar hâlinde sizi birbirinize düşürüp, bazınızın şiddetini bazınıza tattırmaya Kaadir'dir. " Bak nasıl türlü şekillerle anlatıyoruz işaretleri, derinliğine düşünüp anlasınlar diye....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
İşaretlerimiz hakkında uygunsuz konuşmalara dalanları gördüğünde, başka bir konuya geçene kadar, onlardan yüz çevir. . . Eğer şeytan sana unutturur ise, fark ettiğin zaman artık zâlimler topluluğu ile beraber oturma....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
"HÛ"dur; karanın ve denizin karanlıklarında, hidâyet bulmanız için yıldızları oluşturan! Gerçekten biz, bilen bir toplum için işaretleri tafsil ettik....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
"HÛ" ki, sizi Nefs-i Vahide'den (TEK BİR NEFS'ten - Tek bir benlikten) inşa etti. . . Müstekarr (istikrar bulma - hakikatini tanıma ve yaşamada kararlılık için dünyanın oluşması). . . Müstevda (beden - emaneten kalma yeri). . . Hakikaten biz, anlayışı açık bir halk için işaretleri tafsil ettik....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
"HÛ" ki semâdan suyu inzâl eden!. . Onunla (semâdan inen su ile) HER ŞEYİN nebatını çıkardık! Ondan da bir yeşillik çıkardık. . . Ondan da birbiri üzerine gelişmiş habbeler (taneler); hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz. . . (Bunların) müteşabihi (birbirine benzeyenleri) ve müteşabih olmayanı da! Onun ürünlerine, bir ilk meyve verdiğinde ve bir de olgunlaştığında bakın. . . Muhakkak ki bunlarda iman eden halk için elbette işaretler vardır....
Ənam Suresi, 102. Ayet:
İşte size bu evsaf ile işaret olunan zâti a'lâdır Allah rabbınız, başka tanrı yok ancak o, her şey'in halikı o, o halde ona kulluk edin, her şey'e karşı dayanılacak vekil de o...
Ənam Suresi, 105. Ayet:
İşte biz, işaretleri çeşitli şekillerde evirip çevirip açıklıyoruz. "Sen gerekeni öğrenmişsin" desinler ve bilen bir toplum için de, onu iyice açıklayalım diye....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Ve nukallibu ef’idetehum ve eb
sâre
hum kemâ lem yu’minû bihî evvele merretin ve nezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne)....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
1.
ve nukallibu
: ve çeviririz, döndürürüz
2.
ef'idete-hum
: onların fuad hassaları (nefslerinin kalbinin idrak hassaları)
3.
ve eb
sâre
-hum
: ve onların basiretleri, kalp gözünün görme hassaları
Ənam Suresi, 118. Ayet:
Eğer O'nun işaretlerindeki varlığına (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretlere) iman edenler iseniz, üzerine Allâh İsmi zikredilenden yeyin!...
Ənam Suresi, 130. Ayet:
"Ey cinn ve ins topluluğu, hakikate işaret eden mesajlarımı anlatan ve şu güne ulaşacağınız hakkında sizi uyaran, sizden Rasûller gelmedi mi?". . . "Kendi aleyhimize şahidiz" dediler. . . Dünya hayatı onları aldattı ve (sonuçta) kendilerinin, hakikat bilgisini inkâr edenlerden olduklarına şahitlik ettiler!...
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: "Hadi, Allâh şunu haram etmiştir diye şahitlik eden şahitlerinizi getirin!". . . Eğer şahitlik ettiler ise, sen onlar ile beraber şahitlik etme. . . (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanların ve geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman etmeyenlerin boş hayallerine tâbi olma! Onlar (putlarını) Rablerine denk tutarlar....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yahut: "Eğer bize de O BİLGİ inzâl olunsaydı, elbette onlardan daha fazla, hidâyet olanı değerlendirirdik" demeyesiniz diye. . . Rabbinizden size apaçık deliller, hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet gelmiştir. . . Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir! İşaretlerimizden yüz çevirenler, yüz çevirmelerinin sonucunu, azabın en kötüsü ile yaşayacaklar!...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Rabbinin, yahut Rabbinin bazı işaretlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bazı işaretleri geldiği gün, daha önce inanmamış veya imanında bir hayır kazanmamış kişiye bir yarar sağlamaz. De ki: 'Bekleyin, biz de beklemekteyiz.'...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: «Bekleyin; biz de beklemekteyiz.»...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Yoksa onlar, meleklerin kendilerine görünmesini mi bekliyorlar yahut (bizzat) Rabbinin veya Ondan bazı (kesin) işaretlerin? (Ama) Rabbinin (kesin) işaretlerinin ortaya çıkacağı Gün iman etmenin, daha önce inanmamış yahut inandığı halde bir hayır yapmamış olan kimseye hiçbir yararı olmaz. De ki: "Bekleyin (öyleyse Ahiret Gününü, ey inançsızlar:) bakın, biz (mümin)ler de bekliyoruz!"...
Əraf Suresi, 26. Ayet:
Ey Ademoğulları. . . Hakikaten size bedenselliğinizi örtecek giysi (hakikat bilgisi) ve süs-zinet olan giysi (fazlından gelen ikramlar) İNZÂL ettik. . . Korunma libası elbette en hayırlısıdır. . . İşte bu Allâh işaretlerindendir ki; belki düşünüp ders çıkarırlar....
Əraf Suresi, 26. Ayet:
Adem oğulları, size, bedenimizi örtecek ve süsleyecek elbiseler hazırladık. Erdemlilik elbisesi ise daha hayırlıdır. Bunlar, ALLAH'ın işaretleridir, olur ki öğüt alırsınız....
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Onlar gayrı meşrû ilişkiler içinde yaşarlarken; 'Babalarımızı bu yolda, bu hayatı yaşarken gördük. Allah bize böyle bir düzeni yaşamamızı emretti.' derler. Sen de: 'Allah, meşrû olmayan, aklın mantığın kabul etmeyeceği bir düzeni yaşamayı, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı emretmez, Allah adına, bilemeyeceğiniz şeyleri ne cesaretle söylüyorsunuz ?' de....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki: "Kim Allâh'ın, kulları için çıkarmış olduğu güzelliklerini ve rızkın temiz - pak olanını haram etti?". . . De ki: "Onlar, dünya hayatında iman edenlere helaldir; kıyamet gününde ise yalnızca onlara ait olacaktır. " Kavrayabilecekler için işaretlerimizi işte böyle tafsil ediyoruz....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Ademoğulları. . . Aranızdan, işaretlerimi size anlatıp açıklayan Rasûller geldiğinde, kimler korunur ve kendini düzeltirse, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Əraf Suresi, 36. Ayet:
(Esmâ özelliklerinin açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı benlik taslayıp büyüklenenler (var ya), işte onlar Nâr (ateş - dalga boyu yapı - radyasyon) ehlidirler! Onlar orada sonsuza dek kalıcılardır....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Allâh üzerine yalan uydurandan yahut O'nun işaretlerindeki varlığını yalanlayandan daha zâlim kimdir? İşte onlara Kitaptan (nâzil olan bilgideki) nasipleri ulaşır. . . Nihayet onları vefat ettirmek için Rasûllerimiz kendilerine geldiği vakit: "Allâh dûnunda yönelip var sandıklarınız nerede?" derler. . . "Bizden kaybolup gittiler" derler ve hakikat bilgisini inkâr hâlinde olduklarına kendi aleyhlerine şahitlik ederler....
Əraf Suresi, 40. Ayet:
İşaretlerimizi yalanlayıp, onlara karşı büyüklenenler (var ya muhakkak ki) onlara semâ kapıları (hakikati müşahede boyutu) açılmaz ve halat iğne deliğinden geçinceye kadar (ki bu da olanaksızdır!) (onlar) cennete (varlıklarındaki Esmâ kuvvelerini yaşama şartlarına) dâhil olamazlar. . . Mücrimleri böyle cezalandırırız!...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işâretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz cennete girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına: "selâm size!" diye seslendiler....
Əraf Suresi, 48. Ayet:
A'raf halkı, yüzlerindeki işâretleriyle tanıdıkları birtakım adamlara da ünleyerek dediler ki: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiçbir yarar sağlamadı."...
Əraf Suresi, 58. Ayet:
Tayyib beldenin nebatı (o beldenin) Rabbinin izni ile (Bi - izni RabbiHİ) çıkar. . . Habisten ise, faydasız olandan başkası çıkmaz. . . İşte böyle, değerlendiren bir kavim için işaretleri evirip çevirip anlatıyoruz....
Əraf Suresi, 64. Ayet:
Onu yalanladılar. . . (Biz de) Onu ve onunla beraber olanları gemide kurtardık. . . (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanları ise boğduk. . . Muhakkak ki onlar basîretsiz bir toplumdu!...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: 'Ey halkım, ALLAH'a kulluk edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Rabbinizden, size bir beyyine (kanıt) gelmiştir. Şu ALLAH'ın devesi sizin için bir işaret olacaktır. Onu bırakın, ALLAH'ın toprağında otlasın. Ona bir zarar vermeyin; yoksa sizi acı bir azap yakalar.'...
Əraf Suresi, 106. Ayet:
(Firavun): "Bir işaret, bir alamet getirdiysen, göster bakalım; tabi,doğru sözlü biriysen!" dedi....
Əraf Suresi, 126. Ayet:
"Sen bizden, Rabbimizin mucizelerindeki varlığına (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretlerine) iman ettik diye intikam alıyorsun. . . Rabbimiz bize dayanma gücü ver ve bizi teslim olmuşlar olarak vefat ettir. "...
Əraf Suresi, 126. Ayet:
'Rabbimizin işaretleri bize geldiğinde ona inandık diye bizden öc alıyorsun. Rabbimiz, bize dayanma gücü ver ve canımızı müslümanlar olarak al.'...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
(Musaya) şöyle dediler: "Bizi büyülemek için her ne işaret ortaya koyarsan koy, sana inanmayacağız!"...
Əraf Suresi, 133. Ayet:
Biz de onların üzerine tafsilâtlı işaretler olarak tufan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan yağdırdık! (Yine de) büyüklendiler ve suçlu bir topluluk oldular....
Əraf Suresi, 133. Ayet:
Üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gibi ayrı ayrı işaretler gönderdik. Buna rağmen büyüklük taslamaya devam ettiler ve suçlu bir topluluk oldular....
Əraf Suresi, 133. Ayet:
Bu yüzden onlara, tufanı, çekirgeyi, küçük keneyi, kurbağaları ve kanı apaçık işaretler olarak musallat ettik. Buna rağmen büyüklendiler. Onlar zaten suçlu bir toplum idi....
Əraf Suresi, 136. Ayet:
(Bu sebeple) onlara yaptıklarının sonucunu şiddetle yaşattık; mucizelerimizi - işaretlerimizi yalanlamaları ve onlardan gaflete düşmeleri dolayısıyla, onları denizde boğduk!...
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Haksız olarak arzda büyüklenenleri, mucizevî kuvvelerimden uzak tutacağım; çünkü onlar hangi mucizeyi görseler, ona iman etmezler! Rüşd yolunu görseler, o yola girmezler. . . Sapıklık yolunu görseler, onu yol edinirler. . . Bu, onların (hakikate) işaretlerimizi yalanlamaları ve onlardan gâfiller olmaları dolayısıyladır....
Əraf Suresi, 147. Ayet:
(Hakikate) işaretlerimizi ve âhiret likâsını (sonsuz gelecek yaşamın getirisini) yalanlayanların yaptıkları boşa gitmiştir. . . (Onlar) sadece yapmakta olduklarının sonucunu yaşamıyorlar mı?...
Əraf Suresi, 156. Ayet:
"Bize hem şu dünyada güzellik yaz hem sonsuz gelecek yaşamında. . . Doğrusu biz sana yöneldik". . . Buyurdu ki: "Azabımı, kime dilersem ona isâbet ettiririm. . . Rahmetim her şeyi kapsar! Onu, korunanlara, zekâtı verenlere ve işaretlerimizdeki hakikate iman edenlere yazacağım. "...
Əraf Suresi, 174. Ayet:
Belki (hakikate) rücu ederler diye işte böylece delilleri - işaretleri tafsilâtlandırıyoruz....
Əraf Suresi, 175. Ayet:
Onlara şu şahsın haberini bildir: Biz ona işaretlerimizi verdiğimiz halde o ilimden sıyrılıp çıktı (hakikati unutup nefsaniyetiyle yaşamaya başladı). . . (Derken) şeytan (kendini beden kabulü) onu (kendine) tâbi kıldı ve (nihayet o) azgınlardan oldu....
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Eğer dileseydik, onu bu işaretlerle yükseltirdik. . . Fakat o arza (bedenselliğe) yerleşti ve boş asılsız dürtülerine tabi oldu! Artık onun meseli şu köpeğin meseli gibidir: Üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, terketsen de dilini sarkıtıp solur. . . İşte işaretlerimizi yalanlayan topluluk, buna benzer! (Sen bu) kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler....
Əraf Suresi, 177. Ayet:
(Esmâ'nın çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayan ve (böylece) nefslerine zulmetmiş olan topluluğun durumu ne kötüdür!...
Əraf Suresi, 180. Ayet:
Esmâ ül Hüsnâ Allâh'ındır (o isimlerin işaret ettiği özellikler, TEK, SAMED Allâh'a işaret eder. . . Dolayısıyla bu isimler ve bu isimlerin işaret ettiği anlamlar sadece O'nundur; beşer anlayışıyla kayıt altına girmez. Nitekim Mu'minûn: 91'de: SubhanAllahi amma yasıfun = onların vasıflamalarından Allâh münezzehtir, buyurulur)! O'na isimlerin mânâlarıyla yönelin. . . O'nun Esmâ'sında ilhada sapanları (şirke düşenleri) terk edin! Yapmakta olduklarının karşılığını göreceklerdir....
Əraf Suresi, 182. Ayet:
(Hakikate) işaretlerimizi yalanlayanları, hiç bilmedikleri taraftan aşama aşama (mekr yollu) helâke götürürüz....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka bir menfaate de malik değilim bir mazarrata da, eğer ben bütün gaybi bilir olsa idim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı, ben o değil, ancak iyman edecek bir kavm için inzar-u bişarete memûr bir Peygamberim...
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara bir ayet (mucize) göstermediğin zaman: 'Bir yerlerden buluştursaydın' derler. De ki: 'Ben ancak bana Rabbimden vahyedilene uyuyorum.' Bunlar, Rabbinizden gerçeği görmenizi sağlayacak işaretler ve iman edenler topluluğu için bir hidayet rehberi ve rahmettir....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Kesinlikle iman edenler o kimselerdir ki, "Allâh"ı anıp düşündüklerinde onların şuurlarında ürperti olur (o azamet yanında kendi acziyetlerini düşünmekten); onlara O'nun işaretleri okunduğunda, onların imanlarını arttırır (düşünebildikleri oranda). . . Onlar Rablerine tevekkül ederler (hakikatlerindeki El Vekiyl isminin, gereğini yerine getireceğine iman ederler)....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani O, kendinden bir sükûn ve güven hâli oluşturuyordu; sizi onunla (nefsanî duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları (-nızı) (bu ilimle) sâbit tutmak için de üzerinize semâdan bir su inzâl ediyordu (SU, ilmî marifet; kesinlikle Allâh muradı neyse onun yerine geleceğine, yakîn hâline işaret eder). (Bu âyet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su - yağmur, ayakları yere ba...
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Hani, Allah tarafından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi temizlemek, şeytanın pisliğini, verdiği vesveseyi sizden gidermek, düşüncelerinizi, kalplerinizi birbirine bağlayarak sizi yüreklendirmek, orduya akıl, ihtiyat ve cesaret nasip etmek, itibarınızı yüceltmek için üzerinize gökten yağmur indiriyordu....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Allah kendi katindan bir guven isareti olarak sizi hafif bir uykuya daldirmisti. Sizi aritmak, sizden seytan vesvesesini gidermek, kalblerinizi pekistirmek ve sabatinizi artirmak icin gokten size su indirmisti....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Allah kendi katından bir güven işareti olarak sizi hafif bir uykuya daldırmıştı. Sizi arıtmak, sizden şeytan vesvesesini gidermek, kalblerinizi pekiştirmek ve sebatınızı artırmak için gökten size su indirmişti....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O zaman Allah kendi katından bir güven işareti olmak üzere, sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi tertemiz yapmak, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve (savaşta) ayaklarınıza sebat vermek için gökten üzerinize su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
Hani Rabbin melâikeye şöyle vahyetmişti: "Muhakkak ben sizinle beraberim (Allâh melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak istenen {tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen}: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allâh'ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır). . . İman edenleri sâbitleyin. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım. . . (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına da...
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
Rabbin meleklere vahyediyordu ki: "Muhakkak Ben sizinle beraberim, haydi siz de müminlere sebat ve cesaret verin. Kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Haydi vurun onların boyunlarına, vurun onların parmaklarına!"...
Ənfal Suresi, 31. Ayet:
Onlara işaretlerimiz okunduğunda: "Gerçekten işittik. . . Eğer dilesek elbette bunun benzerini biz de söylerdik. . . Evvelkilerin masallarından başka bir şey değil bu!" dediler....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Ve Allaha Onun Elçisine duyarlık ve bağlılık gösterin; ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz; cesaretiniz sönüverir. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 52. Ayet:
(Bunların durumu) Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişatı gibi. . . (Onlar) Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ettiler, Allâh da onları kendi suçlarıyla yakaladı. . . Muhakkak ki Allâh Kaviyy'dir, Şediyd ül 'Ikab'dır (suçun sonucunu şiddetle yaşatandır)....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin vaziyeti gibi (durumları)! (Onlar) Rablerinin işaretlerindeki varlığını (Rabbanî özelliklerini) yalanladılar, (biz de) onları suçları sonucu helâk ettik ve Âl-i Firavun'u da suda boğduk! Hepsi zâlimlerdi....
Tövbə Suresi, 9. Ayet:
(Onlar) Allâh işaretlerini az bir değer (dünyalık zevkler) karşılığında sattılar da O'nun yolundan engellediler. Yapmakta oldukları gerçekten ne kötüdür!...
Tövbə Suresi, 11. Ayet:
Eğer tövbe eder, salâtı ikame eder ve zekâtı verirlerse, artık Din'de kardeşlerinizdir. . . Bilen bir kavim için işaretleri detaylandırıyoruz....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki Allâh indînde, semâları ve arzı halk ettiği süreçte Allâh ilminde, ayların adedi on ikidir. . . Onlardan dördü haramdır (aylar); (Muharrem, Receb, Zilkaide, Zilhicce). . . İşte Din-i Kayyim (geçerli, payidar sistem) budur. . . Onlar (haram aylar) içinde nefslerinize zulmetmeyin. . . Müşriklerle savaşın, onların hep birlikte sizinle savaştıkları gibi. . . İyi bilin ki Allâh korunanlarla beraberdir (mâiyet hakikatine işaret)....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Gerçekten Allâh O'na yardım etmiştir, siz O'na yardım etmeseniz de! Hani hakikat bilgisini inkâr edenler O'nu (yurdundan) çıkmak zorunda bıraktıklarında; O, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) idi! Hani onlar (Hz. Rasûlullah ve Hz. Ebu Bekr) mağarada idiler. . . Hani arkadaşına: "Mahzun olma, muhakkak ki Allâh bizimle beraberdir (mâiyet sırrına işaret ediyordu)" diyordu. . . Allâh, sekinetini (güven duygusuyla oluşan sakinlik) O'nun üzerine inzâl etmiş ve O'nu görmediğiniz ordularla desteklemişti...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İmanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadakalar, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtlar, hazine gelirleri, ancak fakirler, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler, devlet memurları, müellefe-i kulûp, gönülleri, düşünceleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, örtülü ödenekler, esir ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşma ödeneği, borçlular, Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler, faaliyet gösterenler, eğitim, t...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar ancak yoksullar, düşkünler, sadaka toplamakla görevli olanlar, kalpleri İslâma ısındırılacak olanlar, esaret altındakiler, borçlular, Allah yolunda harcamalar ve yolcular içindir. Bu Allah tarafından size böylece farz kılınmıştır. Allah herşeyi bilir, her hükmünü hikmetle verir....
Tövbə Suresi, 65. Ayet:
Kendilerine sorarsan kesinlikle şöyle derler: "Biz yalnızca lafa dalmış, şakalaşıp eğleniyorduk!" De ki: "Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh ile; O'nun işaretleri ve O'nun Rasûlü ile mi alay edip duruyordunuz!"...
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler (arasındaki ikiyüzlüler) hakkı tanımaktan kaçınma tavırlarında ve ikiyüzlü davranışlarında (yerleşik insanlardan) daha ısrarlıdırlar; ve Allahın, Elçisine indirdiği öğretinin sınırlarını görmezden gelmek, (başkalarına göre) onlardan daha çok beklenen bir haldir. (Allah böyle diyorsa, bu böyledir) çünkü Allah her hükmünde ince, derin bir gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir....
Tövbə Suresi, 110. Ayet:
Böylelerinin kurduğu mescid, içlerini paralayıp onları tüketinceye kadar kalplerinde bir şüphe ve huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye gitmeyecektir. (Hatırlayın ki, bunu böylece açıklayan) Allah her hükmüyle ince, derin bir gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir....
Tövbə Suresi, 127. Ayet:
Bir sure indirildiğinde birbirlerine bakarak: 'Sizi birisi görüyor mu?' (diye işaretleşirler) sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir topluluk olmaları sebebiyle Allah onların kalplerini çevirmiştir....
Tövbə Suresi, 127. Ayet:
Münafıkların kabahatını anlatan bir Sûre indirildiği zaman, birbirlerine bakıp: “-Müminlerden sizi gören oluyor mu? “diye işaretleşirler. (Gören yoksa) hemen sıvışır giderler. Allah, onların kalblerini, imanı kabulden çevirmiştir: Çünkü onlar, gerçeği anlamayan kimselerdir....
Yunus Suresi, 1. Ayet:
Eliif, Lââm, Ra. . . İşte bunlar Kitab-ı Hakiym'in (hikmet dolu hakikat BİLGİsi kaynağının) işaretleridir....
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepiniz topluca O'na rücu edeceksiniz (O'na rücu; mekânsal değil boyutsal olur; hakikatinde müşahede anlamında). . . Allâh'ın, kesin uygulayacağıdır bu! Muhakkak ki O, halkı ibda eder (Esmâ'sından Mubdi' ismi anlamına göre, tüm yaratılmışları, muradı doğrultusunda topluca ve birimselliksiz yaratır; "ORİJİN BENLİK"), sonra (birimsellik boyutunda) iman edip imanın gereği fiilleri açığa çıkaranları (OLUŞMUŞ BENLİK) hak ettiklerine göre cezalandırmak (yani kendisinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşat...
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O (Allâh'tır) ki, Güneş'i yaşam ışığı (enerjisi) olarak meydana getirdi; Ay'ı nur (insanda duygusal boyutu düzenleyici kıldı, çekim gücünün etkisiyle hormonal yapı ve amigdala üzerindeki etkileri), senelerin adedini ve hesabı bilesiniz diye Ay'ı menziller sahibi olarak takdir etti. . . Allâh bunları Hak olarak (Esmâ'sındaki özelliklerle) yaratmıştır. Düşünebilenler için işaretlerini böyle detaylı açıklıyor....
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Gece ve gündüzün dönüşümünde, Allâh'ın semâlar ve arzda yarattıklarında, korunmak isteyenlere nice işaretler vardır....
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Çünkü, gerçekten de, geceyle gündüzün ardarda gelmesinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı her şeyde, O'na karşı sorumluluk bilinci taşıyan bir toplum için mutlaka işaretler vardır!...
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde sakınan bir toplum için işaretler vardır....
Yunus Suresi, 15. Ayet:
İşaretlerimiz onlara apaçık deliller olarak okunduğunda, rücu ederek hakikatleri olan Esmâ'nın farkındalığına ermeyeceklerini sananlar: "Bundan başka bir Kur'ân getir yahut Onu değiştir" dediler. . . De ki: "Onu nefsim tarafımdan değiştirmem benim için olacak şey değildir. . . Ben ancak bana vahyolunana tâbi olurum. . . Eğer Rabbime isyan edersem muhakkak ki ben o çok şiddetli sürecin azabından korkarım. "...
Yunus Suresi, 17. Ayet:
Allâh'a yalan iftira eden yahut O'nun işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayandan daha zâlim kimdir? Muhakkak ki suçlular kurtuluşa ermezler!...
Yunus Suresi, 19. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetten (İslâm fıtratı üzere yaratılma gerçeği) başka bir şey değildi, ayrılığa düştüler! (Anlatılmak istenen; varoluşun, zamansallıkla anlaşılan değil, her an geçerliliği olan olduğu. Şöyle ki: Her insanın, yaratılış olarak İslâm fıtratı üzere tek bir esasa göre meydana geldiği, anne-babasının dinini benlenince ayrılığın oluştuğuna işaret ediliyor. A. H. ) Eğer Rabbinden öne geçmiş bir söz (kullukların gereğinin yaşanması hükmü) olmasaydı, hakkında ayrılığa düştükleri konuda a...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, kendilerine dokunmuş bir sıkıntıdan sonra bir rahmet, güzellik tattırdığımızda, işaretlerimiz hakkında hemen bir mekre düşerler. . . De ki: "Mekr itibarıyla Allâh daha süratlidir. . . Muhakkak ki Rasûllerimiz mekrlerinizi yazıyorlar. " (Yaşadıkları sıkıntının, elleriyle yaptıklarının sonucu olduğunu kavrayamayıp; ardından gelen rahmetin ise, yaptıkları yanlışın gerçekte yanlış olmamasının sonucu olduğunu ve doğru yolda olduklarını sanırlar. Allâh da onların bu sanılarını bozmaz ve yan...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı şuna benzer. . . Semâdan inzâl ettiğimiz bir su; onunla insanların ve hayvanların yediği, yeryüzünün yetiştirdikleri oluşmuştur. Nihayet yeryüzü, ürettikleriyle en güzel hâle ulaştığında; yaşayanları da, kendilerini kudretli sandıklarında, gecenin ya da gündüzün bir anında, hükmümüz açığa çıkıverdi! Onu, sanki bir an öncesinde hiç şe'nlenmemiş gibi biçip atarız! Tefekkür eden bir topluluk için işaretleri işte böyle detaylandırıyoruz!...
Yunus Suresi, 31. Ayet:
Kul men yerzukukum mines semâi vel ardı emmen yemlikus sem'a vel eb
sâre
ve men yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve men yudebbirul emr(emre), fe se yekûlûnâllâh(yekûlûnâllâhu), fe kul e fe lâ tettekûn(tettekûne). ...
Yunus Suresi, 31. Ayet:
1.
kul
: de
2.
men
: kim
3.
yerzuku-kum
: sizlere rızık verir, sizi rızıklandırır
4.
min es semâi
: göklerden, sem...
Yunus Suresi, 55. Ayet:
Kesinlikle bilin ki, semâlar ve arzda ne varsa, muhakkak ki Allâh içindir (O'nun Esmâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkışıdır). Kesinlikle bilin ki Allâh'ın bildirimi Hak'tır. . . Fakat onların çoğunluğu bilmezler....
Yunus Suresi, 66. Ayet:
Kesinlikle bilin! Semâlarda ve arzda ne varsa muhakkak ki Allâh içindir (Allâh'ın, El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerini ilminde seyretmesi içindir; bunun için de her şeyi Esmâ'sından Esmâ özellikleriyle yaratmıştır). . . (O hâlde) Allâh dûnunda ortak koştuklarına dua edenler (bu gerçek dolayısıyladır ki) onlara tâbi olamazlar. . . (Onlar) ancak (vehmederek) varsaydıklarına tâbi oluyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar....
Yunus Suresi, 67. Ayet:
"HÛ" ki sizin için, sükûn bulasınız diye geceyi, gerekenleri görüp değerlendirmeniz için de gündüzü oluşturdu. . . Muhakkak ki algılayabilen bir topluluk için işaretler vardır....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh'un haberini anlat. . . Hani kavmine: "Ey kavmim! Eğer konumum ve Allâh işaretleriyle sizi uyarmam size ağır geldiyse, (artık ben) Allâh'a tevekkül (hakikatimdeki El Vekiyl isminin gereğini yerine getireceğine iman) ettim! Siz ve ortaklarınız toplanıp, ne isterseniz yapın; sonra yaptığınızdan endişe duymayın! Sonra da hiç vakit geçirmeden, hakkımdaki kararınızı uygulayın. "...
Yunus Suresi, 73. Ayet:
(Yine de) Onu yalanladılar. . . Biz de Onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. . . İşaretlerimizi yalanlamış olanları ise boğduk! Uyarılanların sonu nasıl oldu bir bak!...
Yunus Suresi, 75. Ayet:
Sonra, bunların ardından Musa'yı ve Harun'u, işaretlerimiz olarak bâ'settik, Firavun'a ve ileri gelenlerine. . . (Onlar ise) kibirlendiler ve suçlular toplumu oldular....
Yunus Suresi, 92. Ayet:
Bu gün senin cesedini karaya vuracağız ki arkandan gelen kimseler için bir ibret olasın! Ne var ki, insanlardan birçoğu işaretlerimize karşı kesinlikle kozalıdırlar!...
Yunus Suresi, 92. Ayet:
'Senden sonraki kuşaklara ibret olman için bugün senin cesedini koruyacağız. Ne var ki insanların çoğunluğu işaretlerimizden habersizdirler.'...
Yunus Suresi, 92. Ayet:
(İmdi,) bugün senin sadece bedenini kurtaracağız ki, senden sonra gelecek olanlar için (uyarıcı) bir işaret olsun; çünkü, gerçek şu ki, insanların çoğu ayetlerimize karşı umursamazlık gösteriyor!"...
Yunus Suresi, 94. Ayet:
Eğer sana inzâl ettiğimizden şüphen varsa (ey insanoğlu), senden önce âlemlerdeki işaretlerimizi "OKU"yanlara sor! Andolsun ki, sana Rabbinden gerçek gelmiştir. . . O hâlde sakın kuşku duyanlardan olma!...
Yunus Suresi, 95. Ayet:
Açığa çıkmış olan Allâh işaretlerini yalanlayanlardan olma! (Bunu yaparsan) hüsrana düşenlerden olursun....
Yunus Suresi, 101. Ayet:
De ki: "Semâlar ve arzda ne oluyor, bir bakın!". . . O işaretler ve uyarılar, iman etmeyen topluluğa yarar sağlamaz!...
Yunus Suresi, 101. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yerde neler ve neler var, bir baksanıza!" Fakat bunca işaretler ve uyarılar iman etmeyecek kimselere ne fayda verir ki?...
Hud Suresi, 1. Ayet:
Eliif, Lââm, Ra. . . BİLGİnin (Kitabın) işaretleri kesin oluşmuş; sonra Hakiym ve Habiyr'in ledünnünden (birimin Esmâ zâtından) detaylandırılarak açığa çıkarılmıştır!...
Hud Suresi, 7. Ayet:
"HÛ" ki semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yaratmıştır (enfüsî mânâda altı bilinç kademesindeki şuuru {semâ} ve bedeni {arzı}); O'nun Arşı (hükümranlığının açığa çıktığı Esmâ mertebesi) Su (evrenin hakikati olan dalga {wave} okyanusundaki İLİM - DATA olarak); (insan için değerlendirirsek: Esmâ'nın işaret ettiği özellikler kişinin şuuru ve bedeni {yüzde 80 SU yapısı - sudaki hafızanın çeşitli dalgalarla programlanması sonucu} üzerinde hükümrandır, anlamı düşünülebilir. A. H. ) fevkindedir! Sizi...
Hud Suresi, 13. Ayet:
Yoksa "Onu (Muhammed a. s. ) uydurdu" mu diyorlar. . . De ki: "(Eğer beşer uydurması diyorsanız) hadi siz de onun benzeri on sûre getirin. . . Allâh isminin işaret ettiği anlamla hiç ilgisi olmayan (tanrılarınızdan) elinizin erdiği kim varsa, (onu da yardıma) çağırın. . . Eğer sözünüzde sadıklar iseniz (yapın bunu). "...
Hud Suresi, 13. Ayet:
Yoksa "Onu (Muhammed a. s. ) uydurdu" mu diyorlar. . . De ki: "(Eğer beşer uydurması diyorsanız) hadi siz de onun benzeri on sûre getirin. . . Allâh isminin işaret ettiği anlamla hiç ilgisi olmayan (tanrılarınızdan) elinizin erdiği kim varsa, (onu da yardıma) çağırın. . . Eğer sözünüzde sadıklar iseniz (yapın bunu). "...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözlerimiz olarak (mâiyet sırrına işaret bu ifade), vahyimizce gemiyi yap. . . Zâlimler hakkında (şefaat için) bana yönelme. . . Kesinlikle onlar boğulacaklardır!...
Hud Suresi, 59. Ayet:
İşte Ad (kavmi olayı buydu). . . Rablerinin (nefslerindeki) işaretlerini bile bile inkâr ettiler. . . O'nun Rasûllerine isyan ettiler. . . Her inatçı zorbanın emrine tâbi oldular....
Hud Suresi, 64. Ayet:
"Ey kavmim! İşte size bir işaret, Allâh'ın (kendi hâlinde) dişi devesi. . . Onu bırakın Allâh arzında yesin. . . Ona kötü amaçla dokunmayın. . . Yoksa yakın bir azap sizi yakalar. "...
Hud Suresi, 64. Ayet:
Ve "Ey kavmim!" diye, devam etti, "Bu, Allah'a ait olan dişi deve sizin için bir işaret olacaktır; bunun için, onu bırakın Allah'ın arzında otlasın; ona bir kötülük yapmayın, yoksa beklenmedik bir azaba duçar olursunuz!"...
Hud Suresi, 71. Ayet:
Bu sırada (İbrâhîm’in) zevcesi (
Sâre
) ayakta idi; (bu zâlim kavmin helâk edileceği müjdesini duyunca) bundan dolayı güldü; (biz) de ona İshâk’ı müjdeledik; İshâk’ın ardından da (bir torun olarak) Ya'kub’u!...
Hud Suresi, 72. Ayet:
(İbrâhîm’in hanımı
Sâre
:) 'Vay bana! Ben ihtiyar bir kadın, bu kocam da yaşlı bir kimse iken mi doğuracağım? Doğrusu bu gerçekten şaşılacak bir şey!' dedi....
Hud Suresi, 82. Ayet:
(82-83) (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 82. Ayet:
(82-83) Buyrugumuz gelince oralarin altini ustune getirdik; uzerine Rabbinin katindan, isaretli olarak yigin yigin sert tas yagdirdik. Bunlar zalimlerden hicbir zaman uzak olmayacaktir.*...
Hud Suresi, 82. Ayet:
(82-83) Buyruğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik; üzerine Rabbinin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar zalimlerden hiçbir zaman uzak olmayacaktır....
Hud Suresi, 82. Ayet:
(82-83) Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine Rabbin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar şimdi de zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
1.
musevvemeten
: damgalanmış, işaretlenmiş
2.
inde
: katında, indinde, yanında
3.
rabbi-ke
: senin Rabbin
4.
ve mâ
Hud Suresi, 83. Ayet:
Rabbinin katında damgalanmıştır (işaretlenmiştir). Ve o, zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
(82-83) (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
(O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
Rabbinin indînde işaretlenmiş (taşlar). . . Bunlar zâlimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
Rabbin katından işaretlenmiş (taşlar). Bunlar, zalimlerden uzak değildir. [10]...
Hud Suresi, 83. Ayet:
(82-83) Buyrugumuz gelince oralarin altini ustune getirdik; uzerine Rabbinin katindan, isaretli olarak yigin yigin sert tas yagdirdik. Bunlar zalimlerden hicbir zaman uzak olmayacaktir.*...
Hud Suresi, 83. Ayet:
(82-83) Buyruğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik; üzerine Rabbinin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar zalimlerden hiçbir zaman uzak olmayacaktır....
Hud Suresi, 83. Ayet:
(O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
Ki bu taşlar, Rabbının katında işaretlenmiştir. Bunlar zalimlerden hiç bir zaman uzak olmayacaktır....
Hud Suresi, 83. Ayet:
(82-83) Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine Rabbin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar şimdi de zalimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
Rabbinin katında işâretlenmiş (taşlar). O, zâlimlerden uzak değildir....
Hud Suresi, 83. Ayet:
O taşlar Rabbinin katında işaretlenmişti. Böyle bir azap zalimlerden hiçbir zaman uzak değildir....
Hud Suresi, 96. Ayet:
Andolsun ki biz, Musa'yı işaretlerimiz olarak ve apaçık delille irsâl ettik. . ....
Hud Suresi, 103. Ayet:
Muhakkak ki bunda, gelecekteki yaşam azabından korkan için elbette bir işaret vardır. . . İşte bu, tüm insanların bir arada olduğu bir süreçtir! İşte bu, kendisinde hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir süreçtir!...
Yusif Suresi, 1. Ayet:
Eliif, Lââm, Ra. . . Bunlar Hakikati apaçık ortaya koyan BİLGİnin işaretleridir....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Kesinlikle biz (El Esmâ ül Hüsnâ'nın işaret ettiği insanın hakikatindeki mertebeden - İlim mertebesinden bilincine) Arapça Kur'ân (OKUnası, kavranılası metin) olarak inzâl ettik Onu, aklınızla değerlendiresiniz diye....
Yusif Suresi, 7. Ayet:
Yemin olsun ki, Yûsuf ve kardeşlerinde istek ve arayış içinde olanlar için ibretler/işaretler vardır....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
And olsun ki kadin Yusuf'a karsi istekli idi; Rabbin'den bir isaret gormeseydi Yusuf da onu isteyecekti. Iste ondan kotulugu ve fenaligi boylece engelledik. Dogrusu o bizim cok samimi kullarimizdandir....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Doğrusu o bizim çok samimi kullarımızdandır....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Kadın onu çok arzulamıştı, Rabbinin işaretini görmeseydi o da onu çok arzulamıştı. Böylece kötülük ve fenalığı ondan çevirdik. O, katışıksız kullarımızdandı....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
O kadın gerçekten niyetini kurmuştu. Eğer Rabbinden bir işaret görmemiş olsaydı, belki Yusuf da ona kastetmiş gitmişti. Böylece biz ondan kötülüğü ve fuhşu bertaraf ettik. Çünkü o bizim ihlâslı kullarımızdandı....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Kadın ona arzu duyuyordu. Rabbinin işaretini görmeseydi Yusuf da ona arzu duyacaktı. Onu hainlik ve fuhuştan uzak tutmak için bu işareti gösterdik. Çünkü O, bizim çok samimi kullarımızdandı....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu)....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
1.
fe istecâbe
: o zaman kabul etti, icabet etti
2.
lehu
: ona
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
fe sarefe
: böylece uza...
Yusif Suresi, 36. Ayet:
Zindana Onunla (Yusuf ile) beraber iki de delikanlı konmuştu. . . Onlardan biri dedi ki: "(Rüyamda) gördüm ki, şarap yapmak için üzüm sıkıyordum". . . Öbürü de dedi ki: "Ben de (rüyamda) gördüm ki, başımın üstünde ekmek taşıyorum, kuşlar da ondan yiyor". . . "Bunların işaret ettiği hakikatleri bize haber ver. . . Doğrusu biz seni muhsinlerden görüyoruz. "...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
"Anlaşılması zor, karmaşık rüyalardan biri bu" dediler, "hem, rüyaların işaret ettiği gerçek anlama dair derin ve sağlam bir bilgiden de biz yoksunuz"....
Yusif Suresi, 45. Ayet:
İşte ancak o zaman, aradan geçen bunca vakitten sonra, hapisten kurtulan o iki kişiden biri (Yusuf'u) hatırladı ve: "Bu (rüyanın) işaret ettiği gerçek anlamı ben öğrenip ulaştırabilirim size" dedi, "ama bunun için gitmeme izin verin"....
Yusif Suresi, 105. Ayet:
Semâlarda ve arzda nice işaret var ki, onlar bunlardan yüz çevirerek üzerlerinden geçip giderler....
Yusif Suresi, 105. Ayet:
Bununla beraber, göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini gösteren ne kadar işaret, delil var ki, onlarla yüzyüze gelirler de, gene de ilgilenmezler....
Yusif Suresi, 105. Ayet:
Kaldı ki, göklerde ve yerde nice ayetler, işaretler var ki, onlar (üzerinde düşünmeden) sırtlarını çevirerek yanlarından geçip gidiyorlar!...
Rəd Suresi, 1. Ayet:
Eliif, Lââm, Miim, Raa. . . Bunlar Kitap'ın (nâzil Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsinin) işaretleridir. . . (O BİLGİ) Rabbinden sana inzâl olunan Hak'tır. . . Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler....
Rəd Suresi, 3. Ayet:
"HÛ", ki arzı yaydı (madde yapıyı - bedeni, kendisindekileri oluşturacak kapasiteyle meydana getirdi; konu dünyanın yuvarlaklığı değil, yeryüzü ve aynı zamanda bedenin yani madde boyutunun kapasitesidir); onda sâbit dağlar (bedenin organları) ve nehirler (bilinçleri besleyen sürekli bilgi akışı - sinir sistemi) oluşturdu. . . Her semerattan (üretilmişten) onların eşi olan ikizini (birimin madde ve ötesi olan yapısını) oluşturdu. . . Geceyi gündüze (cehalet karanlığını ilmiyle aydınlığa, hakikati...
Rəd Suresi, 3. Ayet:
O, yerleşimi sağlamak, hayatı kolaylaştırmak için yer kürenin toprağını, biyolojik, kimyevi yapısını, rengini oluşturup yayarak verimli hale getiren; yeryüzünde planlı olarak ağır baskılı, oturaklı, derin temellere dayalı dağlar ve ırmaklar yerleştiren, her türlü üründen erkekli dişili çiftler var edendir. Sürekli olarak gündüzü geceye bürüyor. Bütün bunlarda, gelişmeye devam eden, tefekkür-düşünme ağına sahip, faydalı sonuçlar elde edebilen toplumlar için, Allah’ın birliğini ve kudretini göster...
Rəd Suresi, 3. Ayet:
O ki yeryüzünü inşa edip üzerine sağlam dağlar, ırmaklar ve erkekli dişili yarattığı her çeşit meyveyi yerleştirdi. Geceyi gündüze bürüyor. Düşünen bir toplum için elbette bunda işaretler ve dersler vardır....
Rəd Suresi, 4. Ayet:
Arzda (yeryüzünde - bedende) birbirine yaslanmış komşu kıtalar (veya organlar), üzümden bahçeler, ekinler ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. . . (Hepsi) (Bi-)ma-i vahid ile (TEK BİR İLİM'in kendilerinde açığa çıkmasıyla) sulanır (beslenir - hayatiyetini devam ettirir). . . Yemişlerinde (ürettikleri itibarıyla) onların bazısını bazısına üstün tutarız. İşte bunda aklını değerlendiren bir topluluk için elbette nice işaretler vardır....
Rəd Suresi, 4. Ayet:
Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, sebze bahçeleri, bir kökten çıkan çatallı-dallı ve bir kökten çıkan çatalsız hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Böyleyken, lütufta bulunarak, ürünlerini lezzetçe birbirlerine üstün kılarız. Bunlarda ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, aklını faydalı kullanabilen toplumlar için Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan deliller, birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler vardır....
Rəd Suresi, 4. Ayet:
Yeryüzünde, birbirine komşu toprak parçaları, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Bunların hepsi aynı su ile sulanmalarına rağmen lezzetçe birbirinden farklı kılmışızdır. Aklını kullanan bir toplum için elbette bunda işaretler ve dersler vardır....
Rəd Suresi, 5. Ayet:
Eğer (kavrayamadığından dolayı) şaşıyorsan (bu işaretlerimize); asıl şaşılacak olan, onların şu sözüdür: "Biz toprak olduktan sonra, halkı cedîdde mi olacağız (yeni bir yaratılmayla yaşama devam mı edeceğiz)?". . . İşte bunlar Rablerinin hakikatleri olduğu bilgisini inkâr edenlerdir (Allâh Esmâ'sı hakikatleri olduğu için sonsuza dek ölümsüz yaşayacaklarını kavrayamayanlardır)! Boyunlarında bukağılar (halkalar - karınlarındaki ikinci beyinin oluşturduğu madde bedenden ibaret olma düşüncesinin esi...
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Hak davet yalnız O’nun adına, gerçek kulluk, ibadet ve dua yalnız O’na yapılır. O’nun dışında kulları durumundakilerden yalvarıp taptıkları şeyler, hiçbir şekilde onların isteklerini yerine getiremez. Onlar, ağzına su gelsin diye, iki avucunu suya doğru açarak işaret eden kimse gibidir. Onların suya ulaşması mümkün değildir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin ibadetleri ve duaları, ...
Rəd Suresi, 24. Ayet:
"Selâmun aleyküm (Selâm ismiyle işaret edilen kuvvesi sizde açığa çıksın) sabretmenizin sonucu. . . Son vatan ne güzel!" ("Vatan sevgisi imandandır" hadisinde işaret edilen "vatan" budur. A. H. )...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Onlar ki iman etmişlerdir ve şuurları Allâh'ı hakikatlerinde olarak hatırlayıp hissetmenin tatminini yaşar! Kesinlikle biline ki, şuurlar Bizikrillah (Allâh'ı, Esmâ'sının işaret ettiği anlamlar doğrultusunda hakikatinde HATIRLAYIP hissetmek) ile mutmain olur!...
İbrahim Suresi, 2. Ayet:
(Aziyz ve Hamiyd olan O) Allâh ki, semâlar ve arzda ne varsa O'nun içindir (El Esmâ ül Hüsnâ'sıyla işaret edilen özelliklerinin seyri için). . . O hakikat bilgisini inkâr edenlere yazıklar olsun, kendilerini bekleyen şiddetli azap dolayısıyla!...
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki biz Musa'yı: "Kavmini karanlıklardan Nur'a çıkar ve onlara Allâh hükmünün fark edileceği gelecekteki sonsuz süreci hatırlat" diye mucizelerle irsâl ettik. . . Muhakkak ki bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için elbette işaretler vardır....
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
Andolsun biz, Mûsâ'yı da "Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar, onlara Allâh'ın günlerini (geçmiş milletlerin başlarına gelen olayları) hatırlat!" diye âyetlerimizle birlikte göndermiştik. Şüphesiz bunda sabreden, şükreden herkes için âyetler (ibret verici işâretler) vardır....
Hicr Suresi, 1. Ayet:
Elif, Lââm, Ra. . . Bunlar O BİLGİnin (Hakikat ve Sünnetullah), Kurân'ın apaçık işaretleridir....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
Gerçek ki, bu olayda feraset sahipleri (görünüşten, içyüzünü farkedenler) için işaretler vardır. Not: Bir hadis-i şerif'te şöyle buyurulur: Rasûlullah: "İtteku firasetelMu'mini, fe innehu yenzuru BiNurillahi teala. . . Sümme karae; inne fiy zalike leayatin lilMütevessimiyn: Mu'minin ferasetinden sakının (dikkate alın), çünkü o, B sırrınca Allâhu Teâlâ'nın Nur'u ile bakar. . . " Sonra bu 75. âyeti okudu....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
Şüphesiz, bütün bunlarda, işaretlerden anlam çıkarmasını bilen kimseler için çıkarılacak nice dersler vardır....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
İbret almak isteyenlere bu olayda işaretler vardır....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
Elbette bunda işaretten anlayanlar için alınacak nice ibretler vardır....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
Şüphesiz bunda işâretten anlayanlara (nice) ibretler vardır....
Hicr Suresi, 75. Ayet:
Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır....
Hicr Suresi, 76. Ayet:
O kentin izleri/işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir....
Hicr Suresi, 77. Ayet:
Bunda, inananlar için bir işaret vardır....
Hicr Suresi, 81. Ayet:
Onlara işaretlerimizi verdik; ama onlardan yüz çevirdiler....
Nəhl Suresi, 11. Ayet:
Onunla (o su ile) sizin için ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her türlüsünden bitirir. Muhakkak ki bunlarda düşünen toplum için bir işaret vardır!...
Nəhl Suresi, 11. Ayet:
Allah su ile, sizin için, ekinler, sebzeler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvaların hepsinden bitirir. İşte bunlarda gelişmeye devam eden, tefekkür-düşünme ağına sahip, faydalı sonuçlar elde edebilen toplumlar için, Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren âyetler, birçok konunun çözümüne işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
Geceyi, gündüzü, Güneş'i (enerji kaynağı olması) ve Ay'ı (çekim gücüyle hormonları harekete geçirip tüm duyularınızı etkilemesi ile) size hizmet veren kıldı. . . Yıldızlar da (yaydıkları dalgalarla) O'nun hükmünü yansıtarak hizmet verenlerdir. . . Muhakkak ki bunda aklını kullanabilen topluluk için bir işaret vardır!...
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
Bütün yıldızlar O’nun koyduğu kanunlara boyun eğmişken, Allah geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı da sizin menfaatiniz için kurduğu düzene boyun eğdirdi. Bunlarda ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını faydalı kullanabilen toplumlar için Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan deliller, birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı hizmetinize sundu. Yıldızlar da O'nun emri altındadır. Aklını kullanan bir toplum için elbette bunda işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 13. Ayet:
Gene sizin için arzda, muhtelif renklerde yarattığı şeyleri de (size hizmet veren kılmıştır). . . Muhakkak ki bu işaret üzerinde düşünecekler için ne dersler var!...
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Yeryuzunde, sarsilmayasiniz diye, sabit daglar, nehirler ve belki yulonuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Yeryüzünde sabit dağlar yarattı size; sarsılırsınız diye. (Gideceğiniz yere) ulaşmanız için de nehirler ve yollar.. ve işaretler.. Yıldız ile de onlar yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
1.
ve alâmatin
: ve alâmetler, işaretler
2.
ve bi en necmi
: ve yıldız ile
3.
hum
: onlar
4.
yehtedûne
: yol bulur...
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve alâmetler (işaretler) ve yıldızla (devrin imamıyla) onlar, yol bulurlar (hidayete ererler)....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Daha nice alâmetler, işaretler yerleştirdi. Onlar, yıldızlardan istifade ederek yollarını ve kıbleyi tayin ederler....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(Başka) işaretler de (yarattı). Yıldız(lar)la da onlar yol bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Yeryuzunde, sarsilmayasiniz diye, sabit daglar, nehirler ve belki yulonuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve göze çarpan işaretler... Yıldızlarla da yol bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve işaretler koydu. Yıldızla da yollarını bulurlar onlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Çeşitli yol işaretleri de varetti. İnsanlar yıldızlar aracılığı ile de yönlerini belirler....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
İşaretler de. Yıldızlarla da, onlar yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
ve daha (nice) işaretler: (söz gelimi) yıldızlar (ki, onlar)la da insanlar yollarını bulmaktadırlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve nice işaretler yarattı. Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Yeryüzünde sabit dağlar yarattı size; sarsılırsınız diye. (Gideceğiniz yere) ulaşmanız için de nehirler ve yollar.. ve işaretler.. Yıldız ile de onlar yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Yol bulmada yararlanacağınız daha birçok alâmetler, işaretler koydu. Yıldızlarla da bir kısım insanlar yol bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(Yol bulmak için yararlanılacak) işâretler de (yarattı). Onlar yıldız(lar)la da yol bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve (başka) işaretler de (yarattı) ; onlar yıldız(lar) la da doğru yolu bulabilirler....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
Ve nice işaretler! Yıldızla da onlar, yol ve yön doğrulturlar....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allâh, semâdan (kişinin hakikatinden) bir su (ilim) inzâl etti de onunla arzı (bedeni), ölümünden (şuursuz - kendini sadece beden sanarak yaşama hâlinden) sonra diriltti (Allâh Esmâ'sıyla var olan sonsuz yaşama sahip olduğunu fark ettirdi). . . Muhakkak ki bu, duyduğunu değerlendirecek kişiler için önemli işarettir!...
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allah gökten sular indirdi. Onunla yeryüzüne, ölümünden sonra hayat verdi, canlandırdı. Kur’ân’a kulak verip dinleyen bir kavim, bir toplum için, bunda Allah’ın varlığına, birliğine, yeniden diriltecek güce kudrete sahip olduğuna işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
ALLAH gökten bir su indirir ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Dinleyen bir toplum için bunda bir işaret vardır....
Nəhl Suresi, 67. Ayet:
Hurma meyvelerinden ve üzümlerden hem içki imal eder, hem de güzel gıdalar elde edersiniz. İşte bunlarda da ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, aklını faydalı kullanabilen toplumlar için Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan deliller, birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 67. Ayet:
Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden, üzümlerden hem sarhoş edici içkiler ve hem de güzel bir rızık elde edersiniz. Akleden bir toplum için bunda bir işaret vardır....
Nəhl Suresi, 67. Ayet:
Hurma ve üzüm ürünlerinden de bir sarhoşluk verici bir de güzel rızık elde edersiniz. İşte bunda da aklını kullanan bir toplum için bir işaret vardır....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
'Sonra, her çeşit meyveden ye ve Rabbinin planını aynen izle.' Karınlarından, insanlar için şifa içeren çeşitli renklerden bir içecek çıkar. Düşünen insanlar için bunda bir işaret vardır....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Sonra “bütün ürünlerden ye, ve Rabbinin sana tahsis ettiği yollardan yürü.” Arıların karnından, çeşitli renklerde ve insanlar için şifa olan bir içecek çıkar. İşte bunda da düşünen bir toplum için bir işaret vardır....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Vallâhu ahrecekum min butûni ummehâtikum lâ ta’lemune şey’en ve ceale lekumus sem’a vel eb
sâre
vel ef’idete leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
ahrece-kum
: sizi çıkardı
3.
min butûni
: karnından
4.
ummehâti-kum
: sizin a...
Nəhl Suresi, 79. Ayet:
Havada Allâh hükmüne uymakta olan kuşları görmüyorlar mı? Onları Allâh'tan (Esmâ'sının kuvvelerinden) başkası tutmuyor. . . Bu işaretlerde de aklını kullananlar için bir ibret vardır!...
Nəhl Suresi, 79. Ayet:
Gökyüzünün genişliğinde Allah’ın emrine râm olarak uçan kuşları görmezler mi?Bunları orada Allah’tan başkası tutmuyor. Elbette bunda iman edecek kimseler için çok deliller, çok işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 79. Ayet:
Göğün boşluğunda, O'nun emrine boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları Allah'tan başka tutan yoktur. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için âyetler (Allâh'ın büyüklüğüne işâretler) vardır....
Nəhl Suresi, 79. Ayet:
Gök boşluğunda, bir emre boyun eğdirilmiş olan kuşlara bakmadılar mı? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Bunda, inanan bir topluluk için elbette ki izler, işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 102. Ayet:
'Onu, Kur’ân’ı, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kutsal kitapları getiren elçi Cebrail, iman edenleri cesaretlendirmek, güçlü hale getirmek, devlet kurdurmak, sebat ettirmek, İslâm’ı yaşayan müslümanlara yol göstermek ve müjde vermek için, Rablerinin katından, gerekçeli, hikmete dayalı olarak, toplumda hakça bir düzen gerçekleştirmek üzere bölüm bölüm indirdi' de....
Nəhl Suresi, 102. Ayet:
Söyle onlara: onu Rabbından hikmeti hakkile Ruhulkudüs indirdi ki iyman edenleri tesbit etmek ve müslimanlara bir hidayet, bir bişaret olmak için...
Nəhl Suresi, 102. Ayet:
De ki: «Onu Rabbin tarafından hak olarak Rûhu'l Kudüs indirmiştir ki, imân edenleri sabit kılsın ve müslümanlar için bir hidâyet ve beşaret olsun.»...
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
And olsun ki, onların, «Ona (Muhammed'e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur'ân ise çok açık ve fasih bir Arapça'dır,...
Nəhl Suresi, 104. Ayet:
Muhakkak ki Allâh, kendini dillendiren işaretlerine iman etmeyenleri, hakikate erdirmez. . . Onlara acı bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 105. Ayet:
Yalanı uyduranlar, yalnızca, Allâh'ın kendini dillendiren işaretlerine iman etmeyenlerdir. . . Yalancıların ta kendileri işte bunlardır!...
İsra Suresi, 12. Ayet:
Geceyi ve gündüzü iki işaret olarak meydana getirdik. . . Gecenin işaret ettiği karanlığı (cehli) kaldırıp, gündüzün işareti aydınlığı (ilmi) geçerli kıldık. . . Rabbinizden bir lütuf talep edesiniz ve senelerin adedini ve hesabı da bilesiniz diye. . . Biz her şeyi detaylarıyla açıkladık....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Gece ve gündüzü iki ayet/işaret kıldık. Bir ayet/işaret olan geceyi kaldırıp, yine bir ayet/ işaret olan gündüzü Rabbinizin bol nimetini aramanız, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aydınlık kıldık. Herşeyi de ayrıntılı olarak açıkladık....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Eğer biz sana güven, ihtiyat, cesaret, güç ve sebat vermemiş olsaydık, neredeyse birazcık onlara meyledecektin....
İsra Suresi, 92. Ayet:
"Yahut tehdit ettiğin gibi semâyı parça parça üzerimize düşürmelisin veya Allâh'ı ve melekleri karşımıza kefil olarak getirmelisin. " (Allâh ismiyle işaret edileni anlamayıp, O'nu gökte bir tanrı olarak düşündükleri için bunu söylüyorlar. )...
İsra Suresi, 98. Ayet:
İşte bu onların yaptıklarının sonucudur! Çünkü onlar kendilerindeki işaretlerimizi, hakikat bilgisini inkâr edenlerdi ve: "Biz kemik yığını ve toz toprak olduğumuzda mı, gerçekten yepyeni bir yaradılış ile bâ'solunacaklarız?" dediler....
İsra Suresi, 105. Ayet:
Ve biz bu (vahyi) değişmeyen gerçeğe işaret olarak indirdik ve o da (sana, ey Peygamber) hak olarak ulaştı; çünkü Biz seni yalnızca bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik;...
İsra Suresi, 110. Ayet:
De ki: "'Allâh' diye yönelin veya 'Rahman' diye yönelin! Hangi anlayış ile yönelseniz, El Esmâ ül Hüsnâ O'na aittir (Esmâ ül Hüsnâ ile işaret olunan hep aynı TEK! TEK'in değişik özelliklerine işaret eden isimler; illâ "HÛ")! Salâtında sesini yükseltme, onu gizleyip kısma da; ikisi arası bir yol tut. "...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa bizim işaretlerimizden (sadece) Ashab-ı Kehf (mağara arkadaşları) ve Rakîm'in (bilgi yazılı taş levha) bilgisinin mi şaşılacak şey olduklarını sandın?...
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Güneş doğduğunda, mağaralarınının sağından döner. . . Gurubunda da sol taraflarından geçer. . . Onlar mağaranın geniş avlusu içindedirler. . . İşte bu, Allâh'ın işaretlerindendir. . . Allâh kime hidâyet ederse, işte o hakikate erdirilmiştir. . . Kimi de saptırmışsa artık onu aydınlatacak bir velî bulamazsın....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
İşte böylece, onları bâ's ettik (BAİS isminin işaret ettiği bir özellik onlarda açığa çıktı) aralarında yaşadıklarını sorgulasınlar, diye. . . Onlardan biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. . . (Bazıları): "Bir gün veya bir günün bir parçası kaldık" dediler. . . (Diğerleri de) şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. . . Şimdi içinizden birini şu gümüşle (parayla) şehre gönderin de şehrin en temiz yiyeceği hangisiyse bir bakıp, ondan size biraz yaşam gıdası getirsin; çok dikkatli...
Kəhf Suresi, 30. Ayet:
Muhakkak ki (Allâh ismiyle işaret edilenin Esmâ özellikleriyle zâhir oluşuna, Ahad - Samed oluşuna) iman edip imanın gereği olan düzgün çalışmalar yapanlar var ya; doğrusu iyi çalışmalarının karşılığını asla boşa çıkarmayız!...
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz Rasûlleri sadece müjdeleyici ve uyarıcılar olarak irsâl ederiz. . . Hakikat bilgisini inkâr edenler ise, asılsız, temelsiz fikirlerle Hakk'ı örtme mücadelesi veriyorlar! İşaretlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler (ciddiye alıp değerlendirmediler)!...
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz, elçileri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdik. Kafirler, gerçeği sahte ve yanlış ile ortadan kaldırmak için gayret ediyor. Ayetlerimi (işaret ve mucizeleri) ve uyarıldıkları şeyleri alaya aldılar....
Kəhf Suresi, 105. Ayet:
İşte onlar, Rablerinin kendilerindeki işaretlerini (Esmâ'sını) ve O'na LİKÂ'yı (varlıklarında Esmâ şuurunun açığa çıkacağını yaşamayı) inkâr edenlerdir ki, bu nedenle de yaptıkları boşa giden kimselerdir! Artık onlar için kıyamet sürecinde hiçbir ölçü ikame etmeyiz (yaptıklarına değer vermeyiz)....
Kəhf Suresi, 106. Ayet:
İşte Hakikat bilgisini inkâr edenlerin yaşayacakları cehennem; işaretlerimi ve Rasûllerimi alaya almalarının sonucudur!...
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
rabbic'al (rabbi ic'al)
: Rabbim beni kıl, bana ver
3.
lî âyeten
: bir âyet, bir delil, bir işaret
4.
kâle
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
(Zekeriya A.S): “Rabbim, bana bir delil (işaret) kıl (ver).” dedi. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “Senin delilin (işaretin), insanlarla üç gece normal (sağlıklı) olduğun halde konuşamamandır.”...
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işaret ver”, dedi. Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
O: Rabbim! dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver. Allah: Sana işaret, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşamamandır, buyurdu....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
(Zekeriyya) dedi ki: "Rabbim! Bana bir alâmet ver. . . " Dedi ki: "Senin işaretin, sorunun olmadığı hâlde, insanlarla üç gece süresince konuşmamandır. "...
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
(Zekeriya): 'Rabbim! Bana bir işaret göster' dedi. Dedi ki: 'Senin işaretin sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşamamandır.'...
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
O: Rabbim! dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver. Allah: Sana işaret, sapasağlam olduğun halde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır, buyurdu....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
'Rabbim, bana bir işaret ver,' dedi. 'Senin işaretin, birbirini izleyen üç gece boyunca halkla konuşmamandır.'...
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
(Zekeriya:) "Rabbim, öyleyse, bana bir işaret tayin et!" diye niyaz etti. (Melek:) "Senin işaretin, tam (üç gün) üç gece insanlarla konuşmaman olacak" dedi....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
Zekeriyâ: “Ey Rabbim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. Allah: “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde birbiri ardısıra üç gece insanlarla konuşmamandır. ” buyurdu....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
-Rabbim, bana bir işaret ver! dedi. -Senin işaretin, ardı ardınca üç gece insanlarla konuşmamandır, buyurdu....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
"Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işâret ver". "Senin işâretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır." dedi....
Məryəm Suresi, 10. Ayet:
Dedi: "Rabbim, bana bir işaret ver." Cevap verdi: "İşaretin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşmamandır."...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Zekeriyya, mihraptan çıkıp kavmine, sabah akşam onu tenzîh edin noksan sıfatlardan diye işâret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah akşam tesbihte bulunun" diye işaret verdi....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
(Zekeriyya) mabetten halkının yanına çıktı ve onlara: "Sabah - akşam tespih edin" diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bu sırada, Zekeriyyâ, mâbedden, kavminin karşısına çıkarak onlara: 'Sabah erken ve akşama doğru Allah’ı tesbih edin, zikredin.' diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara: 'Sabah ve akşam tesbih edin' diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Nihayet (hanımına hamil vakti gelip de konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı (Zekeriyya) çıktı da, onlara: “- Sabah ve akşam namaz kılın.” diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Zekeriya bunun uzerine mabedden cikip milletine: «Sabah aksam Allah'i tesbih edin» diye isarette bulundu....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyyâ, mihrâbdan çıkıp kavmine, «sabah akşam tesbîh edin!» diye işarette bulundu....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Zekeriya bunun üzerine mabedden çıkıp milletine: 'Sabah akşam Allah'ı tesbih edin' diye işarette bulundu....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karşısına çıkarak onlara: «Sabah akşam tesbihte bulunun» diye işaret verdi....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Tapınaktan halkının arasına çıktı ve 'O'nu sabah akşam düşünüp anın,' diye onlara işaretle bildirdi....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Derken mihrabdan kavmine karşı çıktı da «Sabah ve akşam tesbih edin» diye onlara işaret verdi...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Derken, mihrabdan kavminin karşısına çıkıp onlara: «Sabah ve akşam tesbih edin!» diye işaret verdi....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Nihayet (birgün konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı çıktı da onlara «Sabah ve akşam (Rabbinizi) tesbih edin» diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyya mihrapta yüzünü soydaşlarına dönerek sabahları ve akşamları Allah'ı her tür noksanlıktan tenzih etmelerini işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Böylelikle (Zekeriya) mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Derken (Zekeriyyâ) mescidinden kavminin karşısına çıkıb onlara: «Sabah akşam tesbîhde bulunun» diye işaret verdi. ...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine (Zekeriyyâ) mihrabdan (ma'bedden) kavminin karşısına çıktı da (o müjde alâmetinin hemen görünmesiyle, konuşamayarak) onlara: 'Sabah-akşam (Rabbinizi)tesbîh edin!' diye işâret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine ma'bedden çıkıp kavmine: Sabah akşam Allah'ı tesbih edin, diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine (Zekeriya) mabedden kavminin karşısına çıktı ve onlara "Sabah akşam (Rabbinizin) sınırsız kudret ve yüceliğini anın!" diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Sonra mescitten kavmine karşı çıktı da, «Gündüzlerin evvellerinde ve sonunda tesbihte bulununuz,» diye onlara işaret eyledi....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyâ mâbedden kavminin karşısına çıkarak: “Sabah akşam Allah'ı tesbih edin!” diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Mabedden, kavminin karşısına çıkınca onlara sabah akşam Allah’ı tesbih etmelerini işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Derken, mâbeddeki bölmesinden halkının karşısına çıkıp "Sabah akşam Rabbinizi tenzih ve O’na ibadet edin!" diye işarette bulundu....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
(Zekeriyyâ), ma'bedden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin!" diye işâret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: «Sabah akşam tesbih edin.»...
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Derken Zekeriya mescidden halkın içine çıktı ve onlara 'Sabah akşam tesbih edin' diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyya, yakarış yerinden ayrılıp halkının karşısına geçti ve onlara "sabah akşam tespih edin" diye işaret verdi....
Məryəm Suresi, 15. Ayet:
Dünyaya geldiği, ölümü tattığı ve ölümsüz olarak bâ's olduğunda, Selâm üzerindeydi. (Bâ'sın vefatın hemen sonrasında olduğuna işaret)....
Məryəm Suresi, 21. Ayet:
Melek: 'Öyledir, doğrudur. Rabbin, bu bana kolaydır. Biz, onu, insanların iyiliği, kurtuluşu için sınırsız kudretimize bir işaret, tarafımızdan bir rahmet kılacağız. Bu icraya karar verilmiş bir plandır, buyurdu.' dedi....
Məryəm Suresi, 21. Ayet:
'Öyledir,' dedi, 'Rabbin, 'O iş bana kolaydır. Onu halk için bir işaret ve bizden bir rahmet kılacağız. Bu, artık kararlaştırılmış bir iştir' diyor.'...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Fe eşâret ileyh(ileyhi), kâlû keyfe nukellimu men kâne fîl mehdi sabiyyâ(sabiyyen)....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
1.
fe
: böylece, bunun üzerine
2.
eşâret
: işaret etti
3.
ileyhi
: ona, onu
4.
kâlû
: dediler
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine, onu (çocuğu) işaret etti. (Onlar) dediler ki: “Beşikte olan bir sabi (bebek) ile biz nasıl konuşuruz?”...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Meryem, çocuğuna işâret etti. Nasıl olur da dediler, beşikteki çocuk konuşur?...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Meryem oruçlu olduğundan konuşmayıp, çocuğu işaret etti (ona sorun gibisinden). . . "Kundaktaki bebekle ne konuşabiliriz ki!" dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. 'Beşikte bulunan bir bebekle nasıl konuşuruz?' dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine Meryem, (kendilerine cevap vermek için) çocuğu işaret etti. Onlar: “- Biz, beşikteki çocukla nasıl konuşuruz” dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine Meryem çocuğa işaret ederek onu gösterdi. Onlar : Henüz beşikteki bir çocukla nasıl konuşalım ? dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine ona işaret etti, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz dediler...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»? ...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine (Meryem konuşmayarak) ona (çocuğa) işâret etti. (Onlar:)'Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?' dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine (Meryem) çocuğa işaret etti. "Daha beşikteki bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz ki!" diye çıkıştılar....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Biz daha beşikte bir çocuk bulunan ile nasıl konuşabiliriz?»...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine çocuğu işaret etti. - Biz, beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?»...
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Meryem çocuğu işaret etti. 'Beşikteki çocukla nasıl konuşalım?' dediler....
Məryəm Suresi, 29. Ayet:
Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?"...
Məryəm Suresi, 77. Ayet:
O işaretlerimizi inkâr eden ve: "Kesinlikle bana mal ve çocuk verilir" diyen kimseyi gördün mü?...
Məryəm Suresi, 89. Ayet:
Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz....
Məryəm Suresi, 89. Ayet:
Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz....
Məryəm Suresi, 89. Ayet:
Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup geldiniz....
Taha Suresi, 22. Ayet:
"Şimdi de elini koynuna sok: herhangi bir uğursuzluğun değil, (Bizim rahmetimizin) başka bir işareti olarak bembeyaz (ışıldayarak) çıkacaktır;...
Taha Suresi, 47. Ayet:
Hemen gidin de Firavun’a deyin ki, biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrail Oğullarını bizimle gönder. (Şam’a gitsinler, esaret ve kölelikten, eziyyetten kurtulsunlar). Onlara azap etme (oğullarını öldürüp işkence yapma). Biz, sana, Rabbinden bir mucize ile geldik. Dünya ve ahiret selâmeti, hidayete (tevhid dinine) tabi olanlaradır....
Taha Suresi, 54. Ayet:
Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın kudretine) işaretler vardır....
Taha Suresi, 54. Ayet:
Yeyin ve hayvanlarınızı da otlatın. . . Muhakkak ki bunda sağlıklı düşünenler için işaretler vardır....
Taha Suresi, 54. Ayet:
Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın kudretine) işaretler vardır....
Taha Suresi, 54. Ayet:
Çiftlik hayvanlarını yiyiniz, otlatınız. Zeka sahipleri için bunda işaretler vardır....
Taha Suresi, 56. Ayet:
Andolsun ki biz ona (Firavun'a) işaretlerimizin hepsini gösterdik. . . (Fakat o) yalanladı ve kabulden kaçındı....
Taha Suresi, 56. Ayet:
Ona tüm işaret ve delillerimizi göstermemize rağmen yalanlayıp reddetti....
Taha Suresi, 62. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
tenâzeû
: tartıştılar, istişare yaptılar, görüştüler
3.
emre-hum
: işlerini
4.
beyne-hum
Taha Suresi, 70. Ayet:
Bu sebeple sihirbazlar, önünde yere kapandılar. . . "Harun ve Musa'nın Rabbine (B işareti kapsamında) iman ettik" dediler....
Taha Suresi, 117. Ayet:
Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ'sı...
Taha Suresi, 128. Ayet:
Önceki nesillerin yerleşim bölgelerinde dolaşanlar, onları yok edişimizden ders almazlar mı? Bunda akıl sahipleri için işaretler ve kanıtlar vardır....
Taha Suresi, 134. Ayet:
Eğer onlara daha önce azabı yaşatarak helâk etseydik, elbette şöyle derlerdi: "Rabbimiz; bir Rasûl irsâl etseydin de zillete düşüp rezil olmadan önce senin işaretlerine tâbi olsaydık. "...
Ənbiya Suresi, 32. Ayet:
Semâyı da korunmuş bir tavan kıldık. . . Onlar onun işaretlerine aldırmıyorlar....