Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve
seâ
fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîm(azîmun)....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
1.
ve men
: ve bir kimse, kişi
2.
azlemu
: daha zalim
3.
mimmen (min men)
: ondan
4.
menea
: men etti, engelledi
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
İnnes safâ vel mervete min şeâirillâh(şeâirillâhi), fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
es safâ
: Mekke'de Safa
3.
ve
: ve
4.
el mervete
: Mekke'de Merve
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Hakikat, Safa ile Merve Allahın şeâirlerindendir onun için her kim hac veya ömre niyyetiyle Beyti ziyaret ederse tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz Allah ecrile meşhur kılar âlimdir...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şübhe yok ki «Safaa» ile «Merve» Allahın şeâirindendir. İşte kim o «Beyt» i (Kâ'beyi) hacc veya Umre (kasdı) ile ziyaret ederse bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir beis yokdur. Kim gönlünden koparak (vâcib olmayan amellerden) bir hayır işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah taatlerin ecrini veren, (her şey'i de) hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Muhakkak ki Safâ ile Merve, Allah’ın (hac ve umre ibâdeti için ta'yîn ettiği)şeâirinden (alâmetlerinden)dir. Bu yüzden Kâ'be’yi hacceden veya umre yapan kimsenin, artık o ikisini tavâf etmesinde (ikisi arasında sa'y ederek, yürümesinde) üzerine bir günah yoktur. Kim de gönlünden koparak (fazladan) bir hayır işlerse, o takdirde şübhesiz ki Allah, Şâkir (bütün iyiliklerinize fazlasıyla mükâfât veren)dir, Alîm (yaptığınız herşeyi bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki Safâ ile Merve Allah Teâlâ'nın şeairinden (Merasim-i diniyesinden)' dir. Artık her kim hac veya umre niyetiyle Beytullah'ı ziyaret ederse tavafı bu ikisiyle beraber yapmasında kendisi için hiçbir günah yoktur. Ve her kim bir hayrı tatavvu'an yaparsa şüphe yok ki Allah Teâlâ şâkirdir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve izâ tevellâ
seâ
fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallâhu lâ yuhıbbul fesâd(fesâda)....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
tevellâ
: döndü
3.
seâ
: çalıştı
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâl(mâli), kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cism(cismi), vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allahın sınırlarıdır. Kim Allaha ve peygamberine itaat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar. Bu, en büyük bir kurtuluş (ve
seâ
det) dir. ...
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Artık âhiret (
seâ
deti) yerine (geçici) dünyâ hayaatını satacak olanlar Allah yolunda muhaarebe etsin. Kim Allah yolunda vuruşub da öldürülür, yahud (düşmanına) galebe ederse ona pek büyük bir ecîr vereceğiz. ...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Ve men yuhâcir fî sebîlillâhi yecid fîl ardı murâgamen kesîran veseah(veseaten). Ve men yahruc min beytihî muhâciran ilâllâhi ve resûlihî summe yudrikhul mevtu fe kad vakaa ecruhu alâllâh(alâllâhi). Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen)....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yuhâcir
: hicret eder, göç eder
3.
fî
: ...'da
4.
sebîli allâhi
: Allah'ın yolu
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Ve in yeteferrekâ yugnillâhu kullen min seatihî. Ve kânallâhu vâsian hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer, olsa, ... ise
2.
yeteferrekâ
: ayrılırlar
3.
yugni
: gani kılar, zengin eder
4.
allâhu
: Allah...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! ŞeairAllâh'a (Allâh nişanelerine, Allâh'ı çağrıştırana - hissettirene), haram aylara, Beytullah'a hediye olunan kurbanlıklara, özel gerdanlıklı kurbanlara, Rablerinden bir fazl ve rıdvan isteyerek Beyt'e gelenlere, hürmetsizlik yapmayın. . . İhramdan çıktığınızda avlanabilirsiniz. . . Mescid-i Haram'a (daha önce) girmenizi engellediler diye bir kavme olan nefretiniz, sizi haddi aşmaya sevketmesin. . . Birr ve takva üzere yardımlaşın; zulüm ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. . . ...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! ne Allahın şeâirine, ne şehri harâma, ne kurbanlık hediyyelere, ne gerdanlıklarına ne de mevlâlarının gerek fazlını ve gerek rızasını arayarak beyti harâma doğru gelenlere sakın hurmetsizlik etmeyin, ihramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanın, sizi Mescidi haramdan menettiler diye bir takımlarına karşı beslediğiniz kin sakın sizi tecavüze sevk etmesin, birr-ü takvâ üzere yardımlaşın, günah-ü taaddi üzere yardımlaşmayın, Allahdan korkun çünkü Allahın ıkabı çok şiddetli...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler, ne Allah'ın şearine, dini merasimlerine, ne haram aya, ne kurbanlık hediyelere, ne gerdanlıklarına, ne de Rablerinin gerek nimetini, gerekse hoşnutluğunu arayarak Beyt-i Haram'a doğru gelenlere sakın saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınızda, isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah'tan korkun; çünkü Alla...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey îman edenler, Allahın şeâirine, haram olan aya, kurbanlık hediyyelere, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden hem bir ticâret, hem bir rızaa arayarak Beyt-i haraamı kasdedib gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin, ihramdan çıkdığınız vakit (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i haramdan men' etdiler diye bir kavme karşı beslediğiniz kîn, sakın sizi tecâvüze sevk etmesin. İyilik etmek, fenâlıkdan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günâh işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın All...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey îmân edenler! Ne Allah’ın şeâirine (dîninin alâmetlerine), ne haram aya, ne(Kâ'be’ye hediye edilen) kurbana, ne (ona takılan) gerdanlıklara ne de Rablerinden bir lütuf ve bir rızâ arayarak Beyt-i Harâm’a gelenlere hürmetsizlik etmeyin! Ama ihrâmdan çıkınca artık avlanabilirsiniz.Ve sizi Mescid-i Harâm’dan men' ettiler diye bir kavme olan kin(iniz), sakın sizi haddi aşmaya sevk etmesin! Hem iyilik ve takvâ üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine ise yardımlaşmayın, hem Allah’dan sakını...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Ne Allah’ın şeairine, ne şehr-i harama, ne Kâbe’ye hediye olarak gönderilen kurbanlık hayvanlara, hele hele gerdanlık takılı kurbanlıklara, ne de Rabbinin lütfunu, ihsan edeceği kazancı ve O’nun rızasını arzulayarak Beyt-i Haram’a yönelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıkınca isterseniz avlanın. Sizin Mescid-i Haram’ı ziyaretinizi engellediler diye birtakım kimselere karşı beslediğiniz kin ve öfke, sakın sizin onlara saldırmanıza yol açmasın. Siz iyilik etmek, fenalık...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
(Bu suâl ve cevablardan sonra) Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin sadâkatları kendilerine fâide vereceği bir gündür. Altından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî ve daimî kalıcıdırlar — Onlarındır. Allah kendilerinden raazî olmuşdur, kendileri de Ondan raazî olmuşlardır ve işte bu, en büyük kurtuluş ve
seâ
detdir». ...
Ənam Suresi, 16. Ayet:
«O gün kim azâbdan döndürülür (kurtarılır) sa muhakkak ki (Allah) onu esirgemişdir. Apaçık kurtuluş (ve
seâ
det) de işte budur». ...
Ənam Suresi, 86. Ayet:
Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ alel âlemîn(âlemîne)....
Ənam Suresi, 86. Ayet:
1.
ve ismâîle
: ve İsmâîl (A.S)
2.
ve ilyesea
: ve İlyasea (A.S)
3.
ve yûnuse
: ve Yunus (A.S)
4.
ve lûtan
: ve Lu...
Ənam Suresi, 86. Ayet:
Ve İsmail (A.S) ve İlyesea (A.S) ve Yunus (A.S) ve Lut (A.S), hepsini âlemlere üstün kıldık....
Ənam Suresi, 86. Ayet:
İsmail, el-Ye
seâ
, Yunus ve Lut’u hepsini de alemlere üstün kıldık....
Əraf Suresi, 131. Ayet:
Fakat onlara güzellik gelince, «Bu bizim hakkımızdır» dediler. Onlara bir kötülük isabet ederse Mûsa ile ve O'nunla beraber olanlar ile teşe'ümde bulunurlardı. Haberiniz olsun ki, onların şeameti ancak Allah tarafındandır. Fakat onların pek çokları bilmezler....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edenlerin, hicret edenlerin, Allah yolunda mallariyle, canlariyle savaşanların Allah yanında derecesi çok büyükdür. Kurtuluşa (dünyâ ve âhiret seaadetine) erenler de işte onların ta kendileridir. ...
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah, mü'min erkeklere de, mü'min kadınlara da — kendileri içinde ebedî kalıcı olmak üzere — altından ırmaklar akan Adn cennetlerini ve çok güzel meskenler va'detdi. Allahın bir rıdvaanı (rızaası) ise daha büyükdür. İşte bu, asıl bu, en büyük seadetdir. ...
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Onlar oturanlarla beraber olmalarını hoş gördüler. Kalblerine mühür vurulmuş onların. Bundan dolayı onlar (cihâdda olan hikmeti, gaayeyi, Resule muvaafakatdaki
seâ
deti, ondan geri kalmanın şekâavetini) iyice anlamazlar. ...
Tövbə Suresi, 89. Ayet:
Allah onlar için — kendileri içinde ebedî kalıcı olmak üzere — altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, en büyük
seâ
detdir. ...
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Şübhesiz ki Allah hak yolunda (muhaarebe ederek düşmanları) öldürmekde, kendileri de öldürülmekte olan mü'minlerin canlarını ve mallarını — kendilerine cennet (vermek) mukaabilinde — satın almışdık (Onun) Tevratda, Incîlde ve Kur'anda (zikr olunan bu va'di) kendi üzerinde hak (ve kat'î) bir va'ddir. Allah kadar ahdine vefa eden kimdir? O halde (ey mü'minler) yapmış olduğunuz bu alış verişden dolayı sevinin. Bu, en büyük
seâ
detdir. ...
Yunus Suresi, 9. Ayet:
(Fakat) îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince:) Onların Rabbi, îmanları sebebiyle, kendilerini altlarından ırmaklar akan o ni'met dolu cennetlerdeki (
seâ
detlere) erdirir. ...
Yunus Suresi, 64. Ayet:
Dünyâ hayaatında da, âhiretde de onlar için müjde (ler) vardır. Allahın sözlerinde asla değişme (imkânı) yokdur. Bu, en büyük
seâ
detin ta kendisidir. ...
Hud Suresi, 43. Ayet:
Kâle
seâ
vî ilâ cebelin ya'sımunî minel mâ'(mâi) kâle lâ âsımel yevme min emrillâhi illâ men rahim(rahime), ve hâle beynehumal mevcu fe kâne minel mugrakîn(mugrakîne). ...
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
ceale
: kıldı, yaptı
3.
lekum
: size, sizin için
4.
min buyûti-kum
: sizin ev...
Taha Suresi, 108. Ayet:
Yevme izin yettebiûned dâıye lâ ivece leh(lehu), ve haşeatil asvâtu lir rahmâni fe lâ tesmeu illâ hemsâ(hemsen)....
Taha Suresi, 108. Ayet:
1.
yevme izin
: o gün, izin günü
2.
yettebiûne
: tâbî olurlar
3.
ed dâıye
: çağıran, davet eden
4.
lâ ivece
: eğri...
Ənbiya Suresi, 101. Ayet:
Şübhe yok ki kendileri için bizden en güzel (bir
seâ
det) sebk etmiş (takdîr edilmiş) olanlar, işte bunlar oradan (cehennemden) uzaklaşdırılmışlardır. ...
Həcc Suresi, 18. Ayet:
Görmedin mi, göklerde olan herkes (herşey) ve yerde bulunan herkes (herşey), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu hakıykaten Allaha secde ediyor. Bir çoğunun üzerine de azâb hak olmuşdur. Allah kimi (bedbahtlıkla) hor kılarsa onu
seâ
dete kavuşduracak (hiç bir kuvvet) yokdur. Şübhesiz ki Allah ne dilerse (onu) yapar. ...
Həcc Suresi, 32. Ayet:
Zâlike ve men yuazzım şeâirallâhi fe innehâ min takvâl kulûb(kulûbi)....
Həcc Suresi, 32. Ayet:
1.
zâlike
: işte, böylece
2.
ve men yuazzım
: ve kim yüceltir, hürmet eder
3.
şeâire allâhi
: Allah'ın şiarları, emirleri, farzları
4.
Həcc Suresi, 32. Ayet:
Bu budur, her kim de Allah'ın şeair'ine (kurbanlıklarına) ta'zîm ederse şübhesiz o kalblerin tekvasındandır...
Həcc Suresi, 32. Ayet:
Bu, budur, kim Allahın şeaairini büyük tanırsa şübhesiz ki bu, kalblerin takvaasındandır. ...
Həcc Suresi, 32. Ayet:
Bu (böyle)dir! Kim Allah’ın şeâirine (dîninin alâmetlerine) hürmet ederse, artık şübhesiz bu, kalblerin takvâsındandır....
Həcc Suresi, 32. Ayet:
İşte bu, böyledir. Her kim Allah'ın şeârine tazîm ederse, artık şüphe yok ki o, kalplerin takvâsındandır....
Həcc Suresi, 32. Ayet:
Bu böyledir. Artık kim Allah’ın şeairini tazim ederse, şüphe yok ki bu, kalplerin takvâsındandır....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Vel budne cealnâhâ lekum min şeâirillâhi lekum fîhâ hayr(hayrun), fezkurûsmallâhi aleyhâ savâff(savâffe), fe izâ vecebet cunûbuhâ fe kulû minhâ ve at’ımûl kânia vel mu’terr(mu’terra), kezâlike sahharnâhâ lekum leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
1.
ve el budne
: deve ve sığır cinsi hayvanlar
2.
cealnâ-hâ
: onu kıldık
3.
lekum
: sizin için (vardır)
4.
min şeâiri allâhi
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlar var â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakıt da onlardan yiyin, kanaatliye ve istiyene ıt'am da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allahın şeaairinden kıldık. Onlarda size hayır vardır. O halde onlar ayakda dur (ub boğazlanır) larken üzerlerine Allahın ismini anın. Yanları üstü düş (üb öl) dükleri vakit da ondan hem kendiniz yeyin, hem ihtiyâcını gizleyen ve gizlemeyib dilenen fakîr (ler) e yedirin. Onları, şükredesiniz diye, böylece size müsahhar kıldık. ...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Ve develeri de sizin için Allah'ın şeâirinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Artık onların üzerlerine birer ayakları bağlı, üçer ayakları bağlı, üçer ayakları üzerine kâim bulundukları halde Allah'ın ismini zikredin. Yanları üzerine yere düşünce de artık etlerinden yeyin; haline kanaat edip istemeyene de ve isteyene de yediriniz. Onları size öylece musahhar kıldık, tâ ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin hakkınızda Allah’ın dininin şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere saf halinde dururken onları kestiğiniz zaman Allah’ın adını anın. Yanı üstü yere yıkılınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de isteyen fakire yedirin! İşte böylece onları size âmâde kıldık ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike ashâbul cehîm(cehîmi)....
Həcc Suresi, 51. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
seav
: çalıştı, çaba harcadı
3.
fî âyâti-nâ
: âyetlerimiz hakkında
4.
muâcizîne
Nur Suresi, 22. Ayet:
Ve lâ ye’teli ulul fadlı minkum ves seati en yu’tû ulil kurbâ vel mesâkîne vel muhâcirîne fî sebîlillâh(sebîlillâhi), vel ya’fû vel yasfehû, e lâ tuhıbbûne en yagfirallâhu lekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun)....
Nur Suresi, 22. Ayet:
1.
ve lâ ye'teli
: ve kusur etmesin, yemin etmesin
2.
ulu el fadlı
: fazilet sahipleri
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
ve es ...
Nəml Suresi, 47. Ayet:
Biz, sen ve maıyyetindekiler ile teşe'üm ettik dediler, sizin dedi: şeâmetinizin sebebi Allaha ma'lûm doğrusu siz öyle bir kavmsiniz ki imtihan olunuyorsunuz...
Nəml Suresi, 47. Ayet:
Dediler ki: «Biz seninle ve seninle beraber olanlar ile teşe'üm ettik. (Hazreti Sâlih de) Dedi ki: «Sizin şeametiniz, Allah indinde (malûm)dur. Hayır. Siz imtihana tutulur bir tâifesinizdir.»...
Səba Suresi, 5. Ayet:
Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike lehum azâbun min riczin elîm(elîmun)....
Səba Suresi, 5. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
seav
: çalıştılar
3.
fî
: hakkında, konusunda, da
4.
âyâti-nâ
: âyetlerim...
Yasin Suresi, 19. Ayet:
(Elçiler de) Dediler ki: «Sizin şeametiniz sizinle beraberdir. Siz öğüt verildiğiniz halde de mi öyle şeamette bulunuyorsunuz? Hayır. Siz müsrifler olan bir kavimsiniz.»...
Sad Suresi, 48. Ayet:
Vezkur ismâîle velyesea ve zel kifl(kifli), ve kullun minel ahyâr(ahyâri)....
Sad Suresi, 48. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve zikret, hatırla
2.
ismâîle
: İsmail
3.
velyesea (ve ilyesea)
: ve Elyesa
4.
ve zel kifli
Mömin Suresi, 9. Ayet:
«Bir de onları (bu dünyâda) her türlü fenalıklardan koru. Sen kimi kötülüklerden korursan o gün muhakkak ki onu rahmet (ine mazhar) etmişsindir». Bu, en büyük necat ve
seâ
detin ta kendisidir. ...
Şura Suresi, 23. Ayet:
İşte bu, Allahın — îman edib de iyi iyi amel (ve hareketlerde bulunan — kullarına müjdelemekde olduğu (
seâ
det) dir. (Habîbim) de ki: «Ben bu (teblîğıma) karşı akrıbalıkda sevgiden başka hiçbir mükâfat istemiyorum». Kim bir güzellik kazanırsa biz onun bu hususdaki güzelliğini artırırız. Çünkü Allah çok yarlığayıcıdır. (Güzel amellere karşı güzel sevab ve) mükâfat ile mukaabele edicidir. ...
Zuxruf Suresi, 35. Ayet:
(Onları) altın zînetler (e boğardık). Bunların hepsi dünyâ hayâtının geçici metâından başka şeyler değildir. Âhiret (
seâ
deti) ise Rabbinin indinde (ancak küfür ve meâsîden) kaçınanlara mahsusdur. ...
Duxan Suresi, 57. Ayet:
(Bütün bunlar) Rabbinden bir fazl (-u kerem) olarak (verilmişdir). İşte bu, en büyük
seâ
detin ta kendisidir. ...
Fəth Suresi, 5. Ayet:
(Bütün bu lûtuflar) erkek mü'minlerle kadın mü'minleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere —içlerinde ebedî ve sermedî olarak — sokmak, onların günâhlarını yarlığamak içindir. İşte bu, Allah indinde (sizin) en büyük kurtuluş (unuz) ve
seâ
det (iniz) dir. ...
Nəcm Suresi, 39. Ayet:
Ve en leyse lil insâni illâ mâ
seâ
....
Nəcm Suresi, 39. Ayet:
1.
ve en
: ve şüphesiz
2.
leyse
: değildir, yoktur
3.
lil insâni
: insan için
4.
illâ
: başka
Qəmər Suresi, 7. Ayet:
1.
huşşean
: korkarak, dehşete düşerek
2.
ebsâru-hum
: onların gözleri
3.
yahrucûne
: çıkarlar
4.
min el ecdâsi
: ...
Rəhman Suresi, 24. Ayet:
Ve lehul cevâril munşeâtu fîl bahri kel alâm(alâmi)....
Rəhman Suresi, 24. Ayet:
1.
ve lehu
: ve onundur, ona aittir
2.
el cevâri
: akıp giden gemiler
3.
el munşeâtu
: (yüksek) inşa edilmiş, büyük
4.
fî el ba...
Rəhman Suresi, 24. Ayet:
Hem onun denizde akıp giden o münşeâti alemnişan...
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Şeâmetliler, ne bedbahttır şeâmetliler!...
Vaqiə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve ashâbu eş şimâli
: ve şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
2.
mâ
: ne
3.
ashâbu eş şimâli
: şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat fil...
Vaqiə Suresi, 41. Ayet:
Ve ashabuş şimal [şeamet (kötülük), meşeme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler, cehennemlikler], (ama) ne ashabuş şimal!...
Vaqiə Suresi, 41. Ayet:
Şeâmetliler, ne bedbahttır şeâmetliler!...
Hədid Suresi, 16. Ayet:
E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne)....
Hədid Suresi, 16. Ayet:
1.
e lem ye'ni
: gelmedi mi
2.
li ellezîne
: o kimseler için, onlar için
3.
âmenû
: îmân ettiler, âmenû oldular
4.
en tahşea
Səff Suresi, 12. Ayet:
(Böyle yaparsanız O, sizin günâhlarınızı yarlığar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adin cennetlerindeki çok güzel saraylara sokar. İşte bu, en büyük kurtuluş (
seâ
det) dir. ...
Təğabun Suresi, 9. Ayet:
(Evet, «yapdığınız şeyler mutlakaa size haber verilecekdir») O günde ki (Allah) o toplama günü için hepinizi bir araya getirecek. İşte bu, aldanma günüdür. Kim Allaha îman eder, iyi amel (ve hareket) de de bulunursa, O, bunun kötülüklerini örter, onu altlarından ırmaklar akan cennetlere — kendileri içlerinde ebedî, sermedî kalıcı olmak üzere — sokar. İşte büyük kurtuluş (ve
seâ
det) budur. ...
Talaq Suresi, 7. Ayet:
Li yunfık zû seatin min seatih(seatihî), ve men kudire aleyhi rızkuhu fel yunfik mimmâ âtâhullâh(âtâhullâhu), lâ yukellifullâhu nefsen illâ mâ âtâhâ, seyec’alullâhu ba’de usrin yusrâ(yusren)....
Talaq Suresi, 7. Ayet:
1.
li
: yapsın (fiilden önce olursa 3. şahsa emir)
2.
yunfik
: infâk etsin
3.
zû
: sahip
4.
seatin
: genişlik, bol...
Məaric Suresi, 11. Ayet:
Onlar birbirlerine gösterilirler (fakat konuşamazlar). Günahkâr (kâfir) olan kimsearzu eder ki, o günün azâbından (kurtulmak için) oğullarını fedâ etsin!...
Naziat Suresi, 35. Ayet:
Yevme yetezekkerul insânu mâ
seâ
....
Naziat Suresi, 35. Ayet:
1.
yevme
: o gün
2.
yetezekkeru
: tezekkür eder, düşünür
3.
el insânu
: insan
4.
mâ
: neye
Bürüc Suresi, 11. Ayet:
İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) edenler (e gelince:) Altlarından ırmaklar akan cennetler de, onlarındır. Büyük kurtuluş (ve
seâ
det de) budur. ...
Bələd Suresi, 19. Ayet:
Âyetlerimize küfr edenler ise onlardır işte: Şeâmet sahibleri (Ashab-ı Meş'eme)...
Bələd Suresi, 19. Ayet:
Ayetlerimizi inkar edenler ise, onlardır işte şeamet sahipleri (uğursuz kimseler)....
Bələd Suresi, 19. Ayet:
Ve o kimseler ki, Bizim âyetlerimizi inkâr ettiler. Onlar da şeamet sahipleridir....
Beyyinə Suresi, 8. Ayet:
Onların Rableri nezdinde mükâfatı altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. (Hepsi de) içlerinde ebedî, daimî kalıcıdırlar. Allah bunlardan raazî olmuşdur, bunlar da Ondan hoşnuud olmuşlardır, işte bu (
seâ
det), Rabbin (in ikaabın) dan korkan (lar) a mahsusdur. ...