Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Sizin vadinin bir ucunda, onların da öteki ucunda ve kervanın da sizden aşağıda olduğu o gün, eğer bilinen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız dahi, anlaşmazlığa düşerdiniz. Ama Allah, gerçekleştirilmesi gereken bir işi yaptı; yok olan, apaçık bir kanıtla yok olsun, yaşayan da apaçık bir kanıtla yaşasın diye. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
Hani Allah, onları sana uykunda az göstermişti. Eğer O, onları sana çok gösterseydi, tedirgin olup ne yapacağınız hususunda anlaşmazlığa düşerdiniz. Fakat Allah, sizi bu tehlikeden korudu. Zira O, göğüslerde olanları en iyi bilendir....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, Kafirlik eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan kavminin meleleri: "Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor." dediler....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın Resul'ünün aranızda olduğunu unutmayın. Eğer birçok işte size uysaydı kesinlikle sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirdi ve kalplerinizi onunla güzelleştirdi; küfürden, fasıklıktan ve isyandan nefret ettirdi. İşte bunlardır seçimlerini doğru yapmış olanlar....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Hoşlanmazsınız, size ağır gelir ama düşmanlarla savaşmak, size farz edilmiştir. Bâzı şeyler vardır ki hoşlanmazsınız, fakat hayırlıdır size. Bâzı şeyler de vardır, hoşlanırsınız, şerdir size. Allah bilir, siz bilmezsiniz ki....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
kıtal üzerinize yazıldı, gerçi o size hoş gelmez fakat olur ki siz bir şey'i hoşlanmazsınız halbuki hakkınızda o bir hayırdır ve olur ki bir şey'i severseniz halbuki hakkınızda o bir şerdir siz bilmezken Allah bilir...
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı. Olur ki hoşunuza gitmeyen birşey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz bir şey de sizin için şerdir. Tanrı bilir de siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
(Ey mü’minler!) O, hoşunuza gitmediği hâlde savaş size farz kılındı. Fakat olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız ama, o sizin için hayırlıdır. Ve olur ki bir şeyi (de) seversiniz, hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allah ise (sizin için hayır olanı) bilir de siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Cihad, hoşunuza gitmediği halde üzerinize farz kılındı. Bazan bir şeyi kerih görürsünüz. Halbuki o şey sizin için bir hayırdır. Ve bazan da bir şeyi seversiniz, halbuki o şey sizin için bir şerdir. Ve Allah Teâlâ bilir, sizler ise bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı) . Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
1.
ve lâ yahsebe-enne
: ve sakın zannetmesinler
2.
ellezîne
: onlar
3.
yebhalûne
: cimrilik ederler
4.
bi mâ âtâ-humu allâhu
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın ihsân ettiğini vermekten sakınanlar, bunu kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hattâ bu, onlar için şerdir de. Sakındıkları şey, kıyâmet günü, boyunlarına dolanacak ve Allah'ındır göklerin ve yeryüzünün mîrası ve Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği rızık ve servetten, imkânlardan yoksullara vermeyerek cimri davrananlar, malî mükellefiyetleri yerine getirmeyenler, bunun kendileri için daha hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu kendileri için şerdir, bir vebaldir. Cimrilik edip, malî mükellefiyetleri yerine getirmeyerek Allah yolunda karşılık gözetmeden gönüllü harcamadıkları şeyler, kıyamet günü ateşten bir halka olarak boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası, bâki olan Allah’ın tasarruf...
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın kendilerine kereminden verdiğinde cimrilik edenler bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine bu onlar için şerdir. Cimrilik edip alıkoydukları şeyler kıyamet günü boyunlarına dolanacak. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah’ın, fazlından kendilerine verdiği şeye bahilik (cimrilik) edenler, hiç bir zaman onu kendilerine hayır sanmasınlar. Aksine bu, kendileri için bir şerdir. Onların cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mîrası Allah’ındır. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın kendilerine verdiği bol nîmetiyle cimrilik edenler, sakın onu kendileri için hayırlı sanmasınlar; bilâkis bu onlar için
serdi
r. Cimrilik ettikleri şey Kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah işlediklerinizden haberlidir....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allahın fazlından kendilerine bahşettiği şey'e bahillik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar hayır o, onlar için bir şerdir, yarın kıyamet günü o kıskandıkları mal boyunlarına tomruk edilecek kaldı ki göklerin ve yerin mirası hep Allahın ve Allah her ne yaparsanız haberdardır...
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın bol nimetinden kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır, o, onlar için bir şerdir. Kıyamet gününde o kıskandıkları mal, boyunlarına tomruk edilecek. Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası hep Allah'ındır ve Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Tanrı'nın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Tanrı'nındır. Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allahın fazl (-u kereminden) kendilerine verdiğini (sarf-u infakda) cimrilik edenler zinhar bunun, kendileri için bir hayır olduğunu sanmasın (lar). Bilakis bu, onlar için bir
serdi
r. Onların cimrilik etdikleri şey kıyaamet günü boyunlarına dolanacakdır. Göklerin ve yerin mîrâsı Allahındır. Allah ne yaparsanız (hepsinden) hakkıyle haberdârdır. ...
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah’ın, kendilerine ihsânından verdiği şeylerde cimrilik edenler de, onu kendileri için sakın bir hayır sanmasınlar! Bil'akis o, onlar için bir şerdir. O cimrilik ettikleri şeyler, kıyâmet günü boyunlarına dolanacaktır. Hem göklerin ve yerin mîrâsı Allah’ındır (mülk, umûmen O’nundur). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah Teâlâ'nın kendilerine fazlından olarak verdiği şeyde cimrilik edenler bunun kendileri için bir hayır olduğunu sanmasınlar. Hayır... Bu onlar için bir şerdir. O cimrilik ettikleri şey, Kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Ve göklerin ve yerin mirası Allah Teâlâ içindir. Ve Hak Teâlâ yaptığınız her şeyden tamamıyla haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah’ın kendilerine fazlından verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunu kendileri için hayırlı sanmasınlar, aksine bu onlar için şerdir. Kıyamet günü cimrilik ettikleri şeyler boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah’ın kendilerine lütfu ile bol bol verdiği nimetlerde cimrilik edip harcamayanlar, sakın bu hali kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hayır! Bu, onların hakkında şerdir. Cimrilik edip vermedikleri malları kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın lütfuyla kendilerine verdiği şeyde cimrilik edenler de bunu kendileri için hayır sanmasınlar. Aslında o kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde onların boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah ise sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği şeyde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Tam aksine bu onlar için bir şerdir. O cimrilik konusu yaptıkları şey, kıyamet günü bir tasma gibi boyunlarına dolandırılacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Meryemoğlu Mesih sadece bir Rasûldür. . . Ondan önce de Rasûller gelip geçti! Onun annesi sıddîkadır (hakikati görüp şüphesiz tasdik etmiş olan)! İkisi de yemek yerlerdi (beşerdi)!. . İşaretleri onlara nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonra bak, nasıl gerçekten sapıyorlar!...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
(Hakikati inkar edenlere) de ki: "Allahı bırakıp yalvardığınız (varlıklar)a tapmaktan men olundum". De ki: "Ben sizin mesnetsiz görüşlerinize uymam, yoksa sapkınlığa düşerdim ve doğru yolu bulanlar arasında olmazdım"....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ve o hırpalanıb ezilmekte bulunan kavmi ma'hud Arzın bereketlerle donattığımız meşrıklarına mağriblerine varis kıldık ve Rabbının Beni İsraîle olan o güzel kelimesi sabr etmeleri sebebiyle temamen tehakkuk etti de Fir'avn ile kavminin yapa geldikleri masnûâtı ve yükselttikleri binaları yerlere
serdi
k...
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ve o hırpalanıp ezilmekte bulunan kavmi yeryüzünün, bereketlerle donattığımız doğusuna, batısına mirasçı kıldık. Ve Rabbinin İsrail oğullarına olan o güzel va'di, sabretmeleri sebebiyle tamamen tahakkuk etti ve Firavun ile kavminin yapageldikleri sanat eserlerini ve yükselttikleri binaları yere
serdi
k....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
(Ey Peygamber) de ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir yarar sağlamak ya da kendimden bir zararı uzaklaştırmak benim elimde değil. Eğer insan kavrayışının ötesinde olanı bilseydim, muhakkak ki, bahtiyarlık adına ne varsa ondan payıma daha çoğu düşerdi ve kötülük asla yaklaşamazdı bana. (Ama) ben sadece bir uyarıcıyım ve inanan bir topluma iyi haberler getiren müjdeci"....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman
2.
entum
: siz
3.
bil udvetid dunyâ
(bi el udveti ed dunyâ)
(udve)
(dünya)
: vadinin yakın kenarında
: (vadinin kenarı, kıyısı)
: (edna (yakın) kelimesinin mue...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafı) idiniz ve onlar (da) vadinin uzak tarafında (Mekke tarafı) idiler ve kervan, sizden daha aşağıda idi. Ve şâyet sözleşseydiniz, zaman konusunda mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz. Ve fakat yapılması gerekli olan bir işin (emrin) yapılması, Allah'ın vukua getirmesi; helâk olanın bir beyyineden helâk olması için yaşayanın bir beyyine üzerine yaşaması içindir. Ve muhakkak ki Allah, mutlaka işitendir, bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz vadinin (Medine’ye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz vâdinin yakın bir yerindeydiniz, onlar uzak bir kıyısında, kervansa sizden daha aşağı tarafta ve eğer muayyen yerlerde buluşmak üzere sözleşseydiniz gene ihtilâfa düşerdiniz. Fakat helâk olanın, apaçık bir delil görerek helâk olması, diri kalanın da gene apaçık bir delil görerek diri kalması için Allah, olacak bir işi yerine getirmek üzere bunu böyle yaptı ve şüphe yok ki Allah, mutlaka her şeyi duyar, bilir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit (Bedir günü ey müslümanlar), siz vâdinin beri tarafında (Medine yakınında) idiniz; onlar (Düşmanlar) ise, öte yanında (Medine’den uzakta) ve süvarileri de sizden aşağıda (sahil kenarında sağlam ve sulu bir yerde) idiler. Eğer siz savaş için düşmanla muayyen bir vakitte karşılaşmak üzre sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki (az oluşunuzdan ve düşmanların da Peygamberin heybetinden korkmasından dolayı) vâdinizde ihtilâfa düşerdiniz. Fakat mukadder olan müslümanların zafer işini yerine getirmek...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Siz vadiye en yakin ve onlar da en uzak yamacta idiler; kervanin suvarileri sizden daha asagidaydi. Savas icin bulusmak uzere sozlesmeye kalksaydiniz, vaktini tayinde anlasmazliga du
serdi
niz; fakat Allah mahvolan, apacik belgeden oturu mahvolsun, yasayan da apacik belgeden oturu yasasin diye olacak isi yapti. Dogrusu Allah isitir ve bilir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani bir zaman siz vadinin yakın bir yerinde, onlar da uzak bir ucunda bulunuyordunuz; kervan ise sizden epeyce aşağıda idi; öyle ki, eğer (daha önce) onlarla (savaş konusunda) sözleşmiş olsaydınız, belirlenen vakitte (orada bulunmak hususunda) görüş ayrılığına düşerdiniz. Ama Allah, olacak bir durumu yerine getirmek için (sizi oldubittiyle karşılaştırdı). Tâ ki, mahvolacak olan, açık belgeleri (görüp) mahvolsun; yaşayacak olan da açık belgeleri (görüp öylece) yaşasın. Şüphesiz ki, Allah her şey...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Siz vadiye en yakın ve onlar da en uzak yamaçta idiler; kervanın süvarileri sizden daha aşağıdaydı. Savaş için buluşmak üzere sözleşmeye kalksaydınız, vaktini tayinde anlaşmazlığa düşerdiniz; fakat Allah mahvolan, apaçık belgeden ötürü mahvolsun, yaşayan da apaçık belgeden ötürü yaşasın diye olacak işi yaptı. Doğrusu Allah işitir ve bilir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit siz vadinin beri yamacında , onlar öte yamacında, süvarileri de sizden tam aşağıda bulunuyordu. Şayet onlarla önceden sözleşmiş olsaydınız, kesinlikle buluşma vaktinde görüş ayrılığına düşerdiniz; fakat Allah, yapılması gereken bir işi yerine getirmek için yok olacak olan açık delil ile yok olsun, yaşayacak olan da açık delil ile yaşasın diye, böyle yaptı. Çünkü Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Tanrı, gerçekleş(tiril)ecek buyruğu yerine getirmek (kaza etmek) için (böyle yaptı). Böylece helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Kuşkusuz Tanrı, gerçekten işitendir, bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz, vâdinin (Medîne’ye) daha yakın (olan, savaşa elverişsiz kumluk ve susuz) kenarında idiniz; onlar ise daha uzak kenarında (daha müsâid bir mevki'de) idiler; kervan da (aleyhinize olarak) sizden daha aşağıda idi. Eğer (savaşmak üzere belli bir yer için) sözleşmiş olsaydınız, elbette o anlaştığınız yer husûsunda ihtilâfa düşerdiniz; fakat Allah, (ezelî ilminde) yapılmış (hükmedilmiş) bir işi yerine getirmek için (sizi onlarla karşı karşıya getirdi) ki, helâk olan apaçık bir delîl ile(daha...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz, o vakit vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da öte yamacında idiler. Kervan ise sizden daha aşağıda idi. Eğer bir yerde buluşmak üzere sözleşseydiniz; muhakkak ki vaktini ta'yinde ihtilafa düşerdiniz. Fakat Allah, işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için yaptı. Ta ki helak olan; apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da apaçık bir delilden dolayı yaşasın. Ve muhakkak ki Allah; Semi'dir, Alim'dir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit ki, siz yakın vadide idiniz, onlar ise uzak vadide idiler. Kervan ise sizden aşağıda idi. Eğer birbirinizle vâdeleşe idiniz, elbette vâde mahallinde ihtilâfa düşerdiniz. Velâkin Allah Teâlâ yapılmış olan bir emri yerine getirmek için (böyle yaptı) tâ ki, helâk olan kimse, apaçık bir delilden helâk olsun ve diri kalan da âşikâr bir delilden diri kalmış olsun ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ kemaliyle işiticidir, tamamiyle bilicidir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar da uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı) . Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit siz vadinin yakın tarafındaydınız, onlar da uzak tarafındaydılar. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Eğer böyle bir buluşma için sözleşmiş olsaydınız, anlaşmazlığa düşerdiniz. Fakat Allah, olacak bir işi yerine getirmek için sizi oraya sevk etti ki, helâk olan açık bir delille helâk olsun, sağ kalan da açık bir delille hayatta kalsın. Muhakkak ki Allah herşeyi işitir, herşeyi bilir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu. Ta ki, ölen beyyine üzerine ölsün, yaşayan da beyyine üzerine yaşasın. Allah elbette ki çok iyi işitir, çok iyi bilir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman
2.
yurîke-hum allâhu
: Allah sana onları gösteriyor
3.
fî menâmi-ke
: senin uykunda
4.
kalîlen
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
Allah, sana uykuda onları az olarak gösteriyordu. Ve şâyet sana onları çok gösterseydi mutlaka tedirgin olurdunuz ve elbette emir hakkında nizaya (anlaşmazlığa) düşerdiniz. Ve fakat Allah, sizi (salim kıldı, selâmete çıkardı). Muhakkak ki Allah, göğüslerde olanı bilendir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
Hani Allah, rüyanda sana onların az olduğunu göstermişti; çok gösterseydi ürker, gevşerdiniz ve iş hususunda da çekişe kalkışırdınız. Fakat Allah sizi bundan kurtardı ve şüphe yok ki o, gönüllerdekini bilir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
Allâh uykunda onları sana az gösteriyor(du). . . Eğer sana onları çok gösterseydi, elbette korkuya kapılırdınız ve iş hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz. . . Ne var ki Allâh (sizi) selâmete çıkardı. . . Muhakkak ki O, sadırların ("DÜNYAN"ın) zâtı (varlığınızın El ESMÂ'sıyla hakikati) olarak Aliym'dir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
Hani Allah onları sana rüyanda az gösteriyordu. Eğer onları kalabalık gösterseydi moraliniz bozulur, bu konuda aranızda tartışmaya düşerdiniz. Fakat Allah, sizi bu tehlikeden korudu. Hiç şüphesiz O, kalplerin özünü bilir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
O zaman, Allah sana uykunda (gözüne) onları az gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette korkardınız ve bu iş (savaş) husûsunda gerçekten ihtilâfa düşerdiniz; fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Muhakkak ki O, sînelerin içinde olanı hakkıyla bilendir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
O vakit ki, Allah Teâlâ onları sana rüyânda az gösteriyordu. Ve eğer onları sana çok göstermiş olsaydı elbette korkacak idiniz ve cihad işinde ihtilafa düşerdiniz. Velâkin Allah Teâlâ selâmete erdirdi. Şüphe yok ki o, göğüslerin içinde olanı bihakkın bilicidir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
O vakit Allah sana müşrik askerlerini rüyanda az göstermişti. Eğer onları çok gösterseydi paniğe kapılır, emir ve kumanda konusunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah sizi bundan kurtardı. Çünkü O bütün sinelerin gizlediklerini pek iyi bilir....
Ənfal Suresi, 43. Ayet:
O vakit Allah sana onları rüyanda az göstermişti. Çok gösterseydi korkar ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşerdiniz. Fakat Allah sizi esenliğe çıkardı. Çünkü O gönüllerde saklı olanı bilir....
Hicr Suresi, 87. Ayet:
Ve gerçek şu ki, Biz sana sık sık tekrarlanan (ayetlerden oluşan) yedili (bir sure) bahşettik ve (böylece senin önüne) yüce Kur'an'ı (açıp
serdi
k):...
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
1.
vadrıb
: ve örnek ver
2.
lehum
: onlara
3.
meselel hayâtid dunyâ
: dünya hayatı misalini, durumunu
4.
ke mâin
:...
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Onlara dünya hayatını örnek ver ki; o, semadan indirdiğimiz su gibidir. Yeryüzünün nebatları (bitkileri), onunla karıştı (yeşerdi, büyüdü). Sonra da kuruyup, ufalandı ki rüzgâr, onu savurur. Ve Allah, herşeye muktedir olandır (gücü yetendir)....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru e
serdi
. Biz herşeyi biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da fırtınayı boyun eğdirdik. . . Onun (Süleyman'ın) hükmüyle, içinde bereketler oluşturduğumuz bölgeye doğru e
serdi
! Biz, her şeyde bilen biziz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a şiddetle esen rüzgârı baş eğdirdik; onun emriyle, mübarek kıldığımız yere akıp e
serdi
ve biz her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru e
serdi
. Biz herşeyi biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetli esen rüzgarı müsahhar kıldık. Rüzgar, onun emri ile mübarek kıldığımız yere doğru e
serdi
. Ve Biz, her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetli esen rüzgârı musahhar kıldık. Rüzgâr onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru e
serdi
. Biz her şeyi bilenleriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Şiddetle esen rüzgarları da Süleyman’ın hizmetine sunmuştuk. Rüzgar onun emriyle, bereketlendirdiğimiz yere doğru e
serdi
. Biz her şeyi biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman’a da şiddetli rüzgârı âmade kıldık. Rüzgâr, onun emriyle kutlu beldeye doğru e
serdi
. Çünkü her şeyin gerçek mahiyetini Biz biliriz....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Süleyman'a da şiddetli rüzgârı boyun eğdirdik ki, onun emriyle, bereketli kıldığımız topraklara doğru e
serdi
. Çünkü Biz herşeyi hakkıyla biliriz....
Həcc Suresi, 63. Ayet:
Allah'ın semadan su indirdiğini ve böylece yeryüzünün yeşerdiğini görmedin mi? Muhakkak ki Allah, Lâtif'tir (lütûf sahibidir), Habîr'dir (herşeyden haberdardır)....
Həcc Suresi, 63. Ayet:
ALLAH'ın gökten bir su indirdiğini ve yeryüzünün yeşerdiğini görmez misin? ALLAH Şefkatlidir, Haberdardır....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”...
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine, kavminin inkarcı ileri gelenleri şöyle dediler: «Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.»...
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Kavminin ileri gelen kâfirleri ise 'Bu da sizin gibi bir beşerdir,' dediler. 'Ancak size karşı üstünlük taslıyor. Allah dileseydi pekalâ bir melek indirebilirdi. Biz gelip geçmiş atalarımız içinde böyle birisini işitmedik....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Kavminin ileri gelenlerinden, dünya hayatında nimetler içinde yüzdürdüğümüz halde âhirete kavuşmayı yalanlayan kâfirler dediler ki: 'Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yer, içtiğinizden içer....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Hâlbuki (sen), bundan önce ne bir kitab okumuş, ne de sağ elinle onu yazmış değildin. Öyle olsaydı elbette bâtıla dalanlar şübheye düşerdi....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Bundan önce sen ne bir kitap okumuş, ne de eline kalem almıştın. Öyle olsaydı, âyetlerimizi çürütmek isteyenler elbette şüpheye düşerdi....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
Allah'ın göklerdeki ve yerdeki her şeyi emrinize verdiğini, nimetlerini açıkça veya gizlice önünüze alabildiğine
serdi
ğini görmez misiniz? Yine de insanlar arasında öylesi var ki, (Allah hakkında) hiçbir bilgisi, bir rehberi ve aydınlatıcı bir vahiy olmadan O'nunla ilgili tartışmalara girer;...
Səba Suresi, 11. Ayet:
Enimel sâbigâtin ve kaddir fîs
serdi
va’melû sâlihâ(sâlihan), innî bimâ tamelûne basîr(basîrun)....
Səba Suresi, 11. Ayet:
1.
eni'mel (en i'mel)
: yapman, yap
2.
sâbigâtin
: bedeni örten uzun, geniş zırh
3.
ve kaddir
: ve takdir et, dizayn et
4.
fî e...
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr Onun emriyle tatlı tatlı istediği yana e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece rüzgarı onun kullanımına / boyunduruğuna verdik. Onun buyruğuyla dilediği yöne yumuşakça e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Rüzgarı ona boyun eğdirmiştik. Emri ile dilediği yere yumuşak bir şekilde e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle istediği yere tatlı tatlı e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz, rüzgârı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun istediği yere tatlı tatlı e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Böylece biz, rüzgârı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça e
serdi
....
Sad Suresi, 36. Ayet:
Biz de rüzgârı ona boyun eğdirdik ki, onun emriyle istediği yöne doğru tatlı tatlı e
serdi
....
Fussilət Suresi, 49. Ayet:
İnsan, iyilik istemekten bıkmaz. Ancak kendisine bir kötülük dokunduğunda umutsuzdur, kötüm
serdi
r....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
1.
va'lemû
: ve bilin
2.
enne
: olduğunu
3.
fî-kum
: sizin içinizde
4.
resûlu allâhi
: Allah'ın Resûlü
<...
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Ve aranızda Allah'ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
İyi anlayın ki, Rasûlullâh içinizdedir! Eğer (O) çoğu işte size uysa, elbette sıkıntıya düşerdiniz! Ne var ki Allâh size imanı (hakikatinizi hissetmeyi) sevdirdi, onu anlayışınızda güzel gösterdi ve küfrü (gerçeği ret), fusuku (bilinci körleten imanın dışına taşan fiilleri) ve isyanı (nefsanî hırsları) size sevimsiz gösterdi. . . İşte bunlar olgunluğa erenlerin ta kendileridir!...
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Bilin ki, içinizde ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Allah’ın Rasulü, onun sünneti vardır. Şâyet o, idare, savunma ve dünyevî işlerin birçoğunun planlamasında size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş, akıllarınızda, kalplerinizde onu süsleyip güzelleştirmiştir. Küfre, hak dinin, doğru ve mantıklı düşünmenin dışına çıkmaya, fâsıklığa, bozgunculuğa, Allah’ın emirlerine isyana karşı da sizde tiksinti uyandırmıştır. ...
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Ve bilin ki Allah'ın elçisi içinizdedir. Eğer o birçok işte size uysaydı muhakkak sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsledi ve inkarı, fıskı ve isyanı size çirkin gösterdi. İşte onlar doğru yolda olanlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Ve bilin ki Allah'ın Resûlü içinizdedir. Eğer o, size birçok işlerde uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip çekici kıldı ve size inkârı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
(Ey müminler), biliniz ki, aranızda Allah’ın Peygamberi var. Eğer O, birçok işlerde size uysaydı, muhakkak darlığa düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi; ve onu kalblerinizde güzelleştirdi. Küfrü, nifakı ve isyanı ise, size iğrenç kıldı. İşte bu vasıfta olanlar, hidayete erenlerdir....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Bilin ki, icinizde Allah'in peygamberi bulunmaktadir. Eger o, bir cok islerde size uymus olsaydi suphesiz kotu duruma du
serdi
niz; ama Allah size imani sevdirmis, onu gonullerinize guzel gostermis; inkarciligi, yoldan cikmayi ve bas kaldirmayi size igrenc gostermistir. iste boyle olanlar, Allah katindan bir lutuf ve nimet sayesinde dogru yolda bulunanlardir. Allah bilendir, Hakim'dir....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunuyor. Eğer O, birçok işlerde size uymuş olsaydı, elbette sıkıntıya uğrar, kötü duruma düşerdiniz. Ne var ki, Allah, imânı size çok sevdirdi de onu kalbinizde süsleyip çekici kıldı. (Buna karşılık) küfrü, dinî ve ahlâkî sınırları aşmayı, baş kaldırıp itaatsizlikte bulunmayı size çirkin ve tiksindirici göstermiştir. İşte bu ölçüde olanlar, Allah'tan geniş lütuf, bol ihsan ve bir nîmet olarak doğru yolda bilerek yürüyenlerdir. Allah, bilendir ve hik...
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer o, bir çok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz; ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarcılığı, yoldan çıkmayı ve baş kaldırmayı size iğrenç göstermiştir. İşte böyle olanlar, Allah katından bir lütuf ve nimet sayesinde doğru yolda bulunanlardır. Allah bilendir, Hakim'dir....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Bilesiniz ki ALLAH'ın elçisi aranızdadır. İşlerin çoğunda sizlere uysaydı sıkıntıya düşerdiniz. Fakat, ALLAH inancı size sevdirdi ve onu gönüllerinizde süsledi; inkarı, kötülüğü ve isyanı ise size çirkin gösterdi. İşte doğruyu izleyenler bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize zinet yapmıştır. Küfrü, fasıklığı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Bilin ki, Allah'ın elçisi içinizdedir. Şayet birçok işte size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu sizin kalplerinizde süsledi ve size küfrü, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Ve bilin ki Tanrı'nın Resulü içinizdedir. Eğer o size birçok buyrukta uysaydı elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Tanrı size inancı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip çekici kıldı ve size küfrü, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Hem bilin ki, şübhesiz aranızda Allah’ın Resûlü vardır. Eğer (o), birçok işte size uyacak olsaydı, gerçekten sıkıntıya düşerdiniz; fakat Allah, size îmânı sevdirmiş ve onu kalblerinizde süslemiştir. Küfrü, fıskı ve isyânı ise size (kalblerinize) çirkin göstermiştir. İşte onlar, gerçekten doğru yolda olanlardır!...
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Hem bilin ki; içinizde Allah'ın peygamberi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uymuş olsaydı; şüphesiz ki sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah; size imanı sevdirmiş ve onu kalblerinize ziynet yapmış; küfrü, fasıklığı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. Rüşdünü bulanlar, işte onlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Biliniz ki Resulullah aranızdadır. Şayet o birçok işlerde size uysaydı, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. Küfrü, fıskı ve isyanı da çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Aranızda Allah’ın resûlünün bulunduğunu bilin. Bir çok işte size itaat etseydi, kötü durumlara düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve kalblerinizi onunla süslemiştir. Size küfrü, fasıklığı ve isyanı kötü göstermiştir. İşte, böyle olanlar, doğru yolda olanlar onlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Bilin ki, Allâh'ın Elçisi içinizdedir. Şâyet o, birçok işte size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allâh size imanı sevdirdi ve onu sizin kalblerinizde süsledi ve size küfrü, fıskı ve isyânı çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Ve bilin ki Allah'ın Rasulü içinizdedir. Eğer o, size birçok işlerde uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah, size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip çekici kıldı ve size küfrü, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Şunu da bilin ki, aranızda Allah'ın Resulü vardır. Eğer işlerin birçoğunda o size uysaydı sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi; inkârı, günahı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Bilin ki, Allah'ın resulü içinizdedir. Eğer o çoğu işte size uysaydı, gerçekten zorlukla karşılaşır, sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah, imanı size sevdirmiş ve onu gönüllerinizde süslemiştir. Ve size küfrü, öz söz bozukluğunu, isyanı çirkin göstermiştir. Rüşte ermiş olanlar işte bunlardır;...
Hucurat Suresi, 8. Ayet:
(7-8) Bilin ki, icinizde Allah'in peygamberi bulunmaktadir. Eger o, bir cok islerde size uymus olsaydi suphesiz kotu duruma du
serdi
niz; ama Allah size imani sevdirmis, onu gonullerinize guzel gostermis; inkarciligi, yoldan cikmayi ve bas kaldirmayi size igrenc gostermistir. iste boyle olanlar, Allah katindan bir lutuf ve nimet sayesinde dogru yolda bulunanlardir. Allah bilendir, Hakim'dir....
Hucurat Suresi, 8. Ayet:
(7-8) Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunuyor. Eğer O, birçok işlerde size uymuş olsaydı, elbette sıkıntıya uğrar, kötü duruma düşerdiniz. Ne var ki, Allah, imânı size çok sevdirdi de onu kalbinizde süsleyip çekici kıldı. (Buna karşılık) küfrü, dinî ve ahlâkî sınırları aşmayı, baş kaldırıp itaatsizlikte bulunmayı size çirkin ve tiksindirici göstermiştir. İşte bu ölçüde olanlar, Allah'tan geniş lütuf, bol ihsan ve bir nîmet olarak doğru yolda bilerek yürüyenlerdir. Allah, bilendir ve hik...
Hucurat Suresi, 8. Ayet:
(7-8) Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer o, bir çok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz; ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarcılığı, yoldan çıkmayı ve baş kaldırmayı size iğrenç göstermiştir. İşte böyle olanlar, Allah katından bir lütuf ve nimet sayesinde doğru yolda bulunanlardır. Allah bilendir, Hakim'dir....
Nəcm Suresi, 1. Ayet:
Düşün yücelerden inen (Allah'ın mesajının) gözler önüne
serdi
ğini!...
Qəmər Suresi, 29. Ayet:
Ama onlar bir arkadaşlarını çağırdılar. O da kılıcını çekerek hayvanı cansız yere
serdi
....
Rəhman Suresi, 10. Ayet:
Yeryüzünü mahlukat için
serdi
,...
Rəhman Suresi, 10. Ayet:
Allah, yeryüzünü canlıların ayakları altına
serdi
....
Haqqə Suresi, 44. Ayet:
(44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 45. Ayet:
(44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
le kata'nâ
: mutlaka ke
serdi
k
3.
minhu
: ondan
4.
el vetîne
: can damarı
...
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra mutlaka onun can damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra da onun şah damarını mutlaka ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra, elbette O'nun şah damarını (aort) ke
serdi
k!...
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra da hiç şüphesiz onun can damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra onun can damarını elbette ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra da muhakkak O’nun kalb damarlarını ke
serdi
k, (boynunu vururduk)....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra, ondan vahyi ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra onun can damarını elbette ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra elbette onun can damarını ke
serdi
k!...
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
ve şah damarını ke
serdi
k;...
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra onun şah damarını elbette ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
(44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra onun can damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra onun can damarını elbette ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra da can damarını ke
serdi
k....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra ondan can damarını mutlaka ke
serdi
k....
Müddəssir Suresi, 11. Ayet:
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne)
serdi
kçe
serdi
ğim o kimseyi bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 11. Ayet:
(11-14) Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne
serdi
ğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 12. Ayet:
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne)
serdi
kçe
serdi
ğim o kimseyi bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 12. Ayet:
(11-14) Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne
serdi
ğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 13. Ayet:
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne)
serdi
kçe
serdi
ğim o kimseyi bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 13. Ayet:
(11-14) Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne
serdi
ğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 14. Ayet:
Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne
serdi
m....
Müddəssir Suresi, 14. Ayet:
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne)
serdi
kçe
serdi
ğim o kimseyi bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 14. Ayet:
Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne
serdi
m....
Müddəssir Suresi, 14. Ayet:
(11-14) Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne
serdi
ğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak!...
Müddəssir Suresi, 14. Ayet:
Ve önüne sayısız imkan ve fırsatları döşeyip
serdi
m....
Müddəssir Suresi, 14. Ayet:
Herşeyi önüne
serdi
m....
İnşiqaq Suresi, 17. Ayet:
Ve geceyi, onun (safha safha) gözler önüne
serdi
klerini,...
Tariq Suresi, 12. Ayet:
Bitkinin yeşerdiği yere andolsun ki....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
(33-38) "Ve elçinin toplumundan, küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağın...
Möminun Suresi, 34. Ayet:
(33-38) "Ve elçinin toplumundan, küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağın...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
(33-38) "Ve elçinin toplumundan, küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağın...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
(33-38) "Ve elçinin toplumundan, küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağın...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
(33-38) "Ve elçinin toplumundan, küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağın...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
(33-38) "Ve elçinin toplumundan, küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağın...
Haqqə Suresi, 44. Ayet:
(44-47) Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O'ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O'ndan can damarını kesinlikle ke
serdi
k. Artık sizden hiç biriniz O'na siper de olamazdınız. ...
Haqqə Suresi, 45. Ayet:
(44-47) Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O'ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O'ndan can damarını kesinlikle ke
serdi
k. Artık sizden hiç biriniz O'na siper de olamazdınız. ...
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
(44-47) Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O'ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O'ndan can damarını kesinlikle ke
serdi
k. Artık sizden hiç biriniz O'na siper de olamazdınız. ...
Haqqə Suresi, 47. Ayet:
(44-47) Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O'ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O'ndan can damarını kesinlikle ke
serdi
k. Artık sizden hiç biriniz O'na siper de olamazdınız. ...
Rum Suresi, 37. Ayet:
Onlar, şüphesiz Allah'ın dilediği kimseye rızkı
serdi
ğini ve ölçülendirdiğini de mi görmediler? Şüphesiz bunda iman edecek bir toplum için alâmetler/ göstergeler vardır. ...
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
(7,8) "Ve şüphesiz içinizde Allah'ın Elçisi'nin varlığını bilin. Şâyet o, birçok işlerde size uysaydı, kesinlikle sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, Kendisinin bir lütuf ve nimeti olarak, size imanı sevdirdi ve onu kalplerinize zînet yaptı. Küfrü; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeyi, hak yoldan çıkmayı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte bunlar, rüşde/akıl erginliğine sahip kimselerin ta kendileridir. Ve Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır, en çok sağlam yapandır. ...
Hucurat Suresi, 8. Ayet:
(7,8) "Ve şüphesiz içinizde Allah'ın Elçisi'nin varlığını bilin. Şâyet o, birçok işlerde size uysaydı, kesinlikle sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, Kendisinin bir lütuf ve nimeti olarak, size imanı sevdirdi ve onu kalplerinize zînet yaptı. Küfrü; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeyi, hak yoldan çıkmayı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte bunlar, rüşde/akıl erginliğine sahip kimselerin ta kendileridir. Ve Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır, en çok sağlam yapandır. ...
Zariyat Suresi, 8. Ayet:
ki, həqiqətən (siz Məkkə əhlinin Peyğəmbər və onun Qur’anı barəsində) sözləriniz müxtəlif və fərqlidir. (Peyğəmbər və Qur’an barəsində «o sehrbaz və bu sehrdir; o kahin, bu isə cin və şeytanın sözləridir; o şair, bu isə şerdir; o öyrədilmiş, bu isə keçmişlərin əfsanələridir» deyirsiniz.)...