Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman gətirənlər! Allah
sizi,
(ehramda ikən) əlləriniz və mizraqlarınızla ovlaya biləcəyiniz bir ovu (qadağan etmək) ilə imtahan edəcəkdir ki, tənhalıqda Ondan qorxanları bilib ayırd etsin. Bundan sonra kim həddi aşarsa, onun üçün şiddətli bir əzab vardır!...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman gətirənlər!
Sizi,
həyat verən şeylərə çağırdığı zaman Allahın və Peyğəmbərin dəvətini qəbul edin! Bilin ki, Allah insanla onun qəlbi arasına girər. Həqiqətən, siz Onun hüzurunda toplanacaqsınız. (İnsanlara həyat verən şeylər Allahın və Onun rəsulunun əmr və qadağalarına itaət etməkdir. Ayədə keçən “Allah insanla onun qəlbi arasına girər” ifadəsi Allahın insanları qabiliyyətlərinə görə istədiyi tərəfə meyil etdirdiyi mənasına gəlir.)...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
(Ey möminlər!) Kitab əhlindən bir çoxu həqiqət onlara bəlli olduqdan sonra belə, təbiətlərindəki həsəd (paxıllıq) üzündən
sizi,
iman gətirmiş olduğunuz halda, yenidən küfrə sövq etmək istərlər. Allahın əmri gəlincəyə qədər (hələlik) həmin şəxsləri əfv edin və onları qınamayın (onlardan üz çevirməyin). Şübhəsiz ki, Allah hər şeyə qadirdir!...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya və axirət (işləri) barəsində. (Ya Rəsulum!) Səndən yetimlər haqqında sual edənlərə söylə: “Onlar üçün (onların malını qorumaq və güzəranlarını) yaxşılaşdırmaq xeyirlidir (nəcib əməldir). Əgər onlarla birlikdə yaşayırsınızsa, onlar sizin qardaşlarınızdır”. Allah islah (yaxşılıq) edənləri də, fəsad salanları da tanıyır. Əgər Allah istəsəydi,
sizi,
əlbəttə, əziyyətə salardı. Həqiqətən, Allah yenilməz qüvvət, hikmət sahibidir!...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman gətirənlər! Peyğəmbər
sizi,
sizləri dirildəcək bir şeyə (imana, haqqa) dəvət etdiyi zaman Allahın və Onun Peyğəmbərinin dəvətini qəbul edin. Bilin ki, Allah insanla onun qəlbi arasına girər (insanın bütün varlığına hakim olar; Allah ürəklərdən keçən hər şeyi bilir, bütün ürəklərin ixtiyarı da Onun əlindədir) və siz axırda Onun hüzuruna cəm ediləcəksiniz!...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın!
Sizi,
kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayarak, azabın en kötüsüne uğratan Firavun 'un adamlarından kurtarmıştık. Bunda, sizin için Rabb'inizden büyük bir sınav vardı....
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
Sizi,
rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka ilah yoktur. Mutlak Üstün Olandır, En Doğru Hüküm Veren'dir....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, Mü'minleri bırakıp da Kafirleri evliya edinmesinler. Kafirleri evliya edinenin, Allah'la bir bağı kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başka. Allah,
sizi,
kendisine karşı gelmekten sakındırır. Dönüşünüz yalnızca Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman edenler! Kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız,
sizi,
imanınızdan sonra tekrar Kafir yaparlar....
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer Kafirlere uyarsanız,
sizi,
topuklarınız üzerinde gerisin geriye döndürürler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar!
Sizi,
tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve o ikisinden birçok erkek ve kadını üreten Rabb'inize karşı takvalı olun. Birbirinizden yararlanasınız diye akrabalık bağını kuran Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz, Allah, sizi gözetmektedir....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah, size açıklamak;
sizi,
sizden öncekilerin yasalarına iletmek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara; Rabb'lerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beyt-i Haram'a gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz.
Sizi,
Mescid-i Haram'dan alıkoymalarından dolayı bir halka olan kızgınlığınız, aşırı gitmenize neden olmasın. Günah ve düşmanlık üzerinde değil, iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Gerçekten bu, Ben'im dosdoğru yolumdur. Ona uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar
sizi,
O'nun yolundan uzaklaştırır. O, size bunları öğütledi, umulur ki takvalı olursunuz....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi,
yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle denemek için bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan, O'dur. Kuşkusuz Rabb'in, cezası pek çabuk olandır. Ve gerçekten O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Allah katında, yeryüzündeki canlıların en değer
sizi,
aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler!
Sizi,
size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve Resul'üne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbinin arasına girer. Kuşkusuz hepiniz O'na dönüp toplanacaksınız....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren,
sizi,
suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir ecele kadar sizi erteleyen Allah hakkında mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık bir sultan getirin!"...
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Sizi,
Allah yarattı, sonra da sizi vefat ettirecek. Sizden kiminiz de bilir bir haldeyken, hiçbir şey bilmeyen ihtiyar bir bunak oluncaya dek yaşatılır. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
İsra Suresi, 6. Ayet:
Sonra
sizi,
onlara karşı tekrar üstün kıldık. Size mallarla ve evlatlarla yardım ettik. Ve sayınızı çokça artırdık....
Taha Suresi, 80. Ayet:
Ey İsrailoğulları!
Sizi,
düşmanınızdan kurtarmış ve Tur'un sağ yanında sizden söz almıştık. Ve size menn ve bıldırcın bağışlamıştık....
Ənbiya Suresi, 80. Ayet:
Ona;
sizi,
sizin şiddetinizden koruyacak elbise yapma sanatını öğrettik. Öyleyse şükredenler misiniz?...
Əhzab Suresi, 27. Ayet:
Sizi,
onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve hiç ayak basmadığınız yerlere mirasçı yaptı. Allah, Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi,
Bize yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. İnananlar ve salihatı yapanlar, işte onlara yaptıklarına karşılık kat kat ödül vardır. Ve onlar, yüksek makamlarda güven içindedirler....
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Sizi yaşatan sonra öldüren Allah'tır. Sonra
sizi,
gerçekleşeceği kesin olan Kıyamet Günü bir araya toplayacaktır." Ancak insanların çoğu bu gerçeği kavramıyorlar....
Casiyə Suresi, 35. Ayet:
İşte bu, Allah'ın ayetlerini alay konusu etmeniz nedeniyledir.
Sizi,
dünya hayatı aldattı. Artık bugün onlar, Cehennem'den çıkarılmazlar. Ve onlardan özür de kabul edilmez....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
Sizi,
Mekke'nin merkezinde onlara galip kıldıktan sonra, onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan çeken O'dur. Allah, yaptıklarınızı görendir....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah;
sizi,
din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmaktan, onlara karşı hak neyse onu yapmaktan alıkoymaz. Kuşkusuz ki Allah, haktan ve haklıdan yana olanları sever....
Səff Suresi, 12. Ayet:
Sizin suçlarınızı bağışlar ve sizi içinden nehirler akan Cennetlere koyar. Ve
sizi,
Adn Cennetlerinde, hoş meskenlere yerleştirir. İşte bu, büyük kurtuluştur....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız,
sizi,
Allah'ın öğütlerini dinlemekten alıkoymasın. Kimler bunu yaparsa, bilsinler ki asıl kaybedenler onlardır....
Mülk Suresi, 24. Ayet:
De ki: "
Sizi,
yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur. Ve O'na toplanıp götürüleceksiniz."...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Hem
sizi,
hem de sizden önceki insanları yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her türlü zarardan korunmayı ümid edebilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
1.
yâ benî isrâîle
: ey İsrailoğulları
2.
uzkurû
: zikredin, anın, hatırlayın
3.
ni'metiye
: ni'metimi
4.
elletî
:...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın ki,
sizi,
Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Aslında o size reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani
sizi,
size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Başınıza gelen bu durumda sizin için Rabbinizin büyük bir imtihanı vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi,
dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın ki,
sizi,
Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Aslında o size reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani
sizi,
işkencelerin en kötüsünü tattıran, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu Rabbinizin büyük bir imtihanı idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi,
en dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı anın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlarken, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Sonra
sizi,
bunun (buzağıyı ilâh edinmenin) ardından affettik. Umulur ki böylece siz şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra
sizi,
şükredersiniz diye affetmiştik....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
"Yâ Musa, biz Allâh'ı dışarıda, açıkta görmedikçe iman etmeyiz" demiştiniz de; bunun üzerine yıldırım (varlığınızı yok eden hakikat bilgisi) çarpmıştı
sizi,
siz bakıp dururken!...
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra, ölümü (yokluğunuzu - gerçekte yegâne var olanın Vahid-ül Kahhar olduğu gerçeğini) tatmanızın akabinde, yeni bir anlayışla hayata başlatmıştık
sizi,
belki bunu değerlendirirsiniz diye....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra
sizi,
ölümünüzün arkasından şükredersiniz diye diriltmiştik....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü
sizi,
imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü
sizi,
imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size) emredinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin cogu, hak kendilerine apacik belli olduktan sonra, iclerindeki cekememezlikten oturu,
sizi,
inandiktan sonra kufre dondurmeyi isterler. Allah'in emri gelene kadar onlari affedin, gecin. Allah muhakkak her seya Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü,
sizi,
inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gelene kadar onları affedin, geçin. Allah muhakkak her şeye Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehlikitap'tan birçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden
sizi,
imanınızdan sonra kâfirler haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi. Hem de gerçek kendilerine ayan-beyan olduktan sonra... Allah, buyruğunu getirinceye değin affedin, hoşgörün. Allah, her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
: zikredin, hatırlayın
4.
ni'metiye
: ni'metim
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece bütün insanlara tanıklık etmeniz, Peygamberin de size tanık olması için
sizi,
doğru yolun tam ortasında giden bir ümmet yapmışızdır. Zâten evvelce yöneldiğin Kâ'be'yi kıble yapışımızdan maksat da ancak Peygambere uyacak olanları, iki topuğu üstünde gerisin geriye döneceklerden ayırt etmektir. Bu, elbette Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkalarına ağır gelecek. Allah, imanınızı zayi etmez. Şüphe yok ki Allah, insanları esirgeyicidir, rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece
sizi,
insanların üzerine şahit olmanız ve peygamberin de sizin üzerinize şahit olması için orta bir ümmet kıldık. Senin daha önce yönelmekte olduğun kıbleyi, insanlardan kimin peygambere uyduğunu ve kimin de ökçelerinin üzerine geriye döndüğünü ortaya çıkarmak amacıyla belirlemiştik. Şüphesiz bu sadece Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimselerden başkasına ağır gelir. Allah elbette sizin imanınızı [27] boşa çıkarmayacaktır. Şüphesiz Allah insanlara çok acıyan ve çok rahmet edendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz
sizi,
insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böyle
sizi,
bütün insanlar üzerine adalet örneği, hak şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun diye, doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir toplum yaptık. Sana önceden durduğun Ka'be'yi kıble yapmamız da yalnız peygamberlerin izinde gidecekleri iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayırt etmemiz içindir. Elbette o, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerden başkasına mutlaka ağır gelecekti. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Allah insanlara karşı çok şefkatli ve ...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz
sizi,
insanlara şahid olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinize şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun yönü [Kabe'yi] kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden (yenkalibu) ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu) Tanrı'nın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Tanrı inancınızı boşa çıkaracak değildir. Kuşkusuz Tanrı insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece
sizi,
bütün insanlara karşı şâhitler olmanız için tam ortada vasat bir ümmet kıldık. Peygamber de size şâhit olsun. Biz senin arzulayıp da üstünde durduğun Kâbe'yi; Peygamber'e uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye kıble yaptık. Doğrusu bu, Allah'ın hidayet edip yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı aslâ zâyi edecek değildir. Şüphesiz ki Allah insanlara şefkatlidir ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz
sizi,
insanlara şahid (ve örnek) olmanız için vasat bir ümmet kıldık; peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Kâ'be'yi) kıble yapmamız, peygambere uyanları, iki topuğu üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ulaştırdıklarının dışında kalanlar için büyük (bir yük) tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böyle! Biz
sizi,
insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Üzerinizdeki nimetimizi tamamlamak için, kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, içinizi dışınızı temizleyip
sizi,
vicdanınızı arındıran, size okuma yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini öğreten, size akılla ve düşünerek bilemeyeceğiniz şeyleri gösteren, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir rasül, bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Sizi,
korkacağınız bir şeyle, açlıkla, malınızı, canlarınızı (canınız gibi sevdiklerinizi), çalışmalarınızın mahsulü olan şeyleri eksiltmekle sınarız. Bu olaylara karşı sabredenleri (tepki koymayıp olayın nasıl sonuçlanacağını bekleyenleri) müjdele!...
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Mutlaka, imanınızdaki sadakati ölçmek için
sizi,
korku, açlık, kıtlık ile; sahip olduğunuz malları telef ederek, can kaybına, sakatlığa maruz bırakarak, mahsulünüzü âfete uğratarak imtihan ederiz. Sabrederek mücadeleye devam edenlere, dünyada yardım, zafer ve devlet, âhirette cennet müjdesini ver....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki
sizi,
biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceğiz, sabredenlere müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Sizi,
biraz korku, açlık, mallardan, canlardan, ürünlerden yana eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından - müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten - o hoşunuza gitse de - çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise
sizi,
izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı muaheze etmez (sorumlu tutmaz). fakat, kalplerinizin kazandığı şeylerden (negatif derecelerden, şerlerden, günahlardan) sizi muaheze eder (sorumlu tutar). Ve Allah, Gafûr'dur, Halîm'dir....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah, sizi yeminlerinizdeki yanılmadan dolayı sorumlu tutmaz. Fakat
sizi,
kalblerinizin irtikâp ettiği yeminlerle sorumlu tutar da muahaze eder. Allah, yanılarak yemin edenleri bağışlayıcıdır, halîmdir (azâba hak kazananların azâbını geciktirmekle rızıklarını vericidir.)...
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah
sizi,
bilmeyerek rasgele yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz. Ama kalblerinizin kasdettiği yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allâh
sizi,
yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; fakat kalblerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allâh bağışlayandır, halimdir....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözler (lağv) 'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat sizi kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah
sizi,
dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak davranır....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut ordusunu harekete geçirip sefere çıkınca askerlerine şöyle dedi: "Allah
sizi,
bir ırmakla imtihan edecektir: İmdi onun suyundan içen benden sayılmayacak; Sadece avucuyla aldığı miktar muaf olmak üzere, Kim onun suyunu içmezse o da benden sayılacaktır." Derken onların pek azı hariç, varır varmaz ondan içtiler. Talut ile yanındaki müminler ırmağı geçince O vakit beri yanda kalanlar "Bugün bizim Câlut ve ordusuna karşı duracak takatimiz yoktur" dediler. Ölümden sonra diriltilip Allah’ın huzur...
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah
sizi,
onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter....
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
Sizi,
rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O'dur. Kendisinden başka tanrı olmayan, şan, şeref ve hikmet sahibi olan O'dur....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü’minler, şuurlu ve kâmil mü’minleri bırakıp da kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri, kamu görevlerini icraya yetkili kılmasınlar, candan dost, müttefik edinmesinler. Kimler böyle yaparsa Allah ile bütün velâyet-himaye bağlarını koparmış, Allah’ın rahmetinden, yardımından uzaklaşmış olurlar. Ancak onlar tarafından gelmesi muhtemel bir zarardan gerçekten korunmanız için yaptığınız dost...
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Müminler, müminleri bırakıp, kâfirleri velî edinmesinler! Kim böyle yaparsa, Allah ile ilişiğini kesmiş olur. Ancak onlar tarafından gelebilecek bir tehlike olursa başka! Allah
sizi,
Kendisine isyan etmekten sakındırır. Dönüş yalnız Allah’adır....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
O gün her nefs, hayırdan ne yaptıysa onu hazır olarak bulur (hayat filminde tüm yaptıklarını görür). Ve kötülükten ne yaptı ise, onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını temenni eder. Ve Allah
sizi,
kendisinden sakındırır (Takva sahibi olmanızı, ölmeden önce, ruhunuzu Allah'a ulaştırmanızı ister). Ve Allah kullarına karşı Raûf'tur....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Herkes, devamlı, bilinçli, amaçla örtüşen niyete dayalı, yaptığı iyilikleri de, bilinçli olarak işlediği kötülükleri de önünde hazır bulacağı bir günde, keşke kendisiyle işlediği kötülükler arasında uzak bir mesafe olsa diye arzu eder. Allah
sizi,
asıl kendisinin cezasından korunmanız için uyarıyor. Allah kullarına karşı çok merhametlidir....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Gün gelecek, her kişi gerek hayır olarak, gerek kötülük olarak ne işlemişse, hepsini önünde bulacak. Yaptığı kötülükten bucak bucak kaçmak isteyecek. Allah
sizi,
Zatına karşı gelmekten sakındırır. Doğrusu Allah kullarına karşı pek şefkatlidir....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Gün gelecek, her benlik, hayırdan işlediğini önünde bulacaktır. Kötülükten işlediğini de... İsteyecektir ki, önüne getirilenle kendisi arasında uzun bir mesafe olsun. Allah
sizi,
kendisinden sakınmaya çağırır. Allah, kullarına karşı Raûf'tur, çok şefkatlidir....
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlardan bir zümrenin, göstermelik hoşgörü taleplerini, şeriatinize aykırı isteklerini kabul eder, onlara boyun eğerseniz, iman ettikten sonra
sizi,
yeniden küfür bataklığına sürüklerler....
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey îmân edenler! Eğer kendilerine kitab verilenlerden bir fırkaya uyarsanız,(Allah’a olan) îmânınızdan sonra
sizi,
kâfirler olarak (küfre) geri döndürürler....
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz
sizi,
imanınızdan sonra kâfirler haline getirirler....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler; sizden başkalarını dost edinmeyin. Onlar;
sizi,
şaşırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Düşünürseniz size ayetlerimizi açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz
sizi,
üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler....
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey iman edenler! Şayet siz kâfirlere itaat ederseniz, onlar
sizi,
dininizden döndürürler. Siz de ziyana uğrayanlardan olursunuz....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Allah size sevdiğiniz (galibiyeti) gösterdikten sonra zaafa düştünüz. (Peygamber'in verdiği) emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah
sizi,
denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O anda boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye bakmıyordunuz bile. Peygamberse arkanızdan sizi çağırıp durmadaydı. Tanrı, elinizden çıkana hayıflanmayasınız, gelip çatan felâketlerden mahzun olmayasınız diye
sizi,
gam üstüne gam vererek cezalandırdı ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O zaman (siz harb sâhasından) uzaklaşıyor ve kimseye dönüp bakmıyordunuz, peygamber ise arkanızdan sizi çağırıyordu; böylece (Allah)
sizi,
keder üstüne kederle cezâlandırdı. Tâ ki ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülesiniz! Çünki Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah mü’minleri, sizin hâkim olduğunuz düzende yaşamaya terkedecek değildir. Sonunda murdarı temizden, kâfiri, fâsıkı, münafığı mü’minden ayıracaktır. Allah
sizi,
duyu ve bilgi alanı ötesine, gayb âlemine vâkıf kılacak da değildir. Fakat Rasullerinden sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri seçip onu gayba vâkıf eder, mü’mini, münafığı ayırt ettirir. Allah’a ve Rasullerine iman edin. İman eder, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışır, g...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah mü'minleri de şu bulunduğunuz hâl üzere bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah
sizi,
(Peygamberi vahiy yoluyla gaybden haberli kıldığı gibi) gaybden haberli kılacak da değildir; ama Allah peygamberlerinden dilediğini seçer (de ona gaybı bildirir). O halde siz Allah'a ve Peygamberine imân edin. Eğer inanır (ve Allah'tan korkup kötülüklerden) sakınırsanız, size büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah
sizi,
gaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah size beyan etmek (açıklamak) ve
sizi,
sizden öncekilerin kanununa ulaştırmak ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Ve Allah Alîm'dir (en iyi bilendir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah size (bilmediklerinizi) açıklamak ve
sizi,
sizden önceki (iyi) lerin yollarına iletmek ve sizin günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegâne hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah size (bilmediklerinizi) açıklamak ve
sizi,
sizden önceki (iyi) lerin yollarına iletmek ve sizin günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegâne hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allâh size (helâl ve harâm olanı) açıklamak ve
sizi,
sizden öncekilerin yasalarına iletmek ve günâhlarınızı bağışlamak istiyor. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah size açık-seçik bildirmek istiyor.
Sizi,
sizden öncekilerin yol ve yöntemlerinden haberdar ediyor. Size tövbe nasip ediyor. Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah'ın
sizi,
birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah'ın
sizi,
birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir....
Nisa Suresi, 87. Ayet:
Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur.
Sizi,
hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Ve Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?...
Nisa Suresi, 87. Ayet:
(O) Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur.
Sizi,
hakkında hiç şübhe olmayan kıyâmet gününde, elbette bir araya getirecektir. Peki Allah’dan daha doğru sözlü kim olabilir?...
Nisa Suresi, 87. Ayet:
Allâh -ki O'ndan başka tanrı yoktur-
sizi,
vukuunda asla şüphe olmayan kıyâmet (duruşma) gününde bir araya toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha
sizi,
haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a ...
Maidə Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: "İşittik ve itaat ettik" dediğinizde
sizi,
kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir....
Maidə Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: «İşittik ve itaat ettik» dediğinizde
sizi,
kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları'ndan misak almıştı. Ve onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allahû Teâla: “Eğer namazı mutlaka ikâme ederseniz, zekât verirseniz ve Resûllerim'e îmân edip onlara yardım ederseniz ve Allah'a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve
sizi,
mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah'a ulaştırmak ...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun
sizi,
içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.”...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve Allah İsrailoğullarından kuvvetli söz almıştı ve onlardan on iki emin adam göndermiştik ve Allah demişti ki: Ben, sizinleyim, namaz kılarsanız, zekât verirseniz, peygamberlerime inanır, onlara yardım edip ulularsanız ve Allah'a borç verircesine onun yolunda yoksulları doyurur, iyilik eder, para harcarsanız mutlaka kusurlarınızı örter ve mutlaka
sizi,
kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Fakat bundan sonra içinizden kâfir olan, şüphe yok ki doğru yoldan sapmıştır artık....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve
sizi,
zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki, Allah, İsrâiloğullarından misak (ahd ve söz ) almıştı. İçlerinden on iki nazır (kavimlerinin hallerini bildirecek kulağı delik kimseler) bulundurmuştuk. Allah onlara şöyle demişti: “- Muhakkak ben sizinle beraberim. And olsun ki, eğer namazı kılar, zekâtı verir, Peygamberlerime iman eder, kendilerine kuvvetle yardım eder, Allah yolunda güzel nafaka verirseniz mutlaka sizden, günahlarınızı örterim. Gerçekten
sizi,
(ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyarım. Artık bundan son...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve
sizi,
zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
And olsun ki, Allah İsrailoğullarından söz almıştı. Biz, onlardan oniki temsilci seçtik. Allah demişti ki: Muhakkak ki Ben, sizinleyim; namaz kılar, zekat verir, peygamberlerime inanır, onlara yardım ederseniz, Allah'a güzel bir borç verirseniz; andolsun ki sizin kötülüklerinizi örterim. Ve andolsun ki
sizi,
altlarından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden her kim de küfrederse; şüphesiz doğru yoldan sapmış olur....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da içlerinden on iki temsilci/başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben sizinle beraberim. Namazı kılarsanız, zekâtı verirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve
sizi,
altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasından sapmış olur."...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve (Ey Muhammed) sana ellerindeki kitapları tasdik edici (doğrulayıcı) ve onu koruyucu olarak bu Kitab'ı hakk ile indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana Hakk'tan gelenden ayrılıp da onların hevâlarına uyma. Sizden hepiniz için (tek) bir şeriat, ve açık bir yol belirlemiştik. Ve Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak bu
sizi,
verdikleri ile denemek içindir. O halde hayırlarda yarışın! Sizin hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman hakkında ayrılığa...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve sana da, önceki kitabı gerçekleyen ve ona, emin bir tanık olan kitabı, gerçek olarak indirdik. Artık aralarında, Allah'ın indirdiğine göre hüküm ver ve sana gelen gerçekten dönüp onların isteklerine uyma. Sizden her birerinize bir şeriat, bir yol tâyin ettik ve Allah dileseydi bir ümmet yapardı
sizi,
fakat size verdiği hükümler hususunda sizi sınamaktadır, siz de hayırlı işlerde yarışın artık ve hepinizin dönüp varacağı yer, Allah tapısıdır ve o, haklarında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size ha...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ey Rasûlüm, sana da bu hak kitabı (Kur’an’ı), kendinden önceki kitabları hem tasdikçi, hem onlar üzerine bir şâhid olarak indirdik. O halde sen, ehl-i kitab arasında Allah’ın sana gönderdiği hükümlerle hüküm ver; sana gelen bu hakdan ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme. Ey insanlar! Sizden her bir peygamber için, bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek şeriata bağlı bir ümmet yapardı. Fakat
sizi,
zamana göre size verdiği şeriat ölçüleri içinde imtihan edece...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da önünde bulunan kitapları doğrulayıcı ve onlara bir şahit olmak üzere bu hak kitabı indirdik; onun için sen de aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçekten ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme! Her biriniz için bir kanun ve bir yol tayin ettik. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat
sizi,
her birinize verdiği şeylerde imtihan edecek. O halde durmayın, hayırlı işlerde yarışın. Nihayet dönüşünüz hep Allah'adır. O zaman O, hakkında ayrılığa düştüğünüz...
Maidə Suresi, 88. Ayet:
O hâlde Allah’ın
sizi,
helâl (ve) temiz olarak rızıklandırdığı şeylerden yiyin ve siz kendisine inanan kimseler olduğunuz Allah’dan sakının!...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat, akid yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Artık onun kefâreti (cezası), ev halkınıza yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu yedirmeniz veya onları giydirmeniz ya da bir köle azad etmenizdir. Fakat kim bunları bulamazsa, o taktirde üç gün oruç tutsun.İşte bu, yeminlerinizi bozduğunuz zaman onların (yeminlerinizin) kefâretidir. Ve yeminlerinizi koruyun (onları bozmaktan sakının). Allah, âyetlerini size işte böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah
sizi,
gelişigüzel, kasıtsız yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, cezalandırmaz. Fakat kasıtlı, bile bile yaptığınız yeminlerden sizi sorguya çeker, cezalandırır. Bozulan yeminlerin keffareti, cezası, ailenize yedirdiğinizin günlük ortalamasıyla çevresi, çaresi olmayan on yoksulu doyurmak, yahut on yoksulu giydirmek, yahut bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayan, bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalıdır. İşte ettiğiniz yemi...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyl...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah
sizi,
kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki ka sıdsız hatâ(larınız) ile mes’ûl tutmaz; fakat (bi le rek)yap tığınız yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Artık bunun keffâreti, (tercihinize göre)ya âilenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu (bir gün sabah ve akşam) doyurmak ve ya on la rı (baştan ayağa) giydirmek veya bir köle âzâd etmektir.Bununla berâber kim (bunları) bulamazsa (vermeye güç yeti remezse) artık (keffâret olarak ona) üç gün oruç (tutma borcu) vardır.Yemîn ettiğiniz zaman; (bozduğunuz)...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh
sizi,
yeminlerinizdeki lağv(kasıtsız olarak yaptığınız yeminler)den ötürü sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bu(geleceğe bağlı yemini bozma)nın keffâreti: âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedir(ip doyur)mak, yahut onları giydirmek, ya da bir boyun(köley)i hürriyete kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kimse, üç gün oruç tutsun. İşte yemin ettiğiniz zaman, yeminleriniz(i bozman)ın keffâreti budur. yeminlerinizi koruyun. Allâh, âyetler...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah
sizi,
yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağlandığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkân) Bulamıyan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böy...
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak;
sizi,
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?...
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, mayalanmış, zihnî melekeleri bulandıran şarap ve benzeri içki ve kumarla sizin aranıza kesinlikle düşmanlık ve kin sokmak ve
sizi,
Allah’ı zikirden, İslâm’ı tebliğden ve namazdan alıkoymak ister. Artık ergin akılla düşünüp bunlardan vazgeçmeyecek misiniz?...
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek,
sizi,
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?...
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak;
sizi,
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?...
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek,
sizi,
Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz, değil mi?...
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah
sizi,
gıyabında kendisinden kimin korktuğunu bilmesi (bilinip belli olması için) için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şeyle sizi mutlaka imtihan eder. Artık, kim bundan sonra yasak sınırını aşarsa, o taktirde onun için “elîm azap” vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler. . . Allâh
sizi,
ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şey ile dener; ki bil-gayb (gaybları olan) O'ndan korkan kim, bilinsin! Artık bundan sonra kim haddi aşarsa, onun için acı verici azap vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah, görmediği halde kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için
sizi,
ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşabileceği bir kısım avlarla imtihan edecektir. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acıklı bir azap vardır. [15]...
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey imân edenler! And olsun ki Allah
sizi,
gıyabında kendisinden kimin (saygı dolu bir kalb ile) korktuğunu, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebildiği av (cinsinden) bir şeyle denemektedir. Artık kim bundan sonra (Allah'ın koymuş olduğu yasak sınırını) aşarsa, onun için elem verici bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler; Allah, görmeksizin kendisinden korkanları ayırdetmek için; elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle
sizi,
mutlaka dener. Bundan sonra da her kim, haddi aşarsa; ona elem verici bir azab vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Şüphesiz ki Allah
sizi,
gıyabında kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için, ellerinizle ve mızraklarınızla avlayabildiğiniz az bir avla sizi imtihan eder. Kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acıklı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
-Ey İman edenler! Görmediği halde, Allah’tan korkan kimseyi belirlemek için Allah
sizi,
ellerinizin ve oklarınızın ulaştığı avdan bir şey ile dener. Bu (uyarıdan) sonra kim sınırı aşarsa, onun için acıklı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey inananlar, Allâh
sizi,
ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide kendisinden kimin korktuğunu bilsin (görmeden Alah'a inanıp O'ndan korkanlar ortaya çıksın, bilinsin). Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acı bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Görmediği halde Allah'tan korkanları ayırt etmek için, Allah
sizi,
elinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla sınayacak. Bundan sonra kim bu hükümleri çiğnerse, onun için acı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman sahipleri! Allah
sizi,
ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki, gözün fark edemediği alanlarda O'ndan kim korkuyor bilsin. Bundan sonra azıp sınırı çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır....
Ənam Suresi, 2. Ayet:
O'dur;
sizi,
bir çamurdan yaratan. Sonra da size bir ecel tayin eden. Bir de O'nun katında belli bir ecel vardır. Siz hala şüphe edip durursunuz....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
(Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. "Allah'ındır" de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı.
Sizi,
varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
De ki: "Semâlar ve arzda olanlar (Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği mânâların açığa çıkması için yoktan {birbirlerine GÖRE} var kıldıkları) kimindir?" De ki: "Allâh'ındır!" Rahmeti (Er-Rahman ismi özelliği sonucu âlemleri yaratmayı) nefsi üzerine yazmıştır!
Sizi,
kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet sürecinde toplayacaktır! Nefslerini hüsrana uğratanlar; işte onlar, iman etmezler!...
Ənam Suresi, 12. Ayet:
'Göklerdeki ve yerdeki varlıklar ve imkânlar kimindir, kimin tasarrufundadır?' diye sor. 'Rahmetini ve merhametini ihsan edeceğini yazılı olarak kendisine farz kılan, ilke edinen Allah’ındır' de.
Sizi,
gerçekleşeceğinde ve hesaba çekileceğinizde şüphe olmayan kıyamet gününe elbette toplayıp getirecektir. Kendilerini, birbirlerini zarara, ziyana uğratanlar, işte onlar iman etmeyecekler....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
(Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. «Allah'ındır» de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı.
Sizi,
varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
De ki: «Göklerde ve yerde olanlar kimindir?» «Allah'ındır» de. O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır.
Sizi,
varlığında asla şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini zarara sokanlar inanmazlar....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
(Ve yine) de ki: 'Göklerde ve yerde bulunanlar kimindir?' (Yine sen cevab ver de:)'Allah’ındır!' de! (O,) rahmet (etmey)i kendi üzerine yazmıştır.
Sizi,
(geleceği) hakkında hiç şübhe olmayan kıyâmet gününe mutlaka toplayacaktır. Kendilerini hüsrâna uğratan o kimseler yok mu, işte onlar îmân etmezler....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
Sor: "Kimindir gökler ve yer?" Cevap ver: "Allah'ındır." O Allah ki, rahmeti öz benliği üzerine yazmıştır. O
sizi,
varlığında hiç kuşku bulunmayan kıyamet gününde bir araya mutlaka toplayacaktır. Benliklerini hüsrana yuvarlamış kişiler var ya, onlar iman etmezler....
Ənam Suresi, 19. Ayet:
'Hangi ehil şâhit, hangi sağlam belge Allah’ın birliği, benim peygamberliğim ve doğruluğum konusunda daha büyük ve kabul edilmeye daha lâyık bir şâhittir?' de. 'Benimle sizin aranızdaki konularda Allah şâhittir. Bu Kur’ân bana vahyolundu. Bununla hem
sizi,
hem de, sizden sonra, Kur’ân’ın kendisine ulaştığı herkesi uyarıyorum. Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna, siz gerçekten şâhitlik eder misiniz?' de. 'Ben buna şâhitlik etmem' de. 'O, kesinlikle bir tek ilâhtır. Ben sizin, ilâhlığında, o...
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: “- Şâhid olmak bakımından hangi şey en büyüktür?” (Cevab vermezlerse) de ki: “- Allah, benimle sizin aranızda , şâhiddir ve bana şu KUR’AN vahyolundu ki, onunla, hem
sizi,
hem de kime ulaşırsa onu korkutayım. Allah’la beraber başka ilâhlar olduğuna hakikaten siz mi şâhidlik ediyorsunuz?” Ben, buna şâhidlik etmem, de. De ki: “- O, yalnız bir tek İlâh’dır ve ben de, O’na eş koştuğunuz put’lara ibadet etmekten berîyim.”...
Ənam Suresi, 19. Ayet:
De ki: «Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?». De ki: «Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla hem
sizi,
hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?» De ki: «Ben buna şahitlik etmem». «O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım» de....
Ənam Suresi, 40. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e raeyte-kum
: siz (herbiriniz) kendinizi gördünüz mü? Sen
sizi,
(halinizi) gördün mü? (aczinizi anladın mı)
3.
in etâ-kum
: eğer size gelse
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki: Karanın ve denizlerin karanlıklarından
sizi,
kim kurtarır? Siz, gizlice O'na yalvarır yakarırsınız. Bizi bundan kurtarırsa; andolsun şükredenlerden olacağız....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
O
sizi,
başlangıçta bir tek nefisten, Âdem’den yaratandır. Bir devamlı yaşayacak yeriniz (atalarınızın sulbü ve öbür dünya) vardır. Bir de geçici olarak kalacağınız yer (ana rahmi ve bu dünya) vardır. Tahlil kabiliyeti olan yüksek anlayış sahibi toplumlar için Allah’ın varlığını, birliğini, ilmini ve kudretini gösteren âyetleri, delilleri ayrıntılı olarak açıkladık....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir.
Sizi,
başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse, sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde
sizi,
onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve şüphe yok ki budur benim dosdoğru yolum, ona uyun siz ve
sizi,
onun yolundan ayıracak yollara gitmeyin. Çekinip sakınasınız diye işte bunları emretmiştir size....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O
sizi,
dünya düzenini kurmaya, ilâhî hükümleri icraya, yeryüzünü imara yetkili halifeler olarak hazırlayıp yerleştirendir. Bir kısmınızı ilimde, servette, makam, mevki vesairede diğer bir kısmınıza üstün kılandır. Size ihsan ettiği maddî manevî nimetler, imkânlar içinde, sizi denemek istiyor. Rabbin, emirlerine isyan edilme suçuna denk, sizi adâletle, süratle cezalandırır. O çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Sizi,
verdikleriyle denemek için yeryüzünün halifeleri yapan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphe yok ki O; Gafur, Rahim'dir....
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki,
sizi,
yeryüzünde yerleştirdik ve sizin için orada bir çok geçim imkânları hazırladık. Siz ne az şükrediyorsunuz!......
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki;
sizi,
yeryüzüne yerleştirdik. Ve size orada geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 11. Ayet:
Sizi,
ilk mayanızı, atanızı dölsüz yarattık. Bir de sizin çehrenizi vücut hatlarınızı insan olarak biz şekillendirdik. Sonra da meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' diye emrettik. İblis’in dışında melekler secde ederek saygı gösterdiler. O secde ederek saygı gösterenlerden olmadı....
Əraf Suresi, 18. Ayet:
Allah, «Yerilmis ve kovulmussun, oradan defol; and olsun ki insanlardan sana kim uyarsa, onlari ve
sizi,
hepinizi cehenneme dolduragim» dedi....
Əraf Suresi, 18. Ayet:
Allah: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki insanlardan sana kim uyarsa onları ve
sizi,
hepinizi cehenneme dolduracağım!” buyurdu....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Onları böylece aldattı. Derken o ağacın meyvesinden tadınca avret yerlerini gördüler ve cennetteki ağaçların yapraklarıyla avret yerlerini örtmeye koyuldular. Rableri nidâ edip onlara dedi ki:
Sizi,
şu ağacın meyvesini yemeden menetmedim mi ve demedim mi ki Şeytan, hiç şüphe yok ki size apaçık bir düşmandır....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Ey Âdem Oğulları: Çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, ebeveyninizin (Âdem ile Havva’nın) elbiselerini soyarak, Şeytan onları nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir belâ yapmasın. Çünkü şeytan ve kabilesi,
sizi,
kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden görürler. Biz, Şeytanları, iman etmiyeceklere dostlar yaptık....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Ey Âdem oğulları şeytan ana ve babanızı fena, yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa sakın size de bir fitne (belâ) yapmasın. Çünkü o da, kabiylesinden olan (lar) da
sizi,
sizin kendilerini göremeyeceğiniz yer (ler) den muhakkak görür (ler). Biz şeytanları îman etmeyeceklerin velîleri yapdık. ...
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı (kandırarak) avret yerlerini kendilerine göstermek için onlardan elbiselerini soyarak Cennetten çıkarttığı (bu netîceyi verecek hatâya sevk ettiği) gibi, sakın sizi de aldatmasın! Çünki o ve kabîlesi
sizi,
kendilerini göremeyeceğiniz cihetten görürler. Şübhesiz ki biz, şeytanları îmân etmeyenlere dostlar kıldık....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Ey ademoğulları! Sizi de şeytan bir fitneye dişürmesin, nasıl ki ana ve babanızı, onların çirkin yerlerini göstermek için onların örtülerini çekip atarak kendilerini cennetten çıkardı. Şüphe yok ki, o şeytan ve onun gürûhu
sizi,
sizin onları göremeyeceğiniz bir taraftan görürler. Muhakkak ki Biz şeytanları, imân etmeyen kimseler için dostlar kılmıştık....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Ey ademoğulları! Şeytan, ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, size de bir fitne musallat etmesin. Çünkü o ve kabilesi
sizi,
onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları, inanmayanlara dostlar yaptık....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O
sizi,
Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarmak için, sizden bir adama Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın, düşünün ki
sizi,
Nuh halkından sonra halifeler kıldı ve
sizi,
yaratılışta, donanımınız bakımından kat kat fazlalığa kavuşturdu. . . Allâh nimetlerini hatırlayıp değerlendirin ki, kurtuluşa eresiniz. "...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
'Sizi uyarmak için, içinizden liyâkatli ve güvenilir bir adama Rabbinizden övünç kaynağı, öğütlerle dolu bir kitap gelmesine mi şaşırdınız yoksa? Düşünün ki, o
sizi,
Nuh kavminden sonra dünya düzenini kurmaya, ilâhî hükümleri icraya, yeryüzünü imara yetkili halifeler kıldı. Yaratılış, güç, kuvvet itibariyle de size üstünlük sağladı. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayarak şükredin ki, kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa eresiniz.'...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi (Allah’ın azabıyla) korkutmak için, aranızdan bir adam vasıtasıyla, size Rabbinizden bir ihtar geldiğine inanmıyor da hayret mi ediyorsunuz? Düşünün ki Allah,
sizi,
Nûh kavminden sonra halifeler yaptı ve yaratılış bakımından size, onlardan ziyade boy ve güç verdi. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtulabilesiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O
sizi,
Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.»...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
«Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile, size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allah)
sizi,
Nûh kavminden sonra, onların yerine hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz.»...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir Zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allâh)
sizi,
Nûh kavminden sonra, onların yerine hâkimler yaptı. Üstelik, yaratılışta, size irilik verdi (sizi daha iri yapılı yarattı). Allâh'ın ni'metlerini hatırlayın ki başarıya eresiniz."...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
"Hani
sizi,
Ad'dan sonra halifeler kıldı ve sizi arzda yerleştirdi. . . Ovalarından köşkler ediniyor ve dağlarını da yontup evler oluşturuyorsunuz! (O hâlde) Allâh'ın bu nimetlerini hatırlayıp düşünün; bozguncular olarak yeryüzünde taşkınlık yapmayın. "...
Əraf Suresi, 124. Ayet:
Mutlak sizin ellerinizi, ayaklarınızı çaprazına keseceğim, mutlak
sizi,
hepinizi birden asacağım...
Əraf Suresi, 141. Ayet:
Hani sizi Firavun soyundan kurtarmıştık. Size en ağır işkenceleri yapıyorlardı, aşağılık bir hale getiriyorlardı
sizi,
oğullarınızı öldürüyorlar da kadınlarınızı bırakıyorlardı ve bunda da Rabbinizden büyük bir sınama vardı size....
Əraf Suresi, 141. Ayet:
Hani
sizi,
Firavun sülâlesinin elinden kurtardığımız zaman, hatırlasanıza, size azabın kötüsünü yapıyorlardı; oğullarınızı öldürüyorlar, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbiniz tarafından büyük imtihan vardı....
Əraf Suresi, 141. Ayet:
Hani
sizi,
işkencenin en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı öldüren Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bunda size Rabbınızdan büyük bir imtihan vardır....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O zaman
sizi,
tarafından bir emniyet olmak üzere hafif bir uykuya bürüyordu ve üzerinize gökten bir su indiriyordu ki, bununla sizi temizlesin, sizden şeytanın pisliğini(vesvesesini) gidersin, kalblerinizi pekiştirsin (kendine bağlasın) ve bununla ayakları(nızı)sâbit kılsın!...
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O zaman
sizi,
Allah'tan bir güven olmak üzere hafif bir uyku bürüyordu, üzerinize sizi temizlemek, şeytânın pisliğini (içinize attığı kötü düşünceleri) sizden gidermek, kalblerinizi (birbirine) bağlamak ve ayakları(nızı) pekiştirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
O zaman
sizi,
Allah'tan bir güven olmak üzere hafif bir uyku bürüyordu; sizi onunla temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak, ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten bir su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah ve Resûl'ü
sizi,
size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman (davete) icabet edin! Ve Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve muhakkak sizin O'na haşrolunacağınızı bilin! (Hepinizin ruhu Allah'ta toplanacak ve Allah, ruhlarınıza meab olacak.)...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler. . .
Sizi,
sizi dirilten şeye (hakikat ilmine) çağırdığında, Allâh ve Rasûlünün davetine uyun! İyi bilin ki (davet edildiğinize uymazsanız) Allâh (beynindeki var olan sistemiyle) kişinin bilinci ile kalbi arasına girip engel olur. . . Siz O'na haşrolunacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar,
sizi,
size hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman Allah’ın ve ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulünün davetine, Kur’ân’a ve sünnete icabet ederek ilâhî emirleri yerine getirin. Allah’ın, kişi ile karar mekanizması olan aklı, gönlü arasına girerek meyillerini, kararlarını ve davranışlarını değiştireceğini, kesinkes hesap vermek üzere toplanıp onun huzuruna getirileceğinizi bilin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Allah ve Peygamber,
sizi,
hayat verecek seye cagirdigi zaman icabet edin. Allah'in kisi ile kalbi arasina girdigini ve sonunda O'nun katinda toplanacaginizi bilin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Allah ve Peygamber,
sizi,
hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Peygamber
sizi,
size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey îman edenler,
sizi,
size hayaat verecek şeylere da'vet etdiği zaman Allaha ve Resûline icabet edin. Bilin ki şübhesiz Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz hakıykaten yalınız Ona dönüb toplanacaksınızdır. ...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Siz ey imana erişenler! Her ne zaman
sizi,
size hayat verecek bir işe çağırırsa, Allahın ve (dolayısıyla) Elçinin bu çağrısına icabet edin; ve bilin ki, Allah insanla kalbinin (meyilleri) arasına müdahale etmektedir; ve sonunda Onun katında bir araya getirileceksiniz....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Allah ve Peygamber'i
sizi,
size hayat verip canlandıracak şeylere çağırdığı zaman icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile onun kalbi arasına girer. Siz O'nun huzurunda mutlaka toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman sahipleri!
Sizi,
size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz....
Ənfal Suresi, 26. Ayet:
Hatırlayın o zamanı ki azlıktınız, yeryüzünde hor, âciz tanınanlardandınız, insanların size saldırıp yok etmesinden korkuyordunuz. Derken
sizi,
şükredesiniz diye yer yurt sahibi etti, yardımıyla kuvvetlendirdi ve tertemiz şeylerle rızıklandırdı....
Ənfal Suresi, 26. Ayet:
O zamanı da hatırlayın ki siz yer yüzünde azlıkdınız, âciz tanıtanlardınız. Halkın sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. (İşte bu halde iken Allah)
sizi,
ev bark saahibi yapdı, yardımıyle kuvvetlendirdi, size en temiz ve güzel şeylerden rızık verdi. Tâki şükredesiniz. ...
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra nasıl amel ettiğinize bakmamız için, onların ardından
sizi,
yeryüzünde halifeler kıldık....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra onların ardından
sizi,
nasıl davranacağınıza bakmak için yeryüzünde onların yerine getirdik....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
O
sizi,
karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Gemilere binersiniz. Gemiler, içindeki yolcularla birlikte tatlı bir esinti ile seyreder. Yolcular keyiflenirler. Tam bu sırada şiddetli bir fırtına çıkar. Her taraftan dalgalar gelmeye başlar. Tamamen kuşatılıp boğulmak üzere olduklarını düşünürler. Allah’ın dinini ve düzenini içtenlikle benimseyerek samimiyetle aralarında uygulayıp Allah’a dua ederler. 'Bizi bu fırtınadan kurtarırsan andolsun, kesinlikle şükredenlerden olacağız' diye dua ederle...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da ona tevbe etmeniz için (indirildi. Eğer bu emrolunanları yaparsanız), Allah
sizi,
tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım."...
Hud Suresi, 3. Ayet:
'İşlediğiniz günahlar ve inkârınızdan dolayı Rabbinizden bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileyin, sonra isyandan, günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip ona itaate yönelin. O da
sizi,
ömrünüzün sonuna kadar refah içinde, huzur içinde yaşatsın. Her sâlih amel işleyene, iyilik yapana da dünyada ve âhirette iyiliğinin, ihsanının karşılığını versin. Eğer söylediklerime aldırmaz, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirmeye devam ederseniz, ben, sizin adınıza, azamet...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da
sizi,
adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da ona tevbe etmeniz için (indirildi. Eğer bu emrolunanları yaparsanız), Allah
sizi,
tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.»...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra ona tevbe edin ki
sizi,
belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın. Ve her fazilet sahibine layık olduğu ihsanı versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da
sizi,
adı konulmuş bir ecele kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da
sizi,
adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 61. Ayet:
Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. O: «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka bir ilahınız da yoktur.
Sizi,
yerden O meydana getirdi, yeryüzünde yerleşme ve imar etme gücünü size O verdi; O'nun bağışlamasını isteyin, sonra O'na tevbe edin! Şüphe yok ki, Rabbim yakındır, duaları kabul edendir.» dedi....
Hud Suresi, 64. Ayet:
Ve ey kavmim! Bu Allah'ın (dişi) devesi, sizin için bir âyettir (mucize). Artık onu serbest bırakın. Allah'ın arzından yesin. Ve ona kötülükle dokunmayın. Aksi halde
sizi,
yakın bir azap yakalar....
Hud Suresi, 84. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı. Dedi ki: Ey kavmim; Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü tartıyı eksik tutmayın. Ben
sizi,
iyi bir halde, refah içinde görüyorum. Ve sizi azabla kuşatacak bir günden korkuyorum....
Hud Suresi, 89. Ayet:
«Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın
sizi,
Nuh kavminin veya Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Lut kavmi de sizden uzak değildir....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve üzerinde yalancı kan bulunan gömleğini getirdiler. (Babası şöyle) dedi: “Hayır.
Sizi,
nefsiniz bir işe sevketti. Artık bundan sonrası (benim yapmam gereken şey) güzel (bir) sabırdır. Sizin anlattığınız şeye karşı istiane (yardım) istenecek olan (sadece) Allah'tır.”...
Yusif Suresi, 92. Ayet:
Yusuf dedi: «Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah,
sizi,
mağfiretiyle bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.»...
Yusif Suresi, 100. Ayet:
Anasını, babasını yüksek bir taht üzerine oturttu. Hepsi birden saygılarından, sübhânallah diyerek Yûsuf için secdeye kapandılar. Yûsuf: 'Babacığım, bu daha önceki rüyamın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Bana ihsanda bulundu. Beni zindandan çıkardı. Şeytan, şeytanî güçler benimle kardeşlerimin arasına fitne sokarak bozduktan sonra
sizi,
sıkıntılı zor bir hayattan, çölden kurtararak getirtti. Rabbimin kulları için, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olan şey...
Yusif Suresi, 100. Ayet:
Ebeveynini taht üzerine çıkardı, onlar da (ebeveyn ve on bir kardeş) kendisine hürmet için eğildiler (veya kendisine kavuştuklarından şükür secdesine kapandılar). Yûsuf dedi ki: “-Ey babacığım! işte bu, önceden gördüğüm rüyanın tâbiridir. Doğrusu Rabbim onu tahakkuk ettirdi, hakikaten bana ihsan buyurdu. Çünkü beni zindandan çıkardı, şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra
sizi,
çölden (bana) getirdi. Muhakkak ki Rabbim, dilediğine lütfedicidir; çünkü O Alîm’dir, Hakîm’dir....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Sizi,
ancak O'na davet ediyorum, dönüşüm de ancak O'nadır....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Hani Mûsâ kavmine, “Allah’ın size olan nimetini anın. Hani O
sizi,
Firavun ailesinden kurtarmıştı. Onlar sizi işkencenin en ağırına uğratıyorlar, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbinizden büyük bir imtihan vardır” demişti....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Bir vakit Mûsâ, kavmine: "Allah’ın, sizin üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın:Çünkü O
sizi,
size en kötü bir işkence uygulayan, doğan erkek çocuklarınızı öldürüp kızlarınızı perişan bir hayata zorlayan Firavun’un hâkimiyetinden kurtarmıştı. Gerçekten bunda, Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Onların resûlleri şöyle dedi: “Semaları ve arzı yaratan Allah hakkında mı şüphedesiniz?
Sizi,
günahlarınızı mağfiret etmek için davet ediyor ve sizi belli bir zamana kadar tehir ediyor (mühlet veriyor)”. Onlar da şöyle dediler: “Siz ancak bizim gibi bir beşersiniz. Babalarımızın ibadet etmiş olduğu şeylerden bizi alıkoymak (engellemek) istiyorsunuz. Öyleyse bize açıkça bir mucize getirin!”...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O,
sizi,
günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin."...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Peygamberleri dedi ki: «Hiç gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi? O
sizi,
günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve belirli bir süreye kadar size müsaade ediyor.» Onlar da: «Siz de bizim gibi bir insansınız, bizi babalarımızın taptıklarından çevirmek istiyorsunuz. O halde bize açık bir delil getiriniz!» dediler....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Tanrı hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır (fatır); O,
sizi,
günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin."...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Peygamberleri dedi ki: «Allah hakkında mı şüphe (etmektesiniz) ? O, gökleri ve yeri yaratandır; O,
sizi,
günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir.» Dediler ki: «Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın tapmakta olduklarından çevirip engellemek istemektesiniz, öyleyse bize apaçık olan ispatlayıcı bir delil getirin.»...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: 'Gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah hakkında kuşku mu olur? O
sizi,
günahlarınızı bağışlamak ve ecelinizi belirlenmiş bir vakte kadar geri bırakmak için çağırıyor.' Onlar ise 'Siz de bizim gibi birer beşersiniz,' dediler. 'Atalarımızın taptıklarından bizi alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin.'...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dediler ki: "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında mı kuşku? O
sizi,
günahlarınızı afftetsin, belirli bir süreye kadar size zaman tanısın diye çağırıyor." Şöyle cevap verdiler: "Siz de bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi yüz geri çevirmek istiyorsunuz. Hadi açık bir kanıt getirin bize!"...
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, Rasullerine: 'Elbette
sizi,
ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da, mutlaka dinimize döneceksiniz, bizim hayat tarzımızı benimseyeceksin' dediler. Rableri de onlara: 'Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimleri mutlaka helâk edeceğiz' diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
O (Peygamberleri) inkâr edenler, Peygamberlerine şöyle dediler: “- Çaresi yok, muhakkak
sizi,
ya yurdumuzdan çıkaracağız, yahut dinimize dönersiniz. Bunun üzerine o Peygamberlere, Rableri şöyle vahy etti: “- O zalimleri muhakkak surette helâk edeceğiz;...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Sonra da onlardan sonra
sizi,
yerlerine yerleştireceğiz. İşte bu, benim huzûruma gelmekten korkanlara ve azâbımdan korkanlara âit bir şey....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve onlardan sonra,
sizi,
mü’minleri mutlaka o yerde, o ülkede yerleştireceğiz. İşte bu, işlediği ameller, hak ettiği mükâfatlar, cezalar üzerindeki hükümranlığımın, her şeyi tek tek ortaya koyarak hükmümü icra edeceğimin endişesini duyan, azamet ve celâlimden, tehdidimden korkan, günahı, isyanı terkeden kimselere mahsustur....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve onlardan sonra, mutlaka
sizi,
o yurda yerleştireceğiz. İşte bu iş , makamımdan ve azabımdan korkana vaadimdir.”...
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
Bütün insanlara ve cinlere doğru, muhkem, güvenli, hakka götüren yolu, âdil bir şekilde göstermek Allah’ın üzerine borçtur, bu Allah’ın teminatı altındadır. Hayra, lütfa, mükâfata ulaştırmayan, cezaya maruz bırakan sapık yollar da vardır. Allah, sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı
sizi,
hepinizi doğru yola iletirdi....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Sizi,
Allah yarattı, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir şey bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilendir, her şeye gücü yetendir....
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
Allah
sizi,
maişet ve rızık hususunda kiminizi kiminize üstün kıldı. Nasipleri bol olanlar kendi nasiplerini, kendileriyle eşit seviyeye gelecek derecede, yanlarında çalıştırdıkları köle ve hizmetçilere vermezler. O halde nasıl olur da Allah’ın nimetini, Allah’ın kendilerinin üzerindeki hakkını bile bile inkâr ederler?...
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Ve Allah, sizi bir şey bilmiyor halde annelerinizin karnından çıkardı. Ve
sizi,
işitme hassası, görme hassası ve idrak etme hassası (sahibi) kıldı. Umulur ki; böylece şükredersiniz....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Ve Allah
sizi,
analarınızın karnından çıkardı, hiçbir şey bilmezdiniz ve size, şükredesiniz diye kulak verdi, gözler verdi, gönüller verdi....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Siz hiçbir şey bilmezken Allah,
sizi,
analarınızın karnından çıkardı ve size kulaklar, gözler, kalbler verdi ki (iman edip) şükredesiniz....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Allah
sizi,
hiçbir şey bilmez halde, analarınızın karınlarından çıkardı, size kendisine şükredesiniz diye işitme duyusu, gözler ve kalpler verdi....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Sizi,
annelerinizin karnından Allah çıkardı. Hiç bir şey bilmezdiniz. Ve size kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Allah
sizi,
hiçbir şey bilmez olduğunuz halde annelerinizin karnından çıkarmış ve size, şükür edesiniz diye kulak, göz ve kalp vermiştir....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Allâh
sizi,
(hiçbir şey bilmediğiniz durumda) annelerinizin karınlarından çıkardı, size işitme (duyusu), gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz....
İsra Suresi, 6. Ayet:
Sonra
sizi,
onlara karşı tekrar (yeniden zafere) döndürdük. Mallarla ve oğullarla, size imdat (yardım) ettik. Ve
sizi,
nefer (cemaat) olarak daha çok kıldık....
İsra Suresi, 6. Ayet:
Sonra onlara karşı size gene devlet ve kudret verdik, mallar, oğullar ihsân ederek yardım ettik size ve
sizi,
topluluk bakımından da pek çoğalttık....
İsra Suresi, 6. Ayet:
Sonra
sizi,
onlar üzerine bir kere daha üstün kıldık. . . Mallar ve oğullar ile size yardım ettik. . . Savaşçılarınız itibarıyla sizi kalabalıklaştırdık....
İsra Suresi, 6. Ayet:
(Tevbekâr olduktan) sonra
sizi,
tekrar o istilâcılar üzerine galip getirdik, size mallarla ve oğullarla imdad ettik. Cemiyyetinizi de (önceki topluluğunuzdan) daha fazla yaptık....
İsra Suresi, 6. Ayet:
Bundan sonra
sizi,
onlara tekrar galip getirdik. Mallar ve oğullarla size yardım ederek sayınızı artırdık....
İsra Suresi, 8. Ayet:
Ümit edilir ki, Rabbiniz size merhamet eder. Şayet siz tekrar bozgunculuğa, fesat çıkarmaya başlarsanız, biz de
sizi,
yine cezalandırırız. Biz cehennemi kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler için hisar-zindan haline getirdik....
İsra Suresi, 40. Ayet:
Şimdi Rabbiniz
sizi,
oğullarla seçkin bir duruma getirdi de kendisi meleklerden dişiler edindi, Öyle mi? Gerçekten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz!...
İsra Suresi, 51. Ayet:
'İsterse, hayalinizde yeniden yaratılması, diriltilmesi imkânsız gibi görünen ölüler olun. Bunlar, Allah’ın, sizi yeniden diriltmesini güçleştirmez.' de. 'Bizi tekrar hayata kim döndürecek?' diyecekler. '
Sizi,
ilk defa, yoktan yaratan, var eden!' de. Bunun üzerine, onlar, sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve: 'Ne zaman?' diyecekler. 'Yakın olsa gerek' de....
İsra Suresi, 51. Ayet:
isterse gönlünüzde büyüyen her hangi bir halk, o halde bizi kim iade edebilir? Diyecekler,
sizi,
de: ilk defa yaratmış olan kudret sahibi, o vakıt sana başlarını sallıyacaklar da «ne vakıt o?» Diyecekler, de ki «yakın olması me'mul»...
İsra Suresi, 54. Ayet:
(Onlara söyliyeceğiniz en güzel kelime şudur):”- Rabbiniz,
sizi,
çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, yahut dilerse (küfür üzere ölmekle) size azab eder”. Seni de (ey Rasûlüm kendilerini imana zorlamak için) üzerlerine bir vekil göndermedik. (Bu âyetin hükmü kıtal âyeti ile nesh edilmiştir.)...
İsra Suresi, 66. Ayet:
1.
rabbu-kum
: sizin Rabbiniz
2.
ellezî
: ki o
3.
yuzcî
: sevkeder (yüzdürür)
4.
lekum
:
sizi,
sizin için
İsra Suresi, 67. Ayet:
Ve size, denizde bir darlık (tehlike) dokunduğu zaman, sadece o hariç, dua ettikleriniz sapıp gider. Fakat
sizi,
karaya çıkarınca (kurtarınca) yüz çevirirsiniz. Ve insan çok nankördür....
İsra Suresi, 68. Ayet:
Öyleyse
sizi,
kara tarafında yere geçirmesinden (geçirmeyeceğinden) veya sizin üzerinize, taş yağdıran bir fırtına göndermesinden (göndermeyeceğinden) emin mi oldunuz? Sonra sizin için bir vekil (koruyucu) bulamazsınız....
İsra Suresi, 68. Ayet:
O’nun
sizi,
kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden, yahut üstünüzde taş yağdıran bir kasırga estirmeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinizi savunan bir hâmi, bir koruyan da bulamazsınız....
İsra Suresi, 69. Ayet:
Yoksa, O’nun
sizi,
kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına itip örtbas ederek inkârınız, küfrünüz, nankörlüğünüz sebebiyle, bir kez daha oraya, denize gönderip, bulunduğunuz yerde bir fırtına çıkararak boğmayacağından emin misiniz? Sonra bundan dolayı kendinize, intikamınızı alacak, sizi arayıp bulacak bir koruyucu da bulamazsınız....
İsra Suresi, 69. Ayet:
Yoksa
sizi,
bir başka sefer için denize döndürdüğümüzde, üzerinize kırıp geçiren bir fırtına gönderip, nankörlük ettiğiniz için sizi suda boğmayacağından güvencede misiniz? Sonra bizim karşımızda sizin intikamınızı alacak birini de bulamazsınız....
Kəhf Suresi, 20. Ayet:
Çünkü anlarlar, duyarlarsa ya taşlarlar
sizi,
yahut da dinlerine döndürürler ve artık kesin olarak kurtulamazsınız onlardan....
Kəhf Suresi, 20. Ayet:
'Onlar
sizi,
tanıyıp yakalarlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine döndürürler, hayat tarzlarını benimsetirler. O zaman bir daha ebediyyen iflâh olmazsınız, ebedî nimetlerle mutluluğa eremezsiniz.' dedi....
Kəhf Suresi, 20. Ayet:
Çünkü şehir halkı,
sizi,
ellerine geçirirlerse, muhakkak sizi taşla öldürürler, yahud zorla dinlerine döndürürler. Bu takdirde ebediyyen kurtulamazsınız......
Kəhf Suresi, 20. Ayet:
Çünkü sizden haberleri olacak olursa;
sizi,
ya taşla öldürürler veya dinlerine döndürürler. Bu takdirde ise asla kurtulamazsınız....
Taha Suresi, 55. Ayet:
Sizi,
ondan yarattık. Ve
sizi,
oraya (geri) döndüreceğiz. Ve
sizi,
oradan bir kere daha çıkaracağız....
Taha Suresi, 55. Ayet:
Oradan yarattık
sizi,
gene oraya iâde edeceğiz ve oradan çıkaracağız sizi bir kere daha....
Taha Suresi, 55. Ayet:
Ondan yarattık
sizi,
oraya da döndüreceğiz. Ve
sizi,
bir kere daha oradan çıkaracağız....
Taha Suresi, 55. Ayet:
Topraktan yarattık
sizi,
yine oraya döndürecek ve yine oradan bir kere daha çıkaracağız....
Taha Suresi, 55. Ayet:
Sizi,
ey insanlar, Biz yerden yarattık. Yine oraya göndereceğiz ve oradan tekrar Biz çıkaracağız....
Taha Suresi, 71. Ayet:
Siz dedi Firavun, ben size izin vermeden inandınız mı ona? Şüphe yok ki o size büyü öğreten büyüğünüz. Ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hurma dallarına astıracağım
sizi,
o vakit bilir, anlarsınız hangimizin azâbı daha çetin ve daha sürekli....
Ənbiya Suresi, 35. Ayet:
Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır.
Sizi,
hayır ve şerr fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz....
Ənbiya Suresi, 35. Ayet:
Herkes, ölümü tadacak ve
sizi,
bir sınama olarak hayırla, şerle de denemedeyiz ve dönüp tapımıza geleceksiniz....
Ənbiya Suresi, 35. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz
sizi,
şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz....
Ənbiya Suresi, 35. Ayet:
Her nefs ölümü tadıcıdır. Biz
sizi,
şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz....
Ənbiya Suresi, 35. Ayet:
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz
sizi,
şerle de, hayırla da deneyerek imtihan etmekteyiz ve siz bize döndürüleceksiniz....
Ənbiya Suresi, 42. Ayet:
“
Sizi,
gündüz ve gece Rahmân'dan (Allah'ın azabından) kim korur?” de. Hayır, onlar Rab'lerinin zikrinden yüz çevirenlerdir....
Ənbiya Suresi, 42. Ayet:
(Ey Rasûlüm, kâfirlere) de ki: “-
Sizi,
gece ve gündüz o Rahmân’dan kim koruyabilir?” Fakat onlar Rablerinin kitabından yüz çevirmişlerdir....
Ənbiya Suresi, 80. Ayet:
Ona,
sizi,
savaşın şiddetinden korumak için zırh yapmayı öğretmiştik. Ama siz şükrediyor musunuz ki?...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz
sizi,
size beyan edelim (açıklayalım) diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra
sizi,
ergenlik çağına ulaşmak üzere b...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar, ölümden sonra dirilme hakkında şüphedeyseniz bilin ki hiç şüphe yok, sizi topraktan yarattık biz, sonra bir katre sudan, sonra donmuş bir parça kandan, sonra yaratılışı tamamlanmış, tamamlanmamış bir et parçasından size apaçık gösterelim kudretimizi diye. Ve
sizi,
dilediğimiz muayyen bir zamana dek rahîmlerde kararlaştırırız, sonra çocuk olarak çıkarırız
sizi,
sonra da ergenlik çağına getiririz ve sizden ölen olur, gene sizden, bilgisinden sonra hiçbir şey bilmez bir hale gelen ve ö...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar, eğer öldükten sonra diriltilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki,
sizi,
biz topraktan yarattık. Bir daha düşünün, size kudretimizi göstermek için, spermden, yumurtadan ana rahmiyle bağ kurarak rahim duvarına yerleşen döllenmiş yumurtaya, döllenmiş yumurtayı, oluşumu tamamlanmış ve oluşumu tamamlanmamış embriyoya dönüştürdük. Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olanları belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde tutarız, sonra sizi bir bebek olarak dı...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilme işinde şüphede iseniz (ilk yaratılışınızı düşünün), muhakkak ki biz, sizi (Âdem’den, Âdem’i de) topraktan yarattık; sonra bir nutfeden (meniden), sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı tam ve yaratılışı noksan bir et parçasından ki, size kudret ve hikmetimizi beyan edelim. Hem sizi dilediğimiz belirli bir vakte kadar rahimlerde durduruyoruz da, sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra
sizi,
kemal ve kuvvet çağınıza erişmeniz için bırakırız. Bununl...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra
sizi,
olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üze...
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Ve ALLAH uğrunda gereken çaba ve gayreti gösteriniz. O'dur sizi seçen. O, babanız İbrahim'in yolu olan bu dini, sizin için güç ve ağır kılmadı. Elçinin size tanık olması, sizin de halka tanık olmanız için,
sizi,
daha önce de şimdi de 'müslümanlar = teslim olanlar' olarak adlandıran O'dur. Namazı gözetin, zekatı verin ve ALLAH'a sarılın; Mevlanız (Sahibiniz) O'dur. Ne güzel sahip ve ne güzel Yardımcıdır!...
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah
sizi,
önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
O
sizi,
ölüp toprak ve kemik olduktan sonra yeniden diriltileceksiniz diye mi korkutuyor?...
Möminun Suresi, 79. Ayet:
Ve
sizi,
arzda (yeryüzünde) yaratıp çoğaltan, yayan O'dur. Ve O'na haşrolunacaksınız (döndürüleceksiniz)....
Möminun Suresi, 115. Ayet:
Sizi,
boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?...
Möminun Suresi, 115. Ayet:
"
Sizi,
boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"...
Nur Suresi, 2. Ayet:
Zinâ eden kadın ve zinâ eden erkeğin her birine yüz değnek vurun; Allah'a ve âhiret gününe inananlar iseniz Allâh'ın cezâsını uygulamada
sizi,
onlara karşı acıma duygusu tut(up engelle)mesin. Mü'minlerden bir grup da onlara yapılan azâba şâhid olsun....
Furqan Suresi, 19. Ayet:
Böylece
sizi,
söyledikleriniz konusunda kesinlikle yalanlamışlardır. Artık ne (azabı) geri çevirmeye ne de yardıma [4] güç yetirebilirsiniz. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap tattırırız....
Furqan Suresi, 19. Ayet:
İşte (ey kâfirler, taptıklarınız)
sizi,
sözünüzde yalancı çıkarmışlardır. Artık (azabı) ne savmağa, ne de bir yardım görmiye çare bulamıyacaksınız. Sizden kim zulüm yaparsa, ona büyük bir azab tattıracağız....
Furqan Suresi, 19. Ayet:
İşte (tapdıklarınız)
sizi,
dedikleriniz hakkında, kat'î suretde yalancı çıkarmışlardır. O halde ne (azabınızı) döndürmiye, ne de (bu hususda) herhangi bir yardıma asla muktedir olamayacaksınız. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azâb tatdırırız. ...
Şüəra Suresi, 35. Ayet:
“
Sizi,
yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”...
Şüəra Suresi, 35. Ayet:
Sizi,
büyüsüyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne buyurursunuz şimdi?...
Şüəra Suresi, 35. Ayet:
'
Sizi,
aklınızı etki altına alan sihiriyle topraklarınızdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?'...
Şüəra Suresi, 35. Ayet:
Büyüsü ile,
sizi,
yerinizden (Mısır arazisinden) çıkarmak istiyor; şimdi ne (yapmamı) emir edersiniz?”...
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
“Çünkü
sizi,
âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”...
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
Sizi,
âlemlerin Rabbiyle bir tuttuğumuz zaman....
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
'Biz,
sizi,
âlemlerin bütün varlıkların Rabbi ile eşit tutuyor muşuz?'...
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
Çünkü
sizi,
âlemlerin Rabbı ile eşit seviyede tutuyorduk....
Şüəra Suresi, 98. Ayet:
«Çünkü biz
sizi,
âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.»...
Şüəra Suresi, 133. Ayet:
O, desteklemiştir
sizi,
hayvanlar ve oğullarla;...
Şüəra Suresi, 184. Ayet:
O Allah’dan korkun ki, hem
sizi,
hem de sizden evvelki halkı yaratmıştır....
Şüəra Suresi, 184. Ayet:
«(Gerek)
sizi,
(gerek sizden) evvelki ümmetleri yaratan (Allah) dan korkun». ...
Nəml Suresi, 62. Ayet:
Yoksa darda kalana, duâ ettiği zaman icâbet eden ve kötülüğü gideren ve
sizi,
yeryüzüne sâhip kılan mı hayırlı? Allah'la berâber bir başka mâbut var mı? Ne de az düşünmedesiniz....
Nəml Suresi, 63. Ayet:
Yoksa
sizi,
denizin ve karanın karanlığından hidayete erdiren mi? Rahmetinin önünde müjdeleyici olarak rüzgârlar gönderen mi? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Yüce Allah, onların şirk koştuğu şeylerden yücedir (münezzehtir)....
Nəml Suresi, 64. Ayet:
Yoksa dâimâ halkı yaratıp duran, sonra da yeniden halkeden ve
sizi,
gökten ve yeryüzünden rızıklandıran mı hayırlı? Allah'la berâber bir başka mâbut var mı? De ki: Gösterin delillerinizi doğru söylüyorsanız....
Ənkəbut Suresi, 8. Ayet:
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tekrar tekrar tavsiye ettik, emrettik. Eğer onlar seni, lehinde ilmî bir delil olmayan bir şeyi, ilâhlığımda, otoritemde, mülkümde, tasarruflarımda bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara boyun eğme. Hesap vermek üzere benim huzuruma getirileceksiniz. Ben de
sizi,
işlediğiniz amelleri birer birer ortaya koyarak hesaba çekeceğim....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Onun ayetlerinden biri de
sizi,
topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra siz bir insan türü oldunuz, her tarafa yayılıyorsunuz....
Səcdə Suresi, 11. Ayet:
De ki: Size memûr olan ölüm meleği öldürecek
sizi,
sonra da dönüp Rabbinizin tapısına varacaksınız....
Səcdə Suresi, 11. Ayet:
Sen de ki: "
Sizi,
canınızı almakla görevlendirilen ölüm meleği vefat ettirecek, sonra da Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz."...
Səcdə Suresi, 14. Ayet:
O gün onlara: 'Bu güne kavuştuğunuzda, hesabını vereceğiniz sorumlulukları unutmanız sebebiyle şimdi cezanızı tadın bakalım. Aslına bakarsanız, biz de
sizi,
size rahmetimizle muameleyi unuttuk. İşlediğiniz ameller dolayısıyle ebedî azâbı tadın.' diyeceğiz....
Əhzab Suresi, 27. Ayet:
Sizi,
onların arazisine, yurtlarına, mallarına ve bir de henüz ayak basmadığınız bir yere vâris kıldı. Allah'ın kudreti her şeye yeter....
Əhzab Suresi, 27. Ayet:
Sizi,
onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız yerlerine mirasçı kıldık. Allah’ın her şeye gücü yeter....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Ve sizin mallarınız ve evlâtlarınız katımızda
sizi,
Bize yaklaştıracak yüksek değere sahip değildir. Âmenû olan ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, onlar için amelleri sebebiyle kat kat mükâfat vardır. Ve onlar, yüksek makamlarda emin (emniyette) olanlardır....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi,
bizim katımıza ne mallarınız yakınlaştırabilir, ne evlâdınız, ancak kim inanır ve iyi işlerde bulunursa o, yaklaşır bize ve işte onlar, öyle kişilerdir ki onlaradır yaptıklarına karşılık kat kat mükâfat ve onlardır yüce derecelerde emniyet içinde olanlar....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Ne mallarınız, ne de çocuklarınız
sizi,
Bizim katımıza yaklaştıracak olan. Ancak iman edip salih amel işleyen kimselerin, işte onların yaptıklarına karşılık kkat kat mükafat vardır. Ve onlar, yüksek dereceler içinde emindirler....
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi,
bize yaklaştıracak olan mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak kim inanır ve doğruları yaparsa, işte onlara, onlar için yaptıklarının karşılığı olarak kat kat mükafat vardır. Onlar, köşklerde, emniyet içerisindedirler....
Səba Suresi, 43. Ayet:
Onlara ayan beyan âyetlerimiz okunduğu zaman: 'Bu sadece
sizi,
atalarınızın taptıklarından alıkoymak isteyen bir adamdır' dediler. Yine: 'Bu Kur’ân da, sadece uydurulmuş bir yalandır' dediler. Hakkı inkârda ısrar edip küfre saplananlar da, kendilerine hak kitap Kur’ân, İslâm, Allah’ın Rasulüne peygamberlik, peygamberin mucizeleri geldiği zaman: 'Bunlar kesinlikle açık açık büyüleyerek aklı etki altına alan sözler' dediler....
Səba Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Size bir tek öğüt veriyorum: "Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz, sonra düşünmeniz. Sizin sahibiniz (veya arkadaşınız olan Peygamber)de hiç bir delilik yoktur. O, yalnızca
sizi,
şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır."...
Səba Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Size bir tek öğüt veriyorum: Tanrı için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz, sonra düşünmeniz (tetefekkeru). Sizin arkadaşınız (olan Peygamber)de hiç bir delilik yoktur. O, yalnızca
sizi,
şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır."...
Fatir Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan
sizi,
Allah hakkında da aldatmasın....
Fatir Suresi, 14. Ayet:
Eğer onlara dua ederseniz
sizi,
dualarınızı işitmezler. Şâyet işitmiş olsalar (bile) size icabet edemezler. Kıyâmet günü sizin şirkinizi inkâr edecekler. Ve sana bunun (bu haberin) mislini (benzerini) verecek (kimse, şey) bulunmaz (Allah'tan başkası haber veremez)....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “
Sizi,
düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”...
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar orada (cehennemde) feryat ederler: "Rabbimiz! Bizi (bu şartlarımızdan) çıkar ki önceden yaptıklarımızdan farklı olarak esas yapılması gerekli olanları yapalım". . . (Cevap verilir:) "
Sizi,
düşünme kapasitesi olan birinin, düşünebileceği kadar bir ömürle yaşatmadık mı? Size uyarıcı da geldi! O hâlde şimdi tadın (kendinize hazırladığınızı)! Zâlimler için bir yardımcı yoktur. "...
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar, Cehennem'de şöyle bağırıp çağırırlar: «Rabbimiz! Bizi (buradan) çıkar, yapageldiğimizden başka iyi-yararlı amelde bulunalım.»
Sizi,
düşünüp de gerçeği anlayabilenin düşünebileceği kadar ömürlü kılmadık mı ? Üstelik size o peygamber de geldi. O halde tadın tadacağınızı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar orada şöyle feryâd ederler: 'Rabbimiz! Bizi (bu Cehennemden) çıkar ki(dünyada) işlemekte olduğumuz (günahlar)dan başka, sâlih bir amel işleyelim!' (Onlara:)'
Sizi,
ibret alacak bir kimsenin, kendisinde ibret alacağı (bir süre) kadar yaşatmadık mı? Size(bu günün dehşetinden haber veren) korkutucu da geldi. Öyle ise tadın (azâbı)! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur' (denilir)....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar orada: "Rabbimiz, bizi çıkar, (önce) yaptığımızdan başkasını yapalım?" diye feryâd ederler. "
Sizi,
öğüt alacak olanın, öğüt alacağı kadar bir süre yaşatmadık mı? Size uyarıcı da geldi (fakat inanmadınız). Öyle ise (azâbı) tadın artık. Zâlimlerin yardımcısı yoktur."...
Fatir Suresi, 39. Ayet:
O
sizi,
yeryüzünde düzen kurmaya, ilâhî hükümleri icraya, yeryüzünü imara yetkili halifeler olarak hazırlayıp yerleştirendir. Kim Allah’ın birliğini inkâr edip nankörlük eder, küfre saplanırsa, inkârı kendi aleyhinedir. İnkârları, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a imanı, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere Rableri katında ancak gazabı, hışmı artırır. İnkârları, kâfirlerin ancak, pişmanlıklarını, ziyanlarını artı...
Fatir Suresi, 39. Ayet:
O'dur;
sizi,
yeryüzünde halifeler kılmış olan. Kim, küfrederse; küfrü kendi aleyhinedir. Kafirlerin küfrü Rabbları katında ancak gazabı artırır. Kafirlerin küfrü onlara hüsrandan başka bir şeyi artırmaz....
Saffat Suresi, 32. Ayet:
Çünkü biz,
sizi,
dinden çıkardık. Gerçekten biz azgın kimselerdik.”...
Zümər Suresi, 6. Ayet:
Sizi bir tek kişiden yarattı, sonra ondan da eşini halketti ve sizin için davarlardan erkekli dişili, sekiz tane çift mahlûk meydana getirdi;
sizi,
analarınızın karınlarında ve üç karanlık içinde yaratıştan yaratışa düşürür; işte budur Rabbiniz ki onundur saltanat ve tedbîr; yoktur ondan başka tapacak, ondan nereye dönmedesiniz?...
Zümər Suresi, 6. Ayet:
Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir. Sizin için, hayvanlardan sekiz çift indirmiştir.
Sizi,
analarınızın karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra öbür yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. İşte bu, Rabbınız olan Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Böyleyken nasıl olup da döndürülüyorsunuz?...
Zümər Suresi, 6. Ayet:
O,
sizi,
(hepinizi) bir tek candan yaratmıştır ve ondan da eşini var etmiştir; ve size dişi erkek evcil hayvanlardan dört tür bağışlamıştır. O, sizi annelerinizin rahimlerinde, üç katman karanlığın içinde, peşpeşe yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allah budur; hükümranlık O'nundur; O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen hakikati nasıl gözardı edersiniz?...
Mömin Suresi, 29. Ayet:
Ey kavmim, bugün saltanat sizin, üstünsünüz yeryüzünde, fakat Allah'ın azâbı gelince kim kurtaracak bizi? Firavun dedi ki: Ben size hangi reyi işâret ediyorsam o, tamâmıyla doğrudur ve ben
sizi,
doğru dürüst yoldan başka bir yola sevketmiyorum....
Mömin Suresi, 32. Ayet:
(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün)
sizi,
Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”...
Mömin Suresi, 33. Ayet:
(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün)
sizi,
Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
Siz beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
azîz ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
'Ben
sizi,
kudretli hükümran olan, kâinatı koruma kalkanına alan, daima bağışlayan Allah’a davet ederken, siz beni, Allah’ı inkâr etmeye, varlığı ve Allah’ın ortağı olduğuna dair hakkında hiçbir ilmî delil olmayan şeyleri, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz?'...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
"Siz beni Allah'a (karşı) inkâr etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
«Biz beni Allah'i inkar etmeye, bilmedigim bir seyi O'na ortak kosmaya cagiriyorsunuz; ben ise
sizi,
guclu olan, cok bagislayan Allah'a cagiriyorum.»...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
'Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise
sizi,
güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum.'...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
Siz beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
azîz ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
"Siz beni Tanrı'ya (karşı) küfretmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
üstün ve güçlü olan, bağışlayana çağırıyorum....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
'Beni, Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında bir bilgi sâhibi olmadığım şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Gaffâr (çok bağışlayan Allah’)a da'vet ediyorum.'...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
Siz beni Allah'ı(n birliğini) inkara ve hakkında (belki de) hiçbir bilgim olmayan şeyleri Allah'ın uluhiyetine ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise
sizi,
O Kudret Sahibi ve Çok Bağışlayıcı olan(ı tanımay)a çağırıyorum!...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
Beni, Allah’a nankörlük etmeye ona ortak hakkında bilgim olmayan bir şeyi ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
daima galip ve bağışlayıcı olana davet ediyorum....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
«Siz beni Allah'a (karşı) küfre sapmaya ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırmaktasınız. Ben ise
sizi,
üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum.»...
Mömin Suresi, 42. Ayet:
'Beni Allah'a nankörlük etmeye ve hiçbir bilgiye dayanmaksızın Ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise
sizi,
herşeyin mutlak galibi ve çok bağışlayıcı olana çağırıyorum....
Mömin Suresi, 64. Ayet:
Bir Allah'tır ki yeryüzünü, size karâr edecek bir yurt, göğü de bir kubbe olarak yaratmıştır ve size sûret vermiştir, sûretinizi de en güzel bir şekle sokmuştur ve
sizi,
tertemiz şeylerle rızıklandırmıştır; işte budur Rabbiniz; ne yücedir âlemlerin Rabbi Allah....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
Öyle bir mâbuttur ki sizi topraktan, sonra bir katre sudan, sonra bir pıhtı kandan yaratmıştır, sonra
sizi,
çocuk olarak dünyâya çıkarmıştır, sonra ergenlik çağına erişmeniz, sonra da ihtiyar olmanız için sizi yaşatmadadır ve sizden, daha önce öldürülen de var ve hepinizi de muayyen ve mukadder bir zamana dek yaşatır ve bütün bunlar da akıl edesiniz diye olup biter....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
Sizi,
önce topraktan, sonra spermden, sonra embriyodan yaratan, sonra da sizi güçlenmeniz, daha sonra da yaşlanmanız için çocuk olarak çıkaran O’dur. İçinizden daha önce öldürülenler de vardır. Bu, aklınızı kullanasınız diye adı konmuş bir süreye erişmeniz içindir....
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Yüz çevirirlerse artık de ki:
Sizi,
Âd ve Semûd'un uğradıkları helâk edici azâba benzer bir azapla korkutmadayım....
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "
Sizi,
Ad ve Semud'un yıldırımı benzeri bir yıldırım ile uyarıyorum!"...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Eğer indirilen âyetlere imandan yüz çevirirler, tebliği engelleme tedbirleri alırlarsa: '
Sizi,
Âd ve Semûd yıldırımına benzer bir yıldırımın çarpmaması için uyarıyorum' de....
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: "Ben
sizi,
Ad ve Semud (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım."...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
(Ey Rasûlüm, bu beyandan sonra Mekke kâfirleri Allah’a ve Peygamberine iman etmekten yine) yüz çevirirlerse, de ki: “-
Sizi,
Âd ve Semûd’un şiddetli azabı gibi bir azabla korkutuyorum.”...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Eger yuz cevirirlerse onlara de ki: «Iste
sizi,
Ad ve Semud'un basina gelen yildirima benzer bir azap ile uyardim.»...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki: 'İşte
sizi,
Ad ve Semud'un başına gelen yıldırıma benzer bir azap ile uyardım.'...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: "Ben
sizi,
Ad ve Semud (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım."...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
(Bütün bu kozmik gerçeklere rağmen) onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: "
Sizi,
'Ad ve Semud (kabilelerinin başına düşen) yıldırımlara benzer bir yıldırıma karşı uyarıyorum!"...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, onlara de ki: -
Sizi,
Ad ve Semûd’un yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım....
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: «Ben
sizi,
Ad ve Semûd (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyarıp korkuttum.»...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
Yüz çevirirlerse şöyle de: "
Sizi,
Âd ve Semûd'a çarpan yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyarıyorum."...
Şura Suresi, 11. Ayet:
Semâlar ve arzın Fâtır'ıdır!
Sizi,
hem kendi benliğinizden eşler (orijin benlik + oluşmuş benlik); hem de en'amdan (hayvansal bedenden) çiftler (biyolojik + ışınsal {ruh} beden) hâlinde oluşturmuştur. . . Böylece sizi üretiyor! O'nun benzeri bir şey yoktur! O, Semi'dir, Basıyr'dir....
Zuxruf Suresi, 5. Ayet:
Siz cahilce davranarak günah işleyen, isyanı alışkanlık haline getiren, haddi aşan, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyan bir kavim haline geldiniz diye,
sizi,
övünç kaynağı Kur’ân ile uyarmaktan vaz mı geçelim?...
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Allah sizi yaşatır, sonra öldürür. Sonra
sizi,
hakkında şüphe olmayan kıyâmet günü (biraraya) toplar.” Ve lâkin insanların çoğu bilmezler....
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
De ki: Allah diriltir
sizi,
sonra öldürür, sonra da şüphe bile olmayan kıyâmet günü, toplar sizi ve fakat insanların çoğu bilmez....
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
Onlara: 'Allah size hayat verir, yaşatır, sonra ecelleriniz gelince sizin ölümünüzü gerçekleştirir. Sonra
sizi,
gerçekleşeceği konusunda şüphe olmayan Kıyamet gününe toplayıp getirir. Fakat insanların çoğu bunu bilmiyorlar.' de....
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
(Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Sizi Allah diriltiyor, sonra sizi O öldürecek. Sonra da
sizi,
vukuunda şübhe olmıyan kıyamet günü (diriltib bir araya) toplıyacaktır.” Fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler....
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Sizi Allah diriltiyor. Sonra sizi O öldürüyor. Bilâhare yine
sizi,
hakkında hiçbir şübhe bulunmayan, kıyamet gününe O (getirib) toplayacakdır. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. ...
Casiyə Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Allâh sizi yaşatıyor, sonra sizi öldürüyor. Sonra
sizi,
toplayıp duruşma gününe getirecektir. Bunda asla şüphe yoktur, ama insanların çoğu bilmezler."...
Əhqaf Suresi, 23. Ayet:
Dedi ki: «O'na (ait) bilgi yalnızca Allah katında. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum; fakat
sizi,
cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum.»...
Əhqaf Suresi, 23. Ayet:
(Hûd) dedi ki: '(Azâbın geleceği vakte dâir) bilgi, ancak Allah’ın katındadır. (Ben)size, kendisiyle gönderildiğim şeyi teblîğ ediyorum; fakat ben
sizi,
câhillik etmekte olan bir topluluk olarak görüyorum.'...
Əhqaf Suresi, 31. Ayet:
Ey kavmimiz, Allah'ın davetçisine uyun ve O'na inanın ki Allah günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve
sizi,
acı bir azabdan korusun....
Əhqaf Suresi, 31. Ayet:
"Ey kavmimiz, Allâh'ın da'vetçisine uyun ve O'na inanın ki (Allâh) günâhlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve
sizi,
acı azâbdan korusun."...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
Savaşta, inkârda ısrar edenlerle, kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onları zayıf düşürüp mağlup edinceye kadar, boyunlarını vurun. Yakaladığınız esirleri sıkı tedbirler alıp bağlayarak elinizde tutun. Savaş bitince de, onları, ya karşılıksız olarak, ya da fidye karşılığı serbest bırakın. Savaşın doğurduğu sıkıntı ve tahribat böylece hafifler, barış böylece sağlanır. Allah’ın emri budur. Eğer Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, onlara başka türlü ...
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
And olsun ki
sizi,
icinizden cihada cikanlari ve sabredenleri meydana cikarana ve haberlerinizi aciklayana kadar deneyecegiz....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
And olsun ki
sizi,
içinizden cihada çıkanları ve sabredenleri meydana çıkarana ve haberlerinizi açıklayana kadar deneyeceğiz....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
Andolsun ki
sizi,
içinizden mücahitleri ve sabredenleri ortaya çıkarıp size ait haberleri ilan etmek için imtihan edeceğiz....
Fəth Suresi, 16. Ayet:
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: Siz, yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya onlar müslüman olurlar. Şayet itaat ederseniz; Allah size güzel bir ecir verir. Ama daha önce döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız;
sizi,
elim bir azabla azablandırır....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
Ve
sizi,
Mekke'nin ortasında onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi onlardan çeken O'dur. Ve Allah, yaptıklarınızı görendir....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
Allah
sizi,
onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Hudeybiye-Mekke vâdisinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çektirendir. Allah işlediğiniz amelleri biliyor, görüyor....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
Allah O’dur ki,
sizi,
Mekke vadisinde kâfirlere karşı sizi zafere erdirdikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekti (birbirinizle savaşmadınız). Allah bütün yaptıklarınızı görendir....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve
sizi,
aşîretler ve kabîleler haline getirdik tanışın diye; şüphe yok ki Allah katında sevâbı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar!
Sizi,
bir erkekle bir dişiden (Âdem ile Havva’dan) yarattık. Hem de sizi soylara ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız, (kim olduğunuz sorulunca, bağlı bulunduğunuz soy veya milletinizin adını söyleyesiniz). Biliniz ki, Allah katında en iyiniz, takvası en ziyade olanınızdır. (Şeref, soy ve neseble değildir). Şüphe yok ki Allah Alîm’dir= her şeyi bilendir, Habîr’dir = her şeyden haberdardır....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar, hakıykat biz sizi bir erkekle bir dişiden yaratdık.
Sizi,
(sırf) birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cem'iyyetiere, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şübhesiz ki sizin Allah nezdinde en şerefliniz takvaca en ileride olanınızdır. Hakıykaten Allah her şey'i bilen, her şeyden haberdâr olandır. ...
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Şübhesiz ki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden (Âdem ile Havvâ’dan)yarattık. Birbirinizi tanımanız için de
sizi,
milletler ve kabîleler kıldık. Doğrusu Allah katında sizin en üstün olanınız, en takvâlı olanınızdır. Muhakkak ki Allah, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Biz
sizi,
bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır....
Nəcm Suresi, 32. Ayet:
Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır.
Sizi,
topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir....
Nəcm Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki, (bazen hatâ ederek işledikleri) küçük günahlar hâriç, büyük günahlardan ve fuhşiyâttan (mutlaka) kaçınırlar. Şübhesiz ki Rabbin, mağfireti pek geniş olandır. O
sizi,
gerek yerden (topraktan) yarattığı zaman, gerekse siz analarınızın karnında bir cenin iken en iyi bilendir. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın! O, takvâ sâhibi olanı en iyi bilendir....
Nəcm Suresi, 32. Ayet:
Onlar ki; ufak-tefek kusurları dışında günahın büyüklerinden ve hayasızlıktan kaçınırlar. Muhakkak ki Rabbın; mağfireti geniş olandır.
Sizi,
daha topraktan yarattığı zaman ve henüz analarınızın karınlarında cenin halinde iken sizi en iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O; takva sahibi olanları da en iyi bilendir....
Vaqiə Suresi, 57. Ayet:
Biz yarattık
sizi,
hâlâ mı gerçeklemezsiniz?...
Vaqiə Suresi, 57. Ayet:
Sizi,
biz yarattık biz. Peygamberleri tasdik etmeniz gerekmez miydi?...
Vaqiə Suresi, 61. Ayet:
Sizin (dünya hayatındaki) emsallerinizi (bedenlerinizi), (ölümle) değiştirmemiz ve (ahiret âlemi için)
sizi,
bilmediğiniz bir şekilde (yeniden) yaratmamızda (Bizi geçecek yoktur)....
Vaqiə Suresi, 61. Ayet:
Sizin yerinize, benzerlerinizi getirmekte;
sizi,
bilmediğiniz bir âlemde, bilmediğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte de âciz duruma düşürülemeyiz....
Vaqiə Suresi, 61. Ayet:
(Size böyle ölümü takdir ettik) Ki sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve
sizi,
bilmediğiniz bir biçimde yeniden inşâ' edelim....
Hədid Suresi, 7. Ayet:
Allah'a ve Resûlü'ne iman edin.
Sizi,
üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır....
Hədid Suresi, 7. Ayet:
Allah'a ve Resûlü'ne iman edin.
Sizi,
üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır....
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peygamber,
sizi,
Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? Hâlbuki (Allah ezelde) sizden sağlam bir söz de almıştı. Eğer inanacak kimselerseniz (bu çağrıya uyun)....
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peygamber
sizi,
Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de almıştı. Eğer inanırsanız....
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Aklınızı, hafızanızı mı kaybettiniz, nerde kaldı, sözünüz, taahhüdünüz? Rasulullah
sizi,
Rabbinize iman etmeniz için davet ettiği halde Allah’a iman etmiyorsunuz? Oysa Allah, kulluk sözleşmesinde, kutsal kitaplarınızda sizden, kesinkes iman edeceğinize, kulluk ve sorumluluklarınızı yerine getireceğinize dair söz almıştı. Kulluk sözleşmesindeki iman taahhüdünüzün bilincinde iseniz eğer niçin Muhammed’in İslâm’a davetine koşmuyorsunuz?...
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peygamber,
sizi,
Rabbinize iman edesiniz diye davet edib dururken, size ne oluyor ki, Allah’a iman etmiyorsunuz? Halbuki (bundan önce iman etmeyi gerektiren deliller ortaya koymak suretiyle) Peygamber, sizden kesin söz de almıştı. (Veya Allah, ezelde hepinizden, Allah’ın varlığını tasdikinize dair söz almıştı). Eğer sözünüzde sadık kimselerseniz, (hemen iman etmeniz gerekir)......
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peygamber
sizi,
Rabbinize inanmaya cagirdigi halde, Allah'a nicin inanmazsiniz? Hem O, sizden soz almisti, inanmislar iseniz; bu cagriya kosun....
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peygamber
sizi,
Rabbinize inanmaya çağırdığı halde, Allah'a niçin inanmazsınız? Hem O, sizden söz almıştı, inanmışlar iseniz; bu çağrıya koşun....
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peygamber
sizi,
Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a inanmıyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de almıştı. Eğer inanırsanız....
Hədid Suresi, 14. Ayet:
Münafıklar onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan)
sizi,
Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı!...
Hədid Suresi, 14. Ayet:
Münafıklar, müminlere şöyle bağırırlar: “- Bizler sizinle beraber (dünyada ibadet eder) değil miydik?” Müminler: “- Evet, bizimle beraberdiniz; fakat siz, kendinizi nifaka düşürüb helâk ettiniz. Müminlere felâket beklediniz, (yahud tevbe için beklediniz), şübhelendiniz ve uzun ömür hülyası, sizi aldattı; tâ Allah’ın emri (ölüm) gelinceye kadar... Bir de, Allah’a karşı,
sizi,
aldatıcı şeytan aldattı.”...
Hədid Suresi, 14. Ayet:
Münafıklar onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan)
sizi,
Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı!...
Hədid Suresi, 14. Ayet:
(Münafıklar) onlara: «Biz sizinle beraber değil miydik?» diye seslenirler. (Müminler) de derler ki: «Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan)
sizi,
Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı....
Mümtahinə Suresi, 1. Ayet:
Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinip onları sevmeyin, onlara haber yolluyorsunuz ama onlar, size gerçek olarak gelen şeye kâfir olmuşlardır da Peygamberi ve
sizi,
Rabbiniz Allah'a inanıyorsunuz diye yurdunuzdan çıkarıyorlar; benim yolumda savaşmak ve râzılığımı arayıp elde etmek için yurdunuzdan çıktıysanız, bu, böyle; siz, onlara sevgiyle sır veriyorsunuz ve bense sizin gizlediğiniz şeyi de daha iyi bilirim, açığa vurduğunuz şeyi de ve sizden kim bu işi yaparsa gerçekten de ...
Mümtahinə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği reddettikleri halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Resulullahı ve
sizi,
sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için, vatanınızdan kovuyorlar. Siz Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı kazanmak için yurdunuzdan çıkarılmayı göze aldıysanız, nasıl olur da onlara sevgi gösterip sır verirsiniz? Halbuki Ben sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi bilmekteyim. Doğrusu içinizden kim bunu yaparsa, artık d...
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah,
sizi,
din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah, din husûsunda sizinle savaşmayan ve
sizi,
ülkenizden çıkarmayanlara iyilik etmenizi, onlara karşı insafla, adâletle muâmelede bulunmanızı nehyetmez; şüphe yok ki Allah, adâletle muâmele edenleri sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allâh
sizi,
din yüzünden sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış kimselere iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan engellemez. Muhakkak ki Allâh muksitleri (her şeye hakkını verenleri) sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah
sizi,
din hakkında sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik etmekten ve onlara karşı adaletli davranmaktan sakındırmaz. Çünkü Allah adaletli davrananları sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah
sizi,
din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah
sizi,
onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allâh
sizi,
din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adâletli davranmaktan men'etmez. Çünkü Allâh, adâlet yapanları sever....
Mümtahinə Suresi, 8. Ayet:
Allah
sizi,
din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever....
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allah
sizi,
ancak din hakkında sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanız için yardım etmiş olanları dost edinmekten sakındırır. Kim onları dost edinirse işte onlar zâlimlerdir....
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allah,
sizi,
ancak din hususunda sizinle savaşan ve sizi yurdlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerden; Onlara dostluk etmenizden meneder. Kim de onlara dostluk ederse, işte bunlar, zalim olanlardır......
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allah ancak
sizi,
sizinle din uğrunda (yola çıktığınız için) savaşanları, sizi yurdunuzdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardımcı olanları dost ve arkadaş edinmekten men'eden Kim de onları dost ve arkadaş edinirse, işte onlar zâlimlerdir....
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allah
sizi,
ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır....
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allah
sizi,
ancak din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir....
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allâh
sizi,
ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa, işte zâlimler onlardır....
Səff Suresi, 10. Ayet:
Ey iman edenler;
sizi,
elim azabtan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi size?...
Səff Suresi, 12. Ayet:
Suçlarınızı örter ve
sizi,
kıyılarından ırmaklar akan cennetlere ve ebedî Adn cennetlerinde tertemiz evlere sokar; bu, pek büyük bir kurtuluş, kutluluk ve murâda eriştir....
Səff Suresi, 12. Ayet:
Allah da sizin günahlarınızı bağışlar.
Sizi,
altından ırmaklar akan Cennet konaklarına, Adn Cennetlerindeki güzel köşklere koyar. İşte bu büyük mutluluktur....
Səff Suresi, 12. Ayet:
Boyle yaparsaniz, Allah gunahlarinizi size bagislar,
sizi,
iclerinden irmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hos yerlere koyar. Buyuk kurtulus budur....
Səff Suresi, 12. Ayet:
Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar,
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur....
Səff Suresi, 12. Ayet:
(Böyle yaparsanız, O) günahlarınızı size bağışlar ve
sizi,
altlarından ırmaklar akan Cennetlere ve Adn Cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte büyük kurtuluş, budur!...
Səff Suresi, 12. Ayet:
Günahlarınızı affeder ve
sizi,
altından nehirler akan bahçelere, sürekli cennetlerdeki temiz, bereketli barınaklara yerleştirir. İşte bu en büyük başarıdır....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız
sizi,
Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler, mallarınız ve çocuklarınız,
sizi,
Allah’ı zikirden, namazdan Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okumaktan, Allah’ın dinini anlatmaktan, İslâm’ı tebliğden alıkoymasın. Kimler böyle yapar, Allah’ı zikri ihmal ederse onlar, işte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey inananlar!
Sizi,
mallariniz ve cocuklariniz Allah'i anmaktan alikoymasin; boyle olanlar husrana ugrayanlardir....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey inananlar!
Sizi,
mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız,
sizi,
Allah'ı anmaktan/Allah'ın zikri olan Kur'an'dan alıkoymasın! Böyle bir şey yapanlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir....
Təğabun Suresi, 9. Ayet:
Sizi,
o toplanma günü (hesab) için bir araya getireceği günü (kıyameti) hatırla. İşte bu, (kâfirler için) aldanma günüdür. Kim Allah’a iman eder ve salih amel işlerse, Allah onun günahlarını örter ve onu, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar; ebedî olarak oralarda kalıcılar oldukları halde... İşte bu, çok büyük kurtuluştur....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey inananlar, tövbe edin Allah'a hâlis bir tövbeyle; umulur ki Rabbiniz; kötülüklerinizi örter ve
sizi,
kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar, o gün Allah, Peygamberi ve inananlardan onunla berâber bulunanları horlamaz, nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar, parlar da Rabbimiz derler, nûrumuzu tamamla, kuvvetlendir bize ve ört suçlarımızı bizim, şüphe yok ki senin, her şeye gücün yeter....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nûrları aydınlatıp gider de, "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin" derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a öyle tevbe edin ki, tam bir pişmanlıkla halis bir tevbe olsun; olur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter ve
sizi,
(ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve O’nunla beraber iman edenleri utandırmıyacaktır. (Sırat üzerinde) nurları önlerinde ve sağlarında koşub parlayacak; şöyle diyeceklerdir: “- Ey Rabbimiz! Bizim nûrumuzu tamamla, (bu Sırat üzerinde nûrları sönen münafıklar gibi bizleri yapma). Bizi bağışla; muhakkak ki sen, her şeye ...
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
«Ey inananlar! Yurekten tevbe ederek Allah'a donun ki, Rabbiniz kotuluklerinizi ortsun,
sizi,
iclerinden irmaklar akan cennetlere koysun. Allah'in peygamberini ve onunla beraber olan muminleri utandirmayacagi o gun, isiklari onlerinde ve defterleri saglarindan verilmis olarak yururler ve: «Rabbimiz! Isigimizi tamamla, bizi bagisla, dogrusu Sen herseye Kadir'sin» derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey inananlar! Yürekten tevbe ederek Allah'a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün,
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun. Allah'ın Peygamberini ve onunla beraber olan müminleri utandırmayacağı o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve: 'Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen herşeye Kadir'sin' derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nûrları aydınlatıp gider de, «Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin» derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, «Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin.» derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah â dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah
sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların, nurları, önlerinden ve yanlarından koşar da «Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kadirsin» derler....
Təhrim Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! İçten ve kesin bir tevbe ile Allah'a dönün. Bakarsınız, Rabbiniz sizin günahlarınızı örter ve
sizi,
altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün, Allah'ın Peygamberi ve beraberindeki iman edenleri utandırmayacağı gündür. O gün onların nuru önlerinde ve sağlarında koşarken, onlar da 'Rabbimiz, nurumuzu tamamla ve bizi bağışla; Senin herşeye gücün yeter' diye dua etmektedirler....
Haqqə Suresi, 11. Ayet:
Su(lar) kabarınca biz
sizi,
akıp giden (gemi)de taşıdık....
Nuh Suresi, 2. Ayet:
(2-4) Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben
sizi,
«Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)» diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!...
Nuh Suresi, 3. Ayet:
(2-4) Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben
sizi,
«Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)» diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!...
Nuh Suresi, 4. Ayet:
Suçlarınızı yarlıgasın ve
sizi,
muayyen bir vakte dek geciktirsin. Şüphe yok ki Allah'ın takdîr ettiği vakit geldi mi gecikmesine imkân yoktur eğer biliyorsanız....
Nuh Suresi, 4. Ayet:
(2-4) Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben
sizi,
«Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)» diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!...
Nuh Suresi, 12. Ayet:
Sizi,
mallar ve oğullarla destekleyip güçlendirir. Size Cennet misâli bahçeler verir ve ırmaklar akıtır....
Nuh Suresi, 12. Ayet:
'
Sizi,
mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın.'...
Nuh Suresi, 12. Ayet:
Sizi,
mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın....
Nuh Suresi, 12. Ayet:
"
Sizi,
mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır."...
Nuh Suresi, 14. Ayet:
Halbuki O,
sizi,
türlü türlü hallerle yaratmıştır....
Nuh Suresi, 17. Ayet:
Allah
sizi,
insan neslinin dölsüz ilk yaratılışını, yerden, topraktan gerçekleştirmekte, neslin devamını da topraktan yetişen gıda özünden özenerek meydana getirmektedir....
Nuh Suresi, 17. Ayet:
Ve Allah;
sizi,
yerden ot bitirir gibi bitirmiştir....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
Sizi,
ancak Allah rızâsı için doyurmadayız ve sizden istemeyiz ne bir karşılık, ne bir şükür....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
(9-10) '
Sizi,
ancak Allah rızâsı için yediriyoruz; sizden ne bir ücret, ne de bir teşekkür bekliyoruz; çünki biz, kaşları çatık, asık suratlı bir günde Rabbimizden korkarız!' (derlerdi)....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
Biz;
sizi,
ancak Allah rızası için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz....
İnsan Suresi, 10. Ayet:
(9-10) '
Sizi,
ancak Allah rızâsı için yediriyoruz; sizden ne bir ücret, ne de bir teşekkür bekliyoruz; çünki biz, kaşları çatık, asık suratlı bir günde Rabbimizden korkarız!' (derlerdi)....
Mürsəlat Suresi, 20. Ayet:
Sizi,
bayağı ve azıcık bir sudan yaratmadık mı?...
Mürsəlat Suresi, 27. Ayet:
Ve orada, sâbit ve metin dağlar yarattık ve
sizi,
tatlı suyla suvardık....
Mürsəlat Suresi, 30. Ayet:
Haydi, üççatallı gölgeye gidin (Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım
sizi,
anlamında)!...
Nəbə Suresi, 8. Ayet:
Ve
sizi,
çift çift yarattık....
Nəbə Suresi, 8. Ayet:
Sizi,
dişili erkekli nesiller olarak yarattık....
Nəbə Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz biz
sizi,
kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık....
Nəbə Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok ki biz
sizi,
yakın bir azapla korkutmadayız; o gün kişi, elleriyle hazırladığına bakar ve kâfir de ne olurdu der, keşke toprak olaydım....
Nəbə Suresi, 40. Ayet:
Sizi,
yakin gelecekteki bir azabla uyardik; o gun kisi elleriyle sunduguna bakar ve inkarci da: «Keske toprak olaydim» der. *...
Nəbə Suresi, 40. Ayet:
Sizi,
yakın gelecekteki bir azabla uyardık; o gün kişi elleriyle sunduğuna bakar ve inkarcı da: 'Keşke toprak olaydım' der....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Sizi,
çok alevlenen ateşe karşı uyardım....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Artık
sizi,
'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
İşte
sizi,
alevlendikçe alevlenen bir ateşle korkuttum....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Sizi,
köpürüp dalga dalga alevleri yükselen ateşle uyardım....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Artık
sizi,
'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
(Ben) işte
sizi,
şiddetle alevlenen bir ateşle korkuttum....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Sizi,
alev saçan ateşe karşı uyardım....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Artık
sizi,
'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım....
Leyl Suresi, 14. Ayet:
Ben
sizi,
köpürerek yanan bir ateşe karşı uyardım....
Təkəsur Suresi, 1. Ayet:
(1-2) Çoklukla övünmek
sizi,
kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı....
Təkəsur Suresi, 2. Ayet:
(1-2) Çoklukla övünmek
sizi,
kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı....
Zuxruf Suresi, 60. Ayet:
Dileseydik
sizi,
yeryüzünü koloni haline getiren meleklere çevirirdik....
Zuxruf Suresi, 62. Ayet:
Ve şeytan sakın
sizi,
(Sıratı Mustakîm'den) men etmesin. Muhakkak ki o, sizin için apaçık düşmandır....
Məhəmməd Suresi, 37. Ayet:
Eğer hepsini istese ve zorlasa
sizi,
nekesliğe kalkışırdınız da görürdünüz ki kinlerinizi, hasetlerinizi meydana çıkarmaktadır....
Zariyat Suresi, 50. Ayet:
Öyleyse, Allah'a doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten ben
sizi,
O'ndan yana açıkça uyarıyorum....
Zariyat Suresi, 50. Ayet:
Öyleyse, Tanrı'ya doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten ben
sizi,
O'ndan yana açıkça uyarıyorum....
Zariyat Suresi, 50. Ayet:
Öyleyse, Allah'a doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten ben
sizi,
O'ndan yana açıkça uyarıp korkutmakta olanım....
Zariyat Suresi, 51. Ayet:
Allah ile beraber başka bir ilah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten
sizi,
O'ndan yana açıkça uyarıyorum....
Zariyat Suresi, 51. Ayet:
Tanrı ile beraber başka bir tanrı(yı ortak) kılmayın. Gerçekten
sizi,
O'ndan yana açıkça uyarıyorum....
Zariyat Suresi, 51. Ayet:
Allah ile beraber başka bir ilah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten ben
sizi,
O'ndan yana açıkça uyarıp korkutmakta olanım....
Vaqiə Suresi, 83. Ayet:
Haydi görelim
sizi,
can boğaza geldiğinde,...
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
1.
in
: eğer
2.
tukridû
: kredi verirsiniz, borç verirsiniz
3.
allâhe
: Allah
4.
kardan
: borç
Mülk Suresi, 16. Ayet:
Gökyüzündeki Kişinin (Allah'ın), o (yer) sallandığı zaman
sizi,
yere geçirmesinden (geçirmeyeceğinden) emin mi oldunuz?...
Mülk Suresi, 24. Ayet:
De ki: "
Sizi,
arzda yaratıp yayan "HÛ"dur! O'na haşr olunacaksınız!"...
Mülk Suresi, 24. Ayet:
De ki: "
Sizi,
yeryüzünde yaratıp yayan O'dur. O'nun huzurunda haşredileceksiniz."...
Əbəsə Suresi, 31. Ayet:
(31,32) "Göklerde ne var, yerde ne varsa; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, iyileştiren-güzelleştiren kimseleri; –bazı küçük sürçmeler dışında– günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınan kimseleri de “En güzel” ile ödüllendirmesi için Allah'ındır. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin bağışlaması geniş olandır.
Sizi,
hem topraktan oluşturduğu zaman, hem de annelerinizin karnında ceninler hâlinde bulunduğunuz zaman, en iyi bilen O'dur. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın...
Əbəsə Suresi, 32. Ayet:
(31,32) "Göklerde ne var, yerde ne varsa; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, iyileştiren-güzelleştiren kimseleri; –bazı küçük sürçmeler dışında– günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınan kimseleri de “En güzel” ile ödüllendirmesi için Allah'ındır. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin bağışlaması geniş olandır.
Sizi,
hem topraktan oluşturduğu zaman, hem de annelerinizin karnında ceninler hâlinde bulunduğunuz zaman, en iyi bilen O'dur. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
(67-69) Hûd, “Ey toplumum! Bende akıl hafifliği/ câhillik yok, velâkin ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderilerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm. Sizi uyarması için içinizden bir adam üzerine Rabbinizden, size bir öğüt/kitap gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O
sizi,
Nûh toplumundan sonra, halîfeler, sonradan gelen nesiller yaptı ve oluşturuluşta boy-pos itibariyle sizi arttırdı. Kurtulmanız için Allah'ın nimetlerini hatırlayın” ...
Əraf Suresi, 68. Ayet:
(67-69) Hûd, “Ey toplumum! Bende akıl hafifliği/ câhillik yok, velâkin ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderilerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm. Sizi uyarması için içinizden bir adam üzerine Rabbinizden, size bir öğüt/kitap gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O
sizi,
Nûh toplumundan sonra, halîfeler, sonradan gelen nesiller yaptı ve oluşturuluşta boy-pos itibariyle sizi arttırdı. Kurtulmanız için Allah'ın nimetlerini hatırlayın” ...