Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 70. Ayet:
"Sen, bize, tek olan Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamız için mi geldin? Eğer doğru sözlülerdensen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyi getir!" dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken dişi deveyi kestiler ve böylece Rabb'inin emrine karşı geldiler ve "Ey Salih! Sen gerçekten gönderilenlerdensen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyleri getir." dediler....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"İman edenleri tehdit ederek Allah'ın yolundan çevirmek ve o yolu eğri göstermeye çalışmak için her yolun başına oturmayın. Azken sizi nasıl çoğalttığımızı bir düşünün. Bakın! Bozgunculuk yapanların sonu nasıl oldu!"...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin. Üstelik bu mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi getir de görelim!"...
Səba Suresi, 29. Ayet:
"Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdit ettiğiniz uyarı ne zaman?" diyorlar....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Anne ve babasına: "Öf be, ikinizden de bıktım! Bunca insan gelip geçtiği halde, hala, beni öldükten sonra diriltileceğimle mi tehdit ediyorsunuz?" dedi. Onlar, onun için Allah'a dua ederek: "Yazık sana! Gel iman et. Kuşkusuz Allah'ın sözü haktır." dediler. Bunun üzerine o: "Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." dedi....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
"Sen bizi ilahlarımızdan vazgeçirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyi hemen getir." dediler....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut münâfıklar, karanlıklar içinde, gök gürültüleri çıkararak, şimşekler çaktırarak yağan yağmura tutulanlar gibi, şüphe, nifak ve inkâr karanlıkları içinde, tehditler ve müjdelerle dolu Kur’ân âyetlerini getiren vahiy sağanağı ile karşılaşanlardır. Ölümden çekinerek gök gürlemeleri yüzünden parmaklarıyla kulaklarını tıkayan kimseler gibi, tehdit âyetlerini duymamak için kulaklarını tıkarlar. Halbuki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincin...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Bir vakit de, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam söz almıştık; Tûr’u da (söz veresiniz diye
tehdî
den yerinden sökerek) üstünüze kaldırıb demiştik ki: “- Size verdiğimiz kitabın hükümlerini kuvvetle tutun ve içindekinden gâfil olmayın, onları hatırlayın; gerek ki cehennemden ve isyandan korunursunuz....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Din ve vicdan hürriyeti, baskıyla, zorbalıkla tahdit edilemez. Kimse baskıyla, tehditle İslâm dinine girmeye zorlanamaz. Hak, doğru, huzurlu ve aydınlık yol, sonu pişmanlıkla biten, haince düşünceler içeren, helake maruz sapık yollardan ayırt edilerek iyice açıklanmıştır. Her kim, putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişiğini keser, geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allaha imanın gerektirdiği esaslara iman ederse, sağlam, kopması mümkün olmayan...
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler sizi fakru zarurete düşmekle tehdit eder. Size meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı emrederek sizi idare eder. Allah da size tarafından koruma kalkanı, bağışlama, lütuf ve ihsan va’deder. Allah’ın lütfu ve rahmeti geniştir. Her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlikle
tehdî
d edip korkutur, cimrilik ve hayâsızlığa teşvîk eder. Allah İse kendi katından bir mağfiret ve fazla (bir kâr) va'deder. Allah'ın lûtfu ihsanı boldur, O her şeyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, büyük günah işledikleri zaman, yahut kendilerine, birbirlerine zulmettikleri, haksızlık ettikleri zaman Allah’ın büyüklüğünü, tehdidini hatırlayıp ibadet ederek, günahlarından dolayı Allah’tan bağışlanma dilerler. Allah’tan başka, günahları kim bağışlayabilir? Onlar bile bile işledikleri günahlarda ısrar etmezler....
Ali-İmran Suresi, 173. Ayet:
Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine: "Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun." dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve "Hasbunallah ve ni’me’l-vekil" "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" demişlerdir....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara güven ve korkuyla, emniyet ve tehdit ile ilgili stratejik bir haber gelince bu bilgileri yayarlar. Halbuki bu tür bilgileri ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a ve kendi içlerinden, başlarında bulunun ülülemre, savunma görevini yürüten yetkililere (askerî uzmanlara, emniyet ve istihbarat yetkililerine) götürselerdi, bu bilgilerden sonuç çıkarma yeteneğinde olan uzmanlar, devleti, milleti, ümmeti ilgilendiren emniyetin ve te...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve peygamberine karşı savaşan ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların cezâsı, ancak (birini öldürmüşlerse, kendilerinin de) öldürülmeleri veya (malını da alarak öldürmüşlerse) asılmaları veya (sâdece mallarını zorla almışlarsa) elleri ile ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya (tehdidle insanları korkutmuşlarsa, bulundukları)yerden sürgün edilmeleridir! Bu, onlara dünyada bir rezilliktir, âhirette ise onlar için (pek)büyük bir azab vardır!...
Ənam Suresi, 105. Ayet:
İşte böylece vaatlerimizle ve tehditlerimizle ilgili âyetleri onlara delil olarak ileri sürmen ve ibret almaları için: 'Sen bunları başkalarından öğrendin' diyememeleri, iddialarına son vermeleri için, ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumlarına Kur’ân’ı iyice ayrıntılı hale getirelim diye çok yönlü açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 134. Ayet:
Size yapılan tehdit, kesinlikle başınıza gelecektir; siz onun önüne geçemezsiniz....
Ənam Suresi, 146. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerine de bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında bulunan, ya da kemiğe karışan yağlar dışında, sığırların, koyunların ve keçilerin yağlarını da onlara haram kıldık. Kural tanımamaları, hakka riayet etmemeleri, tecavüzleri, isyanları ve zulümleri sebebiyle onları böyle cezalandırdık. Bizim vaatler ve tehditlerle ilgili sözlerimiz doğrudur....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli cehennemliklere: 'Rabbimizin bize va’dettiği mükâfatların gerçekleştiğini gördük. Siz de Rabbinizin sizi tehdit ettiği cezaların gerçekleştiğini gördünüz mü?' diye seslenirler. Cehennemlikler: 'Evet' derler. Aralarında gür sesli biri: 'Allah’ın lâneti baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen güç ve iktidar sahibi zâlimlerin üzerine olsun' diye bağırarak lânet okur....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet yârânı, ateş yaranına (cehennemliklere): «Rabbimizin bize va'detdiğini hak bulduk. Siz de Rabbinizin (
tehdî
d olarak) bildirdiğini (cezayı) gerçek buldunuz mu?» diye nida eder (ler). Onlar da: «Evet (öyle bulduk)» derler. Bunun üzerine aralarında bir münâdî: «Allahın lâ'neti zaalimlerin tepesine» diye ünler. ...
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: «Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak?» diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemizi ve atalarımızın taptıklarını bırakmamızı sağlamak için mi geldin? Doğru söyleyenlerdensen
tehdî
t ettiğin şeyi meydana getir bakalım....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: "TEK olan O Allâh'a kulluk edelim, babalarımızın tapınmakta olduklarını bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğini getir (görelim)!"...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Onlar: 'Sen bize, tek Allah’ı ilâh tanımamız, candan müslümanlar olarak Allah’a teslim olmamız, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmemiz, tek O’nun şeriatına bağlanmamız, O’na boyun eğmemiz, atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer söylediklerinin arkasında isen, söylediklerinde doğru isen, bizi tehdit ettiğin o azâbı getir.' dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Onlar: 'Sen bize, babalarımızın taptığı şeyleri bırakmamız ve yalnız Allah'a kulluk etmemiz için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen bize, tehdit ettiğin şeyi getir' dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
«ize yalniz Allah'a kulluk etmemizi, babalarimizin taptiklarini birakmamizi soylemek icin mi geldin? Dogru sozlulerden isen haydi bizi tehdit ettigin azaba ugrat» dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Onlar, «yalnız Allah'a ibâdet etmemiz ve babalarımızın İbâdet edip taptıklarını terketmemiz için mi geldin ?! Haydi eğer doğrulardan isen bizi
tehdî
d edip durduğun azabı getir» dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
'Bize yalnız Allah'a kulluk etmemizi, babalarımızın taptıklarını bırakmamızı söylemek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azaba uğrat' dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: 'Sadece ALLAH'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını terkedelim diye mi bize geldin? Doğru sözlü isen bizi kendisiyle tehdit ettiğin şeyi getir bakalım.'...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Ya, dediler: sen bize yalnız Allaha tapalım atalarımızın tapageldiklerini bırakalım diyemi geldin, eğer sadıklardan isen haydi bizi tehdid edib durduğun o azâbı başımıza getir görelim...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: «Ya, demek sen tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi (bize) geldin? Eğer doğrulardan isen bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir!»...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler: «Sen bize yalınız Allaha kulluk etmemiz, atalarımızın tapmakda olduklarını bırakmamız için mi geldin? O halde doğruculardan isen bizi tehdid etmekde olduğun şey'i (azabı) getir bize». ...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: '(Sen) bize, 'Bir olan Allah’a ibâdet edelim ve atalarımızın tapageldiklerini bırakalım’ diye mi geldin? Eğer (iddiânda) doğru kimselerden isen, haydi bizi (kendisiyle)
tehdî
d etmekte olduğun (azâb)ı bize getir!'...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: Sen, bize; yalnız Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Şayet sadıklardan isen; tehdit ettiklerini getir bize....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Şöyle cevap verdiler: "Bir tek Allaha kulluk edelim de atalarımızın kulluk edegeldiği bütün öteki tanrıları bırakalım diye mi geldin bize? Eğer doğru sözlü biriysen, haydi getir (de görelim) bizi tehdit edip durduğun azabı!"...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: “Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden isen hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir. ”...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
-Bir tek ilaha kulluk etmemiz ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamız için mi bize geldin? Bizi tehdit ettiğin azabı haydi başımıza getir. Doğru söyleyenlerden isen! dediler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
"Yâ!" dediler "Sen bize yalnız Allah’a ibadet edelim, atalarımızın taptıklarını ise bırakalım diye mi geldin?Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi, bizi tehdit edip durduğun o felaketi başımıza getir de görelim!"...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki; "Ya, demek sen, tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğrulardan isen bizi tehdid ettiğin(o azâb)ı bize getir!"...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bize bizi tehdit ettiğini getir."...
Əraf Suresi, 76. Ayet:
(76-77) Buyukluk taslayanlar, «Sizin inandiginizi biz inkar ediyoruz» dediler ve disi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruguna bas kaldirdilar, «Ey Salih, eger sen peygambersen bizi tehdit ettigin azaba ugrat bakalim» dediler....
Əraf Suresi, 76. Ayet:
(76-77) Büyüklük taslayanlar, «biz sizin imân ettiğiniz şeyi inkâr ediyoruz» dediler ve o yüzden devenin bacaklarını kesip onu yere devirdiler de Rablarının buyruğuna baş kaldırıp tuğyan ettiler ve: «Ey Salih ! Eğer (cidden) peygamberlerden isen bizi
tehdî
d edip durduğun azabı haydi getir görelim» dediler....
Əraf Suresi, 76. Ayet:
(76-77) Büyüklük taslayanlar, 'Sizin inandığınızı biz inkar ediyoruz' dediler ve dişi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar, 'Ey Salih, eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım' dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
1.
fe
: sonra
2.
akarû
: kestiler
3.
en nâkate
: dişi deve
4.
ve atev
: ve haddi aştılar, isyan ettiler
...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Sonra (dişi) deveyi kestiler ve Rab'lerinin emrine isyan ettiler (haddi aştılar). Ve şöyle dediler: “Ya Salih, şâyet sen gönderilen resûllerden isen bize vaadettiğin (tehdit ettiğin) şeyi getir.”...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve “Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir” dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Dişi deveyi, ayaklarını kesip öldürdüler ve Rablerinin emrinden çıktılar, isyan ettiler ve ey Sâlih dediler, peygamberlerdensen
tehdî
d ettiğin şeyi yap bize bakalım....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiğin azabı bize getir, dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
(Derken) dişi deveyi vahşice boğazladılar, Rablerinin emrine itaattan çıktılar ve: "Ey Sâlih. . . Eğer Rasûllerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir" dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Dişi deveyi, kılıçla bacaklarından biçerek öldürdüler. Rablerinin koyduğu planın, buyruğunun dışına çıktılar. 'Ey Sâlih, eğer, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirilen hak peygamberlerdensen, bizi tehdit ettiğin o azâbı getir' dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Nihayet dişi deveyi boğazladılar, Rabblerinin emrinden dışarı çıktılar ve: 'Ey Salih! Eğer gerçekten peygamber olarak gönderilenlerden isen bizi tehdit ettiğin azabı getir bakalım' dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
(76-77) Buyukluk taslayanlar, «Sizin inandiginizi biz inkar ediyoruz» dediler ve disi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruguna bas kaldirdilar, «Ey Salih, eger sen peygambersen bizi tehdit ettigin azaba ugrat bakalim» dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
(76-77) Büyüklük taslayanlar, «biz sizin imân ettiğiniz şeyi inkâr ediyoruz» dediler ve o yüzden devenin bacaklarını kesip onu yere devirdiler de Rablarının buyruğuna baş kaldırıp tuğyan ettiler ve: «Ey Salih ! Eğer (cidden) peygamberlerden isen bizi
tehdî
d edip durduğun azabı haydi getir görelim» dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
(76-77) Büyüklük taslayanlar, 'Sizin inandığınızı biz inkar ediyoruz' dediler ve dişi deveyi kesip devirdiler; Rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar, 'Ey Salih, eğer sen peygambersen bizi tehdit ettiğin azaba uğrat bakalım' dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiğin azabı bize getir, dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Deveyi işkence ederek kestiler ve Rab'lerinin emrine baş kaldırdılar: 'Salih, gerçekten elçilerden birisi isen, bizi tehdit ettiğin azabı başımıza getir,' dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o nâkayı tepelediler ve rablarının emrinden tuğyan ettiler ve dediler ki: Hey Sâlih, sen gerçek mürselînden isen bizi tehdid etmekte olduğun azâbı getir görelim...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o dişi deveyi tepelediler, ayaklarını keserek öldürdüler, Rablerinin emrine baş kaldırdılar ve: «Hey Salih, sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit etmekte olduğun azabı getir de görelim!» dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; «Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir!» dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o dişi deveyi, ayaklarını keserek, öldürdüler. Rablerinin emrinden (uzaklaşıb) isyan etdiler ve: «Saalih, eğer sen gönderilmiş peygamberlerden isen bizi
tehdî
d edib durduğun azabı getir bize» dediler. ...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o dişi deveyi kesip Rablerinin emrine karşı (haddi aşarak) isyân ettiler ve dediler ki: 'Ey Sâlih! Eğer peygamberlerden isen, bizi (kendisiyle)
tehdî
d etmekte olduğun(azâb)ı bize getir!'...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Ve dişi deveyi kesip devirdiler de Rabblarının emrine baş kaldırdılar ve dediler ki: Ey Salih; eğer sen peygamberlerden isen tehdid edip durduğun azabı getir bize....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: “Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir!” dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken deveyi boğazladılar ve Rab’lerinin emrinden çıkıp O’na isyan ettiler ve dediler ki: "Salih! Sen gerçekten resullerden isen, bizi tehdit edip durduğun o azabı getir de görelim!"...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğu dışına çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdid ettiğin (azâb)ı bize getir!" dediler....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Bu arada dişi deveyi boğazladılar. Ve Rablerinin emrinden dışarı çıkıp şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer Allah tarafından gönderilenlerdensen, bizi tehdit ettiğin şeyi önümüze getiriver."...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
1.
ve lâ tak'udû
: ve oturmayın
2.
bi kulli sırâtın
: her yola, tüm yolların üzerine
3.
tû'ıdûne
: vaad ediyorsunuz (negatif vaad), tehdit ediyorsunuz
4.
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Tehdit (vaad ederek) ederek her yola (üstüne) oturmayın. Ve O'na (Allah'a) âmenû olan kimseleri Allah'ın yolundan men etmeyin. Ve onda (Allah'ın yolunda) bir eğrilik istiyorsunuz. Ve hatırlayın! Siz az idiniz, sizi çoğalttı. Ve bakın, fesat çıkaranların sonları nasıl oldu....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
“Bir de, tehdit ederek Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek, Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?”...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
İnananları
tehdî
t ederek Allah yolundan menetmek ve o yolun eğri bir hâle gelmesini sağlamak için her yolun başında oturup pusu kurmaya kalkmayın ve hatırlayın o zamânı ki azlıktınız, o sizi çoğalttı. Bozgunculukta bulunanların sonuçları ne olmuş, ne hale gelmişler, bakın da görün....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"Tehdit ederek, iman edenleri Allâh yolundan alıkoyarak ve o yoldan sapmalarını isteyerek, inananların yolunu kesmeyin! Düşünün ki siz az idiniz, (O) sizi çoğalttı. . . Bir bakın nasıl oldu fesat çıkaranların sonu!"...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'İman edenleri tehdit etmek, Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâm’ı yaşamaya ve İslâmî faaliyetlere engel tedbirler almak, Allah yolunda tezat, tenakuz, pürüz, yalan, sapma aramak için her yolun başında oturmayın. Düşünün ve hatırlamaya çalışın, hani bir vakitler çok azdınız. Allah sizi çoğalttı, sizi güçlü ve zengin hale getirdi. Müfsitlerin, bozguncuların sonunun nasıl olduğuna ibret nazarıyla bakın, inceleyin.'...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Tehditlerde bulunmak, insanları Allah'ın yolundan alıkoymak ve onda çarpıklık aramak üzere bütün yollara oturmayın. Düşünün ki az sayıdaydınız Allah sizi çoğalttı. Bozguncuların sonlarının nasıl olduğuna bakın....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoymak için ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O, sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın."...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
«Allah'a inananlari yolundan alikoyup ve o yolun egriligini dileyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayin. Azken, Allah'in sizi cogalttigini hatirlayin; bozguncularin sonunun nasil olduguna bir bakin.»...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Allah'a imân edenleri
tehdî
d ederek ve Allah'ın yolundan alıkoyarak öyle her yolda —o yolun eğriliğini arzu ederek— oturmayın. Bir düşünün, bir zamanlar az idiniz, O sizi çoğalttı, bozgunculuk yapıp fesad çıkaranların sonunun ne olduğuna bir bakın!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'Allah'a inananları yolundan alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken, Allah'ın sizi çoğalttığını hatırlayın; bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.'...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'ALLAH'ın yolunu eğriltmek ve inananları tehdit edip ondan çevirmek için her yolun başına oturmayın. Sayıca az iken sizi nasıl da çoğalttığını düşünün. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.'...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Hem öyle tehdid ederek her caddenin başına oturub da Allahın yolundan ona iyman edenleri çevirmeyin ve yolun çarpıklığını arzu etmeyin, düşünün ki vaktiyle siz pek az idiniz, öyle iken o sizi çoğalttı ve bakın o müfsidlerin akıbeti nasıl oldu?...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Bir de öyle tehdit ederek her caddenin başına oturup da Allah'ın yolundan O'na iman edenleri çevirmeyin ve yolun çarpıklığını arzu etmeyin. Düşünün ki, siz azlıktınız, O, sizi çoğalttı ve bakın o bozguncuların sonu ne oldu!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki bozguncuların sonu nasıl olmuştur....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Bütün yol başlarında pusu kurup inananları tehditle Allah yolundan alıkoymayınız, bu yolu eğri göstermeye yeltenmeyiniz. Sayıca azken, Allah'ın sizi çoğalttığını hatırlayınız. Görünüz, bozguncuların sonu nasıl oldu?...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"O'na inananları tehdit ederek, Tanrı'nın yolundan alıkoymak için ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın."...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
«Ve siz, Allaha îman edenleri
tehdî
d ederek, (onları) Allahın yolundan men'ederek, onun (o yolun) eğriliğini arayarak, öyle her caddenin başını tutub oturmayın. Düşünün ki vaktiyle siz, pek az idiniz de (Allah) sizi çoğaltdı. Bakın ki fesâd çıkaranların sonu nice olmuşdur» ...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'O hâlde (insanları)
tehdî
d ederek ve Allah’ın yolundan O’na îmân edenleri men' ederek, hem ona (o yola) bir eğrilik arayarak her yol(un başın)a oturmayın! Hatırlayın ki, bir zamanlar (siz) az idiniz de (O) sizi çoğalttı; ve bakın (sizden önce) fesad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!'...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Ve siz, Allah'a iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve onun eğriliğini isteyerek, her yolun başını tutup oturmayın. Hem hatırlayın ki; siz, vaktiyle pek az idiniz de sizi O, çoğalttı. Ve bakın fesad çıkaranların sonu ne olmuştur....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Bir de, inanan herkesi tehditle Allahın yolundan dönmeye zorlayarak ve onu eğri göstermeye çalışarak (doğruya götüren) her yolun kıyısında pusuya yatmayın. Ve Onun sizi azlıkken (nasıl) çoğalttığını hatırlayın: Ve bakın, sonu ne oldu fesat çıkaranların!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
“Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek inananları yolundan alıkoymaya ve o Allah yolunu eğriltmeye çalışmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
-İman edenleri Allah’ın yolundan alıkoyarak ve o yolun bozulmasını arzulayarak tehdit ile her caddenin başında pusu kurup oturmayın. Azınlık iken Allah’ın sizi çoğalttığını hatırlayın. Bozguncuların sonunun ne olduğuna da bir bakın!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"Hem öyle tehditler savurarak, yol başlarını tutup, Allah’a iman edenleri Allah’ın yolundan çevirmeyin ve bu yolun eğri büğrü olduğuna dair, şüpheler verip halkı yanıltmayın.""Hem düşünün ki bir zaman siz sayıca pek az idiniz. Öyle iken Allah sizi çoğalttı. Ülkeyi bozan o müfsitlerin sonunun nasıl olduğuna bakın da ibret alın!"...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"Ve her yolun başına oturup da tehdid ederek inananları Allâh yolundan çevirmeğe ve o(Hak yolu)nu eğriltmeğe çalışmayın; düşünün siz az idiniz, O sizi çoğalttı ve bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!"...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
«O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoymak ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O, sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın.»...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'Yol başlarını tutup da iman edenleri tehdit ederek ve doğru yolu eğri göstererek onları Allah'ın yolundan alıkoymayın. Unutmayın ki, vaktiyle sizin sayınız pek azdı; sonra Allah sizi çoğalttı. Bir de, bozguncuların sonlarına bakın, ne olmuş!...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"Her yol üstünde oturup da tehdit savurarak Allah yolundan O'na inananları çevirmeyin. Yolun çarpığını isteyip durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz, O sizi çoğalttı. Bir bakın, nasılmış bozguncuların sonu!...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
'Madem içinizde, özgürce tebliğ ile görevli olduğum dine iman edenlerin yanında, iman etmeyenler de var; Allah aranızda hükmünü verinceye, mü’minlere yardımını, kâfirlere tehdidini gerçekleştirinceye kadar sabrederek mücadeleye devam edin. O hüküm verenlerin, icraat yapanların en hayırlısıdır.'...
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Kavminden inkâra sapan ileri gelenler: «Şuâyb'e inanıp uyarsanız and olsun ki o takdirde ziyana uğrayanlardan olursunuz!» diyerek (
tehdî
dde bulundular)....
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Kavminden inkâra sapan ileri gelenler "Eğer Şuayb’a uyacak olursanız kesinlikle perişan olursunuz!" diye tehditte bulundular....
Əraf Suresi, 95. Ayet:
Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihâyet (mal ve evlâd cihetiyle) çoğaldılar ve: 'Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun
tehdî
d edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)' dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Vahtâra mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk(fitnetuke), tudıllu bihâ men teşâu ve
tehdî
men teşâu ente veliyyunâ fâgfirlenâ verhamnâ ve ente hayrûl gâfirîn(gâfirîne)....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
1.
vahtâra (ve ahtâra)
: ve seçti
2.
mûsâ
: Musa (as)
3.
kavme-hu
: onun kavmi
4.
seb'îne
: 70
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah, müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan erkek münâfıkları da, kadın münâfıkları da, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri de içinde ebedî kalacakları Cehennem ateşiyle tehdit ediyor. O ateş onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Sadece onlara has, kurtuluşu mümkün olmayan, kesintisiz, sürekli bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 122. Ayet:
Bununla berâber, mü’minler hep berâber (cihâd için) seferber olacak değillerdir. Fakat onların her kabîlesinden bir tâifenin (sefere) çıkmaları, (diğerlerinin) dîni iyice öğrenmeleri ve (seferden) kendilerine döndükleri zaman, kavimlerini (Allah’ın
tehdî
d ettiği hususlarda, azâbı ile) korkutmaları gerekmez miydi? Tâ ki onlar (da günahlardan)sakınsınlar....
Yunus Suresi, 43. Ayet:
Ve minhum men yanzuru ileyk(ileyke), e fe ente tehdil umye ve lev kânû lâ yubsırûn(yubsırûne)....
Yunus Suresi, 43. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan (var)
2.
men yanzuru
: bakan kimseler
3.
ileyke
: sana
4.
e fe ente
: artık, sen mi
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) seni vefat ettirsek de sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Eğer onları tehdit ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eğer (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onların dönüşü de bizedir. (O zaman onlara ne olacağını göreceksin). Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, göstermeden senin ruhunu alarak ölümünü gerçekleştirsek de neticede, hesap vermek üzere, bizim huzurumuza getirilecekler. Sonunda, onların alenî-gizli bütün davranışlarını şâhit olarak Allah ortaya getirecektir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Eğer onları tehdit ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eğer (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onların dönüşü de bizedir. (O zaman onlara ne olacağını göreceksin). Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara vad' (kendilerini
tehdî
d) etdiğimiz (akıbet) in bir kısmını eğer sana göstersek de, yahud seni (dünyâdan tamamen) alsak da nihayet onların dönüşü ancak bizedir. Yine Allah, kendilerinin ne yapacaklarına şâhiddir. ...
Yunus Suresi, 48. Ayet:
“Eğer doğru söyleyenler iseniz, (söyleyin) bu tehdit ne zaman (gerçekleşecek)?” diyorlar....
Yunus Suresi, 48. Ayet:
Onlar: 'Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdit, bu nihaî yargı ne zaman gerçekleşecek?' diyorlar....
Yunus Suresi, 48. Ayet:
«Eğer (İddianızda) doğrucu iseniz bu va'd (ve
tehdî
din tehakkuku) ne zaman? (Söyleyin)» derler. ...
Yunus Suresi, 48. Ayet:
"Doğru iseniz bu bizi tehdid(ettiğiniz) azâb ne zaman?" diyorlar....
Yunus Suresi, 55. Ayet:
Haberiniz olsun, göklerdeki ve yerdeki varlıklar ve imkânlar Allah’ındır, Allah’ın tasarrufundadır. Açın gözünüzü, Allah’ın va’di, tehdidi haktır, gerçektir. Fakat onların çoğu bilemez....
Yunus Suresi, 102. Ayet:
Onlar kendilerinden önce geçip giden milletlerin uğradıkları felâket günlerinin benzerlerinin dışında güzel günler mi bekliyorlar? 'Siz Rabbinizin tehdidini bekleyin, ben de sizinle birlikte ilâhî va’din tecellisini bekleyenlerdenim' de....
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.”...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Yâ Nûh dediler, gerçekten de bizimle uğraşmadasın ve uğraşmanda ileri de gittin, gerçeklerdensen hadi, tehdit edip durduğun azâba uğrat bizi....
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karşı mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir!...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Ey Nuh. . . Bizimle gerçekten mücadele ettin. . . Bunda çok ileri gittin! Eğer doğrucuysan, bizi tehdit ettiğin şeyi, bize getir. "...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Kavminin ileri gelen münkirleri: 'Ey Nûh, bizimle mücadele ettin. Bize karşı mücadelede de çok ileri gittin. Eğer iddialarında doğru isen, bizi tehdit ettiğin azâbı getir.' dediler....
Hud Suresi, 32. Ayet:
«Ey Nuh! Bizimle cidden tartistin; hem de cok tartistin. Dogru sozlulerden isen tehdit ettigin azabi basimiza getir» dediler....
Hud Suresi, 32. Ayet:
(Kavmi ona) : Ey Nûh ! Dediler, cidden bizimle tartışıp uğraştın ve bizimle uğraşmanı çoğalttın (ileri gittin). Eğer doğrulardan isen şu bizi
tehdî
d edip durduğun (azabı) getir....
Hud Suresi, 32. Ayet:
'Ey Nuh! Bizimle cidden tartıştın; hem de çok tartıştın. Doğru sözlülerden isen tehdit ettiğin azabı başımıza getir' dediler....
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karşı mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir!...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: 'Ey Nuh, sen bizimle tartıştın ve bizimle tartışmayı uzattın. Doğru sözlü isen haydi bizi tehdit ettiğin şeyi getir bakalım.'...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Ey Nuh! dediler: cidden bize mücadele ettin, cidalimizde çok ileri de gittin, de haydi bizi tehdid edib durduğun azâbı getir de görelim, sadıklardan isen...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Onlar: «Ey Nuh, gerçekten bizimle çok uğraştın ve bizimle yaptığın mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit edip durduğun azabı getir de görelim.» dediler....
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki; «Ey Nuh! Bizimle didişip durdun, didişmende de çok ileri gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğin şu azabı getir de görelim.»...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler: «Ey Nuh, bizimle cidden uğraşdın. Bizimle olan bu mücâdelende ileri de gitdin. Eğer sen doğruculardan isen bizi
tehdî
d edib durduğun (azâb) ı haydi getir bize». ...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: 'Ey Nûh! Gerçekten bizimle mücâdele ettin, öyle ki bizimle mücâdelede çok ileri gittin; eğer (iddiânda) doğru kimselerden isen, haydi
tehdî
d etmekte olduğun (azâb)ı bize getir!'...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Onlar dediler ki: Ey Nuh; bizimle tartıştın, çok uğraştın, doğru sözlü isen haydi tehdid ettiğin şeyi getir....
Hud Suresi, 32. Ayet:
(İnkarcıların ileri gelenleri:) "Ey Nuh, bizimle çok tartıştın, tartışmayı (gereksiz yere) fazla uzattın" dediler, "eğer doğru sözlü kimselerdensen artık getir şu bizi tehdit edip durduğun şeyi!"...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: «Ey Nûh! Bizim ile muhakkak ki mücadelede bulundun, artık mücadelemizi arttırdın. Eğer sen sâdıklardan oldun ise imdi bize tehdit ettiğin şeyi getiriver.»...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: “Ey Nuh! Bizimle cidden tartıştın, hem de çok tartıştın. Eğer doğru sözlülerden isen, tehdit ettiğin azabı başımıza getir!”...
Hud Suresi, 32. Ayet:
"Ey Nûh! dediler. Bizimle mücadele ettin, bu mücadelende de hayli ileri gittin. Yeter artık, eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit edip durduğun o azabı getir de görelim!"...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Ey Nûh, bizimle mücâdele ettin. Hem bizimle mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen haydi bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir!"...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Ey Nûh! Sen bizimle uğraştın, bizimle mücadelede çok da ileri gittin. Eğer doğru sözlülerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."...
Hud Suresi, 65. Ayet:
Derken onu kestiler. Salih, dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.”...
Hud Suresi, 65. Ayet:
Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız)!" Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Sâlih’in kavmi, deveyi, bacaklarından kılıçla biçerek öldürdüler. Sâlih: 'Yurdunuzda üç gün daha zevk ü sefa sürün' dedi. Bu, yalanlanması mümkün olmayan bir tehditti....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Bu uyarıya rağmen onlar deveyi devirip öldürdüler. Salih onlara : Öyle ise evinizde üç gün (daha) yaşayıp yararlanın. Bu, yalanı olmayan bir tehdittir,» dedi....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız)!» Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Derken onu tepeleyip öldürdüler. Bunun üzerine Salih onlara: «Evinizde üç gün yaşayın; işte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir!» dedi....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Derken, onu, ayaklarını keserek öldürdüler. Bunun üzerine (Saalih) dedi ki: «Memleketinizde üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalanı çıkarılamayacak bir
tehdî
ddir». ...
Hud Suresi, 65. Ayet:
Fakat (Semûd kavmi bu îkazı dinlemeyerek) onu kestiler; bunun üzerine (Sâlih): 'Yurdunuzda üç gün daha yaşayın! Bu, yalan olmayan bir tehdiddir!' dedi....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Derken onu kestiler. O da dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayadurun. Bu yalanlanmayacak bir tehdittir. ”...
Hud Suresi, 65. Ayet:
Ama deveyi yere yıkıp kestiler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha nimetlenin. Bu, yalanlanamayacak bir tehdittir."...
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Eğer okunan bir kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla ovalar, pınarlar, nehirler oluşturmak için yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı, o kitap, yine bu Kur’ân olurdu, gene de iman etmeyeceklerdi. Fakat emir, plan, düzen, icraat bütünüyle Allah’ındır. İman edenler, Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olması halinde, bütün insanları hidayete erdireceğini hâlâ anlayamadılar mı? Allah’ın dinine, mü’minlere karşı düzenledikleri tertipler, i...
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Onlara yaptığımız vaatlerin, tehditlerin bir kısmını sana göstersek veya ondan önce senin ruhunu alarak ölümünü gerçekleştirsek bile, sana ancak Allah’ın emirlerini tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bizim huzurumuzda görülecektir....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana kesinlikle göstersek de yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek de muhakkak sana düşen tebliğ etmek, hesap ise bize aittir....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Kâfirlere yönelttiğimiz bazı tehditleri sana göstersek de ya da daha önce canını alsak da senin görevin mesajımızı duyurmaktır, insanları hesaba çekmek bize düşer....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Inkar edenler, peygamberlerine: «Ya bizim dinimize donersiniz ya da sizi memleketimizden cikaririz» dediler. Rableri peygamberlere: «Biz, haksizlik edenleri yok edecegiz, onlardan sonra yeryuzune sizi yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkanlar icindir.» diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
İnkâra sapanlar, peygamberlerine, «and olsun, ya sizi yurdumuzdan çıkarırız, ya da bizim dinimize dönersiniz !» diyerek (
tehdî
dde bulundular). Bu sebeple Rabları onlara ; «Şanıma and olsun ki, zâlimleri elbette yok edeceğiz» diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
(13-14) İnkar edenler, peygamberlerine: 'Ya bizim dinimize dönersiniz ya da sizi memleketimizden çıkarırız' dediler. Rableri peygamberlere: 'Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz, onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlar içindir.' diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
1.
ve le nuskinenne-kum
: ve sizi yerleştireceğiz
2.
el arda
: arz, yer
3.
min ba'di-him
: onlardan sonra
4.
zâlike
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Sizi onlardan sonra mutlaka yeryüzünde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan ve tehditimden (vaadimden) korkan kimse içindir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
“Onlardan sonra sizi elbette o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimseler içindir.”...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve (ey inananlar!) Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlardan sonra o bölgeye sizi iskân edeceğiz. . . İşte bu, benim konumumdan ve tehdidimden korkanlara mahsustur. "...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve onlardan sonra, sizi, mü’minleri mutlaka o yerde, o ülkede yerleştireceğiz. İşte bu, işlediği ameller, hak ettiği mükâfatlar, cezalar üzerindeki hükümranlığımın, her şeyi tek tek ortaya koyarak hükmümü icra edeceğimin endişesini duyan, azamet ve celâlimden, tehdidimden korkan, günahı, isyanı terkeden kimselere mahsustur....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onlardan sonra sizi o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan ve tehdidimden korkan içindir.'...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Inkar edenler, peygamberlerine: «Ya bizim dinimize donersiniz ya da sizi memleketimizden cikaririz» dediler. Rableri peygamberlere: «Biz, haksizlik edenleri yok edecegiz, onlardan sonra yeryuzune sizi yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkanlar icindir.» diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onların ardından sizi o yurda mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu (mutlu sonuç) makamımdan ve tehdidimden korkanlaradır....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
(13-14) İnkar edenler, peygamberlerine: 'Ya bizim dinimize dönersiniz ya da sizi memleketimizden çıkarırız' dediler. Rableri peygamberlere: 'Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz, onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlar içindir.' diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve (ey inananlar!) Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
'Onlardan sonra o yurda sizi yerleştireceğiz. Bu, otoriteme saygı duyan ve tehditlerimden korkanlar içindir.'...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve arkalarından sizi o yere yerleştireceğiz, işte bu, makamımdan ve tehdidimden korkan için va'dimdir!»...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkan içindir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve onların arkasından yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu müjde benim karşıma çıkacağından çekinen ve benim tehditlerimden korkanlar içindir.»...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
«Ve onlardan sonra sizi behemehal, o yurda yerleşdireceğiz. İşte bu (mükâfatım), benim makaamımdan korkanlara, benim tehdidimden korkanlara haasdır». ...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
'Ve onlardan sonra sizi mutlaka o yere yerleştireceğiz.' İşte bu (va'dimiz), makamımdan (huzûrumda dikilerek hesab vermekten) korkanlar ve
tehdî
dimden endişe edenler içindir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onlardan sonra da yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlara vaadimdir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlar yok olup gittikten sonra yeryüzüne elbette sizi yerleştireceğiz: bu (vaad) Benim makamıma karşı saygı ve sakınma gösteren ve tehdidimden korkan kimseler içindir!"...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onların ardından sizi o yere yerleştireceğiz. Bu, makâmımdan korkan ve tehdidimden korkan için(verdiğim söz)dür."...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
«Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır).»...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onların ardından yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, Benim huzurumda hesap vermekten ve tehdidimden korkan kimse içindir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onların ardından o toprağa mutlaka sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan, tehdidimden korkan için böyledir."...
Nəhl Suresi, 1. Ayet:
Allah’ın planı, Peygamberine yardımı, kâfirlere tehdidi gerçekleşiyor. Sakın bunları acele istemeyin. Allah onların, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi îmân ile mutmain olduğu hâlde (inkâra) zorlanan kimse müstesnâ, kim îmân ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse (onun için şiddetli bir tehdid vardır), fakat kim de küfre gönlü(nü) açarsa, artık Allah’dan onların üzerine bir gazab ve onlar için (pek) büyük bir azab vardır....
İsra Suresi, 60. Ayet:
Ve unutma ki vaktiyle sana haberin olsun ki, dedik: rabbın o insanları ihata etmiştir, o sana gösterdiğimiz temaşayı ve Kur'anda lâ'net edilen ağacı da sırf insanlara bir imtihan için yapmışızdır, biz onları tehdid ediyoruz, o onlara büyük bir tuğyan artırmaktan başka netice vermiyor...
İsra Suresi, 60. Ayet:
Unutma ki, vaktiyle sana: «Bil ki Rabbin o insanları kuşatmıştır.» dedik. Sana gösterdiğimiz (Mirac) temaşasını ve Ku'ran'da lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları tehdit ediyoruz; ama bu onlara büyük bir taşkınlığı artırmaktan başka netice vermiyor....
İsra Suresi, 60. Ayet:
Unutma ki vaktiyle sana: "Rabbin insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır." demiştik. Gerek miraçta sana gösterdiğimiz temaşayı, gerek Kur’ân’da lânetlenen ve cehennemin dibinde biten o zakkum ağacını, sırf insanları deneme vesilesi kıldık. Biz onları tehdit ediyoruz da bu, onların azgınlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor....
İsra Suresi, 92. Ayet:
"Yahut tehdit ettiğin gibi semâyı parça parça üzerimize düşürmelisin veya Allâh'ı ve melekleri karşımıza kefil olarak getirmelisin. " (Allâh ismiyle işaret edileni anlamayıp, O'nu gökte bir tanrı olarak düşündükleri için bunu söylüyorlar. )...
İsra Suresi, 92. Ayet:
yahut, tehdit edip durduğun gibi, göğü parça parça üzerimize düşürmedikçe; yahut Allah'ı ve melekleri bizimle yüzyüze getirmedikçe;...
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
Ve (onlara bir
tehdî
d olarak) de ki: 'Hak Rabbinizdendir; artık dileyen böylece îmân etsin, dileyen de inkâr etsin!' Çünki biz, zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki,(çadırın etrâfındaki) duvarı (gibi alevden perdeler) onları çepeçevre kuşatmıştır. Ve (onlar)yardım isterlerse, erimiş ma'den gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü içecektir! Ve (o Cehennem) ne kötü bir kalma yeridir!...
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz Rasulleri ancak rahmetimizin, merhametimizin, ihsanımızın ve sevgimizin müjdeleyicileri, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılar olarak özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirir, göndeririz. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler ise, hakkı, Kur’ân’ın getirdiklerini bâtılla ortadan kaldırmak için bâtıl bir metot kullanarak mücadeleye devam ediyorlar. Onlar...
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Halbuki, Biz gönderdiğimiz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere göndeririz. Küfredenler ise, hakkı batılla kaydırmak için mücadele ediyorlar; ayetlerimizi ve kendilerine yapılan tehdidi alaya aldılar....
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz, peygamberleri (mü'minlere) müjde verici, (kâfirleri azabı ilâhî ile) korkutucu kimseler (olmak) dan başka (bir sıfat) la göndermeyiz. Kâfir olanlar ise hakkı baatıl ile yerinden kaydırmak için mücâdele eder (ler), âyetlerimizi ve
tehdî
d edildikleri (cehennemi) bir maskaralık edindiler onlar. ...
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Hâlbuki (biz) peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve (aynı zamanda, Allah’ın azâbı ile) korkutucular olarak göndeririz. İnkâr edenler ise bâtıl (bir yol) ile mücâdele eder ki, hakkı onun vâsıtasıyla ortadan kaldırsınlar. Hem (onlar) âyetlerimi ve
tehdî
d edildikleri şeyleri alaya alırlar....
Kəhf Suresi, 98. Ayet:
Zülkarneyn: 'Bu Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin va’di gerçekleşince, Kıyamet kopunca o bu seddi de yerle bir eder. Rabbimin va’di, tehdidi kesinkes gerçekleşecektir.' dedi....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
'Kim hak yoldan uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başına buyruk bir hayat içindeyse, rahmet sahibi Rahman olan Allah, tehdit edildikleri azâbı, yenilgiyi veya kıyametin kopacağı ânı görecekleri zamana kadar ona mühlet versin. İşte o zaman, kimin mevkiinin daha kötü olduğunu, kimin askerî erkânının, ordusunun daha zayıf olduğunu öğrenecekler.' de....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: «Sapiklikta olani Rahman ne kadar ertelese bile, sonunda tehdit edildikleri azabi ya da kiyamet gununu gordukleri zaman onlar kimin yerinin daha kotu ve taraftarlarinin daha gucsuz oldugunu bilecektir.»...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: 'Sapıklıkta olanı Rahman ne kadar ertelese bile, sonunda tehdit edildikleri azabı ya da kıyamet gününü gördükleri zaman onlar kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bilecektir.'...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
Onlara de ki; «rahmeti bol olan Allah sapık yolda olanlara ne kadar geniş maddi imkân verirse versin, sonunda tehdit edildikleri somut azab ile ya da kıyamet günü ile yüzyüze geldiklerinde nasıl olsa kimin sosyal konumunun daha düşük ve kimin askeri gücünün daha zayıf olduğunu öğreneceklerdir.»...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: Rahman; sapıklıkta olanın günlerinin uzunluğunu uzattıkça uzatır. Nihayet tehdit edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman; kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir....
Taha Suresi, 97. Ayet:
(Mûsâ:) '(Haydi) git! Artık muhakkak ki sana, (cezâ olarak) hayat boyunca, '(Aman, birbirimize) dokunmak yok!’ diyecek olman vardır! Ve elbette sana va'd edilen bir (cezâ) yer(i olan Cehennem) de var ki, ondan (o tehdidden) aslâ döndürülmeyeceksin! Şimdi, ona tapan bir kimse olup durduğun ilâhına bak; elbette (biz) onu cayır cayır yakacağız; sonra da onu kül edip muhakkak denize savuracağız' dedi....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte biz, belki çekinirler, yahut onlara bir öğüt olur, bir ibret verir diye Arapça olan Kur'ân'ı indirdik ve onda, bâzı tehditleri tekrar tekrar söyledik, açıkladık....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece O'nu Arapça bir Kur'ân olarak inzâl ettik; Onun içinde tehditkâr haberleri, sonları, türlü türlü açıkladık. . . Umulur ki korunurlar (arınırlar) yahut (Kur'ân) onlara bir öğüt olur....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte onu böyle Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri çeşitli şekillerde açıkladık. Umulur ki sakınırlar ya da bu onlara bir ibret verir....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece biz, onu Arabca bir KUR’AN olarak indirdik. Onda tehdidlerden nice türlüsünü tekrar tekrar beyan ettik ki, belki sakınır ve takva yolunu tutarlar; yahud o (Kur’an’daki nasihat ve tehditler), onlara bir ibret ve uyanış verir....
Taha Suresi, 113. Ayet:
iste Kuran'i, akrabca okunmak uzere indirdik, onda tehditleri turlu turlu acikladik ki belki sakinirlar yahut onlara ibret verir....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece onu, Arapça Kur'ân olarak indirdik ve
tehdî
dden (bölümleri ve belgeleri) değişik tekrarlarla açıkladık; ola ki Allah'tan korkup fenalıklardan sakınırlar veya O, onlara yeni bir hatırlama ve idrâk uyanıklığı sağlar....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte Kuran'ı, Arapça okunmak üzere indirdik, onda tehditleri türlü türlü açıkladık ki belki sakınırlar yahut onlara ibret verir....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü şekillerde tekrarladık ki, belki korunur takva yolunu tutarlar ya da o onlarda bir düşünme, ibret alma meydana getirir....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. Onda tehditlerden nice türlüsünü tekrar tekrar açıkladık ki belki sakınırlar, yahut onlara bir ibret ve uyanış verir....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Biz bu Kur'anı böylece sana Arapça bir kitap olarak indirdik. Bu kitapta çeşitli tehditlere yer verdik ki, insanlar kötülüklerden sakınsınlar ya da gönüllerinde uyarıcı bir iz bırakır....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Biz onu böylece Arabca bir Kur'an olarak indirdik, onda
tehdî
dlerden (nicesini) tekrar tekrar açıkladık. Olur ki (meaasîden) korunurlar, yahud o, kendilerinde yeni bir haatıra ve ibret canlandırır. ...
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece onu, Arabca bir Kur’ân olarak indirdik ve onda (yaptığımız)tehdidleri türlü şekillerde açıkladık. Tâ ki onlar (günahlardan) sakınsınlar, ya da (o Kur’ân), onlar için (ders alacakları) bir ibret meydana getirsin....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Ve böylece O'nu bir Arabî Kur'an olarak indirdik ve O'nda tehditlerden mükerrer şeyler açıkladık. Belki korunurlar, yahut onlar için bir öğüt vücuda getirmiş olur....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki Allah'tan korkarlar veya o, kendileri için bir hatırlatma olur....
Taha Suresi, 113. Ayet:
-Biz onu işte böyle Arapça Kur’an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret olur diye tehditleri o kitapta açıkladık....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece bu kitabı Arapça bir Kur’ân olarak indirdik ve onda uyarı ve tehditlerimizi farklı üsluplarla anlattık. Ta ki insanlar Allah’a karşı gelmekten korunsunlar ve ta ki o, kendilerine bir ibret ve uyanış versin....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'ân olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere çevirip açıkladık ki korunsunlar. Yahut (Kur'ân,) onlara bir hatırlama yaptırsın....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece onu sana Arapça bir Kur'ân olarak indirdik ve onda tehditlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık-tâ ki Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut bu onlar için bir zikir vesilesi olsun....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler, yahut da Kur'an onlara yeni bir hatırlatıcı/hatırlatma sunsun....
Ənbiya Suresi, 37. Ayet:
İnsan kokmuş balçıktan, acûl tabiatlı yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi, mûcizelerimi, tehdidimin doğruluğunu göstereceğim. Benden bunu acele istemeyin....
Ənbiya Suresi, 37. Ayet:
İnsan (çok sabırsız, çok aceleci olarak sanki) acele’den yaratılmıştır. Yakında size âyetlerimi (tehdidlerimi) göstereceğim. Artık benden (onu) acele istemeyin!...
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
Bir de “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
Eğer, diyorlar, doğru iseniz, ne zaman (gerçekleşecek) bu tehdit?...
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
'Söylediklerinde doğru isen, ne zaman gerçekleşecek bu tehdit, bu nihaî yargı?' diyorlar....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
«Dogru sozlu iseniz bildirin bu tehdit ne zamandir?» derler....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
Onlar size, «eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bu tehdidiniz ne zaman (gerçekleşir) ? derler....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
'Doğru sözlü iseniz bildirin bu tehdit ne zamandır?' derler....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
«Eğer, diyorlar, doğru iseniz, ne zaman (gerçekleşecek) bu tehdit?»...
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
Bir de: «Bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir; eğer doğru söylüyorsanız?» diyorlar....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
Eğer söylediğiniz doğru ise bu tehdidiniz ne zaman gerçekleşecek? dediler....
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
«Eğer doğrucular iseniz, derler, bu
tehdî
d (in tahakkuku) ne zaman»? ...
Ənbiya Suresi, 38. Ayet:
"Doğru söyleyenler iseniz bu (bizi) tehdid (ettiğiniz azâb) ne zaman?" diyorlar....
Ənbiya Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak....
Ənbiya Suresi, 40. Ayet:
Aslında o tehdit, apansız bir şekilde karşılarına çıkıverir de şaşkınlıktan donakalırlar. O zaman onu ne başlarından savabilirler ve ne de kendilerine mühlet verilir....
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
De ki: «Ben ancak vahy ile sizin başınıza gelecek tehlikeleri haber veriyorum». (Fakat) sağırlar inzâr (ve
tehdî
d) edilecekleri zaman duymazlar. ...
Ənbiya Suresi, 97. Ayet:
Gerçek vaat, tehdit, ölüm ve Kıyamet yaklaştığında, işte o zaman kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin gözleri belerir. 'Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz bu durumdan habersizmişiz. Hayır, hayır, biz inkârda, isyanda, şirkte ısrar eden zâlim kimselermişiz.' derler....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.”...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer İslâm’a girmeye, müslümanca yaşamaya, Kur’ân’a, sırtlarını çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, baskı ve zulme, halkı yönlendirmeye devam ederlerse: 'Müslümanlara yaptıklarınızı savaş ilanı sayıyor, ben de aynı şekilde, mükellefiyetlerinizi bildirerek size savaş ilan ediyorum. Tehdit olunduğunuz savaşın yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem.' diyerek ültümatom ver....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem."...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eger yuz cevirirlerse, de ki: «Size dupeduz acikladim; tehdit olundugunuz seyin yakin mi uzak mi oldugunu bilmem.»...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Yüzçevirirlerse de ki: Size düpedüz bildirdim :
Tehdî
d edildiğiniz o şey yakın mı, uzak mı bilmem.....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: 'Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem.'...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Yine de aldırmazlarsa de ki: «Size düpedüz açıkladım, tehdit edildiğiniz şeyin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu bilmem.»...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer (yine de) yüz çevirirlerse, de ki: «Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem.»...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer bu çağrına sırt çevirirlerse onlara de ki; «Bana gelen mesajı duyurarak bu konuda sizi kendimle eşit bilgi düzeyine erdirdim. Size yöneltilen tehdit yakın mıdır, yoksa uzak mıdır, onu bilemem.»...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azab) günü yakın mı, uzak mı, bilemem."...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer (Bu teklife karşı) onlar (yine) yüz çevirirlerse (o vakit da) de ki: «Size (hakıykatları) müsavat üzere bildirdim.
Tehdî
d edilmekde olduğunuz (o korkunç akıbet) yakın mı, yoksa uzak mı, ben bilmem». ...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Artık yüz çevirirlerse, de ki: '(Ben emrolunduğum şeyi) size eşit olarak bildirdim.
Tehdî
d edilmekte olduğunuz şeyin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu ise bilmem!'...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Şayet yüz çevirirlerse; de ki: Ben, size eşitlik üzere bildirdim. Artık tehdid edildiğiniz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse artık de ki: «Size müsâvat üzere bildirmiş oldum. O tehdit edilmiş olduğunuz şey yakın mıdır, uzak mıdır ben bilmem.»...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Yine de yüz çevirirlerse de ki: "İşte sizin hepinizi de tam eşit şekilde hakka çağırdım. Artık tehdit olunduğunuz o kıyamet gününün yakın mı uzak mı olduğunu bilemem."...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Ben sizin hepinize eşit biçimde açıkladım. Artık tehdid edildiğiniz şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem."...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: «Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem.»...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Hepinize aynı şekilde, aynı düzeyde açıkladım. Artık bilmiyorum, tehdit edildiğiniz şey yakın mıdır, uzak mıdır?"...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Bu (
tehdî
d edilen şeyin) geciktirilmesi sizin için bir sınav ve belki bir süreye kadar geçindirmek için midir bilmiyorum....
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Senden (başlarına çatacak) azâbı (n) çabucak gelmesini isterler. Allah, tehdidinden asla caymaz. Hakıykat, Rabbinin indinde bir gün sizin sayacaklarınızdan bin yıl gibidir. ...
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Onlar senden o tehdit edildikleri azabı, çarçabuk getirmeni isterler. Telaşa kapılmasınlar, Allah vâdinden asla dönmez. Bilin ki Rabbinizin ölçüsüyle bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir....
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Allah’ın birliğini ifade eden âyetlerimiz, kendilerine âşikâre okunduğu zaman, inkârda ısrar edenlerin, küfre saplananların yüzlerindeki ifadeden dinlediklerini tasvip etmediklerini, inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. Onlara: ' Şimdi size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Daha kötüsü ateştir. Allah ateşle, inkârda ısrar edenleri, küfre saplananları tehdit etti. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî bir dönüş yeridir.' de....
Möminun Suresi, 35. Ayet:
«ldugunuz, toprak ve kemik yigini oldugunuz zaman tekrar dirilmenizle sizi tehdit mi ediyor?...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
'Öldüğünüz, toprak ve kemik yığını olduğunuz zaman tekrar dirilmenizle sizi tehdit mi ediyor?'...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
«Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz vakit sizin her halde (diri olarak kabirlerinizden) çıkarılmış olacağınızı mı va'd (ve
tehdî
d) ediyor o»? ...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
'Heyhât, bu size va’dedilen nihaî yargı, tehdit, ne kadar imkânsız, uzak bir ihtimal!'...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
«Oysa tehdit edildiginiz sey ne kadar, hem de ne kadar uzak!»...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
'Oysa tehdit edildiğiniz şey ne kadar, hem de ne kadar uzak!'...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
«
Tehdî
d olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!. ...
Möminun Suresi, 82. Ayet:
(82-83) Oncekiler: «Olup toprak ve bir yigin kemik oldugumuzda mi diriltilecegiz? And olsun ki biz ve daha once de babalarimiz tehdit edilmisti; bu, oncekilerin masallarindan baska birsey degildir» demislerdi....
Möminun Suresi, 82. Ayet:
(82-83) Öncekiler: 'Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir' demişlerdi....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
"Andolsun ki biz de bizden önceki atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil. "...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
"Andolsun, bu tehdit, bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı; bu, geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir."...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
(82-83) Oncekiler: «Olup toprak ve bir yigin kemik oldugumuzda mi diriltilecegiz? And olsun ki biz ve daha once de babalarimiz tehdit edilmisti; bu, oncekilerin masallarindan baska birsey degildir» demislerdi....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
(82-83) Öncekiler: 'Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir' demişlerdi....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
Bu tehdit şimdi bize yöneltildiği gibi daha önce atalarımıza da yöneltilmişti. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
"Andolsun, bu tehdit, bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı; bu, geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir."...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
'Yemîn olsun ki biz de, daha önce atalarımız da böyle
tehdî
d edilmiştik; bu(Kur’ân) evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.'...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
Andolsun ki biz, ve daha önce de atalarımız bununla tehdit edilmişti. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
"Andolsun bu tehdid bize de bizden önce atalarımıza da yapıldı. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir."...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
«Andolsun, bu tehdit, bize de ve bizden önceki atalarımıza da yapılmıştı; bu, geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir.»...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
"Yemin olsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Öncekilerin masallarından başka bir şey değil bu!"...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(Resûlüm!) De ki: "Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen....
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: "Rabbim, eğer onlara tehdit olundukları şeyi bana göstereceksen. . . "...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
'Rabbim, onlara yapılan tehdidi mutlaka bana göstereceksen eğer, beni bırakma.' de....
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(93-94) De ki: «Rabbim! Onlarin tehdit olunduklari seyi bana mutlaka gostereceksen, o zaman beni zalim milletin icinde bulundurma Yarabbi....
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(93-94) De ki: 'Rabbim! Onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen, o zaman beni zalim milletin içinde bulundurma Yarabbi.'...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(93-94) (Resûlüm!) De ki: «Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen; bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma Rabbim!»...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(Resulüm!) De ki: Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka göstereceksen,...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki; «Ya Rabb'i, eğer onların tehdit edildikleri azabı eğer mutlaka bana göstereceksen.»...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: «Rabbim, eğer onların
tehdî
d edilmekde oldukları (azâbı) herhalde bana göstereceksen», ...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
(93-94) (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Rabbim! Eğer onların
tehdî
d edilmekte oldukları şeyi mutlaka bana göstereceksen, o hâlde Rabbim, beni o zâlimler topluluğunun içinde bulundurma!'...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: Rabbım, onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen,...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: "Rabbim, eğer onların tehdid edildikleri şeyi mutlaka bana göstereceksen (ben sağ iken onları cezâlandıracaksan),"...
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: "Rabbim, tehdit edildikleri şeyi bana mutlaka göstereceksin....
Möminun Suresi, 94. Ayet:
(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”...
Möminun Suresi, 94. Ayet:
(93-94) De ki: «Rabbim! Onlarin tehdit olunduklari seyi bana mutlaka gostereceksen, o zaman beni zalim milletin icinde bulundurma Yarabbi....
Möminun Suresi, 94. Ayet:
(93-94) De ki: 'Rabbim! Onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen, o zaman beni zalim milletin içinde bulundurma Yarabbi.'...
Möminun Suresi, 94. Ayet:
(93-94) (Resûlüm!) De ki: «Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen; bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma Rabbim!»...
Möminun Suresi, 94. Ayet:
(93-94) (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Rabbim! Eğer onların
tehdî
d edilmekte oldukları şeyi mutlaka bana göstereceksen, o hâlde Rabbim, beni o zâlimler topluluğunun içinde bulundurma!'...
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Doğrusu biz, onları tehdit ediyor olduğumuz şeyi sana gösterecek güce sahibiz!...
Möminun Suresi, 95. Ayet:
'Bizim onlara yaptığımız tehdidi, kesinlikle sana göstermeye gücümüz yeter.'...
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Gerçek şu ki biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Şüphesiz ki Biz, onlara yaptığımız tehdidi sana gösterme gücüne sahibiz elbette....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Onlara yönelttiğimiz tehdidin gerçekleştiğini sana göstermeye elbette gücümüz yeter....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Gerçek şu ki biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Hakîkat, biz onlara va'd (ve
tehdî
d) etdiğimizi sana göstermiye de elbette kaadiriz. ...
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Biz, onları tehdid ettiğimiz şeyi sana göstermeğe elbette kâdiriz (onları cezâlandıracağız ve sen bunu göreceksin)....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Gerçek şu ki biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi sana göstermeye elbette kadiriz....
Şüəra Suresi, 56. Ayet:
çünkü (görüyorlar ki) biz birlik bütünlük içindeyiz ve her türlü tehdit ve tehlikeye karşı hazırlıklıyız;...
Şüəra Suresi, 204. Ayet:
Hâlâ bizim azâbımızı mı acele istiyorlar (doğru söyleyenlerden isen bizi tehdid ettiğin azâbı getir mi diyorlar)?...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-20) 7 Bana soylesene, Biz onlara yillar yili nimetler vermis olsak, sonra da tehdit edildikleri sey baslarina gelse, kendilerine verilmis olan nimetler onlara bir fayda saglar mi?...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-207) Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-206) Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine
tehdî
d olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? ...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-206) Söyleyin bakalım! Eğer onları senelerce (yaşatıp) ni'metlendirsek, sonra da o
tehdî
d edilmekte oldukları (azab) başlarına gelse (ne yapacaklar?)...
Şüəra Suresi, 205. Ayet:
(205-207) Ne dersin? Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca seneler yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi?...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?)...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra tehdit edilmekte oldukları azap da başlarına gelse, bir şey değişmeyecek....
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-20) 7 Bana soylesene, Biz onlara yillar yili nimetler vermis olsak, sonra da tehdit edildikleri sey baslarina gelse, kendilerine verilmis olan nimetler onlara bir fayda saglar mi?...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-207) Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-206) Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra kendilerine yapılan tehdit gelip çatsa,...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra tehdit edildikleri azap başlarına gelse;...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine
tehdî
d olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? ...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-206) Söyleyin bakalım! Eğer onları senelerce (yaşatıp) ni'metlendirsek, sonra da o
tehdî
d edilmekte oldukları (azab) başlarına gelse (ne yapacaklar?)...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra onlara tehdit edilmiş oldukları şey gelecek olsa....
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
(205-207) Ne dersin? Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca seneler yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi?...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra tehdid edildikleri (azâb) kendilerine gelse,...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
Sahip oldukları servetler ve refahları, vaktiyle kendilerine verilmiş olan fırsatlar, devamlı tehdit edildikleri azaptan kendilerini kurtaramadı....
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-20) 7 Bana soylesene, Biz onlara yillar yili nimetler vermis olsak, sonra da tehdit edildikleri sey baslarina gelse, kendilerine verilmis olan nimetler onlara bir fayda saglar mi?...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-207) Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine
tehdî
d olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? ...
Şüəra Suresi, 207. Ayet:
(205-207) Ne dersin? Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca seneler yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi?...
Nəml Suresi, 67. Ayet:
(67-68) Inkar edenler: «Biz ve babalarimiz toprak oldugumuzda mi, dogrusu bizler mi tekrar cikarilacagiz? Bununla biz de, daha once babalarimiz da, and olsun ki, tehdit edilmistik. Bu, oncekilerin masallarindan baska bir sey degildir» dediler....
Nəml Suresi, 67. Ayet:
İnkar edenler: 'Biz ve babalarımız toprak olduğumuzda mı, doğrusu bizler mi tekrar çıkarılacağız? Bununla biz de, daha önce babalarımız da, and olsun ki, tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir' dediler....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
“Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.”...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Andolsun ki biz de önceki atalarımız da bununla tehdit edildik! Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil. "...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
'Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu kesinlikle öncekilerin masallarıdır.'...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Andolsun, bu (azab ve dirilme tehdidi), bize ve daha önce atalarımıza va'dolunmuştur. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir."...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
(67-68) Inkar edenler: «Biz ve babalarimiz toprak oldugumuzda mi, dogrusu bizler mi tekrar cikarilacagiz? Bununla biz de, daha once babalarimiz da, and olsun ki, tehdit edilmistik. Bu, oncekilerin masallarindan baska bir sey degildir» dediler....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
«And olsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza da söylenegelen bir tehdittir; bu ancak eskilerin (uydurdukları) masallardır.»...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
İnkar edenler: 'Biz ve babalarımız toprak olduğumuzda mı, doğrusu bizler mi tekrar çıkarılacağız? Bununla biz de, daha önce babalarımız da, and olsun ki, tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir' dediler....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Yemin ederiz ki, bu tehdit bize de bundan önce atalarımıza da yapıldı. Bu, eskilerin masallarından başka birşey değildir.»...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
«And olsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.»...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Bu tehdit gerek bize ve gerekse atalarımıza daha önce de yapılmıştı. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.»...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Andolsun, bu (azab ve dirilme tehdidi) bize ve daha önce atalarımıza vaadolunmuştur. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir."...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
«Andolsunki (şimdi) bu
tehdî
d bize (yapıldığı gibi) daha önce atalarımıza da yapılmışdır. Bu, evvelkilerin düzme yalanlarından başka (bir şey) değildir». ...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Andolsun ki; bununla biz ve daha önce babalarımız tehdid edilmişlerdi. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Bu tehdid, bize de; önceden atalarımıza da yapıldı. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir."...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
«Andolsun, bu (azab ve dirilme tehdidi), bize ve daha önce atalarımıza va'dolunmuştur. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir.»...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Yemin olsun, bununla şimdi biz, önceden de atalarımız tehdit edildi. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil."...
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar....
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? derler....
Nəml Suresi, 71. Ayet:
"Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdidiniz ne zaman?" derler....
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Onlar: 'Eğer iddianızda doğru iseniz, bu tehdit, nihaî yargı ne zaman gerçekleşecek?' diyorlar....
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Derler ki, doğrulardan iseniz bu va'diniz (tehdidiniz) ne zaman ?...
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? derler....
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Eğer doğru söylüyorsanız bize yönelttiğiniz tehdit ne zaman gerçekleşecek? diyorlar....
Nəml Suresi, 71. Ayet:
Onlar: «Bu va'd (ve
tehdî
d) in (tahakkuku) ne zaman? Doğrucu kimselerseniz (söyleyin)» derler. ...
Nəml Suresi, 71. Ayet:
"Doğru iseniz bu tehdid (ettiğiniz azâb) ne zaman (gelecek)?" diyorlar....
Nəml Suresi, 82. Ayet:
İlâhî kelâmdaki tehdidin, kesinlikle gerçekleşeceği vakit, Kıyamet koparken onlara yerden bir canlı mahlûk çıkarırız. Bu, insanların âyetlerimize, Kur’ân’ımıza, kâinattaki kudretimizin delillerine, ilme, gerekçeye itibar etmediklerini, kesinlikle inanmadıklarını söyleyerek onları yaralar....
Nəml Suresi, 82. Ayet:
Söylenen (
tehdî
d edildikleri şey) başlarına gelince, onlara yerden bir DÂBBE çıkarırız da, o, insanların âyetlerimize kesin kesin inanmadıklarını kendilerine bildirir....
Nəml Suresi, 82. Ayet:
insanlara yönelttiğimiz o tehdidin gerçekleşme günü yaklaşınca karşılarına yerden bitme bir hayvan çıkarırız. Bu hayvan dile gelerek insanların ayetlerimize inanmadıklarını açıklar....
Nəml Suresi, 85. Ayet:
İşledikleri zulüm yüzünden tehdit olundukları azap hükmü onlar hakkında gerçekleşti, onların artık konuşacak halleri kalmadı....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki, biz ilâhi kitapları, ilâhi kelâmı, birbiri ardınca, birbirleriyle irtibatlı olarak onların lehlerine göndermeye devam ettik, şer’î ahkâmın, ahlâkî ilkelerin, geçmiş örneklerin, örfün vaatlerin ve tehditlerin, müjdelerin ve uyarıların, Kur’ân âyetlerinin birbirleriyle irtibatlandırılarak, bir bütünlük içinde anlaşılmasını ve uygulanmasını emrettik. Ola ki bunun hikmetini düşünüp öğüt alırlar....
Qəsəs Suresi, 56. Ayet:
İnneke lâ
tehdî
men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne)....
Qəsəs Suresi, 56. Ayet:
1.
inne-ke
: muhakkak ki sen
2.
lâ
tehdî
: hidayete erdiremezsin
3.
men ahbebte
: sevdiğin kişi
4.
ve lâkinne allâhe
<...
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
'Siz, helâl yoldan karşı cinsle meşrû ilişkiyi bırakıp, ille de, erkeklere yaklaşacak, soygun yapmak, erkeklere tecavüz etmek, adam öldürmek için yol kesecek, toplantılarınızda aklın ve şeriatın suç saydığı, haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği sapık ilişkilerde bulunacak ve hayasızlık mı yapacaksınız?' dedi. Kavminin Lût’a cevabı: 'İddialarında, tehdit ettiğin konuda doğru isen, Allah’ın azâbını getir bize' demelerinden ibaretti....
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
Sizler gerçekten erkeklere (cinsel sapıklar olarak) gidiyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda çirkin şeyler yapıyorsunuz öyle mi ?» Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu : «Eğer doğrulardan isen bize (o
tehdî
d edip durduğun) Allah'ın azabını getir.»...
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
Allah’ın bu uyarmasından sonra siz hâlâ şehvetle erkeklere varacak, yolu kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapmaya devam edecek misiniz?" Halkının ona cevabı şundan ibaret oldu: "Doğru söylüyorsan bizi tehdit ettiğin, Allah’ın o azabını getir de görelim!"...
Səcdə Suresi, 30. Ayet:
Artık sen onlarla ilgilenme, onlara karşı tedbir al ve tehdidin gerçekleşeceği karar gününü bekle. Onlar da seni bertaraf edecekleri, sana galip gelecekleri günü beklemektedirler....
Səba Suresi, 29. Ayet:
“Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek” diyorlar....
Səba Suresi, 29. Ayet:
'Eğer sözünüzde doğru iseniz, bu va’dettiğiniz, tehdit ettiğiniz kıyamet ne zaman kopacak?' diyorlar....
Səba Suresi, 29. Ayet:
Onlar «Eğer doğru söylüyorsanız, şu tehdit ne zaman gerçekleşecek?» derler....
Səba Suresi, 29. Ayet:
Diyorlar ki: "Doğru iseniz bu tehdid (ettiğiniz azâp) ne zaman (olacak)?"...
Səba Suresi, 29. Ayet:
Diyorlar: "Doğru sözlülerseniz, bu tehdit ne zaman?"...
Yasin Suresi, 19. Ayet:
(Elçiler) dediler ki: “- Uğursuzluğunuz yanınızdadır. Nasihat edilirseniz mi (bunu uğursuzluğa yoruyorsunuz ve bizi tehdit ediyorsunuz)? Doğrusu siz, haddi aşmış bir kavimsiniz.”...
Sad Suresi, 16. Ayet:
'Ey Rabbimiz! Bizi tehdit ettiğin azâbı, hesap gününden önce âcilen ver.' dediler....
Zümər Suresi, 16. Ayet:
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, kendi kullarını bununla tehdit edip korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının....
Zümər Suresi, 16. Ayet:
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Tanrı, kendi kullarını bununla tehdit edip korkutuyor. Ey kullarım öyleyse benden sakının....
Zümər Suresi, 16. Ayet:
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, kendi kullarını bununla tehdit edip korkutuyor. Ey kullarım öyleyse benden korkup sakının....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, sözlerin en güzeli (olan Kuran'ın âyetleri)ni, hem aynı benzerlik (ve ahenk)te, hem de tekrarlı (ve birbiriyle karşılıklı şekilde ifadeli) bir kitap olarak indirdi. Rabb'lerinden korkanların, on(daki tehditler)den derileri ürperir, sonra da (ondaki rahmet ve müjdeden) derileri ve kalpleri Allah'ın zikri için yumuşar. İşte bu (Kitap), Allah'ın (gönderdiği) rehberidir. Dilediğine, bununla doğru yolu gösterir. Allah kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık ona doğru yolu gösteren bulunmaz....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.”...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah'tır" diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun hanedanından, devlet görevlilerinden, imanını gizleyen yiğit bir mü’min (emniyet müdürü): 'Siz, liyâkatli ve güvenilir bir adamı, Rabbim Allah’tır, dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden apaçık mûcizeler ve delillerle gelmiştir. Eğer o yalancı ise, yalanının vebali, zararı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği azâbın bir kısmı, sizin başınıza mutlaka gelir. Allah, yalancı, haddi aşmış, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyan saygısız, gözü dönmü...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden olup da, inandigini gizleyen bir adam dedi ki: «Rabbim Allah'tir diyen bir adami mi oldureceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmistir. Eger yalanciysa, yalani kendisinedir; eger dogru sozlu ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kismi basiniza gelebilir. Dogrusu Allah, asiri yalanciyi dogru yola eristirmez.»...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: 'Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendisinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez.'...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı «Rabbim Allah'tır» diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden -imanını saklayan- mümin bir adam: «Bir adamı «Rabbim Allah'tır» diyor diye öldürecek misiniz? Oysa o, size Rabbinizden açık delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise, çok sürmez yalanı boynuna geçer; fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki, Allah, aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: «Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer. Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı olsun başınıza gelir. Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz.»...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: «Rabb'im Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabb'inizden belgeler gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Şüphesiz Allah aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Fir'avn ailesinden olub îmânını gizlemekde bulunan bir mü'min (şöyle) dedi: «Siz bir adamı, Rabbin Allahdır demesiyle öldürür müsünüz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mu'cizeler de getirmişdir. Bununla beraber, eğer o, bir yalancı ise yalanı kendisine. Eğer doğrucu ise sizi
tehdî
d edegeldiği (azâb) ın bir kısmı olsun (gelir) sizi çarpar. Şübhesiz Allah, haddi aşan, (iddiasında) çok yalancı olan kimseyi muvaffak etmez». ...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Fir'avun âilesinden (olup) îmânını gizleyen mü’min bir adam ise şöyle dedi: 'Bir adamı, (sırf) 'Rabbim Allah’dır!’ diyor diye öldürecek misiniz? Hâlbuki (o) size Rabbinizden mu'cizeler getirmiştir. Zaten yalancı olursa, o takdirde yalanı kendi aleyhinedir. Yok doğru(söyleyen) bir kimse ise, sizi
tehdî
d ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelir! Şübhesiz ki Allah, haddi aşan, çok yalan söyleyen o kimseyi hidâyete erdirmez!'...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun hanedanından olup da imanını gizleyen mü'min bir adam da demiştir ki: Rabbım Allah'tır, dedi diye bir kişiyi mi öldüreceksiniz? Halbuki o, size Rabbınızdan ayetlerle gelmiştir. Eğer yalancıysa; yalanı kendisinedir. Eğer doğru sözlü ise; sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Muhakkak ki Allah; haddi aşan yalancı bir kimseyi hidayete erdirmez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun'un âilesinden olup imanını gizleyen mümin bir adam dedi ki: "Rabbim Allah'tır, diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Halbuki o Rabbinizden size apaçık mucizelerle gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, haddi aşan, yalancı olan kimseyi doğru yola iletmez. "...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden, imanını gizleyen bir adam dedi ki: -Rabbim Allah’tır, dedi diye bir adamı öldürecek misiniz? Size Rabbinizden belgeler getirmiş. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğruysa, sizi tehdit ettiği şeylerden bir kısmı başınıza gelebilir. Allah, saçmalayan yalancılara asla yol göstermez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
(28-29) Firavun hanedanından olup o zamana kadar iman ettiğini saklayan biri kalkıp şöyle dedi: "Ne o, siz bir insan "Rabbim Allah’tır!" dedi diye kalkıp onu öldürecek misiniz? Halbuki o Rabbiniz tarafından açık belgeler ve mûcizeler de getirdi. Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten kendi aleyhinedir. Ama şayet doğru söylemişse, en azından onun sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şu bir gerçektir ki Allah haddi aşan, yalancı kimseleri iflah etmez. Ey (benim) sevgili milletim...
Mömin Suresi, 29. Ayet:
(28-29) Firavun hanedanından olup o zamana kadar iman ettiğini saklayan biri kalkıp şöyle dedi: "Ne o, siz bir insan "Rabbim Allah’tır!" dedi diye kalkıp onu öldürecek misiniz? Halbuki o Rabbiniz tarafından açık belgeler ve mûcizeler de getirdi. Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten kendi aleyhinedir. Ama şayet doğru söylemişse, en azından onun sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şu bir gerçektir ki Allah haddi aşan, yalancı kimseleri iflah etmez. Ey (benim) sevgili milletim...
Şura Suresi, 47. Ayet:
Allah tarafından (
tehdî
d olunduğunuz ve başkalarınca) kendisi için geri çevrilme(imkânı) olmayan bir gün gelmezden önce, Rabbiniz(in da'vetin)e icâbet edin! O gün ne size sığınacak bir yer, ne de sizin için (günahlarınızı) inkâr etme(ye bir çâre) vardır!...
Şura Suresi, 52. Ayet:
Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le
tehdî
ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)....
Şura Suresi, 52. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
evhaynâ
: vahyettik
3.
ileyke
: sana
4.
rûhan
: ruh
...
Zuxruf Suresi, 40. Ayet:
E fe ente tusmius summe ev
tehdî
l umye ve men kâne fî dalâlin mubîn(mubînin)....
Zuxruf Suresi, 40. Ayet:
1.
e
: mi
2.
fe
: böylece, yoksa
3.
ente
: sen
4.
tusmiu
: işittirirsin, işittireceksin
...
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut da, onları tehdit ettiğimiz azâbı sana gösteririz. Kesinkes bizim onlara gücümüz yeter....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut onlara yaptığımız tehdidi sana gösterirsek! Şüphesiz Biz onlara bunu yapmaya da muktediriz...
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut onları tehdit ettiğimiz şeyi sana gösteririz. Bizim onlara gücümüz yeter....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahud onlara va'd (ve
tehdî
d) etdiğimiz (azâb) ı (senin hayâtında) behemehal kendine göstereceğiz. Çünkü biz onların üstünde iktidar saahibleriyiz. ...
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut da onlara yönelttiğimiz tehdidi sana gösteririz. Biz onlarla başa çıkacak güçteyiz....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye, onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di gerçektir” diyorlar, o da, “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyordu....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Ana ve babasına: Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak: Yazıklar olsun sana! İman et. Allah'ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o: Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
O (kişi) ki, ana-babasına: "Öf be! Benden önce nice nesiller gelip geçtiği hâlde, (bâ's olunmamla) çıkarılmamla mı beni tehdit ediyorsunuz?" dedi. . . O ikisi (ana-babası) de Allâh'tan yardım isteyerek: "Yazıklar olsun sana, iman et! Muhakkak ki Allâh'ın vaadi haktır" (dediler). . . (O ise): "Bu, öncekilerin masallarından başka değil" demekte devam eder!...
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
O kimse ki, anne ve babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" dedi. O ikisi (anne ve babası) ise Allah'a yakararak: "Yazıklar sana, iman et, şüphesiz Allah'ın va'di haktır." (derler; fakat) O: "Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir" der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
(17-18) Annesine babasina: «Of ikinizden ; benden once nice nesiller gelip gecmisken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?» diyen kimseye, anne babasi Allah'a siginarak: «Sana yaziklar olsun! Inan; dogrusu Allah'in sozu gercektir» dedikleri halde: «Bu, Kuran oncekilerin masallarindan baska bir sey degildir» diye cevap verenler iste onlar kendilerinden once cinlerden ve insanlardan gelip gecmis ummetler icinde, Allah'in azap vadinin aleyhlerinde gerceklestigi kimselerdir. Dogrusu onlar...
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
O kimse ki, ana-babasına «üf be ikinize I Benden önce nice nice kuşaklar gelip geçtiği halde siz beni tekrar dirilip topraktan çıkarılacağımla mı
tehdî
d ediyorsunuz ?» derken, ana-babası Allah'a sığınıp O'nun yardımını dileyerek ona : «Yazıklar olsun sana I İmân et.. Şüphesiz ki, Allah'ın verdiği söz hakktır,» derler. O da : «Bu (Kur'ân veya sizin anlattıklarınız), eskilerin masallarından başka bir şey değildir,» diye cevap verir....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
(17-18) Annesine babasına: 'Of ikinizden; benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?' diyen kimseye, anne babası Allah'a sığınarak: 'Sana yazıklar olsun! İnan; doğrusu Allah'ın sözü gerçektir' dedikleri halde: 'Bu, Kuran öncekilerin masallarından başka bir şey değildir' diye cevap verenler işte onlar kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, Allah'ın azap vadinin aleyhlerinde gerçekleştiği kimselerdir. Doğrusu onlar ...
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Ana ve babasına: Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak: Yazıklar olsun sana! İman et. Allah'ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o: Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
O kimse ki, anne ve babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" dedi. O ikisi (anne ve babası) ise Tanrı'ya yakararak: "Yazıklar sana, inan, şüphesiz Tanrı'nın vaadi haktır" (derler; fakat) O: "Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir" der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Ana ve babasına: «Of size, benden evvel nice nice nesiller gelib geçtiği halde beni (tekrar dirilib kabrimden) çıkarılacağımla mı
tehdî
d ediyorsunuz?» diyen (adam yok mu?) anası, babası Allaha yalvarırlar, (ona) «Yazık sana. İman et. Allahın va'di şübhesiz hakdır» (derler). O ise «Bu (dediğiniz) evvelkilerin masallarından başkası değildir» der. ...
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Fakat o kimse ki, ana-babasına: 'Öf ikinize! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, (siz) beni (kabirden) çıkarılmakla mı
tehdî
d ediyorsunuz?' dedi. Onlar (ana-babası) ise, Allah’dan yardım isteyerek: 'Yazıklar olsun sana! Îmân et! Elbette Allah’ın va'di haktır!'(dedikleri hâlde, o) diyordu ki: 'Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir!'...
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Anne ve babasına: Of sizden, benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, anne ve babası Allah'a sığınarak: Yazıklar olsun sana. İman et, muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır dedikleri halde; bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Annesine ve babasına: "Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (mezardan) çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne ve babası Allah'a sığınarak: "Yazıklar olsun sana! İman et! Allah'ın vaadi gerçektir. " dedikleri halde: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir. " der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Anne ve babasına: -Öf be siz de, benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken beni yeniden diriltilip, çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, anne ve babası Allah’a sığınarak: -Yazıklar olsun sana, iman et, şüphesiz Allah’ın vaadi haktır. (derler. O ise:) -Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir, diye cevap verir....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Fakat o kimse ki anasına, babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmiş, (kimse geri gelmemiş) iken siz benim (diriltilip) çıkarılacağımı mı bana va'dediyor (beni bununla mı tehdidediyor)sunuz?" dedi. Onlarsa Allah'a sığınarak: "Yazık sana, (etme, gel) inan; Allâh'ın sözü gerçektir" derken o: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
O kimse ki, anne ve babasına: «Öf size, benden önce nice kuşaklar gelip geçmişken, beni (diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?» dedi. O ikisi (anne ve babası) ise, Allah'a yakararak: «Yazıklar sana, iman et, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır.» (derler; fakat) O: «Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir» der....
Əhqaf Suresi, 18. Ayet:
(17-18) Annesine babasina: «Of ikinizden ; benden once nice nesiller gelip gecmisken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?» diyen kimseye, anne babasi Allah'a siginarak: «Sana yaziklar olsun! Inan; dogrusu Allah'in sozu gercektir» dedikleri halde: «Bu, Kuran oncekilerin masallarindan baska bir sey degildir» diye cevap verenler iste onlar kendilerinden once cinlerden ve insanlardan gelip gecmis ummetler icinde, Allah'in azap vadinin aleyhlerinde gerceklestigi kimselerdir. Dogrusu onlar...
Əhqaf Suresi, 18. Ayet:
(17-18) Annesine babasına: 'Of ikinizden; benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?' diyen kimseye, anne babası Allah'a sığınarak: 'Sana yazıklar olsun! İnan; doğrusu Allah'ın sözü gerçektir' dedikleri halde: 'Bu, Kuran öncekilerin masallarından başka bir şey değildir' diye cevap verenler işte onlar kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, Allah'ın azap vadinin aleyhlerinde gerçekleştiği kimselerdir. Doğrusu onlar ...
Əhqaf Suresi, 21. Ayet:
Aad'in biraderini —ki ondan evvel de, ondan sonra da inzâr edici peygamberler gelib geçmişdi — hatırla. Hani o, Ahkaaf daki kavmini «Allahdan başkasına kulluk etmeyin. Hakıykat ben üzerinize (gelecek) büyük bir günün azabından korkuyorum» diye
tehdî
d etmişdi. ...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar ise, “Sen bizi ilâhlarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru söyleyenlerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir” dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: "Tanrılarımızdan döndürmek için mi bize geldin? Eğer sadıklardansan, kendisiyle tehdit ettiğini bize getir!"...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar: 'Sen, bizi, ilâhlarımızdan vazgeçirmek için mi, geldin? Eğer sözünde doğru isen, bizi tehdit ettiğin azâbı hemen getir.' dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: "Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir."...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
«ize, bizi tanrilarimizdan alikoymak icin mi geldin? Dogru sozlulerden isen, bizi tehdit ettigin seyi basimiza getir» dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar da, «sen bizi tanrılarımızdan döndürmek için mi geldin ? Eğer doğrulardan isen,
tehdî
d edip durduğun azabı getir» dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
'Bize, bizi tanrılarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir' dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
«Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir» dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar: «Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin bize? Haydi getir bize, o tehdit edip durduğun o azabı; eğer doğru söyleyenlerden isen!» dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler: «Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin? Doğrulardan isen bizi tehdit ettiğin şeyi getir.»...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: "Sen, bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir."...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: «Sen bize, bizi Tanrılarımız (a tapmak) dan döndürmen için mi geldin? öyleyse bizi
tehdî
d etmekde olduğun şey'i, eğer (iddianda) doğru söyleyenlerdensen, getir bize». ...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
(Onlar:) '(Sen) bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer (iddiâsında) doğru kimselerden isen, haydi bizi
tehdî
d edip durduğun (azâb)ı bize getir!' dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar, "Sen," dediler, "Bizi tanrılarımızdan soğutup vazgeçirmek için mi geldin? Öyleyse, eğer hakikat erbabı isen, bizi tehdit edip durduğun şu (akibeti) gerçekleştir bakalım!"...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, hadi bizi tehdit edip durduğun azabı başımıza getir. "...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar da: -Bizi ilahlarımızdan ayırmak için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen haydi bize getir, bizi tehdit ettiğin şeyi! demişlerdi....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar: "Sen bizi tanrılarımızdan vazgeçirmeye mi geldin! Haydi, iddianda tutarlı isen, geleceğini bildirerek bizi tehdit ettiğin azabı başımıza getir bakalım!" dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler: "Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin? Doğrulardan isen bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir."...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: «Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir.»...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."...
Əhqaf Suresi, 24. Ayet:
Ne vakit onu (tehdit olundukları azabı) vadilerine yönelmiş geniş bir bulut olarak gördüler, dediler ki: "Bu bize yağmur indirecek bir buluttur. " Hayır, o kendisini acele istediğinizdir! (O) içinde feci bir azap olan rüzgârdır....
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
(Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir....
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Rasûllerden Ulül Azm'ın sabrettiği gibi (sen de) sabret; onlar için acele etme! Tehdit edildikleri şeyi gördükleri (ölümü tattıkları) süreçte, sanki gündüzden bir saatten fazla (Dünya'da) kalmamış gibi olurlar! Belağ (bu yeterli bir tebliğdir)! İnancı bozuklar toplumundan başkası mı helâk edilecek!...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Görevine kalben inanan, iradeli, sabrederek mücadeleye devam eden, sebatkâr, kararlı Rasullerin yaşadığı şartlara benzer şartlarda sen de sabrederek, mücadeleye devam et. Azâbın onlara, çabucak gelmesi konusunda acele etme. Sanki onlar, tehdit edildikleri azâbı gördükleri gün, dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu yeterli bir tebliğ ve öğüttür. Doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan fâsık, âsi, bozguncu bir topluluktan başkası helâk edilir mi hiç?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasıklar kavminden başkası yıkıma uğratılır mı?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
O halde (Habîbim) peygamberlerden azim saahiblerinin sabretdikleri gibi sen de sabret. Onlar (ın azâbı) için acele etme. Onlar
tehdî
d edilmekde oldukları (azâbı) görecekleri gün sanki kendileri (dünyâda) gündüzün bir saatinden başka durmamış gibi (olacaklardır). (Bu, yeter) bir tebliğdir. Öyle ya, faasıklar güruhundan başkası helak edilir mi? (Asla). ...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
O halde ey Resulüm! O üstün azim sahipleri olan peygamberler nasıl sabrettilerse, sen de öyle sabret. Onlar hakkında azap gelmesi için acele etme! Onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, dünyada gündüzün, sadece bir saatinden daha fazla kalmadıklarını düşüneceklerdir. Bu bir duyurudur. Sözün kısası: "Allah’ın yolundan çıkmış güruhtan başkası helâk edilmez."...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
O halde sen de, azim (ve irâde) sâhibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret. O (nankör)ler için acele etme. Onlar, tehdidedildikleri azâbı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir sâ'ati kadar yaşamış gibi olurlar. (Bu) Bir duyurudur. Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helâk edilecektir?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Artık sen sabret; peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki kendileri gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlar. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Artık, resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan başka kim helâk edilir!...
Qaf Suresi, 12. Ayet:
(12-14) Onlardan once Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardesleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamislardi; evet bunlarin hepsi peygamberleri yalanlamislardi da tehdidim gerceklesmisti....
Qaf Suresi, 12. Ayet:
(12-14) Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti....
Qaf Suresi, 12. Ayet:
(12-14) Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût’un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba’ halkı da hakkı yalanladılar. Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar....
Qaf Suresi, 13. Ayet:
(12-14) Onlardan once Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardesleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamislardi; evet bunlarin hepsi peygamberleri yalanlamislardi da tehdidim gerceklesmisti....
Qaf Suresi, 13. Ayet:
(12-14) Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti....
Qaf Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Ve Âd ve Fir'avun ve Lût'un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba' kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu....
Qaf Suresi, 13. Ayet:
(12-14) Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût’un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba’ halkı da hakkı yalanladılar. Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!...
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke Halkı, Tübba’ kavmi (Himyerliler) her birisi Rasulleri yalanladılar. Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için tehdidim, azâbım gerekçeli olarak gerçekleşti, yok oldular....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tubba kavmi de. Hepsi elçileri yalanladılar. Böylece tehdidim (onlara) hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Hepsi elçileri yalanladı; böylece benim tehdidim (onların üzerine) hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
(12-14) Onlardan once Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardesleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamislardi; evet bunlarin hepsi peygamberleri yalanlamislardi da tehdidim gerceklesmisti....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eykeli'ler, Tubba' kavmi de (gönderilen peygamberleri) yalanladılar. Evet bunların her biri, peygamberleri yalanladılar. Böylece tehdidimi hakketmişlerdir....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
(12-14) Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!...
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke'liler ve Tubba' halkı da... Hepsi elçileri yalanladılar. Bunun üzerine tehdidim gerçekleşti....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Bütün bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tubba kavmi de. Hepsi elçileri yalanladı; böylece benim tehdidim (onların üzerine) hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke yârânı ve Tübba' kavmi dahi (tekzîb etdiler. Evet, bunların) her biri (gönderilen) peygamberleri tekzîb etdiler de benim tehdidim (onlara) hak oldu. ...
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tübba' kavmi de! Bütün bunlar peygamberleri(ni) yalanladı da,
tehdî
dim (azâbımın üzerlerine inmesi) hak oldu!...
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke'liler ve Tübba kavmi de. Bunların her biri peygamberlerini yalanlamışlardı da tehdidim üzerlerine hak olmuştu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Ve Âd ve Fir'avun ve Lût'un kardeşleri de (tekzîp ettiler). Eyke ashâbı da ve Tübba' kavmi de hepsi de peygamberlerini tekzîp etti. Artık tehdid hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberlerini yalanladılar, tehdidim (azabım) da onlara hak oldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke halkı, Tubba kavmi de... Hepsi de elçileri yalanladı ve tehdidim yerini buldu....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
(12-14) Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût’un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba’ halkı da hakkı yalanladılar. Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar....
Qaf Suresi, 14. Ayet:
Eyke'liler ve Tübba kavmi de yalanladı. Bunların hepsi (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar. Bu yüzden tehdidim (azabım) (onlara) hak oldu....