Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Allah'a, nasıl gerçeğin üzerini ör
tere
k nankörlük edersiniz? Sizi ölüler iken var etti, sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diril
tere
k kendisine döndürecektir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
"Onun bir kısmı ile ona vurun" dedik. İşte Allah, böylece ölüleri diril
tere
k ayetlerini size gösterir. Umulur ki gerçeği kavrarsınız....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmadığı halde, insanlara malını gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi; sadakalarınızı başa kakarak ve inci
tere
k boşa çıkarmayın. Böylelerinin durumu üzeri toprakla örtülü kaygan bir kayaya benzer. Sağanak bir yağmur yağınca, kaya çırılçıplak ortaya çıkar. Onlar, yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, Kafir halka doğru yolu göstermez....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar için kurulan ilk ev, Bekke'deki, kutlu ve bütün insanlığa yol gös
tere
n (Kabe) dir....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınlar üzerinde kavvamdırlar. Kendi mallarından infak etmelerinden dolayı Allah bazınızı bazınıza göre faddale yapmıştır. İyi düzeltici kadınlar; bağlılık gös
tere
n ve Allah'ın korumasını istediğini, kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Nuşuzundan endişe ettiğiniz kadınlara önce öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, sonra bir süre ayrılın. Eğer size uyarlarsa onların aleyhine bir yol aramayın. Kuşkusuz Allah Çok Yüce'dir ve Çok Büyük'tür....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında tam anlamı ile adaletli olmaya kesinlikle güç yetiremezsiniz. O halde, anlaşmazlığı çözümsüz hale getirip, onları yüzüstü bırakmayın. Eğer, arayı düzel
tere
k, takvalı davranırsanız kuşkusuz ki Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Halkı onunla tartıştı. "Bana doğru yolu gös
tere
n Allah hakkında benimle niçin tartışıyorsunuz? Ben, O'na eş koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak Rabb'imin dilediği olur. Rabb'imin İlmi Her Şeyi Kuşatmıştır. Hala düşünmeyecek misiniz?"...
Ənam Suresi, 154. Ayet:
Sonra Musa'ya, iyi olanlara tamamlayıcı olarak her şeyi açıklayan, rahmet olan ve doğru yolu gös
tere
n Kitap'ı verdik. Umulur ki Rabb'lerine kavuşacaklarına inanırlar....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda öğüt olmak üzere her şeyi açık bir şekilde yazdık. "Onu kuvvetle tut ve halkına da onu en iyi şekilde tutmalarını buyur. Yakında size fasıkların yurdunu gös
tere
ceğim."...
Əraf Suresi, 148. Ayet:
Musa'nın halkı, onun arkasından, böğürmesi olan, süs eşyalarından yapılmış bir buzağı heykelini benimsediler. Onun kendileriyle konuşamadığını ve yol gös
tere
mediğini görmediler mi ki onu benimsediler? Onu benimsemekle zalimlerden oldular....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları ummi nebi resule, tabi olurlar. O ki, onlara ma'ruf olanı yapar ve tavsiye eder ve onları münker olandan alıkoyar ve temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar, zahmet ve sıkıntı veren şeyleri onlardan kaldırır, onlardan bağları çözer, ona iman eden, ona saygı gös
tere
nler ve ona yardım edenler ve ona indirilen nura tabi olanlar işte kurtuluşa erenler bunlardır....
Əraf Suresi, 186. Ayet:
Allah, kimi saptırırsa ona doğru yolu gös
tere
cek yoktur. Onları, azgınlıkları içinde bocalar durumda bırakır....
Yunus Suresi, 43. Ayet:
Onlardan sana bakanlar da var. Fakat körlere sen mi doğru yolu gös
tere
ceksin? Eğer basiretli değillerse!...
Rəd Suresi, 12. Ayet:
O, korkutan şimşeği gös
tere
n ve umut olarak yağmur yüklü bulutları meydana getirendir....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Peki, herkesin ne yaptığını gözeten O değil mi? Onlar yine de ilahlarını Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onları istediğiniz isimle isimlendirin bakalım. Yoksa siz, O'na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa boş sözlere mi aldanıyorsunuz?" Aslında Kafirlere planları güzel gösterildi de doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık ona yol gös
tere
cek kimse olamaz....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
İster onlara yaptığımız uyarının bir kısmını sana gös
tere
lim, ister senin canını alalım; sana düşen sadece tebliğ yapmaktır. Hesap görmek Bize aittir....
Hicr Suresi, 39. Ayet:
İblis: "Rabbim! Beni azdırmandan dolayı, ben de yeryüzündeki her şeyi cazip gös
tere
rek, kesinlikle onların hepsini azdıracağım."...
İsra Suresi, 13. Ayet:
Her insanın kuşunu kendi boynuna doladık. Kıyamet günü, yaptıklarının tamamını gös
tere
n kitabı önüne koyarız....
İsra Suresi, 74. Ayet:
Seni dirençli kılmasaydık, ant olsun ki sen, neredeyse az da olsa onlara eğilim gös
tere
cektin....
Kəhf Suresi, 15. Ayet:
"İşte bunlar, O'nun yanı sıra ilahlar edinenler bizim halkımızdır. Onların ilahlığını gös
tere
n açık bir yetki belgesi getirselerdi ya! Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?"...
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Onlar, mağaranın geniş bir dehlizinde bulunurlarken, Güneş'in doğduğu zaman, mağaralarından sağa tarafa yöneldiğini, battığı zaman da sol tarafa doğru onları makaslayıp geçtiğini görürsün. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kimi doğru yola iletirse, işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapkınlıkta bırakırsa, artık onun için yol gös
tere
n bir veli bulamazsın....
Kəhf Suresi, 88. Ayet:
"Kim iman eder ve salihatı yaparsa, en iyi karşılık onundur. Biz, ona her türlü kolaylığı gös
tere
ceğiz."...
Taha Suresi, 10. Ayet:
Hani o bir ateş görmüş ve yanındakilere: "Ben bir ateş gördüm. Bekleyin! Belki ondan size bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gös
tere
n bulurum." demişti....
Taha Suresi, 23. Ayet:
"Bununla daha büyük ayetlerimizden bazılarını sana gös
tere
lim."...
Taha Suresi, 50. Ayet:
Musa: "Bizim Rabb'imiz her şeye yaradılışını veren, sonra da yol gös
tere
ndir." dedi....
Taha Suresi, 120. Ayet:
Sonra şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: "Ey Âdem! Sana ebedilik ağacı ve yok olmayacak bir egemenlik için yol gös
tere
yim mi?...
Ənbiya Suresi, 37. Ayet:
İnsan aceleden yaratılmıştır. Size, günü gelince ayetlerimi gös
tere
ceğim. Acele etmemi istemeyin....
Ənbiya Suresi, 73. Ayet:
Onları, buyruklarımızla doğru yolu gös
tere
n önderler kıldık. Onlara hayırlar yapmayı, salatı ikame etmeyi, zekatı yapmayı vahyettik. Ve onlar yalnızca bize kulluk eden kimselerdi....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Bir zamanlar İbrahim'e evin yerini gös
tere
rek; "Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Evimi tavaf edenler, kaim olanlar, ruku edenler, secde edenler için arındır." demiştik....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
İlim verilen kimselerin, onun Rabb'inden gelen bir gerçek olduğunu bilmeleri, ona iman etmeleri ve kalplerinin tatmin olması içindir. Allah, inananlara dosdoğru yolu gös
tere
ndir....
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: "Rabbim! Eğer onlara uyarısı yapılan azabı bana gös
tere
ceksen;"...
Nur Suresi, 34. Ayet:
Ve ant olsun ki size gerçeği apaçık gös
tere
n ayetler, sizden önce yaşamış olan kuşaklardan örnekler ve takva sahipleri için bir vaaz indirdik....
Şüəra Suresi, 62. Ayet:
Musa: "Hayır, endişelenmeyin! Kuşkusuz Rabb'im benimledir. Bana yol gös
tere
cektir." dedi....
Şüəra Suresi, 78. Ayet:
"Beni yaratan ve yol gös
tere
n O'dur."...
Nəml Suresi, 24. Ayet:
"Kendisini de toplumunu da Allah'ın yanı sıra Güneş'e secde ederken buldum. Şeytan onlara yaptıklarını güzel gös
tere
rek onları doğru yoldan alıkoymuş, bundan dolayı da doğru yolu bulamıyorlar."...
Nəml Suresi, 63. Ayet:
Yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yol gös
tere
n mi? Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarları gönderen mi? Allah ile birlikte bir ilah mı? Allah, onların şirk koştuklarından çok yücedir....
Nəml Suresi, 93. Ayet:
Ve de ki: "Hamd Allah'adır. Size ayetlerini gös
tere
cek, siz de onları tanıyacaksınız." Senin Rabb'in, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Qəsəs Suresi, 6. Ayet:
Ve onları yeryüzünde iktidar yapalım, Firavun'a, Haman'a ve ikisinin ordusuna, onlardan çekindikleri şeyleri gös
tere
lim....
Qəsəs Suresi, 12. Ayet:
Biz, onun, sütannelerinin sütünü emmemesini sağladık. Bunun üzerine: "Size, onun bakımını üstlenecek ve onu iyi yetiştirecek bir aile gös
tere
yim mi?" dedi....
Qəsəs Suresi, 43. Ayet:
Ant olsun ki önceki nesilleri yok ettikten sonra; Musa'ya, öğüt alırlar diye, basiretler, doğru yolu gös
tere
n ve rahmet olarak Kitap'ı verdik....
Ənkəbut Suresi, 38. Ayet:
Âd ve Semud'un sonları da yurtlarının durumundan size belli olmaktadır. Şeytan yaptıklarını güzel gös
tere
rek onların yanlış yolu seçmelerine sebep oldu. Oysaki doğruyu görebilirlerdi....
Əhzab Suresi, 14. Ayet:
Fakat onların üzerlerine, her bir taraftan girilip kuşatılsalardı ve sonra da fitne çıkarmaları istenseydi,
tere
ddüt etmeksizin bunu hemen yerine getirirlerdi....
Səba Suresi, 7. Ayet:
Kafirler alayımsı bir şekilde: "Çürüyüp, lime lime parçalandığınız zaman, sizin yeniden dirileceğinizi haber veren bir adamı size gös
tere
lim mi?" dediler....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Allah, rüzgarları göndererek bulutları harekete geçirendir. Sonra onu ölü bir beldeye yönel
tere
k, onunla, ölü yeryüzüne hayat veririz. İşte yeniden diriliş de böyledir....
Saffat Suresi, 99. Ayet:
İbrahim: "Ben, Rabb'ime gidiyorum, O, bana yol gös
tere
cek." dedi....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, hadisin en iyisini; muteşabih, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Ondan, Rabb'lerine karşı içtenlikli saygısı olanların tüyleri ürperir. Ardından da benlikleri ve kalpleri Allah'ın öğüdü ile huzura kavuşur. İşte bu, Allah'ın doğru yolu gös
tere
n kılavuzudur. Onunla hak edeni doğru yola iletir; Allah, kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık ona doğru yolu gös
tere
n bulunamaz....
Mömin Suresi, 13. Ayet:
O, size ayetlerini gös
tere
n, sizin için gökten rızık indirendir. Ancak, gönülden yönelenler öğüt alırlar....
Mömin Suresi, 33. Ayet:
Arkanıza bakmadan kaçacağınız gün, sizi Allah'ın azabından koruyabilecek kimse yoktur. Allah, kimi sapkınlıkta bırakırsa ona doğru yolu gös
tere
cek yoktur....
Fussilət Suresi, 53. Ayet:
Âyetlerimizi afakta ve enfüste onlara gös
tere
ceğiz. Onun gerçek olduğu açıkça belli olsun diye. Rabb'inin her şeye tanık olması yeterli değil mi?...
Zuxruf Suresi, 40. Ayet:
O halde sağıra sen mi işittireceksin? Veya köre ve apaçık sapkınlıkta olana doğru yolu gös
tere
bilir misin?...
Əhqaf Suresi, 30. Ayet:
"Ey halkımız! Kuşkusuz biz, Musa'dan sonra indirilen ve kendinden öncekilerini onaylayan; gerçeği ve dosdoğru yolu gös
tere
n bir kitap dinledik." dediler....
Məhəmməd Suresi, 5. Ayet:
Onlara doğru yolu gös
tere
cek ve durumlarını düzeltecektir....
Səff Suresi, 9. Ayet:
Müşriklerin hoşuna gitmese de Resul'ünü, dinin tamamını bildirmek üzere doğru yolu gös
tere
n rehberle ve Hakk Din ile gönderen O'dur....
Səff Suresi, 10. Ayet:
Ey iman edenler! Size, can yakıcı bir azaptan kurtaracak, kazançlı bir ticaretin yolunu gös
tere
yim mi?...
Talaq Suresi, 1. Ayet:
Ey Nebi! Kadınları boşayacağınız zaman, iddet sürelerini göze
tere
k boşayın ve iddetlerini sayın. Rabb'iniz Allah'a karşı takva sahibi olun. Açıkça fahşa yapmadıkça onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendisine haksızlık etmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah bundan sonra yeni bir hadis ortaya çıkarır....
Təhrim Suresi, 1. Ayet:
Ey Nebi! Eşlerinin hoşnutluğunu göze
tere
k, Allah'ın helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun? Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
İmran kızı Meryem; ırzını korumuştu. Ona ruhumuzdan üfledik. O, Rabb'inin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden saygı gös
tere
nlerden oldu....
Cin Suresi, 13. Ayet:
"Yol gös
tere
n rehberi dinlediğimizde ona inandık. Artık kim Rabb'ine iman ederse, bundan sonra hakkının verilmemesinden veya haksızlığa uğramaktan endişe etmez."...
Naziat Suresi, 19. Ayet:
"Sana Rabb'inin yolunu gös
tere
yim de içtenlikle O'na yönelmiş ol....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Geçmiş kutsal kitaplarda, Muhammed’e vahyedileceği müjdelenen, bütün insanların iman etmekle, uygulamakla yükümlü olduğu, yürürlükteki tek ve son ilâhî kitap yalnızca bu mükemmel, kutsal kitaptır, Kur’ân’dır. Allah katından indirildiğinde, kaynağında, vahyinde ve içindeki bilgilerde; geçmiş kitaplarda müjdelenen, bütün insanları muhatap alan, yürürlükteki tek ve son kitap olduğunda, şüphe ve
tere
ddüt yoktur. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve...
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, dogrulugu suphe goturmeyen ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlara yol gos
tere
n Kitab'dir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gös
tere
n Kitap'dır....
Bəqərə Suresi, 5. Ayet:
İşte bunlar yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rablerinin gösterdiği doğru yolda yürüyen, faaliyet gös
tere
n erlerdir. İşte bunlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip, senin peygamberliğini, Kur’ân’ı, Allah’a imanın gerektirdiği esasları inkârda ısrar edenleri, kâfirleri, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak uyarmanla uyarmaman fark etmiyor. İman etmeyecekler....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Ulâikellezîneş
tere
vûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne)....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
iş
tere
vû
: satın aldılar
4.
ed dalâlete
: dalâlet
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Meseluhum ke meselillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve
tere
kehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(yubsirûne)....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
1.
meselu-hum
: onların misali, onların durumu
2.
ke
: gibi
3.
meseli
: misal, durum
4.
ellezi
: ki o
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Münâfıkların hakka davet karşısındaki davranışları, müjde ve uyarı ateşi yakan kimsenin verdiği bilgiye kuşkucu ve kararsız yaklaşan kimselerin haline benziyor. Alevler, Kur’ân âyetleri, peygamberin sünneti, Muhammed’in çevresindeki münafıklara da aydınlık sağlarken, iki yüzlülükleri sebebiyle, Allah onlara hak ve hakikati gös
tere
cek aydınlığı yok ederek, onları şüphe, nifak ve inkâr karanlıklarında bırakıyor. Ne doğruyu, hakkı görebiliyorlar, ne de hayrı şerden ayırt edebiliyorlar....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut münâfıklar, karanlıklar içinde, gök gürültüleri çıkararak, şimşekler çaktırarak yağan yağmura tutulanlar gibi, şüphe, nifak ve inkâr karanlıkları içinde, tehditler ve müjdelerle dolu Kur’ân âyetlerini getiren vahiy sağanağı ile karşılaşanlardır. Ölümden çekinerek gök gürlemeleri yüzünden parmaklarıyla kulaklarını tıkayan kimseler gibi, tehdit âyetlerini duymamak için kulaklarını tıkarlar. Halbuki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincin...
Bəqərə Suresi, 24. Ayet:
Bunu yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, o takdirde, Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, yakıtı insanlar, suçlular, kâfirler, putperestler ve mâbut saydıkları taşlar olan ateşten korunun. Bu ateş, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, nankörler için hazırlanmıştır....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, hakkı açıklamak için sayısız darb-ı meselli delillerden birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı meselli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere gös
tere
rek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Âdem'e (gerekli olan) bütün (eşyanın) isimlerini öğretti. Sonra o eşyayı meleklere gös
tere
rek, (iddianızda) doğrular iseniz, bunların isimlerini Bana haber verin, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Adem'e bütün isimleri öğretti. Sonra bütün nesneleri meleklere gös
tere
rek, «Haydi, eğer davanızda haklı iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin» dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Adem'e bütün isimleri öğretmiş, sonra onları meleklere gös
tere
rek: Eğer sadıklardan iseniz, bunların adlarını bana söyleyin, buyurmuştur....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve (Allah Teâlâ) bütün eşyanın isimlerini Âdem'e bildirdi. Sonra bu eşyayı meleklere gös
tere
rek, «Bunların isimlerini Bana haber veriniz, eğer siz sâdık iseniz» diye buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Allah Âdem'e bütün isimleri öğretti. Sonra da o eşyayı meleklere gös
tere
rek: “Eğer sâdıklardan iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin!” dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere gös
tere
rek:-Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin, dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Müteakiben önce onları meleklere gös
tere
rek: "İddianızda tutarlı iseniz haydi Bana şunları isimleriyle bir bildirin bakalım!" dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere gös
tere
rek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani biz meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' demiştik. Melekler hemen secde ederek saygı gösterdiler. Yalnız İblis dayattı. Büyüklük taslayıp serkeşlik etti, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerden, kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki: Hepiniz de cennetten inin. Fakat benden size bir doğru yol gösterici geldi mi o doğru yolu gös
tere
nin izinden gidenlere ne korku vardır, ne hüzün....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
«nin oradan hepiniz, tarafimdan size bir yol gos
tere
n gelecektir; Benim yoluma uyanlar icin artik korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir» dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(Evet) İnin oradan hepiniz! dedik. Benden size bir hidâyet (doğru yolu gös
tere
n kitap ya da peygamber) gelecek olursa, artık kim hidâyetime uyarsa, onlara ne bir korku vardır ne de onlar mahzun olurlar....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
'İnin oradan hepiniz, tarafımdan size bir yol gös
tere
n gelecektir; Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir' dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(38-39) Dedik ki: "İnin oradan hepiniz! Artık ne zaman Ben’den size doğru yolu gös
tere
n rehber gelir de kim ona uyarsa, onlara hiç bir korku olmayacak, hiç üzülmeyecekler de. İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise cehennemliktirler, hem de orada ebedî kalacaklardır."...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip, senin peygamberliğini inkârda, küfürde ısrar edenler ve âyetlerimizi, Kur’ân’ı yalanlayanlar, işte onlar Cehennemliktirler. Onlar, orada ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
(38-39) Dedik ki: "İnin oradan hepiniz! Artık ne zaman Ben’den size doğru yolu gös
tere
n rehber gelir de kim ona uyarsa, onlara hiç bir korku olmayacak, hiç üzülmeyecekler de. İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise cehennemliktirler, hem de orada ebedî kalacaklardır."...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabrederek ve namaz kılarak Allah'dan yardım dileyin. Hiç şüphesiz bu, Allah'a saygı gös
tere
nlerden başkasına ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Hem sabır (ve sebat) ile, hem namazla (Hakdan) yardım isteyin. (Gerçi) bu, elbette büyük (ağır ve çetin bir şey) dir. Ancak (Allaha karşı) yüksek saygı gös
tere
nlere göre öyle değil. ...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
(45-46) Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gös
tere
nlerden başkasına namaz elbette ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır gös
tere
rek, namazı vesile ederek Allah’tan yardım dileyin! Gerçi bu çok zor bir iştir, fakat içi saygı ile ürperenlere değil....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabırla, namazla Allah'tan yardım dileyin, şüphesiz bu, (Allah'a) saygı gös
tere
nlerden başkasına ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
O (yüksek saygı gös
tere
) nler ki onlar hakıykaten Rablerine kavuşucu ve hakıykaten ancak ona dönücü olduklarını bilirler (de namazlarını o vech ile kılarlar). ...
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
(45-46) Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gös
tere
nlerden başkasına namaz elbette ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
O huşû ile (Allah'a büyük saygı gös
tere
rek) ibadet edenler Rabblerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini kesinlikle bilirler....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve hatırlayın ki, bu şehre (Beytü'l-Makdis'e) girin, dilediğiniz yerde ondan (onun nimetlerinden) refah içinde bol bol yeyin. Kapısından da secde ederek (eğlip saygı gös
tere
rek veya baş yere koyup Hakk'a arz-ı şükranda bulunarak) girin ve «dileğimiz, günahlarımızın dökülmesidir» deyin. Biz de kusur ve suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (Allah'ı görürcesine davrananlara nimetlerimizi) daha da artıracağız, demiştik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Hani: («Tîh» den çıkdıkdan sonra) şu kasabaya girib dilediğiniz yerde istediğinizi bol bol yeyin, kapısından secde ederek (eğilerek, saygı gös
tere
rek) girin ve (dileğimiz) hıtta (dır, günahlarımızın dökülüp düşmesidir) deyin, (tevbe edin de o sayede) kusurlarınızı örtelim, iyilik (ve itaat) edenler (in ecrin) i ise daha artıracağız» demişdik. ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz bir vakitte demiştiniz ki: «Ya Mûsa! Biz bir türlü taama elbette sabredemeyiz. Bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği
tere
, hıyar, buğday, mercimek, soğandan Bizim için de çıkarsın.» (Mûsa da) Demişti ki: «Siz bayağı olan şey ile hayırlı olan şeyi tebdîl eder misiniz? Öyle ise bir kasabaya ininiz, sizin için istediğiniz şeyler (orada) vardır.» Onların üzerlerine alçaklık, yoksulluk vuruldu ve Allah'ın gazâbına uğradılar. Bu da şüphe yok ki Allah'ın âyetlerini inkâr, peygamberlerin...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin soz almistik. Tur dagini yuksel
tere
k tepenize dikmistik. «Allah'a karsi gelmekten sakinanlardan olabilmeniz icin, size verdigimiz Kitab'a kuvvetle sarilin, onda bulunanlari hatirda tutun» demistik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yüksel
tere
k tepenize dikmiştik. 'Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olabilmeniz için, size verdiğimiz Kitab'a kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Yine hatırlayın o zamanı ki, üzerinize Tur Dağını yüksel
tere
k sizden söz almış, 'Size verdiğimiz kitaba bütün gücünüzle sarılın; onda olanları hatırlayın ki korunmuş olasınız' demiştik....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar yine dediler ki: Bizim adımıza Rabbine yalvar da onun nasıl olacağını bize iyice bildirsin. Zira istenen sığır, bize diğerlerine benzer geldiğinden
tere
ddütte kaldık. Ama inşaallah asıl istenen sığırı buluruz....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından ellerindeki geçerli bilgileri tasdik eden kitaplar gelmişken, öteden beri kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere, inanmayanlara karşı görevlendirilecek peygamberin adını kullanarak üstünlük sağlamaya, insanlardan, tekrar tekrar geleceği ile ilgili haberleri öğrenmeye, mevcut kutsal kitaplardaki bilgileri yeniden değerlendirmeye alarak geleceğini teyide çalışırlarken, ...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah’ın, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına vahiy indirmesini, peygamberlik ihsan etmesini; hakka riayet etmedikleri, kural tanımadıkları, isyan ettikleri için, Allah’ın indirdiğini, Kur’ân’ı inkâr ederek kendilerini harcamaları, ne kadar kötü bir şeydir. İşte bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas ed...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zamanlar sizin kesin sözünüzü, taahhüdünüzü aldığımızı hatırlayın.Tûr’u üstünüze kaldırıp; 'Size verdiğimiz kitaba, sıkı sıkı sarılın, sorumluluğuna pürdikkat sahip çıkın, iyice kulak verin' demiştik. Onlar: 'Sözünü duyduk ve emrine isyân ettik' dediler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrarları sebebiyle kalplerine, akıllarına buzağı putunu yerleştirdiler. Onlara: 'Mü’min olmakla alâkanız varsa e...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Yine hatırlayın ki, üzerinize Tur Dağını yüksel
tere
k sizden söz almış, 'Size verdiğimize bütün gücünüzle sarılın ve ona kulak verin' demiştik. Onlar ise 'İşittik ve isyan ettik' dediler. Çünkü inkârları yüzünden buzağı sevgisi onların iliklerine işlemişti. De ki: Eğer siz mü'min iseniz, inancınız sizi ne kötü şeylere teşvik ediyor!...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibrîl'e düşmansa iyi bilsin ki o, Allah'ın izniyle evvelce inen kitapların doğruluğunu bildiren, inananlara doğru yolu gös
tere
n ve bir müjdeci olan Kur'ân'ı, senin kalbine indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibril'e düşmansa (bilsin ki) o kendinden önceki kitapları tasdîk eden, inananlar için doğru yolu gös
tere
n ve aynı zamanda müjde olan Kur'ân'ı Allah'ın izniyle Senin kalbine indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
'Allah’a, meleklerine, Rasullerine, Cebrâil’e ve Mîkâil’e düşman olanlar bilsinler ki, Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin düşmanıdır.'...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini ör
tere
k (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların, Süleymân’ın saltanatı aley hin de söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâiruy dur dukları) şeylere tâbi' oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şey tan lar insan lara sihri (ta'lîm ederek) ve Bâbil’deki iki me leğe, (yani) Hârût ve Mârût’a indirilen şeyleri öğre
tere
k kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): 'Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!' deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ik...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğre
tere
k hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ihdas edilene (uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, peygambere ve idarecilerinize, 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni bizim de çıkarlarımızı dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' demeyin, peygambere ve kendinize hakaret içerecek iltibasa meydan vermeyin. 'Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, meseleleri zamana yayarak çözen, d...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i kitaptan ve ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşriklerden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, Rabbinizden size bir hayır, Kur’ân’dan bir sûre, bir âyet indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, rahmetini, peygamberliği ve hidayeti, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere lütfeder. Alla...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını göze
tere
k okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını göze
tere
k okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu tilâvet hakkını tam göze
tere
k okurlar. İşte ona îman edenler bunlardır. Kim ona küfrederse onlar da (maddî ve manevî) en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkını göze
tere
k okurlar. Çünkü onlar ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbim! Burasını emin, güvenli bir belde haline getir. Halkını, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe imân edenlerini çeşitli meyvalarla rızıklandır.' diye dua etti. Allah: 'Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlere dahi rızık verir de, hayattan biraz nasib al...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim'in, İsmail'le birlikte, Beytullah'ın ana duvarlarını yüksel
tere
k şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabb'imiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey bizim Kerîm Rabbimiz! Bizi, yalnız Sana boyun eğen müslüman kıl. Soyumuzdan da yalnız Sana teslimiyet gös
tere
n bir Müslüman ümmet yetiştir. Ve bizlere ibadetimizin yollarını göster, tövbelerimizi kabul buyur. Muhakkak ki tövbeleri en güzel şekilde kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin!"...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak ve gerçek olan, Rabbinden gelendir, bunda hiç
tere
ddüdün olmasın....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden cikarsan, yuzunu Mescid-i Haram semtine cevir. Insanlarin zulmedenlerinden baskalarinin size karsi gos
tere
cekleri bir huccet olmamasi icin, her nerede olursaniz, yuzlerinizi oranin semtine cevirin, bu hususta onlardan korkmayin. Benden korkun da size olan nimetimi tamamlayayim. Boylece dogru yolu bulursunuz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir. İnsanların zulmedenlerinden başkalarının size karşı gös
tere
cekleri bir hüccet olmaması için, her nerede olursanız, yüzlerinizi oranın semtine çevirin, bu hususta onlardan korkmayın. Benden korkun da size olan nimetimi tamamlayayım. Böylece doğru yolu bulursunuz....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Üzerinizdeki nimetimizi tamamlamak için, kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, içinizi dışınızı temizleyip sizi, vicdanınızı arındıran, size okuma yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini öğreten, size akılla ve düşünerek bilemeyeceğiniz şeyleri gös
tere
n, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir rasül, bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
Ey iman edenler! Sabır gös
tere
rek ve namazı vesile kılarak Allah’tan yardım dileyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle bereberdir....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksil
tere
k deneriz. Sabredenleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gös
tere
nleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabır gös
tere
nleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Andolsun, biz sizi bir parça korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gös
tere
nleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman teslimiyet gös
tere
rek: “-Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar (o sabredip Allah'a bağlılık ve teslimiyet gös
tere
nler var ya) onlara, Rab'larından bol mağfiretler ve rahmet vardır. Doğru yola erişenler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Onlar (o teslîmiyyet ve istircâı gös
tere
nler yok mu?) Rablerinden mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilenlerin ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
O teslimiyeti gös
tere
nlere, Rablerinden mağfiret ve rahmet (Cennet) vardır. Onlar doğru yolu bulanlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte Rabblerinden mağfiret ve rahmet, (Allah'a teslimiyet gös
tere
n) onların üzerinedir; işte doğru yolu bulanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip kendilerini düzel
tere
k gerçeği söyleyenler başka. Ben, onları bağışlarım. Ben, çok çok tevbe kabul ederim ve çok bağışlarım....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip halini düzel
tere
k gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim....
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip âyetlerimizi inkârda ısrar ile, kâfir olarak can vermiş olanlara gelince, onlar Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine müstehak olmuşlardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini kovalamasında, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen vapurlarda, Allah'ın gökten su indirip onun aracılığı ile ölü yeri diril
tere
k üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir topluluk için birçok ayetler, deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allâh'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri diril
tere
k üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için (Allâh'ın varlığına ve birliğine) deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı diril
tere
k üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır....
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
(166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gös
tere
cektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
ittebeû
: tâbî oldular
4.
lev
: olsa, ise, keşke
...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve o (Allah'tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gös
tere
cek. Ve onlar ateşten çıkacak da değiller....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Onlara uyanlar: 'Ah, keşke bizim için dünyaya bir dönüş fırsatı olsaydı da, onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık' derler. İşte azâbı gördükleri gibi, Allah pişmanlık üstüne pişmanlık duyacakları amellerini de onlara bir bir gös
tere
cektir. Onlar bu ateşten de çıkamayacaklar....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gös
tere
cektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve öncülere tâbi olanlar da şöyle demektedir: “- Ah! Bizim için dünyaya bir dönüş olaydı da onlar bizden ayrılıp uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” İşte böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar hâlinde gös
tere
cektir; ve onlar ateşten de çıkacak değillerdir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gös
tere
cektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Tâbi olanlar da şöyle demektedir: Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsa idi de onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etse idik! İşte böyle Allah onlara bütün amellerini üzerlerine yığılmış hasretler halinde gös
tere
cektir ve onlar o ateşten çıkacak değillerdir...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Uyanlar da şöyle demektedir: «Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onlar bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! İşte böyle Allah, onlara bütün yaptıklarını üzerlerine çökmüş, pişmanlıklar halinde gös
tere
cektir. Onlar, ateşten çıkacak değillerdir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: «Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!» İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gös
tere
cektir. Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(O zaman yönetilip) Uyanlar (tabi olanlar) derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Tanrı, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle (veya: üzerlerine yığılmış hasretlerle; veya: pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak) gös
tere
cektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve tâbi' olanlar şöyle demişdir: «Bizim için (dünyâye) bir dönüş olsaydı da (bugün) bizden uzaklaşdıkları gibi biz de (o gün) onlardan uzaklaşsaydık». Böylece Allah onlara bütün yapdıklarını hasret (ve nedamet) ler haalinde kendilerine gös
tere
cekdir ve onlar cehennemden akıcılar da değildirler. ...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(O zaman) tâbi' olanlar şöyle derler: 'Keşke gerçekten bizim için (dünyaya) bir daha (dönüş) olsaydı da, onların (bugün) bizden uzaklaştıkları gibi (biz de) onlardan uzaklaşsaydık!' Böylece Allah, onlara bütün amellerini, kendi üzerlerinde (yığılmış) acı pişmanlıklar hâlinde gös
tere
cektir! Onlar, o ateşten çıkacak kimseler de değildirler!...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Uyanlar dediler ki: Bizim için dönüş olsaydı da bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık. Böylece onların bütün yaptıklarını Allah hasretler halinde kendilerine gös
tere
cektir ve onlar ateşten çıkacak değildirler....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve o tabi olanlar, "(Hayatta) ikinci bir fırsat yakalasaydık da onların bizi tanımazlıktan geldiği gibi biz de onları görmezden gelip reddetseydik!" diyecekler. Böylece, Allah yapıp ettiklerini onlara acı bir pişmanlık (duygusu) tattırarak gös
tere
cektir; ve onlar ateşten çıkarılmayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve o uyanlar diyeceklerdir ki: «Eğer bizim için bir kerre (dünyaya) dönüş olsa biz de onlardan teberri ederiz, onlar bizden teberri ettikleri gibi.» İşte Allah Teâlâ onlara emellerini üzerlerine nedâmetler halinde gös
tere
cektir. Ve onlar ateşten çıkacak kimseler de değildir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Onlara uyup arkalarından gidenler: “Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!” derler. Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gös
tere
cektir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Onların peşlerinden gidenler: -Keşke bizim için dünyaya bir daha dönüş olsaydı da, onların bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan kaçsaydık derler. İşte Allah, onlara yaptıklarını böyle pişmanlıklar halinde gös
tere
cektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Bunun üzerine tâbi olanlar şöyle dediler: "Ah ne olurdu, elimize bir fırsat geçse de onların bizden uzak durdukları gibi, Biz de onları bir reddetseydik! İşte Allah Teâlâ onlara, bütün yaptıklarını, en şiddetli pişmanlıklar halinde gös
tere
cektir. Onların o ateşten çıkacakları da yoktur....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: «Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak, onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır) dık.» Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gös
tere
cektir. Ve onlar ateşten de çıkacak değildirler....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Davet karşısında, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin hâli, çobanın haykırışını işiten, yalnız sesi ve bağırmayı algılayan sürünün durumuna benzer. Onların duyan kulakları hakkı duymaz. Konuşan dilleri hakkı konuşmaz. Gören gözleri hakikati görmez. Bundan dolayı düşünemezler de....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O sizlere ancak meyte (ölü) olanları, akar kanı, hınzır etini ve Allah'tan başkası namına boğazlananı haram kılmıştır. Sonra kim muzdar bir halde kalır da bâğî ve mütecaviz olmamak üzere (bunlardan istifade ederse) kendisine bir günah
tere
ttüp etmez. Şüphe yok ki Allah gafûrdur, rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını göze
tere
k) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gös
tere
nler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki ol...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yuzlerinizi dogudan yana ve batidan yana cevirmeniz iyi olmak demek degildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gunune, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, duskunlere, yolculara, yoksullara ve koleler ugrunda mal veren, namaz kilan, zekat veren ve ahidlestiklerinde ahidlerine vefa gos
tere
nler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir. Iste onlar dogru olanlardir ve sakinanlar ancak onlardir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gös
tere
nler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını göze
tere
k) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gös
tere
nlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerde...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gös
tere
nler var ya, işte do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gös
tere
nler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaareb...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gös
tere
nler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler(in tutum ve davranışıdır) . İşte bunlar, do...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in
tere
ke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
1.
kutibe
: yazıldı, farz kılındı
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
izâ hadara
: hazır olduğu zaman, geldiği zaman
4.
ehade...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm yaklaştığı zaman eğer fazla bir mal terkedecekse anasına, babasına ve en yakınlarına mâruf veçhile vasiyette bulunması farz kılınmıştır. Bu muttakîler üzerine
tere
ttüp eden bir vecibedir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim gös
tere
ceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bunun yanında, kim vasiyet edenin haksızlığa eğilim gös
tere
ceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisini (tarafların) arasını bulup düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Tanrı bağışlayandır, rahimdir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Ama her kim, vasiyet edenin bir hata yaptığından veya (bilerek) bir kusur işlediğinden endişe eder ve bunun üzerine mirasçılar arasında bir uzlaşma sağlanırsa (bu nedenle) kendisine bir günah
tere
ttüb etmez. Doğrusu Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim gös
tere
ceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup düzeltirse, artık ona da günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, içerisinde insanlar için hidayet rehberi, doğruyu gös
tere
n açık belgeleri kapsayan ve hak ile batılı birbirinden ayıran kitap olarak Kur'an'ın indirilmiş olduğu aydır. Sizden kim bu aya erişirse onda oruç tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günlerin sayısınca başka günlerde tutar. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, belirlenen sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola eriştirdiği için Allah'ı yüceltmeniz için ve olur ki şükredersiniz diyedir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayi, ki onda Kuran, insanlara yol gos
tere
rek yol gosterici ve dogruyu yanlistan ayirici belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayi idrak eden, onda oruc tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutsun. Allah size kolaylik ister, zorluk istemez. Bu kolayliklari, sayiyi tamamlamaniz ve size yol gosterdigine karsilik O'nu Ululamaniz icin mesru kilmistir; ola ki sukredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gös
tere
n, hak ile batılı ayıran Kur'an, o ayda indirilmiştir. Sizden her kim ayı görürse oruç tutsun. Kim de hasta olur veya seferde bulunursa, diğer günlerde o kadar oruç tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu sayıyı tamamlamanız; size hidayet ihsan etmiş olduğundan Allah'ı tekbir ile yüceltmeniz içindir ve umulur ki şükredesiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gös
tere
n ve açık âyetleri cami olup hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'an-ı Azîm nâzil olmuştur. İmdi sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun. Ve hasta veya sefer halinde bulunursa, diğer günlerde o miktar oruç tutsun. Allah Teâlâ sizin için kolaylık ister, sizin için güçlük istemez. Malumdur ki oruç adedini ikmal edersiniz. Ve size hidâyet buyurmuş olduğundan dolayı Allah'a tekbirde bulunursunuz ve şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gös
tere
n, hidayeti açıklayan, hakkı ve bâtılı birbirinden ayırt eden Kur'an o ayda indirildi. Şu halde sizden her kim o aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu kolaylığı dilemesi, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmeniz içindir. Umulur ki şükredersiniz!...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gös
tere
n, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Hasta olan veya seferde bulunan, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Sayıyı tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gös
tere
n, hidâyeti, doğruyu ve yanlışı ayırdedip açıklayan Kur'ân'ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişir(ayı görür)se oruç tutsun. Kim hasta olur, yahut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allâh sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allâh'ı tekbir etmenizi ister. Şükredesiniz diye (size bu kolaylığı gösterir)....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları, size savaş açanları, size düşmanca davrananları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi hicrete mecbur ettikleri yerden, Mekke’den siz de onları çıkarıp sürün. Temel hak ve hürriyetlere yapılan tecavüz, baskı, zulüm ve işkence, fitne, cinayetten ve savaştan daha ağır sorumluluğu gerektirir. Mescid-i Haram civarında, onlar size saldırmadıkça, düşmanca davranmadıkça siz onlarla savaşmayın. Onlar sizinle savaşırlar, düşmanca davranırlar, sizi öldürmeye kastederlerse, onları öldürün. İşte kulluk s...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Bununla beraber), Rabbinizden (hac esnasında) bir lütuf elde etmek için çalışırsanız günah işlemiş olmazsınız. Arafat'tan kalabalıklar halinde dalga dalga indiğinizde, kutsal mahalde Allah'ı anın ve O'nu, yolunuzu gerçekten kaybetmişken size doğru yolu gös
tere
n bir İlah olarak anın....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler için, dünya hayatı süslenip güzel gösterildi. Bu sebeple onlar imân edenlerden bazılarıyla alay ediyorlar. Halbuki, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunan, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler, kıyamet ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gös
tere
n kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gös
tere
n kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Allah müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermek için onlarla beraber gerçekleri gös
tere
n kitapları da indirdi. Oysa kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Bunun üzerine Allah, kendi izniyle ayrılığa düştükleri şeyleri inananlara gösterdi. Şüphesiz ki Allah dilediğine doğru yolu gösterir....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
Şüphe yok ki, imana ermiş olanlar, zulüm ve kötülük diyarından uzaklaşanlar ve Allah yolunda üstün gayret gös
tere
nler, işte (ancak) onlar Allah'ın rahmetini umabilirler: Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyadaki davranışlarınızı, iyi muhakeme ederek, âhirette hesaba çekileceğinizi düşünerek hayatınıza yön verin. Sana yetimlerle, dullarla ilgili sualler de soruyorlar. 'Onları iyi yetiştirmek onlarla iyi ilişkiler kurmak, durumlarını düzeltmelerine, geliştirmelerine vesile olmak, yüzüstü bırakmaktan daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, mallarını kendi mallarınızla müş
tere
ken idare ederseniz unutmayın ki, onlar sizin kardeşlerinizdir, kendinize imtiyazlı muamele yapmayın. Allah boz...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler çocuklarını emziğin tamamlanmasını isteyenler için iki tam yıl emzirirler. Çocuk kendisinin olana da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri imkanları nisbetinde bir borçtur. Bununla birlikte herkes ancak gücü nisbetinde yükümlü olur. Ne yavrusu yüzünden bir ana ne de yavrusu yüzünden bir baba zarara uğratılmasın. Mirasçıya da aynı yükümlülük vardır. Eğer baba ve anne birbirleriyle anlaşıp rıza gös
tere
rek memeden kesmek isterlerse kendilerine günah yoktur. Şayet çocuklarınızı başkalarına...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kadınları daha kendilerine temas etmediğiniz halde veya onlara bir mihr tesmiye eylememiş olduğunuz halde boşamış olursanız üzerinize bir vebal yoktur. Şu kadar ki, onları müstefit ediniz. Zengin üzerine kadarınca, dar halli olan da kadarınca ve maruf veçhile bir mut'a vermek icabeder. Bu mut'a muhsinler üzerine
tere
ttüb eden bir haktır....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik gös
tere
rek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Farz namazlarının vakit ve erkânlarını göze
tere
k edasına devam edin, bilhassa orta (ikindi) namazına dikkat edin; ve Allah’a itaat ederek namaza durun....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Namazları ve (özellikle) orta namazını (ikindi namazı) (üstlerine düşerek, titizlik gös
tere
rek) koruyun ve Tanrı'ya gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik gös
tere
rek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Câlût’a, askerî erkânına ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman: 'Ey Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, savaş meydanında bize metanet ihsan eyle. Ordumuzun özgüvenini, cesaretini artır. Şerefimizi ve itibarımızı yücelt. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden, kâfir bir kavme karşı da bize yardım et.' diye dua ettiler....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Onlar (o teslimiyet gös
tere
n mü'minler) Câlût'a ve onun ordusuna karşı (savaşmak üzere) çıkınca (şöyle duada bulunup) dediler ki: «Rabbimiz ! Üzerimize sabır (güç ve kudretini) boşalt (tıpkı bolca yağan yağmur gibi). Ayaklarımızı (savaş alanında, düşman karşısında) sağlam ve sabit tut ve bize, İnkâr ve haksızlık içinde bulunan millete karşı yardım et!»...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah, iman edenlerin velisi, koruyucusu, emrinde oldukları otoritedir. Onları şüphe, inkâr ve cehalet karanlıklarından, hidayet, iman ve ilim aydınlığına, nura çıkarır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuuraltına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin velileri de putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörler, idareler şeytanî güçlerdir, tâğuttur. Onları hidayet, iman ve ilim aydınlığından, nurdan; şüphe, inkâr ve cehalet karanlıklarına götü...
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah inanç sahiplerine yakındır, onları koyu karanlıktan aydınlığa çıkarır; oysa hakikati inkara şartlanmış olanlara yakınlık gös
tere
nler onları aydınlıktan çıkarıp derin karanlığa iten şeytani güçlerdir: İçinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olanlar da işte böyleleridir....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi hakkında deliller getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah (kendi hikmet ve sünneti gereği) mülk verdi diye (ölçüsüzlük ve aşırılık gös
tere
rek) İbrahim ile Rabbi hakkında hüccet getirme yarışına kalkışıp tartışanı görmedin mi ? İbrahim ona : «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince, o: «Ben de diriltir ve öldürürüm» demişti. İbrahim bu defa : «Allah şüphesiz ki güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir» deyince, o küfreden sapık şaşırıp kalmış (cevap veremez olmuştu). Öyle ya, Allah haksızlık içinde olan milleti, doğr...
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Allah yolunda mallarını harcayan ve sonra iyiliklerini başa kakıp (muhtaç kişinin duygularını) inci
tere
k (bu) harcamalarının değerini düşürmeyenler mükafatlarını Rableri katında bulacaklar; onlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inci
tere
k imanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inci
tere
k yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (biraz) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
İnsanların yola gelmesi senin üzerine borç değil; (ancak sana düşen hidayete dâvettir.) Şu kadar var ki Allah, dilediğini yola getirir. Malınızdan hayır adına her ne harcarsanız hep kendi menfaatınız içindir. Zaten siz (müminler), ancak Allah rızasını göze
tere
k verirsiniz. Böylece hayra dair her ne verirseniz onun sevabı tam olarak size ödenir. Hakkınız yenmez ve size zulüm edilmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları doğru yola iletip eriştirmek sana gerekmez, (senin görev sınırına girmez). Ama Allah dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. Hayır (ve iyilik)den ne harcarsanız bunun yararı kendinizedir. Zaten siz ancak Allah rızasını göze
tere
k harcarsınız. Hayırdan ne harcarsanız karşılığı tastamam verilir ve siz haksızlığa uğramış olmazsınız....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların yola gelmesi senin üzerine değil velâkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü göze
tere
k verirsiniz, bu vechile hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç hakkınız yenmez...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, muayyen bir müddet için borçlandığınız vakit bunu mutlaka yazın. Aranızda bir yazıcı bulunsun ve bunu dosdoğru yazsın. Yazıcı, Allah kendisine nasıl bellettiyse öylece yazmaktan çekinmesin borçlanan da yazdırsın, onu geliştiren Allah'tan çekinsin de hiçbir noktayı eksik bırakmasın. Borçlu, akılsız biriyse, yahut aklı azsa, yazdırmaya gücü yetmezse velîsi, doğru olarak yazdırsın. Adamlarınızdan iki erkeği de bu muâmeleye tanık tutun. İki erkek olmazsa biri unuttuğu vakit öbürünün ha...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız zaman ihmal etmeyin, alacak-borç ilişkisini yazın. Aranızda, yazı yazmayı bilen birisi adaletten ayrılmadan yazsın. Yazı bilen birisi, Allah’ın kendisine lütfederek yazı öğrettiği gibi, resmî-ticarî belgelerdeki usül ve geleneklere göre, adalet ve hakkaniyet ölçüleri içinde, yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde sorumluluk olan kimse, borçlu da yazdırsın. Günahlardan korunup Allah’a, Rabbine sığınsın, emirlerine yapışsın. Borcunu,...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza gö...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bu...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey müminler, birbirinize belirli bir süre sonra ödenmek üzere borç verdiğiniz zaman bunu yazın. İçinizden biri bunu dürüst bir şekilde yazsın. Yazan kimse onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmayı ihmal etmesin. Bu hesabı yazıcıya borçlu taraf yazdırsın. Ama Rabbi olan Allah'tan korksun da bu hesabı yazdırırken hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu taraf aptal, zayıf ya da nasıl yazdıracağını bilmeyen biri ise yazdırma işlemini onun yerine dürüst bir şekilde velisi yapsın. Bu işleminize ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey inananlar, belirli bir süre (ecelin) için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip onu doğru olarak yazsın; katip Tanrı'nın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve rabbi olan Tanrı'dan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu) düşük akıllı ya da za'f sahibi ise veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahit tutun; eğer iki erkek yoksa, şahitl...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızda bir kâtip de adâletle yazsın. Yazan Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın. Rabbi olan Allah'tan korksun ve borcunu aslâ eksik yazdırmasın. Şayet borçlu, aklı ermez veya âciz ya da kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adâletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şâhit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhitliklerine ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetirmeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden r...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah herkesi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin, işlediği sâlih ameller, yaptığı hayırlar, kazandığı sevaplar lehine değerlendirilecektir. İşlediği günahlar, yaptığı kötülükler de aleyhine değerlendirilecektir. 'Ey Rabbimiz, unutursak veya istemeden, bilmeden hata edersek bizi sorumlu tutma, cezalandırma. Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekileri sorumlu tuttuğun ağır ve katı hükümlere benzer, riayeti güç sınırlamalar, altından kalkılmaz ağır mükellefiyetler yükleme. Ey Rabbimiz ...
Ali-İmran Suresi, 12. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere: 'Yenilgiye uğrayacaksınız, toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne kötü bir mekândır.' de....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Bedir’de karşı karşıya gelen iki orduda sizin için ibretler vardır. Biri Allah yolunda, İslâm uğrunda çarpışan bir ordu, diğeri de kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir ordu. Kâfirler, (üçte birleri kadar olan) Allah yolunda savaşanları, göz kararıyla, kendilerinin iki misli olduğunu görüyorlardı. Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve...
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
O takva sahipleri, taât ve musibetlere sabreden (söz, iş ve niyyetlerinde) sadâkat gös
tere
n, Allah’a itaat eden. Allah yolunda mallarını harcayan, seherlerde Allah’dan mağfiret isteyen ve namaz kılanlardır....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında, Allah’tan gelen, tek ilâhî din, şeriat, düzen, medenî kurallar İslâm’dır. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gös
tere
n delilleri inkâr edenler, küfre giren ehl-i kitap bilmelidir ki,...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gös
tere
n delilleri inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, adaleti, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî meselelerle ilgilenenleri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü’minler, şuurlu ve kâmil mü’minleri bırakıp da kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri, kamu görevlerini icraya yetkili kılmasınlar, candan dost, müttefik edinmesinler. Kimler böyle yaparsa Allah ile bütün velâyet-himaye bağlarını koparmış, Allah’ın rahmetinden, yardımından uzaklaşmış olurlar. Ancak onlar tarafından gelmesi muhtemel bir zarardan gerçekten korunmanız için yaptığınız dost...
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Onlara: 'Allah’a itaat edin, Kitabındaki hükümleri uygulayın. İlâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulüne itaat edin. Sünnetini uygulayın. Eğer Allah’a ve Rasulüne itaatten yüz çevirir, güç ve iktidarınızı kullanarak, halkı istediğiniz istikamette yönlendirir, Kur’ân’ı ve sünneti uygulamazsanız, Allah’ın azabından kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? Bilin ki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumlulu...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Îsâ onlardan bazılarının kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edeceğini sezince: 'Allah’a götüren yolda bana yardım edenler kimler?' dedi. Temiz giyimli, iyi niyetli istikamet sahibi olanlar, havâriler: 'Allah yolunda sana yardım edenler bizleriz. Allah’a iman ettik. İslâm’ı yaşayan müslümanlar olduğumuza İslâm dininde sebat edeceğimize sen şâhit ol.' dediler....
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsâ onların (Yahudi haham ve devlet adamlarının) inkâr ve inatlarını hissedince, «Allah yolunda yardımcılarım kim ?» dedi. Havariler: «Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a imân ettik; şâhid ol ki, biz herhalde müslümanlar (Hakk'a dosdoğru teslimiyet gös
tere
nleriz» dediler....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allah Îsâ’ya: 'Ey Îsâ, ecelin gelince ruhunu alıp ölümünü ben gerçekleştireceğim. Sana yapılan iftiralarla ilgili muhakemeyi huzurumda alenî yapacağım. Seni inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin karalamalarından, iftiralarından arındırıp, temize çıkaracağım' buyurmuştu. 'Ya Muhammed, kıyamete kadar, sana tâbi olan müslümanları, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin üstünde tu...
Ali-İmran Suresi, 56. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler var ya, işte onları dünyada ve âhirette, ebedî yurtta ağır bir ceza ile cezalandıracağım. Onlara yardım edecek kimse de olmayacak....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gerçek Rabbin tarafından gelendir. Artık sakın
tere
ddüde düşenlerden olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Hakikat, Rabbinin tarafından gelir. Bunda hiçbir
tere
ddüdün olmasın!...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müş
tere
k olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müş
tere
k (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: «Ey Kitab ehli! Ancak Allah'a kulluk etmek, O'na bir seyi es kosmamak, Allah'a birakip birbirimizi rab olarak benimsememek uzere, bizimle sizin aranizda mus
tere
k bir soze gelin". Eger yuz cevirirlerse: «Bizim musluman oldugumuza sahid olun» deyin....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: 'Ey Kitap ehli! Ancak Allah'a kulluk etmek, O'na bir şeyi eş koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müş
tere
k bir söze gelin'. Eğer yüz çevirirlerse: 'Bizim müslüman olduğumuza şahid olun' deyin....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müş
tere
k olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki : "Ey Kitap ehli, bizimle sizin aranızda müş
tere
k (olan) bir kelimeye [tevhide] gelin. Tanrı'dan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Tanrı'yı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı rabler edinmeyelim". Eğer yine yüz çevirirlerse deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız"....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey Ehl-i kitap! Bizimle sizin aramızda birleşeceğimiz, müş
tere
k ve âdil şu sözde karar kılalım: "Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım, kimimiz kimimizi Allah’tan başka rab edinmesin." Eğer bu dâveti reddederlerse: "Bizim, Allah’ın emirlerine itaat eden müminler olduğumuza şahid olun!" deyin....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: «Ey Kitap ehli, bizimle aranızda müş
tere
k (olacak) bir kelimeye gelin. (Ki o da şudur:) Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp kimimiz kimimizi Rabler edinmeyelim.» Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: «Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız.»...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Hiçbir peygamber size: 'Melekleri ve peygamberleri helâller ve haramlar ortaya koyan itaati zaruri otoriteler kabul edip ilâh haline getirin' diye emrederek rehberlik etmez. Siz İslâm’ı yaşamaya devam eden müslümanlar olduktan sonra, size hiç kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k ört-bas edip inkârı, küfrü emrederek rehberlik eder mi?...
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
Gerçekten kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k ört-bas edip inkârda ısrar ile, kâfir olarak yahut mürted olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden, fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsalar dahi, asla kabul edilmeyecek, kendilerini kurtaramayacaklardır. Onlar için can yakıp inleten müthiş bir azap vardır. Hiç yardım edenleri de olmayacaktır....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Dogrusu insanlar icin ilk kurulan ev, Mekke'de, dunyalar icin mubarek ve dogru yol gos
tere
n Kabe'dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz ki, insanlar yararına (yeryüzüne) ilk konulan ibâdet evi, âlemler için mübarek olan ve doğru yolu gös
tere
n Mekke'deki mâbeddir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke'de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gös
tere
n Kabe'dir....
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Allah, alenî-gizli bütün yaptıklarınızı görüp dururken, niçin Allah’ın âyetlerini, kitaplarınızdaki Muhammed’in hak peygamber olduğunu gös
tere
n bilgileri inkâr ediyorsunuz' de....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar. . . Sizler (hakikate) şahit olduğunuz hâlde niçin onu yanlış gös
tere
rek, iman edenleri Allâh yolundan alıkoyuyorsunuz? Allâh amellerinizden gâfil değildir. "...
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
Sizden iki grup, korkaklık gös
tere
rek bozgunluğa meyletmişti. Allah, o ikisinin de (iki grubun da) dostudur ve artık mü'minler Allah'a tevekkül etsinler....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
Allah bu yardımı, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin liderlerinin, askerî erkanının kökünü kazısın veya onları perişan etsin de, ümitsiz olarak dönüp gitsinler diye yaptı....
Ali-İmran Suresi, 131. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler için hazırlanan ateşten, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınarak korunun....
Ali-İmran Suresi, 136. Ayet:
İşte bunlar, mükafat olarak Rablerinden bağışlanma ve mesken olarak içinden ırmaklar akan hasbahçeler bulacaklar: gayret gös
tere
nler için ne güzel bir mükafat!...
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu, insanlar için bir açıklama, doğru yolu gös
tere
n bir delil ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Allah’ın, iman edenleri günahlarından temize çıkarması, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri de helâk etmesi için bozguna uğrayıp yara aldınız....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Allah, sizin içinizden cihad edenlerle sabır gös
tere
nleri ortaya çıkarmadan, kolayca cennete girivereceğinizi mi zannettiniz?...
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin) ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet) den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne de boyun eğdiler. Allah, sabır gös
tere
nleri sever....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Allah dostları: 'Ey Rabbimiz, bizim günahlarımızı, işlerimizdeki taşkınlıklarımızı, idaremizdeki aşırılıkları, ilâhî kurallardaki tecavüzlerimizi, hatalı ve cahilce davranışlarımızı bağışla. Allah yolunda milletimize, devletimize, ordumuza, ihtiyatlı, akıllı ve cesur kararlar almayı, icraatlar yapmayı nasip eyle, özgüvenimizi ve cesaretimizi artır, şerefimizi ve itibarımızı yücelt. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas ...
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, siz eğer kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin göstermelik hoşgörü taleplerini, şeriatinize aykırı isteklerini kabul eder, onlara boyun eğerseniz, sizi gerisin geriye, İslâm dışı hayatınıza döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Allah’ın haklarında hiçbir ferman, hiçbir yetki indirmediklerini, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında ona ortak koşmaları, âhiret hayatını, hesap ve mükâfatı inkâr etmeleri sebebiyle kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin kalplerine, akıllarına korku yerleştireceğiz. Onların mekânları ateştir. İnkârda, isyanda ısrar eden, Allah’ın kullarını, Allah yolunu, Allah yo...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
And olsun ki, Allah'ın size verdiği söz doğru çıktı; hani Allah'ın izniyle onları kırıp geçiriyordunuz, tâ ki sevdiğiniz şeyi (zafer ve ganimeti) size gösterdikten sonra korkuyla karışık bir yılgınlık gös
tere
rek bu hususta tartışıp çekiştiniz, emre uymadınız ; o kadar ki, kiminiz dünyayı, kiminiz âhireti istiyordu. Sonra denemek için sizi onlardan çevirdi (bozguna uğrattı). Şanıma and olsun ki sizi (Allah) affetti. Allah mü'minlere karşı fazl-u kerem sahibidir.....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizler, yeryüzünde ticaret ve rızkını kazanmak için sefere çıkan veya savaşan kardeşlerine: 'Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezlerdi, öldürülmezlerdi' diyenler, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler gibi olmayın. Allah, bu düşünceyi, onların kalplerine dayanılmaz bir üzüntü ve pişmanlık olarak koydu. Hayat veren, yaşatan Allah’tır, eceller gelince ölümü ge...
Ali-İmran Suresi, 176. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden, küfürde yarışanların varlığı seni üzmesin. Onlar, asla, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, âhirette, ebedî yurtta onlara pay vermemek istiyor. Onlara büyük bir ceza vardır....
Ali-İmran Suresi, 178. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, kendilerine vereceğimiz mühletin, haklarında hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilerek işledikleri günahlarını, zararlarını artırsınlar diye, biz onlara mühlet veriyoruz. Onlara, alçaltıcı, zillete düşürücü bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gös
tere
nler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gös
tere
nler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
Ateşin yakıp yiyeceği bir kurban mucizesi göstermedikçe hiçbir peygambere inanmayalım diye Allah bize kesin direktif verdi diyenlere de ki; «Benden önce size açık belgeler getiren ve sözünü ettiğiniz mucizeyi gös
tere
n peygamberler geldi. Eğer doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz?»...
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelip gitmesinde, akıl ve vicdan sahipleri için Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini gös
tere
n işaretler vardır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Ve Rableri onların dualarını şöyle cevaplar: "İster erkek, ister kadın olsun, (Benim yolumda) çaba gös
tere
nlerden hiç kimsenin çabasını boşa çıkarmayacağım: (çünkü) hepiniz birbirinizin soyundan gelirsiniz. Zulüm ve kötülük diyarından kaçanlara, yurtlarından sürülenlere, Benim yolumda eziyet çekenlere ve (bu yolda) savaşıp öldürülenlere gelince; onların kötülüklerini mutlaka sileceğim ve onları, Allah'tan bir mükafat olarak, içinden ırmaklar akan hasbahçelere sokacağım: Zira mükafatların en güze...
Ali-İmran Suresi, 196. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin ülke ülke seyahatları, milletlerarası ticaret yapmaları seni aldatmasın....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ehl-i kitaptan bazıları, Allah’a iman ederler, size indirilene Kur’ân’a iman ederler, kendilerine indirilene, diğer kutsal kitaplara iman ederler. Bunu tam bir samimiyetle, Allah’a kulluk ve itaatin şuuruna erip saygı gös
tere
rek yaparlar. Allah’ın âyetlerini servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişmezler. Onlar, işte onlar için Rableri katında mükâfatlar vardır. Allah hesabı çabuk görür....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz kitap ehlinden, Allah'a karşı gönülden bir hürmet gös
tere
rek, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene iman edenler vardır. Bunlar Allah'ın ayetlerini az bir değer karşılığında satmazlar. Onların karşılıkları Rableri katındadır. Allah hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gös
tere
nler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz, Kitap ehlinden Tanrı'ya, size indirilene ve kendilerine indirilene -Tanrı'ya derin saygı gös
tere
nler olarak- inananlar vardır. Onlar Tanrı'nın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. Şüphesiz, Tanrı hesabı çok çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Hakıykat, Kitablılar içinde Allaha ve hem size indirilene hem kendilerine indirilene — Allaha büyük saygı gös
tere
n (kimse) ler olarak — inananlar da vardır elbet. Onlar Allahın âyetlerine mukabil az bir bahâyı (hasîs bir menfaati) satın almazlar. İşte onlar (öyle). Onlara Rableri indinde (nice) ecirler vardır. Allah, hesabını pek çabık görendir, muhakkak. ...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz, Kitap Ehlinden de, Allah'a size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gös
tere
nler olarak- inananlar vardır. Onlar, Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar, sizleri bir tek şahıstan (Hz. Âdem’den) yaratan, o şahıstan da eşini (Havva’yı) vücuda getiren, ikisinden bir çok erkeklerle kadınlar üreten Rabbinizden korkun ve günah yapmaktan sakının; ve yine kendisine hürmet gös
tere
rek birbirinizden dileklerde bulunduğunuz (Allah adına senden istiyorum, dediğiniz) Allah’dan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şüphesiz ki Allah, üzerinize gözcü bulunuyor....
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Allah’ın sizin maişetinizin başlıca vesilesi kıldığı mallarınızı, aklı ermeyen kimselerin ellerine vermeyin. Bu malları işle
tere
k elde edeceğiniz gelirle onların ihtiyaçlarını sağlayın, giyeceklerini temin edin ve onlara tatlı sözler söyleyin, güzel tavsiyelerde bulunun....
Nisa Suresi, 7. Ayet:
1.
li er ricâli
: erkekler için vardır, erkeklere
2.
nasîbun
: nasip, pay
3.
mimmâ (min mâ)
: şeyden (miras,
tere
ke)
4.
terake<...
Nisa Suresi, 8. Ayet:
Tere
ke taksim edilirken uzak karabet sahipleriyle yetimler ve yoksullar da hazır bulunurlarsa ondan onları da rızıklandırınız ve onlara güzel sözler de söyleyiniz....
Nisa Suresi, 8. Ayet:
Mirasın taksimi sırasında, vâris olmayan akraba, yetim ve yoksullar da orada bulunacak olursa, onlara da
tere
keden birşeyler verin ve gönül alıcı söz söyleyin....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size, çocuklarınızın (mirası) hakkında şöyle tavsiye ediyor. Erkeğe, kadının payının iki katı, fakat, eğer kadınlar ikiden fazla iseler, o zaman
tere
kenin (mirasın) üçte ikisi onlarındır ve eğer o (kadın) bir tek ise, o zaman yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, onun anne ve babasının herbiri için, bıraktığı mirasın altıda biri pay vardır. Fakat onun çocuğu yoksa ve yalnız ana-baba mirasçı oluyorsa, o taktirde, üçte biri annesinindir (geriye kalan babanındır). Fakat eğer ölenin kardeş...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah, evlâdınız hakkında size şunu tavsiye eder: Erkeğin payı, iki kızın payı kadardır. Kızlar, ikiden fazlaysa
tere
kenin üçte ikisi onlarındır, kız bir taneyse yarısı onun. Bir çocuğu varsa anayla babanın her birine,
tere
kenin altıda biri kalır. Çocuğu yok da anasıyla babası mîrasçı olursa üçte biri ananındır. Kardeşleri varsa bıraktığı maldan, vasiyeti yerine getirildikten ve borcu ödendikten sonra kalanın altıda biri anaya aittir. Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi, size daha faydalıdır,...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah evlâtlarınız arasındaki miras taksimini size şöyle emrediyor. Erkeğe kadının payının iki mislidir. Çocuklar ikiden fazla kadın ise, murisin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer varis bir tek kadınsa,
tere
kenin yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, bıraktığı mirastan, ana-babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da, ana babası ona vâris olmuşsa, anasının payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir düşer. Bütün bu paylar, ölenin yaptığı vasi...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah, çocuklarınız hakkında (mîras konusunda) şunu tavsiye eder, (ilâhî hükümlerini bildirir): Erkeğe, iki dişi payı vardır. Dişiler ikiden fazla ise, (erkek kardeşleri de yoksa)
tere
kenin üçte ikisini alırlar. Dişi bir tane ise, (yine erkek kardeşi de yoksa)
tere
kenin yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, ana-baba-dan her birine altıda bir hisse verilir. Ölenin çocuğu yoksa, ana-babası da kendine mîrasçı bulunuyorsa, anasına üçte bir, (geriye kalanı babasına) verilir. Ölenin kardeşleri var...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
ALLAH size çocuklarınız hakkında öğütte bulunuyor. Erkek, kadının iki katı pay alır. Mirasçılar sadece kadın olup iki kişiden fazla iseler
tere
kenin üçte ikisi onlarındır. Çocuk sadece bir kadınsa
tere
kenin yarısı onundur. Ölen kişi ardında çocuk bırakmışsa, ana ve babasının her birisine altıda bir düşer. Çocuğu yok da kendisine sadece ana ve babası varis oluyorsa bu durumda annesine üçte bir pay düşer. Kardeşi varsa bu durumda annesine altıda bir düşer. Tüm bu paylaşma oranları, ölenin yaptığı ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin
tere
kesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa
tere
kenin altıda biri ...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Çocuklarınız(ın varisliği) konusunda Allah size (şunu) emreder: Erkek, iki kadının hissesine eşit (bir miktar) alacaktır; ama ikiden fazla kadın varsa, onlara, (ebeveynlerinin) geride bıraktıklarının üçte ikisi verilecektir; sadece bir tane varsa, onun yarısını alacaktır. (Ölenin) anne-babasına gelince, geride bir çocuk bırakması durumunda, her biri
tere
kenin altıda birini alacaktır; ama hiç çocuk bırakmamışsa ve anne-babası onun (tek) mirasçısı ise, annesi üçte birini alacaktır; eğer (ölenin) e...
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah Teâlâ size evladınız hakkında erkek için, iki dişi hissesi ferman buyuruyor. Eğer dişi olan evlat, ikiden ziyâde ise onlara
tere
kenin üçte ikisi aittir. Ve eğer bir tek kız ise ona da
tere
kenin yarısı verilir ve babasıyla anasından herbiri için de, ölünün çocuğu var ise
tere
kesinde altıda biri vardır. Ve eğer çocuğu yok ve kendisine yalnız babasıyla anası var ise anası için üçte biri aittir. Ve eğer ölünün kardeşleri de var ise, anasına altıda biri verilir. Bu hisselerin böyle verilmesi, ö...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Yaptıkları vasiyet ve borçları
tere
keden düştükten sonra, eğer çocukları yoksa, eşlerinizin bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, yaptığınız vasiyet ve borcunuz
tere
keden düştükten sonra sizin de bıraktığınızın dörtte biri onlarındır, eşlerinizindir. Çocuğunuz varsa, yaptığınız vasiyet yerine getirildikten veya borcunuz ödendikten sonra bıraktığınız mirasın sekizde biri onlarındır. Bir erkek veya kadının ana-babası ve çocukları bu...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Çocukları olmayan kadınlarınızın
tere
kelerinin yarısı sizin olacaktır; ama bir çocuk bıraktılarsa, yapmış oldukları vasiyet veya (ödemek zorunda oldukları) borçları (düşüldük)ten sonra
tere
kelerinin dörtte-birini alacaksınız. Eğer çocuğunuz yoksa, dul zevceleriniz,
tere
kenizin dörtte-birini alacaktır; ama eğer geride çocuğunuz varsa, yapmış olduğunuz vasiyet veya (ödemek zorunda olduğunuz) borçlar düşüldükten sonra
tere
kenizin sekizde-birine sahip olacaklardır. Eğer kadın veya erkek, birinci der...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Zevcelerinizin çocuğu yok ise
tere
kelerinin yarısı sizin içindir. Eğer onların çocuğu var ise sizin için
tere
kelerinin dörtte biri vardır. Yapmış oldukları vasiyetten veya borçtan sonra, zevcelerinize de
tere
kenizin dörtte biri vardır, eğer sizin çocuğunuz yok ise. Eğer sizin çocuğunuz varsa, onlara da
tere
kenizden sekizde biri vardır, yapmış olduğunuz vasiyetten veya borçtan sonra. Ve eğer bir erkeğin veya bir kadının kelâle cihetinden mirasına konuluyor da onun bir erkek kardeşi veya bir hemşi...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Eğer çocukları yoksa, hanımlarınızın bıraktığı(mirası)nın yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa miraslarının dörtte biri size aittir. Bu da yaptıkları vasiyetlerinin yerine getirilmesinden ve borçları ödendikten sonradır. Sizin miras olarak bıraktıklarınız, çocuğunuz yoksa dörtte biri hanımlarınızındır. Çocuklarınız varsa sekizde biri onlarındır. Bunlar da yaptığınız vasiyetinizin yerine getirilmesi ve borcunuzun ödenmesinden sonradır. Eğer miras bırakan bir erkek veya bir kadının; ana babası da...
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa, kendilerine ölüm gelinceye kadar kusur işlemeye, günaha, isyana devam edenlerin, 'Ben şimdi tevbe ettim, günah işlemekten vazgeçerek, Allah’a itaate yöneldim' diyenlerin, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar ile kâfir olarak ölenlerin kabul edilecek tevbeleri yoktur. İşte onlar için can yakıp inleten müthiş bir azap hazırlanmıştır....
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İçinizden her kim hurrolan mü'min kadınları nikâh edecek genişliğe güç yetiremiyorsa ona da ellerinizin altındaki mü'min cariyelerinizden var, Allah kadrinizi iymanınızla bilir, mü'minler hep biribirinizden sayılırsınız, onun için fuhuşta bulunmayarak, gizli dost da edinmiyerek namuslu yaşadıkları halde onları sahiblerinin izniyle nikâh ediniz ve mehirlerini güzellikle kendilerine veriniz, eğer evlendikten sonra bir fuhş irtikâb ederlerse o vakıt üzerlerine hür kadınlar üzerine
tere
ttüb edecek c...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İçinizden kim hür olan mümin kadınları nikahla alacak mali güce sahip değilse, ona da sahip bulunduğunuz mümin cariyelerinizden var. Allah, kadrinizi imanınız ile çok iyi bilir. Siz müminler hep birbirinizden sayılırsınız, o halde fuhuşta bulunmayan gizli dost edinmeyen, namuslu yaşamakta olan cariyeleri sahiplerinin izniyle nikahlayınız, mehirlerini de güzelce kendilerine veriniz. Eğer evlendikten sonra bir fuhuş irtikap ederlerse o vakit bunlara, hür kadınlar üzerine
tere
ttüp edecek cezanın ya...
Nisa Suresi, 33. Ayet:
Ve hepsi için baba ve ananın ve yakın hısımlarının ve yeminlerinizin akdettiği kimselerin
tere
kelerinden miras alır varisleri kıldık. Artık onlara nâsiplerini veriniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ herşey üzerine bihakkın şahittir....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Bunlar, cimrilik edenler, malî mükellefiyetleri yerine getirmeyenler, Beytül-mâl harcamalarında cimri davranarak insanlara idarecilik yapanlar, cimriliği tavsiye edenlerdir, zenginlik içindeyken fakirliği, kolaylık içindeyken zorluğu, imkân içindeyken aczi vehmettikleri için Allah’ın, kendilerine lütfundan verdiği maddî-manevî serveti, imkânları gizleyenlerdir. Biz, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısr...
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Her ümmete karşı birer şahid tutacağımız ve seni de kendilerine karşı birer şahid tutacağımız ve seni de kendilerine karşı şahit gös
tere
ceğimiz gün acaba onların halleri nasıl olacak?...
Nisa Suresi, 42. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler, peygamberin emirlerini dinlemeyenler, sünnetine riayet etmeyenler o gün toprağa karışmayı, hak ile yeksan olmayı temenni ederler. Hiçbir haberi, hiçbir sözü Allah’tan gizleyemezler....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
1.
e
: mi?
2.
lem
tere
: görmedin
3.
ilâ ellezîne
: onları
4.
ûtû
: verildi
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler üre
tere
k, dillerini eğip bükerek: "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik, boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler....
Nisa Suresi, 51. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan ehl-i kitap âlimlerini görmüyor musun? Putlaştırılmış, hiçbir hayrı olmayan heykellere; putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlere, idarelere şeytanî güçlere, tağuta inanıyorlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler için: 'Bunlar, iman edenlerden, mü’minlerden daha doğru yoldadırlar' diyorlar....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Zira biz her peygamberi, ancak, Allahın izniyle kendisine tabi olunsun diye göndermişizdir. Eğer onlar, kendi kendilerine zulmettikten sonra, sana gelip Allahtan bağışlanma dileselerdi Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi, Allahın tevbeleri kabul edici ve bir rahmet kaynağı olduğunu
tere
ddütsüz görürlerdi....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında başgös
tere
n meseleler için senin hükmüne başvurup, sonra da senin vermiş olduğun hükme, gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.25...
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda, İslâm uğrunda savaşırlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerin, idarelerin, şeytanî güçlerin, tağutun uğrunda savaşırlar. O halde siz, şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin liderlerine, koruyucularına, dostlarına karşı savaşın. Şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî ...
Nisa Suresi, 84. Ayet:
O halde, Allah yolunda, İslâm uğrunda savaş. Sen sadece kendinden sorumlusun. Hesap edilmeyen tehlikeleri önlemek, sıkıntıları kolaylaştırmak için mü’minleri de savaşa, savaşa hazırlıklı olmaya tekrar tekrar teşvik et. Umulur ki, Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin güçlerini kırar. Güçlü olan Allah’tır. En şiddetli cezalandıracak olan da O’dur....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size kazadan, belâdan esenlik, sağlık ve mutluluk dileğinde bulunulduğunda, teşekkür edildiğinde, selam verildiğinde, saygı gösterildiğinde, daha güzeliyle esenlik, sağlık mutluluk dileğinde bulunun, selâmlayarak, saygı gös
tere
rek, teşekkür ederek ona karşılık verin, yahut aynı ile mukabelede bulunun. Allah inceden inceye her şeyin hesabını yapar, karşılığını verir....
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Allah onları suçlarından dolayı (bizzat) dışladığı halde, münafıklar hakkında nasıl mü
tere
ddit olabilirsiniz? Allahın sapıklık içinde bıraktığı kimseyi doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Oysa Allahın sapıklık içinde bıraktıklarına asla bir çıkış yolu bulamazsın....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Sizin de, kendileri gibi, kulluk sözleşmenizdeki ortak taahhütlerinizi, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincinizi şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar etmenizi, küfre saplanmanızı istediler ki, onlarla müsavi olasınız. Onlar Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edinceye kadar, onlardan hiçbirini, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost, müttefik edinmeyin. ...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
İnananlar, ALLAH yolunda çarpışmağa çıktığınız zaman dikkatli olun. Size barış önerene, dünya hayatının geçici yararını göze
tere
k 'Sen inanmıyorsun,' demeyin. Çünkü ALLAH'ın yanında çok ganimetler var. Daha önceleri siz de onlar gibiydiniz; fakat ALLAH size lütfetti. Öyleyse iyice araştırıp emin olun. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini göze
tere
k, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey inananlar, Allâh yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın, dinleyin, size selâm verene, dünyâ hayâtının geçici menfaatini göze
tere
k: "Sen mü'min değilsin!" demeyin. Çünkü Allâh'ın yanında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz, Allâh size lutfetti (imânâ geldiniz). O halde iyice anlayın (dinleyin, peşin hüküm vermeyin). Çünkü Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Bir mazeretleri olmaksızın mücadeleden kaçınan müminler ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gös
tere
nler bir olamaz: Allah, mallarıyla ve canlarıyla üstün çaba gös
tere
nleri mücadeleden kaçınanlardan daha üstün bir mertebeye yüceltmiştir. Allah bütün (müminler)e nihai güzellik vaat etmiş olmasına rağmen, Allah yolunda üstün çaba gös
tere
nleri, (kendilerine) büyük bir mükafat (vaat ederek) mücadeleden kaçınanlardan üstün kılmıştır,...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gös
tere
nleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gös
tere
nleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 98. Ayet:
Kadınlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gös
tere
meyen, hiçbir yol bulamayanların durumu farklıdır....
Nisa Suresi, 101. Ayet:
Yeryüzünde ticaret ve rızkınızı kazanmak için sefere çıktığınız zaman, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, size baskı, zulüm ve işkence etmesinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır....
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar, böylece secdelerini tamamladıklarında arkanızdan sizi emniyete alsınlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan diğer grup gelip, seninle beraber namazlarını kılsınlar. Onlar da silâhlı olarak her türlü savunma tedbirlerini alsınlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın kocasının kötü mualelesinden ve kendisinden yüzçevirmesinden endişe ederse, bazı fedakârlıklar gös
tere
rek sulh olmak için gayret göstermelerinde mahzur yoktur. Barışma, elbette daha hayırlıdır. Nefisler menfaatlerine düşkün yaratılmıştır. Ey kocalar! Eğer siz iyi davranıp arayı düzeltir, kadınların hakkını çiğnemekten sakınırsanız unutmayın ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır (İyi davranışlarınızın karşılığını size fazlasıyla verecektir)....
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki varlıklar ve imkânlar Allah’ındır, Allah’ın tasarrufundadır. Andolsun ki, sizden önce kendilerine verilen kutsal kitaplardaki emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulanlara ve size: 'Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun' diye tekrar tekrar tavsiye ettik. Eğer kulluk sözleşmenizdeki ortak taahhütlerinizi, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincinizi şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar ile nankörlük eder, Allahı tanımazlıktan ...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, Allah için daima adâleti tam yerine getirin ve tanıklığı o yolda yapın, hattâ kendi aleyhinize, yahut anayla babanın ve yakınların aleyhine bile olsa. Hattâ zengin, yahut yoksul bile olsa, çünkü Allah ikisine de sizden daha ziyade sahiptir, sizden daha fazla korur onları ve siz, adâleti icra ederken nefsinizin dileğine uymayın. Bir tarafı göze
tere
k hüküm verir, yahut birinden yüz çevirirseniz bilin ki Allah, şüphe yok, yaptıklarınızın hepsinden haberdardır....
Nisa Suresi, 137. Ayet:
Sözde iman edip sonra kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenleri, sonra yine sözde iman edip tekrar küfür bataklığına saplananları, sonra da Allah’ın rasûlüne savaş ilan ederek İslâm’ın gelişmesini, müslümanların ilerlemesini engelleyerek inkârda, küfürde ileri gidenleri, Allah ne koruma kalkanına alacak, bağışlayacak, ne de onlara doğru yolu gösterme lütfunda bulunup başarıya ulaştıracaktır....
Nisa Suresi, 139. Ayet:
Şuurlu ve kâmil mü’minleri bırakıp, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri candan dost, müttefik, veli edinenler, kâfirleri kendilerine hâkim hale getirerek işlerini, onların ellerine bırakanlar, onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, izzet ve şeref, kudret ve hükümranlık bütünüyle Allah’a aittir....
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Allah, kitapta, Kur’ân’da size şu hükümleri indirdi: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini, âyetlerle alay edilip, üzerlerinde ileri geri konuşulduğunu işittiğiniz zaman, onlar, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler başka bir söze dalıncaya, başka bir konuya geçinceye kadar onlarla beraber oturmayın. Yoksa, siz de onlara benzersiniz. Elbette Allah müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli e...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Gözleri üstünüzde olanlar, size Allah’tan bir zafer nasip olursa: 'Biz sizinle beraber değil miydik?' derler. Şâyet kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin zaferden bir payı olursa, 'İstesek sizi yenemez miydik? Mü’minlerden taraf olmamakla, sizi onlardan korumuş olmuyor muyuz?' derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kulluk sözleşmesindeki o...
Nisa Suresi, 142. Ayet:
(142-14) 3 Dogrusu munafiklar Allah'i aldatmaga calisirlar, oysa O, onlara aldatmanin ne oldugunu gos
tere
cektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gosteris yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasinda bocalayarak Allah'i pek az anarlar. Allah'in saptirdigi kimseye yol bulamayacaksin....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
(142-143) Doğrusu münafıklar Allah'ı aldatmağa çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın ne olduğunu gös
tere
cektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Doğrusu münâfıklar Allah'ı aldatmaya kalkışıyorlar. Oysa Allah onlara aldatmanın ne olduğunu gös
tere
cektir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı pek az zikrederler....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
1.
muzebzebîne
:
tere
ddüt edenler, bocalayanlar, bocalayıp duranlar
2.
beyne
: arasında
3.
zâlike
: bu, bunlar
4.
lâ ilâ hâulâi...
Nisa Suresi, 143. Ayet:
O münafıklar küfürle iman arasında
tere
ddütdedirler: Ne mü’minlere, ne de kâfirlere bağlıdırlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona bir yol (kurtuluş) bulamazsın....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
(142-14) 3 Dogrusu munafiklar Allah'i aldatmaga calisirlar, oysa O, onlara aldatmanin ne oldugunu gos
tere
cektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gosteris yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasinda bocalayarak Allah'i pek az anarlar. Allah'in saptirdigi kimseye yol bulamayacaksin....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
(142-143) Doğrusu münafıklar Allah'ı aldatmağa çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın ne olduğunu gös
tere
cektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
Onun arasında mü
tere
ddittirler. Ne onlara ne de bunlara mensup ve her kimi ki Allah Teâlâ saptırırsa artık ona elbette bir yol bulamazsın....
Nisa Suresi, 143. Ayet:
(İman ile küfür) arasında
tere
ddüttedirler ne müminlere ne de kafirlere (bağlıdırlar.) Allah, kimi sapıklıkta bırakırsa artık ona bir yol bulamazsın....
Nisa Suresi, 144. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, şuurlu ve kâmil mü’minleri bırakıp, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost, müttefik, veli edinmeyin. Böyle bir şey yaparak, Allah’a aleyhinize kullanacağı apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?...
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Ancak, tevbe edenler, münafıklığı terk edip Allah’a itaate yönelenler, iyi ve ıslah olanlar din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini, hallerini düzel
tere
k, geliştirerek yaşayanlar Allah’ın emirlerine, şeriatına sımsıkı sarılarak himayesine sığınanlar, Allah için dinlerine, samimi olarak bağlananlar, işte bunlar mü’minlerle beraberdir. Allah mü’minlere büyük mükâfat verecektir....
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Ancak tövbe edip hallerini düzel
tere
k Allah'a yapışan ve dinlerini samimiyetle Allah'a özgüleyenler müstesnadır. İşte böyleleri, müminlerle beraber olacaktır. Ve Allah, müminlere yakında çok büyük bir ödül verecektir....
Nisa Suresi, 151. Ayet:
Onlar, işte onlar kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas eden katmerli kâfirdirler. Biz kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere alçaltıcı, zillete düşürücü bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 156. Ayet:
Onların kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k, örtbas ederek inkârları, küfürleri, nankörlükleri ve Meryem’e büyük bir iftirada bulunmaları sebebiyle Allah kalplerini mühürlemiştir....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve yine 'Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu Mesih İsa'yı öldürdük' demelerinden dolayı. Gerçekte ise onlar onu ne öldürebilmiş ne de asabilmişlerdir. Ancak ona benzeyen biri kendilerine gösterildi. Onun hakkında aralarında ayrılığa düşenler ondan yana bir
tere
ddüt içindedirler. Bu konuda onlar zanna dayanmaktan başka bir bilgiye sahip değildirler. Kesin olarak onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
Onlara, faiz almaları, sözcülüğünü savunuculuğunu yapmaları yasaklandığı halde faiz geliri elde etmeye devam etmeleri, hile, soygun, rüşvet gibi haksız, haram ve dolambaçlı gayri meşrû yollarla insanların mallarını yemeleri sebebiyle, kendilerine daha önce helâl kılınmış olan, helâl ve temiz şeyleri haram kıldık. İçlerinden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere can yakıp inleten müthiş ...
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoyanlar, İslâm’ı engelleme tedbirleri alanlar, tamamen başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmiş olurlar....
Nisa Suresi, 168. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenleri, kâfirleri, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri kısıtlayarak, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimleri, haksızlık edenleri, şirke girenleri Allah asla koruma kalkanına almayacak, bağışlamayacak, doğru yola da iletmeyecek, başarıya ulaştırmayacaktır....
Nisa Suresi, 168. Ayet:
İnkar edip zulmedenleri ALLAH ne bağışlayacak, ne de onlara bir yol gös
tere
cektir....
Nisa Suresi, 174. Ayet:
Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, herşeyi açık seçik gös
tere
n bir ışık gönderdik....
Nisa Suresi, 175. Ayet:
Allah'a îmân edip onur ile tutunanlar(korunanlar)ı Allah kendinden bir rahmet ve lütuf içine koyacaktır ve kendi tarafına onlar için doğru bir yol gös
tere
cektir....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden açıklama istiyorlar. 'Kelâle konusunda, babası ve çocuğu olmayan kimselerin mirasıyla ilgili hükmünü, Allahsize şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de, geride bir kız kardeşi bulunursa,
tere
kenin yarısı kız kardeşinindir. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona vâris olur. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa,
tere
kenin üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli, kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise, erkeğe, kadının payının iki katı verilir. Şaşırmamanız için Allah size a...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: Allah size k e I â I e (babası ve çocuğu olmayıp kardeşlerini mirasçı bırakan) hakkında fetva veriyor; Eğer bir adam ölür, çocuğu da yoksa, bir kız kardeşi mîrasçı bulunuyorsa,
tere
kenin yarısı onadır. Kız kardeş çocuksuz (ölür) ise, erkek kardeş onun bıraktığının (tamamını) alır. (Tabii ölenin kocası varsa, malın yarısı ona verildikten sonra kardeşi geriye kalanı alır). (Aynı durumda) kız kardeşler iki (ya da daha fazla) olurlarsa, erkek kardeşlerinin bıraktığının ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Onlar senden, kendilerini aydınlatmanı isterler. De ki: "Allah, birinci dereceden mirasçı bırakmayanlar(dan kalan miras) ile ilgili kurallar konusunda (böylece) sizi aydınlatır: eğer bir erkek, çocuk bırakmadan ölürse ve bir kız kardeşi varsa, onun
tere
kesinin yarısına kız kardeşi sahip olacaktır; kız kardeşin çocuk bırakmadan ölmesi halinde ise erkek onun mirasını alacaktır. Fakat iki kız kardeş varsa, ikisi (birlikte) onun
tere
kesinin üçte ikisine sahip olacaklar; ve eğer erkek kardeşler ve kı...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva istiyorlar. De ki, «Allah Teâlâ kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) hakkında size fetva veriyor: Bir kimse çocuğu bulunmaksızın ölüp de kendisinin bir kardeşi bulunursa onun için
tere
kesinin yarısı aittir. O kimse de bu kızkardeşine varis olur, eğer bunun çocuğu bulunmazsa. Ve eğer onlar iki kız kardeş iseler onlara
tere
kesinden üçte ikisi aittir. Ve eğer onlar erkek ve kızkardeşler olurlarsa erkek için iki kız hisse-i irsiyesi miktarı ait olur.» Allah Teâlâ size dalâlete düşmey...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Fetva istiyorlar senden. De ki: "Allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'Çocuğu olmayan, bir kızkardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun
tere
kesinin yarısı kızkardeşindir. Böyle bir kişi, çocuğu olmayan kızkardeşi öldüğünde, onun
tere
kesinin tamamına mirasçı olur. Eğer ölenin iki kızkardeşi varsa
tere
kenin üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kızkardeşin payı kadar verilir.' Allah size açık-seçik bildiri...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Hurrimet aleykumul meytetu veddemu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî vel munhanikatu vel mevkûzetu vel mu
tere
ddiyetu ven natîhatu ve mâ ekeles sebuu illâ mâ zekkeytum ve mâ zubiha alen nusubi ve en testaksimû bil ezlâm(ezlâmi), zâlikum fisk(fiskun), elyevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum vahşevn(vahşevni) el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen) fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin fe innallâ...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
1.
hurrimet
: haram kılındı
2.
aleykum(u)
: sizin üzerinize, size
3.
el meytetu
: ölü, kesilmeksizin ölen hayvan
4.
ve ed demu<...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Ölmüş hayvan-leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, sert bir cisimle vurulup öldürülmüş, yuvarlanarak ölmüş, boynuzlanıp ölmüş hayvanlar ile yırtıcı hayvanların parçaladığı hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- putperest sunaklarında boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız, geleceğiniz ile ilgili kehanette bulunmanız size haram kılındı. Bütün bunlar fâsıklıktır, hak bir düzenin dışına çıkmadır ve günahkâr, isyankâr davranışlardır. Kulluk sö...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki; “Sizin için temiz ve iyi şeyler helâl kılındı. Allah'ın size öğrettiğini onlara öğre
tere
k yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını artık yiyin ve üzerine de Allah'ın adını anın. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah hesabı çabuk görendir....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
(Ey Rasûlüm), kendilerine hangi şeylerin helâl kılındığını sana soruyorlar. De ki: “- Bütün pâk nimetler size helâl kılınmıştır. Alıştırarak ve Allah’ın size öğrettiği av edeblerinden öğre
tere
k yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden de yeyin ve üzerine Allah’ın adını anın (BİSMİLLÂH deyin). Allah’dan korkun, çünkü Allah’ın hesaba çekişi çok çabuktur.”...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine neyin helal olduğunu sana soruyorlar. De ki, 'Size temiz yiyecekler helal edilmiştir. ALLAH'ın size öğrettiğinden öğre
tere
k yetiştirdiğiniz köpek ve şahin gibi avcı hayvanların sizin için yakaladıklarını da yiyin ve üzerlerinde ALLAH'ın ismini anın.' ALLAH'ı dinleyin. ALLAH hesabı çabuk görür....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana soruyorlar: Kendileri için halâl kılınan ne? De ki sizin için bütün pâk ni'metler halâl kılındı, alıştırarak ve Allahın size öğrettiğinden öğre
tere
k yetiştirdiğiniz avcı hayvanların da size tutuverdiklerinden yeyin ve üzerine «besmele» çekin ve Allahdan korkun, çünkü Allahın muhasebesi çok sür'atlidir...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana kendilerine neyin helal edildiğini soruyorlar. De ki: Size bütün temiz nimetler helal edildi. Allah'ın size öğrettiği şekilde eği
tere
k yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden yiyin ve üzerine besmele çekin, Allah'tan korkun; Çünkü Allah, hesabı çabuk görendir....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: «Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı.» Allah'ın size öğrettiğinden öğre
tere
k yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin), Allah'tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı çabuk görendir....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. onlara de ki «Size temiz yiyecekler helal kılındı. Allah'ın size sağladığı bilgileri öğre
tere
k yetiştirdiğiniz eğitimli ev hayvanları sizin için avladıkları hayvanları da yiyiniz ve üzerlerine Allah'ın adını anınız. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah'ın hesaplaşması çok çabuktur.»...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
(Ey Habîbim!) Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 'Size temiz şeyler helâl kılındı; yetiştiriciler olarak Allah’ın size öğrettiğinden onlara öğre
tere
k terbiye ettiğiniz avcı hayvanlar(ın avladıkları) da (size helâl kılındı). Öyleyse onların size tuttuklarından yiyin ve (ava gönderirken) üzerine Allah’ın ismini zikredin! Hem Allah’dan sakının!' Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine neyin helal kılındığını sana soracaklar. De ki: "Hayatın bütün güzel şeyleri size helaldir." Allahın size öğrettiği bilgiden bir kısmını öğre
tere
k eğittiğiniz av hayvanlarına gelince, onların sizin için yakaladığı şeyi yiyin, ama üstünde Allahın adını anın ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: şüphe yok ki Allah hesap görmede hızlıdır....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyarlar. De ki: "Size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Allâh'ın size öğrettiğinden öğre
tere
k yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarını yeyin ve üzerine Allâh'ın adını anın, Allah'tan korkun. Çünkü Allâh, hesabı çabuk görendir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
İnananlar! ALLAH için adaleti göze
tere
k tanıklık edin. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın. Adaletli davranmak daha erdemlidir. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH yaptıklarınızı haber alır....
Maidə Suresi, 14. Ayet:
"Biz Nasarayız" diyenlerden de söz almıştık! Bunlar da hatırlatıldıkları şeyden bir hisse almayı unuttular. . . Biz de onların arasına, kıyamet süreci başlayana kadar düşmanlık ve nefret saldık. . . Allâh onlara ne üretip oluşturduklarını gös
tere
cektir....
Maidə Suresi, 14. Ayet:
Ve (aynı şekilde), "Biz Hristiyanız!" diyenlerden kesin bir taahhüt almıştık; ama onlar da, akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlardır; bu nedenle, onlar arasında Mahşer Gününe kadar (sürecek) düşmanlık ve kini arttırdık: ve zamanı geldiğinde Allah onlara neler işlediklerini gös
tere
cektir....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli gös
tere
rek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli gös
tere
rek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Derken, Allah, ona, yeri eşiyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gös
tere
n bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Derken Tanrı ona yeri eşeliyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gös
tere
n bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o pişman olmuştu....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Derken, Allah, ona, yeri eşiyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gös
tere
n bir karga gönderdi. «Bana yazıklar olsun» dedi. «Şu kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?» Artık o, pişmanlık duyanlardan olmuştu....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, yeryüzündeki servetlerin ve imkânların hepsine sahip olsalar, bunun yanında bir o kadar daha varlıkları olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler, onların teklif edeceği hiçbir fidye kabul edilmez. Onlara can yakıp inleten, müthiş bir azap vardır....
Maidə Suresi, 39. Ayet:
Kim, bu haksız fiilinden, zulmünden sonra, muhakeme edilmeden önce tevbe eder, hırsızlık etmekten vazgeçerek, çaldığı malları sahibine iade edip, Allah’a itaate yönelir, ıslah-ı nefs eder, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzel
tere
k yaşarsa, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz içinde hak yolu aydınlatıcı bilgiler ve nur olan Tevrat’ı indirdik. Varlıklarını Allah’a teslim eden, İslâm’ı yaşayan müslüman olan peygamberler, yahudiliğin takipçilerine, Tevrat’taki kuralları esas alarak hüküm verirler, icraat yaparlardı. Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmeleri sebebiyle, kendilerini Rablerine adamış olan zâhitler ve âlimler de, Allah’ın kitabından, korumaya memur edildikleri, muhafaza edebildikleri kurallarla hüküm verirler, icraat yaparlardı. Hepsi de Tevrat’ı b...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Şüphesiz ki, biz, içinde hidâyet (doğru yolu gösterici ve ona iletici) ve (kafa ile gönülleri) aydınlatıcı (belgeler) bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (hakka) teslim eden peygamberler, Yahudiler arasında onunla hükmederlerdi; yine onlardan Rabb için yol gös
tere
nleri de, bilginleri de Allah'ın kitabından muhafazasıyla emrolundukları hususlarla hükmederlerdi. Ve onlar buna şahitlerdi de.. (Ey hükmetme durumunda olanlar !) artık insanlardan korkmayın benden korkun ; âyetlerimizi az bir değere...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse, (ey Peygamber,) geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allahın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver, ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnetsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir topluluk yapa...
Maidə Suresi, 53. Ayet:
Îmân edenler ise (ehl-i kitâba dostluk gös
tere
n münafıkların hâllerine şaşarak)şöyle derler: 'Doğrusu kendilerinin, gerçekten sizinle berâber olduklarına bütün güçleriyle Allah’a yemîn edenler bunlar mıdır?' Onların amelleri boşa gitmiş, artık hüsrâna uğrayan kimseler olmuşlardır....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizden kimler dininden döner, şerîatından vazgeçer, medeniyetini terkeder, yaratılışına uygun değerlerin yaşandığı hayatî yoldan saparsa Allah onların yerine, sevdiği ve kendisini seven, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere karşı onurlu ve İslâm’ın izzetine sahip, başları dik, kudretli, hükümran bir kavim getirecektir. Onlar,...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer imanınızı kaybederseniz, Allah, zaman içinde (sizin yerinize) Onun sevdiği ve Onu seven insanlar geçirecektir; müminlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkar edenlere karşı onurlu; Allah yolunda üstün çaba gös
tere
n ve kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan (insanlar): Bu, Allahın dilediğine bağışladığı lütfudur. Allah (lütfunda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir....
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizden önce kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlardan, dininizi, şeriatınızı, düzeninizi, medeniyetinizi alay ve oyun konusu haline getirenleri ve kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri candan dost, müttefik edinmeyin. Onları, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın. Eğer mü’minseniz Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan...
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Kitap halkı inanıp erdemli davransa günahlarını ör
tere
k onları bol nimetli bahçelere yerleştirirdik....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Allah’ın Rasûlü, Rabbinden sana indirileni, Kur’ân’ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah’ın sana yüklediği peygamberlik görevini ifa etmemiş olursun. Allah, insanların saldırılarından, suikastlerinden seni koruyor, korumaya alıyor. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir kavmi doğru yola sevketme lütfunda bulunup başarıya ulaştırmayacak....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini açıklayarak yerine getirmedikçe, Rabbinizden size indirilenleri, Kur’ân’ı gereğince uygulamadıkça, amellerinize, ibadetlerinize değer kazandıran hak dinde, hakyolda değilsiniz' de. Rabbinden sana indirilenler, Kur’ân onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas e...
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Meryem’in oğlu Mesih ancak bir Rasüldür. Ondan önce de görevlerini ifa eden birçok Rasüller gelip geçmiştir. Onun annesi doğruluk sembolüdür. Ana-oğul, diğer insanlardan farksız, yeyip içerlerdi. Düşün, onlara âyetleri, birliğimizi gös
tere
n delilleri nasıl açıklıyoruz. Sonra bir daha düşün! İnsanlar Hak’tan nasıl yüz çeviriyorlar?...
Maidə Suresi, 80. Ayet:
Onlardan çoğunu, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenlerle, kâfirlerle dostluk ederlerken, ittifaklar kurarlarken, işlerinin idaresini onların ellerine bırakırlarken görürsün. Nefislerinin, kendileri için âhirete hazırladığı şey, ne kötüdür. Allah onlara gazap etmiştir. O azab içinde onlar ebedî kalırlar....
Maidə Suresi, 82. Ayet:
And olsun ki, mü'minlere karşı insanlardan en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve bir de Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve onlardan mü'minlere karşı en yakın sevgi gös
tere
nleri ise, «Biz Nâsrânîyiz» diyenleri bulursun. Bu da, onların arasında papazlar ve rahipler bulunduğu içindir; hem bunlar (Hakk'ı kabulde pek) büyüklük taslamazlar....
Maidə Suresi, 82. Ayet:
Bütün insanlar içinde (bu ilahi kelama) inananlara en çok düşmanlık yapanların Yahudiler ve Allahtan başkasına ilahlık yakıştırmaya şartlanmış olanlar olduğunu kesinlikle göreceksin; ve bütün insanlar içinde (bu ilahi kelama) inananlara en çok şefkat gös
tere
nlerin ise "Biz Hıristiyanız" diyenler olduğunu göreceksin: böyledir, çünkü onlar arasında öyle keşişler ve rahipler var ki bunlar kibre kapılmamışlardır....
Maidə Suresi, 84. Ayet:
Ve Rabbimizin bizi dürüst ve erdemliler arasına katmasını o kadar şiddetle arzuladığımız halde nasıl Allaha ve bize indirilen hakikate inanmakta zaaf gös
tere
bilirdik?...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Hac yaparken av hayvanı öldürmeyin. Ve sizden kim onu kasten öldürürse, öldürdüğüne eş değerdeki hayvanı iki dürüst kişinin onunla ilgili vereceği karara istinaden kurban edilmek üzere Kabeye getirerek tazmin etmekle yükümlüdür; yahut muhtaçları doyurmak suretiyle veya ona denk olacak kadar oruç tutarak günahının kefaretini ödemelidir: (Bu,) yaptığı fiilin tam ağırlığını hissedebilsin diyedir. Allah geçmişi silmiştir. Ama her kim onu yeniden işlerse, Allah cezasını on...
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Beş batın yavru veren, beşinci batın yavrusu erkek olan devenin, faydalanılmaktan vazgeçilerek kulağının yarılıp salıverilmesinin; dertten kurtuluş adağı olarak bir hayvanın faydalanılmaktan vazgeçilip putlara adanarak salma gezer halde bırakılmasının; peşpeşe birkaç dişi yavru doğuran devenin (veya koyunun) doğurduğu erkek yavrunun putlara adanmasının; on batın döl veren erkek devenin sırtına yük vurulmamasının, başıboş bırakılarak yayılmasının ve su içmesinin engellenmemesinin kutsallığının me...
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey iman edenler. . . Siz nefsinizden sorumlusunuz! Siz hidâyet üzere oldukça, sapmış olan size zarar veremez! Sizin hep birlikte dönüşünüz Allâh'adır. . . Yapmış olduklarınızın size neler getirdiğini gös
tere
cektir!...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o iki (şâhid) aleyhinde — (bu hususda) muhakkak bir vebale hak kazanmış (şâhidlikde hıyanet etmiş) olduklarına (dâir — bir) ıttıla haasıl edilirse o vakit, kendilerine hak
tere
ttüb eden (haksızlığa uğrayan mirasçılar) dan iki kişi ki onlar buna daha lâyık, (ölüye de) daha yakındırlar — öbürlerinin yerlerine geçerler. Binâen'aleyh «Vallahi bizim şâhidliğimiz (yeminimiz) o iki kişinin şâhidliğinden (yemininden) daha doğrudur. Biz (hakıykatı çiğneyib) aşmadık. Çünkü bu takdirde muhakkak ki zaa...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgil...
Maidə Suresi, 115. Ayet:
Allah, 'Size o mükellef sofrayı indireceğim. Bundan sonra sizden kim kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eder, küfre saparsa, insanlardan hiçbir kimseye vermediğim cezayı onlara vereceğim.' buyurdu....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allâh buyurdu: "Bu, sadıklara, tasdiklerinin (hakikati şüphesiz ve
tere
ddütsüz) sonucunun yaşandığı gündür! İçinde ebedî kalıcılar olarak, altlarından nehirler akan cennetler var onlar için". . . Allâh onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı. . . İşte budur büyük kurtuluş!...
Ənam Suresi, 7. Ayet:
Eğer sana kağıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle o kitabı tutmuş olsalardı, yine de, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler: 'Bunlar kesinlikle aklı etki altına alan apaçık büyüleyici sözler' derlerdi....
Ənam Suresi, 14. Ayet:
De ki: Allah'tan başkasını mı dost edinirim ? O ki, göklerin ve yerin örneksiz, benzersiz yaradanıdır. O, rızık verip yedirir; kendisi yedirilip rızıklanmaz. De ki: Ben. dini Allah'a hâlis kılıp O'na teslimiyet gös
tere
nlerin ilki olmakla emrolundum ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma....
Ənam Suresi, 25. Ayet:
Onlardan sana kulak verenler, Kurân’ı dinleyenler de var. Fakat Kur’ân’ı anlamalarına engel olmak için kafalarına, kalplerine kılıflar geçirdik, kulaklarına sağırlık verdik. Onlar, Allah’ın birliğini, kudretini anlatan bütün âyetleri, bütün mûcizeleri görseler bile yine ona inanmayacaklar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: '...
Ənam Suresi, 30. Ayet:
Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara: 'Bu, dünyada iken inkâr ettiğiniz yeniden diriltilme, bir hakikat değil midir?' der. Onlar da: 'Rabbimize yemin ederiz ki, elbette hakikat' derler. Allah: 'Öyleyse kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkâr etmekte olduğunuz şeyler sebebiyle, küfrünüz sebebiyle azabı tadın' buyurur....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
Onlara: 'Söyleyin bakalım, eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi, kafalarınızı anlayışsız hale getirirse, bunları size Allah’tan başka hangi tanrı geri verebilir?' de. İbret nazarıyla düşünerek bak, iyiyi ve doğruyu gös
tere
n âyetleri, delilleri nasıl çok yönlü açıklıyoruz? Onlar hâlâ, tebliğinden yüz çevirmekte, Kur’ân hükümlerini engellemekte ısrarla devam ediyorlar....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Biz Rasulleri, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere ancak rahmetimizin, merhametimizin, ihsanımızın, sevgimizin müjdecileri, ve sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılar olarak görevlendirip gönderiyoruz. Artık kim geçmişinin kirinden arınarak iman edip, iyi ve ıslah olur, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzel
tere
k, geliştirerek yaşarsa onlara, her iki dünyada da korku yok. Geride bıraktıkları yakınları ve yapamadıkları şeylerden dolayı mahzun da olmayacaklar....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Âyetlerimize, Kur’ân’a iman edenler, sana geldikleri zaman onlara: 'Selâmün aleyküm! (Allah’ın selâmı ve selâmeti size olsun, siz selâmete ereceksiniz). Rabbiniz rahmetini, merhametini ihsan edeceğini yazılı olarak kendisine farz kıldı, ilke edindi. Sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar, kusur işler; ardından da günahlardan vazgeçerek Allah’a itaate yönelir, tevbe edip, kendisini ıslah eder, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzel
tere
k, geliştirerek yaşarsa, bilsin ki Allah çok bağışl...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Odur sizi geceleyin ölü (gibi) yapan ve gündüzün ne yaptığınız bilen. O, sizi (Kendisi tarafından) tespit edilen ömrü tamamlamak üzere her gün hayata geri döndürür. En sonunda Ona döndürüleceksiniz: ve o zaman (hayatta) yaptığınız bütün şeyleri size gös
tere
cektir....
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki: 'Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır?'(O zaman, sıkıntıdan kıvranarak) açıkça ve gizlice O’na duâ edersiniz: 'Yemîn olsun ki, eğer (Allah) bizi bundan kurtarırsa, mutlaka (kendimizi düzel
tere
k) şükredenlerden olacağız'(dersiniz)....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
'Allah’ın size, üstünüzdeki zâlim idarecilerden, gökten veya ayak takımınızdan, yerden sizi cezalandıracak birilerini göndermeye, ya da sizi birbirinize savaş ilân edecek kadar bölünmüş, baskıcı, zorba, kapalı toplumlar ve taraftarlar haline getirerek birbirinize düşürüp karşılıklı şiddetin iç savaşın acılarını tattırmaya gücü yeter' de. İbret nazarıyla düşünerek bak, incele. Tahlil ederek iyice anlasınlar diye âyetlerimizi, kudretimizi gös
tere
n delilleri nasıl çok yönlü açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini, şeriatlarını, medeniyetlerini bir oyun ve bir eğlence konusu yapan; oyunları ve eğlenceleri dinleri haline getiren ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Kur’ân’ı onlara tebliğ et, Kur’ân ile onlara öğüt ver: Hiçbir kimse, işlediği ameller sebebiyle felâkete dûçar olmasın; Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden bir veli, bir koruyucu, bir otorite, bir dost ve şefaatçinin olmadığını herkes bilsin. O azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, fidye karşılığı a...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte o peygamberler de, Allah’ın hidâyet rehberiyle doğru yolu gösterdiği kimselerdir. Sen de onların ümmetlerine gösterdiği doğru yolu, tek hak dini, din ve tevhid anlayışını, sana vahyedilen kitapta ibka edilen şeriatlarını ümmetine anlatarak, öğre
tere
k onların takipçisi ol. 'Ben Kur’ân’a ve tebliğ görevime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu Kuran âlemler için, insanlar ve cinler için kesinlikle bir öğüttür.' de....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Ve lekad ci’timûnâ furâdâ kemâ halaknâkum evvele merretin ve
tere
ktum mâ havvelnâkum verâe zuhûrikum, ve mâ nerâ meakum şufeâekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şurekâ’(şurekâû), lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mâ kuntum tez’umûn(tez’umûne). ...
Ənam Suresi, 94. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ci'timû-nâ
: bize geldiniz
3.
furâdâ
: fertler olarak, tek tek
4.
kemâ
: gibi
Ənam Suresi, 98. Ayet:
O sizi, başlangıçta bir tek nefisten, Âdem’den yaratandır. Bir devamlı yaşayacak yeriniz (atalarınızın sulbü ve öbür dünya) vardır. Bir de geçici olarak kalacağınız yer (ana rahmi ve bu dünya) vardır. Tahlil kabiliyeti olan yüksek anlayış sahibi toplumlar için Allah’ın varlığını, birliğini, ilmini ve kudretini gös
tere
n âyetleri, delilleri ayrıntılı olarak açıkladık....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gös
tere
n) ibretler vardır....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
O, Allah gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi suyla bitirdik. O bitkiden de, başaklar, üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytinlik ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyva verirken ve olgunlaştığı zaman, ibret nazarıyla meyvasına bakın, inceleyin. Bütün bunlarda iman eden bir kavim için, Allah’ın varlığını ve kudretini gös
tere
n deliller vardır....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rabbinizden size gerçekleri gös
tere
n deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Size Rabbinizden gerçeği gös
tere
n deliller gelmiştir. Artık görenin yararı kendisine, körlük edenin zararı da kendisinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim....
Ənam Suresi, 105. Ayet:
İşte biz âyetleri böylece türlü türlü açıklıyoruz. Tâ ki onlar sana: “Sen ders almışsın!” desinler ve biz onu anlayan bir topluluk için apaçık gös
tere
lim....
Ənam Suresi, 116. Ayet:
Eğer yer (yüzün) de bulunan (insan) ların çoğuna uyarsan seni Allah yolundan sapdırırlar. Onlar
tere
ddüdden gayri bir şey'e uymazlar, onlar yalan söyler (adam) lardan başka da (bir şey) değildirler. ...
Ənam Suresi, 122. Ayet:
Küfür ve cehalet bataklığında manen ölü iken dirilttiğimiz, kendisine insanlar arasında yürüyebileceği hidayet nuru verdiğimiz kimse, inkâr karanlıkları içinde kalıp, karanlıktan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi mi olur? Ama, küfür bataklığından çıkamayan, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, işlemeye devam ettikleri ameller böyle süslenip güzel gösterilmiştir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Senin Rabbin zengindir, muhtaç değildir. Rahmet ve merhamet sahibidir. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olursa sizi de yok eder, sizden sonra Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olanları sizin yerinize getirir. Nitekim, sizi de başka kavimlerin soyundan, zürriyetinden türe
tere
k bu hale getirmiştir....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: "Ey (inanmayan) halkım! Gücünüz içinde olan her şeyi yapın (ki) ben de (Allah yolunda) gayret gös
tere
yim; ve zamanla anlayacaksınız gelecek kimindir. Şüphe yok ki zalimler asla mutluluğa erişemeyecekler!"...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gös
tere
siniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Ortak koşanlar, 'ALLAH dilemeseydi, ne biz, ne atalarımız ortak koşmaz ve hiç bir şeyi de haram etmezdik,' diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı şekilde yalanlamışlardı. De ki: 'Yanınızda bize gös
tere
ceğiniz her hangi bir bilgi var mı? Siz ancak zanna (şüpheli ve çelişkili rivayetlere) uyuyorsunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz.'...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
(Allah'a) Ortak koşanlar diyecekler ki: "Allâh isteseydi ne biz ne de babalarımız ortak koşmazdık, hiçbir şeyi de harâm yapmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de nihâyet azâbımızı tadmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıka(rıp gös
tere
ce)ğiniz bir bilgi (yazılı belge) var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."...
Ənam Suresi, 149. Ayet:
De ki: En kesin ve üstün delil Allah'ındır; dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi, (ama öyle bir kanun koymadı, size akıl ve yetenek verip doğru ve eğri yolu gös
tere
rek sizi serbest bıraktı)....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: “-Geliniz, size Rabbiniz neleri haram etmiştir, okuyayım: Ona hiç bir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik edin, fakirlik yüzünden çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de, onların da rızıklarını biz veririz. zina gibi kötülüklerin açığına da, gizlisine de yanaşmayın. Allah’ın muh
tere
m kıldığı nefsi (canı) haksız yere öldürmeyin. İşte bu yasaklara riayet etmeyi, Allah size tavsiye etti, olur ki, düşünür ve akıl erdirirsiniz.”...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: geliniz size rabbınız neleri haram kıldı okuyayım: ona hiç bir şey'i şerik koşmayın, babanıza ananıza iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden evlâdınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkınızı biz veririz, fevahışe: açığına da, gizlisine de yanaşmayın, Allahın muh
tere
m kıldığı nefsi haksız öldürmeyin, işittiniz a, işte size o bunları ferman buyurdu, gerektir ki aklınız erer...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin, size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım! O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, babanıza annenize iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden çocuklarınızı öldürmeyin; zira sizin de onların da rızkını Biz veririz, kötülüklerin açığına da gizlisine de yanaşmayın, Allah'ın muh
tere
m kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte duydunuz ya, O, size düşünesiniz diye bunları emretti!»...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: "Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını ben okuyup açıklayayım:O’na hiçbir şeyi ortak yapmayın, anneye babaya iyi davranın, fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin, çünkü sizin de onların da rızkını veren Biz’iz. Kötülüklerin, fuhşiyatın açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah’ın muh
tere
m kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte aklınızı kullanırsınız diye Allah size bunları emrediyor....
Ənam Suresi, 154. Ayet:
Sonra, Rablerine kavuşacaklarına inansınlar diye iyilik edenlere, nîmetimizi tamamlamak ve her şeyi ayırt edip açıklamak üzere doğru yolu gös
tere
n ve rahmetten ibâret olan kitabı Mûsâ'ya vermiştik....
Ənam Suresi, 155. Ayet:
(155-15) 7 Bu, indirdigimiz kutsal Kitap'dir, ona uyun. «Bizden once iki topluluga kitap indirildi, bizim onlarin okuduklarindan haberimiz yok» demekten veya «Bize kitab indirilseydi onlardan daha dogru yolda olurduk» demekten sakinin ki merhamet olunasiniz. µphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gs
tere
n ve rahmet olarak gelmi_tir. Allah'Ùn ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yz evirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yz evirenleri, yz evirmelerinden tr, kt bir azabla cezalandÙracaÙz....
Ənam Suresi, 155. Ayet:
(155-157) Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, ona uyun. 'Bizden önce iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların okuduklarından haberimiz yok' demekten veya 'Bize kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk' demekten sakının ki merhamet olunasınız. Şüphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gös
tere
n ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azabla cezalandır...
Ənam Suresi, 156. Ayet:
(155-15) 7 Bu, indirdigimiz kutsal Kitap'dir, ona uyun. «Bizden once iki topluluga kitap indirildi, bizim onlarin okuduklarindan haberimiz yok» demekten veya «Bize kitab indirilseydi onlardan daha dogru yolda olurduk» demekten sakinin ki merhamet olunasiniz. µphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gs
tere
n ve rahmet olarak gelmi_tir. Allah'Ùn ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yz evirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yz evirenleri, yz evirmelerinden tr, kt bir azabla cezalandÙracaÙz....
Ənam Suresi, 156. Ayet:
(155-157) Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, ona uyun. 'Bizden önce iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların okuduklarından haberimiz yok' demekten veya 'Bize kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk' demekten sakının ki merhamet olunasınız. Şüphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gös
tere
n ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azabla cezalandır...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
(155-15) 7 Bu, indirdigimiz kutsal Kitap'dir, ona uyun. «Bizden once iki topluluga kitap indirildi, bizim onlarin okuduklarindan haberimiz yok» demekten veya «Bize kitab indirilseydi onlardan daha dogru yolda olurduk» demekten sakinin ki merhamet olunasiniz. µphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gs
tere
n ve rahmet olarak gelmi_tir. Allah'Ùn ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yz evirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yz evirenleri, yz evirmelerinden tr, kt bir azabla cezalandÙracaÙz....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Veya bize de kitap indirilseydi elbette onlardan daha çok doğru yolu bulup başarılı olurduk, dememeniz içindir. İşte size Rabbınızdan açık belge, hidâyet (doğru yolu gös
tere
n rehber) ve bir de rahmet gelmiştir. Allah'ın âyetlerini yalanlayıp (insanları ona yönelmekten) alıkoyanlardan daha zâlim kim vardır? Âyetlerimizi yüzçevirerek engelleyenleri bu engellemeleri sebebiyle en kötü azâbla cezalandıracağız....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
(155-157) Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, ona uyun. 'Bizden önce iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların okuduklarından haberimiz yok' demekten veya 'Bize kitap indirilseydi onlardan daha doğru yolda olurduk' demekten sakının ki merhamet olunasınız. Şüphesiz o, size Rabbinizden belge, yol gös
tere
n ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azabla cezalandır...
Ənam Suresi, 159. Ayet:
İnançlarının bütünlüğünü bozarak guruplara, fırkalara ayrılanlara gelince: onlar için yapabileceğin bir şey yoktur. Unutma, onların işi Allaha kalmıştır: ve zamanı geldiğinde Allah onlara vaktiyle yaptıklarını gös
tere
cektir....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: "Öyleyse, O her şeyin Rabbi iken Allah'tan başka bir Rab mı arayacağım?" İnsanların işlediği (kötü) fiiller yalnızca kendilerini ilgilendirir; ve sorumluluk taşıyan hiç kimseye başkasının sorumluluğu yüklenmez. Zamanı geldiğinde hepiniz Rabbinize döneceksiniz: ve o zaman üzerinde ihtilafa düştüğünüz her şeyi size (gerçek haliyle) gös
tere
cektir....
Əraf Suresi, 11. Ayet:
Sizi, ilk mayanızı, atanızı dölsüz yarattık. Bir de sizin çehrenizi vücut hatlarınızı insan olarak biz şekillendirdik. Sonra da meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' diye emrettik. İblis’in dışında melekler secde ederek saygı gösterdiler. O secde ederek saygı gös
tere
nlerden olmadı....
Əraf Suresi, 17. Ayet:
"Sonra andolsun ki, onlara önlerinden (hırslarını tahrik ederek - benliklerini yücel
tere
k hakikati inkâra sürükleyerek), arkalarından (gizli şirke yönel
tere
k - saptırıcı fikirlerle), sağlarından (senden alıkoyacak hayırları ilham ederek) ve sollarından (kötülükleri güzel - süslü gös
tere
rek) geleceğim. . . Onların çoğunluğunu, verdiklerini değerlendiren olarak bulamayacaksın!"...
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrece ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ
tere
vnehum innâ cealneş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn(yu’minûne)....
Əraf Suresi, 27. Ayet:
1.
yâ benî âdeme
: ey Âdemoğulları
2.
lâ yeftine-enne-kum
: sizi sakın fitneye düşürmesin, şaşırtmasın
3.
eş şeytânu
: şeytan
4.
<...
Əraf Suresi, 29. Ayet:
De ki: Rabbim bana adaleti emretti. Her secde edişinizde yüzünüzü dosdoğru Ona yöneltin ve yalnız Onun rızasını göze
tere
k kulluk edin. Bundan önce sizi nasıl O yarattıysa, sonunda yine Ona döneceksiniz....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
O, (sizden) bazılarını doğru yola yönel
tere
k onurlandıracak; ama bazıları(nız) için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacak: Çünkü, bakın, onlar Allahı bırakıp (kendi) kötü dürtülerini kendilerine dost edinecekler, hem de böylelikle doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak!"...
Əraf Suresi, 32. Ayet:
'Allah’ın kulları için ürettiği güzel elbiseleri, süsleri, helâl, temiz ve sağlıklı rızıkları kim haram kıldı?' de. 'Onlar dünya hayatında, özellikle Kıyamet gününde mü’minlerindir' de. Biz, şeriatın, dinin, helâl ve haram ile ilgili hükümlerin mükemmelliğini gös
tere
n âyetleri, ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumları için böyle ayrıntılı açıklıyoruz....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdemoğulları, size, içinizden, âyetlerimi şer’î hükümleri, ayrıntılarıyla örneklerle anlatan Rasuller geldiğinde, kimler Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunur, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olur, takvâya dayalı düzeni benimser, ıslâh-ı nefs eder, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzel
tere
k, geliştirerek yaşarsa, onlara, her iki dünyada da korku y...
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Allah adına yalan uydurandan, Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, ilkelerini yalanlayanlardan daha zâlim kimler olabilir? Can alarak ölümü gerçekleştiren elçilerimiz, melekler kendilerine gelinceye kadar kitapta, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan kısmetleri, payları, onlara, işte onlara verilmiş olur. Melekler, onların ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirirken: 'Allah’ın dışında kulu durumundaki, yalvarmakta olduğunuz tanrılar nerede?' derler. Onlar da: 'Onlar bizi ortada bırakıp, kayboldular' derle...
Əraf Suresi, 38. Ayet:
«Girin bakalım sizden evvel İns-ü Cinden geçen ümmetlerin içinde ateşe» buyurur, her ümmet girdikçe hemşîresine lâ'net eder, nihayet hepsi orada birbirlerine ulanırlar, sonrakileri, öndekilerini gös
tere
rek «Rabbena, derler: işte şunlar bizi yoldan çıkardılar, onun için onlara ateşten iki katlı azâb ver» her birinize, buyurur: iki katlı, ve lâkin bilmiyorsunuz...
Əraf Suresi, 38. Ayet:
Girin bakalım cinlerden ve insanlardan sizden önce geçen milletlerin arasında ateşe! der. Her millet girdikçe, kendilerine uyup sapıklığa düştüğü hemşiresine (dindaşına) lanet eder. Sonunda hepsi orada birbirlerine ulanırlar. Sonrakileri, öndekileri gös
tere
rek: «Ey Rabbimiz, işte şunlar bizi yoldan çıkardılar; onun için onlara ateşten iki katlı azap ver!» derler. Allah: «Her birinize iki katlı, fakat bilmiyorsunuz.» der....
Əraf Suresi, 38. Ayet:
Hak Teâlâ: "Girin bakalım sizden önce gelip geçen cin ve insan topluluklarıyla beraber ateşe!" buyurur. Her ümmet oraya girdikçe, yoldaşına lânet eder. Nihayet hepsi birbiri ardından gelip orada bir araya gelince, sonrakiler öndekileri gös
tere
rek:"Ey Rabbimiz, derler. İşte şunlar bizi saptırdılar, onun için onlara iki kat ateş azabı çektir."O da: "Her birinize iki misli azap var, lâkin siz bunu bilmiyorsunuz!" buyurur....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Gönüllerinde kin adına ne varsa hepsini çıkarmışızdır ve altlarından ırmaklar akmaktadır. 'Bizi doğru yola ile
tere
k buraya kavuşturan Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermiş olmasaydı biz doğru yola giremezdik. Şüphesiz ki Rabbimizin elçileri hakkı getirdiler' derler. Onlara: 'İşte bu cennete yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındınız' diye seslenilir....
Əraf Suresi, 48. Ayet:
(48-49) A’râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip: "Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!" O cennetlikleri gös
tere
rek "Sahi, şunlar "Allah, bunları asla lütfuna nail etmez." diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi? İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek: "Buyurun girin cennete,...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
A’raftakiler, kâfirlerin ileri gelenlerine fakir müminleri gös
tere
rek: “- Bunlar, müminlerin zayıfları değil midir ki, siz dünyada bunları tahkir edip onlar Allah’ın rahmetine erişemez (cennete giremez) ler diye yemin ediyordunuz?” derler. O anda fukaraya şöyle denir; “- Cennete girin. Size hiç bir korku yoktur ve siz mahzun da olacak değilsiniz.”...
Əraf Suresi, 49. Ayet:
(48-49) A’râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip: "Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!" O cennetlikleri gös
tere
rek "Sahi, şunlar "Allah, bunları asla lütfuna nail etmez." diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi? İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek: "Buyurun girin cennete,...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem ehli de, cennet ehline: 'Üzerimize sular dökün, Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden yiyecekler boşaltın' diye yalvarırlar. Cennet ehli: 'Allah bu istediklerinizi kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere, nankörlere haram kılmıştır, yasaklamıştır' derler....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
Allah, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak estirendir. Belli bir süre sonra, rüzgârlar yüklü ağır bulutları hafif bir şeymiş gibi kaldırıp yüklendiği zaman, biz onları ölü bir beldeye hayat vermek için sevkederiz, sürükleriz. O suyu, o beldeye indiririz. O su ile her türlü meyvayı o beldede üretiriz. Biz su ile genetik şifrelerini harekete geçirerek bitkilere hayat verdiğimiz gibi ölüleri de kabirlerden diril
tere
k çıkarırız. Herhalde düşünür, bundan ibret alırsınız....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavminden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar ile küfre saplanan kodamanlar: 'Biz seni bir aptallık bir çılgınlık içinde görüyoruz. Senin, kesinlikle yalancılardan olduğunu zannediyoruz.' dediler....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gös
tere
cek) açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah’ın şu devesi.. Bırakın onu da Allah’ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar.”...
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Kavminin ise cevabı ancak şu oldu: «Çıkarın bunları kasabanızdan, çünkü temizlenmeye özen gös
tere
n insanlarmış bunlar!»...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'Yol başlarını tutup da iman edenleri tehdit ederek ve doğru yolu eğri gös
tere
rek onları Allah'ın yolundan alıkoymayın. Unutmayın ki, vaktiyle sizin sayınız pek azdı; sonra Allah sizi çoğalttı. Bir de, bozguncuların sonlarına bakın, ne olmuş!...
Əraf Suresi, 89. Ayet:
Kadif
tere
ynâ alallâhi keziben in udnâ fî milletikum ba’de iz necceynallâhu minhâ, ve mâ yekûnu lenâ en neûde fîhâ illâ en yeşâallahu rabbunâ, vesia rabbunâ kulle şey’in ilmen, alallâhi tevekkelnâ, rabbeneftah beynenâ ve beyne kavminâ bil hakkı ve ente hayrul fâtihîn(fâtihîne)....
Əraf Suresi, 89. Ayet:
1.
kad if
tere
y-nâ
: iftira etmiş oluruz
2.
alâ allâhi
: Allah'a karşı
3.
keziben
: yalanla
4.
in udnâ
: eğer döner...
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Kavminden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kodamanlar, halka: 'Şuayb’e tâbi olursanız, o takdirde siz de zarara uğrarsınız' dediler....
Əraf Suresi, 93. Ayet:
Bu durumda, Şuayb onlardan uzaklaştı. Ve : 'Ey kavmim, ben, Rabbimin bana vahyettiklerini size tebliğ ettim. Size öğüt verdim. Artık bundan sonra, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas eden inkârcı, küfre saplanmış bir kavme, nankör bir topluma nasıl acırım.' dedi....
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte yok olup giden memleketler! Onların başlarına gelen felâketlerin bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, Rasulleri onlara apaçık deliller, mûcizelerle gelmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları hakikatlere iman edecek değillerdi. İşte Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına i
tere
k örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin kalplerini, kafalarını böyle anlayışsız hale getirir....
Əraf Suresi, 126. Ayet:
Rabbimizin âyetleri bize gelince sırf onlara inandığımız için bizden intikam (öc) almak istiyorsun! dediler. (Ve sonra şöyle duada bulundular) : «Ey Rabbimiz! üzerimize sabır (ve dayanma gücünü) boşalt ve müslimler (Hakk'a teslimiyet gös
tere
nler) olarak canımızı al!»...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
1.
ve keteb-nâ
: ve biz yazdık
2.
lehu
: ona
3.
fî el elvâhı
: levhaların içine
4.
min kulli şey'in
: herşeyden
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve Biz, ona (Hz. Musa'ya) levhalarda herşeyden vaaz ederek (öğüt vererek) ve herşeyi tafsil ederek (kesin hükümle ayrı ayrı açıklayarak) yazdık. Artık onu kuvvetlice tut ve kavmine emret. Onu, en güzel şekilde alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıklar yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: “Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu gös
tere
ceğim.”...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Tevrat levihlerinde, her şeye ait öğüdü, her şeyi açıklayan hükümleri yazdık ve azimle, kuvvetle al bunu dedik, kavmine de emret; en güzel hükümleriyle amel etsinler; haddi aşan, buyruktan çıkan kötü kişilerin yurtlarını da yakında gös
tere
ceğiz....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Musa için levhalarda, kaçınılması gereken şeyler hakkında öğüt ve yaşam için gerekli olan şeyleri detaylarıyla yazdık. . . "Bunları sıkıca tut ve kavmine, bunlara en güzel şekilde uyup muhafaza etmelerini emret. . . (Bu hükümlere uymayan) itaatten çıkmışların yurdunu gös
tere
ceğim size. "...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için, kutsal kitap sayfaları olan o levhalarda her şey ile ilgili, ihtiyaçları ile ilgili bilgileri yazdık. Nasihat, sorumluluk uyarısı ve her konuda faydalı olmak üzere genel kuralları, ayrıntılarıyla açıklayarak koyduk. Haydi bunlara sıkı sarıl, bunlarla amel et, kavmine de, kısas yerine affı tercih, güç durumda olanın elinden tutarak rahatlatmak, başkalarına karşı sabırlı davranmak gibi amellerin en güzeline, en faziletlisine sarılmalarını ve uygulamalarını emret. Size yakında, ibret ...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Onun için levhalarda her şeyle ilgili bir öğüt ve her şey hakkında bir açıklama yazdık. 'Bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de bunlara en güzel şekilde uymalarını emret. Size fasıkların yurdunu gös
tere
ceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz ona Levhalar'da her şeyden bir öğüt ve her şeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında gös
tere
ceğim" (dedik)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Mûsa için Tevrat’ın Levhalarında her şeyden yazdık: Öğüdlere ve din hükümlerinin açıklanmasına ait her şeyi... Sonra: “- Bunları kuvvetle benimseyip al, kavmine de, o hükümlerin en sevablısını tutmalarını emret; (ibret için) ileride size o fasıkların (harap olan) yurdunu gös
tere
ceğim.” (dedik)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona levhalarda her seyden bir ogut yazdik ve her seyi uzun uzadiya acikladik; onlara sikica saril, milletine de emret en guzel sekilde tutsunlar. Size Allah'a karsi gelenlerin yurdunu gos
tere
cegim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz onun için Levhalar'da (dinî bir hayat düzenlemesi için) her şeyden bir öğüt ve her şeyin hükmünü açıklar mahiyette yazdık. (Artık ey Musa!) bunları çok ciddi olarak tut ve kavmine de bunların en güzelini (derleyip) tutmalarını emret. İlâhî sınırları aşıp azgınlık gös
tere
nlerin yurdunu size gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık; onlara sıkıca sarıl, milletine de emret en güzel şekilde tutsunlar. Size Allah'a karşı gelenlerin yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Her şeyin detaylı açıklaması ve öğüt olarak her ne varsa Musa için levhalara yazdık: 'Bu öğretilere sıkı sarıl, halkına da söyle ona en güzel biçimde sarılsınlar. Yoldan çıkmışların son durağını size gös
tere
ceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için elvahta her şeyden yazdık, mev'ızaya ve ahkâmın tafsıline dair her şey'i. Haydi, dedik: bunları kuvvetle tut, kavmine de emret onları en gözeliyle tutsunlar, ileride size o fasıkların yurdunu gös
tere
ceğim...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için o levhalarda her şeyden yazdık, nasihat ve hükümlerin ayrıntılarına ait herşeyi (belirttik). Haydi bunlara sıkı sarıl, kavmine de emret, onlar da en güzeline sarılsınlar. Size yakında o fasıkların yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Bu levhalarda, Musa'ya her konuya ilişkin öğüt, her konuda ayrıntılı açıklama yazdık. «Bunlara sımsıkı sarıl ve soydaşlarına da onlara en güzel biçimde uymalarını emret. Yoldan çıkmışların yurtlarının ne hale geldiğini yakında size gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz ona Levhalar'da her şeyden bir öğüt ve her şeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de buyur ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında gös
tere
ceğim" (dedik)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz onun için levhalarda her bir şey'i, mev'ızaya ve (hükümlerin) tafsîline âid her şey'i yazdık. «Haydi bunları kuvvetle (ciddiyetle, azm ile) tut, kavmine de onun en güzel (hükümler) ini tutmalarını emret. Size ileride faasıkların yurdunu gös
tere
ceğim». ...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Hem (biz,) bir nasîhat ve herşey için bir açıklama olmak üzere, ona (Tevrât’a âid) levhalarda herşeyi yazdık da (dedik ki): 'Bunları kuvvetle tut, kavmine de emret, bunların (takvâ cihetiyle) en güzelini tutsunlar! Size, yakında (görüp ibret almanız için)fâsıkların (harâb olmuş) yurdunu gös
tere
ceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz, ona levhalarda herşeyden bir öğüt yazdık ve herşeyi uzun uzadıya açıkladık. Öyleyse sen, bunları kuvvetle al, kavmine de emret. Onları en güzel şekilde tutsunlar. İlerde size fasıklar yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve levhalara onun için her konuda öğüt ve her şey hakkında yeterli açıklamalar yazdık. Ve (ona): "Onlara kuvvetle sarıl ve halkına emret ellerinden gelen en güzel bir biçimde onlar da sıkıca sarılsınlar!" (dedik). Size günaha batmış kimselerin gittiği yolu (da) gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve onun için levhâlârda her şeyden bir mev'iza yazdık ve her bir şeyi uzun uzadıya açıkladık. «Artık onu kuvvet ile tut ve kavmine emret, onu en güzeliyle tutsunlar. Elbette sizlere fâsıkların yurdunu gös
tere
ceğim.»...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz Musa için levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık. “Onlara sıkıca sarıl, kavmine de emret, en güzel şekilde tutsunlar. İleride size yoldan çıkmış fâsıkların harap olan yurdunu gös
tere
ceğim. ”...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona levhalarda her şeyi öğüt yazdık ve hüküm olan her şeyi yazdık. -Levhalara kuvvetle sarıl ve kavmine de ona iyice sarılmalarını emret. Size fasıkların yurdunu gös
tere
ceğim....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda, insanlara öğüt olmak üzere her şeyi tafsilatlı olarak yazdık. Sen bunlara kuvvetle sarıl ve ümmetine de o hükümlerin daha sevaplı olanlarına sarılmalarını emret. İtaat dışına çıkanların diyarlarını ise nasıl târumar ettiğimi yakında size gös
tere
ceğim."...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Öğüte ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Mûsâ için levhalara yazdık: "Bunları kuvvetle tut, kavmine de emret, bunların en güzelini tutsunlar (bu en güzel buyruklar gereğince amel etsinler); size, yoldan çıkmışların yurdunu (nasıl târumâr ettiğimi) gös
tere
ceğim!"...