Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 192. Ayet:
Eğer onlar şirk ve m
uhare
beden vazgeçerlerse, siz de bırakın; şüphesiz ki Allah, pek çok mağfiret ve merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
sana hurmetli aydan ve onda kıtalden soruyorlar; deki onda bir kıtal büyük bir günahtır, maamafih Allah yolundan bir meni' ve ona bir küfür ve Mescidiharamdan meni' ve ehlini ondan çıkarmak Allah yanında daha büyük ve fitne katilden daha büyüktür, onlar güçleri yeterse sizi dininizden döndürmek için sizinle m
uhare
be etmekten bir zaman geri durmazlar, sizden de her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri Dünya ve Ahıret heder olmuştur ve artık onlar eshabı nard...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı ve o ayda m
uhare
be etmeyi soruyorlar. De ki: “O ayda m
uhare
be etmek, büyük bir günahtır. Fakat; insanları Allah yolundan men etmek ve onu inkar eylemek, Mescid-i Haram’a gitmelerine engel olmak, onun ehlini oradan çıkarmaksa Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, katilden de beterdir. Kafirlerin güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden döner de kafir olarak ölürse, onların yaptığı ameller dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 244. Ayet:
Ve Allah yolunda muhârebede bulunun ve biliniz ki, Allah Teâlâ semîdir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
(Ey Rasûlüm). Mûsâ’dan sonra İsrâiloğullarından ileri gelen bir topluluğun müşaveresine vâkıf olmadın mı? Hani onlar, peygamberlerine şöyle demişlerdi: “- Bize bir padişah gönder de onun yardımı ile Allah yolunda düşmanlarımıza karşı savaşalım.” O da: “- Ya üzerinize bir savaş farz kılınır da m
uhare
be etmezseniz?” demişti. Onlar “- Niçin Allah yolunda savaşmıyalım? Yurdlarımızdan çıkarıldık, çocuklarımızdan uzak bırakıldık.” dedilerdi. Ne zaman ki üzerlerine savaş farz kılındı, içlerinden pek az...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Baksan â Beni İsrailin Musadan sonra yüze gelenlerine hani bir Peygamberlerine «bize bir melik gönder Allah yolunda m
uhare
be edelim» dediler, nasıl dedi, üzerinize farz kılınırsa m
uhare
be etmeyi verir misiniz? biz, dediler, neye m
uhare
be etmiyelim? yurdlarımızdan çıkarıldık evlâdlarımızdan cüda edildik, vektaki bunun üzerine m
uhare
be kendilerine farz kılındı fakat pek azından maadası dönüverdiler, Allah o zalimleri bilir...
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmedin mi Mûsa'dan sonra Benî İsrail'den olan bir cemaatı ki onlar kendi peygamberlerine: «Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda m
uhare
be edelim» dediler. Peygamberleri de dedi ki: «Üzerinizde m
uhare
be farz kılınsa m
uhare
be etmeyecek olmayasınız?» Dediler ki: «Biz ne için Allah yolunda m
uhare
be etmeyelim; biz yurtlarımızdan, evlâdımızdan çıkarıldık (uzaklaştırıldık).» Fakat vaktâ ki, onların üzerlerine m
uhare
be farz kılındı, onlar içlerinden birazı müstesna, geri dönüverdiler, Allah Teâlâ ...
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit erkenden ehlinden çıkmıştın mü'minleri m
uhare
be için elverişli mevki'lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen...
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
İşte onların sözü : «Ey Rabbimiz, bizim günâhlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı yarlığa. (M
uhare
bede) ayaklarımızı iyice diret. Kâfirler güruhuna karşı bize yardım et» demelerinden başka bir şey değildi. ...
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O zaman gerideki birlik içinde, m
uhare
be meydanını terketmeyen Allah’ın Rasulü, arkanızdan sizi düşmanla savaşa çağırdığı halde, siz korkudan kaçarak vadinin yamaçlarına tırmanıyor, savaş alanından uzaklaşıyor, kimseyle ilgilenmiyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Allah size keder üstüne keder verdi ki, ne elinizden giden zafer ve ganimete, ne de başınıza gelen hezimete, kayıplarınıza üzülmeyesiniz. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
hem münafıklık edenleri belli edeceği için ki bunlara gelin Allah yolunda m
uhare
beye girin veya müdafaada olsun bulunun» denilmişti, «bir m
uhare
be bilsek arkanızdan gelirdik» dediler, onlar o gün imandan ziyade küfre yakın idiler, ağızlarile kalblerinde olmıyanı söylüyorlardı, Allah daha iyi bilirken neyi gizleyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafık olanları da açığa vurması içindi, Berikilere: «Gelin. Allah yolunda muhaarebe edin, yahud (hiç olmazsa düşmanın kendinize ve ailelerinize saldırmasını) önleyin» denildi, de: «Biz m
uhare
be etmeyi bilseydik elbette arkanızdan gelirdik» dediler. Onlar o gün îmandan ziyâde küfre yakındılar. Ağızlarıyle kalblerinde olmayanı söylüyorlardı. Onlar ne gizlerlerse Allah çok iyi bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar ki oturdular da m
uhare
beye giden ihvanları için «bizi dinleselerdi katl olunmazlardı» dediler, deki haydin o halde kendinizden ölümü def'edin eğer gerçekseniz...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Nihayet Rabbları, onlara icabet etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden; gerek erkek olsun gerek dişi olsun, çalışanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye, hakarete, ziyana uğrayanların, m
uhare
be edenlerin ve öldürülenlerin suçlarını elbette örteceğim, Allah katından mükafat olmak üzere; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Sevabın en güzeli, Allah katındadır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İmân etmiş olanlar, Allah Teâlâ'nın yolunda m
uhare
bede bulunurlar. Kâfir olanlar da şeytanın yolunda harp ederler. Artık o şeytanın dostlarını öldürünüz. Şüphe yok ki şeytanın hilekarlığı zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise şeytan yolunda savaşırlar. Öyle ise ey müminler haydi, şeytanın taraftarlarıyla m
uhare
be edin. Şeytanın hilesi, cidden zayıftır....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
O kimseler müstesna ki, onlar sizin aranızla kendi aralarında bir muâhede bulunan bir kavme iltica etmiş veyahut sizinle mukatelede bulunmaktan veya kendi kavimleriyle m
uhare
be etmekten göğüsleri darlaşmış oldukları halde size gelmiş olurlar. Ve eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi elbette onları size musallat ederdi de sizi katlediverirlerdi. İmdi onlar sizden bir tarafa çekilirler de sizinle savaşta bulunmazlarsa ve müsalemeti size bırakırlarsa artık Allah Teâlâ sizin için onların aleyhine bir yo...
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
İşte o anda Rabbin meleklere: 'Ben sizinle beraberim. İman edenlere savaşta destek olun, m
uhare
be alanında tutundurun. Ben, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin aklına, kalbine korku yerleştireceğim. Onların boyunlarının üstüne üstüne vurun. Parmaklarını biçin.' diye vahyediyordu....
Ənfal Suresi, 57. Ayet:
İmdi her ne zaman m
uhare
bede onları kat'i sûrette yakalar isen onlar ile arkalarındaki kimseleri ansızın korkut. Umulur ki, ibret alırlar....
Tövbə Suresi, 13. Ayet:
Ya öyle bir kavme m
uhare
be etmezmisiniz ki yeminlerini bozdular ve Peygamberi çıkarmayı kurdular, hem de ilk evvel size tearruza onlar başladılar, yoksa onlardan korkuyormusunuz? Eğer mü'minseniz daha evvel Allahdan korkmalısınız...
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
Onlarla m
uhare
be edin ki, Allah, sizin ellerinizle kendilerini öldürsün ve böylece azab etsin; onları perişan etsin, size onlara karşı zafer versin ve müminler topluluğunun kalblerini ferahlandırsın;...
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
M
uhare
be edin onlara ki Allah sizin ellerinizle kendilerini muazzeb kılsın, rüsvay etsin, nusratiyle sizi üzerlerine muzaffer buyursun ve mü'min bir kavmin yüreklerine su serpsin...
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
Onlar ile m
uhare
bede bulunun. Onları Allah Teâlâ sizin ellerinizle muazzep kılsın ve onları rüsvay etsin ve onların üzerine size nusret versin ve mü'minler olan bir zümrenin göğüslerine şifa ferahnâsip buyursun....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlünün haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar m
uhare
bede bulunun....
Tövbə Suresi, 41. Ayet:
Ey müminler, gerek hafif (süvari), gerek ağırlıklı (piyade) olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınzla Allah yolunda m
uhare
be edin. Eğer bilirseniz bu, sizin için pek hayırlıdır....
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
Ey yüce Peygamber! Kâfirlere karşı silâhla, münafıklara delil ve hüccet getirerek m
uhare
be et. Onlara karşı çetin ol. Onların barınağı cehennemdir ve O, ne kötü bir dönüş yeridir!.....
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Eğer Tebük savaşından sonra Allah, seni Medine’de kalan münafıklardan bir kısmının yanına döndürür de başka bir savaşa çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: “- Artık benimle beraber ebediyyen sefere çıkamazsınız, beraberimde olarak hiç bir düşmanla m
uhare
be edemezsiniz. Çünkü ilk defa, oturup kalmayı arzu ettiniz. (Tebük seferine çıkmadınız). Şimdi de geri kalan kadın ve çocuklarla oturup kalın.”...
Yusif Suresi, 46. Ayet:
Yûsufu eyyuhes sıddîku eftinâ fî seb’ı bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’ı sunbulâtin hudrin ve
uhare
yâbisâtin, leallî erciu ilen nâsi leallehum ya’lemûn(ya’lemûne)....
Yusif Suresi, 46. Ayet:
1.
yûsufu
: Yusuf
2.
eyyuhâ es sıddîku
: ey doğru sözlü, sıddîk
3.
efti-nâ
: bize açıkla, tabir et, yorumla
4.
fî
...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
O’nun için, kâfirlerle m
uhare
bede karşılaştığınız zaman, hemen boyunlarını vurun; nihayet onları mağlûb ve perişan bir hale getirdiğiniz zaman, bağı sağlam bağlayın (esir alın ve onları sağlam tutun). Sonra da ya lutfedib (esirleri) salıverirsiniz, yahud (geri vereceğiniz esirler karşılığında) fidye alırsınız. (İsterseniz esirleri meccanen serbest bırakırsınız, isterseniz kendi esirlerinizle değiştirir ve onlara karşılık mal ve para alırsınız. Bunda muhayyersiniz). Harb, ağırlıklarını (silâh ve ...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
Onun için küfredenlerle m
uhare
beye tutuştunuz mu hemen boyunlarını vurmaya bakın, tâ kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar, o vakıt da bağı sıkı basın, ondan sonra da ya azâd ya fidye, ta harb ağırlıklarını atana kadar, bu böyle, gerçi Allah dilese elbette onlardan öç alıverir ve lâkin sizi yekdiğerinizle imtihan edecek; Allah yolunda katledilenlere gelince amellerini aslâ boşa gidermez....
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
Onun için küfredenlerle m
uhare
beye tutuştuğunuzda hemen boyunlarını vurmaya bakın! Ta kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar (üstünlük sağladığınızda) bağı sıkı basın (sıkıca bağlayın kalanlarını); harp ağırlıklarını atana kadar (savaş sona erinceye değin), sonra ister karşılıksız salıverin, ister fidye karşılığında. Böyledir bu; şayet Allah dilese kesinlikle onlardan intikamını alır, ancak sizi birbirinizle imtihan edecek. Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların amellerini asla bo...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
İmdi kâfir olanlar ile (m
uhare
bede) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihâyet onların kanlarını ziyâdesiyle döktüğünüz vakit artık bukağıyı sıkıca bağlayın, sonra da (onları) ya meccanen azad edersiniz veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız. Tâ ki, savaş ağırlıklarını atıversin. Emir böyledir. Ve eğer Allah dilese, elbette onlardan (m
uhare
besiz de) intikam almış olurdu. Velakin bazınızı bazınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki, Allah ...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman etmiş olanlar; bir sure indirilmeli değil miydi? derler. Fakat muhkem bir sure indirilip de orada m
uhare
be zikrolununca; kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusundan bayılmış kimselerin bakışları gibi sana baktıklarını görürsün. Bu, onlar için daha evladır....
Fəth Suresi, 16. Ayet:
De ki o geri bırakılan a'râbîlere: siz ileride şiddetli harb ehli bir kavme çağırılacaksınız, onlara m
uhare
be edersiniz yâhud müsliman olurlar. Eğer itaat ederseniz o vakıt Allah size güzel bir ecir verir ve eğer bundan evvel yaptığınız gibi aksine giderseniz sizi elîm bir azâb ile ta'zib eyler...
Mümtahinə Suresi, 9. Ayet:
Allah, sizleri ancak din hususunda sizinle m
uhare
bede bulunmuş ve sizi yurdunuzdan çıkarmış ve sizin çıkarılmanıza yardım etmiş olan kimselere dostlukta bulunmanızdan nehyeder ve her kim onlara dostlukta bulunacak olursa işte onlardır zalimler, onlar....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Senin Rabbin, gecenin bazen üçte ikisine yakın bir kısmını, bazen yarısını, bazen üçte birini ibadetle geçirdiğini, senin yanında yer alan müminlerden bir cemaatin da böyle yaptığını elbette biliyor. Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini belirleyen Allah’tır. O sizin bu gece ibadetini gözetemeyeceğinizi bildiği için, lütuf ve merhametiyle size yeniden bakıp muaf tuttu. Artık Kur’ân’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah bilmektedir ki aranızda hastalananlar olacaktır. Kimileri Allah’ın lütfunda...