Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'ın yanı sıra yöneldiklerine hakaret etmeyin ki onlar da hadlerini aşarak cahillikle Allah'a hakaret etmesinler. Her ümmetin yaptıklarını, kendilerine süslü gösterdik. Sonra Rabb'lerine döneceklerdir. O, onlara yaptıklarını haber verecektir....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an ertelenir ne de bir an öne alınır....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir resulü vardır. Resulleri geldiği zaman aralarında hakkaniyetle hükmedilir. Asla haksızlığa uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Ben, kendime dahi Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlama ne de bir zarar verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir saat öne alınırlar ne de geriye bırakılırlar....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Çünkü hepinizin Rabb'i Ben'im. O halde yalnızca Bana kulluk edin!...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabb'inizim. O halde bana karşı takva sahibi olun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim hakkı için, eğer sen o Yahûdi ve Hristiyanlara her türlü mûcize ve hücceti getirsen, yine kıblene tâbi olmazlar; ve sen de onların kıblesine tâbi olmazsın, onların bâzısı diğer bâzının kıblesine tâbi olmaz. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilim arkasından bilfarz onların arzularına uyarsan, bu takdirde muhakkak zâlimlerden olursun. (Bu hitab zâhiren Hazreti Peygambere ise de gerçekte ümmetine aittir.)...
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her ümmetin doğrulduğu bir kıblesi vardır. Öyle ise ey müminler, hayırlı işlerde diğerlerini geçin. Her nerede olursanız kıyamet gününde Allah sizi hesap için bir araya toplar. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Hem herkes için (her ümmetin) kendisinin ona yönelici olduğu bir yön (bir kıble) vardır. O hâlde hayırlı işlerde yarışın! Nerede olursanız olun, Allah sizi hep birlikte (huzûruna) getirir. Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her ümmetin yöneldiği bir yönü vardır. O halde hayır işlerine koşun; nerede olsanız, Allâh sizi bir araya getirir, kuşkusuz Allâh, her şeyi yapabilir....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Kuntum hayra
ummetin
uhricet lin nâsi te’murûne bil ma’rûfi ve tenhevne anil munkeri ve tu’minûne billâh(billâhi), ve lev âmene ehlul kitâbi le kâne hayran lehum, minhumul mu’minûne ve ekseruhumul fâsikûn(fâsikûne)....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
1.
kuntum
: siz oldunuz
2.
hayra
ummetin
: hayırlı ümmet, topluluk
3.
uhricet
: çıkarıldınız
4.
li en nâsi
: insan...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar için çıkarılmış (seçilmiş) olan, ümmetin hayırlı kişileri oldunuz. Mâruf ile emredersiniz ve münkerden nehy edersiniz (men edersiniz). Ve siz, Allah'a îmân ediyorsunuz. Eğer kitap ehli de îmân etselerdi elbette onlar için hayırlı olurdu. Onlardan bir kısmı mü'mindir ve onların çoğu da fâsıklardır....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey imân edenler, sabrederek mücadeleye devam edin, sebat ve kararlılık gösterin. Hazırlıklı ve uyanık olun, sabrederek mücadelede yarışı siz kazanın, gücünüzü, birliğinizi, devletinizi, topraklarınızı, ümmetin menfaatlerini korumak, îlây-ı kelimetullah (Allah’ın düzeninin hakim kılınması) ve tebliğe devam edebilmek için dinî, sosyal, siyasî, ekonomik müesseseler, savunma işbirlikleri kurun, öncü teşekküller, araştırma-geliştirme kurumları oluşturarak münasebetlerinizi ilerletin, ordular, özel sa...
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Fe keyfe izâ ci’nâ min kulli
ummetin
bi şehîdin ve ci’nâ bike alâ hâulâi şehîdâ(şehîden). ...
Nisa Suresi, 41. Ayet:
1.
fe keyfe
: artık, o zaman nasıl olur, nasıl olacak
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
ci'nâ...(bi)
: getirdik
4.
min kulli
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Ey Resulüm! Her ümmetten haklarında tanıklık edecek bir şahit (peygamber) celbettiğimizde ve seni de bütün onlara (ümmetine) şahit olarak getirdiğimizde, bakalım onların hali nice olacak?...
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Allah kıyamet gününde peygamberleri toplayıp şöyle buyurur: “- Ümmetinizi dâvet ettiğinizde, size ne cevap verildi?” Onlar da: “- Bizde hiç bir bilgi yok. Şüphesiz ki, sen bütün gaybları kemal üzere bilensin.” derler....
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Allah, o gün (kıyâmet günü) peygamberleri toplayacak da: '(Ümmetinizi da'vet ettiğiniz zaman) size ne cevab verildi?' buyuracak! (Onlar:) 'Bizim için (bu hususta) bir ilim yoktur. Şübhesiz ki gizlilikleri hakkıyla bilen, ancak sensin!' diyecekler....
Ənam Suresi, 90. Ayet:
İşte o peygamberler de, Allah’ın hidâyet rehberiyle doğru yolu gösterdiği kimselerdir. Sen de onların ümmetlerine gösterdiği doğru yolu, tek hak dini, din ve tevhid anlayışını, sana vahyedilen kitapta ibka edilen şeriatlarını ümmetine anlatarak, öğreterek onların takipçisi ol. 'Ben Kur’ân’a ve tebliğ görevime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu Kuran âlemler için, insanlar ve cinler için kesinlikle bir öğüttür.' de....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Ve lâ tesubbûllezîne yed’ûne min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilm(ilmin), kezâlike zeyyennâ li kulli
ummetin
amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
1.
ve lâ tesubbû
: ve sövmeyin
2.
ellezîne
: onlara
3.
yed'ûne
: tapıyorlar, dua ediyorlar
4.
min dûni allâhi
: Al...
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allahdan başkasını (Tanrı edinerek) çağıranlara sövmeyin. Sonra onlar da haddi aşarak nâdânlıkta Allaha söverler. Biz her ümmetin yapdıklarını (kendilerine) öylece hoş gösterdik. Sonunda, dönüşleri yalınız Rablerinedir. Artık O, ne yapıyor idiyseler kendilerine haber verecekdir. ...
Ənam Suresi, 159. Ayet:
Dinlerinden ayrılanlar, dinlerini, düzenlerini, kültürlerini ve medeniyetlerini, birliklerini parçalayanlar, tefrika içinde etkisiz itibarsız yaşayanlar, hizipleşerek ayrılık davası güdenler, birbirlerine düşmanca davranarak dinî ve insanî ilişkilerini kesen bölünmüş, baskıcı, zorba, medeniyetten nasiplenmemiş kapalı toplumlar, taraftarlar haline gelenlerle senin ve sana gelen dinin, senin ümmetinin hiçbir hususta bir ilişkiniz, bir benzerliğiniz yok. Onların hesabının görülmesi Allah’a kalmıştı...
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Ve li kulli
ummetin
ecel(ecelun), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne). ...
Əraf Suresi, 34. Ayet:
1.
ve li kulli
ummetin
: ve bütün ümmetler için vardır
2.
ecelun
: ecel, belli bir süre, müddet, zaman dilimi
3.
fe
: böylece
4.
<...
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin başına gelecek musîbete bir zaman takdîr edilmiştir. Mukadder olan o zaman gelip çattı mı o musîbeti ne bir an geriye atabilirler, ne bir an ileriye alabilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat geriye bırakabilirler ve ne de öne alabilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin (her milletin) son bulması için belirlenmiş bir vakti vardır, o gelince ne bir an geri kalırlar, ne de ileri geçerler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir eceli vardır. O ecel geldiğinde, ne bir ân erteleyebilirler, ne de öne alabilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin (mukadder) bir eceli vardır. Binâen'aleyh o müddetleri gelince bir saat ne geri bırakabilirler, ne öne alabilirler. ...
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Ve her ümmetin (büyük-küçük her topluluğun) bir eceli vardır. Artık ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler!...
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince; ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gidebilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne öne geçebilirler....
Əraf Suresi, 34. Ayet:
Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince (onlar), ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçerler, (tam vaktinde batıp giderler)....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda, insanlara öğüt olmak üzere her şeyi tafsilatlı olarak yazdık. Sen bunlara kuvvetle sarıl ve ümmetine de o hükümlerin daha sevaplı olanlarına sarılmalarını emret. İtaat dışına çıkanların diyarlarını ise nasıl târumar ettiğimi yakında size göstereceğim."...
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Mûsâ ümmetinden yetmiş kişi seçti, onları alıp huzura getirdi. Gelenlerin bu kabul şerefiyle yetinmeyip Allah’ı açıkça görmek istemeleri üzerine, onları şiddetli bir deprem yakaladı. Mûsâ: "Ya Rabbî! dedi, dileseydin beni de bunları da daha önce imha ederdin.Şimdi bizi aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı helâk mi edeceksin?Bu sırf Senin bir imtihanından ibarettir. Dilediğini bu imtihanla şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin. Sensin bizim Mevla’mız! Affet bizi, merhamet eyle! Sen affed...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Ve likulli
ummetin
resûl(resûlun), feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne). ...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
1.
ve li kulli
: ve bütün, hepsi, ..... için vardır
2.
ummetin
: ümmet
3.
resûlun
: resûl
4.
fe izâ câe
: geldiği ...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara, resûlleri geldiği zaman onların aralarında adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi var. Peygamberleri geldi mi aralarında adâletle hükmedilir ve onlara zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri onlara geldiğinde aralarında adaletle hükmedilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her
ummetin
bir peygamberi vardir. Onlara peygamberleri geldiginde aralarinda adaletle hukum verilmis olur. Onlarin haklari yenmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri gelince aralarında adaletle hükmedilir; onlar haksızlığa uğramazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiğinde aralarında adaletle hüküm verilmiş olur. Onların hakları yenmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır; o peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir, hiçbirine zulmedilmez...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. O peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir. Onlar hiç zulüm görmezler....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Resulleri geldiği zaman aralarında adaletle hükm edilir ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar. ...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Hâlbuki her ümmetin bir peygamberi vardır. Artık peygamberleri geldiği (ve kimi îman, kimi de inkâr ettiği) zaman, aralarında adâletle hüküm verilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir rasulü vardır. Onların rasulleri gelince aralarında adaletle hükmedilir. Ve asla zulme uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmet için mutlaka bir elçi olagelmiştir: ancak (her ümmetin) elçisi geldikten (ve tebliğini yaptıktan) sonra onlar hakkında bütünüyle adaletle yargıda bulunulur; ve onlara asla haksızlık yapılmaz....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri onlara gelince, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara aslâ zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir Peygamberi vardır. Peygamberleri kendilerine gelince, aralarında adaletle hükmedilir, hiç birine zulmedilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir elçisi vardır. Elçileri gel(ip de bunlar onu yalanlay)ınca aralarında adâletle hükmolunur, onlara hiç haksızlık edilmez....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiğinde, hiçbirine haksızlık edilmeden, aralarında adaletle hükmedilir....
Yunus Suresi, 48. Ayet:
(48-49) «Ne zamandır bu va'dedilen (azap); eğer doğru söylüyorsanız?» diyorlar. De ki: «Ben Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir yarar, ne de bir zarara malikim!» Her ümmetin bir eceli vardır; ecelleri gelince artık bir an geride kalamazlar, ileri de gidemezler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
Kul lâ emliku li nefsî darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh(şâallâhu), li kulli
ummetin
ecel(ecelun), izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne). ...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
1.
kul
: de
2.
lâ emliku
: malik değilim
3.
li nefsî
: nefsim için, kendim için
4.
darran
: bir zarar, bir darlık<...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: “Allah'ın dilediği şey hariç, ben nefsime (kendime) bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiği zaman artık bir saat tehir edilmez ve öne alınmaz.”...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: Allah dilemedikçe kendimden bile bir zararı gidermeye, bir hayrı elde etmeye gücüm yetmez. Her ümmetin mukadder bir zamanı var. Mukadder zamanları geldi mi ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce helâk olurlar....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Nefsim için Allâh'ın dilediği haricinde bir zarar ve bir faydaya malîk değilim. . . Her ümmetin bir ömrü vardır. . . Yaşam süreleri tamam olduğunda, ne bir saat geri kalırlar ve ne de ileri giderler. "...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: 'Ben Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir zarar veya yarar dokunduramam. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat öne alınırlar, ne de bir saat geriye bırakılırlar.'...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
(Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben kendi kendime, Allah’ın dilediğinden başka, ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olamam.” Her ümmetin helâki için muayyen bir vakit (ecel) vardır. Artık bu ecel geldiği vakit, bir an geri de kalamazlar, ileride gidemezler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: Ben —Allah'ın dilediğinden başka— kendi kendime ne bir zarara, ne de bir yarara mâlikim. Her ümmetin belirlenmiş bir süresi vardır, onların o süresi gelince ne bir ân geri kalırlar, ne de bir ân ileri geçerler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: «Ben kendime bile Allah’ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim.» Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
(48-49) «Ne zamandır bu va'dedilen (azap); eğer doğru söylüyorsanız?» diyorlar. De ki: «Ben Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir yarar, ne de bir zarara malikim!» Her ümmetin bir eceli vardır; ecelleri gelince artık bir an geride kalamazlar, ileri de gidemezler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki, «Ben, Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar ne bir fayda verebilirim». Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince artık ne bir an geri, ne bir an ileri gidebilirler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
Onlara de ki; «Allah'ın dileği dışında benim kendime bile zarar ya da yarar dokundurmaya gücüm yetmez. Her ümmetin belirli bir yaşama süresi vardır. O süre dolunca, ne bir an geri bırakılırlar ve ne de bir an önceye alınırlar.»...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Tanrı'nın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler."...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: «Ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka ne bir zarar, ne de bir fâide (yapmıya) muktedir değilim. Her ümmetin (helâkleri için mukadder) bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık bir saat geri de kalamazlar, öne de geçemezler». ...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: '(Ben) kendim için dahi, Allah’ın dilemesi müstesnâ, ne bir zarar, ne de bir faydaya sâhibim!' Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman, artık ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler!...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: “Allah'ın dilemesi dışında ben kendime ne bir zarar, ne de bir menfaat verme gücüne sahip değilim. ” Her ümmetin (hayatlarının son bulacağı) belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçebilirler....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: -Allah’ın dilediğinden başka kendim için bir zarar da fayda da sağlayamam. Her ümmetin bir eceli vardır. Eceli geldiği zaman bir saat bile geri de bırakılmaz; ileri de alınmaz.”...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Ben kendi kendime bile, Allah’ın dilediğinden başka ne bir zararı savma, ne de bir fayda sağlama imkânına sahip değilim. Her ümmetin belirlenmiş bir ömür süresi vardır. Artık o vâdeleri gelince, onu ne bir saat ileri, ne de bir saat geri alamazlar."...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Ben kendime dahi, Allâh'ın dilediğinden başka, ne zarar, ne de yarar verme gücüne sâhip değilim. Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de ileri giderler."...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: «Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim, her şey Allah'ın iradesine bağlıdır, Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.»...
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler."...
Yunus Suresi, 61. Ayet:
(Ey Rasûlüm), sen herhangi bir işde bulunsan, Kur’an’dan her ne okusan, sen ve ümmetin herhangi bir amel yapsanız, siz ona dalıp dururken, muhakkak biz üzerinizde şâhid bulunuruz. Ne yerde, ne gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinizden gizli kalmaz; ne bundan daha küçük, ne de daha büyük... Ancak bunların hepsi LEVH-İ MAHFUZ’da yazılıdır....
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Herhangi bir işte bulunsan, onun hakkında Kur’ân’dan herhangi bir şey okusan,Sen ve ümmetinin fertleri her ne iş yapsanız, siz o işe dalıp coştuğunuzda, mutlaka Biz her yaptığınızı görürüz. Yerde olsun, gökte olsun, zerre ağırlığınca bir varlık bile Rabbinin ilminden kaçamaz. Ne bundan küçük, ne bundan büyük hiçbir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir kitapta olmasın....
Hud Suresi, 8. Ayet:
Ve le in ahharnâ anhumul azâbe ilâ
ummetin
ma'dûdetin le yekûlunne mâ yahbisuh(yahbisuhu), e lâ yevme ye'tîhim leyse masrûfen anhum ve hâka bi him mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne)....
Hud Suresi, 8. Ayet:
1.
ve le in
: ve eğer, gerçekten
2.
ahharnâ
: biz erteledik, tehir ettik
3.
an-hum el azâbe
: onlardan azabı
4.
ilâ
ummetin
...
Hud Suresi, 79. Ayet:
Onlar: 'Senin ümmetinin kızlarında bizim gözümüzün olmadığını biliyorsun. Şüphesiz sen bizim ne istediğimizi de biliyorsun.' dediler....
Hud Suresi, 83. Ayet:
Ki onlar, Rabbinin katında (hükmünde) azab için damgalanmışlardı. Bu taşlar, senin ümmetinin zalimlerinden de uzak değildir. (Onların da başına yağar.)...
Yusif Suresi, 45. Ayet:
Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba’de
ummetin
ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilûn(ersilûni)....
Yusif Suresi, 45. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezî necâ
: kurtulan kimse
3.
min humâ
: ikisinden
4.
ve inne-hâ
: ve sonradan (unutmuşk...
Rəd Suresi, 30. Ayet:
Kezâlike erselnâke fî
ummetin
kad halet min kablihâ umemun li tetluve aleyhimullezî evhaynâ ileyke ve hum yekfurûne bir rahmân(rahmâni), kul huve rabbî lâ ilâhe illâ hû(hûve), aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metâb(metâbi)....
Rəd Suresi, 30. Ayet:
1.
kezâlike
: böyle, böylece, öyle
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
fî
ummetin
: bir ümmetin içine
4.
kad
: oldu<...
Rəd Suresi, 30. Ayet:
Böylece, ondan önce gelip geçmiş ümmetlerde olduğu gibi, seni de, sana vahyettiğimizi, onlara okuman için bir ümmetin içine gönderdik. Onlar, Rahmân'ı inkâr ediyorlar. De ki: “O benim Rabbimdir. Ben O'na tevekkül ettim ve O'ndan başka ilâh yoktur. Ve tövbem, dönüşüm (tövbesi kabul edilmiş olarak dönüşüm) O'nadır.”...
Rəd Suresi, 30. Ayet:
Böylece biz seni de kendilerinden önce birçok ümmetlerin gelip geçtiği gibi, bir ümmete (kendi ümmetine), —sana vahyettiğimizi onlara okuman için— peygamber gönderdik. Bunlar Rahman (olan Allahjı tanımazlar. De ki: O benim Rabbimdir, O'ndan başka ilâh yoktur. Ancak O'na yönelip dayanırım, tevbem ve dönüşüm de O'nadır....
Hicr Suresi, 5. Ayet:
Mâ tesbiku min
ummetin
ecelehâ ve mâ yeste’hırûn(yeste’hırune). ...
Hicr Suresi, 5. Ayet:
1.
mâ
: olmaz
2.
tesbiku
: öne geçer, öne alır
3.
min
ummetin
: bir ümmet(ten)
4.
ecele-hâ
: onun eceli, onun için...
Hicr Suresi, 5. Ayet:
Hiç bir ümmetin süresi öne geçmez, geciktiremezler de....
Hicr Suresi, 24. Ayet:
Andolsun ki biz sizin önceki atalarınızı, önceden ölenlerinizi, geçmiş ümmetleri, itaatte ve iyilikte öne geçenlerinizi, ön saflarda savaşanlarınızı, savaşlarda şehit edilenlerinizi, ilk saflarda namaz kılanlarınızı kesinlikle biliriz. Gelecek nesilleri, henüz yaratılmamışları, hayatta olanlarınızı, Muhammed ümmetini, isyanları ve kötülükleri sebebiyle geride kalanlarınızı, savaş sırasında evlerinde oturanları, şehit edilmeyecekleri, arka saflarda namaz kılanları da biliriz....
Nəhl Suresi, 36. Ayet:
Ve le kad beasnâ fî kulli
ummetin
resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne)....
Nəhl Suresi, 36. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
beasnâ
: biz gönderdik, beas ettik
3.
fî kulli
ummetin
: bütün ümmetlerin içinde
4.
resûlen
Nəhl Suresi, 36. Ayet:
Biz her ümmetin içinden, 'Allah'a kulluk edin, tâğuttan sakının' diyen bir peygamber gönderdik. Onlardan kimine Allah hidayet verdi; kimi de sapıklığı hak etti. Yeryüzünde gezin de, peygamberlerini yalanlayanların sonu nasıl olmuş, bakın....
Nəhl Suresi, 36. Ayet:
Biz her ümmetin içinden, 'Allah'a kulluk edin, tâğuttan sakının' diyen bir peygamber gönderdik. Onlardan kimine Allah hidayet verdi; kimi de sapıklığı hak etti. Yeryüzünde gezin de, peygamberlerini yalanlayanların sonu nasıl olmuş, bakın....
Nəhl Suresi, 84. Ayet:
Ve yevme neb’asu min kulli
ummetin
şehîden summe lâ yu’zenu lillezînekeferû ve lâ hum yusta’tebûn(yusta’tebûne)....
Nəhl Suresi, 84. Ayet:
1.
ve yevme
: ve o gün
2.
neb'asu
: beas ederiz (göndeririz)
3.
min kulli
ummetin
: bütün ümmetlerden
4.
şehîden
:...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Ve yevme neb’asu fî kulli
ummetin
şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ(hâulâi), ve nezzelnâ aleykel kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve buşrâ lil muslimîn(muslimîne). ...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
1.
ve yevme
: ve o gün
2.
neb'asu
: göndeririz, beas ederiz, vazifeli kılarız
3.
fî
: içinde
4.
kulli
: bütün, hep...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Her ümmetin üzerine kendi içlerinden bir şahit getirdiğimiz gün seni de bunların üzerlerine şahit getiririz. Sana Kitab'ı her şeyi açıklayıcı, bir yol gösterici, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak gönderdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Kıyamet günü, her ümmet içinden kendileri üzerine Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ve seni de şu ümmetin üzerine şâhid getireceğiz (Ey Rasûlüm). Sana bu kitabı (Kur’an’ı), her şeyi beyan etmek için ve bir hidayet, bir rahmet, müminlere de bir müjde olarak perderpey indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gun her ummetten bir kisiyi onlara sahit tutariz. Seni de
ummetin
e sahit getiririz. Sana her seyi aciklayan ve muslumanlara dogruyu gosteren bir rehber, rahmet ve mujde olarak Kuran'i indirdik. *...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Her ümmetin aleyhinde kendilerinden bir şahit göstereceğimiz günde seni de onların aleyhinde şahit tutarız. Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir bilge, bir doğru yol rehberi, bir rahmet kaynağı ve müslümanlara yönelik bir müjde olarak indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer şâhid (-i hak) göndereceğimiz gibi seni de (Habîbim) onların üstüne tam bir şâhid olarak getirdik. Sana (bu) kitabı her şey'in apaçık bir beyânı, bir hidâyet, bir rahmet ve (hele) müslümanlar için bir müjde olmak üzere peyderpey indirdik. ...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
(Ey Resûlüm!) O gün her ümmet içinde, üzerlerine kendilerinden bir şâhid çıkaracağız, seni de bunların (ümmetinin) üzerine şâhid getireceğiz. Sana bu Kitâb’ı, herşey için bir açıklama ve Müslümanlar için bir hidâyet, bir rahmet ve bir müjde olmak üzere indirdik....
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Gün gelir, her ümmetten kendilerine birer şahit getiririz. Seni de ümmetin üzerine bir şahit olarak getirip dinleriz. Ey Resulüm, işte sana bu kutlu kitabı indirdik ki her şeyi açıklasın, doğru yolu göstersin,Allah’a teslimiyetle itaat edecek olanlara, rahmetin ve müjdenin ta kendisi olsun....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Ve lâ tekûnû kelletî nekadat gazlehâ min ba’di kuvvetin enkâsâ(enkâsen), tettehızûne eymânekum dehalen beynekum en tekûne ummetun hiye erbâ min ummeh(
ummetin
), innemâ yeblûkumullâhu bih(bihî), ve le yubeyyinenne lekum yevmel kıyâmeti mâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne). ...
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
1.
ve lâ tekûnû
: ve siz olmayın
2.
kelletî (ke elletî)
: o kimse (kadın) gibi
3.
nekadat
: çözdü, açtı
4.
gazle-hâ
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpini kuvvetle büktükten sonra çözüp açan kadın gibi (hidayete erdikten sonra dalâlete düşen kişi gibi) olmayın. (Yeminlerini, misaklerini ve ahdlerini yok sayan) bir ümmetin sayısının (yeminlerini, misaklerini ve ahdlerini yerine getiren) diğer bir ümmetten daha çok olmasına dayanarak, yeminlerinizi aranızda hile (konusu) ediniyorsunuz. Oysa Allah, sizi onunla (yeminlerinizi yerine getirme konusunda) imtihan ediyor. Ve kıyâmet günü, hakkında ihtilâf etmiş olduğunuz şeyi (hidayete ermeyi) mutlak...
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir
ummetin
digerinden daha cok olmasindan oturu, aranizdaki yeminleri bozarak, ipligini iyice egirip katladiktan sonra bozan kadin gibi olmayin. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, sorumlu tutulacaksiniz....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size kıyamet günü açıklar....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Hem ipliğini sağlamca büktükten sonra söküp bozan (kadın) gibi olmayın! Bir ümmetin, diğer bir ümmetten daha fazla olması sebebiyle, yeminlerinizi aranızda (bozarak)bir hîle ediniyorsunuz! Allah, sizi bununla ancak imtihân eder. Hakkında ihtilâfa düşmekte olduğunuz şeyleri ise kıyâmet günü size mutlaka açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra, söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet günü ihtilaf ettiğiniz şeyleri elbette size beyan edecektir....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Ve ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten daha ziyâde (servet, kuvvet sahibi) olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesada âlet ittihaz edersiniz. Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizi bununla imtihan eder ve elbette kendisinden ihtilâf eder olduğunuz şeyi size Kıyamet gününde açıkça beyan edecektir....
Məryəm Suresi, 55. Ayet:
Ümmetine de namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi ve Rabbi katında rızaya kavuşmuştu....
Məryəm Suresi, 55. Ayet:
Ehline (ve ümmetine) namazı ve zekâtı emrederdi; hem Rabbisinin katında rızâya mazhar olmuş bir kimse idi....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene, akrabalarına, halkına, ümmetine namaz kılmayı öğret, namazı muntazam kılabilecekleri bir düzen kur, namaz kılmalarını emret, namazlarını kıldır, onlara rehberlik, imamlık et. Kendin de namaza sabırla, metanetle devam et. Senden ekmek, aş istemiyoruz. Aksine biz sana rızık, ekmek, aş veriyoruz. Güzel âkibet takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını tavizsiz hayata geçirenlerindir, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevle...
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
(Ey Rasûlüm), ailene ve ümmetine namazı emret. Kendin de ona devam eyle. Biz senden bir rızık (ailenin geçimini temin için çalışmanı) istemiyoruz. Seni, biz rızıklandırırız. Güzel akıbet takva sahiblerinindir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehline (=Ümmetine ve yakınlarına) namazı emret! Kendin de sabır gösterip devam et; biz senden rızık (için çalışmanı) istemiyoruz. (Senin çok daha önemli görevlerin, hizmet amaçların vardır). Biz seni rızıklandırırız. İyi sonuç, Allah'tan korkup fenalıklardan sakınmaya mahsustur....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Hem ailene (ümmetine) namazı emret, hem de kendin ona sabırla devam et! Biz, senden bir rızık istemiyoruz, seni Biz rızıklandırırız; güzel sonuç takvanındır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehline (ve ümmetine) namazı emret. Kendin de ona sebat ile devam eyle. Biz senden bir rızk istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. (Güzel) aakıbet takvaa (erbabı) nındır. ...
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et! Biz senden rızık istemiyoruz, bilakis senin rızkın Bize aittir. Güzel âkıbet, takvâdadır, yani Allah’ı sayıp haramlardan korunmaktadır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık vermekteyiz. Sonuç da takvanındır....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
hâzihî
: bu
3.
ummetu-kum
: sizin ümmetiniz, dîniniz
4.
ummeten
: bir ümmet
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Muhakkak ki bu sizin ümmetiniz (topluluğunuz, dîniniz), tek bir ümmettir (dîndir). Ve Ben, sizin Rabbinizim. Öyleyse Bana kul olun!...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Muhakkak ki bu tek bir ümmet olarak sizin ümmetinizdir! Ben, sizin Rabbinizim! O hâlde bana kulluğunuzun bilincine erin!...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
İşte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet, rabbınız da bir benim onun için hep bana kulluk edin...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Doğrusu bu sizin ümmetiniz (tevhid dini olan müslümanlık), bir tek ümmettir (bir tek din olarak sizin dininizdir). Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Hakıykat, bu sizin ümmetiniz bir tek ümmetdir. (Şu tevhîd ve İslâm dîni, bir tek dîn olarak, sizin dîninizdir). Ben de sizin Rabbinizim. O halde (başkasına değil) bana kulluk edin. ...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
İşte hiç şübhesiz bu sizin ümmetiniz (olan İslâm Milleti), tek bir ümmettir (tek bir dindir). Ben de sizin Rabbinizim; öyle ise bana kulluk edin!...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Gerçekten şu sizin ümmetiniz, bir tek ümmettir. Ve Ben de Rabbınızım, artık yalnız Bana ibadet edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
(Siz ey inananlar,) gerçek şu ki, bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir: çünkü hepinizin Rabbi Benim; öyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin!...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
İşte bu, sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, o halde bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
İşte bu sizin ümmetiniz (olan tevhid ve İslâm milleti), bir tek ümmettir. Rabbiniz de benim. Yalnız bana kulluk edin....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Gerçek şu ki, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz....
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
İşte şu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de Rabbinimiz. O halde bana kulluk/ibadet edin....
Həcc Suresi, 34. Ayet:
Ve li kulli
ummetin
cealnâ menseken li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil en’âm(en’âmi), fe ilâhukum ilâhun vâhıdun fe lehû eslimû ve beşşiril muhbitîn(muhbitîne)....
Həcc Suresi, 34. Ayet:
1.
ve li kulli
: ve bütün, hepsi için
2.
ummetin
: ümmet, toplum
3.
cealnâ
: biz kıldık
4.
menseken
: mensek, usul...
Həcc Suresi, 67. Ayet:
Li kulli
ummetin
cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin)....
Həcc Suresi, 67. Ayet:
1.
li kulli
ummetin
: bütün ümmetler için
2.
cealnâ
: kıldık
3.
menseken
: mensek, şeriat
4.
hum
: onlar
...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz ona: 'Gözlerimizin önünde, gözetimimiz altında, vahyimiz uyarınca gemileri inşa et' diye vahyettik. Nihayet, gemilerin yapımı bitirilip, planımızın icra vakti geldiğinde, bütün kaynaklardan fışkıran sularla, yeryüzünde sular yükselirken, tan yeri ağardığı sırada; buhar kazanları çalıştırılıp istim yükselmeye başlayınca, biz Nûh’a: 'Her türden erkekli dişili birer çifti, içlerinden, daha önce, aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni, ümmetini gemilere al. Baskı zulüm ve işkence il...
Möminun Suresi, 43. Ayet:
Mâ tesbiku min
ummetin
ecelehâ ve mâ yeste’hırûn(yeste’hırûne)....
Möminun Suresi, 43. Ayet:
1.
mâ tesbiku
: öne geçmez, erkene alamaz
2.
min
ummetin
: (ümmetlerden) bir ümmet
3.
ecele-hâ
: onun eceli, onun süresi
4.
ve ...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak
2.
hâzihî
: bu
3.
ummetu-kum
: sizin ümmetiniz
4.
ummeten
: bir ümmet
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Ve muhakkak ki bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ve Ben, sizin Rabbinizim. Öyleyse Bana karşı takva sahibi olun (Bana ulaşmayı dileyin)....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Ve şüphe yok ki şu ümmetiniz, bir ümmetten ibârettir ve ben de Rabbinizim, artık çekinin benden....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının (denildi)....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Bir tek ümmet, yalnızca bu sizin ümmetinizdir. Bir tek din, zamanla değişmeyen tabiî hukuk kurallarını içeren din, yalnızca bu sizin dininiz, bu sizin şeriatınız İslâm’dır. Ben de sizin Rabbinizim. Bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azâbımdan korunun....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de Rabbinizim. Öyleyse benden sakının....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
İşte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim; öyleyse benden korkup sakının....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
«Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının» (denildi)....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve rabbınız da ben, artık hep bana korunun...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve Rabbiniz de Benim; artık hep Benden korkun!...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
«Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının.» (denildi)....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
İşte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve ben de sizin rabbinizim; öyleyse benden korkup sakının....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Şu (insanlar) birtek ümmet haalinde sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Benden korkun. ...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
İşte gerçekten bu (ümmet-i İslâmiye) tek bir ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim; öyle ise benden sakının!...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Şüphesiz bu; bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabb' ınızım. Ben'den korkun....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Muhakkak ki, bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir; çünkü hepinizin Rabbi Benim; öyleyse Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun!...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde benden korkun....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
"Ve işte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir, ben de sizin Rabbinizim, benden korkun." (dedik)....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
İşte sizin ümmetiniz bir tek olan ümmettir ve ben de sizin Rabbinizim: öyleyse benden korkup sakının....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Şu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir; Ben ise hepinizin Rabbiyim. Onun için Bana karşı gelmekten sakının....
Möminun Suresi, 52. Ayet:
İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve ben de sizin Rabbinizim; o halde benden sakının!...
Nəml Suresi, 83. Ayet:
Ve yevme nahşuru min kulli
ummetin
fevcen mimmen yukezzibu bi âyâtinâ fe hum yûzeûn(yûzeûne)....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
1.
ve yevme
: ve o gün
2.
nahşuru
: haşredeceğiz, toplayacağız
3.
min kulli
ummetin
: bütün ümmetlerden
4.
fevcen
...
Nəml Suresi, 83. Ayet:
O gun her
ummetin
ayetlerimizi yalanlayanlarini toplariz. Onlar bir arada tutulup, hesap yerine sevkedilirler....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
O gün her ümmetin ayetlerimizi yalanlayanlarını toplarız. Onlar bir arada tutulup, hesap yerine sevkedilirler....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
Ve her ümmetin âyetlerimizi yalan sayanlarından bir cemaati toplayacağımız gün, artık onlar bir arada tutulup (hesap yerine) sevkedilirler....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
(Hatırla) o gün (ü ki) her ümmetin âyetlerimizi yalan sayanlarından bir cemâati toplayacağız. Artık onlar (kaafilelerin ardı alınıncaya kadar) tevkıyf olunacaklardır. ...
Nəml Suresi, 83. Ayet:
Ve o Gün her ümmetin içinden mesajlarımızı yalanlayanları ayrı bir bölük olarak toplayacağız; ve böylece, onlar (günahlarının derecesine göre) sınıflandırılacaklar;...
Nəml Suresi, 83. Ayet:
O gün her ümmetin içinden ayetlerimizi yalanlayanlardan bir zümre derleriz de onlar, toplu halde ortaya sürülürler....
Qəsəs Suresi, 75. Ayet:
Ve neza’nâ min kulli
ummetin
şehîden fe kulnâ hâtû burhânekum fe alimû ennel hakka lillâhi ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne)....
Qəsəs Suresi, 75. Ayet:
1.
ve neza'nâ
: ve çekip çıkarttık
2.
min kulli
ummetin
: bütün ümmetlerden
3.
şehîden
: bir şahit
4.
fe
: sonra, ...
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Yoldan sapanlardan biri olan Karun da Mûsa’nın ümmetinden olup onlara karşı böbürlenerek zulmetmişti. Ona hazineler dolusu öyle bir servet vermiştik ki o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir bölük zor taşırdı. Halkı ona: "Servetine güvenip şımarma, böbürlenme! Zira Allah böbürlenenleri sevmez!" demişti....
Fatir Suresi, 24. Ayet:
İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîrâ(nezîren), ve in min
ummetin
illâ halâ fîhâ nezîr(nezîrun)....
Fatir Suresi, 24. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak biz
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
bi el hakkı
: hak ile
4.
beşîren
: müjdeleyici
...
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Sonra biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur....
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Sonra kitabı, Kur’ân’ı kullarımız arasından seçtiklerimize, Muhammed ümmetine, âlimlerine, imamlarına, mürşitlerine, miras olarak devrettik. Kullarımız arasında, helâlleri terkederek, bir kısım meşrû haklarını kullanmayarak, nefislerine zulmedenler var. Onların içinde, orta yolu, maksada ulaştıran hak yolu tutan, sâlih amellerin yanında ara sıra günah işleyenler var. Yine onların arasında, Allah’ın planı, iradesi dahilinde dünya ve âhiret için en hayırlı olanda, Kur’ân öğretiminde, Kur’ân ilkele...
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Sonra biz Kur’an’ı, kullarımızdan (diğer ümmetler üzerine) seçtiklerimize, (Hz. Muhammed aleyhissâlatü vesselâm’ın ümmetine) miras kılmağa hüküm verdik. Onlardan da kimi, (Kur’an’la amelde kusur etmekle) nefislerine zulüm edicidir, kimi kötülük ve iyiliği müsavi gidendir, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda ileri geçendir. İşte bu (Kur’an’a varis olmak), büyük ihsandır....
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Sonra o kitâbı, kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (senin ümmetine) mîras verdik. Artık onlardan nefsine zulmeden de var, içlerinden muktesid (orta yolda giden) de var. Bir de onlardan Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçen var. İşte büyük lütûf budur!...
Fatir Suresi, 42. Ayet:
Kendilerine bir uyarıcı geldiği takdirde, başka hiçbir ümmetin erişemeyeceği kadar doğru yolda olacaklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Kendilerine uyarıcı geldiğinde ise, bu onları haktan daha da uzaklaştırdı....
Zümər Suresi, 2. Ayet:
Biz bu kitabı, sana, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirmen için indirdik. O halde, Allah’ın dinini ve düzenini içtenlikle benimseyerek, samimiyetle ümmetin içinde uygulayıp Allah’ı ilâh tanı, candan müslüman olarak Allah’a teslim ol, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet et, Allah’ın şeriatına bağlan, Allah’a boyun eğ....
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Kezzebet kablehum kavmu nûhın vel ahzâbu min ba’dıhım ve hemmet kullu
ummetin
bi resûlihim li ye’huzûhu ve câdelû bil bâtılı li yudhıdû bihil hakka fe ehaztuhum, fe keyfe kâne ıkâb(ıkâbi). ...
Mömin Suresi, 5. Ayet:
1.
kezzebet
: yalanladı
2.
kable-hum
: onlardan önce
3.
kavmu nûhın
: Nuh kavmi
4.
ve el ahzâbu
: ve hizipler, fır...
Mömin Suresi, 6. Ayet:
Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, Cehennem ehli olduklarına dâir Rabbinin haklı, âdil ve gerekçeli hükmü, geçmiştekilere benzer şekilde, senin ümmetinin içindeki kâfirler hakkında da gerçekleşti....
Mömin Suresi, 30. Ayet:
O inanan, ey kavmim dedi, ben bir bölük ümmetin uğradıkları azâba uğrayacaksınız diye korkuyorum....
Zuxruf Suresi, 22. Ayet:
Bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ alâ
ummetin
ve innâ alâ âsârihim muhtedûn(muhtedûne)....
Zuxruf Suresi, 22. Ayet:
1.
bel
: hayır
2.
kâlû
: dediler
3.
innâ
: muhakkak ki biz
4.
vecednâ
: bulduk
Zuxruf Suresi, 23. Ayet:
Ve kezâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrefûhâ innâ vecednâ âbâenâ alâ
ummetin
ve innâ alâ âsârihim muktedûn(muktedûne)....
Zuxruf Suresi, 23. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece, ve bunun gibi
2.
mâ erselnâ
: biz göndermedik
3.
min kabli-ke
: senden önce
4.
fî karyetin
Zuxruf Suresi, 24. Ayet:
(Her peygamber de ümmetine şöyle) demişti: “Atalarınızı, üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu size getirdimse de mi? (bunu kabul etmiyeceksiniz?)” Onlar da dediler ki: “- Biz, sizin peygamber olarak getirdiğiniz şeylere inanmıyoruz.”...
Zuxruf Suresi, 44. Ayet:
Dogrusu bu Kuran sana ve
ummetin
e bir oguttur, ondan sorumlu tutulacaksiniz....
Zuxruf Suresi, 44. Ayet:
Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız....
Zuxruf Suresi, 44. Ayet:
Doğrusu bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız....
Casiyə Suresi, 28. Ayet:
Ve terâ kulle
ummetin
câsiyeh(câsiyeten), kullu
ummetin
tud’â ilâ kitâbihâ, el yevme tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne)....
Casiyə Suresi, 28. Ayet:
1.
ve terâ
: ve görürsün
2.
kulle
: bütün, hepsi
3.
ummetin
: ümmet
4.
câsiyeten
: diz çökmüş olarak
Fəth Suresi, 2. Ayet:
Allah, ümmetinin önce yapılan ve sona kalmış olan suçlarını sana bağışlasın ve sana, nîmetini tamamlasın ve seni, doğru yola götürsün diye....
Fəth Suresi, 8. Ayet:
Gerçekten biz, seni, (ümmetine) şahid, (cennetle) müjdeleyici, (cehennemle) korkutucu bir peygamber olarak gönderdik;...
Vaqiə Suresi, 39. Ayet:
(Ahir zaman ümmetinden olan sağcılar, hayırda ileri geçen= Sabikûn gibi değil, çoktur.) Bunların bir çoğu evvelki ümmetlerden,...
Şəms Suresi, 15. Ayet:
Azılı şakî yaptığının bir bedeli olacağından korkmuyor; Sâlih de bunun ümmetine, mü’minlere bir zararı dokunacağı endişesini taşımıyordu....
Duha Suresi, 4. Ayet:
Andolsun, senin için âkıbet, tebliğe başladığın ilk günlerden, ümmetinin geleceği, geçmişinden, âhiret, ebedî yurt dünyadan daha hayırlıdır....
Duha Suresi, 5. Ayet:
Ve Rabbin, elbette ileride (âhiret gününde) sana (ümmetinden dilediğine şefâat etme hakkı) verecek (sen) de hoşnûd olacaksın!...
İnşirah Suresi, 2. Ayet:
Senin üzerinden, sorumluluğunun, sıkıntılarının, ümmetinin geleceği ile ilgili endişenin ağır yükünü almadık mı?...
Əhzab Suresi, 45. Ayet:
Ey Peygamber! Seni (ümmetinden tasdik edip etmiyenler üzerine) bir şahid, (iman edenlere cenneti) bir müjdeleyici, (kâfirlere cehennemle) bir korkutucu gönderdik;...
Fatir Suresi, 24. Ayet:
Şüphesiz Biz, seni hak ile bir müjdeci, bir uyarıcı olarak gönderdik/elçi yaptık. Her ümmetin de içinde bir uyarıcı kesinlikle gelip geçmiştir. ...
Ənbiya Suresi, 92. Ayet:
Şüphesiz bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde Bana kulluk edin. ...
Möminun Suresi, 52. Ayet:
Ve işte bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde Benim korumam altına girin. ...