Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Doğrusu Biz, sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçimlik verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
"Hatırlayın! Âd'dan sonra sizi halifeler yapıp yeryüzüne yerleştirdi. O'nun ovalarında köşkler yapıyor, dağlarını yontup evler yapıyorsunuz. Allah'ın nimetlerini düşünün de yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın."...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki halklardan sonra yeryüzüne mirasçı olanların, doğru yolu bulmaları gerekmez miydi? Eğer biz dileseydik onları da suçlarından dolayı cezalandırırdık. Kalplerini mühürlerdik de duymaz olurlardı....
Əraf Suresi, 129. Ayet:
"Sen bize gelmeden önce de, bize geldikten sonra da bize eziyet edildi." dediler. O da: "Umulur ki Rabb'iniz düşmanlarınızı yok eder ve sizi yeryüzüne halifeler kılar da nasıl davranacağınıza bakar." dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Şu gömleğimi götürün; babamın yüzüne koyun. Görmeye başlayacaktır. Ailenizin tamamını bana getirin." dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Haberci geldiği zaman, onu yüzüne koyunca gözü hemen görmeye başladı. "Ben size demedim mi, ben Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim." dedi....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Yeryüzüne gelip onu çevresinden nasıl eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Karar veren Allah'tır ve O'nun verdiği kararı bozacak hiç kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
O, sizi sarsar diye yeryüzüne ağır baskı koydu. Yolunuzu bulmanız için nehirler ve yollardan izler bıraktı;...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Aldığı haberin kötülüğünden, insanların yüzüne bakamaz olur! Bu zillete karşı onu yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Dikkat edin, verdikleri hüküm ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allah, gökyüzünden suyu indirerek, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi. Bunda dinleyen bir halk için kesinlikle bir ayet vardır....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Yeryüzüne ve onun üzerindeki her şeye Biz varis olacağız. Ve onlar, yalnızca Bize döndürülecekler....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Ve Biz, onları sarsmasın diye yeryüzüne ağır baskılar yerleştirdik. Orada yol bulmaları için geçitler yaptık....
Ənbiya Suresi, 44. Ayet:
Oysaki onlara uzun gelen bir ömür boyunca, onları ve atalarını geçindirdik. Yeryüzüne müdahale edip onun her tarafında birçok şeyi nasıl yok ettiğimizi görmüyorlar mı? O halde galip olanlar onlar mı?...
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Allah'ın, yeryüzünde olanları emrinize amade kıldığını görmedin mi? Ve gemiler denizde O'nun emri ile akıp gider. Yeryüzüne düşmesin diye göğü iradesiyle O tutuyor. Kuşkusuz Allah, insanlara Çok Şefkatli'dir. Rahmeti Kesintisiz'dir....
Rum Suresi, 19. Ayet:
O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Ve ölmüş yeryüzüne hayat verir. İşte, tıpkı bunun gibi siz de diriltileceksiniz....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Sizi topraktan yaratması, O'nun ayetlerindendir. Ardından da yeryüzüne dağılan bir beşer oldunuz....
Rum Suresi, 24. Ayet:
Size, bir yandan korku veren bir yandan da yağmurun belirtisi olarak umut veren şimşeği göstermesi ve gökten su indirerek, ölmüş yeryüzüne hayat vermesi O'nun ayetlerindendir. Bunda aklını kullanan bir kavim için kesinlikle ayetler vardır....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Gördüğünüz gibi gökleri direksiz yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsmaması için ağır baskılar yerleştirdi. Orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten su indirip, orada her kerim çiftten bitki bitirdi....
Səcdə Suresi, 5. Ayet:
Gökten yeryüzüne kadar işleri düzenler. Sonra miktarı sizin hesabınıza göre bin yıl süren bir gün içinde işler O'na yükselir....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Allah, rüzgarları göndererek bulutları harekete geçirendir. Sonra onu ölü bir beldeye yönelterek, onunla, ölü yeryüzüne hayat veririz. İşte yeniden diriliş de böyledir....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" dedi. İkisi de: "İsteyerek geldik." dediler....
Zariyat Suresi, 7. Ayet:
Yollara sahip gökyüzüne ant olsun ki, ...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine hanımı şaşkınlık içinde, yüzüne vurarak yüksek sesle: "Ben kısır, ihtiyar bir kadınım." dedi....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Salatı kaza ettikten sonra, hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ın öğütlerini hiç unutmayın. Umulur ki, böylece kurtuluşa erersiniz....
Bürüc Suresi, 1. Ayet:
Burçlar sahibi gökyüzüne ant olsun, ...
Tariq Suresi, 12. Ayet:
Yarılma sahibi yeryüzüne ant olsun...
Ğaşiyə Suresi, 18. Ayet:
Ve gökyüzüne, nasıl yükseltilmiş?...
Ğaşiyə Suresi, 20. Ayet:
Ve yeryüzüne, nasıl yayılıp döşenmiş?...
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Ne zaman onlara: "Yeryüzüne fesat saçmayın!" denilse "Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!" derler....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yeryüzündeki bütün şeyleri sizin yararınıza yaratan, sonra gökyüzüne iradesiyle, saltanatıyla yönetip onları yedi gök hâlinde sağlam bir (sistem ve) düzene koyan O'dur. O her şeyi hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yeryüzündeki her şeyi sizin için yaratan sonra gökyüzüne yönelip yedi kat gök olarak düzenleyen ve her şeyi bilen O’dur....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, meleklere şöyle demişti: 'Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim.' Melekler de: 'Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz,' dediler. 'Bilmediğinizi Ben bilirim,' dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim / Yeryüzünde bir halife varedeceğim / Yeryüzünde (birisini) halife yapacağım (caılün)". Melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak (yüfsidü), kan akıtacak (yesfiküddima) birisini mi yerleştireceksin / var edeceksin / (halife) yapacaksın? Halbuki biz seni hamdinle yüceltiyor (nüsebbihu) ve kutsuyoruz (nükaddisu)" dediler. "Sizin bilmediğinizi / bilmediklerinizi / bilemeyeceklerinizi ben bilirim" dedi....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytan, Âdem ile eşini Cennetten uzaklaştırmak için, onları kusur işlemeye sevk etti. Bulundukları konumdan, Cennet nimetleri ve imkânları içinden onları çıkardı. Bunun üzerine: 'Buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin. Birbirinize düşmanlığınız devam edecek. Yeryüzünde bir vakte kadar sizin için bir yaşama yeri, bir barınak ve kısmetiniz, nasibiniz var.' dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
(Ne var ki) Şeytan onları oradan kaydırdı; ikisini de içinde bulundukları şeyden (sonsuz nimetlerden) çıkardı. (Bunun üzerine) Biz de (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak (oradan yeryüzüne) inin. Sizin için yeryüzünde (belli) bir süreye kadar bir karargâh ve yararlanacağınız şey (ler) vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
İmdi, Şeytan Âdem ile Havva'yı cennetten kaydırdı. Oradaki nîmetlerden çıkarıp uzaklaştırdı. Biz de dedik ki: «Bâzınız bâzınıza düşman olmak üzere yeryüzüne ininiz, sizin için yer yüzünde bir vakte kadar bir karar ve bir nasip vardır.»...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken Şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: "Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız."...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Biz onlara: 'Hepiniz buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin. Size benden bir hidayet rehberi, bir kitap, bir peygamber geldiğinde, kimler hidayet rehberime, gösterdiğim hak yola uyarsa, onlara her iki dünyada da korku yok. Geride bıraktıkları yakınları ve yapamadıkları şeylerden dolayı mahzun da olmayacaklar.' dedik....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Onlar (Yahudiler) ne kadar bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir kısmı onu bozup (peygamberlerin ve mürşitlerin yüzüne) atmadılar mı ? Zaten onların çoğu (ahde bağlı kalmaz ve) dosdoğru imân etmezler....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara fayda vermek üzere denizde yürüyüp giden gemide, Allah'ın, gökten yağmur yağdırarak yeryüzünü, ölümünden sonra diriltmesinde, sonra da yeryüzüne, yürüyen hayvanları yaymasında, yelleri dilediği gibi estirip değiştirmesinde, gökle yer arasında emrine münkad olan bulutta, şüphe yok ki aklı erenler için varlığına, birliğine deliller var....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlar için faydalı olan şeylerde, denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdiği ve her türlü canlıyı orada yaydığı suda, rüzgarı dilediği yöne sevk edişinde ve gökyüzü ile yeryüzü arasında emre tabi olan bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır....
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Allah’a verdikleri taahhütlerini ve yeminlerini, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişenlerin, işte onların âhirette, ebedî yurtta nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onların yüzüne de bakmayacaktır, onları günahlarından arındırmayacak, vicdanlarını temizlemeyecektir. Onlara can yakıp inleten müthiş bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz ki, insanlar yararına (yeryüzüne) ilk konulan ibâdet evi, âlemler için mübarek olan ve doğru yolu gösteren Mekke'deki mâbeddir....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz insanlardan yana (yeryüzüne) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyilikle emreder, kötülükten men'eden Allah'a inanırsınız. Kitablılar (Yahudî ve Hıristiyanlar) imân etmiş olsalardı onlar için hayırlı olurdu. İçlerinden imân edenler var, fakat çoğu dinden çıkmış' kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
Bir peygamberin hile yapması olacak şey değil; çünkü kim hile yaparsa, herkesin yaptıklarının tam karşılığını alacağı ve hiç kimseye haksızlık yapılmayacağı Kıyamet Günü'nde hilesi yüzüne vurulacaktır....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar, Rabbinizden korkunuz. Ki O sizi tek bir kişiden türetti, o tek kişinin eşini de kendi özünden yarattı, sonra bu çiftten çok sayıda erkek ve kadın meydana getirerek yeryüzüne yaydı. Karşılıklı dileklerinizi adına bağladığınız Allah'tan ve akrabalık bağlarını çiğnemekten sakınınız. Hiç kuşkusuz Allah sizi sürekli gözetmektedir....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yaratan, ondan da eşini (Havvâ’yı)yaratarak (yeryüzüne) ikisinden birçok ricâl (erkekler) ve nisâ (kadınlar) yayan Rabbinizden sakının! O’nun hakkına birbirinizden isteklerde bulunuyor olduğunuz Allah’dan ve akrabâlık bağların(ı koparmak)tan sakının! Şübhesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir....
Nisa Suresi, 20. Ayet:
Ve in eradtumustibdâle zevcin mekâne zevcin, ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te’huzû minhu şey’â(şey’en). E te’huzûnehu buhtânen ve ismen mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 20. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
eradtum
: siz istediniz
3.
istibdâle
: bedel yapmak, değiştirmek
4.
zevcin
: eş, zevce
<...
Nisa Suresi, 21. Ayet:
Ve keyfe te’huzûnehu ve kad efdâ ba’dukum ilâ ba’dın ve ehazne minkum mîsâkan galîzâ(galîzan)....
Nisa Suresi, 21. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
te'huzûne-hu
: onu alırsınız
3.
ve kad
: ve ... olmuştu
4.
efdâ
: birleşip kaynaşdı
...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Yüzüne karşı 'peki' derler. Fakat onların bir gurubu yanından ayrıldıktan sonra geceleyin aleyhinde sana verdikleri sözle bağdaşmayan komplolar kurarlar. Hiç şüphesiz Allah onların geceleri kurdukları komploları yazıyor. Sen onlara aldırış etme, Allah'a güven. Vekil olarak Allah sana yeter....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve ketebnâ aleyhim fîhâ ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel
uzune
bil uzuni ves sinne bis sinni vel curûha kısâs(kısâsun) fe men tesaddeka bihî fe huve keffâretun leh(lehu) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
1.
ve ketebnâ aleyhim
: ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
2.
fî hâ
: onun içinde
3.
enne
: ... olduğunu
4.
en nefse bi en ...
Maidə Suresi, 96. Ayet:
Sularda yapılan her türlü avlanma ve denizin hem (yerleşik olan) sizler için hem de gezginler için rızık olarak su yüzüne çıkardıkları sizin için meşrudur; ama hacda iken karada avlanmanız size yasaklanmıştır. Ve hepinizin varıp toplanacağı Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Görmediler mi onlardan önce nice nesilleri helâk ettik ki onlara, yeryüzünde size vermediğimiz imkânları, kudretleri vermiş, onları yeryüzüne yerleştirmiştik, üstlerine bol-bol yağmur yağdırmıştık, ayaklarını bastıkları yerlerden ırmaklar akıtmıştık, fakat sonra suçları yüzünden helâk ettik onları ve onlardan sonra da başka başka nesiller meydana getirdik....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Onlardan once nice nesilleri yok ettigimizi gormediler mi? Onlari, sizi yerlestirmedigimiz bir sekilde yery
uzune
yerlestirmis, gokten bol yagmur yagdirmis, altlarindan irmaklar akitmistik. Fakat onlari gunahlarindan oturu yok ettik ve ardlarindan baska bir nesil yeti_tirdik....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardlarından başka bir nesil yetiştirdik....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmüyorlar mı? Sizi yerleştirmediğimiz bir biçimde onları yeryüzüne yerleştirmiştik. Onları nimetlere boğmuş, ülkelerini ırmaklarla donatmıştık. Fakat günahlarından ötürü onları yok ettik ve onlardan sonra başka nesiller yetiştirdik....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Görmediler mi ki; Biz, onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Biz, onları sizi yerleştirmediğimiz şekilde yer yüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış ve altlarından ırmaklar akıtmıştık. Sonra onları günahlarından dolayı yok ettik. Ve aralarından başka bir nesil yetiştirdik....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
1.
ve in kâne
: ve eğer oldu ise
2.
kebure
: zor, ağır geldi
3.
aleyke
: sana
4.
i'râdu-hum
: onların yüz çevirmel...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Onların yüz çevirmeleri sana pek ağır geliyorsa gücün yeterse yeraltında bir yurt kurmaya, yahut gökyüzüne bir merdiven dayamaya bak da onlara bir delil getir. Fakat Allah dileseydi onların hepsine de doğru yolu gösterirdi. Artık sakın bilgisizlerden olma....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
De ki: Allah'ı bırakıp da bize ne bir yarar sağlayan, ne de zarar verebilen şeylere mi tapalım ? Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra şeytanların, şaşkın perişan bir halde yeryüzüne salıp dolaştırmak istedikleri ve arkadaşlarının ise. «bize gel!» diye doğru yola çağırdıkları kimse gibi mi topuklarımız üzerine geriye dönelim ? De ki: Şüphesiz ki Allah'ın gösterdiği yol, doğru yolun kendisidir. Ve biz de âlemlerin Rabbine teslimiyet göstermekle emrolunmuşuzdur;...
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Ve O, o zâttır ki, yeryüzüne döşenmiş ve döşenmemiş bostanları ve yenilmesi muhtelif hurmaları ve ekinleri ve birbirine benzer ve benzemez bir halde zeytin ve nar ağaçlarını yaratmıştır. Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz, biçildiği gün de hakkını veriniz ve israfta bulunmayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ müsrifleri sevmez....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
Öyle bir mabuttur ki sizi yeryüzüne hâkim kılar ve size verdiği şeylerle sizi sınamak için bir kısmınızı, bir kısmınızdan mevki ve pâye bakımından yüceltir. Şüphe yok ki Rabbin, cezâya lâyık olanın cezâsını pek tez verir ve şüphe yok ki o, suçları örter, rahîmdir....
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki, sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim kaynakları kıldık. Ne kadar az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik, yaşama ve geçinme vâsıtalarını da halkettik, ne de az şükredersiniz....
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştirdik ve size orada çeşitli geçim imkanları verdik. Çok az şükrediyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
And olsun ki, sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada sizin için geçim yollarını yaratıp düzenledik. Ne de az şükrediyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Sizleri yeryüzüne yerleştirdik ve orada size yaşama imkânları sağladık. Ne kadar da az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki; sizi, yeryüzüne yerleştirdik. Ve size orada geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Evet, (ey insanlar), sizi yeryüzüne gerçekten (bolluk içinde) yerleştirdik ve size orada geçiminizi sağlayacak şeyler verdik: (Hal böyleyken) ne kadar az şükrediyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Andolsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik. Orada sizin için geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz!...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Allah: 'Buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin, birbirinize düşmanlığınız devam edecek. Yeryüzünde bir vakte kadar sizin için bir yaşama yeri, konaklayacak bir yurt, geçiminizi sağlayan şeyler var.' buyurdu....
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Buyurdu ki: «Biriniz birinize düşman olarak (yeryüzüne) ininiz. Sizin için yerde bir zamana kadar bir ikametgâh, bir temettü vardır.»...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Hatırlayın ki sizi Âd kavminden sonra hükümdâr etti ve yeryüzüne yerleştirdi, ovalarında köşkler kuruyor, dağlarında, kayaları yontup evler yapıyorsunuz. Allah'ın nîmetlerini anın ve yeryüzünde bozgunculuk etmeyin....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki, sizi Ad kavminden sonra halifeler kıldı ve sizi yeryüzüne yerleştirdi. Düzlüklerinde köşkler yapıyor, dağlarında kayaları yontarak evler inşa ediyorsunuz. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.'...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Ad halkından sonra sizi varisler kıldığını hatırlayın. Sizi yeryüzüne yerleştirdi. Düzlüklerinde köşkler kurup dağlarında evler yontuyorsunuz. ALLAH'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.'...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşününüz ki; O, sizi Ad kavminden sonra halifeler yaptı, yeryüzüne sizi yerleştirdi. Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın. Yeryüzünde fesadçılar olarak taşkınlık yapmayın....
Əraf Suresi, 99. Ayet:
Onlar Allah'in duzeninden guvende miydiler?Allah'in duzeninden ancak mahvolacak millet guvende olur. Sahiplerinden sonra yery
uzune
mirasci olan kimselere hala su acikca anlasilmadi mi ki Biz dileseydik onlari da suclarinin cezasina ugratirdik.*...
Əraf Suresi, 99. Ayet:
Onlar Allah'ın düzeninden güvende miydiler? Allah'ın düzeninden ancak mahvolacak millet güvende olur. Sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olan kimselere hala şu açıkça anlaşılmadı mı ki Biz dileseydik onları da suçlarının cezasına uğratırdık....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
1.
e ve lem yehdi
: ve hidayete erdirmez mi
2.
li ellezîne
: o kimseleri
3.
yerisûne el arda
: yeryüzüne varis olurlar
4.
min b...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Ve de onun (o ülkenin) halkından sonra, yeryüzüne varis olanları hidayete erdirmez mi? Eğer dileseydik günahları sebebiyle onlara (musibetler) isabet ettirirdik. Ve kalplerinin üstünü tabederdik (açılamaz damga vururduk) de artık onlar işitmezlerdi....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinin helâkinden sonra yeryüzüne vâris olanlara, yaşadıkları ülkelerin ibretlerle dolu tarihleri, kâfi derecede aydınlatıcı bilgiler vermedi mi? Eğer bizimsünnetimiz, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olursa, onları da günahlarından dolayı musibetlere, belâlara uğratırdık. Biz onların kafalarını, kalplerini anlayışsız hale getiririz de, onlar bu tür bilgiler için duyma kabiliyetlerini bile kullanamazlar....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Eski halkından sonra yeryüzüne varis olanlarca şu husus anlaşılmadı mı ki, biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibete uğratırdık ve kalplerine mühür vururduk da, artık bir şey duymazlardı....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Yeryüzünün eski sahipleri azabla helâk olduktan sonra, yeryüzüne varis olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki, eğer biz dilemiş olsaydık, öncekiler gibi, bunlara da günahlarının cezasını verirdik. Fakat biz kalblerinin üzerlerini mühürleriz de, onlar, gerçeği işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki yerlilerinden sonra yeryüzüne vâris olanlar şu gerçeği hâlâ anlayamadılar mı ? Dilemiş olsaydık onları da günahları karşılığında felâkete uğratır ve kalbleri üzerine mühür basardık. (Böylece) işitmez ve anlamaz duruma gelirlerdi....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki nesillerin yerine yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı ki, eğer dilesek onları da günahlarıyla cezalandırarak kalplerini mühürleriz de işitemezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
(Evvelki) saahiblerinden sonra yer yüzüne vâris olanlara haalâ şu (hakıykat) belli olmadı mı ki eğer biz dileseydik onları da günâhlarından dolayı musıybetlere uğratırdık. Biz onların kalbleri üzerine mühür basarız. Binâen'aleyh (hakıykatı) işitmezler. ...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
(Eski) sâhiblerinden sonra yeryüzüne vâris olanları hâlâ (şu hakikat) yola getirmedi mi ki; eğer dileseydik, kendilerini günahları yüzünden musîbete uğratırdık. Hem(biz) onların kalblerini mühürleriz de onlar (nasîhati) işitmezler!...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Sahiplerinden sonra, yeryüzüne varis olanlara besbelli değilmidir ki; eğer Biz, dileseydik onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Ve onların kalbleri üzerine mühür basarız da bir şey duymazlar....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Öyleyse, önceki kuşakların izinden yeryüzüne varis olanlar için (şu gerçek) hala ortaya çıkmadı mı, eğer dileseydik kendi günahları yüzünden onları (da) pekala çarpabilirdik; hem de (hakikati) işitmesinler diye kalplerine mühür basarak!...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki; eğer biz dileseydik, onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de, artık hiç işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Oranın halkından sonra yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı? Ki eğer istersek günahlarıyla birlikte yakalarız, yok ederiz, kalplerini de damgalarız da işitmezler....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme (ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Daha önceki ahalisinden sonra yeryüzüne vâris olanlara Allah şunu bildirmedi mi ki, Biz dilersek onları da günahları yüzünden felâketlere uğratırız? Fakat Biz onların kalplerini mühürlüyoruz da onlar işitmez oluyorlar....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Tüm bu olanlar, eski sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi: Dilersek onları günahları yüzünden belaya çarptırırz, kalpleri üzerine mühür basarız da artık söz dinleyemez olurlar....
Əraf Suresi, 128. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Allah’tan medet umarak yardım ve destek isteyin, sabırlı davranarak mücadeleye devam edin. Yeryüzü Allah’ın tasarrufundadır. Kullarından sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri yeryüzüne hâkim, mirasçı kılar. Hayırlı sonuç, kurtuluş Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanların, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananların, dinî ve so...
Əraf Suresi, 129. Ayet:
Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar" dedi....
Əraf Suresi, 129. Ayet:
İsrâiloğulları: 'Sen bize peygamber olarak gelmeden önce de, geldikten sonra da bize işkence edildi' dediler. Mûsâ: 'Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk eder. Onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da, sizin nasıl davranacağınıza, emirlerine itaat edip etmeyeceğinize, nasıl bir hayat yaşayacağınıza bakar' dedi....
Əraf Suresi, 129. Ayet:
Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), «Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar» dedi....
Əraf Suresi, 129. Ayet:
'Sen bize gelmeden önce de, bize geldikten sonra da eziyet edildik,' dediler. (Musa da) 'Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok ederek onların yerine sizleri yeryüzüne yerleştirsin ve sonra nasıl davranacağınıza baksın,' dedi....
Əraf Suresi, 129. Ayet:
(Fakat İsrailoğulları:) "Biz, sen gelmeden önce de çok eziyet çektik, geldikten sonra da!" dediler. (Musa cevaben): "Belki de, Rabbiniz düşmanınızı yok edip yeryüzüne sizi varis kılacak: Ve sonra sizin nasıl (ve neler) yaptığınıza bakacak!"...
Əraf Suresi, 129. Ayet:
"(Ey Mûsâ), sen bize gelmezden önce de, sen bize geldikten sonra da bize işkence edildi." dediler. (Mûsâ) dedi: "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar."...
Əraf Suresi, 163. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere), deniz kenarındaki o şehir (halkının hâlin)den sor! Bir zaman (onlar) Cumartesi gününde (o günün hürmetini ihlâl ederek)haddi aşıyorlardı; onlara balıkları Cumartesi günlerinde, suyun yüzüne çıkarak geliyordu; Cumartesi ta'tîli yapmıyor oldukları gün ise, onlara gelmiyordu. İsyân etmekte olduklarından dolayı onları böyle imtihân ediyorduk....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları (yahudileri) gurup gurup yeryüzüne dağıttık. Onlardan iyi kimseler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları da vardır. (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Yahudileri tutkun, yetişmiş, organize cemaatler halinde yeryüzüne, değişik ülkelere dağıttık. Onlar arasında iyi kimseler de vardı. İçlerinden bazıları daha aşağı durumdaydılar. İsyandan, Hak yoldan sapmaktan, küfürden belki vazgeçerler diye, onları refah, güvenlik ve nimetlerle, sıkıntı, korku ve felâketlerle imtihan ettik....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları (yahudileri) gurup gurup yeryüzüne dağıttık. Onlardan iyi kimseler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları da vardır. (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları — kimi salâh erbabı, kimi bu (salandan) aşağı ümmetler olmak üzere — perişan bir suretde yer yüzüne dağıtdık. Onları hem iyi, hem fena hallerle imtihaana çekdik ki (gözlerini açıb iyiliğe) dönsünler. ...
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Ve onları (ayrı topluluklar halinde yeryüzüne dağıttık; onlardan bazıları dürüst ve erdemli kimselerdi; bazılarıysa böyle değildi: bu sonrakileri hem bağış ve bolluk ile hem de darlık ve sıkıntı ile sınadık, ki belki doğru yola dönerler....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları bölük bölük yeryüzüne dağıttık. Onlardan iyi ve hayırlı olanlar da vardır, olmayanlar da. İsyanlarından dönsünler diye, Biz onları iyilikle de, kötülükle de sınadık....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Fe halefe min ba’dihim halfun verisûl kitâbe ye’huzûne arada hâzel ednâ ve yekûlûne se yugferu lenâ ve in ye’tihim aradun misluhu ye’huzûh(ye’huzûhu), e lem yu’haz aleyhim mîsâkul kitâbi en lâ yekûlû alâllâhi illel hakka ve deresû mâ fîh(fîhî), ved dârul âhıretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). ...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
1.
fe halefe
: artık halef oldu, yerine geçti
2.
min ba'di-him
: onlardan sonra
3.
halfun
: sonraki nesil
4.
verisû el kitâbe
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Veya: 'Daha önce ancak atalarımız şirk koşmuştu; (biz ise) onlardan sonra gelen bir nesil idik. Artık bâtılı (şirki, yeryüzüne) yerleştirenlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk mı edeceksin?' demeyesiniz diye (böyle yaptık)....
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Dileseydik onu, delillerimizle yüceltirdik, fakat o, yeryüzüne sarıldı ve kendi isteğine uydu. O tıpkı köpeğe benzer; üstüne varıp kovsan da dilini çıkarıp solur, kendi haline bıraksan da dilini çıkarıp solur. İşte bu hal, delillerimizi yalanlayan topluluğun haline benzer; sen geçmişlerin hallerini anlat onlara da belki iyice bir düşünürler....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Senden kıyâmetin ne vakit kopacağını sorarlar. De ki: Onu ancak Rabbim bilir. Vakti geldi mi onu ancak o izhâr eder; göklere de ağır basmıştır, yeryüzüne de ve size ancak ansızın gelip çatar. Biliyormuşsun da gizliyorsun gibi sana soruyorlar, de ki: Onu ancak Allah bilir, fakat insanların çoğu anlamaz bunu....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Peygamber, inananları savaşa teşvik et. Sizden yirmi tane sabırlı er bulunsa onların iki yüzüne üst gelir ve siz yüz kişi olsanız kâfirlerin bin tânesine üst olursunuz, çünkü onlar, hiçbir şeyden anlamaz bir topluluktur....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Peygamber! Müminleri çarpışmaya teşvik et! Sizden sabırlı yirmi kişi olsa, küfre sapanların iki yüzüne galip gelir; sizden yüz kişi olsa, onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir topluluktur....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra, neler yapacağınızı görmek için onların ardından yeryüzüne sizi yerleştirdik....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra, ne yapacağınızı görmek için onların yerine sizi yeryüzüne varis kıldık....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra da, nasıl işler yapacağınızı görmek için, onların arkasından sizi yeryüzüne getirdik....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyilik yapanlara ödülün en güzeli, bir de onun ziyadesi vardır. Onların yüzüne ne bir toz konar, ne zillet bulaşır. Onlar Cennet ehlidir ve orada sürekli kalacaklardır....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlara, yaptıklarının daha güzeliyle karşılık ve fazladan mükafat vardır. Kıyamet günüde onların yüzüne ne bir toz konar, nede bir zillet kaplar. İşte onlar Cennet ehlidir, orada ebedi olarak kalacaklardır....
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Zulmetmiş olan herkes bütün yeryüzüne malik olsaydı, azabı gördükleri zaman hepsi içten içe pişmanlık duyarak kendisini kurtarmak için onu feda ederdi; fakat aralarında hüküm adalet ile imza edilmiştir, hiçbirine zulmedilmez!...
Yunus Suresi, 73. Ayet:
Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları yeryüzüne halifeler yaptık. Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların akıbeti nasıl oldu....
Yunus Suresi, 73. Ayet:
(Bütün bu uyarılara rağmen) o'nu yalanlamaya kalkıştılar! Ve Biz de o'nu ve gemide o'nunla birlikte olanların hepsini kurtarıp (yeryüzüne) mirasçı kıldık; ayetlerimizi yalanlamaya kalkışanları ise suda boğduk: İmdi, bir bak, uyarıldıkları halde uymayan insanların sonu nasıl olurmuş!...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: "Sen bizi, atalarımızın inancından çevirip ve yeryüzüne beraberce tahakküm etmek için mi geldin? Biz size (Musa ve Harun'a) iman edici değiliz. "...
Hud Suresi, 61. Ayet:
Semudoğulları'na da kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Salih dedi ki; ''Soydaşlarım, sadece Allah'a kulluk sununuz, O'ndan başka bir ilahınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve yeryüzüne yerleştirerek burayı kalkındırmakla görevlendiren O'dur. O'ndan af dileyiniz, O'na yöneliniz. Çünkü Allah, kullarına yakındır ve dileklerin kabul edicisidir....
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Ve o'nu satın alan Mısırlı adam, karısına: "Ona iyi bak;" dedi, "belki bize yararı olur; kaldı ki, evlatlık da edinebiliriz o'nu". Böylece, Yusuf'a o ülkede iyi bir yer sağladık; (bunu yaptık)ki, o'na olayların iç yüzüne, gerçek anlamına dair bir kavrayış öğretelim. İşte, Allah edip eylediği işlerde böyle galiptir; ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez....
Yusif Suresi, 92. Ayet:
(92-93) Yusuf: «Bugun azarlanacak degilsiniz, Allah sizi bagislar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gomlegimi goturun, babamin y
uzune
surun, gormege baslar; butun coluk cocugunuzla bana gelin» dedi. *...
Yusif Suresi, 92. Ayet:
(92-93) Yusuf: 'Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin' dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
1.
yezhebû
(izhebû)
: götürün
: (gidin)
2.
bikamîsî
: benim gömleğimi
3.
hâzâ
: bu
4.
fe
: o zaman
Yusif Suresi, 93. Ayet:
“Bu gömleğimi götürün, sonra da onu babamın yüzüne sürün. Görme hassası (geri) gelir. Ve ailenizin hepsini bana getirin.”...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Benim şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun, gözü açılır, görür. Bütün ailenizi buraya, bana getirin.' dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şu gömleğimi götürüp babamın yüzüne koyun, görmeye başlayacaktır. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin.'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(Sonra babasının durumunu sorup fazla ağlamaktan gözlerinin görmez halde olduğunu öğrenince şöyle dedi:) “ Şimdi siz, benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın; gözü görür hale gelir. Bütün ailenizle toplanıp da bana gelin.”...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(92-93) Yusuf: «Bugun azarlanacak degilsiniz, Allah sizi bagislar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gomlegimi goturun, babamin y
uzune
surun, gormege baslar; butun coluk cocugunuzla bana gelin» dedi. *...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şimdi şu gömleğimi alıp götürün de babamın yüzüne atıverin, gözü açılıp görmeğe başlar. (Sonra da) bütün aile halkınızla birlikte bana geliniz!» dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(92-93) Yusuf: 'Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin' dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Bu gömleğimi götürün ve onu babamın yüzüne atın; gözü açılsın. Tüm ailenizle birlikte bana gelin.'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi siz, benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın gözü açılır ve bütün taallükatımızla toplanıb bana gelin...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi siz benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi şu benim gömleğimi götürüp yüzüne sürün de gözleri açılsın. Sonra bütün ailenizle birlikte bana geliniz....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Bu gömleğimle gidin de babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ehlinizi (ailenizi) de bana getirin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun. İyice görür (bir hale) gelir. Bütün ailenizi de bana getirin». ...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Benim bu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (tâ gözleri) görür hâle gelsin. Ve bütün âilenizle birlikte bana gelin!'...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şimdi siz, şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, görmeye başlar. Bütün ailenizi de bana getirin....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
(Şimdi artık) gidin ve bu benim gömleğimi de yanınıza alın; onu babamın yüzüne sürün; (o zaman) yeniden ışığa kavuşacaktır. Ve sonra hepiniz ailenizle birlikte bana gelin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Şu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne sürün. Görücü bir hale gelir. Ve bütün ailenizle beraber bana geliniz.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
“Şu benim gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görecek duruma gelir ve bütün âilenizle birlikte bana gelin. ”...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; tüm ailenizle bana gelin, dedi....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Şu gömleğimi alın, babamın yanına varıp onun yüzüne sürüverin, o zaman gözü açılacaktır. Sonra da bütün çoluk çocuğunuzla buyurun, yanıma gelin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
"Şimdi benim şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun da gözü açılsın. Ve bütün âilenizle birlikte bana gelin."...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
«Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin.»...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
'Şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün de gözü açılsın. Sonra bütün ailenizle beraber gelin.'...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
en câe
: gelmek
4.
el beşîru
: müjdeci
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Böylece müjdeci geldiği zaman onu (Yusuf'un gömleğini), onun (babasının) yüzüne sürdü. Görme hassası hemen geri döndü. Yâkub (A.S): “Ben size demedim mi? Gerçekten, ben sizin bilmediğiniz şeyleri Allah'tan (vahiy olarak) biliyorum.” dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: "Allah tarafından (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim" demedim mi? dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip, gömleği Yâkup’un yüzüne koyduğu zaman sevinçten gözleri sağlığına kavuşarak görmeye başladı. 'Ben size söylememiş miydim, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah’tan gelen vahiylerle ben biliyorum' dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip onu (gömleği) yüzüne koyunca hemen görür hale döndü. (Bunun üzerine): 'Ben Allah'tan sizin bilmediğinizi biliyorum, dememiş miydim?' dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: "Ben, size bilmediğinizi Allah'tan gerçekten biliyorum demedim mi?"...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat, hakikaten müjdeci gelip de gömleği (Yâkub’un) yüzüne bırakınca, gözü açılıverdi: “- Ben size, Allah katından vahy ile, sizin bilemiyeceklerinizi bilirim demedim mi?” dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Mujdeci gelip, gomlegi Yakub'un y
uzune
birakinca, hemen gozleri acildi. Bunun uzerine Yakub «Ben size, Allah katindan sizin bilmediginizi biliyorum dememis miydim?» dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Ne var ki müjdeci gelip, gömleği Yâkub'un yüzüne sürünce, gözü açılıverdi. «Ben size, Allah'tan bilmediğinizi şüphesiz ben bilirim dememiş miydim?» dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip, gömleği Yakub'un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub 'Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?' dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: «Allah tarafından (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim» demedim mi! dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne atınca, tekrar görmeye başladı ve şöyle dedi: 'ALLAH'tan sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum dememiş miydim?'...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat vaktâ ki hakıkaten müjdeci geldi gömleği yüzüne bıraktı gözü açılıverdi, ben size, dedi: Allahdan sizin bilemeyeceklerinizi bilirim demedim mi?...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat ne zaman ki gerçekten müjdeci geldi, gömleği yüzüne bıraktı, gözü açılıverdi. «Ben size demedim mi, ben Allah tarafından sizin bilmeyeceklerinizi bilirim ?» dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat ne zaman ki, gerçekten müjdeci geldi, gömleği Yakub'un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı. «Ben size demedim mi, ben Allah'dan sizin bilmediklerinizi bilirim.» dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Hz. Yakub'un müjdeli haberi taşıyan oğlu gelip de gömleği babasının yüzüne sürünce, gözleri açılıverdi ve oğullarına «ben size Allah hakkında sizin bilmediklerinizi biliyorum demedim mi?» dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: "Ben, size bilmediğinizi Tanrı'dan gerçekten biliyorum demedim mi?"...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat müjdeci gelib de onu (Ya'kubun) yüzüne koyduğu, o da derhal (yeni başdan) görür bir haale geldiği zaman dedi ki: «Ben size bilmeyeceğiniz şeyleri Allahdan muhakkak biliyorum demedim mi»? ...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Nihâyet müjdeci gelip onu (o gömleği Ya'kubun) yüzüne koyunca, hemen(gözleri) görür hâle geri geldi. 'Size, 'Bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından şübhesiz ki ben biliyorum’ demedim mi?' dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat müjdeci gelip de onu yüzüne sürünce; derhal gördü ve dedi ki: Ben, size Allah katından sizin bilmeyeceğinizi biliyorum, dememiş miydim?...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fakat ne zaman ki müjdeci çıkagelip (Yusuf'un gömleğini) o'nun yüzüne sürdü ve o'nun gözleri ışığına kavuştu, "Ben size, 'ben Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum' dememiş miydim?" diye haykırdı....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip, gömleği Yakub’un yüzüne atınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine: -Ben size, Allah tarafından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim? dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip de gömleği Yâkub’un yüzüne sürünce gözleri açıldı ve:"Ben sizin bilmediklerinizi Allah tarafından vahiy yolu ile bilirim dememiş miydim?" dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip de (Yûsuf'un gömleği)ni (Ya'kub'un) yüzüne koyunca, derhal (gözü açıldı), görür oldu: "Size demedim mi ben, Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim?" dedi....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: «Ben, size bilmediğinizi Allah'tan gerçekten biliyorum demedim mi?»...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Müjdeci geldiğinde gömleği yüzüne sürdü ve gözü açıldı. 'Ben size Allah'ın lütfuyla sizin bilmediğinizi bilirim demedim mi?' dedi....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten bir su indirdi de vadiler kendi miktarınca sel oldu; sel de yüzüne çıkan bir köpük yüklendi. Bir zinet veya bir eşya yapmak için ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir, işte Allah, hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider insanlara faydası olan ise yerde kalır! İşte Allah böyle misaller verir!...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi miktarlarınca sel olup aktılar. Sel de suyun yüzüne çıkan bir köpük yüklendi. Bir zinet eşyası veya bir değerli mal yapmak için, ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir. İşte Allah hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Yeryüzüne gelip, onu etrafından (çevresinden) nasıl eksiltiyoruz onlar görmüyorlar mı? Ve Allah, hüküm verir. O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Ve O, hesabı çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah, hükmeder. O’nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Bizim, yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah (dilediği gibi) hükmeder, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Görmediler mi ki biz nasıl yeryüzüne gelip onu etrafından eksiltiyoruz? Allah hüküm verir. O'nun hükmünün ardına düşecek yoktur. O hesabı çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Bizim, yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah (dilediği gibi) hükmeder, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Görmediler mi ki, şübhesiz biz (ben Azîmüşşân), yeryüzüne (kâfirlerinmemleketlerine, mü’minlere yardım etmekle) geliyor, onu etrâfından (peygamberin fetihleriyle) eksiltip duruyoruz? Ve Allah (dilediği gibi) hükmeder; O’nun hükmünü geri çevirecek kimse yoktur. Ve O, hesâbı pek çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Bizim yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Hüküm veren Allah'tır. O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur. O hesabı çabuk görendir....
Rəd Suresi, 41. Ayet:
Bizim yeryüzüne gelip de onu kenarlarından eksiltmekte olduğumuzu onlar görmediler mi? Allah hükmeder; Onun hükmünü denetleyecek hiç kimse yoktur. Onun hesap görmesi ise pek çabuktur....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
(13-14) Inkar edenler, peygamberlerine: «Ya bizim dinimize donersiniz ya da sizi memleketimizden cikaririz» dediler. Rableri peygamberlere: «Biz, haksizlik edenleri yok edecegiz, onlardan sonra yery
uzune
sizi yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkanlar icindir.» diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
(13-14) İnkar edenler, peygamberlerine: 'Ya bizim dinimize dönersiniz ya da sizi memleketimizden çıkarırız' dediler. Rableri peygamberlere: 'Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz, onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlar içindir.' diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
(13-14) Inkar edenler, peygamberlerine: «Ya bizim dinimize donersiniz ya da sizi memleketimizden cikaririz» dediler. Rableri peygamberlere: «Biz, haksizlik edenleri yok edecegiz, onlardan sonra yery
uzune
sizi yerlestirecegiz. Bu, makamimdan ve tehdidimden korkanlar icindir.» diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
(13-14) İnkar edenler, peygamberlerine: 'Ya bizim dinimize dönersiniz ya da sizi memleketimizden çıkarırız' dediler. Rableri peygamberlere: 'Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz, onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlar içindir.' diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve onların arkasından yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu müjde benim karşıma çıkacağından çekinen ve benim tehditlerimden korkanlar içindir.»...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onlardan sonra da yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlara vaadimdir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlar yok olup gittikten sonra yeryüzüne elbette sizi yerleştireceğiz: bu (vaad) Benim makamıma karşı saygı ve sakınma gösteren ve tehdidimden korkan kimseler içindir!"...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkanlar ve azabımdan korkanlar içindir....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Onların ardından yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, Benim huzurumda hesap vermekten ve tehdidimden korkan kimse içindir....
İbrahim Suresi, 43. Ayet:
Başlarını dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların bakışları, kendilerine dönemez. Ve onların kalpleri heva ile (nefsin afetleriyle) doludur (nefsin afetlerinden ibarettir)....
İbrahim Suresi, 48. Ayet:
O gün, bir gündür ki yeryüzü de başka bir yeryüzüne döner, gökler de. Herkes, bir ve kahhâr Allah'ın tapısında toplanır....
Hicr Suresi, 16. Ayet:
Gerçekten de, Biz gökyüzüne büyük takım yıldızları serpiştirdik ve onları, seyredenler için süsleyip bezedik:...
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Allah yeryüzüne, sizi sarsmaması için ağır baskılı, oturaklı, derin temellere dayalı dağlar, yolunuzu bulmanız için de ırmaklar ve yollar yerleştirdi....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Sizi sarsar diye yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi; ayrıca ırmaklar ve yollar koydu. Olur ki doğru yolu bulursunuz....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Allah, yeryüzüne sabit dağlar koydu ki, sizi çalkalamasın. Bir de nehirler ve yollar bıraktı, gerek ki doğru gidesiniz....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Ve sarsılmamanız için yeryüzüne denge sağlayıcılar yerleştirdi, yolu bulmanız için de nehirler, yollar,...
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Bir de sizi çalkalamasın diye yeryüzüne ağır baskılar bıraktı, doğru gidesiniz diye ırmaklar ve yollar yarattı....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
O, sizi sallayıp çalkalar diye, yer yüzüne sabit ve muhkem dağlar, (bundan başka da) ırmaklar, yollar koydu. Tâki maksadlarınıza ulaşasınız. ...
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Hem dünya hareketiyle sizi sarsmasın diye, yeryüzüne sabit dağlar koydu. Amaçlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
enzele
: indirdi
3.
min es semâi
: semadan
4.
mâen
: su
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Ve Allah, semadan suyu indirdi. Böylece onunla, ölümünden sonra arza (yeryüzüne) hayat verdi. Muhakkak ki bunda, işiten bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allah gökten sular indirdi. Onunla yeryüzüne, ölümünden sonra hayat verdi, canlandırdı. Kur’ân’a kulak verip dinleyen bir kavim, bir toplum için, bunda Allah’ın varlığına, birliğine, yeniden diriltecek güce kudrete sahip olduğuna işaretler vardır....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Ve Allah, gökten bir su indirdi de onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şübhesiz bunda, (ibretle) dinleyecek bir topluluk için kat'î bir delil vardır....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allah gökten yağmur indirip onunla ölmüş olan yeryüzüne hayat verir. Elbette bunda gerçeğe kulak verecek kimseler için ibret ve delil vardır....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Allah, gökten bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi. Kuşkusuz, bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için mutlaka bir mucize vardır....
Nəhl Suresi, 85. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
rae
: gördü
3.
ellezîne
: kimseler
4.
zalemû
: zulmettiler
Nəhl Suresi, 85. Ayet:
(Cehennemden ayrılmalarına izin verilmeyen) zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan (azap) hafifletilmez. Ve onlara, nazar edilmez (yüzüne bakılmaz)....
İsra Suresi, 7. Ayet:
'Eğer iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan mü’min olursanız, kendiniz, birbiriniz için iyilik etmiş olursunuz. Kötü icraatlar yapar, kötülük eder, işlerinizi kötü yaparsanız, yine kendinize kötülük ...
İsra Suresi, 93. Ayet:
Yahut altından yapılma bir evin olmadıkça, yahut da gökyüzüne gözümüzün önünde çıkmadıkça ve bunu yapsan bile herbirimize gökten yazılı bir kitap indirmedikçe ve biz, onu okumadıkça gene gerçeklemeyiz, seni, gene inanmayız sana. De ki: Rabbimi tenzîh ederim, ben neyim, ancak insan bir peygamber....
İsra Suresi, 93. Ayet:
"Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız." De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?"...
İsra Suresi, 93. Ayet:
veyahut altından bir evin olsun ya da gökyüzüne çıkasın; ona çıktığına da asla inanmayız; ta ki bize okuyacağımız bir mektup indiresin!» De ki: «Rabbimin şanı yücedir, ben sadece beşer olan bir peygamberim.»...
İsra Suresi, 93. Ayet:
"Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız" De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben elçi olan bir beşerden başkası mıyım?"...
İsra Suresi, 93. Ayet:
«Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız.» De ki: «Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?»...
Kəhf Suresi, 84. Ayet:
Doğrusu biz onu yeryüzüne yerleştirmiş ve her şeyin yolunu ona öğretmiştik....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Muhakkak ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde olan kimselere Biz, varis olacağız. Ve onlar, Biz'e döndürülecekler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindeki herkese vâris olacağız, baki olan biziz. Herkes bizim huzurumuza getirilerek hesap verecek....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz biz yeryüzüne ve onun üzerinde bulunanlara varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
suphesiz Biz butun yery
uzune
ve uzerinde bulunanlara varis olacagiz. Onlar Bize doneceklerdir. *...
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ki biz, yeryüzüne de, onda bulunanlara da vâris olacağız ve onlar ancak bize döndürüleceklerdir....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz Biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara varis olacağız. Onlar Bize döneceklerdir....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Kesinlikle yeryüzüne ve bütün üzerindekilere Biz varis olacağız Biz! Ve onlar, hep Bize döndürüleceklerdir....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindekilere varis olacağız. Ve onlar da mutlaka bize döndürüleceklerdir....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şübhesiz ki, yeryüzüne ve üzerinde bulunan kimselere ancak biz vâris oluruz ve(onlar) ancak bize döndürülürler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok ki bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara Biz, varis olacağız Ve onlar, Bize döndürüleceklerdir....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Biz, şüphe yok ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde bulunanlara varis olacağız, ve Bize döndürüleceklerdir....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz ki biz bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara vâris olacağız. Onlar bize döndürülecekler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphesiz yeryüzüne ve üzerindekilere biz varis olacağız. Ve bize döndürülecekler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok, yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Yeryüzüne de, onun üzerindekilere de Biz vâris oluruz; onlar ise huzurumuza dönerler....
Məryəm Suresi, 40. Ayet:
Yeryüzüne ve üzerindekilere biz mirasçı olacağız, biz. Ve bize döndürülecekler....
Taha Suresi, 123. Ayet:
Allah onlara: 'İkiniz, hepiniz buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin. Birbirinize düşmanlığınız devam edecek. Artık benden size hidayet rehberi kitap geldiğinde, kim benim hak yoluma, kitabıma, peygamberime uyarsa, haktan uzaklaşmamış, bozuk düzene, helâke maruz kalmamış olur, dalâlete düşmez, bedbaht olmaz.' dedi....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Yeryüzüne, insanlar sarsılmasın diye ağır baskılı, oturaklı, derin temellere dayalı dağlar yerleştirdik. İstedikleri yerlere gide-bilsinler diye orada dağlar arasında geniş açık geçitler, yollar açtık....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Yery
uzune
, insanlar sarsilmasin diye sabit daglar yerlestirdik; rahat gidebilsinler diye aralarinda genis yollar varettik....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Yeryüzüne, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yerleştirdik; rahat gidebilsinler diye aralarında geniş yollar varettik....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Onları sarsmasın diye yeryüzüne dağları yerleştirdik. Yolu bulmaları için onda geniş geçitler açtık....
Ənbiya Suresi, 44. Ayet:
Hayır, onları da atalarını da (dünya ni'metlerinden) faydalandırdık, nihâyet ömür(leri) kendilerine uzun geldi (ölmeyeceklerini sandılar). Şimdi görmüyorlar mı ki, muhakkak biz (ben Azîmüşşân), yeryüzüne (kâfirlerin memleketlerine, mü’minlere yardım etmek sûretiyle) geliyor, onu etrâfından (Müslümanların fetihleriyle) eksiltip duruyoruz. O hâlde galib gelenler onlar mı?...
Ənbiya Suresi, 44. Ayet:
Evet Biz; onlara da, atalarına da geçimlikleri verdik. Öyle ki ömürleri kendilerine uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki; Biz; o yeryüzüne gelip çevresinden eksiltip durmaktayız. Onlar mıdır galip gelenler şu halde?...
Ənbiya Suresi, 44. Ayet:
Kaldı ki, Biz bunlara da, bunların atalarına da, ömürlerinin sonuna kadar, hayatın tadını çıkararak avunmalarına fırsat verdik; fakat bu insanlar, Bizim yeryüzüne -üzerindeki en iyi, en güzel şeyleri her gün biraz daha eksilterek- vaziyet ettiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen, yine de baskın çıkacaklar(ını umuyorlar) mı?...
Ənbiya Suresi, 44. Ayet:
Biz onları da atalarını da barındırdık, kendilerine geçimlikler verdik. Ömür kendilerine (hiç bitmeyecek kadar) uzun geldi. Oysa onlar, bizim yeryüzüne gelip, onu her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mı?...
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Sonunda Ye'cüc ve Me'cuc'un seti açılınca ve onlar, her tepeden yeryüzüne saldırınca....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: "Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır" diye yazmıştık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Andolsun ki, Levh-i Mahfuz’dan, önceki kutsal kitaplardan sonra Zebûr’da da, yeryüzüne, kutsal topraklara, ebedî Cennet yurduna, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olan, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyen, kesinlikle benim şeriatıma bağlanan, bana boyun eğen sâ...
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yery
uzune
ancak iyi kullarimin mirasci oldugunu yazmistik....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
And olsun ki, Zikir ( = Levhi-mahfuz veya Tevrat) dan sonra Zebur'da da yeryüzüne iyi yararlı kullarım vâris olacak diye yazmışızdır....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: «Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır» diye yazmıştık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Zikir'den sonra Zebur'da da, 'Yeryüzüne benim erdemli kullarım varis olacak,' diye yazıp belirtmiştik....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Andolsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yazmıştık ki: « Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarım varis olacaktır.»...
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebûr'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
And olsun ki Zikir’den (Tevrât’tan) sonra Zebûr’da da: 'Gerçekten yeryüzüne sâlih kullarım vâris olacaktır' diye yazmıştık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Andolsun ki; Zikir'den sonra Zebur'da da yazdık ki: Yeryüzüne ancak salih kullarım varis olur....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Ve gerçek şu ki, (insanı) uyarıp öğüt verdikten sonra hikmetlerle dolu bütün ilahi kitaplarda yeryüzüne dürüst ve erdemli kullarımın varis olacağını kaydettik;...
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Andolsun ki Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da yazdık ki: Yeryüzüne ancak sâlih kullarım vâris olur....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Zikir (Tevrat)’den sonra Zebur’da da yeryüzüne salih kullarımın mirasçı olacağını yazmıştık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
And olsun, Biz Tevrat'tan sonra Zebur'da da 'Yeryüzüne, onu ıslah ve imar eden kullarım vâris olacak' diye yazdık....
Ənbiya Suresi, 105. Ayet:
Yemin olsun, zikirden sonra Zebur'da şunu yazmıştık: Yeryüzüne benim iyilik ve barış seven kullarım vâris olacaktır....
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim Allah'ın, ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa, o zaman semaya (gökyüzüne) bir sebep uzatsın. Sonra da onu (o sebebi, irtibatı) kessin. O taktirde baksın, O'nun hilesi, onun öfkelendiği şeyi (başına gelen musîbeti) giderir mi?...
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Onlari biz yery
uzune
yerlestirirsek namaz kilarlar, zekat verirler, uygun olani emrederler, fenaligi yasak ederler. islerin sonucu Allah'a aittir....
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Onları biz yeryüzüne yerleştirirsek namaz kılarlar, zekat verirler, uygun olanı emrederler, fenalığı yasak ederler. İşlerin sonucu Allah'a aittir....
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Onlar ki kendilerini yeryüzüne yöneticiler kıldığımız zaman namazı gözetir, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülükten menederler. Son karar ALLAH'a aittir....
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Onlar ki; eğer kendilerini yeryüzüne yerleştirirsek; namaz kılarlar, zekat verirler, ma'rufu emreder, münkerden nehyederler. Bütün işlerin akıbeti Allah'adır....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Allah'ın yeryüzündeki herşeyi size musahhar (emrinize amade) kıldığını görmedin mi? Ve gemiler, denizde onun emri ile akıp gider. Ve Allah'ın izni olmadıkça semanın, arz üzerine (yeryüzüne) düşmesini önler (semayı arzın üzerine düşmemesi için tutar). Muhakkak ki Allah, insanlara Rauf'tur, Rahîm'dir....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Görmez misin, şüphe yok ki Allah, râm etmiştir size yeryüzünde ne varsa ve emriyle denizde akıp giden gemiyi ve izni olmadıkça gökyüzünü yeryüzüne yıkmaz da tutar; şüphe yok ki Allah, insanları pek esirger ve rahîmdir....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Görmedin mi ki, Allah, bütün yerdekileri ve emriyle denizde akıb giden gemileri hep sizin hizmetinize bağlı kıldı. Semayi, yeryüzüne düşmekten koruyan O’dur; ancak kıyamette izniyle düşecektir. Doğrusu Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Görmüyor musun ki, Allah yeryüzündeki tüm varlıkları ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri yararınıza sundu. O yeryüzüne düşmesin diye göğü askıda tutuyor. O ancak O'nun izni ile yere düşer. Hiç şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Yeryüzünde var olan her şeyi ve koyduğu (fiziki) yasalara uyarak denizde seyreden gemileri size boyun eğdirenin Allah olduğunu görmüyor musun? Ve gök cisimlerini, kendi izni olmadıkça yeryüzüne düşmemeleri için, yerlerinde, yörüngelerinde tutan(ın O olduğunu görmüyor musun?) Gerçekten de Allah insanlara karşı çok acıyıp esirgeyen, çok şefkat gösterendir....
Möminun Suresi, 79. Ayet:
O'dur sizi yeryüzüne yerleştiren; O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Möminun Suresi, 79. Ayet:
Sizi yeryüzüne yerleştiren O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Möminun Suresi, 79. Ayet:
Sizi çoğaltıp yeryüzüne yayan da O'dur; ve sonunda toplanıp O'na döndürüleceksiniz....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizden inanıp iyi işlerde bulunanlara, onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sâhip ve hâkim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sâhip ve hâkim kılmayı ve onlara, râzı ve hoşnût oldukları dîni nasîp edip o dini, bütün dinlerden üstün etmeyi, korkularını emniyete tebdil eylemeyi vaad etmiştir; bana kulluk etsinler ve hiçbir şeyi eş tutmasınlar bana; ve bundan sonra kim kafir olursa o çeşit adamlardır, buyruktan çıkanların ta kendileri....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, içinizden imanda kemale erip hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, kesinlikle başkalarının yerine geçirip yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlardan öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, sahip v...
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah sizden iman edip salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri hükümran kıldığı gibi onları da yeryüzüne hükümran kılacağını vaad etti. [7] Kendileri için seçip beğendiği dinlerini onlar için güçlendirip yerleştirecek ve korkularından sonra onları güvene kavuşturacaktır. Onlar bana ibadet eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bundan sonra kimler inkar ederse işte onlar yoldan çıkmış olanlardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, icinizden inanip yararli is isleyenlere, onlardan oncekileri halef kildigi gibi, onlari da yery
uzune
halef kilacagina, onlar icin begendigi dini temelli yerlestirecegine, korkularini guvene cevirecegine dair soz vermistir. Cunku onlar Bana kulluk eder, hicbirseyi Bana ortak kosmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, iste onlar artik yoldan cikmis olanlardir....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kılacağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkar eden kimseler, işte onlar artık yoldan çıkmış olanlardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah; içinizden iman edip salih amel işleyenlere vaad etti ki: Onlardan öncekileri nasıl halef kıldı ise onları da yeryüzüne halef kılacak ve on lar için beğendiği dini temelli yerleştirecek, korkularını emniyete çevirecektir. Çünkü onlar, Bana kulluk eder ve hiç bir şeyi Bana şirk koşmazlar. Kim de bundan sonra inkar ederse; işte onlar fasıkların kendileridir....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah içinizden iman edip de sâlih amel işleyenlere vâdetti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hâkim kıldıysa, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacak ve onlar için seçip beğendiği dinlerini kuvvetlendirecek, korkularını üzerlerinden kaldırdıktan sonra muhakkak emniyete kavuşturacak. Öyle ki, bana ibâdet etsinler, bana hiçbir şeyi ortak koşmasınlar. Kim de bundan sonra inkâr eder, nankörlük ederse; işte onlar yoldan çıkmış olanlardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizden iman eden ve doğruları yapanlara, kendilerinden öncekileri hükümran kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halifeler kılacağını vaat etmiştir. Kendileri için hoşnut olduğu dinlerini güçlendirecek, korkularını güvene çevirecektir. Çünkü onlar yalnız bana kulluk ederler, bana hiçbir şeyi şirk koşmazlar. Bundan sonra kim küfrederse, işte onlar, fasık olanlardır....
Furqan Suresi, 46. Ayet:
Sonra (gölge yer yüzüne yayılıp da güneş doğmaya başlayınca) biz, bu gölgeyi azar azar bize doğru (dilediğimiz yere) alırız....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Bakmazlar mı yeryüzüne, nice güzelim nebatlar bitirdik çifter çifter orada....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Erkekli dişili güzel, faydalı çiftlerin her türünden nice bitkiler yetiştirdiğimiz yeryüzüne bakmıyorlar mı?...
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bakmadılar mı ki, orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
(O kâfirler), yeryüzüne bakmadılar mı? Her çift ve çeşit iyi nebattan orada nicelerini bitirmişizdir!......
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yery
uzune
bakmazlar mi? Orada, bitkilerden nice guzel ciftler yetistirmisizdir....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bakmadılar mı? Onda gönül çekici her (bitki)den nice çiftler yetiştirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, bitkilerden nice güzel çiftler yetiştirmişizdir....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bakmazlar mı, onda değişik türden nice güzel bitkiler bitirmişiz....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz onda her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişiz....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Onlar yeryüzüne bakarak orada ne kadar yararlı bitki türleri yarattığımızı görmezler mi?...
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bakmazlar mı ki; Biz, orada bitkilerden nice güzel çiftler bitirmişizdir....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Peki bunlar, yeryüzüne hiç bakıp da düşünmediler mi: orada her çeşitten nice güzel (hayat) türleri çıkarmışız?...
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne hiç bakmıyorlar mı? Her çiftten nice hoş bitkiler bitirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Peki bunlar yeryüzüne, orada her güzel çiftten nice nebatlar yetiştirdiğimize hiç bakmıyorlar mı?...
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
Onlar yeryüzüne bakmadılar mı, Biz onda her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz?...
Nəml Suresi, 61. Ayet:
Yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli hale getiren, vâdilerden çaylar, ırmaklar akıtan, yeryüzüne ağır baskılı, oturaklı, derin temellere dayalı dağlar yerleştiren, iki deniz arasına engel koyan mı, daha hayırlı? Allah ile birlikte bir başka tanrı olabilir mi? Doğrusu onların çoğu hakikatleri bilmiyor....
Nəml Suresi, 61. Ayet:
Yoksa yeri, yaratiklarinin oturmasina elverisli kilan ve aralarinda irmaklar meydana getiren, yery
uzune
sabit daglar yerlestiren, iki deniz arasina engel koyan mi? Allah'in yaninda baska bir tanri mi? Hayir; cogu bilmezler....
Nəml Suresi, 61. Ayet:
Yoksa yeri, yaratıklarının oturmasına elverişli kılan ve aralarında ırmaklar meydana getiren, yeryüzüne sabit dağlar yerleştiren, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir tanrı mı? Hayır; çoğu bilmezler....
Nəml Suresi, 61. Ayet:
Yoksa, yeri yaratıklarının oturmasına elverişli kılan ve aralarında ırmaklar akıtan, yeryüzüne sabit dağlar yerleştiren ve iki denizin arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir ilah mı? Hayır, onların çoğu bilmezler....
Nəml Suresi, 62. Ayet:
Yoksa darda kalana, duâ ettiği zaman icâbet eden ve kötülüğü gideren ve sizi, yeryüzüne sâhip kılan mı hayırlı? Allah'la berâber bir başka mâbut var mı? Ne de az düşünmedesiniz....
Nəml Suresi, 62. Ayet:
(Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yoksa sıkıntıya düşene, kendisine yalvardığı takdirde cevap vererek sıkıntısını gideren ve sizi ardarda gelen kuşaklar halinde yeryüzüne egemen kılan Allah mı? Allah'ın yanı sıra başka bir ilah mı var? Ne kadar kıt düşüncelisiniz...
Nəml Suresi, 62. Ayet:
Peki kimdir, kendisine başvurduğunda darda kalmış olanın darına yetişen, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzüne mirasçı kılan? Allah'la beraber başka bir tanrı, öyle mi? Aklınızda ne kadar az tutuyorsunuz (bütün bu gerçekleri)!...
Qəsəs Suresi, 5. Ayet:
Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmesi istenenlere lûtfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları mîras bırakmayı dilemedeydik....
Qəsəs Suresi, 6. Ayet:
Ve onları yeryüzüne yerleştirelim, Firavun, Haman ve ordularına, korktukları şeyi gösterelim....
Ənkəbut Suresi, 63. Ayet:
Andolsun ki yine onlara: «Gökten azar azar su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzüne hayat veren kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz «Allah» diyecekler. De ki: «Hamd Allah'a mahsustur.» Fakat onların çoğu aklı ermezlerdir....
Ənkəbut Suresi, 63. Ayet:
Onlara: -Gökten su indirip, onunla kurumuş yeryüzüne hayat veren kimdir? diye sorsan: “Allah!” derler. De ki: -Hamd Allah’adır. Oysa, onların çoğu akıllarını kullanmıyorlar....
Rum Suresi, 19. Ayet:
O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. Yeryüzüne (kuruyup) ölgünleştikten sonra hayat verir ve işte siz de böylece (kabirlerinizden) çıkarılacaksınız....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Sizi topraktan yaratmasi O'nun varliginin belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yery
uzune
yayilirsiniz....
Rum Suresi, 20. Ayet:
O'nun (varlığına ve kudretinin yüceliğine delâlet eden) açık belgelerinden biri de, sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra da siz insan olarak (yeryüzüne) yayılırsınız....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Sizi topraktan yaratması O'nun varlığının belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Sizi topraktan yaratması O'nun delillerindendir. Sonra birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Ve O'nun âyetlerindendir ki, sizi topraktan yaratmıştır, sonra siz şimdi insansınız. (Yeryüzüne) yayılmaktasınız....
Rum Suresi, 20. Ayet:
O'nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) biri de sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra hemen birer insan olarak yeryüzüne yayılırsınız....
Rum Suresi, 20. Ayet:
O'nun âyetlerinden (gücünün işâretlerinden) biri sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra siz, (yeryüzüne) yayılan insan(lar) oluverdiniz....
Rum Suresi, 20. Ayet:
Sizi topraktan yaratması da Onun âyetlerindendir. Sonra siz birer beşer olarak yeryüzüne yayılırsınız....
Rum Suresi, 24. Ayet:
O'nun açık belgelerinden biri de, size korku ve umut vermek için şimşeği göstermesi ve gökten su indirip öldükten sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Doğrusu bunda aklını kullanan bir millet için deliller ve ibretler vardır....
Rum Suresi, 24. Ayet:
Yine size hem korku ve hem de ümit için şimşeği göstermesi ve gökten bir su indirip de onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat vermesi, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda aklını çalıştıran bir toplum için ayetler vardır....
Rum Suresi, 24. Ayet:
Yine O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır....
Rum Suresi, 24. Ayet:
O'nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, size hem korku hem de ümit vermek için şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır....
Loğman Suresi, 7. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhi âyâtunâ vellâ mustekbiren ke en lem yesma’hâ ke enne fî
uzune
yhi vakrâ(vakran), fe beşşirhu bi azâbin elîm(elîmin)....
Loğman Suresi, 7. Ayet:
1.
ve izâ tutlâ
: ve okunduğu zaman
2.
aleyhi
: onlara
3.
âyâtu-nâ
: âyetlerimiz
4.
vellâ
: döndü (dönüp gitti)
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Gökleri direksiz yaratmıştır, onları görüp durursunuz ve yeryüzüne de sallanıp sizi sarsmaması için metin dağlar koymuştur ve oraya bütün mahlûkatı yaymıştır ve gökten yağmur yağdırmıştır da yerde her çeşit güzelim nebâtı, çifter çifter bitirmiştir....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Allah gökleri, görebildiğiniz direkler koymadan, denge ve çekim kanununu işleterek yarattı. Sizi sarsmasın diye yeryüzüne ağır baskılı, oturaklı, derin temellere dayalı dağlar yerleştirdi. Ve orada her çeşit canlının üremesini sağlayıp yaygınlaştırdı. Biz gökten su indirdik, her faydalı bitkiden çift çift yetiştirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
O, gökleri gördüğünüz üzere bir direk olmadan [1] yarattı, sizi sarsar diye yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi ve orada her canlıdan yaydı. Gökten de su indirip onunla her güzel çiftten bitirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Allah gokleri gordugunuz gibi direksiz yaratmis, sizi sallar diye yery
uzune
sabit daglar koymus; orada her turlu canliyi yaymistir. Gokten su indirip orada her hos ciftten yetistirmisizdir....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Gökleri —gördüğünüz şekilde— direksiz yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsar diye sabit ulu dağlar yerleştirdi ve orada her türden hayvanlar serpiştirip yaydı. Ve biz, gökten su indirdik de yeryüzünde her çeşit bitkiden yetiştirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yaratmış, sizi sallar diye yeryüzüne sabit dağlar koymuş; orada her türlü canlıyı yaymıştır. Gökten su indirip orada her hoş çiftten yetiştirmişizdir....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Gökleri, gördüğün bir direk olmadan yaratmıştır. Ve sarsılmamanız için yeryüzüne denge sağlayıcılar atıp yerleştirdi ve orada her çeşit yaratığı yaydı. Gökten bir su yağdırdık ve orada her güzel çifti bitirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
O gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar bıraktı ve orada herbir hayvandan üretti. Hem gökten bir su indirdik de orada her hoş çeşitten yetiştirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
O, gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar (sabit ve büyük dağlar) bıraktı ve orada herbir hayvandan üretti. Hem biz gökten bir su indirdik de orada her güzel çiftten (veya her hoş çeşitten) bitkiler yetiştirdik....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Gökleri direksiz, desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik....
Səcdə Suresi, 10. Ayet:
Ve dediler ki: Yeryüzüne karışıp kaybolduktan sonra mı yeniden yaratılacağız? Hayır, onlar, Rablerine kavuşacaklarını inkâr etmedeler....
Səba Suresi, 2. Ayet:
Arza (bedene - yeryüzüne) gireni ve ondan çıkanı; semâdan inzâl olanı (bilinçten açığa çıkanı) ve ondaki (boyutsal yükselişi) urûc edeni bilir. . . "HÛ"; Rahıym'dir, Ğafûr'dur....
Səba Suresi, 9. Ayet:
Onlar önlerindeki arkalarındaki göğe ve yeryüzüne bakmıyorlar mı? Dilersek onları yere batırır veya gökten bir parça üzerlerine düşürürüz. İşte bunda, her ihlasla yönelen kul için bir işaret vardır....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Rüzgârları gönderip bir bulut kaldıran da Allah'tır. Derken biz o (bulutu) ölmüş bir beldeye sevketmişizdir. Böylece yeryüzüne ölmünden sonra onunla hayat veririz. İşte o dirilme de böyledir....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Bulutu harekete geçiren rüzgarı, gönderen Allah’tır. Onu ölü bir beldeye sevk ederiz, onunla yeryüzüne, ölümden sonra hayat verir. İşte ölülerin diriltilmesi de böyledir....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Allah o yüce Zattır ki rüzgârlar gönderir. Onlar bulutu kaldırır, derken onu ölü bir beldeye sevk ederiz ve onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat veririz. İşte ölülerin diriltilmesi de böyledir....
Fatir Suresi, 39. Ayet:
Öyle bir mâbuttur o ki sizi yeryüzüne hâkim etmiştir, kim kâfir olursa zararı kendisine, kâfirlerin kâfirlikleri, Rablerinin katında ancak gazabını arttırır, kâfirlerin kâfirlikleri, ancak ziyanlarını arttırır....
Fatir Suresi, 39. Ayet:
Sizleri yery
uzune
de hakim kilan O'dur. Inkar edenin inkari kendi aleyhinedir. Inkarcilarin inkari, Rableri katinda yalniz kendilerine olan gazabi arttirir. Inkarcilarin inkari, husrandan baska birsey arttirmaz....
Fatir Suresi, 39. Ayet:
Sizleri yeryüzüne de hakim kılan O'dur. İnkar edenin inkarı kendi aleyhinedir. İnkarcıların inkarı, Rableri katında yalnız kendilerine olan gazabı arttırır. İnkarcıların inkarı, hüsrandan başka birşey arttırmaz....
Fatir Suresi, 39. Ayet:
Sizleri yeryüzüne varis kılan O'dur. O halde, (Allah'ın birliği ve benzersizliği) gerçeği(ni) inkara kalkışan kişi (şunu bilsin ki), onun bu inkarı kendi aleyhinedir; çünkü, onların bu gerçeği (inatla) inkar etmeleri, yalnızca Rablerinin katındaki çirkinliklerini arttırır ve bu gerçeği inkar etmeleri inkarcıların ziyanını artırmaktan başka bir işe yaramaz....
Saffat Suresi, 6. Ayet:
Biz yeryüzüne en yakın gökleri yıldızların güzelliğiyle süsledik,...
Saffat Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacaktır....
Saffat Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacaktır....
Saffat Suresi, 54. Ayet:
(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?» ...
Sad Suresi, 26. Ayet:
Ey Dâvûd, biz seni yeryüzüne hâkim ettik, artık insanlar arasında, adâletle hükmet ve dileğine uyma ki seni Allah yolundan saptırır; Allah yolundan sapanlaraysa şiddetli bir azap var soru gününü unuttuklarından....
Sad Suresi, 26. Ayet:
Ey Davud; seni gerçekten yeryüzüne halife kıldık. O halde insanlar arasında hak ile hükmet. Heveslere uyma ki bu, seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah'ın yolundan sapanlara; onlara hesab gününü unuttuklarından ötürü, şiddetli bir azab vardır....
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Onlar da dediler ki: Bize vaadinde sadık olan ve bizi yeryüzüne varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Çalışanların ecri ne de güzeldir....
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Onlar da şöyle derler: "Hamd olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!"...
Mömin Suresi, 29. Ayet:
“Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi....
Mömin Suresi, 29. Ayet:
Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi....
Mömin Suresi, 29. Ayet:
Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Yery
uzune
sabit daglar yerlestirdi, onu bereketli kildi; arayanlar icin yeryuzunde gidalarini normal olarak dort gun icinde yetistirmesi kanununu koydu....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Yeryüzüne üstünden ağır baskılar (dağlar) yerleştirdi, onu bereketli kıldı; arayıp soranlar için gıdalarını tam (toplam) dört gün içinde yetiştirmesi kanununu koydu (takdir etti)....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Onda bereketler yarattı ve orada rızıklarını arayanlar için dört günde düzene koydu....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
O; yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler yarattı. Ve onda arayanlar için dört beşit gıdalar takdir etti....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
O, yeryüzüne sâbit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler yarattı. Orada araştırıp soranlar için, rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip düzene koydu....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere......
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
istevâ
: istiva etti, yöneldi
3.
iles semâi (ilâ es semâi)
: semaya
4.
ve hiye
: ve o
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra bir duman halinde olan göğü yaratmayı hükmetmiştir de ona ve yeryüzüne, dileyerek dilemeyerek meydana gelin demiştir, ikisi de, dileyerek geldik demişlerdir....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra, duman halinde bulunan goge yoneldi, ona ve yery
uzune
: «Isteyerek veya istemiyerek buyruguma gelin» dedi. Ikisi de : «Isteyerek geldik» dediler....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra gaz halinde (veya duman halinde) bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne, ister istemez gelin, buyurdu. İkisi de «İsteyerek, boyun eğerek geldik» dediler....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: 'İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin' dedi. İkisi de: 'İsteyerek geldik' dediler....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: «İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin» dedi. «İsteyerek geldik» dediler....
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Bundan başka, duman halindeki göğe yöneldi ve hem ona, hem de yeryüzüne 'İsteseniz de, istemeseniz de gelin' buyurdu. İkisi de 'İsteyerek geldik' dedi....
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Senin, yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de Allah’ın âyetlerinden, kudretinin delillerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır. Genetik şifrelerini harekete geçirerek yeryüzüne hayat veren Allah, elbette ölüleri de diriltir. O’nun gücü, kudreti her şeye yeter....
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Allah’ın kudretine delâlet eden alâmetlerden biri de şudur ki, sen yeryüzünü kurumuş görürsün. Fakat üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman, harekete geçer ve kabarır (canlanır ve yeşerir). Yeryüzüne hayat veren, elbette ölüleri de dirilticidir. Çünkü O, her şeye kadîrdir....
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın (yeryüzüne) yaydığı her bir canlıda da kesin olarak inanan bir toplum için elbette nice deliller vardır....
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır....
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
(Allahın) sizi yaratmasında ve yer yüzüne yayıb üretmekde olduğu herbir canlıda da sağlam bilgi edinecek bir zümre için âyetler (delâletler, ibretler) vardır. ...
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
Sizin yaratılmanızda ve yeryüzüne yaydığı her canlıda yakinen inanan topluluklar için ayetler vardır....
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
Kendi yaratılışınızda ve O'nun (yeryüzüne) serpiştirdiği hayvan (tür)ler(in)de bütün kalpleriyle inananlar için mesajlar vardır....
Casiyə Suresi, 4. Ayet:
Gerek sizin yaratılışınızda, gerekse Allah'ın yeryüzüne yaydığı canlılarda, kesin bir bilgiyle iman edecek bir topluluk için âyetler vardır....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten rızık vesilelerini indirmesinde, ölümünün ardından yeryüzüne rahmetle hayat vermesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını faydalı kullanabilen toplumlar için Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan deliller, birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler vardır....
Casiyə Suresi, 8. Ayet:
Yüzüne karşı Allah’ın ayetleri okunurken işitir de, sonra kibrinden bunları hiç işitmemiş gibi (küfrü üzerinde) ısrar eder. İşte (Ey Rasûlüm) onu, acıklı bir azab ile müjdele....
Fəth Suresi, 19. Ayet:
Ve megânime kesîreten ye’huzûnehâ, ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen)....
Fəth Suresi, 19. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
megânime
: ganimetler
3.
kesîreten
: çok, pekçok
4.
ye'huzûne-hâ
: onu alırlar
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Vaadekumullâhu megânime kesîreten te’huzûnehâ fe accele lekum hâzihî ve keffe eydiyen nâsi ankum, ve li tekûne âyeten lil mu’minîne ve yehdiyekum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen)....
Fəth Suresi, 20. Ayet:
1.
vaade-kum allâhu
: Allah vaadetti
2.
megânime
: ganimetler
3.
kesîreten
: çok, pekçok
4.
te'huzûne-hâ
: onu alı...
Qaf Suresi, 6. Ayet:
Onlar tepelerindeki gökyüzüne hiç bakmıyorlar mı? Onu nasıl inşa ettik, güzelleştirdik ve nasıl bütün kusurlardan, eksikliklerden arındırdık?...
Zariyat Suresi, 28. Ayet:
(28-29) O vakit onlardan kalbinde bir korku gizlendi. Dediler ki: «Korkma!» ve O'nu bir bilgin oğul ile müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
1.
fe
: böylece, bunun üzerine
2.
akbelet
: karşıladı
3.
imreetu-hu
: onun hanımı
4.
fî sarretin
: çığlık atarak
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine hanımı (bu haberi) çığlık atarak karşıladı. Ve yüzüne vurarak: “Ben kısır ihtiyar bir kadınım.” dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Derken karısı, onlara dönmüştü de bir çığlık atıp eliyle yüzüne vurmuştu ve ben kısır bir kocakarıyım demişti....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bu yüzden (İbrahim'in) karısı çığlık içinde misafirlerin yanına döndü de, (ellerini utanarak) yüzüne kapatıp dedi ki: "(Ben) kısır bir ihtiyar kadınım!"...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı kadınların arasında çığlık atmaya başladı. Elini yüzüne çarparak: 'Ben kısır bir kocakarıyım' dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine karısı çığlık atarak döndü ve elini yüzüne vurarak: 'Kısır bir yaşlı kadın mı (doğuracak)?' dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?" dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine (İbrahîm’in) hanımı bir çığlık içinde döndü de elini yüzüne çarptı: “- Ben, kısır bir koca karıyım! (Nasıl çocuğum olabilir)” dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine, İbrahim'in eşi bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak, «kısır yaşlı bir kadın !» dedi.....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: «Ben kısır bir kocakarıyım!» dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı hayret içinde, (hayretten) yüzüne vurarak, 'Kısır bir yaşlı kadın!' dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine hatunu bir çığlık içinde döndü de elini yüzüne çarptı ve akîm bir kocakarı, dedi...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine karısı bir çığlık içinde döndü, elini yüzüne çarptı ve: «Kısır bir kocakarı (çocuk mu doğurur)? dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: «Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?» dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?" dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine (İbrâhîmin) zevcesi (Sâre) bir feryâd içinde yönelib (elini) yüzüne vurdu. «(Ben) doğurmaz bir koca karı (yım)» dedi. ...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine zevcesi (Sâre hayretle) çığlık atarak geldi de elini yüzüne vurdu ve: '(Ben) kısır bir kocakarı(yım; benim nasıl çocuğum olur?)' dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine karısı çığlık atarak (misafirlerin) yanına geldi ve (şaşkınlık içinde) yüzüne vurarak feryad etti: "(Benim gibi) kısır bir kocakarıdan mı!"...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
(28-29) O vakit onlardan kalbinde bir korku gizlendi. Dediler ki: «Korkma!» ve O'nu bir bilgin oğul ile müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı hayretle seslenerek geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak: -Ben, kısır bir kocakarıyım, dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Evin öbür köşesinden bunu duyan eşi, elini yüzüne vurarak: "Vay başıma gelene! Ben kısır bir kocakarı iken mi doğuracağım!" diye çığlık attı....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Karısı (Sare) çığlık içinde geldi (hayretten elini) yüzüne vurarak: "(Ben) Kısır bir kocakarı(yım, benden nasıl çocuk olur)?" dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: «Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?» dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Hanımı bir çığlıkla döndü, elini yüzüne vurup 'Kısır bir kocakarı mı doğuracak?' dedi....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Derken, karısı bir çığlık içinde döndü; yüzüne vurarak şöyle dedi: "Ben, doğurma yaşını geçmiş bir kocakarıyım!"...
Rəhman Suresi, 31. Ayet:
Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız....
Rəhman Suresi, 31. Ayet:
Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız....
Rəhman Suresi, 31. Ayet:
Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız....
Rəhman Suresi, 33. Ayet:
Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin)....
Rəhman Suresi, 33. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
ma'şere
: topluluk
3.
el cinni
: cin
4.
ve el insi
: ve insan
Hədid Suresi, 17. Ayet:
Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık....
Hədid Suresi, 17. Ayet:
Bilin ki gerçekten Tanrı ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz biz size ayetleri açıkladık; umulur ki akledersiniz....
Hədid Suresi, 17. Ayet:
Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermektedir. Şüphesiz biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık....
Hədid Suresi, 22. Ayet:
Yeryüzüne, yahut canlarınıza gelip çatan hiçbir felâket yoktur ki biz, onları yaratmadan önce onu, bir kitapta tespit etmemiş olalım; şüphe yok ki bu, Allah'a pek kolaydır....
Hədid Suresi, 22. Ayet:
Yery
uzune
ve sizin basiniza gelen harhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan once o, Kitap'da bulunmasin. Dogrusu bu Allah'a kolaydir....
Hədid Suresi, 22. Ayet:
Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır....
Hədid Suresi, 22. Ayet:
Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki; Biz onu yaratmadan evvel kitabda bulunmasın. Şüphesiz ki bu; Allah'a göre kolaydır....
Hədid Suresi, 22. Ayet:
Yeryüzüne veya kendinize isabet eden hiçbir musibet yoktur ki; biz onu yaratmadan önce bir yazıtta bulunmasın. Şüphesiz O, Allah için çok kolaydır....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Artık namazı kaza ettiğiniz (kılıp bitirdiğiniz) zaman yeryüzüne yayılın ve Allah'ın fazlından isteyin ve Allah'ı çok zikredin. Umulur ki, böylece siz felâha (kurtuluşa) erersiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namazı kıldınız mı da artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lûtfunu, ihsânını arayın ve çok anın Allah'ı da kurtulup murâda erin....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namazı kılınca, artık yeryüzüne dağılın. Ticaretinizi yapın, işinize bakın. Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikrederek şükredin, Allah’a çokça ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını çokça anlatın. Umulur ki, kurtuluşa, ebedî nimetle mutluluğa erersiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındığında artık yeryüzüne dağılın Allah'ın lütfundan isteyin ve Allah'ı çokça anın ki kurtuluşa eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Sonra namaz kılınınca, yeryüzüne dağılın da Allah’ın fazlından rızk arayın. Allah’ı (her halinizde) çok anın ki, (dünya ve ahiret saadetine kavuşub azabdan) kurtulabilesiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz bitince yery
uzune
yayilin; Allah'in lutfundan rizik isteyin; Allah'i cok anin ki saadete erisesiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılınıp (Cum'a) yerine getirilince, yeryüzüne dağılırı da Allah'ın bol nimetinden, geniş lûtfundan (nasibinizi) arayın. Bir de Allah'ı çok anın, ola ki muradınıza erer, umduğunuza kavuşursunuz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah'ın lütfundan rızık isteyin; Allah'ı çok anın ki saadete erişesiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz bitince, yeryüzüne yayılarak ALLAH'ın lütfunu arayın ve ALLAH'ı sürekli anmaya devam edin....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındıktan sonra da yeryüzüne dağılın, Allah'ın bol nimetinden nasip arayın ve Allah'ı çok zikredin ki, kurtuluş bulabilesiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfunu isteyin. Allah'ı çok zikredin, umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz bitince; yeryüzüne dağılın. Ve Allah'ın lutfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin ki felaha eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Ve namaz bittiğinde yeryüzüne serbestçe dağılın ve Allah'ın lütfundan (rızkınızı) aramaya devam edin; mutluluğa ulaşabilmek için de Allah'ı sıkça anın!...
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın, Allah'ın fazlından nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındığı zaman da yeryüzüne dağılın ve Allah’ın rızkını arayın, Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa erebilesiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz tamamlanınca yeryüzüne yayılın, işinize gücünüze gidin, Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Felaha ermenizi ümid ederek Allah’ı çok zikrediniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allâh'ın lutfundan (nasibinizi) arayın. Allâh'ı çok anın ki başarıya eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındığında ise yeryüzüne yayılıp Allah'ın lütfundan rızkınızı arayın. Allah'ı da çok anın ki kurtuluşa eresiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Hani peygamber, eşlerinden birine sır olarak bir söz söylemişti. Hanımı bu sırrı arkadaşına söyleyince, Allah konuyu peygamberine açtı. Peygamber, eşine bazı sözler söyledi, bazılarını da yüzüne vurmadı, utandırmadı. Peygamber, hanımına anlatırken, hanımı: 'Bunu sana kim haber verdi?' dedi. Peygamber: 'Bunu bana, her şeyi bilen, gizli-açık her şeyden haberdar olan Allah haber verdi.' dedi....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Peygamber, eslerinden birine gizlice bir soz soylemisti. O, bunu peygamberin diger bir esine haber verince, Allah da peygambere durumu bildirmis, o da bir kisminin y
uzune
vurmus bir kisminin y
uzune
vurmaktan geri durmustu. Esine, gizlice soyledige seyi baskasina nakletmis oldugunu bildirince, esi: «Bunu sana kim haber verdi?» demis, o da: «Bana, herseyi bilen ve herseyden haberdar olan Allah haber verdi» demisti....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O, bunu Peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da Peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını yüzüne vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyibaşkasına nakletmiş olduğunu bildirince, eşi: 'Bunu sana kim haber verdi?' demiş, o da: 'Bana, herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah haber verdi' demişti....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O bunu peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da bu durumu peygambere bildirmişti, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını da yüzüne vurmamıştı. Peygamber bunu ona haber verince eşi «Bunu sana kim söyledi?» dedi. Peygamber: «Bilen, her şeyden haberi olan Allah, bana söyledi» dedi....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Eşi o sözü başkalarına haber verince, Allah bu durumu Peygambere açıkladı; o da Allah'ın açıkladığı şeyin bir kısmını eşine bildirdi, bir kısmını da hiç yüzüne vurmadı. Ona bu durumu bildirdiğinde, eşi 'Bunu sana kim haber verdi?' dedi. Peygamber de 'Herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah bildirdi' diye cevap verdi....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Biz, yeryüzüne en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik ve onları (insanlar arasında bulunan) şeytan ruhluların boş ve anlamsız spekülasyonlarına konu yaptık ve onlar için yakıcı alevden bir azap hazırladık;...
Cin Suresi, 6. Ayet:
Ve ennehu kâne ricâlun minel insi yeûzûne bi ricâlin minel cinni fe zâdûhum rehekâ(rehekan)....
Cin Suresi, 6. Ayet:
1.
ve enne-hu kâne
: ve onun ..... olduğu oluyordu, oluyordu
2.
ricâlun
: adamlar
3.
min el insi
: insanlardan
4.
yeûzûne
Müddəssir Suresi, 21. Ayet:
Sonra (döndü insanların yüzüne) baktı....
İnsan Suresi, 11. Ayet:
Allah da onlari bu yuzden o gunun fenaligindan korur; onlarin y
uzune
parlaklik ve nese verir....
İnsan Suresi, 11. Ayet:
Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir....
İnsan Suresi, 11. Ayet:
Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur, onların yüzüne parlaklık ve sevinç verir....
Mürsəlat Suresi, 3. Ayet:
Yer yüzüne şeriatleri yayan melekler hakkı için,...