Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Sizi ni'metlendirdiğim o ni'metimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine getireyim (sizleri
vaade
ttiğim cennetime alayım). Ve(ahdinize sadık kalmakta) artık sadece benden korkun....
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
1.
ve iz
: ve o zaman
2.
vâadnâ
: biz
vaade
ttik
3.
mûsâ
: Musa
4.
erbaîne
: kırk
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Ve Musa'ya (Tur dağı'nda) kırk gece (beraberlik)
vaade
tmiştik. Sonra siz, hemen onun ardından (Samiri'nin altından yaptığı) buzağıyı (tanrı) edindiniz. Ve siz zâlimlersiniz ....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
1.
eş şeytânu
: şeytan
2.
yeidu-kum
: size
vaade
diyor
3.
el fakra
: fakirlik
4.
ve ye'muru-kum
: ve size emrediyor...
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan size fakirlik
vaade
der ve size fuhşuyatı emreder. Ve Allah ise, size kendinden mağfiret ve fazl
vaade
diyor. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlikle korkutmakta ve size arsızlığı emretmektedir. Allah ise size kendi katından bağışlama ve lütuf
vaade
tmektedir. Allah lütfu geniş olandır, bilendir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan fakirlikle korkutarak size cimriliği, kötülük işlemeyi emreder. Oysa Allah size kendi katından bağışlama ve bol nimet
vaade
der. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan sizi fakirlik ile korkutarak, çirkin şeyleri emreder. Allah ise size mağfiret ve bolluk
vaade
der. Allah, Vasi'dir, Alim'dir....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Şüphesiz Allah size
vaade
ttiğini yerine getirdi. Allah'ın izniyle onları kırıp geçiriyordunuz. Ancak (Allah) sevdiğiniz şeyi size gösterince gevşediniz, yapılması gerekende tartışmaya girdiniz ve karşı geldiniz. Sizden kimisi dünyayı, kimisi de ahireti istiyor. Daha sonra (Allah) sizi denemek için onlardan çevirdi (yenilgiye uğrattı). Şüphesiz O sizi bağışladı. Allah mü'minler için lütuf sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
Rabbimiz, bize ver peygamberlerine
vaade
ttiklerini ve aşağılık bir hale getirme bizi kıyâmet gününde, gerçekten de sen vaadinden dönmezsin....
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
'Ey Rabbimiz! Peygamberlerin vasıtasıyla
vaade
tmiş olduklarını bize ver ve kıyamet gününde bizi rezil etme! Şüphesiz sen asla sözünden dönmezsin.'...
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
"Rabbimiz, elçilerine
vaade
ttiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin."...
Nisa Suresi, 95. Ayet:
1.
lâ
: değil
2.
yestevî
: aynı seviyede, bir, eşit
3.
el kâıdûne
: oturanlar
4.
min el mu'minîne
: mü'minlerden
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Özür sahibi olmayan mü'minlerden (savaşa gitmeyip) oturanlar ile Allah'ın yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir (eşit) değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından, oturanların üstünde faziletli kıldı ve Allah hepsine “Hüsna”yı
vaade
tti. Ve Allah mücahitleri, oturup kalanlar üzerine “büyük ecir” ile üstün kıldı....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
İnançlılardan özür olmaksızın oturanlar ile Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Tanrı, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti)
vaade
tmiştir; ancak Tanrı cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyla, canlarıyla mücâhedede bulunanlar müsavî olmazlar. Allah Teâlâ malları ile ve canları ile cihada atılanları, oturanlar üzerine derece itibariyle tafdil buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ hepsine de hüsnayı
vaade
tmiştir. Ve Allah Teâlâ mücahit olanları, oturanlar üzerine pek büyük bir mükâfaat ile tercih kılmıştır....
Nisa Suresi, 120. Ayet:
(Şeytan) onlara vaad eder ve onları emaniyyeye (kuruntuya) düşürür. Ve şeytan, onlara aldatmaktan başka bir şey
vaade
tmez....
Nisa Suresi, 120. Ayet:
Şeytan onlara
vaade
der ve onları kuruntuya düşürür. Halbuki, şeytan onlara bir aldatmadan başka bir şey
vaade
tmez....
Maidə Suresi, 9. Ayet:
1.
vaade
allahu
: Allâh (cc). vaad etti
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve ıslah edici amel yapanlar, nefs tezkiyesi yapanlar
...
Maidə Suresi, 9. Ayet:
Allah iman edip salih amel işleyenlere; onlar için bağışlama ve büyük bir ecir olduğunu
vaade
tmiştir....
Maidə Suresi, 9. Ayet:
Tanrı, inananlara ve salih amellerde bulunanlara
vaade
tmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır....
Maidə Suresi, 9. Ayet:
Allah; iman edenlere ve salih amel işleyenlere, mağfiret ve büyük bir ecir
vaade
tmiştir....
Ənam Suresi, 134. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
mâ
: şey
3.
tûadûne
: siz vaadolundunuz, size
vaade
dilen
4.
le âtin
: mutlaka gelecek
Ənam Suresi, 134. Ayet:
Muhakkak ki; size
vaade
dilen (vaadolunduğunuz) şey mutlaka gelecektir. Ve siz, aciz bırakacak değilsiniz (önleyemezsiniz)....
Ənam Suresi, 134. Ayet:
Muhakkak size
vaade
dilen şeyler gelecek ve siz, olacak şeylerin önüne geçemezsiniz....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve nâdâ ashâbul cenneti ashâben nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ rabbunâ hakka(hakkan) fe hel vecedtum mâ
vaade
rabbukum hakka(hakkan) kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi alez zâlimîn(zâlimîne). ...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
1.
ve nâdâ
: ve seslendiler
2.
ashâbu el cenneti
: cennet ehli, halkı
3.
ashâbe en nâri
: ateş ehli, halkı
4.
en kad veced-nâ
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Ve cennet ehli, ateş (cehennem) ehline seslendi. “Biz, Rabbimizin bize
vaade
ttiğini hak olarak bulduk. Siz de, Rabbimizin size
vaade
ttiğini hak olarak buldunuz mu?” “Evet” dediler. O zaman onların arasından bir müezzin (münadi, seslenme görevi olan kişi) seslendi: “Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun.”...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli, cehennem ehline biz, Rabbimiz bize neler
vaade
ttiyse gerçek olarak hepsini bulduk, hepsini elde ettik, siz de Rabbinizin size
vaade
ttiğini gerçek bir sûrette elde ettiniz mi diye nidâ eder, onlar da evet derler, derken aralarında bir münâdî, Allah'ın lâneti zâlimlere diye bağırır....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ashabı, cehennem ashabına: Rabbımızın bize
vaade
ttiğini hak bulduk. Siz de rabbınızın size
vaade
ttiğini hak buldunuz mu? diye seslendiler....
Əraf Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
e ci'te-nâ
: bize mi geldin
3.
li na'bude allâhe
: Allah'a kul olmamız için
4.
vahde-hu
: onu...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: “Tek bir Allah'a kul olmamız için ve babalarımızın ibadet ettiği şeyleri terketmemiz için mi bize geldin? Eğer sen sadıklardan isen bize
vaade
ttiğin şeyi (azabı) artık bize getir.”...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
1.
fe
: sonra
2.
akarû
: kestiler
3.
en nâkate
: dişi deve
4.
ve atev
: ve haddi aştılar, isyan ettiler
...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Sonra (dişi) deveyi kestiler ve Rab'lerinin emrine isyan ettiler (haddi aştılar). Ve şöyle dediler: “Ya Salih, şâyet sen gönderilen resûllerden isen bize
vaade
ttiğin (tehdit ettiğin) şeyi getir.”...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen,
vaade
ttiğin şeyi getir, bakalım."...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve rablerinin buyruğuna karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden isen,
vaade
ttiğin şeyi getir bakalım."...
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: «Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen,
vaade
ttiğin şeyi getir, bakalım.»...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
1.
ve vâad-nâ
: ve
vaade
ttik
2.
mûsâ
: Musa (as)
3.
selâsîne
: otuz
4.
leyleten
: gece
<...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsâ, kızgın bir halde acıklanarak kavmine dönünce dedi ki: Benden sonra ne de kötü bir iş işlediniz, Rabbinizin
vaade
ttiği müddet bitmeden acele mi ettiniz? Ve levihleri atıp kardeşinin saçından, sakalından tutarak kendisine doğru çekmeye başladı. Hârûn, anam oğlu dedi, bu kavim, gerçekten de âciz bıraktı beni, az kaldı ki öldürüyorlardı da, onun için bana bu harekette bulunup düşmanları sevindirme ve beni zulmeden kavimle berâber tutma....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
1.
ve iz yaıdu-kum allâhu
: ve Allah size
vaade
diyordu
2.
ihdâ et tâifeteyni
: iki taifeden (topluluktan) biri
3.
enne-hâ
: onun olduğu, olması
4.
...
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Ve Allah, iki taifeden birinin sizin olmasını, size
vaade
diyordu. Ve siz, silâhsız olanın (silâh sahibi olmayanın) sizin olmasını temenni ediyorsunuz. Ve Allah (da) O'nun (Kendi) sözleri ile hakkın gerçekleşmesini ve kâfirlerin arkasının (neslin devamının) kesilmesini istiyor....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Hani Allah; iki taifeden birini size
vaade
diyordu. Siz ise, kuvvetli bulunmayanın sizin olmasını arzu ediyordunuz. Allah ta istiyordu ki; sözleriyle hakkı gerçekleştirsin ve kafirlerin kökünü kessin....
Ənfal Suresi, 48. Ayet:
1.
ve iz
: ve olduğu zaman, olmuştu
2.
zeyyene
: süsledi, güzel gösterdi
3.
lehum eş şeytânu
: onlara şeytan
4.
a'mâle-hum
<...
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
1.
vaada allâhu
: Allah
vaade
tti
2.
el munâfikîne
: münafık erkekler
3.
ve el munâfikâti
: ve münafık kadınlar
4.
ve el kuffâre...
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere, orada ebedî kalacakları cehennem ateşini
vaade
tti. O (cehennem), onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikâme edilmiş olan (devamlı kılınan) bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah, nifak sâhibi erkeklerle kadınlara ve kâfirlere cehennem ateşini
vaade
tmiştir, orada ebedî kalırlar, o yeter onlara ve Allah onlara lânet etmiştir ve onlar içindir bitip tükenmeyen daimî azap....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah münafık erkeklere, münafık kadınlara ve kâfirlere içinde sonsuza kadar kalacakları cehennem ateşini
vaade
tmiştir. O onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için kalıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Tanrı, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini
vaade
tti. Bu, onlara yeter. Tanrı onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah; münafık erkeklerle, münafık kadınlara ve kafirlere cehennem ateşini
vaade
tmiştir. Orada temelli kalıcıdırlar. Bu, onlara yeter. Ve Allah; onlara la'net etmiştir. Onlara, sürekli bir azab vardır....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah Teâlâ münafıklara ve münafıkalara ve kâfirlere, cehennem ateşini orada müebbeden kalıcılar olmak üzere
vaade
tmiştir. O onlara kâfidir. Ve onlara Allah Teâlâ lânet etti. Ve onlar için elîm bir azap da vardır....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
1.
vaadallâhu
: Allah
vaade
tti
2.
el mu'minîne
: mü'min erkekler
3.
ve el mu'minâti
: ve mü'min kadınlar
4.
cennâtin
<...
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara orada ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler
vaade
tti. Adn cennetlerinde güzel meskenler (vardır). Ve (bunların) en büyüğü, Allah'tan bir rızadır (Allah'ın razı olmasıdır). İşte o, fevz-ül azîmdir (en büyük kurtuluştur)....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah, inanan erkek ve kadınlara, kıyılarından ırmaklar akan cennetler, içlerinde tertemiz zevk ve sefalar edilecek olan ebedî Adn cennetlerinde bulunan meskenler
vaade
tmiştir. Allah'ın râzılığıysa daha da büyüktür. İşte budur en büyük kurtuluş ve murâda eriş....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, altlarından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler ve Adn cennetinde güzel meskenler
vaade
tmiştir. Allah'ın hoşnutluğuysa hepsinden daha büyüktür. Büyük kurtuluş işte budur....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler
vaade
tmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Tanrı, inançlı(erkek)lere ve inançlı(kadın)lara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler
vaade
tmiştir. Tanrı'dan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, içinde temelli kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetleri
vaade
tti. Ve Adn cennetlerinde çok güzel meskenler de. Allah tarafından bir hoşnudluk ise daha büyüktür. En büyük kurtuluş işte budur....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler
vaade
tmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
a'kabe-hum
: onların akıbeti, işlerinin sonucu, yaptıklarının sonucu
3.
nifâkan
: nifak, nifak olarak, nifak duygusu
4.
...
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Böylece O'na (Allahû Tealâ'ya)
vaade
ttikleri şeyi, Allah'a karşı yerine getirmediklerinden ve yalan söylemiş olduklarından dolayı, (onların bu yaptıklarının) sonucunda (Allah), onların kalplerine, onunla karşılaşacakları güne kadar nifak duygusu verdi....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Artık Allah Teâlâ'ya
vaade
ttikleri şeyde O'na muhalefet ettikleri için ve yalan söyler oldukları için O da onların bu hareketlerinin akibetini ona mülâki olacakları güne kadar onların kalplerinde bir nifaka döndürdü....
Tövbə Suresi, 111. Ayet:
Allah, Allah yolunda çarpışıp öldüren ve öldürülen mü'minlerden, karşılığı cennet olmak üzere, mallarını ve canlarını satın almıştır. Bu O'nun üzerine, Tevrat, İncil ve Kur'an'da
vaade
dilmiş olan bir haktır. Allah'dan daha çok ahdine vefa gösterebilen kim vardır? Şu halde yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş budur....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme li ebîhi illâ an mev’ıdetin
vaade
hâ iyyâhu, fe lemmâ tebeyyene lehû ennehu aduvvun lillâhi teberree minhu, inne ibrâhîme le evvâhun halîm(halîmun)....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
1.
ve mâ kâne istigfâru
: ve bağışlanma, mağfiret dilemesi olmaz, olamaz
2.
ibrâhîme
: İbrâhîm
3.
li ebî-hi
: babası için
4.
il...
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
Ve İbrâhîm'in babası için mağfiret dilemesi olamaz (olmaz). Yalnız ona
vaade
ttiği vaad hariç. Fakat onun (babasının), Allah'ın düşmanı olduğu, ona belli olduğu (beyan edildiği) zaman, ondan uzaklaştı. İbrâhîm muhakkak ki evvah (yüreği çok sızlayan)tır, halîm (çok merhametli)dir....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
İbrahim'in, atası için yarlıganma dilemesi, ancak ona
vaade
ttiğini tutmak içindi. Fakat onun, Allah düşmanı olduğu kendisince iyice anlaşıldığı zaman ondan vazgeçti. Şüphe yok ki İbrahim, çok ağlayıp duâ eden, insanlara fazlasıyla merhamet eden bir zattı....
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepinizin dönüp varacağı yer, onun tapısıdır, gerçek olarak bunu
vaade
tmiştir Allah. Hiç şüphe yok ki o, halkı önce yaratır, sonra da inanıp iyi işlerde bulunanları, adâlet üzere ve tam karşılığıyla mükâfatlandırmak için ölümden sonra tekrar diriltir; kâfir olanlaraysa, inkârlarından dolayı, içmek üzere kaynar su ve elemli bir azap vardır....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
1.
ve immâ
: ve ama, eğer
2.
nurîyenne-ke
: elbette sana gösteririz
3.
ba'de
: bir kısmı
4.
ellezî naıdu-hum
: onl...
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Ama sana, onlara
vaade
ttiğimizin bir kısmını göstersek veya seni vefat ettirsek de o zaman (sonunda) onların dönüşü, Bizedir. Sonra Allah, onların yaptığı şeylere de şahittir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de onların dönüp gelecekleri yer, bizim tapımızdır, seni öldürsek ve sana göstermesek de; sonra da Allah, yaptıklarına tanıktır onların....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiklerimizin bir kısmını sana göstersek ya da senin (bundan önce) dünya hayatını sona erdirsek sonuçta onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların yaptıklarına şahittir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya senin hayatına son veririz (de görmen ahirete kalır.) Onların dönüşleri bizedir, sonra Allah işlediklerine şahiddir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya senin hayatına son veririz (de görmen ahirete kalır.) Onların dönüşleri Bizedir, sonra Tanrı işlediklerine şahiddir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimizin bir kısmını sana gösteririz veya seni alırız. Onların dönüşü bizedir. Allah onların yaptıklarına şahiddir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimiz şeyin bazısını sana göstersek de veya (henüz göstermeden) senin ruhunu kabzetsek de herhalde onların dönüşü Bizedir. Sonra Allah Teâlâ onların ne yapacakları üzerine şahittir....
Yunus Suresi, 46. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya senin hayatına son veririz (de görmen ahirete kalır.) Onların dönüşleri bizedir, sonra Allah işlemekte olduklarına şahiddir....
Yunus Suresi, 55. Ayet:
İyi bilin ki göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. İyi bilin ki, Allah'ın
vaade
ttiği gerçektir ancak onların çoğu bilmiyorlar....
Hud Suresi, 17. Ayet:
1.
e fe men
: artık (o) kimse mi
2.
kâne
: oldu
3.
alâ beyyinetin
: kesin bir delil üzerinde
4.
min rabbi-hi
: onu...
Hud Suresi, 17. Ayet:
Artık O'nun (Allah) tarafından bir şahitin, onu okuduğu kimse mi Rabbinden kesin bir delil üzerinde oldu ki; ondan önce bir imam (rehber) ve bir rahmet olarak Musa (A.S)'ın kitabı var(dır)? İşte onlar, ona inanırlar. Ve bir topluluktan onu inkâr eden, böylece ona
vaade
dilen yeri, ateş olan kimse mi (Rabbinden kesin bir delil üzerinde oldu)? Bundan sonra ondan şüphe içinde olma. Çünkü o, senin Rabbinden bir haktır. Lâkin insanların çoğu mü'min olmazlar (inanmazlar)....
Hud Suresi, 17. Ayet:
Rabbinden apaçık bir delile sâhip olan, bundan başka bir de tanığı olup daha önce din ve dünyâ işlerinde uyulan ve aynı rahmet olan Mûsâ'nın kitabında da bildirilen kişi, yalnız dünyâyı dileyene benzer mi? Rablerinden açık bir delile sâhib olanlar, Kur'ân'a inanırlar; topluluklardan onu inkâr edenlere
vaade
dilen yerse ateştir. Artık bu hususta şüpheye düşme, çünkü o, Rabbinden gelmedir, gerçektir, fakat insanların çoğu inanmaz....
Hud Suresi, 17. Ayet:
(Böyleleri ile) Rabbinin katından açık bir delil üzere bulunan, bunu yine O'nun tarafından (hakkında) bir şahit izleyen ve ondan önce de bir rehber ve rahmet olarak gönderilmiş Musa'nın kitabı ile doğrulanan kimse bir olur mu? İşte bunlar ona (Kur'an'a) iman ederler. Topluluklardan hangisi onu inkar ederse kendisine
vaade
dilen yer ateştir. Bundan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz bu, Rabbinin katından bir gerçektir. Ancak insanların çoğu iman etmezler....
Hud Suresi, 17. Ayet:
Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkâr ederse, ateş ona
vaade
dilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar....
Hud Suresi, 17. Ayet:
Bir mümin ki, Rabbi tarafından verilen açık bir delil (gerçek dâvasını isbat eden selim bir akıl) üzeredir ve bunu, Allah’dan bir şâhid olan Kur’ân, bir de Kur’ân’dan evvel kendisine uyulan ve büyük bir nimet bulunan Mûsa’nın kitabı (Tevrat) da teyîd ediyor; hiç o, sırf dünya hayatını istiyen asiler gibi olur mu? İşte bu vasıfta olanlar, Kur’ân’a iman ederler. Herhangi bir topluluk da Kur’ân’ı inkâr ederse, artık ateş, onun
vaade
dilen yeridir. Sen de, sakın bunda bir şüpheye düşme. Çünkü bu Kur’...
Hud Suresi, 17. Ayet:
Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce bir imam ve rahmet olarak Musa'nın kitabı [kendisini doğrulamakta] bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar buna (Kuran'a) inanırlar. Gruplardan biri ona küfrederse, ateş ona
vaade
dilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma çünkü o, rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar....
Hud Suresi, 17. Ayet:
İmdi Rabbinden bir açık delil üzere olan ve onun tarafından bir şahid takip eden ve onun evvelinden de Mûsa'nın bir rehber ve rahmet olarak bulunan zât (dünya hayatını ve ziynetini dileyip duran kimse gibi olur mu?) O zâtlar O'na imân ederler. Ve muhtelif tâifelerden her kim onu inkâr ederse o kimselerinde
vaade
dilmiş olan yeri cehennemdir. Artık ondan bir şüphede bulunma. Şüphe yok ki, o Rabbinden bir haktır, velâkin insanların ekserisi imân etmezler....
Hud Suresi, 17. Ayet:
Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce de bir önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkâr ederse, ateş ona
vaade
dilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar....
Hud Suresi, 32. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ nûhu
: ey Nuh
3.
kad
: olmuştu
4.
câdelte-nâ
: sen bizimle çekiştin, mücâdele ettin
Hud Suresi, 32. Ayet:
“Ya Nuh!” dediler. “Bizimle mücâdele etmiştin (çekişmiştin), hatta bizimle mücâdelede çok ileri gittin. Eğer sen sadıklardansan, o taktirde bize
vaade
ttiğin şeyi getir.”...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: 'Ey Nuh! Bizimle tartıştın ve bizimle tartışmanda hayli ileri gittin. Eğer doğru sözlülerden isen bize
vaade
ttiğini getir bakalım!'...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Ey Nuh, bizimle çekişip durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bize
vaade
ttiğini getir (görelim.)"...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: "Ey Nuh, bizimle çekişip durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bize
vaade
ttiğini getir (görelim.)"...
Hud Suresi, 32. Ayet:
Dediler ki: «Ey Nuh, bizimle çekişip durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan bize
vaade
ttiğini getir (görelim.)»...
Hud Suresi, 81. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ya lûtu
: ey Lut
3.
in-nâ
: muhakkak ki biz
4.
rusulu
: resûller, elçiler
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Resûller şöyle) dediler: “Ey Lut! Muhakkak ki biz, senin Rabbinin resûlleriyiz (elçileriyiz). Onlar sana asla ulaşamazlar. Hemen gecenin bir kısmında hanımın hariç, ailen ile gece çık, yürü. Sizin içinizden biriniz (hiç kimse) geri dönmesin (dönüp bakmasın). Çünkü; onlara isabet eden şey, ona da isabet edecek. Muhakkak ki onlara
vaade
dilen vakit, sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil mi?”...
Hud Suresi, 81. Ayet:
(Elçiler) dediler ki: 'Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyecekler. Gecenin bir vaktinde ailenle birlikte yürü ve sizden kimse geriye dönüp bakmasın. Ancak hanımın hariç. Onların başına gelen onun başına da gelecektir. Onlara
vaade
dilen (azabın) gelme vakti sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?'...
Hud Suresi, 81. Ayet:
Dediler ki: «Ey Lût! Şüphe yok ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana elbette kavuşamayacaklardır. Artık sen âilen ile gecenin bir kısmında yürü ve sizden hiçbir kimse geri kalmasın, zevcen ise müstesna. Şüphesiz ki onlara isabet edecek şey, ona da isabet edicidir. Muhakkak ki onların
vaade
dilen zamanları, sabah vaktidir, sabah vakti ise yakın değil midir?»...
Rəd Suresi, 35. Ayet:
1.
meselu el cenneti elletî
: o cennetin örneği, durumu, gibi
2.
vuide el muttekûne
: takva sahiplerine
vaade
dilen
3.
tecrî
: akar
4.
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Takva sahiplerine
vaade
dilen cennet şöyledir: Altından ırmaklar akar; yiyecekleri ve gölgeleri devamlıdır. Bu, muttakilerin kazanacağı sonuçtur, kafirlerin sonucu ise ateştir....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
1.
ve in mâ
: ve eğer, şâyet, ya (veya)
2.
nuriyenne-ke
: sana gösteririz
3.
ba'da
: bazı, bir kısmı
4.
ellezî neidu-hum
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Ve şâyet onlara
vaade
ttiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de; artık senin üzerine düşen, sadece tebliğidir. Hesap, Bizim üzerimizedir....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Onlara
vaade
ttiklerimizin bazılarını sana göstersek de senin canını alsak da sana düşen sadece tebliğdir. Hesap görmek ise bize aittir....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Ve eğer onlara
vaade
ttiğimizin bazısını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de, sana ait olan ancak tebliğdir. Bize ait olan da hesaptır....
Rəd Suresi, 40. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek ya da (daha önce) senin ölümünü takdir etsek, senin görevin ancak tebliğdir. Hesaba çekmek bize aittir....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
1.
ve kâle eş şeytânu
: ve şeytan dedi
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
kudıye el emru
: emir yerine getirildi, tamamlandı
4.
innallâ...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini”
vaade
tti. Ve ben de size
vaade
ttim. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Buyruk yerine getirilince / tamamlanınca / bitirilince (kaza) şeytan der ki: "Doğrusu, Tanrı size gerçek olan vaadi
vaade
tti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım (küfr). Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Ve iş hükme iktiran edince şeytan der ki: «Şüphesiz Allah size hak bir vaad ile
vaade
tmişti. Ben de size
vaade
tmiştim, sonra size vaadimden caydım. Ve benim için sizin üzerinize bir tahakküm yoktur. Ben sizi ancak dâvet ettim, siz de bana hemen icabet ettiniz. Artık beni kınamayınız, kendi nefislerinizi kınayınız. Ve ben sizi kurtarıcı değilim, siz de beni kurtarıcı değilsiniz. Şüphe yok ki beni evvelce şerik koşmanızı ben inkar etmiş oldum. Muhakkaktır ki, zalimler için pek acı bir azap vardır....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
İş olup bitince, şeytan: -Allah, size gerçeği
vaade
tmişti. Ben de size
vaade
ttim, sonra caydım; sizi zorlayacak bir gücüm yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. Öyleyse, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır, der....
İbrahim Suresi, 47. Ayet:
Sakın Allah, peygamberlerine
vaade
ttiğinden döner sanma. Şüphe yok Allah üstündür, intikam alır....
Hicr Suresi, 5. Ayet:
Hiç bir ümmet
vaade
sini ne öne alabilir, ne erteleyebilir....
Hicr Suresi, 43. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak
2.
cehenneme
: cehennem
3.
le
: mutlaka, elbette
4.
mev'ıdu-hum
: onlara
vaade
dilen yer
Hicr Suresi, 43. Ayet:
Ve onların hepsine
vaade
dilen yer, elbette, mutlaka cehennemdir....
Hicr Suresi, 43. Ayet:
Ve şüphe yok ki onların hepsine de
vaade
dilen yer, cehennemdir....
Hicr Suresi, 43. Ayet:
Şüphesiz onların tümü için
vaade
dilen yer cehennemdir....
İsra Suresi, 5. Ayet:
1.
fe
: artık böylece
2.
izâ câe
: geldiği zaman
3.
va'du
: vade, zaman
4.
ûlâ-humâ
: ikisinden birincisi
İsra Suresi, 5. Ayet:
Artık ikisinden birincisinin vadesi (zamanı) geldiği zaman, (çok çetin) kuvvet sahibi kullarımızı sizin üzerinize gönderdik. Böylece evlerin aralarına girip (sizi) aradılar ve
vaade
dilen, yapılmış oldu....
İsra Suresi, 64. Ayet:
1.
vestefziz (ve istefsiz)
: ve aldat, rahatsız et
2.
men isteta'te
: kime güç yetirirsen
3.
min-hum
: onlardan
4.
bi savti-ke<...
İsra Suresi, 64. Ayet:
“Ve onlardan güç yetirdiklerini, sesinle aldat. Atlıların ve yayalarınla onları bağırarak yönlendir (cehenneme sevket). Evlâtlarında ve mallarında onlara ortak ol. Ve onlara (yalan şeyler)
vaade
t.” Şeytanın
vaade
ttikleri gurur (aldatma)dan başka bir şey değildir....
İsra Suresi, 64. Ayet:
Onlardan kime gücün yeterse seslen, oynat yerinden onu, atlı, yaya, bütün ordunla yürü üstlerine, malda, evlâtta ortak ol onlarla ve
vaade
t onlara ve Şeytan, yalandan başka bir şey vaat edemez ki onlara....
İsra Suresi, 64. Ayet:
«esinle, gucunun yettigini yerinden oynat, onlara karsi yaya ve atlilarinla haykirarak yuru, mallarina ve cocuklarina ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama seytan sadece onlari aldatmak icin
vaade
der....
İsra Suresi, 64. Ayet:
'Sesinle, gücünün yettiğini yerinden oynat, onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun ama şeytan sadece onları aldatmak için
vaade
der....
İsra Suresi, 64. Ayet:
«Ve onlardan kime gücün yeterse onu sesin ile oynat ve onların üzerlerine süvarilerinle, piyâdelerinle sayhada bulun ve onlara mallarda ve evlatlarda ortak ol, ve onlara vaadler yap, onları şeytanın
vaade
deceği şey ise bir aldatıştan başka değildir.»...
İsra Suresi, 108. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve derler
2.
subhâne
: yücedir, sübhandır, herşeyden münezzehtir
3.
rabbi-nâ
: Rabbimiz
4.
in kâne
İsra Suresi, 108. Ayet:
Ve derler ki: “Rabbimiz, Sübhan'dır (herşeyden münezzehtir). Eğer Rabbimiz
vaade
ttiyse, (o) mutlaka ifa edilmiştir.”...
Kəhf Suresi, 48. Ayet:
1.
ve uridû
: ve sunuldular, arz edildiler
2.
alâ rabbi-ke
: senin Rabbine
3.
saffen
: saf saf, sıra halinde
4.
lekad
...
Kəhf Suresi, 48. Ayet:
Saf saf Rabbine arz olundular (sunulacaklar). Andolsun ki siz, Bize, ilk yarattığımız gibi geldiniz (geleceksiniz). Hayır, size
vaade
dileni yapmayacağımız zannında bulundunuz....
Kəhf Suresi, 58. Ayet:
1.
ve rabbu-ke
: ve senin Rabbin
2.
el gafûru
: gafur, bağışlayıcı, mağfiret eden
3.
zu
: sahip
4.
er rahmeti
: ra...
Kəhf Suresi, 58. Ayet:
Senin Rabbin, mağfiret ve rahmet sahibidir. Eğer onları muaheze etseydi (sorgulasaydı) elbette onlara azap için acele ederdi. Hayır, onlara,
vaade
dilmiş bir zaman vardır. Onlar, O'ndan (Allah'tan) başka sığınacak bir yer asla bulamazlar....
Kəhf Suresi, 58. Ayet:
Ve Rabbin, suçları örter, rahmet sâhibidir. Kazandıklarına karşılık onları helâk ediverse çabucak azâp ederdi; fakat onlara
vaade
dilmiş mukadder bir zaman var, o zaman geldi mi, ondan başka sığınacak hiçbir makam bulamazlar....
Kəhf Suresi, 58. Ayet:
Rabbin bağışlayıcı, rahmet sahibidir. Onları yaptıklarından dolayı hemen hesaba çekecek olsaydı onlara azabı çabuklaştırırdı. Hayır; onlar için
vaade
dilen bir vakit vardır ki ondan kaçacak bir yer bulamazlar....
Kəhf Suresi, 58. Ayet:
Ve Rabbin, mağfireti pek ziyâdedir, rahmet sahibidir. Eğer onları kazandıkları sebebiyle muaheze edecek olsa elbette onlar için azabı tacil ederdi. Fakat onlar için
vaade
dilmiş bir zaman vardır. Onun ötesinde bir mahall-i necât bulamazlar....
Kəhf Suresi, 59. Ayet:
1.
ve tilke
: ve işte bu, işte o
2.
el kurâ
: ülkeler
3.
ehleknâ-hum
: onları helâk ettik
4.
lemmâ zalemû
: zulmet...
Kəhf Suresi, 63. Ayet:
Genç arkadaş (Yûşa), Mûsâ’ya şöyle dedi: “- Gördün mü, (balığı canlı olarak bulmakla
vaade
dildiğimiz yerdeki) kayaya sığındığımız vakit, doğrusu ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı, muhakkak şeytan bana unutturdu. O tuhaf bir şekilde denizdeki yolunu tutmuştu.”...
Kəhf Suresi, 98. Ayet:
Bu dedi, Rabbimin rahmetinden bir lütuf. Rabbimin
vaade
ttiği zaman gelince bu seti dümdüz yapar, yerle bir eder ve Rabbimin vaadi de gerçektir....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Cennâti adninilletî
vaade
r rahmânu ibâdehu bil gayb(gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ(me’tiyyen)....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
1.
cennâti
: cennetler
2.
adninilletî (adnin elletî)
: adn (cenneti) ki onu
3.
vaade
:
vaade
tti
4.
er rahmânu
: Ra...
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Adn cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben
vaade
tti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O'nun (Allah'ın) vaadidir, yerine gelecektir....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Ebedî Adn cennetlerine girerler ki rahman, kullarının gıyabında, onlara
vaade
tmiştir bu cennetleri. Şüphe yok ki onun vaadi, mutlaka yerine gelir....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Rahman'ın kullarına gaybdan
vaade
ttiği Adn cennetlerine (girerler). Şüphesiz O'nun vaadi yerine gelecektir....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
men
: kim
3.
kâne
: oldu
4.
fî ed dalâleti
: dalâlette
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman, ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine
vaade
dileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir....
Taha Suresi, 59. Ayet:
Hazreti Mûsa dedi ki: «Size
vaade
dilen vakit, ziynet günü ve nâsın toplanacağı kuşluk zamanıdır.»...
Taha Suresi, 80. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Sizi muhakkak ki, düşmanınızdan halâs ettik ve size Tûr'un sağ cânibini
vaade
ttik ve sizin üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik....
Taha Suresi, 80. Ayet:
-Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tûr’un sağ tarafını size
vaade
ttik. Size kudret helvası ve bıldırcın indirdik....
Taha Suresi, 86. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
recea
: geri döndü
3.
mûsâ
: Musa
4.
ilâ kavmi-hi
: kendi kavmine
Taha Suresi, 86. Ayet:
Bunun üzerine Musa (A.S), esefle (üzülerek) gadapla (öfkeyle) kavmine döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz size, güzel bir vaadle
vaade
tmedi mi? Buna rağmen ahd süresi size uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizin gazabının üzerinize inmesini mi istediniz? Bu sebeple mi vaadimi (sizden aldığım vaadi) yerine getirmediniz?” dedi....
Taha Suresi, 86. Ayet:
Artık Mûsa, kavminin yanına gazaplı bir halde mahzun olarak avdet etti. Dedi ki: «Ey kavmim! Size Rabbiniz güzel bir vaad ile
vaade
tmiş değil mi idi? Yoksa üzerinize zaman mı uzadı? Yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazap hulûlunu mu arzu ettiniz ki, bana olan vaadinize muhalefette bulundunuz?»...
Taha Suresi, 87. Ayet:
“Sana
vaade
ttiğimizden kendi isteğimizle dönmedik. Ve lâkin bize, o kavmin ziynetleri (altın süs eşyaları) yüklenmişti. Bu yüzden onları (eritmek üzere ateşe) attık. Sonra Samiri de attı.” dediler....
Taha Suresi, 87. Ayet:
Dediler ki: «Biz sana olan
vaade
kendimize mâlik olarak muhalefette bulunmuş olmadık. Velâkin biz kavmin ziynetinden birtakım ağırlıkları yüklenmiştik, onları (ateşe) atıverdik. İşte Sâmirî de öyle atıverdi.»...
Taha Suresi, 97. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fezheb (fe izheb)
: artık git
3.
fe
: o zaman, artık
4.
inne
: muhakkak
Taha Suresi, 97. Ayet:
Git hadi dedi Mûsâ, hiç şüphe yok ki hayatta cezan, rastladığına yaklaşma, dokunma bana demendir ve sana bir de azap
vaade
dilmiştir ki değişmesine imkân yok; kulluğunda bulunup durduğun mâbuduna bak da gör, onu biz yakacağız, sonra da kaldırıp denize atacağız....
Taha Suresi, 113. Ayet:
Ve böylece Kur'ân'ı Arapça olarak indirdik ve O'nda,
vaade
dilenleri açıkladık. Böylece takva sahibi olurlar veya onlar için bir zikir (ibret) olur....
Ənbiya Suresi, 9. Ayet:
Sonra onlara olan
vaade
, sadık kaldık. Böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık. Ve müsrifleri (haddi aşanları) helâk ettik....
Ənbiya Suresi, 103. Ayet:
1.
lâ yahzunu-hum
: onları mahzun etmez
2.
el feze
: korku, dehşet
3.
el ekberu
: en büyük
4.
ve tetelakkâ-hum
: v...
Ənbiya Suresi, 103. Ayet:
O en büyük korku, onları hüzünlendirmez ve melekler, onları karşılarlar da işte derler, size
vaade
dilen gün, bugün....
Ənbiya Suresi, 103. Ayet:
O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları: 'İşte bu, size
vaade
dilmiş olan gününüzdür' diye karşılarlar....
Ənbiya Suresi, 103. Ayet:
Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür, size
vaade
dilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse de ki: Aynı tarzda hepinize de bildirdim ve size
vaade
dilen yakında mı olacak, uzak bir zamanda mı, onu bilmem ben....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse de ki: 'Size (gerçeği) eşit olarak bildirdim. Size
vaade
dilenin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu ben bilemem....
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin ta’rifu fî vucûhillezîne keferûl munker(munkere), yekâdûne yestûne billezîne yetlûne aleyhim âyâtinâ, kul e fe unebbiukum bi şerrin min zâlikum, en nâr(nâru),
vaade
hallâhullezîne keferû, ve bi’sel masîr(masîru)....
Həcc Suresi, 72. Ayet:
1.
ve izâ tutlâ
: ve okunduğu zaman
2.
aleyhim
: onlara
3.
âyâtu-nâ
: âyetlerimiz
4.
beyyinâtin
: açıklanmış, apaç...
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Onlara açıklanmış âyetlerimiz okunduğu zaman münkeri (inkârı, reddi), inkâr edenlerin yüzlerinden tanırsın (farkedersin). Neredeyse, âyetlerimizi onlara okuyanlara saldıracaklar. De ki: “Size bundan daha şerrlisini haber vereyim mi?” Allah'ın kâfirlere
vaade
ttiği o (şey), ateştir. Ne kötü masir (gidilecek yer)dir....
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Onlara apaçık âyetlerimizi okudun mu yüzlerinde inkâr alâmetleri belirir, görüp tanırsın sen de; neredeyse âyetlerimizi onlara okuyanlara saldırıverecekler. De ki: Bundan daha şer, daha da beter bir şey haber vereyim mi size: Ateş. Allah, kâfir olanlara
vaade
tmiştir onu ve orası, dönüp gidilecek ne de kötü yer....
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o küfredenlerin yüzlerindeki inkarı tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Tanrı, onu küfredenlere
vaade
tmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."...
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Onlara karşı âyetlerimiz apaçık oldukları halde okunduğu zaman o kâfir olanların yüzlerinde bir inkar (bir gayz ve gazab alâmeti görür) anlarsın. Onlar, kendilerine karşı âyetlerimizi okuyanlara az kalır ki, saldırıversinler. De ki: «Size o inkarınızdan daha şerlisini haber vereyim mi? (O) Ateş'tir. Onu Allah kâfir olanlar için
vaade
tmiştir. Ve ne fena gidilecek yer!»...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
Öldüğünüz ve toprak olduğunuz, kemik (haline) geldiğiniz zaman sizin, mutlaka (topraktan) çıkarılacağınızı mı size
vaade
diyor?...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
Ölüp toprak ve kemik kesildikten sonra kabirden çıkacağınızı mı
vaade
diyor size?...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
"O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı
vaade
diyor?"...
Möminun Suresi, 35. Ayet:
«Size
vaade
diyor ki, siz öldüğünüz ve bir toprak ve birtakım kemikler kesildiğiniz vakit muhakkak ki, siz çıkarılmış olacaksınızdır.»...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
1.
heyhâte
: heyhat, yazık
2.
heyhâte
: heyhat, yazık
3.
limâ
: şeye
4.
tûadûne
: siz
vaade
diliyorsunuz
<...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
Yazık, yazık size
vaade
dilen şeye....
Möminun Suresi, 36. Ayet:
Size
vaade
dilen şey, gerçekten ne de uzak, ne de uzak....
Möminun Suresi, 36. Ayet:
«Bu size vaâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!»...
Möminun Suresi, 36. Ayet:
"Heyhat, size
vaade
dilen şeye heyhat..."...
Möminun Suresi, 83. Ayet:
1.
lekad
: andolsun
2.
vuıdnâ
: biz
vaade
dildik, bize
vaade
dildi
3.
nahnu
: biz
4.
ve âbâu-nâ
: ve babalarımız
Möminun Suresi, 83. Ayet:
Andolsun ki bu, bize
vaade
dildi ve daha önce de babalarımıza. Bu ancak evvelkilerin efsaneleridir....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
Andolsun ki bize de, daha önce atalarımıza da
vaade
dilmişti bu, fakat bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil....
Möminun Suresi, 93. Ayet:
De ki: Rabbim, onlara
vaade
dileni bana göstereceksen....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
1.
ve innâ
: ve muhakkak biz
2.
alâ
: üzerine, üstüne
3.
en nuriye-ke
: sana bizim göstermemiz
4.
mâ
: şeyi
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Ve muhakkak ki Biz, onlara
vaade
ttiğimiz şeyi sana göstermeye elbette kaadir olanlarız....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Ve şüphe yok ki bizim, onlara
vaade
ttiğimiz şeyleri sana göstermeye gücümüz yeter elbette....
Nur Suresi, 55. Ayet:
1.
vaadallâhu (
vaade
allâhu)
: Allah
vaade
tti
2.
ellezîne amenû
: Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
3.
min-kum
: sizden
4.
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizden âmenû olanlara ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlere, kendilerinden öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife kılacağını ve onlara, onlar için razı olduğu dînlerini mutlaka sağlamlaştıracağını ve korkularından sonra (korkularını) mutlaka güvenliğe çevireceğini
vaade
tti. Bana kul olurlar, hiçbir şeyle (Bana) şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, onlar fasıklardır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Tanrı, içinizden inananlara ve salih amellerde bulunanlara
vaade
tmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe (emna) çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bunlara sonra küfrederse işte onlar fasıktır....
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah sizden imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunanlara
vaade
tmiştir ki, elbette onları yer yüzünde halife kılacaktır. Nasıl ki, onlardan evvelkileri halife kılmıştır ve elbette onlara kendileri için razı olduğu dinlerini temkin edecektir. Ve muhakkak ki, onları korkularından sonra bir eminliğe çevirecektir. Bana ibadet ederler, Bana bir şeyi şerik koşmazlar, ve bundan sonra kim kâfir olursa artık fâsıklar olan, onların kendileridir....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
1.
kul
: de
2.
e zâlike
: bu mu
3.
hayrun
: daha hayırlı
4.
em
: yoksa
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakilere (takva sahiplerine)
vaade
dilen, onlar için bir ceza (mükâfat) ve dönüş yeri olan “Cenneti Huld”mu (ebedî cennet mi)?...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bu mu daha hayırlıdır, yoksa çekinenlere
vaade
dilen ebedîlik cenneti mi? Bu, onlara bir mükâfattır ve dönüp varacakları yer....
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: 'Bu mu daha hayırlıdır yoksa takva sahiplerine
vaade
dilen sonsuzluk cenneti mi? Orası onlar için bir mükafat ve dönüş yeridir.'...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki; «Bu mu iyidir, yoksa Allah'tan korkanlara
vaade
dilen, onlar için ödül ve barınak olarak hazırlanan ebedi cennet mi?»...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine
vaade
dilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır."...
Furqan Suresi, 15. Ayet:
Dedi ki: «Ya bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakîler için
vaade
dilmiş olan Huld cenneti mi ki, onlar için bir mükâfaat ve bir varılacak yer olmuştur.»...
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra onlara
vaade
dilen azap geldi....
Şüəra Suresi, 206. Ayet:
Sonra kendilerine
vaade
dilen başlarına gelse,...
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Andolsun ki bu, bize ve daha önce de babalarımıza
vaade
dilmişti. Ancak bunlar (sadece) evvelkilerin (efsaneleridir)....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
Andolsun ki bu, bize de
vaade
dilmiştir, daha önce atalarımıza da
vaade
dilmişti; fakat bu, gelip geçenlere âit bir masal ancak....
Nəml Suresi, 85. Ayet:
Yaptıkları küfür yüzünden o
vaade
dilen azap tepelerine inmiştir; artık onlar konuşamazlar....
Qəsəs Suresi, 13. Ayet:
Derken, gözü aydın olsun, ışıklansın ve mahzûn olmasın ve Allah'ın
vaade
ttiği şeyin, şüphesiz gerçek olduğunu bilsin diye tekrar anasına verdik onu, fakat insanların çoğu bilmez....
Qəsəs Suresi, 61. Ayet:
1.
e
: mı
2.
fe
: artık
3.
men
: kimse
4.
vaadnâ-hu
: ona
vaade
ttik
Qəsəs Suresi, 61. Ayet:
Kendisine güzelim bir vaitte bulunduğumuz ve
vaade
ttiğimize kavuşmuş olan, dünyâ yaşayışında nîmetlendirdiğimiz, sonra da kıyâmet gününde tapımıza getirdiğimiz kimseye mi benzer?...
Əhzab Suresi, 12. Ayet:
Ve iz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun mâ
vaade
nallâhu ve resûluhû illâ gurûrâ(gurûran)....
Əhzab Suresi, 12. Ayet:
1.
ve iz yekûlu
: ve söylüyorlardı, diyorlardı.
2.
el munâfikûne
: münafıklar
3.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
4.
fî
Əhzab Suresi, 12. Ayet:
Ve münafıklar ve kalplerinde maraz (hastalık, şüphe) bulunanlar: "Allah ve resûlü gururdan (aldatmaktan) başka bir şey
vaade
tmedi." diyorlardı....
Əhzab Suresi, 12. Ayet:
Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyordu ki, «Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka
vaade
tmiş olmadı»....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Ve lemmâ real mu’minûnel ahzâbe kâlû hâzâ mâ
vaade
nallâhu ve resûluhu ve sadakallâhu ve resûluhu ve mâ zâdehum illâ îmânen ve teslîmâ(teslîmen)....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
ree
: gördü
3.
el mu'minûne
: mü'minler
4.
el ahzâbe
: birlikler
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Ve mü'minler, (düşman) birliklerini gördükleri zaman: "Bu (zafer), Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün
vaade
ttiği şey. Allah ve O'nun Resûl'ü doğru söyledi." dediler. Ve bu, onların sadece îmânlarını ve teslimiyetlerini arttırdı....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
İnananlar, düşman bölüklerini gördüler mi işte dediler, bu, bize Allah'ın ve Peygamberinin
vaade
ttiği şey ve doğru söylemiştir Allah ve Peygamberi ve bu, onların ancak inançlarını ve teslîm oluşlarını arttırmıştır....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Mü'minler (düşman) birlikleri(ni) görünce: 'Bu Allah'ın ve Peygamberinin bize
vaade
ttiğidir. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir' dediler. (Bu) onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Müminler düşman birliklerini görünce: “- İşte Allah’ın ve Rasûlünün bize
vaade
ttiği (zafer) budur. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir.” dediler. (Müminlerin düşman birliklerini görmeleri) ancak onların imanlarını ve teslimiyyetlerini artırdı....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
İnançlılar (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise [korkuya kapılmadan] dediler ki: "Bu, Tanrı'nın ve Resulü'nün bize
vaade
ttiği şeydir; Tanrı ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların inançlarını ve teslimiyetlerini arttırdı....
Əhzab Suresi, 22. Ayet:
Vaktâ ki mü'minler orduları gördüler, dediler ki: «Bu, bize Allah'ın ve O'nun Resûlünün
vaade
ttiğidir ve Allah ve Resûlü doğru buyurmuştur.» Ve onlar için başka değil, imânı ve teslimiyeti arttırmış olur....
Səba Suresi, 30. Ayet:
De ki: Size
vaade
dilen gün, öylesine bir gündür ki zamanından bir an bile geriye kalmayacağı gibi ileriye de atılmaz....
Fatir Suresi, 40. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e reeytum
: siz gördünüz mü
3.
şurekâe-kum
: sizin ortaklarınız
4.
ellezîne
: ki onlar
<...
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: “Allah'tan başka taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin! Yerden (topraktan) ne halkettiler (yarattılar). Veya onların göklerde ortakları mı var? Yoksa onlara kitap mı verdik de onlar, ondan (o kitaptan) bir beyyine (delil) üzerindeler mi (üzerinde mi oldular)? Hayır, zalimler sadece birbirlerine aldatıcı şeyler
vaade
derler.”...
Fatir Suresi, 40. Ayet:
De ki: 'Şu Allah'tan başka taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Yerden neyi yarattıklarını bana gösterin. Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa biz onlara bir kitap verdik de ondan apaçık bir belge üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine aldatmadan başka bir şey
vaade
tmiyorlar....
Sad Suresi, 53. Ayet:
1.
hâzâ
: bu
2.
mâ
: şey
3.
tûadûne
: size
vaade
diliyor
4.
li yevmi el hisâbi
: hesap günü için
...
Sad Suresi, 53. Ayet:
Hesap günü konusunda size
vaade
dilen budur....
Sad Suresi, 53. Ayet:
İşte bu, soru gününde size
vaade
dilen şey....
Sad Suresi, 53. Ayet:
İşte hesap günü için size
vaade
dilen budur....
Sad Suresi, 53. Ayet:
İşte hesap günü size
vaade
dilen budur....
Zümər Suresi, 20. Ayet:
1.
lâkin
: lâkin, fakat
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
ittekav
: takva sahibi oldular
4.
rabbe-hum
: onların R...
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Onlar da hamd Allah'a ki derler, bize
vaade
ttiğini gerçekleştirdi ve cennetten, dilediğimiz yerde konaklamamız için bu yeri mîras verdi bize; ne de güzeldir iyi işlerde bulunanların mükâfâtı....
Mömin Suresi, 8. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
ve edhil-hum
: ve onları dahil et
3.
cennâti adnin
: adn cennetleri
4.
elletî
: ki o
Mömin Suresi, 8. Ayet:
Rabbimiz, onlara
vaade
ttiğin adn cennetlerine, onları ve onların babalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden salâha ulaşanları dahil et. Muhakkak ki Sen, Sen Azîz'sin, Hakîm'sin (hüküm ve hikmet sahibisin)....
Mömin Suresi, 8. Ayet:
Rabbimiz! Onları ve babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları kendilerine
vaade
ttiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz sen güçlüsün, hakimsin....
Mömin Suresi, 8. Ayet:
"Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu)
vaade
ttin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."...
Mömin Suresi, 8. Ayet:
Rabbımız; onları ve babalarından, eşlerinden, soylarından salih olanları kendilerine
vaade
ttiğin Adn cennetlerine girdir. Şüphesiz ki Aziz, Hakim olan Sensin Sen....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
raculun
: bir adam
3.
mû'minun
: mü'min, âmenû olan
4.
min
: den
...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Ve firavun ailesinden îmânını gizleyen mü'min bir adam şöyle dedi: "Bir adamı, 'Rabbim Allah'tır.' demesinden dolayı mı öldüreceksiniz? Ve o, Rabbinizden size beyyineler (belgeler, deliller) ile geldi. Eğer yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Ve eğer sadık (doğru söyleyen) ise
vaade
ttiklerinin bir kısmı size isabet edecektir. Muhakkak ki Allah, çok yalan söyleyen, haddı aşan kişiyi hidayete erdirmez."...
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Ve Firavun'un soyundan inanan ve inancını gizleyen bir er, dedi ki: Rabbim Allah'tır dediği için mi adam öldüreceksiniz ve gerçekten de o, Rabbinizden apaçık deliller de getirmiştir size ve yalancıysa yalanı kendisine âit ve doğru söylüyorsa size
vaade
ttiklerinin bir kısmına uğrarsınız; şüphe yok ki Allah, haddini aşan ve çok yalan söyleyen kişiyi doğru yola sevketmez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden imanını gizleyen mü'min bir adam dedi ki: 'Bir adamı 'Rabbim Allah'tır' dediğinden dolayı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlüyse o zaman size
vaade
ttiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah aşırıya giden yalancı bir kimseyi doğru yola iletmez....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
Firavun ailesinden inancını gizlemekte olan inançlı bir adam dedi ki: "Siz, benim rabbim Tanrı'dır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise (o zaman da) size
vaade
ttiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Tanrı, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."...
Fussilət Suresi, 30. Ayet:
Gerçekten de, Rabbimiz Allah'tır dedikten sonra da dosdoğru hareket edenlere melekler indiririz de sakın korkmayın ve mahzûn olmayın ve müjdelenin, sevinin size
vaade
dilen cennetle deriz....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
1.
ev
: veya, ya da
2.
nuriyenne-ke
: sana mutlaka göstereceğiz
3.
ellezî
: ki onu
4.
vaadnâ-hum
: onlara
vaade
tti...
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Ya da onlara
vaade
ttiğimizi (azabı) sana mutlaka göstereceğiz. Çünkü Biz, onların üzerinde mutlaka muktedir olanlarız (gücü yetenleriz)....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut da onlara
vaade
ttiğimiz azâbı mutlaka sana gösteririz, gerçekten de onlara gücümüz yeter bizim....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut onlara
vaade
ttiğimizi sana gösteririz. Şüphesiz bizim onlara gücümüz yeter....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Ya da kendilerine
vaade
ttiğimiz şeyi onlara gösteririz ki, biz gerçekten onların üstünde güç yetirenleriz....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Yahut da onlara
vaade
ttiğimizi sana gösteririz. Çünkü Biz, onlara karşı gücü yetenleriz....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
(42-43) Yahut onlara
vaade
ttiğimizi sana göstereceğizdir. Çünkü Biz, muhakkak ki onların üzerlerine muktedirleriz. Artık sen, sana vahyolunmuş olana kuvvetle sarıl. Şüphe yok ki, sen bir doğru yol üzerindesin....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Onlara
vaade
ttiğimizi sana göstersek de.. Elbette biz, onlara güç yetiririz!...
Zuxruf Suresi, 43. Ayet:
(42-43) Yahut onlara
vaade
ttiğimizi sana göstereceğizdir. Çünkü Biz, muhakkak ki onların üzerlerine muktedirleriz. Artık sen, sana vahyolunmuş olana kuvvetle sarıl. Şüphe yok ki, sen bir doğru yol üzerindesin....
Duxan Suresi, 15. Ayet:
Biz o (
vaade
ttiğimiz açlıktan ibaret) azabı biraz kaldıracağız. Fakat siz yine (küfre) döneceksiniz....
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
Öyle kişilerdir onlar ki yaptıklarının en güzelini kabûl ederiz ve kötülüklerinden geçeriz, cennet ehlinin içindedir bunlar; dosdoğru bir vaittir ki
vaade
dilmiştir onlara....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Ve o, anne ve babasına: “İkinize de off (ikinizden de bıktım), daha önce (nice) nesiller gelip geçmişken, benim topraktan diriltilerek çıkarılacağımı mı
vaade
diyorsunuz?” dedi. Ve onlar (anne ve babası) Allah'tan yardım isteyerek: “Kendine yazık (ediyorsun), îmân et. Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır.” (dediler). Bunun üzerine (o) şöyle dedi: “Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.”...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
e ci'te-nâ
: bize mi geldin
3.
li te'fike-nâ
: bizi çevirmek, vazgeçirmek için
4.
an âliheti-nâ
<...
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Sen bizi ilâhlarımızdan döndürmek için mi bize geldin? Eğer sen sadıklardan (doğru söyleyenlerden) isen, o zaman bize
vaade
ttiğin şeyi (azabı) getir.” dediler....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Onlar, sen demişlerdi, bizi mâbutlarımızdan vazgeçirmeye mi geldin, doğru söyleyenlerdensen bize
vaade
ttiğini getir başımıza artık....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
Dediler ki: «Sen bize geldin mi ki, bizi ilâhlarımızdan geri döndüresin? İmdi bize
vaade
ttiğin şeyleri getiriver, eğer sen sâdıklardan oldu isen.»...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
1.
fasbir
: sabret
2.
kemâ
: gibi
3.
sabere
: sabrettiler
4.
ulûl azmi
: azîm sahipleri
...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Artık, peygamberlerden azim ve irâde sâhipleri nasıl sabrettilerse sen de sabret ve azâba uğramaları için acele etme. Onlara
vaade
dilen azâbı gördükleri gün sanırlar ki dünyâda bir günün bir ânı kadar kalmışlar; bu, bir tebliğdir, buyruktan çıkan topluluktan başkası helâk mı olur?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
1.
meselu
: misâli, örneği, durumu
2.
el cenneti
: cennet
3.
elletî
: o ki
4.
vuide
:
vaade
dildi
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine
vaade
dilen cennetin durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen sudan nehirler, tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve saf (süzülmüş) baldan nehirler bulunur. Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve (onlar için) Rab'lerinden mağfiret vardır. (Bunların durumu), ateşte devamlı kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları parçalanan kimsenin durumu gibi midir?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Çekinenlere
vaade
dilen cennet, şöyledir âdeta: Orada su ırmakları var, bozulup kokmaz ve süt ırmakları var, lezzetleri bozulmaz ve şarap ırmakları var, içenlere sâfi lezzet ve bal ırmakları var, süzme ve onlara, orada bütün meyvelerden sunulur ve Rablerinden yarlıganma var; buna nâil olan, o kişiye benzer mi ki ateşte ebedîdir ve kaynar sularla sulanır da onların bağırsakları parçalanmaktadır....
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine
vaade
dilen cennetin durumu şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için orada her çeşit meyva ve Rablerinden bağışlama vardır. (Bu nimetler içinde olan) ateşin içinde sonsuza kadar kalacak olan ve kendilerine barsaklarını parça parça eden kaynar sudan içirilenler gibi olur mu?...
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Takva sahiplerine
vaade
dilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?...
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Vaade
kumullâhu megânime kesîreten te’huzûnehâ fe accele lekum hâzihî ve keffe eydiyen nâsi ankum, ve li tekûne âyeten lil mu’minîne ve yehdiyekum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen)....
Fəth Suresi, 20. Ayet:
1.
vaade
-kum allâhu
: Allah
vaade
tti
2.
megânime
: ganimetler
3.
kesîreten
: çok, pekçok
4.
te'huzûne-hâ
: onu alı...
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Allah size, alacağınız pekçok ganimet
vaade
tti. Böylece bu (konuda) sizin için acele etti. Ve insanların ellerini sizden çekti. Ve mü'minlere âyet olsun ve sizi Sıratı Mustakîm'e ulaştırsın diye....
Fəth Suresi, 21. Ayet:
Ve daha başka ganîmetler de
vaade
tmiştir ki siz, henüz onları elde edemezsiniz, andolsun ki Allah, bilgisiyle onları kavrayıp kuşatmıştır ve Allah'ın, her şeye gücü yeter....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
1.
muhammedun
: Hz. Muhammed (S.A.V)
2.
resûlu allâhi
: Allah'ın resûlü
3.
ve ellezîne
: ve onlar, olanlar
4.
mea-hu
<...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Allah'ın Resûl'ü Hz. Muhammed (S.A.V) ve O'nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah'dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat'taki ve İncil'deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindi...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar da inkarcılara karşı şiddetli kendi aralarında merhametlidirler. Onların rüku ve secde ederek Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Yüzlerinde secde izlerinden (meydana gelen) belirtiler vardır. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları da (şöyledir): Filizini çıkaran, onu güçlendiren, kalınlaşan ve böylece gövdesinin üzerine duran ekin gibi ki ekincilerin hoşuna gider. (Bu benzetme) inkarcıları onlarla ...
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed; Allah'ın Rasulüdür. Beraberinde bulunanlar da; kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rüku' edenler, secde edenler olarak görürsün. Allah'tan lutuf ve rıza isterler. Onlar; yüzlerindeki izinden tanınırlar. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Onlat filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah; böylece onları...
Qaf Suresi, 14. Ayet:
1.
ve ashâbu el eyketi
: ve Eyke halkı
2.
ve kavmu
: ve kavmi
3.
tubbain
: Tubba (kavmi)
4.
kullun
: hepsi
Zariyat Suresi, 5. Ayet:
Gerçekten de size
vaade
dilen, doğrudur ancak....
Zariyat Suresi, 5. Ayet:
Size
vaade
dilenler kesin doğrudur....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Ve gökte de rızkınız ve size
vaade
dilen var....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte sizin rızkınız ve size
vaade
dilenler var....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
(22-23) Ve gökte de rızkınız ve vaadolunur olduğunuz şey (vardır). İşte o göğün ve yerin Rabbine kasem olsun ki o (size
vaade
dilen) herhalde sabittir, sizin söz söyler olmanız gibi (bir hakikattır)....
Zariyat Suresi, 23. Ayet:
(22-23) Ve gökte de rızkınız ve vaadolunur olduğunuz şey (vardır). İşte o göğün ve yerin Rabbine kasem olsun ki o (size
vaade
dilen) herhalde sabittir, sizin söz söyler olmanız gibi (bir hakikattır)....
Qəmər Suresi, 46. Ayet: