Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Hud Suresi, 37. Ayet:
"Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi yap. Zalimler hakkında benden bir istekte bulunma. Onlar boğulacaklardır."...
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Şirk koşanlar, "Eğer Allah dileseydi biz onun yanı sıra başkasına kul olmazdık. Babalarımız da olmazdı. Ne biz ne de babalarımız O'nun haram kıldığından başka hiçbir şeyi haram kılmazdık." dediler. Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Bu durumda resullerin üzerine düşen,
vahyi
apaçık bir şekilde tebliğden başkası değil....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Senden önce de
vahyi
mizi iletmede elçi olarak insandan başkasını görevlendirmedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun....
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de
vahyi
mizi iletmede elçi olarak insandan başkasını görevlendirmedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Biz, ona: "Gözetimimiz altında
vahyi
miz ile bildirdiğimiz gibi gemi yap." diye vahyettik. Böylece emrimiz gereği Tennur kaynadığı zaman hemen ona her cinsten eşler olarak iki adet ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında önceden hüküm verilenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Benden bir dilekte bulunma. Onlar boğulacak olanlardır....
Cin Suresi, 23. Ayet:
"Bana düşen sadece Allah'tan aldığım
vahyi
size duyurmak ve gönderileni iletmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne karşı gelirse, bilsin ki onun için kesintisiz olarak sürekli içinde kalacağı Cehennem ateşi vardır."...
Təkvir Suresi, 24. Ayet:
O
vahyi
gizlemez....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Geçmiş kutsal kitaplarda, Muhammed’e vahyedileceği müjdelenen, bütün insanların iman etmekle, uygulamakla yükümlü olduğu, yürürlükteki tek ve son ilâhî kitap yalnızca bu mükemmel, kutsal kitaptır, Kur’ân’dır. Allah katından indirildiğinde, kaynağında,
vahyi
nde ve içindeki bilgilerde; geçmiş kitaplarda müjdelenen, bütün insanları muhatap alan, yürürlükteki tek ve son kitap olduğunda, şüphe ve tereddüt yoktur. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha safha indirdiğimiz
vahyi
n bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği
vahyi
inkâr etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Onlar Allahın, kullarından kimi dilerse ona fazi (u kerem) inden (
vahyi
, peygamberliği) indirmesini (öteden beri) günüledikleri (hased etdikleri) için Allahın (bu kerre) indirdiği şey'i (Kur'ân)ı da inkâr etmek (şuretiy) le nefslerini ne kötü şey'e değişib satdılar da gazab üstüne gazaba döndüler. O kâfirler için (kendilerini) hor ve hakîr edici bir azâb vardır. ...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a imân edin' denildiği zaman: 'Biz kendimize indirilene, imân ediyoruz' diyorlar. Kendi kitaplarından sonra aynı kaynaktan indirileni, en mükemmel son
vahyi
; ellerindeki doğru bilgileri tasdik eden, hakça bir nizam içeren hak kitap Kur’ân’ı inkar ediyorlar. Onlara: 'Peki, imanınızda samimi idiyseniz, niçin daha önce Allah’ın nebilerini, peygamberlerini öldürdünüz?' diye sor....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne ehli kitaptan olan kâfirler, ne de müşrikler, size Rabbınızdan hiç bir hayır indirilmesini sevmez ve istemezler. Allah nübüvvet ve
vahyi
, rahmetiyle dilediği kimseye tahsis eder. Allah büyük ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne önceki
vahyi
n takipçilerinden hakikati inkara yeltenenler, ne de Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlar, Rabbin tarafından sana indirilen bir hayrı görmekten hoşlanırlar; ancak Allah dilediğini rahmete ulaştırır; zira Allah, sınırsız lütuf Sahibidir....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Ey Rabbimiz! Soyumuz içinden onlara Senin mesajlarını iletecek,
vahyi
ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp temiz kılacak bir elçi çıkar: Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi!"...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Rasûlüm,
vahyi
m gelmesi için) yüzünün göğe doğru aranıb durduğunu görüyoruz. Bunun için, seni râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ey müminler, siz de her nerede olursanız, yüzünüzü, namazlarda o Mescid tarafına çevirin. Şüphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bu kıble çevrilişinin Rableri tarafından hak olduğunu bilirler. Allah ise onların inkârlarından ve yapacaklarından gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz apaçık âyetleri, peygamberlerin tavsiyelerini,
vahyi
n içeriğini açıklayan beyanlarını, Muhammed’in hak peygamber olduğunun kesin delillerini, ilahî hükümleri, hidayet yolunu, Muhammed’in gösterdiği yolun doğruluğunu, kitaplarda, Tevrat’ta ve İncil’de bizim insanların iyiliği için açıklamamızdan sonra gizleyenlere Allah lânet eder. Lânet edebilecek olanlar da lânet eder....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
O azap, Allah’ın emirlerine muhalefete cüretleri ve Allah’ın
vahyi
le kutsal kitaplarda indirdiği hakikatleri gizlemeleri sebebiyledir. Kutsal kitaplarda birbirine halef olan nesiller, kitaplarındaki hakikatleri te’vil ve tahrif edenler, haktan uzak derin bir muhalefet, bir düşmanlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlık (başlangıçta) tek bir topluluk idi, (sonradan yoldan çıkıp parçalandı). Allah peygamberlerini müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. Onlarla birlikte hakikati ortaya koyan vahiy(ler) gönderdi ki, o insanlar arasında ihtilafa düştükleri konularda hakem olsun. Buna rağmen, kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden onun mesajı hakkında ihtilafa düşenler bizzat bu
vahyi
n gönderildiği insanlardı. Ne ki Allah iman edenleri kendi iradesiyle...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Böylece, kadınlarınızı boşadığınızda ve onlar bekleme sürelerinin sonuna yaklaşmak üzere iken onları ya güzellikle alıkoyun ya da güzel bir şekilde bırakın. Ama, arzuları hilafına, eziyet etmek için alıkoymayın: Çünkü, böyle bir davranışta bulunan, (yalnızca) kendisine haksızlık etmiş olur. Ve Allah'ın (bu) mesajlarını önemsemezlik yapmayın; Allah'ın size lütfettiği nimetleri ve size öğüt için indirdiği
vahyi
ve hikmeti hatırlayın; Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, ve bilin ki Alla...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Vahyedilen bilgilerden bir nasip verilmiş olanları görmedin mi; aralarında hüküm verilmesi için Allâh
vahyi
ne davet ediliyorlar, sonra onlardan bazıları yüz çevirip gidiyor....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona; Kitabı (hakikat bilgisini), Hikmeti (Allâh Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışma mekanizmasını), Tevrat'ı (
vahyi
- Musa'ya vahyolan bilgiyi) ve İncil'i (müjdelenen Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek - programlayacak)....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
O, senin oğluna (hem)
vahyi
ve hikmeti öğretecek, (hem de) Tevrat'ı ve İncil'i;...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! Sizinle bizim aramızdaki şu ortak ilkeye gelin: Allah'tan başka kimseye kulluk etmeyeceğiz, O'ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayacağız ve Allah ile birlikte insanları rab edinmeyeceğiz." Ve eğer yüz çevirirlerse de ki: "Şahit olun ki biz kendimizi O'na teslim etmişiz!"...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! Tevrat ve İncil'in kendisinden (uzun zaman) sonra vahyedildiğini gördüğünüz halde İbrahim hakkında neden tartışıyorsunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Geçmiş
vahyi
n izleyicilerinden bazıları sizi saptırmak isterler: Ama onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar; üstelik bunu fark etmezler de....
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! Bizzat kendinizin şahit olduğu Allah'ın mesajlarını neden inkar edersiniz?...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! Neden hakkı batıl ile saklayıp örter ve (pekala) farkında olduğunuz hakikati gizlersiniz?...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Geçmiş
vahyi
n izleyicilerinden bazısı (birbirlerine) şöyle der: "(Muhammed'e) inananlara günün başında vahyedilene inandığınızı söyleyin, daha sonra geleni ise inkar edin ki (inançlarından) belki geri dönerler;...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
(72-73) Ehl-i kitaptan bir güruh birbirlerine, şöyle dediler: "Şu Müslümanlara indirilen kitaba günün başlangıcında (zahiren) iman edin, sonunda da inkâr edin, olur ki onlar da şüpheye düşüp dinlerinden dönerler. Ve bir de kendi dininize tâbi olandan başkasına sakın ha güvenmeyin!" Ey Resulüm, de ki: "Doğru yol, Allah’ın yoludur," Yine onlar kendi aralarında: "Size verilen
vahyi
n, başkalarına da verildiğine veya Rabbinizin huzurunda Müslümanların karşı delil getirip sizi mağlup edeceklerine inan...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Geçmiş
vahyi
n izleyicileri arasında öylesi var ki, kendisine bir hazine emanet etsen sana (sadakatle) iade eder; ve öylesi de var ki ona ufak bir altın sikke emanet etsen, başında dikilmedikçe sana geri vermez; bu, onların, "Kitap ile ilgisi olmayan bu halk(a yaptığımız hiçbir şey)den dolayı bize bir suç yüklenemez" şeklindeki iddialarının bir sonucudur: (Böylece) onlar, (bile bile) Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah, (geçmiş vahiylerin izleyicilerinden) peygamberler vasıtasıyla şu taahhüdü talep etti: "Eğer,
vahyi
ve hikmeti size bahşettikten sonra, halen sahip olduğunuz hakikati tasdik eden bir elçi size gelirse o'na inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı ahdimi kabul ve tasdik eder misiniz?" Onlar: "Kabul ederiz!" dediler. Allah: "Öyleyse (buna) şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım."...
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
De ki: "Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! Allah, yaptığınız her şeye şahit iken neden O'nun mesajını kabul etmekten kaçınıyorsunuz?"...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! (Doğru olduğuna) bizzat kendiniz şahit olduğunuz halde onu eğri göstermeye çalışarak, (bu ilahi kelama) iman edenleri neden Allah yolundan alıko(ymaya çabalı)yorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."...
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlığ(ın iyiliği) için çıkarılmış hayırlı bir topluluksunuz; doğru olanı emreder, eğri olandan alıkoyarsınız ve Allah'a inanırsınız. Eğer geçmiş
vahyi
n mensupları, (bu tür bir) inanca ermiş olsalardı, bu, kendi iyiliklerine olacaktı; (ama) içlerinden pek az inanan bulunsa da onların çoğu fasıktır:...
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(Ama) onların hepsi aynı değil: Geçmiş
vahyi
n izleyicileri arasında, gece boyunca Allah'ın ayetlerini okuyan ve (O'nun huzurunda) secdeye kapanan dosdoğru insanlar da vardır....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Eğer senin peygamberliğini yalanlarlarsa, senden önceki bütün peygamberler yalanlanmış olur. Senden öncekiler de apaçık âyetlerle, mûcizelerle,
vahyi
n içeriğini açıklayan beyanlarla, tavsiyelerle, hak peygamber olduklarını tasdik eden delillerle, hikmet dolu sayfalarla, aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Ve şayet seni yalanlıyorlarsa (bil ki) aynı şekilde, senden önce hakikatin tüm kanıtlarını, ilahi hikmet yüklü kitapları ve aydınlık saçan
vahyi
getiren (diğer) peygamberler de yalanlanmış bulunuyorlar....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Doğrusu, geçmiş
vahyi
n mensupları arasında (gerçekten) Allah'a iman edenler ve hem size hem de kendilerine indirilene inananlar vardır. Böyleleri, Allah'tan korkarlar, O'nun mesajlarını ufak bir kazanç için değiştirmezler. Onların mükafatı, Rableri katındadır; çünkü Allah, hesap görmede hızlıdır!...
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudi olanlardan öyleleri vardır ki, KELİMELERİ esas anlamlarından kaydırırlar (
vahyi
n orijinalliğini korumazlar). . . Telaffuzlarını eğip bükerler ve Din'de kötü kavramlar oluştururlar: "İşittik ve isyan ettik", "Dinle, dinlemez olası" ve "Raina - anlayışı sınırlı" mânâsına gelecek şekilde vurgulama yaparlar. Eğer onlar, "İşittik ve itaat ettik", "Dinle" ve "Unzurna - gözet bizi" deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. . . Fakat Allâh, içlerindeki hakikati inkâr yü...
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Nitekim geçmiş
vahyi
n izleyicilerinden hiç kimse yoktur ki, ölümü anında, İsa ile ilgili hakikati kavramamış olsun; ve Kıyamet Günü İsa, (bizzat) onların aleyhine hakikate şahitlik yapacaktır....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse, (ey Peygamber,) geçmiş
vahyi
n izleyicileri arasında Allahın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver, ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnetsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir topluluk yapa...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
O halde, geçmiş
vahyi
n mensupları arasında Allahın indirdiğine göre hükmet ve onların mesnetsiz görüşlerine uyma; ve onlardan sakın ki Allahın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırmasınlar. Eğer onlar (Allahın buyruklarından) yüz çevirirlerse, bil ki bir kısım günahlarından dolayı onları (böylece) cezalandırmak, Allahın iradesi gereğidir: Unutma ki insanların çoğu gerçekten sapkındır....
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer gerçek müminler iseniz, inancınızı küçümseyen ve onunla eğlenenleri bunlar ister sizden önce vahiy verilenlerden, isterse (bu
vahyi
n) hakikati(ni) inkar edenlerden olsunlar- dost edinmeyin ve Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun:...
Maidə Suresi, 59. Ayet:
De ki: "Ey geçmiş
vahyi
n izleyicileri! (Yalnız) Allaha ve Allahın hem bize hem bizden öncekilere indirdiğine inandığımız için mi bizde kusur buluyorsunuz? (Yoksa bu, sadece) çoğunuzun sapkınlığından mı(dır)?"...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
'Allah’ın dışında, kulları durumundaki yalvardıklarınıza kulluk ve ibadet etmem bana yasaklandı' de. 'Ben sizin çarpık isteklerinize, şahsî arzu ve ihtiraslarınıza uymayacağım. Aksi takdirde, hak yoldan uzaklaşarak, dalâleti, bozuk düzeni tercih etmiş olurum. O takdirde
vahyi
le gösterilen hak yolda, İslâm’da sebat edenlerden de olamam.' de....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
(Ama) Biz, onlara
vahyi
, sağlam muhakemeyi ve peygamberliği bahşettik. Ve şimdi inançsızlar bu hakikatleri inkar etmeyi tercih edebilirler, (ama bilin ki) Biz onları, asla reddetmeyecek olan insanlara bahşetmekteyiz;...
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu Kur’ân, bizim indirdiğimiz, hayrı öğreten, insanlara faydalı mübarek bir kitaptır;
vahyi
ne muhatap olan önündeki zatın, Peygamber Muhammedin tebliğinin, sözlerinin samimiliğini, doğruluğunu tasdik eden bir kitaptır; manevî merkez Mekke ve çevresindeki bütün dünyayı, bütün insanları uyarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Âhirete, ebedî yurda iman edenler, buna da iman ederler. Ve onlar dünyevî gâile ve düşüncelerden sıyrılarak namazlarını, rükûnlarına, şartlarına, vakitlerine riayet eder...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
ALLAH adına yalan uydurandan ve kendisine hiç bir şey vahyedilmediği halde, 'Bana vahyediliyor,' diyenden ve ' ALLAH'ın indirdiği gibi ben de indireceğim,' diyenden daha zalim kim olabilir! Can çekişmesi anında zalimleri bir görsen! Melekler, ellerini uzatmıştır: 'Canınızı verin! ALLAH hakkında gerçek olmayanı söylemenizden ve onun ayetlerini (
vahyi
ni ve mucizelerini) kibir ve gururla karşılamanızdan dolayı bugün utanç verici azapla cezalandırılacaksınız. '...
Əraf Suresi, 159. Ayet:
Mûsâ’nın kavminden tutkun, teşkilâtlı, yetişmiş, mümtaz yönetici cemaatler ve müesseseler vardı ki, peygamberlerine gelen
vahyi
, peygamberlerinin tebliğini esas alarak halkı irşad eder, doğru yolu gösterirlerdi. Hakkı gözeterek adâletle, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni temin ederlerdi....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
O vakıt ki rabbın Melâikeye şu
vahyi
veriyordu: «ben sizinle beraberim, haydin iymanı olanları tesbit edin, kâfirlerin yüreklerine dehşet bırakacağım, hemen vurun boyunlarının üstüne, vurun onların parmaklarına...
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
O anda Rabbin meleklere şu
vahyi
veriyordu: «Ben sizinle beraberim. Haydi imanı sağlamlaştırın! Kafirlerin yüreklerine dehşet bırakacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, vurun onların parmaklarına!»...
Tövbə Suresi, 124. Ayet:
Bir sûre indirildiğinde, içlerinden kimisi, «bu sûre hanginizin imânını artırdı ?» diyerek (ilâhî
vahyi
küçümserler), imân edenlerin ise imânını artırmıştır ve onlar (bununla) sevinip müjdelenirler....
Tövbə Suresi, 124. Ayet:
Yeni bir sûre indirildiğinde onlardan bazıları: "Bu inen kısım hanginizin imanını artırdı acaba?" diyerek
vahyi
küçümserler. Ama bu, iman edenlerin imanını, yakinini artırır ve onlar sevinip birbirlerini müjdelerler....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama
vahyi
mizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: «Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz.» dediler....
Yunus Suresi, 16. Ayet:
De ki: “- eğer Allah dileseydi, ben KUR’AN’ı size okumazdım ve hiç bir sûretle Allah onu size bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben içinizde bundan önce (kırk yıl kadar) bir ömür durdum (okuyup yazdığım bir şey yoktur). Artık Kur’an’ın kendi tarafımdan olmadığını (sırf Allah’ın
vahyi
bulunduğunu) düşünmez misiniz?...
Yunus Suresi, 36. Ayet:
Onların çoğu sadece zanla, tahminle karar verdikleri şeylere uyarlar. Halbuki zan, hiçbir şekilde hakkın, Allah’tan gelen
vahyi
n, ilmin yerini tutmaz. Allah onların sergilemeye devam ettikleri davranışlarını biliyor....
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Bu Kur’ân, Allah’ın dışında, kulu durumundaki biri tarafından uydurulmuş değildir. Bir kısım insanlar bu hakikati kabul etmeseler de,
vahyi
ne muhatap olan önündeki zatın, Peygamber Muhammedin tebliğinin, sözlerinin samimiliğini, doğruluğunu tasdik eden, kutsal kitapları, ayrıntılarıyla açıklayan bir kitaptır. Onun kaynağında,
vahyi
nde, içindeki bilgilerde şüphe yoktur. Âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi tarafından indirilmiştir....
Yunus Suresi, 37. Ayet:
İmdi, bu Kuran, asla Allah'tan başkası tarafından tasarlanmış, uydurulmuş olamaz; üstelik o, önceki vahiylerden hakikat adına bugüne kalmış ne varsa onu doğrulayıp, alemlerin Rabbinden (geldiğinden) şüphe olmayan
vahyi
özlü bir biçimde açıklıyor....
Yunus Suresi, 82. Ayet:
'Siz İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların, günahkârların hoşuna gitmese de, Allah emri,
vahyi
ve icraatı ile toplumda hakça düzeni gerçekleştirecektir.' dedi....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Biz ise Musâya ve kardeşine şu
vahyi
verdik: kavminiz için Mısırda bir takım evler ihzar edin, ve evlerinizi kıble tarafına yapın ve namaz kılın, hem de mü'minleri tebşir eyle...
Hud Suresi, 12. Ayet:
(Ey Resulüm!) Şimdi belki sen, «Ona bir hazine indirilse, ya da beraberinde bir melek gezip dolaşsa ya!» diyorlar diye sana vahyolunan
vahyi
n bir kısmını terkedecek olursun ve bundan dolayı da göğsün daralır. Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Müşriklerin «Muhammed'e gökten bir hazine inseydi ya, ya da kendisi ile birlikte bir melek gelseydi ya» şeklindeki sözleri canını sıkabilir ve bu yüzden sana indirdiğimiz
vahyi
n bir bölümünü onlara duyurmaktan vazgeçebilirsin. Oysa sen sadece bir uyarıcısın. Her şeyin yönlendiricisi Allah'dır....
Hud Suresi, 14. Ayet:
Eğer onlar sizin talebinizi yerine getiremiyorlarsa, bilin ki, Kur’ân ancak, Allah’ın ilmi, iradesi dahilinde, izniyle indirilmiştir. Hak ilâh yalnızca O’dur. Artık Allah’ın
vahyi
le bildirdiklerini kabullenip, mü’min ve muvahhid olarak selâmet yolunu benimsiyor, İslâm’da karar kılıyor musunuz?...
Hud Suresi, 17. Ayet:
O halde, (hiç dünya hayatından ötesini umursamayan biriyle) Rabbinin katından apaçık bir kanıta dayanan kimse bir tutulabilir mi? O kanıt ki, Onun katından olan (bu) tanıklık belgesiyle ulaştırılmaktadır, hem de ondan önce (bir tanıklık belgesi), bir rehber ve rahmet olarak Musaya vahyedilen kitap da ortada iken. Onlar, (bu mesajı anlayan kimseler, işte yalnız onlar) o mesaja inanırlar; ama (düşmanlık için) örgütlenmiş inkarcılarınsa (ahirette) varacakları yer ateştir. Bunun içindir ki, bu (vahy...
Hud Suresi, 28. Ayet:
(Nuh:) "Ey kavmim!" dedi, "Ne dersiniz, ya benim, Rabbimin katından apaçık bir kanıta dayandığım; Onun katından bana (aydınlatıcı) bir rahmetin, (bir
vahyi
n) bahşedildiği doğruysa ve siz de buna karşı kör kalmışsanız, söyleyin, hoşunuza gitmediği halde onu görüp fark etmeniz için sizi zorlayabilir miyiz?"...
Hud Suresi, 35. Ayet:
Yoksa Nûh’un kavmi: “- Bu
vahyi
Nûh uydurdu mu diyorlar? Ey Nûh, onlara de ki: “- Eğer onu uydurdumsa, günahı benim boynumadır. Ben ise, sizin bana yaptığınız iftira günahından beriyim. “...
Hud Suresi, 36. Ayet:
(36-37) Nuh’a şöyle vahyolundu ki: "Artık halkından, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
miz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Ben’den hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Vasnaıl fulke bi a’yuninâ ve
vahyi
nâ ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrekûn(mugrekûne). ...
Hud Suresi, 37. Ayet:
1.
vasnaıl fulke
: ve gemiyi inşa et (yap)
2.
bi a'yuni-nâ
: bizim gözetimimiz ile, gözetimimizle gözlerimizin önünde
3.
ve
vahyi
-nâ
: ve
vahyi
mizle
4.
...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Vahyi
mizle ve Bizim gözetimimizde gemiyi inşa et (yap)! Zulmedenler hakkında Bana hitap etme. Onlar, muhakkak ki; boğulacak olanlardır....
Hud Suresi, 37. Ayet:
“Gözetimimiz altında ve
vahyi
mize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.”...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Nezâretimiz altında ve
vahyi
mize uyarak bir gemi yap, zulmedenler için af dileme benden, şüphe yok ki sularda boğulacak onlar....
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözlerimizin önünde ve
vahyi
miz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır!...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözlerimiz olarak (mâiyet sırrına işaret bu ifade),
vahyi
mizce gemiyi yap. . . Zâlimler hakkında (şefaat için) bana yönelme. . . Kesinlikle onlar boğulacaklardır!...
Hud Suresi, 37. Ayet:
'Gözlerimizin önünde, gözetimimiz altında,
vahyi
miz uyarınca gemileri inşa et. Zulmetmiş, haksızlık etmiş, hakkı tanımamış olanlar konusunda bana başvurma. Onlar kesinlikle boğulacaklar.'...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana hitap (dua) etme. Onlar suda boğulacaklardır.'...
Hud Suresi, 37. Ayet:
"Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Nezaretimiz altında ve
vahyi
miz gereğince gemi yap. Hem o zulmedenler hakkında, azabın kendilerinden kaldırılması için, bana dua etme; çünkü onlar, suda boğulacaklardır....
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözetimimiz altında ve
vahyi
miz doğrultusunda gemiyi yap ve sakın zulmedenler hakkında bana hitabda bulunma ; çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır, diye vahyolundu....
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözlerimizin önünde ve
vahyi
miz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır!...
Hud Suresi, 37. Ayet:
'Gözetimimiz altında
vahyi
mizle gemiyi yap. Zalimler için bana baş vurma; onlar suda boğulacaklardır.'...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Bizim nezaretimiz altında ve
vahyi
miz dâiresinde gemi yap, hem o zulmedenler hakkında bana hıtab etme, çünkü onlar garkedilecekler...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Bizim gözetimimizde ve
vahyi
miz dairesinde gemi yap ve Bana o zulmedenler hakkında birşey söyleme; çünkü onlar, boğulacaklardır!»...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mize göre gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardır....
Hud Suresi, 37. Ayet:
Bizim gözlerimiz önünde ve
vahyi
miz uyarınca gemiyi yap, zalimler konusunda bana başvurma, çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır....
Hud Suresi, 37. Ayet:
"Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 37. Ayet:
«Bizim nezâretimiz ve
vahyi
miz ile gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulmuşlardır (boğulacaklardır)». ...
Hud Suresi, 37. Ayet:
'Bizim nezâretimiz altında ve
vahyi
miz ile gemiyi yap ve zulmedenler(inbağışlanmaları) hakkında bana (bir şey) söyleme (onlar için yalvarma)! Çünki onlar (pek yakında) suda boğulmuş (olacak) kimselerdir.'...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi yap. Zulmedenler için Bana bir şey söyleme. Çünkü onlar, suda boğulacaklardır....
Hud Suresi, 37. Ayet:
«Gemiyi Bizim nezaretimiz ve
vahyi
miz ile yap ve zulmetmiş olanlar hakkında Bana müracaatta bulunma. Şüphe yok ki, onlar boğulmuşlardır.»...
Hud Suresi, 37. Ayet:
“Bizim nezaretimiz altında ve
vahyi
miz uyarınca gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır. ”...
Hud Suresi, 37. Ayet:
(36-37) Nuh’a şöyle vahyolundu ki: "Artık halkından, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
miz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Ben’den hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 37. Ayet:
"Gözlerimizin önünde ve
vahyi
miz gereğince gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana hitâbetme (onların kurtuluşu için bana yalvarma); onlar mutlaka boğulacaklardır!"...
Hud Suresi, 37. Ayet:
«Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi imal et. Zulme sapanlar konusunda da bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.»...
Hud Suresi, 37. Ayet:
'Sen bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
miz uyarınca gemiyi yapadur. Zulmedenler hakkında da artık Bana birşey söyleme. Çünkü onlar boğulmaya mahkûmdurlar.'...
Hud Suresi, 37. Ayet:
Vahyi
mize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır....
Hud Suresi, 49. Ayet:
İşte bunlar gayb haberlerinden, sana bunları
vahyi
le bildiriyoruz, bundan evvel onları ne sen bilirdin ne kavmin, böyle, o halde sabret, her halde akıbet müttekılerindir....
Hud Suresi, 49. Ayet:
İşte bunlar, sana
vahyi
le bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, iyi sonuç Allah'tan korkanlarındır....
Hud Suresi, 57. Ayet:
Eğer hâlâ dönerseniz (yüz çevirirseniz) böylece ben, bana gönderileni (
vahyi
, kitabı); onu size tebliğ etmiş oldum. Ve Rabbim, sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir (halife kılar). Ve siz, ona (hiç) bir şeyle zarar veremezsiniz. Muhakkak ki benim Rabbim, herşeyi muhafaza edendir (en iyi koruyan)....
Hud Suresi, 96. Ayet:
Musa'yı ayetlerimizle (mucize ve
vahyi
mizle) ve kesin bir yetkiyle gönderdik...
Yusif Suresi, 3. Ayet:
Biz bu Kuran'ı sana vahyettikçe, (ey Peygamber,) bundan önce senin de (
vahyi
n ne olduğundan) habersiz kimselerden olduğunu bilerek onu sana mümkün olan en iyi, en güzel üslupla açıklıyoruz....
Yusif Suresi, 111. Ayet:
Andolsun, onların, geçmiş peygamberler ve ümmetlerin kıssalarında akıl ve vicdan sahipleri için, pek çok ibretler vardır. Kur’ân uydurularak derlenmiş sözler değildir.Bir kısım insanlar bu hakikati kabul etmeseler de,
vahyi
ne muhatap olan önündeki zatın, Peygamber Muhammedin tebliğinin, sözlerinin samimiliğini, doğruluğunu tasdik eden, her şeyi, ayrıntılarıyla açıklayan, iman eden bir kavme hidayet rehberi ve rahmet olan bir kitaptır....
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Şimdi, Rabbinden sana indirilen
vahyi
n hak ve gerçek olduğunu bilenle kör hiç bir olur mu? Ancak akıl sahibi kimseler düşünüp ibret alırlar....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Bunun içindir ki, kendilerine bu
vahyi
bahşettiğimiz kimseler (ey Peygamber,) sana indirdiklerimizden ötürü sevinir, hoşnut olurlar; fakat başka inançların bağlıları arasında onun bir kısmının geçerliliğini inkar edenler var. (Ey Peygamber, onlara) de ki: "Ben yalnızca Allah'a kulluk etmekle ve O'ndan başkasına tanrısal güçler, tanrısal nitelikler yakıştırmamakla emrolundum: (bütün insanlığı) O'na çağırıyorum ve dönüşüm de O'nadır!"...
Rəd Suresi, 37. Ayet:
Ve işte biz o Kur'anı böyle arabiyyen hâkim olmak üzere indirdik, kasem olsun ki eğer sen sana
vahyi
le gelen bu ilimden sonra onların hevalarına uyacak olursan sana Allahtan ne bir velîy vardır, ne de vikaye edecek...
Rəd Suresi, 37. Ayet:
Biz bu (ilahi kelamı) işte böyle Arap dilinde, bir hüküm ve hikmet (kaynağı) olarak indirdik. Ve gerçek şu ki, eğer sana (
vahyi
) bilgi geldikten sonra kalkıp insanların gelgeç isteklerine uyarsan, (bil ki) Allah'a karşı ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin!...
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Hiç şüphesiz, senden önce de elçiler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik; Allah'ın izni olmadıkça hiçbir peygamberin bir mucize göstermesi düşünülemez. Her çağa özgü
vahyi
bir mesaj vardır:...
Rəd Suresi, 39. Ayet:
Allah (önceki mesajlarından) dilediğini yürürlükten kaldırır, dilediğini bırakır, pekiştirir, çünkü
vahyi
n kaynağı O'nun katındadır....
Hicr Suresi, 66. Ayet:
Biz Lût’a, bu kâfirlerin sabaha çıkarken mutlaka köklerinin kazınmış olacağı planını, hükmünü
vahyi
le bildirmiştik....
Nəhl Suresi, 2. Ayet:
Allah, var ettiği, koruduğu, aslî düzenin bir bölümü olan, tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran
vahyi
le, Kur’ân ile meleklerini, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına: 'Yalnızca benim hak ilâh olduğum konusunda kullarımı uyarın ve bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azâbımdan korunun' diye gönderir....
Nəhl Suresi, 2. Ayet:
Kullarından dilediğine, kendi emrini
vahyi
le melekleri indiriyor ve: «Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!» buyuruyor....
İsra Suresi, 73. Ayet:
Seni sana vahyettiklerimizden ayırarak,
vahyi
mizin dışında, bizim adımıza, gelişigüzel şeyler uydurman konusunda az kalsın büyük bir sıkıntıya sokacaklardı. Bunu başarabilselerdi, kesinlikle seni dost edineceklerdi....
İsra Suresi, 87. Ayet:
(
Vahyi
sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka (sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür....
İsra Suresi, 87. Ayet:
(
Vahyi
sende bırakan) rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür....
İsra Suresi, 87. Ayet:
(
Vahyi
sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür....
İsra Suresi, 105. Ayet:
Ve biz bu (
vahyi
) değişmeyen gerçeğe işaret olarak indirdik ve o da (sana, ey Peygamber) hak olarak ulaştı; çünkü Biz seni yalnızca bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik;...
İsra Suresi, 106. Ayet:
Hem o
vahyi
, insanların zihinlerine sindire sindire okuman için, zaman zaman gelen Kur’ân dersleri halinde indirdik...
İsra Suresi, 107. Ayet:
'Siz Kur’ân’a iman edin ki, size faydası dokunsun. İsterseniz etmeyin, o zaman zarar görürsünüz. Kur’ân’ın indirilişinden önce kendilerine ilim verilen, sorumluluk sahibi âlimlere,
vahyi
n ne olduğunu bilenlere Kur’ân okunduğu zaman onlar, saygılarından, sübhânallahi ve bihamdihî diyerek yüzüstü secdeye kapanırlar.' de....
Məryəm Suresi, 64. Ayet:
(Cebrâîl dedi ki:) '(
Vahyi
n te’hîrinden dolayı üzülme, çünki biz) ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında ne varsa, O’na âiddir. Ve Rabbin(seni aslâ) unutucu değildir.'...
Taha Suresi, 13. Ayet:
Ve ben, seni ıhtiyar buyurdum şimdi verilecek
vahyi
dinle...
Taha Suresi, 38. Ayet:
'Hani annene şu
vahyi
vahyetmiştik:'...
Taha Suresi, 38. Ayet:
hani, annene
vahyi
, buyruğu şöyle esinlemiştik:...
Taha Suresi, 96. Ayet:
'Sana gelen vahy ve tebliğ ettiğin din konusunda, onların, İsrâiloğulları’nın göremedikleri, anlayamadıkları hususlara ben vâkıf oldum. Bu anlayışıma dayanarak elçinin, Cibril’in getirdiği
vahyi
n epeyce bir kısmını ayıklayıp attım. İşte şu gördüğün, duyduğun nefsimin beni aldatarak sürüklediği oyun böylece ortaya çıktı.' dedi....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece bu (
vahyi
mesajı) Biz sana Arap diliyle (ifade edilmiş) bir hitabe olarak indirdik; ve onda her türden uyarıyı apaçık dile getirdik ki, insanlar Bize karşı sorumluluk bilinci taşısınlar; yahut bu (kitap) onlarda yepyeni bir bilinç uyanıklığı meydana getirsin....
Taha Suresi, 114. Ayet:
1.
fe
: işte
2.
teâlallâhu (teâlâ allâhu)
: Allah yücedir
3.
el meliku
: hükümdar, düzenleyen ve idare eden, melik olan
4.
el h...
Taha Suresi, 114. Ayet:
İşte Hakk ve Melik olan Allah, Yüce'dir. Ve Kur'ân'ın tamamlanması hususunda O'nun
vahyi
, sana kada edilmeden (tamamlanmadan) önce acele etme. Ve “Rabbim, benim ilmimi artır.” de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun
vahyi
tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artır" de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Melik ve Hak olan Allâh ne yücedir! O'nun
vahyi
sana bitmeden önce Kurân'ı (tekrara) acele etme ve: "Rabbim ilmimi arttır" de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun
vahyi
sana gelip tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır."...
Taha Suresi, 114. Ayet:
Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun
vahyi
tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve «Rabbim, benim ilmimi artır» de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Gerçek Yönetici olan ALLAH çok yücedir. Sana
vahyi
tamamlanmadan önce Kuran'ı (anlamak için) acele etme ve, 'Rabbim, bilgimi arttır,' de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Demek ki Allah o hak şehinşah yüksek, çok yüksek, maamafih sana
vahyi
tamam edilmeden evvel Kur'anı acele etme ve de ki «rabbım artır beni ılimce»...
Taha Suresi, 114. Ayet:
Demek ki Allah, O hak hükümdar, yüceler yücesidir !.. Sana
vahyi
tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme ve: «Rabbim, benim ilmimi artır!» de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Hak olan, biricik hükümdar olan Tanrı yücedir. Onun
vahyi
sana gelip tamamlanmadan evvel, Kuran'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim ilmimi arttır."...
Taha Suresi, 114. Ayet:
(Öyle ya, o Hak kelâmıdır. Padişahlar) padişah (ı) olan, Hak olan Allah (ın şaanı) çok yücedir. Sana onun
vahyi
tamamlanmazdan evvel Kur'an (ı okumada) acele etme, «Rabbim, benim ilmimi artır» de. ...
Taha Suresi, 114. Ayet:
Öyleyse, (bil ki) Allah, var olan her şeyin ötesindeki yüceler yücesidir; mutlak ve nihai egemenlik sahibi, mutlak ve nihai Gerçek'tir; dolayısıyla, Kuran'ın
vahyi
sana bütünüyle ulaştırılmadan önce onun hakkında (görüş bildirmekte) tezlik gösterme; fakat (daima) "Ey Rabbim, benim ilmimi artır!" de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Resulüm! Sana onun
vahyi
bitmeden önce, Kur'an'ı okumakta acele etme. De ki: “Ey Rabbim! İlmimi artır. ”...
Taha Suresi, 114. Ayet:
Gerçek hükümran olan Allah, yücedir,
Vahyi
sana tamamlamadan önce Kur’an’a / okumaya acele etme ve “Rabbim bilgimi artır!” de....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun
vahyi
sana gelip tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: «Rabbim, ilmimi arttır.»...
Taha Suresi, 114. Ayet:
O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana
vahyi
tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:"Rabbim, ilmimi artır!"...
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
Kul innemâ unzirukum bil
vahyi
ve lâ yesmeus summud duâe izâ mâ yunzerûn(yunzerûne)....
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
1.
kul
: de
2.
innemâ
: sadece
3.
unziru-kum
: sizi uyarıyorum
4.
bi el
vahyi
:
vahyi
le
...
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
De ki ben sizi ancak
vahyi
le inzar ediyorum, amma ne kadar inzar edilseler sağırlar da'veti işitmezler...
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
De ki; «Ben
vahyi
n mesajına dayanarak sizi uyarıyorum.» Fakat sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitemezler....
Ənbiya Suresi, 48. Ayet:
Ve gerçek şu ki, Biz Musa ile Harun'a, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için doğruyu eğriden ayırmaya yarayan bir ölçü, ışık saçan bir kaynak ve bir uyarıcı, hatırlatıcı (olarak
vahyi
mizi) bahşettik;...
Ənbiya Suresi, 108. Ayet:
'Bana, kesinlikle, sizin ilâhınızın bir tek tanrı olduğu vahyolunuyor. Artık bu ilâhî
vahyi
kabullenip, bir ilâha kulluk ve ibadeti benimsiyor, İslâm’da karar kılıyor musunuz?' diye ilan et....
Həcc Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan, gerçeğe kılavuzlayanı olmaksızın ve
vahyi
bilgiye (Esmâ hakikatinden şuura yansıyan bilgiye) dayanmaksızın mücadele eder....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve
vahyi
nâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne)....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
evhay-nâ
: biz vahyettik
3.
ileyhi
: ona
4.
en ısnai
: yapmasını
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylece ona, gözümüzün önünde (Bizim denetimimizde) ve
vahyi
mizle bir gemi yapmasını vahyettik. Böylece emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı zaman hemen ona (gemiye) her çiftten ikişer tane ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında bir söz (hüküm) geçenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Bana hitap etme (onlar için bir şey, bir af isteme). Muhakkak ki onlar, boğulacak olanlardır (boğulmalarına daha önce hükmedilmiş olanlardır)....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.”...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Derken ona, nezâretimiz altında ve
vahyi
mize uyarak bir gemi yap diye vahyettik; derken emrimiz gelip tandırın altından su kaynamaya başlayınca her mahlûktan birer çifti ve helâki takdîr edilenden başka âilenden olanları gemiye yükle ve zulmedenler hakkında bana söz söyleme, şüphe yok ki onlar garkolacaklar dedik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Ona (Nuh'a) vahyettik ki: "Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret vardır) ve
vahyi
mizle gemiyi yap. . . İş başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç ehlini, gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar boğulacaklardır. "...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz ona: 'Gözlerimizin önünde, gözetimimiz altında,
vahyi
miz uyarınca gemileri inşa et' diye vahyettik. Nihayet, gemilerin yapımı bitirilip, planımızın icra vakti geldiğinde, bütün kaynaklardan fışkıran sularla, yeryüzünde sular yükselirken, tan yeri ağardığı sırada; buhar kazanları çalıştırılıp istim yükselmeye başlayınca, biz Nûh’a: 'Her türden erkekli dişili birer çifti, içlerinden, daha önce, aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni, ümmetini gemilere al. Baskı zulüm ve işkence il...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: 'Gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca her türden ikişer tane ve aleyhlerine söz geçmiş olanların dışındaki aile fertlerini onun içine koy. Zulmedenler hakkında bana seslenme. Çünkü onlar boğulacaklardır....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Nuh'a, «gemiyi gözümüzün önünde (talimatımız altında)
vahyi
miz uyarınca yap; emrimiz gelip tandırdan su kaynayıp fışkırınca ona her (cins hayvandan) ikişer çift (veya birer çift) ve aleyhlerinde emir (hüküm) geçmiş olanın dışında aileni getirip yerleştir ve sakın o zâlimler hakkında bana hitap etme; çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır,» diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine kendisine şöyle vahyettik: 'Gözümüzün önünde ve
vahyi
mize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelince, kaynaklar kaynayıp taşınca her çeşit (evcil hayvanı) ve aleyhlerine hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni al. Zalimler adına benimle konuşma; onlar boğulacaklardır.'...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: bizim nezaretimiz ve
vahyi
mizle gemiyi yap, sonra emrimiz gelip de tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve aleyhinde söz sebketmiş olandan başka ehlini sok ve o zulm edenler hakkında bana bir hıtabda bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: «Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi yap sonra emrimiz gelip de tandır (kazan) kaynayınca hemen ona topundan bir iki çifti ve aleyhinde önceden huküm verilmiş olanların dışında aileni ona bindir ve o zulmedenler hakkında bana yakarışta bulunma; çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve
vahyi
mizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
O'na vahiy yolu ile bildirdik ki; «Bizim gözlerimiz önünde ve
vahyi
miz uyarınca bir gemi yap. Emrimiz gelip de tandır kaynamaya (her yandan sular fışkırmaya) başlayınca her canlı türünün birer çifti ile boğulacağına ilişkin hükmümüzün kesinleştiği kimse dışında kalan aile bireylerini gemiye bindir. Zalimler konusunda bana başvurma; çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır.»...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemi yap. Nitekim bizim buyruğumuz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş olanlar dışında ehlini (aileni) de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona (şöyle) vahyetdik: «Bizim nezaaretimiz ve
vahyi
mizle gemi yap sen. Nihayet (helaklerine) emrimiz gelib de o fırın kaynayınca ona her (nev'i hayvanlardan erkek ve dişi) ikişer çift ile aileni alıb içerisine gir. (Kavminin) içinden aleyhlerine söz geçmiş (hüküm giymiş) olanlar müstesna. O zulmedenler (in kurtulması) hakkında bana hitabda bulunma. Çünkü onlar boğul (mıya mahkûm ol) muşlardır». ...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine (biz de) ona şöyle vahyettik: 'Nezâretimiz altında ve
vahyi
miz ile gemiyi yap; nihâyet emrimiz gelip de fırın kaynadığı (sular taş maya başladığı) zaman, her bir (hayvan cins)inden (erkek ve dişi olmak üzere) ikişer eş ile (îmân etmediklerinden, boğulacaklarına dâir) ve içlerinden, aley hinde söz geçmiş (hüküm verilmiş) olan (bir oğlunile diğer zevcen) dışındaki âileni (mü’min le ri), ona (gemiye) al!O zulmedenler hakkında ise bana hitabda bulunma (yalvarma)! Çünki onlar suda boğu ...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Artık O'na vahyettik ki, «Bizim nezaretimiz ve
vahyi
mizle gemiyi yap. Vaktâ ki emrimiz gelir de tennur kaynamağa başlarsa hemen o gemiyi herbirinden iki çift ve aleyhinde söz geçmiş olandan başka ehlini de al ve zulmetmiş olanlar hakkında bana bir hitapta bulunma. Şüphe yok ki, onlar boğulmuşlardır.»...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona şöyle vahyettik: “Bizim nezaretimiz altında ve
vahyi
miz uyarınca gemi yap! Bizim emrimiz gelip de fırın kaynamaya başlayınca, her cinsten birer çifti ve aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışında kalan âileni alıp gemiye bindir. O zulmedenler hakkında bana hiç yalvarma. Zira onlar mutlaka boğulacaklardır. ”...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona vahyettik ki: "Gözlerimizin önünde ve
vahyi
miz(öğretimimiz)le o gemiyi yap. Bizim buyruğumuz gelip de tandır kaynayınca her cinsten iki çift ve âileni de alıp ona sok. Yalnız onlar içinde alehylerine söz geçmiş (azâbımıza uğrama hükmü giymiş) olanları bırak. O zulmedenler hakkında bana yalvarma; onlar, mutlaka boğulacaklardır!...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Böylelikle biz ona: «Gözetimimiz altında ve
vahyi
mizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır» diye vahyettik....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz de ona, 'Gözetimimiz altında ve
vahyi
miz uyarınca gemiyi yap,' diye vahyettik. 'Emrimiz gelip de sular kaynamaya başlayınca, hepsinden birer çift ile, hakkında azap hükmü verilmiş olanlar dışında aileni gemiye al. Zulmedenler hakkında da Bana birşey söyleme; çünkü onlar boğulmaya mahkûmdurlar....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve
vahyi
mize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır."...
Şüəra Suresi, 52. Ayet:
Hem Musâya şu
vahyi
yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta'kıb edileceksiniz...
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
Bu Kur’ân âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi olan Allah’ın
vahyi
dir, onun indirdiği kitaptır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Muhakkak ki onlar, (
vahyi
) işitmekten kesin olarak azledilmiş (men edilmiş) olanlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Çünkü onlar (
vahyi
) işitmekten uzaklaştırılmışlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Şüphe yok ki onlar,
vahyi
duymaktan uzaklaştırılmışlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Şüphesiz onlar,
vahyi
işitmekten uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Onlar, kesinlikle
vahyi
işitmekten uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Şeytanlar,
vahyi
işitmekten kesin olarak menedilmişlerdir....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Dogrusu onlar
vahyi
dinlemekten uzak tutulmuslardir....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Onlar (inen
vahyi
) dinlemekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Doğrusu onlar
vahyi
dinlemekten uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Şüphesiz onlar,
vahyi
işitmekten uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Onlar (
vahyi
) işitmekten kesinlikle mahrum edilmişlerdir....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Şüphesiz onlar
vahyi
işitmekten uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Çünkü onların
vahyi
işitmeleri engellenmiştir....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Çünkü onlar,
vahyi
dinlemekten uzak tutulmuşlardır....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Çünkü onlar
vahyi
işitmekten kesinlikle menedilmişlerdir....
Şüəra Suresi, 212. Ayet:
Zaten onlar
vahyi
işitmekten alıkonmuşlardır....
Nəml Suresi, 42. Ayet:
Kraliçe gelince: 'Senin tahtın da böyle mi?' denildi. Kraliçe: 'Bu, tıpkı o' dedi, tahtını tanıdı. Süleyman: 'Zaten, o gelmeden önce, onun bileceği ile ilgili bilgi bize verilmişti. Biz, Allah’ın emrini, hükmünü,
vahyi
ni kabul eden müslümanlarız.' dedi....
Qəsəs Suresi, 7. Ayet:
O esnada Musânın anasına şu
vahyi
verdik: onu emzir, derken aleyhinde bir korku hissettin mi o vakıt onu deryaya bırakıver, hem korkma ve mahzun olma, biz muhakkak onu sana iade edeceğiz ve kendisini mürselînden yapacağız...
Qəsəs Suresi, 44. Ayet:
Musa'ya o işi (ilahi
vahyi
verip) gerçekleştirdiğimiz zaman, sen (Tur'un) batı yanında değildin ve (buna) şahid olanlardan da değildin....
Qəsəs Suresi, 44. Ayet:
Musa'ya o işi (ilahi
vahyi
verip) gerçekleştirdiğimiz zaman, sen (Tûr'un) batı yanında değildin ve sen (buna) şahid olanlardan da değildin....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Buna rağmen yine de kendilerine tarafımızdan hakikat, (yani Kur’ân ve Peygamber) gelince: "Mûsa’ya verilen mûcizelerin benzeri ona da verilse ya!" diyorlar. Oysa daha önce Mûsâ’ya verilen
vahyi
de inkâr etmemişler miydi? Ve hatta: "Bunlar, birbirini destekleyen iki sihir (aldatmaca) biz hepsini reddediyoruz!" demişlerdi....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (
vahyi
) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir)....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
And olsun ki, Biz
vahyi
onlara ard arda yetistirdik; belki dusunurler....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
And olsun ki, Biz
vahyi
onlara ard arda yetiştirdik; belki düşünürler....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (
vahyi
) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir)....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (
vahyi
) birbiri ardınca ulamışızdır....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun biz, düşünüp öğüt alsınlar diye
vahyi
birbirine bitiştirdik....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Celâlim hakkı için, ibret alırlar diye sözü (
vahyi
) onlar için ardı ardına yetiştirdik....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Gerçek şu ki, Biz
vahyi
onlara adım adım ulaştırdık ki böylece belki (üzerinde düşünür), akıllarında tutarlar....
Ənkəbut Suresi, 18. Ayet:
Size tebliğ edilen
vahyi
yalanlıyorsanız eğer, unutmayın, sizden önceki birçok milletler de kendilerine yapılan dinî tebliği, rasullerini yalanlamışlardı. Peygambere düşen görev, yalnız açıkça tebliğdir....
Ənkəbut Suresi, 27. Ayet:
(İbrahim'e gelince,) o'na İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u bahşettik ve soyundan gelenler arasında peygamberliği ve
vahyi
devam ettirdik. Onu bu dünyada mükafatlandırdık; o, öteki dünyada (da) mutlaka dürüst ve erdemliler arasında yer alacaktır....
Ənkəbut Suresi, 27. Ayet:
Biz İbrâhim’e (evlat ve torun olarak) İshak ile Yâkub’u ihsan ettik. Onun neslinden gelenlerde, peygamberliği ve
vahyi
devam ettirdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. O âhirette de elbette salihlerden olacaktır....
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
Geçmiş
vahyi
n mensupları ile zulüm ve haksızlıktan uzak durdukları sürece en güzel şekilde tartışın ve deyin ki: "Bize indirilene inandığımız gibi size indirilmiş olana da inanıyoruz: çünkü bizim ilahımız ile sizin ilahınız tek ve aynıdır ve biz (hepimiz) O'na teslim olmuşuzdur"....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
çünkü, (ey Muhammed,) sen bu (
vahyi
n gelmesi)nden önce herhangi bir ilahi kelamı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, (sana vahyetmiş olduğumuz) hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları (onun hakkında) kuşkuya sevk edebilirlerdi....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Ey Resulüm! Sen
vahyi
mizden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi....
Səcdə Suresi, 2. Ayet:
Bu Kur’ân, bölüm bölüm indirilen mükemmel kutsal bir kitaptır. Kaynağında,
vahyi
nde, içindeki bilgilerde şüphe yoktur. Âlemlerin, bütün varlıkların Rabbinden gelmiştir....
Səcdə Suresi, 23. Ayet:
Gerçek şu ki (ey Muhammed,) Biz
vahyi
Musa'ya (da) tevdi etmiştik: öyleyse (sana ilettiğimiz vahiyde) aynı (hakikat) ile karşılaşacağından kuşkuya düşme! Ve (nasıl ki) o (önceki vahy)i İsrailoğulları için bir rehber kıldık,...
Səba Suresi, 31. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: 'Biz, bu Kur’ân’a ve Kur’ânın
vahyi
ne muhatap olan önündeki zata, Peygamber Muhammede asla inanmayacağız' derler. Sen inkârda, isyanda, baskı, zulüm ve işkencede, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engellemede devam eden güç ve iktidar sahibi zâlimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış halde, birbirl...
Səba Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Eğer dalâlette olursam, o zaman sadece kendi nefsim üzerine (sebebiyle) olurum. Eğer hidayete erersem, o taktirde bu Rabbimin bana
vahyi
sebebiyledir. Muhakkak ki O; en iyi işiten ve en yakın olandır."...
Səba Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Eğer sapkınlığa düşmüş olsaydım (kendi yüzümden ve) kendi aleyhime sapmış olurdum; ama eğer doğru yoldaysam, yalnızca Rabbimin bana
vahyi
sayesindedir, kuşkusuz O, en yakın olan, her şeyi işitendir!"...
Fatir Suresi, 25. Ayet:
Seni yalanlıyorlarsa eğer, üzülme. Unutma ki, onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı. Oysaki Rasulleri onlara, apaçık âyetlerle, mûcizelerle,
vahyi
n içeriğini açıklayan beyanlarla, tavsiyelerle, hak peygamber olduklarını tasdik eden delillerle, hikmet dolu sayfalarla, aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi....
Fatir Suresi, 29. Ayet:
Allah'ın
vahyi
ne (şeksiz şüphesiz) uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli / açık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler....
Fatir Suresi, 32. Ayet:
Biz, bu ilahi
vahyi
kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik. Onlardan bazısı kendilerine zulmeder, bazısı (doğru ile eğri arasında) ara yolu tercih eder, bir kısmı da Allah'ın izniyle iyilikte başı çekenlerden olur. Bu (ise) en büyük fazilettir....
Yasin Suresi, 5. Ayet:
Güçlü ve çok merhametli Allah'ın peyderpey indirdiği
vahyi
ile....
Sad Suresi, 8. Ayet:
Kur'ân, aramızdan ona mı indirildi? Hayır, onlar, benim
vahyi
mden şüphedeler; hayır, onlar daha tatmadılar azâbımı....
Sad Suresi, 8. Ayet:
«O Kur'an, aramızdan ona mı indirilmiş»?! Hayır, onlar benim
vahyi
mden şübhededirler. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar. ...
Sad Suresi, 8. Ayet:
«O Kur'an, bizim aramızda O'nun üzerine mi indirilmiştir?» (dediler). Hayır. O münkirler Benim
vahyi
mden tereddütler içindedirler. Hayır. Azabımı henüz tatmadılar....
Sad Suresi, 10. Ayet:
Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında olan varlıkların hakimiyet ve yönetimi onlara mı ait? Haydi, ellerinden geliyorsa sebep ve vasıtalarını temin etsinler de göğe çıksınlar (âlemi oradan yönetsin,
vahyi
de isteklerine göre indirsinler!)...
Sad Suresi, 10. Ayet:
Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse sebepler (vâsıtalar) içinde yükselsinler (vâsıtalara binip göklere çıksınlar da oradan âlemi yönetsinler,
vahyi
de kendi isteklerine göre indirsinler)....
Sad Suresi, 10. Ayet:
Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında olan varlıkların hakimiyet ve yönetimi onlara mı ait? Haydi, ellerinden geliyorsa sebep ve vasıtalarını temin etsinler de göğe çıksınlar (âlemi oradan yönetsin,
vahyi
de isteklerine göre indirsinler!)...
Zümər Suresi, 2. Ayet:
hakikati ortaya koyan bu
vahyi
sana indiren Biziz. Öyleyse içten bir inançla Allah'a bağlanarak yalnız O'na kulluk et!...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Hak Teâlâ sözün en güzelini vahyetmiştir. (Allah'ın
vahyi
) Her tarafı birbirini tutan, her şeyi tekrar tekrar beyan eden Kitap’tır. O’ndan Rablerinden korkanların tüyleri ürperir, yürekleri titrer. Sonra Allah’ı anmakla içleri açılır, yürekleri ferahlar. Allah'ın hidayeti işte budur. dilediğini ona iletir. Allah'ın şaşkınlık ve sapıklık içinde bıraktıklarına yol gösteren bir kimse bulunmaz....
Fussilət Suresi, 2. Ayet:
(Bu
vahyi
n) indirilişi, Rahman ve Rahim'dendir:...
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
Onları iki günde, iki devirde sağlam yedi göğe tamamladı. Her gökte cereyan edecek işleri planlayıp, programlayıp işlevlerini yükledi,
vahyi
le bildirdi. Dünya semasını parlayan yıldızlarla süsledik. Korumaya da aldık. Bu, kudretli, hükümran olan, her şeyi bilen Allah’ın planlaması, tayini, tesbiti ve takdiridir....
Şura Suresi, 51. Ayet:
Allah'ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ
vahyi
le veya perde arkasından veya dilediğine izniyle vahyetsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir....
Şura Suresi, 51. Ayet:
Bununla beraber hiç bir beşer için kabil değildir ki Allah ona başka suretle kelâm söylesin, ancak
vahyi
le veya bir hicab arkasından ve yâhud bir Resul gönderip de izniyle ona dilediğini vahyettirmesi müstesna, çünkü o çok yüksek, çok hakîmdir...
Duxan Suresi, 19. Ayet:
'Allah’a karşı üstünlük taslamayın, zorbalık yaparak hürriyetleri kısıtlamayın. Allah’ın
vahyi
ni ve Rasulünü küçümsemeyin. Ben size apaçık bir ferman ile, ilâhî bir hükümranlık yetkisi ile geliyorum.' diyordu....
Əhqaf Suresi, 30. Ayet:
Onlar, "Ey halkımız!" diye seslendiler, "(Tevrat'tan) geriye hakikat adına ne kalmışsa hepsini teyid (ve tasdik) eden, Musa(nınkin)den sonra indirilmiş olan bir
vahyi
dinleyip geldik. (Ve anladık ki) bu (vahiy) hakikate ve dosdoğru yola götürmektedir"....
Tur Suresi, 2. Ayet:
Düşün (Allah'ın)
vahyi
(ni), ki işlenmiştir...
Tur Suresi, 29. Ayet:
Öğüt ver, tebliğ görevini yapmaya devam et. Rabbinin, sana ihsan ettiği
vahyi
, peygamberlik nimeti sebebiyle, sana kâhin de, cinlere mahkûm olmuş biri de, deli de diyemezler. Sen kâhin de, cinlere mahkûm olmuş biri de, deli de değilsin....
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî
vahyi
) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!...
Tur Suresi, 38. Ayet:
Yoksa üzerine çıkıp (
vahyi
) dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsin....
Tur Suresi, 40. Ayet:
Yoksa onlardan
vahyi
tebliğ, risalet ve irşad hizmetlerinden ötürü bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç yükü altında eziliyorlar mı?...
Nəcm Suresi, 5. Ayet:
Kur’ân’ı ve Kur’ân’a vukufu, üstün yaratılışlı, yüksek akıl ve anlayışa,
vahyi
iletme ve Allah’ın emirlerini icra etme gücüne sahip Cebrâil Muhammed’e öğretti....
Nəcm Suresi, 5. Ayet:
Bu
vahyi
O'na müthiş güçleri olan Cebrail öğretti....
Nəcm Suresi, 5. Ayet:
(5-6) Kendisine (o
vahyi
), kuvveleri şiddetli, mükemmel bir akla sâhib olan (Cebrâîl)öğretti. Bunun üzerine (göğe) doğruldu....
Nəcm Suresi, 6. Ayet:
(5-6) Kendisine (o
vahyi
), kuvveleri şiddetli, mükemmel bir akla sâhib olan (Cebrâîl)öğretti. Bunun üzerine (göğe) doğruldu....
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
Bunun üzerine Allah, kuluna
vahyi
ni bildirdi....
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
(10-11) Bunun üzerine Allah, kuluna
vahyi
ni bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı....
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
Verdi kuluna verdiği
vahyi
...
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
kuluna verdiği
vahyi
verdi....
Nəcm Suresi, 10. Ayet:
(Allah), kuluna verdiği
vahyi
verdi....
Nəcm Suresi, 11. Ayet:
(10-11) Bunun üzerine Allah, kuluna
vahyi
ni bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı....
Hədid Suresi, 25. Ayet:
Andolsun, biz Rasullerimizi, apaçık âyetlerle, mûcizelerle,
vahyi
n içeriğini açıklayan beyanlarla, tavsiyelerle, hak peygamber olduklarını tasdik eden delillerle özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdik. İnsanlar insaf ve adâleti uygulayarak sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî bir düzen kurarak yaşasınlar, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin etsinler, refah payını artırarak dengeli dağıtsınlar diye peygamberlerle beraber kutsal kitapları ve adaleti, dengeyi, ölçüyü, tartıyı yerl...
Hədid Suresi, 25. Ayet:
Doğrusu, (daha önce de) elçilerimizi (bu) hakikatin bütün kanıtları ile gönderdik; ve onlar aracılığıyla
vahyi
bağışladık (ve böylece, doğru ile eğriyi tartabilmeniz için size) bir terazi (verdik) ki insanlar adaletle davranabilsinler; ve (size) içinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri (kullanma yeteneği) bağışladık. (Bütün bunlar size verildi ki) Allah, O'nun ve Elçisi'nin yolunda yürüyenleri ayırabilsin, (Kendisi) insan kavrayışının ötesinde olsa bile. Şüphesiz All...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman eden bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa, Allah’a ve Rasulüne, Kur’ân’a ve sünnete isyan edip düşman olanlarla karşılıklı dostluk ettiğini göremezsin. Onlar, Allah’ın kalplerine, akıllarına imanı yerleştirdiği, kendilerini tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran
vahyi
le, Kur’ân ile desteklediği mü’minlerdir. Onları altı...
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olan geçmiş
vahyi
n mensuplarını (savaş için) ilk toplanmalarında yurtlarından çıkaran O'dur. Siz (ey müminler,) onların (hiçbir direnme göstermeden) bırakıp gideceklerini düşünmediniz; onlar da kalelerinin kendilerini Allah'a karşı koruyacağını sandılar ama Allah onlara hiç beklemedikleri bir tarzda vurdu ve kalplerine korku saldı; onlar (böylece) yurtlarını kendi elleriyle ve müminlerin eliyle yok ettiler. Öyleyse bundan ders alın siz ey derin kavrayış sahipleri!...
Qələm Suresi, 2. Ayet:
Rabbinin
vahyi
, sana ihsan ettiği peygamberlik nimeti sebebiyle, sana deli de, cinlere mahkûm olmuş biri de diyemezler. Sen deli de, cinlere mahkûm olmuş biri de değilsin....
Haqqə Suresi, 46. Ayet:
Sonra, ondan
vahyi
keserdik....
Haqqə Suresi, 50. Ayet:
ama bu (red), şüphesiz, (Allah'ın
vahyi
nin) doğruluğu(nu) inkar edenler için acı bir pişmanlık kaynağı olacaktır,...
Müzzəmmil Suresi, 5. Ayet:
Sana,
vahyi
sıkıntılı, sorumluluğu ağır, değeri yüce bir kelâmı Kur’ân’ı vahyedip, onu senin kalbine, hafızana yerleştireceğiz....
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı'nı ancak (on dokuz) melâike (66. Tahriym: 6) kıldık (ins ve cinn türü değil). . . Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh'ın
vahyi
ni tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh'ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları art...
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
(Ey Muhammed!) Onu (
vahyi
) çarçabuk almak için dilini kımıldatma....
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
Vahyi
, acele edip okumak için dilini oynatıp durma....
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
(Resûlüm!) onu (
vahyi
) çarçabuk almak için dilini kımıldatma....
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
İnen
vahyi
acele (belleyip ezber) etmek için dilini kıpırdatma....
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
(Resûlüm!) onu (
vahyi
) çarçabuk almak için dilini kımıldatma....
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
Onu acele (kavrayıb ezber) etmen için (Cebrâîl
vahyi
iyice bitirmeden) dilini onunla depretme. ...
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed! Cebrâîl sana
vahyi
bitirmeden) onu (Kur’ân’ı) acele(ezber) etmek için, dilini onunla kımıldatma!...
Qiyamə Suresi, 16. Ayet:
(
Vahyi
n sözlerini tekrarlarken) dilini hızla oynatıp durma;...
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Çünkü
vahyi
senin kalbinde toplamak ve onu okutmak Bize ait bir iştir....
Mürsəlat Suresi, 1. Ayet:
Yemin olsun, o art arda gönderilenlere/meleklere/rüzgârlara/
vahyi
n bölümlerine/kalplere inen doğuşlara,...
Mürsəlat Suresi, 5. Ayet:
Andolsun,
vahyi
, kutsal kitapları peygamberlere tebliğ edenlere, yazdıranlara, öğüt telkin edenlere!...
Mürsəlat Suresi, 5. Ayet:
Zikri (
vahyi
) bırakanlara,...
Mürsəlat Suresi, 5. Ayet:
(5-6) Hak sahiblerine özür, yahud haksızlara azab olarak
vahyi
peygamberlere getiren melekler hakkı için;...
Mürsəlat Suresi, 5. Ayet:
(5-6) kötülüğü imhaa ye, azâb ile tehdide çalışan peygamberlere
vahyi
getiren (melek) lere, ...
Mürsəlat Suresi, 5. Ayet:
(5-6) Hak sahiplerine özür, yahut haksızlara tehdit olarak
vahyi
getiren melekler hakkı için:...
Mürsəlat Suresi, 6. Ayet:
İnsanların özür dilemeleri, tevbe etmeleri veya sorumluluk, hesap ve ceza hatırlatılarak uyarılmaları için
vahyi
peygamberlere tebliğ edenlere....
Mürsəlat Suresi, 6. Ayet:
(5-6) Hak sahiblerine özür, yahud haksızlara azab olarak
vahyi
peygamberlere getiren melekler hakkı için;...
Mürsəlat Suresi, 6. Ayet:
(5-6) kötülüğü imhaa ye, azâb ile tehdide çalışan peygamberlere
vahyi
getiren (melek) lere, ...
Mürsəlat Suresi, 6. Ayet:
(5-6) Hak sahiplerine özür, yahut haksızlara tehdit olarak
vahyi
getiren melekler hakkı için:...
Əbəsə Suresi, 5. Ayet:
Ama sen, güçleri, imkânları ve kabiliyetleriyle yeterli donanıma sahip olduklarını,
vahyi
n, Kur’ân’ın rehberliğine ihtiyaçlarının olmadığını ileri sürenlerin üstüne düşüyorsun....
Təkvir Suresi, 23. Ayet:
O,
vahyi
getiren elçi Cebrail’i, apaçık ufukta görmüştü....
Təkvir Suresi, 24. Ayet:
Ve o, gayb hakkında cimri değildir (aldığı
vahyi
aynen teblîğ eder)!...
Təkvir Suresi, 24. Ayet:
O, vahiy hususunda cimri davranan,
vahyi
sizden esirgeyen bir zat değildir. Vahiy hakkında her türlü töhmetten de uzaktır....
Ğaşiyə Suresi, 21. Ayet:
O halde, tebliğe devam et, Kur’ân ile öğüt ver. Çünkü sen
vahyi
, Kur’ân’ı tebliğ ile memursun, öğüt vericisin....
Leyl Suresi, 8. Ayet:
Ama cimrilik edene, mâlî mükellefiyetleri yerine getirmeyene; kelime-i tevhide ve Allah yolunda karşılıksız harcamanın mükâfat ve sevabına,
vahyi
n, Kur’ân’ın rehberliğine ihtiyacı olmadığını, gücü, imkânları ve kabiliyetleriyle yeterli donanıma sahip olduğunu ileri sürene de kolaylaştıracağız....
Duha Suresi, 11. Ayet:
Dur durak bilmeden Rabbinin
vahyi
, sana ihsan ettiği peygamberlik nimeti sebebiyle şükrünü eda etmek için tebliğe devam et!...
Ələq Suresi, 7. Ayet:
Kendisinin güç, imkân ve kabiliyetlerle yeterli donanıma sahip olduğunu,
vahyi
n, Kur’ân’ın rehberliğine ihtiyacı olmadığını ileri sürüyor!...
Beyyinə Suresi, 1. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olanlar, -ister geçmiş
vahyi
n mensuplarından isterse Allah'tan başkasına da ilahlık yakıştıranlardan (olsunlar)- kendilerine hakikatin açık kanıtları gelmeden (O'nun tarafından) gözden çıkarılacak değillerdir,...
Beyyinə Suresi, 6. Ayet:
Gerçek şu ki, (bütün kanıtlara rağmen) hakikati inkara şartlanmış olanlar, -ister geçmiş
vahyi
n mensuplarından, isterse Allah'tan başkasına da ilahlık yakıştıranlardan (olsunlar)- kendilerini cehennem ateşinde kalıcı bulacaklar. Onlar, bütün yaratıkların en şerlileridir....
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
Peygamberler, Allah’ın emirlerini,
vahyi
ni tebliğ edenler, Allah’tan korkanlar, Allah’tan başka hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap gören olarak da Allah yeter....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Îsâ, apaçık âyetlerle, mûcizelerle,
vahyi
n içeriğini açıklayan beyanlarla, tavsiyelerle, hak peygamber olduğunu tasdik eden delillerle geldiği zaman: 'Size, peygamberlik, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini öğretme ve hekimlik görevi ile, ihtilâfa düştüğünüz konuların bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde, Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp azaptan korunun. Bana itaat edin benim sünnetimi uygulayın.' dedi....
Leyl Suresi, 1. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği,
vahyi
n aydınlığını; bilgiyi ve genetik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Leyl Suresi, 2. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği,
vahyi
n aydınlığını; bilgiyi ve genetik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Leyl Suresi, 3. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği,
vahyi
n aydınlığını; bilgiyi ve genetik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Leyl Suresi, 4. Ayet:
(1-4) "Kara cahilliği,
vahyi
n aydınlığını; bilgiyi ve genetik özellikleri kanıt gösteriyorum ki sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. "...
Taha Suresi, 114. Ayet:
İşte hak olan, biricik hükümdar olan Allah ne yücedir! Onun
vahyi
sana tamamlanmadan evvel, okumayı/öğretmeyi acele etme ve “Rabbim, bana bilgiyi artır!” de. ...
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Ve andolsun Biz, Söz'ü [
vahyi
/Kur’ân'ı] öğüt alırlar diye birbiri ardınca yolladık. ...
Hud Suresi, 12. Ayet:
Şimdi sen, “Ona bir hazine indirilse ya da beraberinde bir melek gelse ya!” diyorlar diye sana vahyolunan
vahyi
n bir kısmını terk edecek oluyorsun ve bundan dolayı göğsün daralır. Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her şeyi belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayandır. ...
Hud Suresi, 20. Ayet:
İşte onlar, yeryüzünde âciz bırakanlar değillerdir. Kendilerinin Allah'ın astlarından koruyan, yol gösteren, yardım eden yakınları yoktur. Onlar için azap kat kat artırılır. Onlar
vahyi
işitmeye tahammül edemiyorlardı ve de görmüyorlardı. ...
Hud Suresi, 36. Ayet:
(36,37) "Ve Nûh'a vahyolundu: “Kesinlikle toplumundan iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için onların yaptıkları şeylere üzülme. Ve Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mize göre gemiyi yap. Şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseler hakkında da Bana hitapta bulunma. Kesinlikle onlar, suda kesin boğulacaklardır.” "...
Hud Suresi, 37. Ayet:
(36,37) "Ve Nûh'a vahyolundu: “Kesinlikle toplumundan iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için onların yaptıkları şeylere üzülme. Ve Bizim gözetimimiz altında ve
vahyi
mize göre gemiyi yap. Şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseler hakkında da Bana hitapta bulunma. Kesinlikle onlar, suda kesin boğulacaklardır.” "...
Mömin Suresi, 15. Ayet:
O, dereceleri yükseltendir, en büyük tahtın/en yüksek mevkiin sahibidir: O, buluşma günü hakkında uyarmak için Kendi emrinden/ Kendi işinden olan
vahyi
kullarından dilediğine bırakır. ...
Kəhf Suresi, 86. Ayet:
Sonunda o,
vahyi
n battığı yere vardığı zaman,
vahyi
, kara bir balçıkta batıyor buldu [orada ilâhi ilkeler hayattan çıkarılmıştı]. Bir de bunun yanında bir toplum buldu. Biz dedik ki: “Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi-güzel davranırsın.” ...
Kəhf Suresi, 90. Ayet:
Sonunda,
vahyi
n doğduğu yere vardı.
Vahyi
bir toplum üzerine doğuyor buldu. Öyle ki Biz onlar için, vahiy olmayan bilgilerle bir siper yapmıştık. ...
Nəhl Suresi, 2. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine, haberci âyetleri/
vahyi
, Kendisine özgü bir iş olarak ruh/ can ile birlikte: “Şüphesiz Benden başka ilâh yok, o hâlde Benim korumam altına girin diye uyarın” göreviyle indirir. ...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
(27-29) "Bunun üzerine Biz o'na: “Bizim gözetimimiz ve
vahyi
miz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de:...
Möminun Suresi, 28. Ayet:
(27-29) "Bunun üzerine Biz o'na: “Bizim gözetimimiz ve
vahyi
miz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de:...
Möminun Suresi, 29. Ayet:
(27-29) "Bunun üzerine Biz o'na: “Bizim gözetimimiz ve
vahyi
miz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de:...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ve andolsun ki Mûsâ'ya Kitab'ı verdik. Ve o'ndan sonra birbiri ardı sıra elçiler gönderdik. Meryem oğlu Îsâ'ya da açık açık deliller verdik ve kendisini Allah'ın
vahyi
ile güçlendirdik. Peki siz, bir elçinin size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük tasladınız mı?! Sonra da bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz. ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
"İşte elçiler; Biz onların bazısını bazısı üzerine fazlalıklı kıldık. Onlardan bir kısmı Allah'ın tek taraflı olarak söz söylediği/ yaraladığı, sıkıntılar çektirdiği ve bazısının derecelerini fazlalıklı kıldığı kimselerdir. Ve Meryem oğlu Îsâ'ya açık kanıtlar verdik ve o'nu Allah'ın
vahyi
ile güçlendirdik. Ve eğer Allah dileseydi onların ardından gelenler, açık mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Velâkin ayrılığa düştüler de onlardan bazısı iman etti, bazısı küfrett...
Təhrim Suresi, 12. Ayet:
Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmrân kızı Meryem'i de örnek verdi. İşte Biz onu
vahyi
mizle az da olsa bilgilendirdik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayıp uyguladı ve sürekli saygıda duranlardan oldu. ...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
"Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben, seni Allah'ın
vahyi
ile güçlendirmiştim. Yüksek mevkide olan biri olarak ve yetişkin biri olarak insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri, Tevrât'ı ve İncîl'i öğretmiştim. Hani Benim iznimle/ bilgimle çamurdan; kilden (seramikten) kuş şekli gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun. Sonra da onun içine...
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
sen milletlerine tabi olmadıkça ne Yehud, ne Nasara senden asla hoşnud da olmazlar her halde yol, Allah yolu de, şanım hakkı için sana
vahyi
le gelen bu kadar ilimden sonra bilfarz onların hevalarına tâbi olacak olsan Allahdan sana ne bir veliy bulunur ne bir nasır...
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
(72-73) Ehl-i kitaptan bir güruh birbirlerine, şöyle dediler: "Şu Müslümanlara indirilen kitaba günün başlangıcında (zahiren) iman edin, sonunda da inkâr edin, olur ki onlar da şüpheye düşüp dinlerinden dönerler. Ve bir de kendi dininize tâbi olandan başkasına sakın ha güvenmeyin!" Ey Resulüm, de ki: "Doğru yol, Allah’ın yoludur," Yine onlar kendi aralarında: "Size verilen
vahyi
n, başkalarına da verildiğine veya Rabbinizin huzurunda Müslümanların karşı delil getirip sizi mağlup edeceklerine ina...
Səcdə Suresi, 23. Ayet:
Doğrusu Biz Musa'ya da vahiy iletmiştik: şu halde onunla (aynı ortak paydada) buluşacağından asla tereddüdün olmasın! Zira Biz, o (
vahyi
) de İsrailoğulları için bir yol haritası kılmıştık....
Nəcm Suresi, 1. Ayet:
Vahyi
n aşama aşama inişi şahit olsun!...
Nəcm Suresi, 29. Ayet:
Şu halde, artık sen de
vahyi
mizden yüz çevirerek Bize sırt dönen ve tek arzusu bu dünya hayatı(nın geçici zevkleri) olan kimseleri ciddiye alma!...
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili
vahyi
indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
O, yüce sıfatlarla muttasıf, mahlûkata benzemekten münezzeh olan, Arş’ın, sınırsız kudret ve iktidar makamının sahibi Allah, hesapların görüleceği buluşma gününün, kıyametin dehşetini haber vermek için, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına, var ettiği, koruduğu aslî düzenin bir bölümü olan, tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran
vahyi
, Kur’...
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Ars sahibi, varliklarin en yucesi olan Allah, kavusma gununu ihtar etmek icin kullarindan diledigine emriyle
vahyi
indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi, (insanları) kavuşma gününe karşı uyarmak için emrinden olan ruhu (
vahyi
) kullarından dilediğinin kalbine indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili
vahyi
kullarından dilediğine, kendi indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine emriyle
vahyi
indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili
vahyi
indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Dereceleri Yükselten, Yönetim Sahibi. Buluşma gününe karşı uyarsın diye kullarından dilediğine, emirlerini içeren
vahyi
ni indirir....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Sıfatları yüce, arşın saahibi (Allah, insanları) o kavuşma günü ile korkutmak için, kendi emrinden olan
vahyi
kullarından kimi dilerse ona ilkaa eder. ...
Mömin Suresi, 15. Ayet:
(O, ihlâslı kullarının) dereceleri(ni) hakkıyla yükseltendir, Arşın sâhibidir. Karşılaşma günü ile korkutmak için, kendi emrinden olan rûhu (
vahyi
), kullarından dilediği kimseye ilka eder (indirir)....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi olan Allah Teâlâ, kendi emrinden olan
vahyi
, kullarından dilediğine ilkâ buyurur ki, kavuşulacak gün ile korkutulmakta bulunsun....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
Dereceleri yükselten Arş’ın, otoritenin sahibidir. Emrindeki
vahyi
, kullarından dilediğine indirir. Buluşma gününü hatırlatmak için......