Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 52. Ayet:
Rabb'lerinin
vechi
ni dileyerek sabah akşam O'na yönelenleri uzaklaştırma. Onların hesabından sen, senin hesabından da onlar sorumlu değil. Eğer onları kendinden uzaklaştırırsan zalimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve bir vakit «şu şehre girin de ni'metlerinden dilediğiniz veçhile bol bol yeyin ve secdeler ederek kapıya girin ve «hıtta» deyin ki size hatı'elerinizi mağfiret ediverelim, muhsinlere ise daha artıracağız» dedik...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
1.
belâ
: hayır, bilâkis, öyle değil
2.
men
: kimse, kişi
3.
esleme
: teslim etti
4.
veche-hu
:
vechi
ni, fizik vüc...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır, (öyle değil), kim
vechi
ni (fizik vücudunu) Allah'a teslim ederse, o muhsin olur. Artık Rabbinin katında onun ecri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Ve doğu da Allah'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın
Vechi
(Zat'ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi'dir (rahmeti ve lutfu geniştir, herşeyi ilmi ile kuşatandır)....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Kad nerâ tekallube
vechi
ke fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
1.
kad
: muhakkak, olmuştu
2.
nerâ
: görüyoruz
3.
tekallube
: çeviriyorsun
4.
vechi
-ke
: yüzünü
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz,
vechi
nin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın
vechi
ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le davet ettiği Kâbe varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde
vechi
ni (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (Kâbe - içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
HERKESİN O'NA DÖNEN BİR VECHİ VARDIR. . . O hâlde hayırlı çalışmalarda (Rabbini tanımada) yarışın! Nerede olursanız olun hepinizi, hakikatiniz olan Allâh cem eder. Kesinlikle Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda)
vechi
ni (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve muhakkak ki o Rabbinden mutlaka bir hakdır. Ve Allah, yaptıklarınızdan gâfil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık,
vechi
ni (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Bu elbette Rabbinden (kaynaklanan) bir Hak'tır. Allâh varlığınızın hakikati olarak, ortaya koyduklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda)
vechi
ni (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki, insanlarınsizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan korkmayın. Benden (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin üzerinizdeki ni'metimi tamamlayayım da böylece hidayete eresiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık,
vechi
ni (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Nerede olursanız olun, vechlerinizi o tarafa döndürün ki, insanların sizin aleyhinize bir delili olmasın. Ancak onlardan bilfiil zulüm edenler aleyhinize olur. O hâlde, onlardan korkup çekinmeyin benden çekinin ki üzerinize olan nimetimi tamamlayayım. . . Ki böylece umulur ki hidâyete ulaşırsınız....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm yaklaştığı zaman eğer fazla bir mal terkedecekse anasına, babasına ve en yakınlarına mâruf veçhile vasiyette bulunması farz kılınmıştır. Bu muttakîler üzerine terettüp eden bir vecibedir....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
4.
udhulû<...
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Ve kadınları boşadığınızda, onlar da iddetlerini sonuna erdirince onların kendi aralarında maruf veçhile karşılıklı rızayla kocaları ile tekrar evlenmelerine mani olmayınız. Sizden Allah'a ve Ahiret gününe inanmış olanlara işte bununla öğüt verilir. Bu husus sizin için daha faydalı ve daha temizdir ve Allah Teâlâ bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler çocuklarını tam iki sene emzirirler, emzirmeyi tamam yaptırmak isteyen için. Bu validelerin nafakaları ve elbiseleri kadri ma'ruf üzere mevludün leh üzerinedir. Hiçbir şahıs kendi takatinden ziyâdesiyle mükellef olmaz. Ne bir ana çocuğu sebebiyle, ne de bir baba evladı sebebiyle zarara sokulmasın. Varis üzerine de onun mislidir. İmdi ana ile baba kendi rızaları ile ve bir müşavere ile çocuğu memeden kesmek isterlerse ikisinin üzerine de bir günah yoktur. Ve siz evladınızı başkasına emz...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizlerden vefat edip de geriye zevceler bırakanların zevceleri, nefisleri hakkında dört ay on gün intizarda bulunurlar. Sonra iddetlerinin sonuna erince artık nefisleri hakkında maruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kadınlar ile evleneceğinize dair ta'riz tarîkıyla rağbetinizi göstermenizden veya bu rağbeti gönlünüzde gizlediğinizden dolayı üzerinize bir günah yoktur. Allah Teâlâ bilmiştir ki, siz onları elbette anacaksınızdır. Ancak kendileriyle gizlice vaadleşmeyiniz. Ancak maruf veçhile bir söz söylemeniz müstesna. Ve iddet-i vefat nihâyet bulmadıkça da akd-i nikaha azmetmeyiniz ve biliniz ki, Allah Teâlâ gönüllerinizde olanı şüphe yok ki bilir. Artık ondan sakınınız ve biliniz ki Hak Teâlâ şüphesiz gafû...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kadınları daha kendilerine temas etmediğiniz halde veya onlara bir mihr tesmiye eylememiş olduğunuz halde boşamış olursanız üzerinize bir vebal yoktur. Şu kadar ki, onları müstefit ediniz. Zengin üzerine kadarınca, dar halli olan da kadarınca ve maruf veçhile bir mut'a vermek icabeder. Bu mut'a muhsinler üzerine terettüb eden bir haktır....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de zevcelerini terkedenler, zevceleri için bir seneye kadar hanelerinden çıkmamak üzere bir meta' vasiyet etmiş bulunmalıdırlar. Şâyet zevceler çıkarlarsa onların kendi nefisleri hakkında ma'ruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir vebal teveccüh etmez. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Mutallakaların (boşananların) da ma'ruf veçhile bir istifade haklarıdır ki ihkakı Allahdan korkanlara bir vazıfedir...
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınlar için ma'ruf veçhile bir meta' vardır ki, bu muttakîler üzerine bir haktır....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe
vechi
llâh(
vechi
llâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne)....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleyke
: senin üzerine
3.
hudâ-hum
: onların hidayete ermesi
4.
ve lâkinne
: ve lâkin, fakat
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hidayete ermesi senin üzerine (vazife) değildir. Fakat Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir. Ve hayır olarak ne infâk ederseniz, işte o sizin kendi nefsiniz içindir. Siz (ey mü'minler), sadece Allah'ın
vechi
ni (Zat'ını, Allah'ın Zat'ına ulaşmayı) dileyerek infâk edersiniz (verirsiniz). Ve hayır olarak ne infâk ederseniz, (o) size tamamen ödenir ve siz zulmedilmezsiniz (size haksızlık yapılmaz)....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların yola gelmesi senin üzerine değil velâkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü gözeterek verirsiniz, bu
vechi
le hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç hakkınız yenmez...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Fe in hâccûke fe kul eslemtu
vechi
ye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
1.
fe in hâccû-ke
: bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa
2.
fe kul
: o zaman de, söyle
3.
eslemtu
: ben teslim ettim
4.
vech...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar
vechi
mizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de
vechi
nizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o taktirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "
Vechi
m Allâh'a teslimdir; bana tâbi olanların da!" Hakikat - Sünnetullah bilgisi verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar - müşriklere) de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?. . " Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allâh, kullarındaki Esmâ'sının sonucu olarak da Basıyr'dir (değerlendirendir)....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, müttakî olmanın bütün icaplarını yerine getirerek, takva esaslarını hayata geçirerek lâyıkı
vechi
le Allah’a sığının, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp kendinizi Allah’ın azabından koruyun. Kesinlikle İslâm’ı yaşayan müslüman olarak ruhunuzu teslim edin....
Ali-İmran Suresi, 107. Ayet:
Fakat
vechi
(-hakikatlerini idrakın getirisi olarak) parlayanlar, Allâh rahmeti içindedirler. . . Orada sonsuza dek kalırlar....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikah çağına erinceye kadar deneyiniz. Eğer kendilerinde bir rüşt hissederseniz mallarını kendilerine hemen teslim ediniz ve büyüyecekler diye o malları israf ile alelacele yemeyiniz. Ve kim zengin ise kaçınsın ve kim fakir ise ma'ruf veçhile yesin. Onlara mallarını teslim edeceğiniz vakit de onlara karşı şahit bulundurunuz. Ve Allah Teâlâ hesapları görmeğe kâfidir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey mü'minler! Kadınlara zor zoruna varis olmanız ve onlara vermiş olduğunuzun bazısını giderip kurtarmanız için onları tazyik etmeniz sizin için helâl olmaz. Meğer ki apaçık bir fuhuş yapıversinler. Ve onlarla maruf veçhile geçininiz. Şayet onları kerih görür iseniz, olabilir ki siz bir şeyi kerih görürsünüz, Allah Teâlâ ise onda birçok hayır vücuda getirir....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Kocalı kadınlarla evlenmek de haram; ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesna. Allah'ın yazısı bu, emri bunlar size ve bunlardan başkalarını, evlenmeniz ve zinâda bulunmamanız için arayıp istemeniz helâl edilmiştir size. Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdîrde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin. Miktarını tâyin ettikten sonra gönül hoşluğuyla herhangi bir hususta uyuşursanız suç yok size. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Elhak biz sana bihakkın kitab indirdik ki insanlar arasında Allahın sana gösterdiği
vechi
le hukm edesin; hâinlere müdafaa vekili olma...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
ahsenu
: ahsen, en güzel, daha güzel
3.
dînen
: dîn bakımından, dînen
4.
mimmen (min men)
: ...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm'in dînine tâbî olmuş ve
vechi
ni (fizik vücudunu) Allah'a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrâhîm'i dost edindi....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Muhsin olarak (varlığının Allâh Esmâ'sının açığa çıkışıyla yaratıldığının idrakı içinde),
vechi
nin Allâh için olduğunun teslimiyetinde olan ve hanîf olarak (tanrı kavramı olmayan - yalnızca Allâh'a kulluk edilmekte olduğunun bilincinde) İbrahim milletine tâbi olanın din anlayışından daha güzeli ne olabilir ki! Allâh, İbrahim'i Haliyl edindi. (Ona "Hullet makamı" yaşamı ihsan etti. Bu konuda ek bilgi: El İnsan-ı Kâmil, Abdülkerîm el Ciylî, Abdülaziz Mecdi Tolun çevirisi. A. H. )...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlarınız arasında her veçhile âdil davranmıya ne kadar hırs besleseniz yine muktedir olamazsınız, bâri büsbütün meyledib de ötekini askıda kalmış gibi bırakmayın, ve eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız şüphe yokki Allah gafur, rahîm bulunuyor...
Maidə Suresi, 11. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; bir kavim size ellerini uzatmaya kalktığı zaman (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun (ruhunuzu,
vechi
nizi (fizik vücudunuzu), nefsinizi ve iradenizi Allah'a teslim edin)! Mü'minler artık Allah'a tevekkül etsinler (güvensinler)....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
1.
leyse
: yoktur, değil
2.
alâ ellezîne âmenû
: Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenlerin üzerine
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve sâlih amel (nefsi ıslâh edici amel) yaptılar
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Zâlike ednâ en ye’tû biş şehâdeti alâ
vechi
hâ ev yehâfûen turadde eymânun ba’de eymânihim vettekûllâhe vesmeû vallâhu lâ yehdil kavmel fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
1.
zâlike ednâ
: bu en yakın, en iyi, daha iyi
2.
en ye'tû
: gelmek, gelmesi
3.
bi eş şehâdeti
: şehâdet ile
4.
alâ
vechi
-hâ
Maidə Suresi, 108. Ayet:
İşte bu, şehâdetlerini onun
vechi
üzere getirmeleri (Allâh adına yapmaları) için yahut da (yalancı şahitlerin) yeminlerinden sonra, yeminlerinin reddolmasından korkmalarına çözümdür. . . Allâh'tan korunun ve algılayın! Allâh fâsıklar (bozuk - asılsız inançlılar) topluluğunu hakikate erdirmez!...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu veçhile şehâdet, şehâdeti layık-ı veçhile eda etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah Teâlâ'dan korkunuz ve dinleyiniz. Allah Teâlâ fâsıklar gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ənam Suresi, 52. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
lâ tatrudi
: kovma
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
yed'ûne
: dua ederler
Ənam Suresi, 52. Ayet:
"HÛ"nun
vechi
ni dileyerek, sabah akşam Rablerine dua edenleri yanından uzaklaştırma. . . Onların yaptıklarının sonucundan sana bir sorumluluk düşmediği gibi, senin yaptıklarının sonucundan da onlara bir şey düşmez ki onları uzaklaştırasın. . . (Bunu yaparsan) o takdirde zulmetmiş olursun....
Ənam Suresi, 79. Ayet:
İnnî veccehtu
vechi
ye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne)....
Ənam Suresi, 79. Ayet:
1.
innî
: muhakkak ki ben
2.
veccehtu
: döndüm
3.
vechi
ye
: yüzümü
4.
li ellezî
: ki ona
...
Ənam Suresi, 79. Ayet:
"Muhakkak ki ben
vechi
mi (bilincimi) hanîf (tanrı objesiz) olarak, semâlar ve arzın Fâtır'ına (her şeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan'a) yönelttim. . . Ben müşriklerden değilim!"...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki: «Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı (onun hükmü veçhile bir ahd) alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ (buna) akıl erdiremiyecek misiniz?...
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Allah zikredilirken, Allah’a ibadet edilirken, Allah’ın dini, şeriatı anlatılırken mü’minler, lâyıkı veçhile ilgilenememe endişesiyle kalpleri ürperenlerdir; Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğu zaman imanlarını artıranlardır; sadece Rablerine dayanıp güvenenlerdir....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Sonradan inanıp göçen ve sizinle berâber savaşanlar da sizdendir. Allah'ın takdîrinde sabit olduğu veçhiyle bir kısım akraba, bâzı akrabanın mîrasında daha ileri bir hakka sâhiptir. Şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir....
Yunus Suresi, 105. Ayet:
1.
ve en ekim
: ve yöneltmek, yönelt
2.
veche-ke
:
vechi
ni, yüzünü
3.
li ed dîni
: dîne
4.
hanîfâ
: hanif olarak
Yunus Suresi, 105. Ayet:
(Şununla da emrolundum): "
Vechi
ni hanîf olarak Din'e tut (mânâ yüzünü, hakikati Esmâ bileşimi olan şuurunu, tanrı kavramsız, âlemler olarak algılanan sistemin hakikati olan soyut Esmâ mertebesine yönlendir) ve sakın şirk koşanlardan (Allâh dûnunda dışsal bir tanrı vehmederek onu ortak koşanlardan) olma!"...
Yusif Suresi, 93. Ayet:
Yezhebû bikamîsî hâzâ fe elkûhu alâ
vechi
ebî ye’ti basîrâ(basîran), ve’tûnî bi ehlikum ecma’în(ecma’îne)....
Yusif Suresi, 93. Ayet:
1.
yezhebû
(izhebû)
: götürün
: (gidin)
2.
bikamîsî
: benim gömleğimi
3.
hâzâ
: bu
4.
fe
: o zaman
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Fe lemmâ en câel beşîru elkâhu alâ
vechi
hî fertedde basîrâ(basiran), kâle e lem ekul lekum innî a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Yusif Suresi, 96. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
en câe
: gelmek
4.
el beşîru
: müjdeci
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Vellezîne saberûbtigâe
vechi
rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri). ...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
1.
vellezîne (ve ellezîne)
: ve o kimseler
2.
saberû
: sabrettiler
3.
ibtigâe
: istedi
4.
vechi
rabbi-him
: Rab'le...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Onlar, sabırla Rab'lerinin
vechi
ni (Zat'ını, Zat'a ulaşmayı ve Allah'ın Zat'ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Yine onlar Rablerinin
vechi
ni (cennet yaşamı olan rabbanî kuvvelerin açığa çıkışı yaşamını) arzulayarak sabrettiler (mevcut şartlarına); salâtı ikame ettiler ve kendilerinde açığa çıkardığımız yaşam gıdasından gizli ve açık olarak bağışta bulundular. . . Yaptıkları yanlışları (arkasından yapacakları) güzel fiillerle yok ederler. . . İşte onlarındır geleceğin vatanı!...
Nəhl Suresi, 91. Ayet:
(Allah ruhunuzu,
vechi
nizi, nefsinizi ve iradenizi teslim etme konusunda) sizinle ahdleştiği zaman Allah'ın ahdini ifa edin (yerine getirin). Onu, sağlamlaştırdıktan (hidayete erdikten ve nefsinizi tezkiye ettikten) sonra yeminleri bozmayın (ruhunuzu Allah'a ulaştırdıktan ve nefsinizi tezkiye ettikten sonra dalâlete düşmeyin). Ve siz, Allah'ı üzerinize kefil kılmıştınız (Allahû Tealâ, sizi hidayete erdirerek, ruhunuzu Kendisine ulaştırarak verdiği sözü, kefaletini yerine getirmişti). Muhakkak ki...
İsra Suresi, 19. Ayet:
Ve her kim mü'min olduğu halde ahireti diler ve onun için (layık-ı veçhile) çalışmasıyla çalışırsa işte o gibi kimselerin çalışmaları şayan-ı şükran bulunur....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Ve yetimin malına sinn-i rüşte yetişinceye kadar yaklaşmayınız, meğer ki güzel bir veçhile olsun. Ve ahde vefa ediniz, şüphe yok ki ahdden dolayı mes'uliyet vardır....
İsra Suresi, 77. Ayet:
Senden evvel gönderdiğimiz bütün Peygamberlerin sünneti
vechi
le ki: sen bizim sünnetimize bir tahvil bulamazsın...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
1.
vasbır
: ve sabret
2.
nefse-ke
: senin nefsin, kendi nefsin
3.
mea ellezîne
: o kimselerle birlikte
4.
yed'ûne
...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam, O'nun
Vechi
'ni (Zat'ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere isteyerek, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
O'nun
vechi
ni dileyerek, sabah - akşam Rablerine dua edenlerle beraber, nefsine (bilincine) sabret! Dünya hayatının süslü gösterilen şeylerine yönelip de, onlardan ilgini kesme! Görüşü kozası içinde bizi hatırlamaktan mahrum bırakılmış; asılsız kabullerine tâbi olup, işi yapması gerekenin ötesindeki olan kimseye itaat etme!...
Həcc Suresi, 11. Ayet:
Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bih(bihî), ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ
vechi
hî, hasired dunyâ vel âhıreh(âhırete), zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu)....
Həcc Suresi, 11. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan
2.
men
: kim, kimse(ler)
3.
ya'budu allâhe
: Allah'a ibadet eder
4.
alâ harfın
...
Həcc Suresi, 35. Ayet:
Onlar, Allah zikredilirken, Allah’a ibadet edilirken, Allah’ın dini, şeriatı anlatılırken, lâyıkı veçhile ilgilenememe endişesiyle kalpleri ürperenlerdir. Başlarına gelen musibetlere, belâlara karşı sabrederek mücadeleye devam edenlerdir. Namazı âdâbına riayet ederek aksatmadan âşikâre kılanlardır. Kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten karşılık gözetmeden gönüllü harcayanlardır....
Möminun Suresi, 60. Ayet:
Müslüman nesillerin tevdi ettikleri emanetleri, sorumlulukları, lâyıkı veçhile yerine getirememe endişesiyle kalpleri ürpererek gelecek nesillere aktarmaya, verdikleri zekâtı, sadakayı, vergiyi kabul edilmeme endişesiyle kalpleri ürpererek vermeye devam edenlerdir. Onlar da kesinlikle rablerinin huzuruna vararak hesap verecekler....
Qəsəs Suresi, 88. Ayet:
1.
ve lâ ted'u
: ve tapma, ibadet etme
2.
meallâhi (mea allahi)
: Allah'la beraber
3.
ilâhen
: ilâh
4.
âhara
: öte...
Qəsəs Suresi, 88. Ayet:
Allâh yanı sıra tanrıya (dışsal güce) yönelme! Tanrı yoktur, sadece "HÛ"; Her şey (şey'iyeti itibarıyla) yoktur sadece O'nun
vechi
(mevcuttur)! Hüküm O'nundur. . . O'na (hakikatiniz olan Esmâ mertebesinin farkındalığına) döndürüleceksiniz!...
Qəsəs Suresi, 88. Ayet:
Allah ile beraber sakın başka bir tanrıya tapma. Ondan başka tanrı yoktur. Allah'ın
vechi
nden (zatından veya O'nun rızasına uygun olanından) başka her şey yok olucudur. Hüküm O'nundur ve ancak O'na döndürüleceksiniz....
Qəsəs Suresi, 88. Ayet:
Allahın yanında diğer bir tanrıya daha çağırma, başka tanrı yok ancak o, onun
vechi
nden başka her şey helâktedir, huküm onun ve nihayet döndürülüb ona götürüleceksiniz...
Qəsəs Suresi, 88. Ayet:
Allah ile beraber başka hiçbir ilaha yalvarma! Ondan başka ilah yoktur. O’nun
vechi
(zatı) hariç, her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve hepiniz O’nun huzuruna götürüleceksiniz....
Rum Suresi, 30. Ayet:
1.
fe
: artık, öyleyse
2.
ekim
: ikame et (kıyamda tut)
3.
veche-ke
: (senin)
vechi
ni
4.
li ed dîni
: dîn için
Rum Suresi, 30. Ayet:
Artık hanif olarak kendini (
vechi
ni) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez....
Rum Suresi, 30. Ayet:
Vechi
ni (şuurunu) Hanîf olarak (tanrıya tapınmaksızın, Allâh'a şirk koşmaksızın) o Tek Din'e yönelt! O Allâh Fıtratı'na (beynin ana çalışma sistem ve mekanizması) ki, insanları onun üzerine (o ana sistem ve mekanizmayla) yaratmıştır! Allâh yaratışında değişme olmaz! İşte bu, Din-i Kayyim'dir (sonsuz geçerli Sistem, Sünnetullah'tır). . . Ne var ki insanların çoğunluğu (bu gerçeği) bilmezler....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Eğer kendisine hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana şerik koşasın diye sana zorlarlarsa o vakit onlara itaat etme ve kendilerine dünyada maruf veçhile musahip ol ve bana müteveccih olanların yoluna tâbi ol! Sonra dönüşünüz Bana'dır. Neler yapar olmuş olduğunuzu size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Mamafih, ana-baban, bilmediğin bir şeyi, Bana şerik koşman için cehzederlerse, bu hususda onlara itaat etme! Onlarla dünyada hoş geçin! (Ma'ruf
vechi
le şeriatin razı olacağı, kerem ve mürüvvetin iktiza eylediği şekilde müsahib ol.) Bana dönenlerin (dinde tevhid ve ihlâsla Bana tâat edenlerin) yoluna ittiba' et. Senin de, ana-babanın da nihayet dönüşünüz Bana'dır. O vakit sana îmânından dolayı mükâfat; anana, babana da küfürlerinden dolayı mücâzat ederim....
Loğman Suresi, 22. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yuslim
: teslim eder
3.
veche-hu
:
vechi
ni
4.
ilâllâhi (ilâ allâhi)
: Allah'a
Loğman Suresi, 22. Ayet:
Ve kim muhsin olarak
vechi
ni Allah'a teslim ederse, o taktirde sağlam bir kulba tutunmuş olur. Ve işlerin sonucu Allah'a (ulaşır)....
Loğman Suresi, 22. Ayet:
Kim muhsin olarak
vechi
ni (şuurunu) Allâh'a teslim ederse, gerçekten en sağlam kulpa tutunmuş olur. . . İşlerin sonu Allâh'adır!...
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde halketti (yarattı). Sonra arşa istiva etti (arşı sevva etti, dizayn etti,
vechi
arşta karar kıldı). Sizin O'ndan başka dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?...
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (
vechi
n, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz....
Zümər Suresi, 24. Ayet:
E fe men yettekî bi
vechi
hî sûel azâbi yevmel kıyâme(kıyâmeti), ve kıyle liz zâlimîne zûkû mâ kuntum teksibûn(teksibûne). ...
Zümər Suresi, 24. Ayet:
1.
e
: mı
2.
fe
: böylece, o halde
3.
men
: kim, kimse
4.
yettekî
: korur
Zümər Suresi, 24. Ayet:
O halde kıyâmet günü, onun
vechi
ni (fizik vücudunu) kötü azaptan kim koruyabilir? Ve zalimlere: "Kazanmış olduğunuz şeyi (günahlarınızın cezasını) tadın!" denir....
Zümər Suresi, 54. Ayet:
Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu,
vechi
nizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız....
Zümər Suresi, 67. Ayet:
Ve (müşrikler) Allah'ı hakk-ı azâmeti veçhile takdir edemediler. Ve kıyamet günü yeryüzü toptan O'nun bir kabzasındadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir. O şerik koştukları şeylerden münezzehtir ve mütealîdir....
Mömin Suresi, 66. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki ben sizin, Allah'tan başka taptıklarınıza kul olmaktan men edildim, bana Rabbimden beyyineler (deliller) geldiği için. Ve âlemlerin Rabbine teslim olmakla (ruhumu,
vechi
mi, nefsimi ve irademi Allah'a teslim etmekle) emrolundum."...
Fussilət Suresi, 42. Ayet:
1.
lâ ye'tî-hi
: ona gelmez
2.
el bâtilu
: bâtıl
3.
min
: den
4.
beyni yedey-hi
: onun elleri arasında, önünde
Rəhman Suresi, 27. Ayet:
Ve celâl ve ikram sahibi Rabbinin
Vechi
(Zatı) bâki kalacaktır....
Rəhman Suresi, 27. Ayet:
Zül'Celâli vel'İkrâm Rabbinin
vechi
dir (Esmâ mânâları) Bakıy olan!...
Rəhman Suresi, 27. Ayet:
(Ancak) celâl (azamet ve kahır) ve ikram sâhibi Rabbinin
vechi
(Zât’ı ve O’nun rızâsı için olan şeyler) bâki kalır....
Rəhman Suresi, 27. Ayet:
Ancak azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin veçhi (zâtı) bâki kalacak....
Rəhman Suresi, 27. Ayet:
Azamet ve ikram sahibi olan Rabbinizin
vechi
/yönü kalıcıdır....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
O (boşanan) kadınları gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun ve üzerlerine tazyikte bulunmanız için kendilerine zarar vermeyin ve eğer yüklü bulunmakta iseler yüklerini koyuncaya değin onlara nafakalarını verin. Eğer sizin için (çocuklarınızı) emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda maruf bir veçhile müşaverede bulunun ve eğer müşkilata uğrar iseniz onun için başkası emzirecektir....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
İnnemâ nut’imukum li
vechi
llâhi lâ nurîdu minkum cezâen ve lâ şukûrâ(şukûren)....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
1.
innemâ
: ancak, sadece
2.
nut'ımu-kum
: sizi doyuruyoruz
3.
li
: için
4.
vechi
allâhi
: Allah'ın Yüzü, Allah'ın...
İnsan Suresi, 9. Ayet:
Biz sadece Allah'ın
vechi
için sizi doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür istemiyoruz....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
Size ancak «li
vechi
llâh» it'am ediyoruz, sizden ne bir karşılık isteriz ne de bir teşekkür...
İnsan Suresi, 9. Ayet:
«Şüphe yok biz size li
vechi
llah yediriyoruz, sizden ne bir mükâfaat ve ne de bir teşekkür istemiyoruz» (derler)....
Nəbə Suresi, 26. Ayet:
Bir ceza ki ber
vechi
vifak...
Leyl Suresi, 20. Ayet:
İllebtigâe
vechi
rabbihil a’lâ....
Leyl Suresi, 20. Ayet:
1.
illâ
: ancak, sadece
2.
ibtigâe
: ibtiga etti, istedi, diledi
3.
vechi
: vech, yüz, zat
4.
rabbi-hi
: onun Rabb...
Leyl Suresi, 20. Ayet:
O sadece, Yüce Rabbinin
Vechi
'ni (Zat'ını) ibtiga etti (diledi)....
Leyl Suresi, 20. Ayet:
Yalnızca Âlâ olan Rabbinin
vechi
ni arzuladığı için!...
Qədr Suresi, 5. Ayet:
Selâm (hakikati yaşatarak); tâ ki Fecr'in doğmasına kadar (Hakikatin zuhuru ile şuurun
vechi
tanımasına kadar)....
Əhzab Suresi, 58. Ayet:
Mü'minîn ve mü'minâta istihkak kesbetmedikleri bir
vechi
le ezâ edenler de şübhesiz bir bühtan (açık bir vebal) yüklenmişlerdir...
Əhzab Suresi, 69. Ayet:
Ey iman edenler! Musa'ya eziyet verenler gibi olmayın! Allâh, Onu (onların) dediklerinden temize çıkardı. . . Allâh indînde
vechi
ni teslim etmiş idi....
Saffat Suresi, 143. Ayet:
Eğer (Yunus) tespih edenlerden (işlevini hatırlayanlardan) olmasaydı (eğer tespih ile hakikatini hissederek Allâh'a
vechi
ni dönmeseydi);...
Mülk Suresi, 22. Ayet:
E fe men yemşî mukibben alâ
vechi
hî ehdâ emmen yemşî seviyyen alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)....
Mülk Suresi, 22. Ayet:
1.
e
: mi
2.
fe
: öyleyse
3.
men
: kimse
4.
yemşî
: yürür
...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır (olay onların kuruntuladığı gibi değil)!. . Kim (
vechi
nin) hakikatinin Allâh (Esmâ'sının açığa çıkışı) için olduğunu hissederse, işte onun mükâfatı Rabbindendir (hakikatindendir). Onlara ne korku vardır ne de hüzün verecek bir şey!...
Rum Suresi, 38. Ayet:
Öyleyse akrabalara, miskinlere ve yolculara haklarını ver. Bu, Allah’ın
vechi
’ni (Allah’a ulaşmayı) dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar, onlar felâha erenlerdir. ...
Rum Suresi, 39. Ayet:
1.
ve mâ âteytum
: ve size verdiğiniz şey
2.
min riben
: ribadan, faizden
3.
li yerbuve
: artsın diye
4.
fî
: içinde
Rum Suresi, 43. Ayet:
1.
fe
: öyleyse, artık
2.
ekim
: ikame et, kıyamda tut
3.
veche-ke
: senin
vechi
n
4.
li ed dîni
: dîn için
Rum Suresi, 39. Ayet:
Ve insanların mallarında artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah’a ulaşmayı dilemeden yaptığınız zikir), o taktirde Allah’ın katında artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah’ın
vechi
ni (Allah’a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zekât (yaptığınız (zikir)ler); işte böylece kat kat (nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır....
Rum Suresi, 43. Ayet:
Öyleyse Allah’ın onu geri döndürmeyeceği o gün (kıyâmet günü) gelmeden önce
vechi
ni, kayyum (ezelden ebede kadar devam edecek) olan dîn için ikame et (kıyamda tut). İzin günü onlar bölük bölük ayrılırlar....
Rum Suresi, 43. Ayet:
Allâh'tan, geri çevrilmesi mümkün olmayan süreç (ölüm) gelmeden önce,
vechi
ni (şuurunu), Din-i Kayyim'e doğrult (İslâm'a - her şeyin Allâh'a mutlak teslim olduğu gerçeğine) ki, o süreçte (insanlar) bölük bölük ayrılırlar....