Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir zamanlar, takva sahibi olmanız için, size verdiğimiz şeylere kuv
vet
le sarılıp kendinize mal etmek ve içindekilerini sürekli aklınızda tutmanız konusunda sizden söz almıştık. Ve Tur'u üzerinize kaldırmıştık....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizden, "Size verdiğimizi kuv
vet
lice alın ve dinleyin." diye kesin söz almış ve Tur'u üzerinize kaldırmıştık. Demişlerdi ki: "Dinledik ama itaat etmiyoruz." Küfr'leri yüzünden kalplerine buzağı sevgisi içirildi. De ki: "Eğer gerçekten inanıyorsanız, inancınız sizden ne kötü şey istiyor!"...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan, Allah'ın yanı sıra başka varlıkları O'na denk tutan ve onları Allah'ı sevdiği gibi sevenler vardır. İman edenlerin Allah'ı sevmeleri ise her türlü sevgiden daha üstündür. Keşke zulmedenler, azabı gördükleri zaman bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu daha önceden anlayabilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Nebileri onlara: "Allah size Talut'u komutan olarak tayin etti." dedi. Onlar: "Biz komutanlığa ondan daha layık olduğumuz ve o fazla bir ser
vet
e de sahip değilken, bize nasıl komutan olabilir?" dediler. O da: "Allah, onu üzerinize seçti, ona geniş bir bilgi ve üstün bir güç verdi." dedi. Zira Allah, gücü hak edene verir. Allah, Her Şeyi Kuşatan ve Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasına kavuşmak için, içten gelerek malını harcayan kimsenin durumu; kuv
vet
li yağmur yağdığında kat kat ürün veren, kuv
vet
li yağmur olmasa da çisentisinin yeteceği yüksek bir yerdeki cennete benzer. Allah, yaptığınız her şeyi görendir....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
! Sabreder ve takvalı davranırsanız, düşman size hemen saldırsa bile, Rabb'iniz, size, seçilmiş beş bin melekle yardım eder....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Bu, Allah'ın, iman edenleri arındırması ve Kafirleri mah
vet
mesi içindir....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yaralanmalarına rağmen, Allah ve Resul'ünün da
vet
ine uyanlar, iyilik yapanlar ve Allah için takvalı olanlar için çok değerli bir karşılık vardır....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! Biz, "Rabb'inize iman edin." diye, iman etmeye çağıran bir da
vet
çiyi işittik ve hemen iman ettik. Rabb'imiz! Suçlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilikle al."...
Nisa Suresi, 27. Ayet:
Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister. Şeh
vet
lerine tabi olanlar ise, sizin derin bir sapkınlığa düşmenizi isterler....
Nisa Suresi, 155. Ayet:
Verdikleri sözü bozdukları, Allah'ın ayetlerini küfrettikleri, nebileri haksız yere öldürdükleri ve "Bizim kalplerimiz örtülüdür." dedikleri için; e
vet
Allah, Küfürlerinden dolayı, onların kalplerini mühürlemiştir. Bu nedenle pek azı hariç, iman etmezler....
Ənam Suresi, 36. Ayet:
Ancak kulak veren kimseler bu da
vet
i kabul eder. Ölülere gelince onları ancak Allah diriltir. Sonra O'na döndürülürler....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte bunlar, kendilerine Kitap, Hüküm ve Nubuv
vet
verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar, bunları küfrederse ederlerse, yerlerine bunları küfretmeyecek bir halkı vekil etmişizdir....
Ənam Suresi, 95. Ayet:
E
vet
; Allah, tohumu ve çekirdeği yarandır: Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! O halde nasıl çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Böylece ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi hoş gösterdiler. Hem onları mah
vet
mek hem de dinlerini karmakarışık etmek için. Eğer Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurduklarıyla baş başa bırak....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, Cehennem halkına, "Rabb'imizin bize söz verdiklerinin gerçek olduğunu gördük; siz de Rabb'inizin size söylediklerinin gerçek olduğunu gördünüz mü?" diye seslenirler. "E
vet
." derler. Aralarından bir çağırıcı, "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." diye bağırır....
Əraf Suresi, 81. Ayet:
"Kadınları bırakıp şeh
vet
le erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır! Siz gerçekten müsrif bir halksınız."...
Əraf Suresi, 114. Ayet:
E
vet
, "Sizler yakınlaştırılanlardan olacaksınız." dedi....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda öğüt olmak üzere her şeyi açık bir şekilde yazdık. "Onu kuv
vet
le tut ve halkına da onu en iyi şekilde tutmalarını buyur. Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim."...
Əraf Suresi, 172. Ayet:
Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik." demeyesiniz diye. Rabb'in, ademoğullarının sırtlarından soylarını çıkardı. Ve onları kendilerine tanık yaptı. "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?" dedi. "E
vet
, Rabb'imizsin, Tanıklık ediyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Onları gerçeği kabul etmeye da
vet
etseniz, size tabi olmazlar. Onları da
vet
etseniz de etmeseniz de size karşı tutumları değişmez....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Allah, iki topluluktan birinin sizin olacağını vaat ediyordu. Siz ise kuv
vet
i bulunmayanı istiyordunuz. Oysa Allah da kelimeleriyle Hakk'ı gerçekleştirmek ve Kafirlerin kökünün kesilmesini istiyordu....
Ənfal Suresi, 26. Ayet:
Ve hatırlayın; bir zamanlar yeryüzünde sayıca azdınız ve mus'tezaf kimselerdiniz. İnsanların sizi alıp götürmesinden korkuyordunuz. O, sizi barındırdı ve yardımıyla kuv
vet
lendirdi. Temiz şeylerden size rızık verdi. O halde şükretmelisiniz....
Ənfal Suresi, 31. Ayet:
Onlara, ayetlerimiz okunduğu zaman, "E
vet
, biz bunu duyduk, dilersek biz de onun benzerini söyleriz; bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
Tıpkı Firavuncuların ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Rabb'lerinin ayetlerini yalanlamışlardı da Biz de suçlarından dolayı onları mah
vet
miş ve Firavuncuları suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Tıpkı sizden öncekiler gibisiniz. Onlar; kuv
vet
çe sizden daha güçlü, mal ve evlat bakımından sizden daha çoktular. Onlar, payları kadar bundan yararlandılar. Sizden öncekilerin paylarınca yararlandıkları gibi siz de payınızca yararlandınız. Ve onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar hüsrana uğrayanlardır....
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
"Allah'a iman edin, Resulü ile birlikte cihad edin." diye bir sure indirildiği zaman, onlardan ser
vet
sahibi olanlar, senden izin istediler: "Bırak bizi oturanlarla beraber oturalım." dediler....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Elçilerin haberlerinden, kalbini kuv
vet
lendirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bu hususta sana Hakk, müminlere de öğüt ve hatırlatma geldi....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Kadın dedikoduları işitince, onları da
vet
etti, onlar için güzel bir ortam ve ziyafet hazırlayarak her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a "Kadınların karşılarına çık." dedi. Kadınlar, gördükleri karşısında adeta büyülendiler; şaşkınlıkla ellerini kestiler. "Aman Allah'ım! Bu bir beşer değil, bu ancak şerefli bir melektir." dediler....
Yusif Suresi, 108. Ayet:
De ki: "Benim yolum, basiret üzere Allah'a da
vet
etme yoludur. Ve bana uyanların yolu da. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim."...
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik yaparsanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötü olursanız, o da kendiniz içindir. Diğer bozgunculuğunuzun cezalandırma zamanı geldiğinde, sizi kötü duruma düşürmek için, ilk kez girdikleri gibi mescide girsinler. Ve yücelttiğiniz şeyleri darmadağın edip mah
vet
sinler....
Kəhf Suresi, 34. Ayet:
Ve onun ser
vet
i oldu. Arkadaşı ile konuşurken: "Ben malca senden daha zenginim, insan sayısınca da senden daha güçlüyüm." dedi....
Kəhf Suresi, 82. Ayet:
"Duvar ise o şehirde iki yetim gence aitti. Ve onun altında, onlara ait bir ser
vet
vardı. Babaları iyi bir kimseydi. İşte onun için Rabb'in, onların erginlik dönemine erişmesini ve -Rabb'lerinden bir rahmet olarak- ser
vet
i çıkarmalarını istedi. Ve ben onu kendiliğimden bir iş olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin açıklaması budur."...
Məryəm Suresi, 12. Ayet:
"Ey Yahya! Kitap'ı kuv
vet
lice tut." O henüz çocukken ona hikmet verdik....
Məryəm Suresi, 59. Ayet:
Bundan sonra arkalarından gelen sonraki nesil, salatı zayi ettiler ve şeh
vet
lerine uydular. Yakında kötülükleri kendilerine dönecektir....
Taha Suresi, 108. Ayet:
O gün, hiçbir tarafa sapmadan, da
vet
çiye uyarlar. Rahman'a karşı sesler kısılmıştır. Fısıltıdan başka bir şey işitemezsin....
Nur Suresi, 53. Ayet:
Münafıklar, kendilerinden istediğin takdirde kesinlikle savaşa çıkacaklarına dair en kuv
vet
li yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin. Bağlılık ma'ruftur." Kuşkusuz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Şüəra Suresi, 42. Ayet:
"E
vet
; o zaman sizi kesinlikle himayeme alırım." dedi....
Nəml Suresi, 55. Ayet:
"Kadınları bırakıp şeh
vet
le erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Hayır! Siz gerçekten cahil bir toplumsunuz."...
Qəsəs Suresi, 78. Ayet:
Karun: "Bu ser
vet
i bilgili olmam sayesinde elde ettim." dedi. Allah'ın daha önce ondan daha güçlü olan ve ondan daha çok taraftarı ve birikimi olan kuşakları yıkıma uğratmış olduğunu bilmiyor mu? Mücrimlere suçlarından sorulmaz....
Yasin Suresi, 81. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratanın, onların benzerlerini de yaratmaya gücü yetmez mi? E
vet
O, Yegane Yaratıcı'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Saffat Suresi, 12. Ayet:
E
vet
, sen hayran kaldın, onlar ise alay ediyorlar....
Saffat Suresi, 18. Ayet:
De ki: "E
vet
, aşağılanmış olarak."...
Zümər Suresi, 71. Ayet:
Kafirler bölük bölük Cehennem'e sürülürler. Oraya vardıklarında, kapıları açılır. Cehennem'in bekçileri onlara: "İçinizden size Rabb'inizin ayetlerini okuyan, sizi bu gününüzle karşılaşacağınıza dair uyaran resuller gelmedi mi?" derler. Onlar: "E
vet
geldi." derler. Fakat azap sözü Kafirlerin üzerine gerçekleşti....
Mömin Suresi, 50. Ayet:
Görevliler: "Resulleriniz, size kanıt içeren bilgilerle gelmediler mi?" derler. Onlar: "E
vet
, geldiler." derler. Görevliler: "O halde kendiniz yalvarıp yakarın; Kafirlerin duası ancak boş ve anlamsızdır." derler....
Şura Suresi, 13. Ayet:
O, size dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi; İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya, tavsiye buyurduğumuzu şeriat yaptı. "Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin." Senin kendilerini da
vet
ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah, hak eden kimseyi kendisine seçer ve kendisine yönelen kimseye doğru yolu gösterir....
Əhqaf Suresi, 31. Ayet:
"Ey halkımız! Allah'ın da
vet
çisine uyun ve Allah'a iman edin ki suçlarınızı bağışlasın ve sizi acıklı bir azaptan korusun."...
Əhqaf Suresi, 33. Ayet:
Onlar, gökleri ve yeri yaratan ve yaratmaktan yorulmamış olan Allah'ın, ölüleri de diriltebileceği gerçeğini anlamıyorlar mı? E
vet
! Kuşkusuz O, Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Hədid Suresi, 14. Ayet:
İnananlara, "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. İnananlar, "E
vet
, ama siz kendinizi fitneye düşürdünüz, bekleyip, kuşku duydunuz. Allah'ın emri gelinceye kadar tutku ve kuruntularınız sizi aldattı. Ve o ğarur da sizi Allah ile aldattı." dediler....
Mülk Suresi, 9. Ayet:
Onlar, "E
vet
, bize uyarıcı geldi, fakat biz onu yalanladık. Allah, hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz." dedik....
Qələm Suresi, 43. Ayet:
O gün, gözlerini umutsuzca endişe bürüyecek, yüzlerini aşağılanmışlık duygusu kaplayacaktır. Oysaki onlar, fırsat varken secdeye da
vet
olunmuşlardı....
Müzzəmmil Suresi, 4. Ayet:
Veya gecenin yarısından biraz sonra. Ve da
vet
i düzgün bir şekilde duyur....
Qiyamə Suresi, 35. Ayet:
E
vet
, yazık sana yazık, sen hak ettin....
Əbəsə Suresi, 17. Ayet:
O insan kendisini mah
vet
ti, o ne kadar da nankördür....
İnfitar Suresi, 18. Ayet:
E
vet
, din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?...
Fatihə Suresi, 1. Ayet:
Rahmân ve Rahîm olan Allah Teâlâ'nın ismiyle (tilâ
vet
e başlarım)....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, gayb âlemine, fizik ve bilgi alanı ötesindeki varlıklara ve gerçeklere iman edenlerdir. Namazları, âdâbına riâyet ederek aksatmadan âşikâre kılanlardır. Kendilerine verdiğimiz rızık ve ser
vet
ten, Allah yolunda, karşılık beklemeden, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenlerdir....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâ
vet
un), ve lehum azâbun azîm(azîmun)....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
1.
hateme
: mühürledi
2.
allâhu
: Allah
3.
alâ
: üzerine
4.
kulûbi-him
: onların kalpleri
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışa
vet
(perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı «âmennâ» derler ve kendi şeytanları ile hal
vet
oldular mı «emin olun derler, biz sizinle beraberiz, biz ancak mütehziyiz»...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Münâfıkların hakka da
vet
karşısındaki davranışları, müjde ve uyarı ateşi yakan kimsenin verdiği bilgiye kuşkucu ve kararsız yaklaşan kimselerin haline benziyor. Alevler, Kur’ân âyetleri, peygamberin sünneti, Muhammed’in çevresindeki münafıklara da aydınlık sağlarken, iki yüzlülükleri sebebiyle, Allah onlara hak ve hakikati gösterecek aydınlığı yok ederek, onları şüphe, nifak ve inkâr karanlıklarında bırakıyor. Ne doğruyu, hakkı görebiliyorlar, ne de hayrı şerden ayırt edebiliyorlar....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
1.
ve in kuntum
: ve eğer siz iseniz
2.
fî reybin
: şüphe içinde
3.
mimmâ (min mâ)
: şeyden
4.
nezzelnâ
: biz indi...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Ve eğer kulumuza indirdiğimiz şeyden (Kur'ân'dan) şüphe içindeyseniz, o zaman o'nun mislinden bir sure getirin ve Allah'tan başka şahitlerinizi de da
vet
edin, eğer siz sadıklarsanız....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Ve eğer siz kulumuza indirdiğimizden şüphede iseniz, onun mislinden bir sûre vücuda getiriniz. Ve Allah Teâlâ'dan başka şahitlerinizi dâ
vet
ediniz, eğer siz sâdık kimseler iseniz....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara müjde ver ki, onlara altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Oraya girdikleri zaman) kendilerine oradaki meyveden ne kadar bir rızık verildiğinde, «bu daha önce de rızıklandığımız şeylerdendir» diyecekler. (E
vet
) onlara (renk ve çeşit bakımından az da olsa dünyadaki veya kendilerine az önce sunulan meyvalara) benzer (fakat lezzet ve nefaset bakımından çok farklı ve üstün meyvalar) verilecek. Hem onlar için orada (dünyada kadınlara arız olan ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Bilmeli ki Allah bir sivrisineği hattâ daha üstününü bir mesel yapmaktan sıkılmaz, iman edenler bilirler ki o şüphesiz hakdır, rablarındandır, amma küfre saplananlar Allah böyle bir mesel ile ne murad etmiş? derler, e
vet
Allah onunla bir çoklarını şaşırtır, yine onunla bir çoklarını yola getirir, hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah bir sivrisineği, hatta üstündekini örnek vermekten sıkılmaz. İman edenler bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise: «Allah böyle bir örnek ile ne demek istemiş?» derler. E
vet
! Allah onunla bir çoğunu da şaşırtır, yine onunla bir çoğunu yola getirir. Onunla ancak fasıkları şaşırtır...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Fâsıklar, kulluk sözleşmesinde kesin söz verdikten sonra, Allah’a verdikleri taahhüdü bozanlar, koyduğu ilâhî düzene, şeriatına aykırı hayat yaşayanlardır. Allah’ın, riayet edilmesini, birleştirilmesini, bütün olarak düşünülmesini, uygulanmasını emrettiği, bütün peygamberlerin tek da
vet
ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenler; şer’î kuralları, şer’î düzeni, Kur’ân’ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm’ı tesirsiz kılmaya çal...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fasıklar) ki, kuv
vet
li bir ahidle bağlandıktan sonra, Allah'ın ahdini bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (îmân ve akrabalık bağlarını) keserler....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu hu
vet
tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Bunun üzerine Âdem, Rabb'inden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, e
vet
O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(E
vet
) İnin oradan hepiniz! dedik. Benden size bir hidâyet (doğru yolu gösteren kitap ya da peygamber) gelecek olursa, artık kim hidâyetime uyarsa, onlara ne bir korku vardır ne de onlar mahzun olurlar....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(E
vet
, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber) gelir de kim benim hidâyetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizdeki doğru bilgileri, Tevrat’taki doğru bilgileri tasdik edici olarak indirdiğime, Kur’ân’a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki, örneği, önderi siz olmayın. Âyetlerimi, ser
vet
, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişmeyin. Bana, yalnız bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılın. Vicdanınızı, ser
vet
inizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin. Rükû’ ederek namaz kılanlarla birlikte siz de, rükûa vararak, namazlarınızı cemaatle kılın, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî faaliyetlere katılanlarla birlikte siz de saygıyla canla başla İslamî sorumluluklara, ibadetlere, cemaate, faaliyetlere katılın....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Vet
tekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
(yaptığınız fena işten tevbe ettikten) sonra sizi af
vet
miştik; (size olan nimetimize) şükredesiniz diye....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
sonra bunun arkasından da sizden af
vet
tik, gerekti ki şükredecektiniz...
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Bil'âhare sizi bundan sonra da af
vet
mişdik. Gerekdi ki şubedesiniz. ...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu hu
vet
tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Mûsa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bâri'nize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, e
vet
O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır."...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
(E
vet
, öyle demişdik de içlerinden nefislerine) zulmedenler sözü kendilerine söylenenden başkasına çevirmişlerdi, biz de o zaalimlerin üstüne gökden etdikleri fıskın karşılığı olmak üzere murdar bir azâb indirmişdik. ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir zaman demiştiniz ki: Yâ Mûsâ, biz bir türlü yemeğe dayanamayız. Rabbinden bizim için iste de bize yerin yetiştirdiği şeylerden versin. Yerden yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan bitirsin. Mûsâ demişti ki: Daha hayırlı olanı, ondan daha aşağılık bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Mısır'a inin, orada dilediğiniz şey var. Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk çullanmıştı, Allah'ın da gazabına uğradılar. E
vet
, öyle de oldu; çünkü Allah'ın delillerine inanmamışlardı, haksız yere peygamberle...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Alla...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve meskenet vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmeler...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve meskenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, e
vet
öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. E
vet
öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. E
vet
öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir vakit şöyle dediniz: "Mûsa! Biz bir çeşit yemeğe imkânı yok katlanamayız. O halde bizim için Rabbine yalvar da yerin bitirdiği sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." Mûsa da: "Ne o! dedi. Siz, daha üstün olanı vererek daha düşük olanı mı almak istiyorsunuz? Pekâla, şehre inin, işte istediklerinizi orada bulursunuz." Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası basıldı ve neticede Allah’tan bir gazaba uğradılar. E
vet
öyle oldu! Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra) huzû mâ ateynâkum bi kuv
vet
in vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûn(tettekûne)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
ehaznâ
: almıştık
3.
mîsâka-kum
: sizin misakleriniz, yeminleriniz
4.
ve refa'-nâ
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizin misâkinizi (yeminlerinizi) aldığımız zaman Tur Dağı'nı üstünüze kaldırmıştık. Siz verdiğimiz şeyleri kuv
vet
le alın (sarılın) ve onun içindeki şeyleri zikredin (hatırlayın), umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuv
vet
le tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de);...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Bir vakit de, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam söz almıştık; Tûr’u da (söz veresiniz diye tehdîden yerinden sökerek) üstünüze kaldırıb demiştik ki: “- Size verdiğimiz kitabın hükümlerini kuv
vet
le tutun ve içindekinden gâfil olmayın, onları hatırlayın; gerek ki cehennemden ve isyandan korunursunuz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin soz almistik. Tur dagini yukselterek tepenize dikmistik. «Allah'a karsi gelmekten sakinanlardan olabilmeniz icin, size verdigimiz Kitab'a kuv
vet
le sarilin, onda bulunanlari hatirda tutun» demistik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve hatırlayın ki, sizden (atalaranızdan) (Tevrat ile dosdoğru amel edeceklerine dair) söz almıştık. Tûr'u üstünüze kaldırmış ve koruna-sınız, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye «Size verdiğimiz kitabı kuv
vet
le (imân ve idrâk ciddiyetiyle) tutun, içinde olan (buyrukları) hatırlayın» demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. 'Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olabilmeniz için, size verdiğimiz Kitab'a kuv
vet
le sarılın, onda bulunanları hatırda tutun' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuv
vet
le tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de);...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sina dağını üzerinize kaldırarak bir zamanlar sizden söz almıştık: 'Size verdiğimize kuv
vet
le sarılın, içindekileri hatırlayın ki korunasınız,' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Bir vakit de misakınızı almıştık, ve Turu üstünüze kaldırıp demiştik ki verdiğimiz kitabı kuv
vet
le tutun ve içindekinden gafil olmayın, gerek ki korunursunuz...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir zamanlar sizden mîsak (sağlam bir söz) almıştık, Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki; size verdiğimiz kitaba kuv
vet
le tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, gerek ki, korunursunuz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden kesin söz almış ve Tur dağını üstünüze çıkararak «size verdiğimizi kuv
vet
le tutun ve içindekileri hatırlayın ki, takva sahiplerinden olasınız» dedik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sina dağını üzerinize kaldırarak sizden söz (misak) almıştık: "Size verdiğimize kuv
vet
le / sımsıkı sarılın, içindekileri / onda olanı anımsayın ki korunasınız (tettekun)" (demiştik)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden (Tevrat ile âmil olacağınıza dâir) sapasağlam söz almışdık, «Tur» u da (tepenize iniverecek bir durumda) üstünüze kaldırmışdık, (ve demişdik ki:) «Size verdiğimiz (Kitab) ı (n hükümlerini) kuv
vet
le tutun, onda onlar (la amel etmek lüzumun) u hatırlayın. Tâ ki (cehennemden, günahlardan) sakınmış olasınız». ...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve bir zaman sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr (dağın)ı da üzerinize (hemen yıkılacak bir vaziyette) kaldırmıştık. 'Size verdiğimiz (Kitâb)ı kuv
vet
le tutun ve içinde bulunanları (amel ederek) hatırlayın ki, (günahlardan) sakınasınız!' (buyurmuştuk)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir vakitte misakınızı almış, Tûr'u da üzerinize kaldırmış, «Size verdiğimizi kuv
vet
le ahzediniz, onda olanı zikreyleyiniz ki, ittika etmiş olabilesiniz» demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden sapa sağlam söz almıştık. Dağı da üzerinize kaldırmış: -Allah’a karşı gelmekten sakınabilmeniz için size verdiğimiz kitaba kuv
vet
le sarılın ve onun içindekileri aklınızda tutun, demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ey İsrail’in evlatları! Bir vakit de Tevratı uygulayacağınıza dair sizden söz almış, sonra bu ahdi bozduğunuz için Dağı üzerinize kaldırarak demiştik ki: «Size verdiğimiz Kitaba kuv
vet
le sarılın ve muhtevasını iyi inceleyip ders alın ki kötü akıbetten korunasınız....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Bir zaman da sizin sözünüzü almış, üzerinize dağı kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuv
vet
le tutun, içinde olanı hatırlayın ki (azâbımızdan) korunasınız," (demiştik)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuv
vet
le tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz."...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Summe kaset kulûbukum min ba’di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasveh(kas
vet
en), ve inne minel hıcâreti lemâ yetefecceru minhul enhâr(enhâru), ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
kaset
: kasiyet bağladı, katılaştı
3.
kulûbu-kum
: sizin kalpleriniz
4.
min ba'di
: sonradan, ...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Hem iman edenlere rast geldiklerinde «amenna» derler. Birbirleriyle hal
vet
yaptıklarında da «rabbinizin huzurunda aleyhinize huccet edinsinler diye mi tutup Allahın size açtığı hakikati onlara söylüyorsunuz? aklınız yok mu be?» dediler...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) hal
vet
oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden arkadaşlarına) : «Allahın size açdığı şey'i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü'minler onunla Rabbiniz katında (aleyhinizde) kuv
vet
li delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. ...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Asıl, kutsal kitaplardaki tahrifatı elleriyle yazılı hale getirenlerin, kutsal kitap uyduranların; uydurduklarını ser
vet
, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine çevirmek, birkaç pula satmak için, bir de: 'Bu Allah katındandır' diyenlerin vay haline! Elleriyle yaptıkları yazılı tahrifattan dolayı vay ehl-i kitabın başına geleceklere! Elde ettikleri kazançtan dolayı vay ki, vay onlara!...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Artık, elleriyle Kitabı (Tevrâtı yalan yanlış) yazıb da sonra onu az bir bahâ ile satabilmek için «Bu, Allah karındadır» diyegelenlerin vay haaline!.. Vay ellerinin yazdıklarından başlarına geleceklere! Vay şu kazanmakda oldukları (riş
vet
, günah) yüzünden onlara!. ...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
, kimler bilerek günah işler, günah yüklenir de, günahları her yandan kendilerini kuşatırsa, onlar cehennemliktirler. Orada da ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
kim bir seyyie kesbetmiş de hatîesi kendini her taraftan kuşatmış ise işte öyleler, ateş ehli, hep onda muhalleddirler...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
kim bir kötülük yapmış da günahı kendisini her taraftan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehli ve orada süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
! İşte (böylesine) büyük bir kötülük işleyen ve (bunun) günahıyla çepeçevre kuşatılan kimseler var ya, işte böyleleridir içinde kalmak üzere ateşe mahkum olanlar!...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
E
vet
kim bir günâh kazanır da suçu kendisini kuşatmış olursa işte onlar, ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bizim İsrâiloğulları’ndan, yalnızca Allah’ı ilâh tanımaları, candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olmaları, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmeleri, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanmaları, Allah’a boyun eğmeleri, anaya-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara devamlı iyilik ve ihsanda bulunmaları konusunda kesin taahhüt aldığımızı ehl-i kitaba-yahudilere hatırlat: 'Bütün insanların iyiliği için doğruları söyleyin. Namazları âdâbına riâyet ede...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Şüphe yok ki Mûsâ'ya Tevrat'ı verdik, ardından birtakım peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verip onu Rûh-ül-Kudüs'le kuv
vet
lendirdik. Nefsinizin hoşlanmadığı bir emirle peygamber geldi mi demek ululanmak isteyeceksiniz, kiminiz onları yalanlayacak, kiminiz öldürecek ha....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Mûsâ’ya kutsal kitabı verdik. Ondan sonra, ardarda rasuller, peygamberler görevlendirerek gönderdik. Meryem oğlu Îsâ’ya da apaçık mûcizeler verdik. Onu, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî ve ekonomik düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile destekledik. Size, hoşunuza gitmeyen emirleri, hükümleri getiren Rasuller geldikce, da
vet
lerini kabullenmeyip büyüklük taslayarak zorbalığa mı başvurdunuz? Bir kısmını yalanladınız,...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için: Biz Mûsâ’ya Tevrat’ı verdik ve Mûsâ’dan sonra birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem’in oğlu Îsa’ya ölüleri diriltmek gibi, açık mûcizeler verdik ve onu Cebraîl Aleyhisselâm ile kuv
vet
lendirdik. Artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe kibirlendiniz ve inad ettiniz. Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz (Zekeriyyâ ve Yahyâ gibi)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Mûsâ’ya Kitâb’ı (Tevrât’ı) verdik ve ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu Îsâ’ya da mu'cizeler verdik ve Rûhü’l-Kudüs(Cebrâîl) ile ona kuv
vet
verdik. Buna rağmen, ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şeyi size getirdi ise, büyüklük taslamadınız mı? Bu yüzden bir kısmını yalanladınız, (Zekeriyyâ ve Yahyâ’ya yaptığınız gibi) bir kısmını da öldürüyordunuz....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Peygamber yahudileri İslâm’a da
vet
ettiği zaman onlar: 'Bizim kafalarımız, kalplerimiz Hakka kapalıdır, Allah’a verdiği taahhüdü yemiştir, kaşarlaşmıştır' dediler. Tam tersine, inkârları, küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu sebeple içlerinden inananlar ve inandıkları şeyler ne kadar az....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Onlara, Allah tarafından, ellerindeki Tevrat’ı tasdik eden bir kitap gönderildiği zaman. Daha önce kâfirlere karşı zafer kazanmak için "ahir zaman Peygamberi hakkı için" diye dua ettikleri halde. E
vet
o tanıyıp bekledikleri Peygamber kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Bu sebeple, Allah’ın lâneti de kâfirlerin boynuna olsun!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuv
vet
in vesmeû kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka-kum
: sizin misakinizi, kesin sözünüzü
3.
ve refa'nâ
: ve yükselttik, kaldırdık
4.
...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Ve sizden, misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik. Size verdiğimiz şeyi (Tevrat'ı) kuv
vet
le alın ve (emirlerimizi) işitin (demiştik). “İşittik ve isyan ettik.” dediler. Küfürleri sebebiyle buzağı (sevgisi) onların kalplerine içirildi (yerleştirildi). De ki: “Eğer siz mü'min kimseler iseniz, îmânınızın onunla size emrettiği şey ne kötü....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuv
vet
lice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakıt: “- Size verdiğimiz Tevrat’ı kuv
vet
le tutun, emirlerini dinleyip gereğince amel edin.” diye Tur’u üzerinize kaldırıp sizden sağlam ahd almıştık. Onlar: “-Kulağımızla işittik, kalbimizle isyan ettik.” demişlerdi. Çünkü küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi sinmişti. Habibim, onlara şöyle de: “Eğer siz mümin olsanız, imanınız size buzağıya tapın ve Kur’an’ı inkâr edin diye” çirkin şeyleri emretmezdi....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Sizden kesin soz almis ve Tur'u tepenize dikmistik,"Size verdigimize kuv
vet
le sarilin ve dinleyin» demistik «Isittik ve karsi geldik» dediler de inkarlari yuzunden buzagi sevgisi kalblerine sindirildi. De ki, «Eger inanmissaniz, imaniniz size ne kotu sey emrediyor?»...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Sizden kesin söz almış ve Tur'u tepenize dikmiştik, 'Size verdiğimize kuv
vet
le sarılın ve dinleyin' demiştik 'İşittik ve karşı geldik' dediler de inkarları yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi. De ki, 'Eğer inanmışsanız, imanınız size ne kötü şey emrediyor?'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuv
vet
lice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit size verdiğimiz kitabı kuv
vet
le tutun ve dinleyin diye Turu tepenize kaldırıb misakınızı aldık, dinledik ısyan ettik dediler, ve küfürleriyle danayı kalblerinde iliklerine işlettiler, eğer, de: sizler mü'minlerseniz imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor?...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zamanlar size, «verdiğimiz kitaba kuv
vet
le sarılın ve onu dinleyin.» diye Tûr'u tepenize kaldırıp mîsakınızı aldık. (O yahudiler): «Duyduk, dinledik, isyan ettik.» dediler, kâfirlikleri yüzünden o danayı yüreklerinde besleyip büyüttüler. De ki, «Eğer siz mümin kimseler iseniz, bu imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizden kesin söz almıştık; Tur'u üzerinize kaldırarak «Size verdiğimizi kuv
vet
le tutun ve dinleyin» dedik. Onlar ise «Dinledik ve karşı geldik» dediler. Kâfirlikleri yüzünden buzağı sevgisi kalplerine iyice işledi. De ki; «Eğer inanıyor idiyseniz, imanınız size ne kötü işler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit «Size verdiğimiz (Tevrat) ı kuv
vet
le tutun (ona sımsıkı yapışın, söz) dinleyin» (diye) «Tur» u tepenizin üstüne kaldırıb sizden te'mînatlı va'd almışdık. «(Kulağımızla) dinledik, (kalbimizle) isyan etdik» demişlerdi. (Çünkü) küfürleri yüzünden özlerine buzağı (bir su gibi) içirilmiş (iyice işlemiş) di. De ki: «Eğer mü'min (kimse) ler iseniz inancınız size ne kötü şey emrediyor.» ...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr’u da üzerinize kaldırmıştık. (Şöyle demiştik:)'Size verdiğimizi (Tevrât’ı) kuv
vet
le tutun ve (emrettiklerimizi) dinleyin!' (Onlar ise:)'İşittik ve isyân ettik!' dediler de inkârları sebebiyle kalblerine buzağı (sevgisi) içirildi, (o muhabbet, âdetâ iliklerine işledi). (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Eğer mü’min kimseler iseniz, inancınızın size kendisiyle emretmekte olduğu şey ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani; size verdiğimiz şeyi kuv
vet
le tutun ve dinleyin, diye Tur'u tepenize dikmiş ve sizden misak almıştık. İşittik ve karşı geldik dediler ve küfürleri yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi. Eğer inananlardansanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor? de....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Ve o zamanı hatırlayınız ki, sizin misakınızı almıştık. «Size verdiğimiz şeyi kuv
vet
le alınız ve dinleyiniz,» Diye üzerinize Tûr dağını kaldırmıştık. Demiştiler ki: «İşittik ve isyan ettik.» Ve onların küfürleri sebebiyle kalblerinde buzağı (muhabbeti) yerleştirilmişti. De ki: «Size imânınız ne kötü şey emrediyor, eğer mü'minlerseniz.»...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit de sizden üzerinize dağı kaldırarak kesin söz almıştık: -Size verdiğimize kuv
vet
le sarılın ve dinleyin, demiştik. -İşittik ve karşı geldik, dediler de küfürleri yüzünden gönüllerine buzağı sevgisi sindirildi. De ki: -Eğer mümin iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
"Size verdiğimiz kitaba kuv
vet
le sarılın ve onu dinleyin" diye Tur’u (Dağı) tepenize kaldırıp sizden (atalarınızdan) kesin söz aldık. Onlar: "Dinledik ve fakat isyan ettik." dediler. Çünkü kâfirlikleri sebebiyle buzağıya tapma sevgisi iliklerine işlemişti. De ki: "Eğer mümin iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor!"...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zaman üzerinize Tur(dağın)ı kaldırıp sizden kesin söz almıştık: "Size verdiğimiz şeyi kuv
vet
le tutun, dinleyin!" (demiştik). "Dinledik ve isyân ettik." dediler. İnkârlarıyla kalblerine buzağı sevgisi içirildi. De ki: "Eğer inanan kimseler iseniz, imanınız size ne kötü şey emrediyor."...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani kesin söz almıştık sizden de Tûr'u üzerinize kaldırmıştık. "Size verdiğimizi kuv
vet
lice tutun ve dinleyin." demiştik. Şöyle demişlerdi: "Dinledik ve isyan ettik." İnkârları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: "Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu..."...
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
'E
vet
, ALLAH'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikal'e kim düşman olursa bilsin ki ALLAH da kafirlerin düşmanıdır.'...
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
E
vet
, kim Allah'a, O'nun meleklerine, O'nun peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki, Allah da kâfirlerin düşmanıdır....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
"(E
vet
) kim Allah'a, meleklerine, elçilere, Cebrâil'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki, Allâh da inkâr edenlerin düşmanıdır....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
1.
e
: mı
2.
ve kullemâ
: ve her defa, her sefer, her zaman
3.
âhedû
: ahid yaptılar, anlaştılar
4.
ahden
: ahd, a...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Ve onlardan bir kısmı, bir ahd yaptıkları zaman, her defasında onu nakzettiler mi (bozmadılar mı)? E
vet
(bozdular), onların çoğu îmân etmezler....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vet
tebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tila
vet
ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun k...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuv
vet
lere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüv
vet
i) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zar...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların; Süleymanın mülk (-ü saltanat ve nübüv
vet
) i aleyhine uydurub ta'kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insanlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârur ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek) : «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koc...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüv
vet
) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onla...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Ve lev ennehum âmenû
vet
tekav le mesûbetun min indillâhi hayr(hayrun), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
e
vet
iman edib de korunmuş olsa idiler elbette Allah tarafından bir mükâfat çok hayırlı olacaktı, bunu bilselerdi...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
E
vet
! İman edip de (büyü gibi günahlardan) sakınmış olsalardı, elbette Allah tarafından verilecek bir mükafat çok hayırlı olacaktı; bunu bir bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne ehli kitaptan olan kâfirler, ne de müşrikler, size Rabbınızdan hiç bir hayır indirilmesini sevmez ve istemezler. Allah nübüv
vet
ve vahyi, rahmetiyle dilediği kimseye tahsis eder. Allah büyük ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Namazları âdâbına riayet ederek aksatmadan kılın. Vicdanınızı, ser
vet
inizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin. Önceden kendiniz ve birbiriniz için yaptığınız hayırların, iyiliklerin tamamını Allah katında bulacaksınız. Allah işlediğiniz amelleri biliyor, görüyor....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve yahudiler dedi ki: “Hristiyanlar bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.” Hristiyanlar dedi ki: “Yahudiler bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.” Halbuki onlar (her iki taraf da) Kitab'ı tilâ
vet
ediyorlar (okuyorlar). Bunun gibi bilmeyenler de onların sözleri gibi sözler söylediler.Artık Allah, ihtilaf ettikleri şey hakkında, kıyâmet günü hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Ellezîne âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka tilâ
vet
ih(tilâ
vet
ihî) ulâike yu’minûne bih(bihî), ve men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne)....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
âteynâ-hum
: biz onlara verdik
3.
el kitâbe
: kitap
4.
yetlûne-hu
: onu tilâ
vet
...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (nebîler), (ve resûller), onu hakiki bir tilâ
vet
ile tilâ
vet
ederler (okuyup açıklarlar). İşte onlar, ona (kitaba) îmân ederler. Ve kim onu inkâr ederse, işte onlar hüsranda olanlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı, Kur’ân’ı verdiklerimiz, Kur’ân’ı, tilâ
vet
inin hakkını vererek okurlar, manasına bihakkın vâkıf olurlar, bütün icaplarıyla uygularlar. İşte bunlar Kur’ân’a iman etmiş olurlar. Kimler de, Kur’ân’ı inkâr ederse onlar, işte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu tilâ
vet
inin hakkını vererek okurlar, İşte onlar ona iman ederler, her kim de onu inkâr ederse işte onlar da husranda kalanlardır...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz liyakatlı kimseler onu, tila
vet
inin hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona iman ederler. Kim de onu inkar ederse hüsrana uğrayanlar işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu, tila
vet
inin hakkını vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu tilâ
vet
hakkını tam gözeterek okurlar. İşte ona îman edenler bunlardır. Kim ona küfrederse onlar da (maddî ve manevî) en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler(den bazısı) onu, tilâ
vet
inin (okunmasının)hakkını vererek okurlar. İşte bunlar, ona (Kitâb’a) îmân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu hakkıyla tila
vet
ederler. İşte buna onlar inanırlar. Kim ona küfrederse, hüsrana uğrayanlar da işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler ki, onu bihakkın tilâ
vet
le tilâ
vet
te bulunurlar. İşte onlar ona imân ederler. Ve kimler ki onu inkâr ederlerse işte hüsrâna uğramış olanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Vet
tekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da hatırda tutun ki: Bir vakit Rabbi İbrâhim’i birtakım emirlerle sınamıştı. O da onları hakkıyla yerine getirdiğinden Rabbi kendisine: "Seni insanlara önder (İmam) yapacağım." dedi. İbrâhim: "Ya Rabbî, neslimden de önderler çıkar!" deyince, Allah: "Zalimler ahdime (nübüv
vet
e) nail olamazlar." buyurdu....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen),
vet
tehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi)....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Beyt (-i şerifi, Kâbey) i insanlar için bir toplantı yeri ve emîn bir mahal yapmışdık (hatırlayın). «Siz de İbrâhîmin makamından bir namazgah edinin», İbrâhîm ile İsmâîle de: «Evimi tavaf edenler, (ibâdet kasdıyle orada) kalanlar, rükû ve sücûd eyleyenler (namaz kılanlar) için titizlikle temizleyin» diye kuv
vet
li emir vermişdik. ...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Kâbe’yi insanlar için toplanma yeri ve emniyet mahalli kılmış ve: -İbrahim’in makamını namazgah edinin, İbrahim ve İsmail’e de: -Beyt’imi tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için temizleyin, diye kuv
vet
li bir emir vermiştik....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim'in, İsmail'le birlikte, Beytullah'ın ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabb'imiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, e
vet
sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabb'imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, e
vet
sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâ
vet
edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap'ı (Kuranı Kerim'i) ve hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz'sin, Hakîm'sin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey bizim Rabbımız hem de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki üzerlerine ayatını tilâ
vet
eylesin ve kendilerine kitabı ve hikmeti ta'lim etsin ve içlerini dışlarını temiz paklesin, öyle azîz öyle hakîm sensin ancak sen...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabbimiz! Onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, üzerlerine ayetlerini okusun, kendilerine Kitab'ı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapsın! Çünkü güç ve kuv
vet
sahibi, tam hikmet sahibi Sensin ancak Sen!»...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tila
vet
eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
«Ey Rabbimiz! Onların arasında onlardan bir resûl gönder ki, onlara âyetlerini okusun. Onlara kitap ve hikmet talim etsin. Ve onları nezih bir hale getirsin. Şüphe yok ki Sen, e
vet
Sen azîzsin, hakîmsin.»...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabb'imiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, e
vet
sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."...
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Kendini bilmeyen ahmaktan başka kim İbrâhim’in dininden yüz çevirir ki? Biz onu dünyada nübüv
vet
le müşerref kılıp seçtik. O âhirette de sâlihlerden olacaktır....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
E
vet
, siz, (ey İsrailoğulları) Yakub'un, son nefesini vermeye yaklaşırken oğullarına: "Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz? diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: "Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısına, O Tek Tanrıya kulluk edecek ve O'na teslim olacağız!" diye cevap verdiler....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Ey müminler, Yahûdi ve Hristiyanların sizi kendi dinlerine dâ
vet
lerine karşı şöyle deyin: “ Biz Allah’a ve bize indirilen Kur’an’a, İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakub ve torunlarına indirilenlere, Mûsâ’ya, Îsa’ya verilenlere (kitablara) ve bütün peygamberlere, Rableri tarafından verilen kitablara iman ettik. Onların hiç birini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz, ancak Allah’a boyun eğen müslimleriz.”...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, vechinin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın vechi ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le da
vet
ettiği Kâbe varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde vechini (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (Kâbe - içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(E
vet
Resûlüm! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(E
vet
, Peygamberim!) Nereden çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey mü'minler!) nerede olursanız olun, yüzünüzü (namazda) o tarafa doğru döndürün; tâ ki insanlar için aleyhinize bir hüccet kalmasın; ancak içlerinden zulmedenler hâriç. Siz artık onlardan korkmayın. Benden korkun; hem size olan nimetimi tamamlayayım; ola ki doğru yolu bulursunuz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(E
vet
Resûlüm!) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(E
vet
habîbim) hangi yerden çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i haraama doğru çevir. (Siz de ey mü'minler) nerede olursanız (olun) yüzlerinizi o yana döndürün. Tâki aleyhinizde, insanların, içlerindeki zaalim olanlarından başkasının (tutunabitaceği) bir hüccet (bir vesika ve bir i'tiraz mevzuu) kalmasın. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Tâki size karşı olan ni'metimi tamamlayayım. (Bu sayede) siz de hidâyete kavuşmayı ümîd edebilirsiniz. ...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
E
vet
, nereden (yolculuğa) çıksan, bundan sonra (namaz kılarken) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ve (Ey mü’minler! Siz de) nerede olsanız, artık (namazda) yüzlerinizi onun tarafına çevirin ki, içlerinden zulmedenlerin dışında, insanlar (bilhassa yahudi ve müşrikler) için aleyhinize bir delîl olmasın! Artık onlardan korkmayın; öyleyse (ancak) benden korkun ki üzerinize olan ni'metimi tamamlayayım! Hem tâ ki doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâ
vet
etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi)tezkiye (ve tasfiye) etsin, size Kitap'ı(Kurânı Kerim'i) ve hikmeti öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim, içinizden (hakikati dillendirmek üzere) Rasûl irsâl ettik (açığa çıkardık); âyetlerimizi (varlığın hakikati oluşumuza dair işaretleri) size tila
vet
ediyor (okuyup anlatıyor), sizi arındırıyor ve Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini), Hikmeti (varlığın oluş sistem ve düzenini, oluş mekanizmasını) ve bilmediklerinizi öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
İnnes safâ vel mer
vet
e min şeâirillâh(şeâirillâhi), fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
es safâ
: Mekke'de Safa
3.
ve
: ve
4.
el mer
vet
e
: Mekke'de Merve
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hubbillâhi), vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâh(lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuv
vet
e lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâb(azâbi). ...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan (bir kısmı)
2.
men
: kim, kimse
3.
yettehizu
: edinir
4.
min dûni allâhi
: Alla...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ve insanlardan bir kısmı, Allah'tan başka “eş ve ortak (putlar)” edinenler, onları (eş ve ortak edindikleri şeyleri), Allah'ı sever gibi severler. (Oysa) âmenû olanların Allah'a olan sevgileri çok daha kuv
vet
lidir. Ve zulmedenler, azap görecekleri (azaba uğrayacakları) zaman, bütün kuv
vet
in tamamen Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın şiddetli azabı olduğunu keşke görselerdi (bilselerdi)....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuv
vet
in Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanların bir kısmı Allah'tan başka ona birtakım eşitler edinirler de onları, Allah'ı sever gibi severler. İnananlarsa, Allah'ı onlardan daha kuv
vet
li bir sevgiyle severler. Zulmedenler, bir görselerdi ki azâba düşecekleri vakit bütün kuv
vet
, ancak ve ancak Allah'ındır ve Allah, çok şiddetli azâp eder....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi de Allâh dûnunda tapındıkları varlıklar edinip, onları Allâh Allâh sevgisiyle (Allâh'mışçasına) severler! İman edenler ise sevdiklerinin yalnızca Allâh olduğunun şuurundadırlar (gayrına varlık vermezler). O (hakikati inkâr ederek nefslerine) zulmedenler, bu yüzden azaba düşeceklerini gördüklerinde, âlemlerden açığa çıkan kuv
vet
in yalnızca Allâh'a ait olduğunu fark ederler, ama iş işten geçmiştir; keşke bunu önceden görebilselerdi. . . Allâh Şediyd ül Azab'dır (yapılan yanlışta ı...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan bazıları, Allah’ı bırakıp, kulu durumundakileri, bile bile Allah’a eş tanrılar haline getirir de, onları Allah’ı sever gibi severler. İmân edenlerin Allah’a olan sevgileri ise, onlarınkinden çok daha fazladır. Keşke zâlimler, inkâr ile, put sevgisiyle kendilerine haksızlık yapanlar, şirke girenler, cezayı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuv
vet
in Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azâbının şiddetini önceden anlayabilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanların içinde Allah'tan başka ortaklar edinerek onları Allah'ı sever gibi seven kimseler bulunmaktadır. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise daha güçlüdür. Zulmedenler, azabı gördüklerinde bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuv
vet
in tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi de, Allah’dan gayrısını (putları), O’na emsal koşarlar, Allah’a ibadet eder gibi putlara tapınırlar ve onlara sevgi beslerler. İman eden kimselerin Allah’a olan sevgisi ise daha kuv
vet
li ve devamlıdır. Eğer Allah’a ortak koşarak nefislerine zulüm edenler, vaktinde görecekleri azabı bilselerdi, muhakkak bütün kuv
vet
ve kudretin Allah’ın olduğunu ve azabının çok şiddetli bulunduğunu anlarlardı....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Insanlar arasinda, Allah'i birakip, O'na kostuklari esleri tanri olarak benimseyenler ve onlari, Allah'i severcesine sevenler vardir. Muminlerin Allah'i sevmesi ise hepsinden kuv
vet
lidir. Zalimler azabi gordukleri zaman, butun kuv
vet
in Allah'a aid bulunacagini ve Allah'in azabinin siddetli oldugunu keski bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı Allah' tan başkasını (O'na) denk ve ortak edinirler de Allah'ı sever gibi onları severler. İmân edenlerin ise Allah'ı sevmesi çok daha köklü ve devamlıdır. O zulmedip kendilerine yazık edenler azabı görecekleri zaman bütün kuv
vet
ve kudretin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın çok şiddetli azâb edici bulunduğunu bir bilselerdi!....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar arasında, Allah'ı bırakıp, O'na koştukları eşleri tanrı olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuv
vet
lidir. Zalimler azabı gördükleri zaman, bütün kuv
vet
in Allah'a aid bulunacağını ve Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi de Allahdan beride bir takım sınarlar ediniyorlar da onları Allah sever gibi seviyorlar, iman edenler ise Allah için sevgice daha kuv
vet
lidirler, görselerdi o zulmu edenler: azabı görecekleri vakit hakikaten kuv
vet
bütün kuv
vet
Allahındır ve hakikaten Allah çok şedid azablıdır...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi de Allah'tan beride O'na karşı bir takım denkler ediniyorlar ve onları Allah'ı sever gibi seviyorlar. İman edenler ise Allah için sevgice daha kuv
vet
lidirler. Haksızlık edenler azabı, görecekleri vakit bütün kuv
vet
in gerçekten Allah'ın olduğunu ve Allah'ın gerçekten çok çetin azabı olduğunu görseler......
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuv
vet
lidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar arasında Allah'a çeşitli eşler koşanlar ve bu koştukları eşleri Allah'ı sever gibi sevenler vardır. Oysa müminler en çok Allah'ı severler. Zulmedenler, azabı gördükleri zaman bütün kuv
vet
in Allah'ta olduğunu ve Allah'ın azabının ağır olduğunu anlayacaklarını keşke şimdiden bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde Tanrı'dan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki onlar (bunları) Tanrı'yı sever gibi severler. İnananların ise Tanrı'ya olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuv
vet
in tümüyle Tanrı'nın olduğunu ve Tanrı'nın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde Allahdan gayrisini (Ona) emsal edinen adamlar da vardır ki onlara Allaha olan sevgi gibi muhabbet beslerler. Îman edenlerin Allaha sevgisi ise (her şeyden) sağlamdır. (Allaha eş tutarak nefislerine) zulmedenler azabı görecekleri zaman bütün kuv
vet
(ve kudret) in hakıykaten Allahın olduğunu ve Allahın hakıykaten pek çetin azâblı bulunduğunu (gözleriyle görür gibi) bilselerdi... ...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ı bırakıp birtakım putları ilâh edinir, onları Allah’ı sever gibi severler. Fakat îmân edenler, Allah’a olan sevgi(leri) cihetiyle daha kuv
vet
lidir. Eğer zulmedenler, (kıyâmette) azâbı görecekleri zaman (anlayacakları gibi), şübhesiz kuv
vet
in tamâmen Allah’a âid olduğunu ve gerçekten Allah’ın, pek şiddetli azab sâhibi olduğunu (dünyada da) gör(üp bil)selerdi (putları ilâh edinmezlerdi)....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi de Allah'dan başkasını O'na emsal edinir, Allah'ı sever gibi onları severler. İman edenlerin, Allah sevgisi ise, daha fazladır. Zulmedenler azabı görecekleri zaman; bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın pek çetin azabı bulunduğunu keşki bilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ve insanlardan öyleleri vardır ki Allah'tan başkalarını Allah'a emsal ittihaz ederler. Onları Allah'ı sever gibi severler. Mü'minlerin ise Allah Teâlâ'ya muhabbetleri daha ziyâdedir. Eğer zulmedenler azabı görecekleri zaman bütün kuv
vet
in Allah'a mahsus olduğunu ve hakikaten Allah'ın Şedîdü'l-Azab bulunduğunu görüp anlasalar (ne kadar nadim ve pişman olacaklardır)....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah'tan gayrısını O'na emsal tutarlar ve onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a sevgileri ise çok daha kuv
vet
lidir. O zâlimler azabı gördükleri zaman, bütün kuv
vet
in Allah'a âit olduğunu ve gerçekten Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi, Allah’tan başka eşler tutarlar. Allah’ı sever gibi onları severler. İman edenlerin ise, Allah sevgisi her şeyden üstündür. O zalimler, azabı görecekleri zaman, bütün kuv
vet
in Allah’a mahsus olduğunu ve Allah’ın da şiddetli azap sahibi olduğunu bir bilseler......
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Öyle insanlar vardır ki, Allah’tan başkasını Allah’a denk tutar, tıpkı Allah’ı severcesine onları severler. Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuv
vet
lidir. Böyle yaparak kendilerine zulmedenler, azabı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuv
vet
ve kudretin yalnız Allah’a ait olup, Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu, keşke şimdiden bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan kimi, Allah'tan başka eşler tutar, Allâh'ı sever gibi onları severler. İnananlar ise en çok Allâh'ı severler. Zulmedenler, azâbı gördükleri zaman bütün kuv
vet
in Allah'a âid olduğunu ve Allâh'ın azâbının çetin olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını «eş ve ortak» tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise, daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuv
vet
in tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan öylesi de var ki, başkalarını Allah'a denk tutar da, Allah'ı sever gibi onları sever. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise daha güçlüdür. Keşke o zalimler azabı gördükleri zaman anlayacakları gibi, şimdi anlasalardı bütün kuv
vet
in Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının pek çetin olduğunu!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuv
vet
in Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O (şeytan) size ancak egonuzu kuv
vet
lendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh hakkında ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Da
vet
karşısında, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin hâli, çobanın haykırışını işiten, yalnız sesi ve bağırmayı algılayan sürünün durumuna benzer. Onların duyan kulakları hakkı duymaz. Konuşan dilleri hakkı konuşmaz. Gören gözleri hakikati görmez. Bundan dolayı düşünemezler de....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkâr edenler (ile onları îmâna da'
vet
eden)in misâli, çağırma ve bağırmadan başka bir şey duymayan (ve anlamayan hayvanlarla, on)lara haykıran (çoban)ın hâli gibidir.(Onlar) sağırdır (hakkı işitmezler), dilsizdir (hakkı söylemezler), kördür (hakikati görmezler), bu yüzden onlar akıl erdiremezler....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Muhakkak ki onlar, Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyleri gizlerler ve onu az bir bedelle satarlar. İşte onların yedikleri (bu rüş
vet
), karınlarında ateşten başka bir şey olmaz. Ve kıyâmet günü Allah, onlarla konuşmayacak ve onları tezkiye de etmeyecek (temize de çıkarılmayacaklar). Ve onlar için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allah’ın indirdiği kitabın bir kısmını, Muhammed’in hak peygamber olduğu gerçeğini, ilâhî hükümleri gizleyenler; gizledikleri karşılığında, ser
vet
, makam, mevki gibi geçici dünya menfaati, bir kaç pul alanlar, işte onlar, karınlarını ateşle doyurmuş, bedenlerini ateşle beslemiş olurlar. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacaktır. Onları temize çıkarmayacak, vicdanlarını arındırmayacaktır. Onlara can yakıp inleten müthiş bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allah’ın indirdiği kitab (Tevrat) dan Hazreti Peygamberin vasfını gizleyipte bununla biraz para alanlar var ya, kıyamet gününde, yedikleri rüş
vet
, onların karınlarında ancak ateş olur. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşur, ne de onları temize çıkarır. Onlara yalnız acıklı bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçek hayır ve iyilik, hakiki müslümanlık, insanlık, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat gerçek iyiler ve hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân edenler; sevdikleri malları ve ser
vet
leri, can ü gönülden, isteyerek, yakın akrabalara, yetimlere, dullara, öksüzlere, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolculara, yardım isteyenlere, medet umanlara, esirler ve kölelerin esaret boyunduruklarından...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, ser
vet
ini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Ölüm hastalığı anında, bırakabileceği malı, ser
vet
i olanlarınıza, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine göre, meşrû, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun bir şekilde anaya, babaya, akrabalara vasiyet yapması farz kılındı. Bu vasiyetleri icra etmek, yerine getirmek de, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerin üzeri...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Herhangi birinize ölüm yaklaştığında, eğer arkasında yeterli bir ser
vet
bırakıyorsa, ebeveynine ve (diğer) yakın akrabalarına uygun şekilde vasiyette bulunmak size farz kılındı: Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilincini duyanlar için bir yükümlülüktür....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’
vet
ed dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne)....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olunca
2.
seele-ke
: sana sordu
3.
ıbâdî
: kullarım
4.
an-nî
: benden
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (da
vet
ine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim da
vet
ime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar)....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim da
vet
ime uysunlar, bana iman etsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim da
vet
ime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana beni sordukları zaman, benim kendilerine daima yakın olduğumu söyle. Bana dua ettiği vakit, dua edenin duasını kabul ederim, dileğini yerine getiririm. O halde kullarım da benim da
vet
ime uysunlar, bana imân etsinler. Umulur ki, doğru, huzurlu ve aydınlık yolu bulurlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
(Ey Rasûlüm) kullarım sana benden sordularsa, muhakkak ki ben çok yakınımdır; bana dua edince, dua edenin duasını kabul ederim. O halde onlar da benim dâ
vet
ime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola ulaşmış olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarim sana Beni sororlarsa, bilsinler lki Ben, suphesiz onlara yakinim. Benden isteyenin, dua ettiginde duasini kabul ederim. Artik onlar da da
vet
imi kabul edip Bana inansinlar ki dogru yolda yuruyenlerden olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana benden sorarlarsa, şüphesiz ki Ben (onlara çok) yakınım. Bana duâ edince, duâ edenin dileğini kabul ederim. O halde onlar da benim da
vet
ime gelsinler ve bana inansınlar (imânlarında devamlılık göstersinler) ki doğruya erişmiş, saadete kavuşmuş olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da da
vet
imi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim da
vet
ime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve şayed kullarım sana benden sual ettilerse muhakkak ki ben çok yakınımdır, bana dua edince duacının duasına icabet ederim o halde onlar da benim da'
vet
ime koşsunlar ve bana hakkile iman etsinler ki rüşd ile gidebilsinler...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Şayet kullarım Beni senden sorarlarsa gerçekten Ben çok yakınım. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim; O halde onlar da Benim da
vet
ime koşsunlar ve Bana layıkiyle iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim da
vet
ime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım (Habîbim) sana beni sorunca (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır. Bana düâ edince ben o düâ edenin da'
vet
ine icabet ederim. O halde onlar da benim da'
vet
ime (itaatle) icabet ve bana İman (da devam) etsinler. Tâki (o sayede) doğru yola ulaşmış olalar. ...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarım sana benden sorarsa, şübhe yok ki ben(onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevab veririm; öyle ise(onlar da) benim (rızâm) için (da'
vet
ime) icâbet etsinler ve bana îmân etsinler; tâ ki hak yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım, sana Beni sorarsa; şüphesiz ki Ben, çok yakınım. Bana dua edince Ben, o dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da Benim da'
vet
ime icabet etsinler. Bana iman etsinler ki, doğru yola varmış olalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve kullarım sana Ben'den sual ettikleri zaman şüphe yok ki, Ben pek yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dâ
vet
ine icabet ederim. Artık onlar da Benim için icabet etsinler. Ve Bana imân eylesinler. Tâ ki hakka isabet etmiş olalar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâ
vet
ime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
-Kullarım benden sana sorarlarsa; şüphesiz ben yakınım. Bana dua edenin, dua ettiği zaman, duasına karşılık veririm. O halde onlar da benim da
vet
ime icabet etsinler ve bana inansınlar ki doğru yolda olsunlar....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım Ben’i senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâ
vet
ime icabet ve Bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar, sizin için fenalığa karşı koruyucu bir elbise ve siz de onlar için koruyucu bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize emniyet edemiyeceğinizi bildiği için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı af
vet
ti. Şimdi hanımlarınıza gecelerde mübaşerette bulunun ve Allah’ın sizler için mübah takdir ettiği üremeyi isteyin; ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yeyin, için. Son...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden af
vet
ti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
1.
ve lâ te'kulû
: ve yemeyin
2.
emvâle-kum
: mallarınız
3.
beyne-kum
: sizin aranızda
4.
bi el bâtılı
: bâtıl ile...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Ve birbirinizin mallarınızı aranızda bâtıl ile (haksızlıkla) yemeyin.Ve insanların mallarından bir kısmını, bildiğiniz halde günahla yemeniz için, onu hakimlere (rüş
vet
olarak) vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüş
vet
olarak) vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını aranızda haksız, meşrû olmayan sebeplerle yemeyin. Bile bile günaha girerek insanların mallarının bir kısmını yemek için hâkimlere, idarecilere, hükümetlere, iktidardakilere mallarınızı rüş
vet
olarak vermeyin. Bu tür malları alarak başkalarına zulmettiğinizi bile bile bunları yapmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Aranızda birbirinizin mallarını hırsızlık, kumar ve gasp gibi haksız (bâtıl) sebeplerle yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını bile bile yalan şahitliği gibi günahla yemek için, o malları rüş
vet
olarak hâkimlere aktarmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin ; insanların mallarından bir kısmını bile bile günah işleyerek yemeniz için onu hâkimlere (rüş
vet
yolu) aktarmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Paralarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Halkın parasını haksız yere yemek amacıyla bile-bile memurlara/yöneticiler rüş
vet
vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüş
vet
olarak vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Hem mallarınızı aranızda bâtıl (haram yollar)la yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını kendiniz (haksız olduğunuzu) bile bile (rüş
vet
veya yalancı şâhidlik gibi) günah ile yemeniz için onları(n hükmünü) hâkimlere (bırakıp) aktarmayın!...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin; bildiğiniz halde insanların mallarından bir kısmını günah yollarla yemeniz için onu hâkimlere (rüş
vet
yollu) aktarmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin ve bildiğiniz halde insanların mallarından bir kısmını günahı gerektirecek şekilde yemek için onu hakimlere (rüş
vet
olarak) aktarmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Bir de, birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin. Halkın mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, rüş
vet
lerle hâkimlere koşmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Mallarınızı, aranızda bâtıl (sebepler) ile yemeyin; bile bile insanların mallarından bir kısmını günâh bir biçimde yemeniz için onları hakimler(in önün)e atmayın (hakimlere götürmeyin veya onlara rüş
vet
vermeyin)....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ,
vet
tekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne)....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
1.
ve uktulû-hum
: ve onları öldürün
2.
haysu
: yer
3.
sekıftumû-hum
: onları buldunuz, yakaladınız,
4.
ve ahricû-hum
...
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâs(kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum,
vet
tekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Fiysebilillah (Allâh'a ermek için) karşılıksız bağışlayın ve (cimrilik yaparak) kendi kendinizi mah
vet
meyin. . . Ve ihsan edin! Muhakkak Allâh ihsan edicileri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı, ser
vet
lerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve ba...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Ve Allah yolunda (sınırsızca) harcayın, kendi elinizle kendinizi mah
vet
meyin ve iyilik yapmaya azimle devam edin; unutmayın ki, Allah iyilik yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
El haccu eşhurun ma’lûmât(ma’lûmâtun), fe men farada fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacc(haccı), ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâh(ya’lemhullâhu), ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ,
vet
tekûni yâ ulîl elbâb(elbâbi)....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kadaytum
: tamamladınız
4.
menâsike-kum
: hacca ait ibadetlerini...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Böylece (hacca ait) ibadetlerinizi (ve kuralları) tamamladığınız zaman, artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha kuv
vet
li bir zikirle Allah'ızikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabbimiz bize dünyada ver.” derse, ahirette onun bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuv
vet
li bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuv
vet
li bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihayet hac ile ilgili ibadetlerinizi bitirdiğinizde, İslâm’dan önce, atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha güçlü bir tarzda Allah’ı zikredin, Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. İnsanlardan bazıları: 'Ey Rabbimiz, vereceğini, ser
vet
i, makamı, mevkii ve zaferi bize dünyada ver' derler. Onların âhirette, ebedî yurtta hiçbir nasibi, isteyecekleri bir payları yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
(Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuv
vet
li bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetlerinizi bitirince, cahiliyet devrinde hacdan sonra, toplanıp atalarınızı anarak öğündüğünüz gibi, hatta daha kuv
vet
li bir anışla Allah’ı anın. Çünkü insanların kimi: “- Ey Rabbimiz, bize (nasîbimizi) dünyada ver.” der. O kimsenin âhirette bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirdiginizde, babalarinizi andiginiz gibi, hatta ondan daha kuv
vet
li bir anisla Allah'i anin. «Rabbimiz! Bize dunyada ver» diyen insanlar vardir, oylesine, ahirette bir pay yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuv
vet
li bir anışla Allah'ı anın. 'Rabbimiz! Bize sadece dünyada ver' diyen insanlar vardır, öylesine, ahirette bir pay yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuv
vet
li bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuv
vet
li bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan kimisi: «Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!» der. Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Menâsikinizi (hacca âit ibâdetlerinizi) bitirince (câhiliyyetde) atalarınızı (böbürlenerek) andığınız gibi, hattâ daha kuv
vet
li bir anışla Allahı anın. Artık o insanlardan kimi «Ey Rabbimiz, bize (nasibimizi) dünyâda ver» der ki onun âhiretden nasibi yokdur. ...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihâyet hac ibâdetlerinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hattâ daha kuv
vet
li bir anma ile artık Allah’ı zikredin! İnsanlardan öylesi de vardır ki: 'Rabbimiz! Bize(nasîbimizi) dünyada ver' der; o takdirde onun için âhirette hiçbir nasib yoktur!...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hacc ibadetinizi bitirince; atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuv
vet
li bir anışla Allah'ı zikredin. İnsanlardan öylesi vardı ki; Ey Rabbımız, bize dünyada ver, der. Onun ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihayet Hacc ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuv
vet
li bir şekilde Allah'ı zikrediniz. İnsanlardan öyleleri var ki: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver. ” derler. Böyle isteyenlerin ahiretten hiçbir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi, hatta daha da kuv
vet
li bir anışla Allah’ı zikredin. İnsanlardan: -Rabbimiz, bize bu dünyada ver, diyenler vardır. Onların ahirette hiç bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibâdetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi hattâ, daha kuv
vet
li bir anışla Allâh'ı anın. İnsanlardan kimi "Rabbimiz bize dünyâda ver!" der; onun âhirette bir payı yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
(Hac) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi hatta ondan da kuv
vet
li bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: «Rabbimiz, bize dünyada ver» der; onun ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuv
vet
li bir anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabb'imiz, bize dünyada ver." Böylesi için âhırette bir nasip yoktur....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bazıları da: 'Ey Rabbimiz bize dünyada devlet, iyilik ve güzellik, bol ser
vet
, sağlık, emniyet, salih-sâliha eşler ve sâlih evlatlar ver. Âhirette de güzel mükâfatlar ver. Cennetini ver, rızana ulaşma mertebesine erenlerden eyle. Bizi ateşten, Cehennem azabından da koru.' derler....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Vezkurûllâhe fî eyyâmin ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men teaccele fî yevmeyni fe lâ isme aleyh(aleyhi), ve men teahhara fe lâ isme aleyhi, li menittekâ
vet
tekûllâhe va’lemû ennekum ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne)....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O dönüp gittiği zaman arzda fesat çıkarmaya, insanın ürününü ve neslini mah
vet
meye koşar. Allâh fesadı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına, iktidara geldikleri, dünya liderliğini ele geçirdikleri, Kurân’ı ve Kur’ân hükümlerini engelleyerek, dünyayı, halkı istedikleri istikamette yönlendirdikleri zaman, yeryüzünde, ülkelerde fesadı yaymak, kadına ait değerleri, kazanç ve gelir düzenini bozmak; tabiatı, toprağı tahrip edip ürün veremez hale getirmek; ilmî araştırmaları, Kur’ân üzerinde çalışmayı, derinleşmeyi baltalamak; nesillere hayat hakkı tanımamak, tohumları, bitkileri, ürünleri bozma planları uygulamak; gençleri mahve...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mah
vet
meye çalışır. Oysa Allah kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrılınca, ülkede fesat çıkarmaya çalışır, ürünleri ve nesilleri mah
vet
mek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu) sevmez....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler için, dünya hayatı süslenip güzel gösterildi. Bu sebeple onlar imân edenlerden bazılarıyla alay ediyorlar. Halbuki, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunan, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler, kıyamet ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüv
vet
kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
İmân edip, Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce, Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edenler ve hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak hesapsız ser
vet
harcayarak cihad edenler, işte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik (Allah'a ortak koşan) kadınları, (onlar) mü'min oluncaya kadar nikâhlamayın. Mü'min bir cariye müşrik (hür) bir kadından elbette daha hayırlıdır, hoşunuza gitse bile. (Kadınlarınızı da) müşrik erkeklerle, (onlar) mü'min oluncaya kadar nikâhlamayın. Mü'min bir köle, müşrik (hür) birinden hoşlansanız bile elbette daha hayırlıdır. ışte onlar, (sizi) ateşe da
vet
ederler. Allah ise kendi izni ile (sizi) cennete ve mağfirete da
vet
ediyor ve insanlara âyetlerini açıklıyor. Umulur ki onlar böylec...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikâhlanmayın. İman eden bir cariye, hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (güzellik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikâhlamayın. İman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe da
vet
ederler. Allâh ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle cennete ve mağfirete da
vet
ediyor. Allâh (hakikatin)...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İmân etmedikçe, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan putperest, müşrik kadınlarla evlenmeyin. Güzelliği ile sizi büyülemiş, hayranlığınızı mûcip olup son derece hoşunuza gitmiş olsa bile, putperest hür bir kadından, mü’min bir câriye daha hayırlıdır. Mü’min kadınları da, imân etmedikçe putperest, müşrik erkeklerle evlendirmeyin. Hoşunuza bile gitmiş olsa, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşrik, putperest hür bir erkekte...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ey müminler, Allah’a ortak koşan (kâfir) kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. İmanı olmıyan (müşrike) bir kadın, sizi imrendirse bile, iman etmiş bir cariye elbette ondan daha hayırlıdır. (Bu yasak, Mâide Sûresi 5. âyeti ile kitap ehli olmıyan kâfirlere tahsis edilmiştir. Kitap ehli olanlarla evlenmek böylece câiz olmuştur. Celâleyn) Müşrik erkekler de iman etmedikçe, onlara mümin kadınları nikâhlamayın; bir kâfir size hoş görünse bile. Mümin köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar siz...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Maamafih müşrikleri iman etmedikçe nikâh etmeyin, bir müşrike sizi imrendirse bile iman etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır, müşrik erkeklere de nikâh ettirmeyin bir müşrik size hoş görünse bile, mü'min bir kul elbette daha hayırlıdır, onlar sizi ateşe da'
vet
ederler, Allah ise iznile Cennete ve mağfirete da
vet
ediyor da âyetlerini insanlara beyan buyuruyor gerekki hatırda tutarlar...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a ortak koşan kadınlarla, iman etmedikçe evlenmeyin! Allah'a ortak koşan bir kadın sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş bir cariye her halde ondan daha hayırlıdır. İnanan kadınları, Allah'a ortak koşan erkeklerle, iman etmedikçe evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan erkek size hoş görünse bile bir köle, ondan daha hayırlıdır. Onlar, sizi ateşe da
vet
ederler; Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete da
vet
ediyor; insanlara, hatırda tutmaları için ayetlerini iyice açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe da
vet
ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete da
vet
ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Hem îmân etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin! Ve elbette mü’min bir câriye,(hür) bir müşrik kadından daha hayırlıdır. (O müşrik kadın) hoşunuza gitse bile! Îmân etmedikçe müşrik erkekleri de (mü’min kadınlarla) evlendirmeyin! Elbette mü’min bir köle,(hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. (O müşrik) hoşunuza dahi gitse! İşte onlar ateşe da'
vet
ederler. Allah ise, izniyle Cennete ve mağfirete (vesîle olacak amellere) da'
vet
ediyor; âyetlerini de insanlara iyice açıklıyor, tâ ki ibret alsınlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadınlarla onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar evlenmeyin: Çünkü (Allah'a) bağlanmış mümin bir kadın, Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadından -bu sizin hoşunuza gitse de- kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran erkekler ile onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar kadınlarınızı nikahlamayın; zira (Allah'a) bağlanmış bir mümin erkekten -bu sizi hoşnut etse bile- kesinlikle daha hayırlıdır. (Böyleleri) sizi ateşe da
vet
...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrikeleri imân edinceye kadar nikah etmeyiniz. Elbette mü'min olan bir cariye, bir müşrikeden hayırlıdır. Velev ki müşrike sizin hoşunuza gitsin. Ve müşrik erkeklere de, imân etmedikçe (müslüman kadınları) nikah ettirmeyiniz. Elbette bir mü'min köle, bir müşrikten hayırlıdır. Velev ki o müşrik hoşunuza gidecek olsun. Onlar (o müşrik ve müşrikeler, insanı) ateşe da
vet
ederler. Allah Teâlâ ise kendi izniyle cennete ve mağfirete da
vet
buyurur. Ve insanlara âyetlerini açıkça bildirir, tâ ki tezekk...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyin! Mümin bir cariye, hoşunuza giden hür bir müşrik kadından daha hayırlıdır! Mümin kadınları da, onlar iman etmedikçe, müşriklere nikâhlamayınız; Mümin bir köle hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler sizi cehenneme dâ
vet
ederler. Allah ise sizi Kendi izniyle, cennete ve mağfirete dâ
vet
eder ve üzerinde düşünüp gerekli dersi alsınlar diye âyetlerini insanlara açıklar....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum
vet
tekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
1.
nisâu-kum
: sizin kadınlarınız
2.
harsun
: tarla
3.
lekum
: sizin için, sizin
4.
fe
: o zaman, artık, o halde
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki keredir. (Ondan sonra kadını) ya örfe uygun tutmak, ya da kendisine iyilikte bulunarak salıvermektir. Onlara (örf ve âdete uygun) verdiğinizden bir şey (geri) almanız size helâl olmaz. Ancak karı koca Allah'ın (evlilik hakkında) çizdiği sınırları yerine getirip ayakta tutamıyacaklarından korkar ve siz de onların bu sınırları koruyup ayakta tutamıyacaklarmdan endişe ederseniz, (bu durumda) kadının ayrılmak için (örfe uygun) hakkından vazgeçmesinde ikisi için de bir vebal yoktur. İşte b...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih(bihî),
vet
tekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kis
vet
uhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi),
vet
tekullâhe va’lemû e...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
1.
ve el vâlidâtu
: ve anneler
2.
yurdı'ne
: süt emzirirler
3.
evlâde-hunne
: kendi evlâtlarını
4.
havleyni
: iki ...
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Ve eğer onları kendilerine el sürmeden boşar da mehir kesmiş bulunursanız o vakit borc o kesdiğiniz mıkdarın yarısıdır meğerki kadınlar af
vet
sinler veya nikâhın düğümü elinde bulunan erkek af
vet
sin, erkekler! sizin af
vet
meniz takvaya daha yakındır, aranızdaki fazlı unutmayın şüphesiz ki Allah her ne yaparsanız görür....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Bir mehir belirlemiş olarak, kendilerine dokunmadan eşlerinizi boşarsanız, bu takdirde belirlediğiniz mehrin yarısını vermeniz gerekir. Ancak eşler yahut nikâh bağı elinde bulunan kocalar, gözü tok davranırsa başka! (Bu durumda kadın mehrinden vazgeçebilir veya erkek mehrin tamamını verebilir). Ey kocalar, sizin bağışlamanız (müsamaha gösterip mehrin tamamını bırakmanız) takvâya daha uygun düşer! Birbirinize lütuf ve mürüv
vet
göstermeyi unutmayın. Allah sizin bütün işlediklerinizi görür....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onların Peygamber'i onlara dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizin için melik olarak Talut'u beas etmişti (görevlendirmişti).” Dediler ki: “Bizim üzerimize onun melikliği nasıl olur? Melikliğe biz ondan daha çok hak sahibiyiz (daha çok lâyıkız). Ve de ona maldan bir genişlik (ser
vet
çe bolluk) verilmedi.”(Peygamber de) “Muhakkak ki Allah, onu sizin üzerinize (melik) seçti ve onun ilmini (bilgisini) ve cismini (kuv
vet
ini) artırdı.î Ve Allah, mülkünü dilediği kimseye verir. Ve Allah, Vâsi'dir (rahmeti v...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine ser
vet
ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? dediler. "Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir" dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki Allâh, Talut'u sizin için Melîk olarak bâ's etti. " Dediler: "Nasıl olur da o bizim üzerimize mülk sahibi olur? Biz mülkümüze ondan daha çok hak sahibiyiz. Üstelik ser
vet
itibarıyla zengin de değildir. " Nebileri dedi ki: "Muhakkak ki Allâh onu sizin üzerinize seçti, ilimde derinlik, bedende genişlik verdi. " Allâh mülkünü (mülkünde tasarrufu) dilediğine verir. Allâh Vasi'dir, Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: 'Allah size Tâlût’u özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere güçlü, otoriteli kral, ordu komutanı olarak görevlendirdi' dedi. Bunun üzerine onlar: 'Biz krallığa, komutanlığa daha layık olduğumuz halde, kendisine zenginlik ve ser
vet
de verilmemişken o bize nasıl kral, komutan olur?' dediler. Peygamber: 'Allah size onu komutan seçti. Ona geniş kitlelere faydası dokunan ilim ve beden kudreti verdi. Allah mülkünü, saltanatını, devletini, sünnetine, düzeninin yasalarına uy...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (ser
vet
) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
İsrailoğullarının peygamberi kendilerine şöyle dedi: “- Allah size Talût’u padişah gönderdi.” Onlar ise: “- Biz padişahlığa ondan daha münasip iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken padişahlık nasıl onun olur?” dediler. Onlara şu cevabı verdi: “- Allah onu üstünüze beğenip seçmiş ve ona bilgi ile vücud kuv
vet
i bakımından bir üstünlük vermiştir.” Allah mülkünü dilediğine verir, Allah’ın rahmet ve ihsanı geniştir; her şeyi kemâliyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara : «İşte Allah size Tâlût'u hükümdar gönderdi !» dedi. «AA! ona bizim üzerimize hükümdar olma (yetki ve hakkı) neden ? Hükümdarlığa biz ondan daha çok hak sahibiyiz (ve lâyıkız); hem ona mal (ve ser
vet
çe) bir bolluk da verilmiş değil» dediler. Peygamber (onların haksız tepkisine karşı) dedi ki: «Şüphesiz ki Allah onu sizin üzerinize seçmiş ve ona bilgide ve vücutta bir gelişme ve üstünlük vermiştir. Allah mülkü (saltanat ve hükümranlığı) dilediğine verir. Allah (mülk ve kudre...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi, dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine ser
vet
ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? dediler. «Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir» dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara; Allah size hükümdar olarak Talut'u gönderdi' deyince, 'O bize nasıl hükümdar olabilir? Hükümdarlık bize ondan daha çok yakışır. Çünkü ona bol ser
vet
verilmiş, değildir' dediler. Peygamberleri onlara; Allah onu hükümdar olarak seçerek başınıza getirdi, Ona bilgi ve vücud gücü bakımından üstünlük bağışladı' dedi. Allah mülkünü (egemenlik yetkisini) dilediğine verir, Allah'ın lütfu geniştir ve O, herşeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: "Tanrı size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa ona göre çok daha hak sahibiyken ve ona bir mal (ser
vet
) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Tanrı size onu seçti ve onun bilgisini ve bedensel gücünü arttırdı. Tanrı kime dilerse mülkünü verir; Tanrı (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri: «Hakıykat, Allah size bir pâdişâh olarak Taalût'u göndermişdir» dedi. Dediler ki: «Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken ve ona maldan da bir bolluk verilmemişken nasıl olur da bizim başımızda padişahlık onun olabilir?» (Peygamber) dedi: «Şübhesiz Allah onu sizin üstünüze beğenib seçmişdir. Ona bilgice, vücudca (kuv
vet
çe) de bir üstünlük vermişdir. Allah mülkünü kime dilerse ona verir. Allah (in rahmeti, ilmi her şey'e yaygın ve lutf-ü keremi) boldur. Gerçek bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Bunun üzerine peygamberleri onlara şöyle dedi: 'Şübhesiz ki Allah, size hükümdar olarak doğrusu Tâlût’u göndermiştir.' Dediler ki: 'Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık olduğumuz hâlde ve mal cihetiyle (kendisine) bir genişlik verilmemişken, üzerimize onun hükümdar olması nasıl olur?' (Peygamberleri ise) şöyle dedi: 'Muhakkak ki Allah, onu üzerinize seçti ve ilim ve cisimde bir genişlik (ve kuv
vet
) cihetiyle onu (sizden) fazla kıldı. Çünki Allah, mülkünü dilediği kimseye verir.' Ve Allah, Vâsi' (lü...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: “İşte Allah Tâlut'u size hükümdar olarak gönderdi. ” dedi. Bunun üzerine: “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız. Hem ona ser
vet
ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmiş de değil. ” dediler. Peygamberleri: “Allah onu sizin üzerinize beğenip seçmiştir. Ona bilgice ve vücutça da bir üstünlük vermiştir. Şüphesiz ki Allah mülkünü dilediğine verir. Allah'ın lütfu geniştir, her şeyi bilendir. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah size hükümdar olarak Talut’u tayin etti." Onlar ise: "Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken nasıl olur da o bize hükmedebilir ki! Üstelik ser
vet
ten de nasibi fazla değil!" dediler. Peygamber şöyle cevap verdi: "Allah onu size üstün kıldı, ona geniş ilim ve sağlam bir vücut verdi. Allah hakimiyeti dilediğine verir. Allah’ın lütfu boldur, her şey gibi kabiliyet ve liyakatlari de bilir."...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onlara peygamberleri dedi ki: «Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi.» Onlar: «Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (ser
vet
) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?» demişlerdi. O (şöyle) demişti: «Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve vücud gelişimini arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.»...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara 'Allah size Tâlût'u hükümdar tayin etti' dedi. Onlar ise, 'O bize nasıl hükümdar olabilir ki?' dediler. 'Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız; çünkü onun ser
vet
ten fazla bir nasibi yok.' Peygamber dedi ki: 'Allah onu size üstün kıldı, ilmini ve gücünü arttırdı. Allah egemenliği dilediğine verir. Ve Allah'ın lütfu geniş, ilmi sonsuzdur.'...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: “- Talût’un, Mûsâ’ya verilen Tabut’u (sandığı) getirmesi padişahlığına alâmettir. O Tabut’da, Rabbiniz tarafından size mânevi bir kuv
vet
ve Mûsâ ailesiyle Hârun ailesinin arkaya bıraktıkları Tevrat levhalarından bakıyye (arta kalanlar) vardır. Melekler onu taşıyacaktır. Şüphesiz ki bu Tabut’un size gelmesi, peygamberin sözünün doğruluğuna delildir, eğer iman getirenlerdenseniz....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Ve Talut, kuv
vet
leriyle yola koyulduğunda "Bakın," dedi, "Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır." Ancak, birkaçı dışında hepsi ondan (dolu dolu) içtiler.O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: "Calut ve kuv
vet
lerine karşı (koymak için) bugün hiç gücümüz yok!" dediler.(Ama) kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler: "Nice küçük topluluklar, Allah'...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Talût’a bağlı bulunan müminler, Calût ve onun askerlerine karşı çarpışmak üzere çıktıkları zaman şöyle dua ettiler: “- Ey Rabbimiz, üzerimize bol bol sabır dök, ayaklarımıza kuv
vet
ve sebat ver ve bizi kâfirler kavmi üzerine muzaffer kıl.”...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Onlar Calut ve kuv
vet
leriyle karşı karşıya geldiklerinde, "Ey Rabbimiz! Bize zorluklara tahammül gücü bağışla, adımlarımızı sağlam kıl ve hakikati inkar eden bu topluma karşı bize yardım et!" diye dua ettiler....
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
1.
tilke
: o (bu, bunlar)
2.
âyâtu allâhi
: Allah'ın âyetleri
3.
netlû-hâ
: onu tilâ
vet
ediyoruz, okuyup açıklıyoruz
4.
aleyke<...
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir , O'nu sana, hak ile tilâ
vet
ediyoruz (okuyoruz). Ve muhakkak ki sen, elbette gönderilen resûllerdensin....
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
İşte bunlar Allahın âyetleri, onları sana bihakkın tilâ
vet
ediyoruz, muhakkak ki sen o gönderilen Resullerdensin...
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
İşte bunlar Allah Teâlâ'nın âyetleridir. Bunları sana hak olarak tilâ
vet
ediyoruz. Sen de şüphe yok ki gönderilmiş olan peygamberlerdensin....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün ettik. Onlardan Allah'la konuşan var, bâzılarının da derecelerini yüceltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya apaçık deliller verdik, onu, Rûh-ul-Kudüs'le kuv
vet
lendirdik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini, dilediği gibi yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Bu (sûrede sözü geçen) peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özelliklerle diğerlerinden üstün kıldık. O peygamberlerden, (arada vasıta olmadan) Allah’ın sözleştiği (Hz. Mûsâ gibi) peygamber var! ve bazılarını da derece bakımından Allah yükseklere çıkarmıştır. Meryem’in oğlu Îsa’ya o açık mûcizeleri verdik ve kendisini melek (Cebrâil aleyhisselâm) ile kuv
vet
lendirdik. Eğer Allah dileseydi, peygamberlerden sonra gelen ümmetler, kendilerine hidayete ulaştırıcı o apaçık mûcizeler ve delill...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l- Kudüs (Cebrail) ile kuv
vet
lendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerini...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve ser
vet
in bir kısmını Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara hakkını esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil ur
vet
il vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
1.
lâ ikrâhe
: icbar, zorlama yoktur
2.
fî ed dîni
: dînde
3.
kad
: olmuştu
4.
tebeyyene
: beyan oldu, açığa çıktı...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah'a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah'a îmân ederse (mü'min olur, Allah'a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah'tan) kopması mümkün olmayan ur
vet
ul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem'î'dir, Alîm'dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbî
: Rabbim
4.
eri-nî
: bana göster
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hz. İbrâhîm: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (Hz. İbrâhîm de): “E
vet
(inanıyorum). Fakat kalbimin tatmin olması için.” dedi. “Öyleyse kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır (parçalayıp) her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Ve Allah'ın, Azîz (ve) Hakîm olduğunu bil!...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
An o zamanı da, hani İbrahîm, Rabbim demişti, ölüyü nasıl diriltirsin? Allah, inanmıyor musun demişti de İbrahîm, e
vet
, inanıyorum ama kalbim tam yatışsın, iyice anlayayım demişti. Allah da demişti ki: Dört kuş al, onları kesip paramparça et, parçalarını birbirine kat, sonra o karışık parçalardan her birini bir dağın üstüne koy, sonra da onları çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah, şüphe yok ki pek yücedir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakit İbrahim şöyle demişti: “- Ey Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin? bana göster.” Allah: “-Ölüyü dirilttiğime inanmadın mı?” buyurdu. İbrahim: “- E
vet
, inandım, fakat kalbim tam yatışsın diye sordum.” dedi. Allahü (Tealâ) buyurdu ki, kuşlardan dört cins tut ve iyice gözden geçirdikten sonra kendi elinle parçala ve her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır; koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah, dilediği her şeyde gâlibdir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim, 'Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster,' demişti. 'Yoksa inanmıyor musun,' dedi. 'E
vet
; ancak kalbimi güçlendirmesi için.,' dedi. 'Dört kuş al ve onları iyice incele (farklı özelliklerini tanı). Sonra her bir dağın üzerine onlardan bir parça yerleştir. Daha sonra onları çağır. Sana hemen gelecekler. Bilesin ki ALLAH Güçlüdür, Bilgedir ,' dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve o vakti de yâdet ki, İbrahim, «Yarabbi! Ölüleri nasıl ihya edeceğini bana göster,» demiş, (Cenâb-ı Hak da) «İnanmadın mı?» diye buyurmuştu. O da, «E
vet
. İnandım, fakat kalbim mutmain olsun için,» demiş; Allah Teâlâ da: «Kuşlardan dört tanesini tut da onları kendine çevir, sonra her dağ üzerine onlardan birer parça at, sonra da onları çağır, sana koşarak gelirler ve bilki Allah Teâlâ şüphe yok azîzdir, hakîmdir,» diye buyurmuştur....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Rabbi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat kalbim kuv
vet
bulsun, mutmain olsun diye (görmek istiyorum). ” dedi. Bunun üzerine Allah: “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrâhim de bir zaman: "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Allâh); "İnanmadın mı?" dedi, (İbrâhim): "Hayır (inandım), fakat kalbim kuv
vet
bulsun diye (görmek istiyorum) dedi. "O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine çek (kendine alıştır), sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana gelecekler. Bil ki, Allâh dâimâ üstün, hüküm ve hikmet sâhibidir" dedi....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler), îmân ettiler
4.
lâ tubtılû
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'a ve yevm'il âhire inanmayarak, malını insanlara riya (gösteriş) için infâk eden (veren) kişi gibi, sadakalarınızı minnetle (başa kakarak) ve eza ile bâtıl etmeyin (boşa çıkartmayın). ışte onun durumu, üzerinde toprak bulunan sert bir kayaya benzer ki, ona kuv
vet
li bir yağmur isabet edince, böylece (üzerindeki toprağın gidip), onu (tekrar) sert (verimsiz) bir kaya halinde bırakması gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler kavmini hidayete er...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Ser
vet
ini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (biraz) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Ve meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rab
vet
in esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyn(dı’feyni), fe in lem yusıbhâ vâbilun fe tall(tallun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun)....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
1.
ve meselu
: ve durum, mesele, hal
2.
ellezîne
: onlar
3.
yunfikûne
: infâk ederler, verirler
4.
emvâle-hum
: ke...
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasını talep ederek (isteyerek) ve kendi nefslerinde (bunu) sabit kılarak (sebat ederek) mallarını infâk edenlerin (verenlerin) durumu, münbit bir tepe üzerinde bulunan bahçeye benzer ki, ona kuv
vet
li bir yağmur isabet edince, böylece ürününü iki kat verir. Hatta kuv
vet
li bir yağmur ona isabet etmese, çiselese bile. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki cömertliği kuv
vet
lendirmek için mallarını hayra sarfedenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisinti düşer (de yine ürün verir). Allah, yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah’ın rızâsını istemek ve kendilerindeki imânı kökleştirip kuv
vet
lendirmek için mallarını harcıyanların hâli de, bir tepe üzerinde bulunan bir bahçenin haline benzer. Ona bol yağmur düşmüş de meyvalarını iki kat vermiştir. Ona bol bir yağmur düşmezse yine kendisinde bir çisinti ve nem bulunmakla ürününü verir. Allah, her ne yaparsanız hepsini hakkıyla görücüdür....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki cömertliği kuv
vet
lendirmek için mallarını hayra sarfedenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisinti düşer (de yine ürün verir). Allah, yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allahın rızasını aramak ve kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda paydar kılmak için mallarını infak edenlerin meseli ise bir tepedeki güzel bir bağçenin haline benzer ki kuv
vet
li bir sağanak düşmüş de ona yemişlerini iki kat vermiştir, bir sağanak düşmezse ona mutlak bir çisenti vardır, Allah amellerinizi gözetiyor...
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın hoşnutluğunu aramak ve kendilerini veya bir kısmını Allah yolunda pay sahibi kılmak için mallarını harcayanların durumu ise bir tepenin üstünde bulunan, üzerine kuv
vet
li bir sağnağın yağıp meyvelerini iki kat artırdığı bir bahçenin durumuna benzer. Bir sağnak yağmazsa, ona mutlaka bir çisinti düşer. Allah, yaptıklarınızı gözetliyor....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuv
vet
li bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasını kazanmak ve kalblerindekini sağlamlaştırmak için mallarını infak edenlerin hali, bir tepedeki güzel bir bahçenin haline benzer. Kuv
vet
li bir sağanak düşünce; yemişlerini iki kat verir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisenti bulunur ve Allah işlediklerinizi görür....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Ser
vet
lerini Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak harcayanların durumu (ise), verimli topraklar üzerindeki bahçe gibidir: Bir sağanak vurur, bu sayede ürün iki misli artar; sağanak olmadığı zaman da hafif yağmur (düşer oraya). Ve Allah yaptığınız her şeyi görür....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, sizi yoksulluğa çağırır, size kötülüğü buyurur. Allah'sa yarlıgamasına, ihsânına da
vet
eder ve Allah'ın ihsânı boldur, her şeyi o bilir....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Dilediğine hikmet bağışlar ve her kime hikmet bağışlanmışsa doğrusu ona en büyük ser
vet
verilmiş demektir. Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
İnsanların yola gelmesi senin üzerine borç değil; (ancak sana düşen hidayete dâ
vet
tir.) Şu kadar var ki Allah, dilediğini yola getirir. Malınızdan hayır adına her ne harcarsanız hep kendi menfaatınız içindir. Zaten siz (müminler), ancak Allah rızasını gözeterek verirsiniz. Böylece hayra dair her ne verirseniz onun sevabı tam olarak size ödenir. Hakkınız yenmez ve size zulüm edilmez....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmiyen) fakirlere (verin) ki, onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen, onları zengin sanır. Onları (siz Allah yolunda olanlar) çehrelerinden tanırsınız ; insanlardan yüzsüzlük ederek İstemezler. (E
vet
) hayırdan ne harcarsanız şüphesiz ki Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Ser
vet
lerini (Allah rızası için) gece ve gündüz, gizlice ve açıkça harcayanlar, mükafatlarını Rablerinin katında göreceklerdir: onlara ne korku vardır, ne de üzülürler....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah eksilte eksilte fâizi mahveder, fâizli paranın ve fâiz gelirinin bereketini giderir. İmanda sadâkatin ve kemâlin ifadesi olan sadakaları, keffaretleri, vergileri, vicdanları, ser
vet
leri, sosyal bünyeleri arındıran zekâtları verilen malları bereketlendirir. Allah inkârda, küfürde, bilerek günah işlemekte, nankörlükte ısrar edenleri sevmez....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, vicdanlarını, ser
vet
lerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenlerin ...
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
Îman eden, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunan, namazı (nı) dosdoğru kılan, bir de zekâtı (nı) veren kimseler (in, e
vet
), onların Rableri indinde mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
Vet
tekû yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne)....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
1.
yâ eyyuhe
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler
4.
izâ
: ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belli bir süre ile borç verdiğinizde onu yazın. Aranızdan âdil biri yazsın. Yazmayı bilen de Allâh'ın kendisine öğrettiği gibi yazsın ve bundan kaçınmasın. Ayrıca hak üzerinde olan (borçlu) da yazdırsın. Rabbi olan Allâh'tan ittika edip, borcundan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer borçlu anlayışı sınırlı veya çocuk ise, onun velisi yazdırsın. Erkeklerden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erkek yoksa o zaman şahitler bir erkek ve iki kadın olsun. Onlardan biri unutur veya şaşırırsa...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey mü'minler! Muayyen bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazınız ve bir katip, onu aranızda adilane bir sûrette yazıversin.Ve katip, Cenâb-ı Hakk'ın ona öğretmiş olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Ve hak kendi üzerinde bulunan kimse, yazdırsın. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korkusunda ondan bir şey eksiltmesin. Ve şayet borçlu şahıs, sefih veya zayıf veya doğruca yazdırmaya gayri muktedir bulunursa onun velîsi adâlet üzere yazdırıversin. Ve sizin erkeklerinizden iki kiş...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. E
vet
bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. E
vet
bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Öyle bir Tanrı'dır ki sana kitap indirdi. Onun bir kısmı, mânası-apaçık âyetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Diğer kısmıysa çeşitli mânalara benzerlik gösterir âyetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları tevil etmek için mânaları açık olmayan âyetlere uyarlar. Halbuki onların tevilini ancak Allah bilir. Bilgide şüpheleri olmayacak kadar kuv
vet
li olanlarsa derler ki: Biz inandık ona, hepsi de Rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünemez....
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi meylettirip saptırma. Kendi katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz ki Sen (e
vet
) Sen çokça bağışta bulunansın....
Ali-İmran Suresi, 10. Ayet:
O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlâdları Allah yanında onları hiç bir şeyden asla kurtaramaz, işte onlar, (e
vet
) onlar ateşin yakacağıdır. ...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(E
vet
, bunların gidişi ve tutumu) Fir'avn'ın aile ve yoldaşlarının ve onlardan öncekilerin tutumuna benzer ki âyetlerimizi yalanladılar da bu yüzden Allah onları günahlarıyla yakalayıp (cezalandırdı). Allah'ın cezası pek şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
1.
kad kâne
: olmuştu
2.
lekum
: sizin için
3.
âyetun
: âyet, ibret
4.
fî fieteyni
: iki topluluk hakkında, toplul...
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
İbretti size birbirleriyle karşılaşan o iki bölüğün hali. Bir bölük, Allah yolunda savaşmadaydı, öbürüyse kâfirdi ve inananları, gözleriyle iki misli görmedeydiler. Allah, dilediğini yardımıyla kuv
vet
lendirir ve şüphe yok ki bunda, görenlere kesin bir ibret var....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Şüphesiz çarpışan iki topluluğun durumunda size bir ibret vardı. Bir topluluk Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kafirdi ve onları göz göre göre kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da yardımıyla dilediğini kuv
vet
lendiriyordu. Elbette gören göze sahip olanlara bunda şüphesiz bir ders vardır....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
(Bedir’de) karşılaşan iki cemâatte elbette sizin için bir delil vardır. Bir cemâat Allah yolunda savaşıyordu, diğeri ise kâfir idi ki, (kendi) göz görüş(ler)iyle onları (o mü’minleri, karşılarında) kendilerinin iki misli olarak görüyorlardı. Çünki Allah, dilediği kimseye yardımı ile kuv
vet
verir. Muhakkak ki bunda, basîret sâhibleri için gerçekten bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Birbiriyle karşılaşan iki orduda sizin için bir âyet vardı. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, diğeri ise kâfirdi. Kâfirler, mü'minleri kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediğine nusretiyle böyle kuv
vet
verir. Bunda da gören göz sahipleri için elbette bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
1.
zuyyine
: süslü gösterildi
2.
li en nâsi
: insanlara
3.
hubbu
: sevgi, muhabbet
4.
eş şehevâti
: şeh
vet
ler, nef...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şeh
vet
leri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara süslü gösterilerek, kadınlara, çocuklara, kantar kantar altına ve gümüşe, soylu atlara, sığırlara, ekinlere şeh
vet
li bir düşkünlük oluşturulmuştur. Oysa bunlar geçici dünya zevkleridir. Allâh ise. . . Varılacak en güzel hedef O'nun indîndedir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şeh
vet
insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve develer ile ekinlerden gönül çekici, şeh
vet
e seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şeh
vet
insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl güzel dönüş-yeri (meab) Tanrı katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, kadınlardan, oğullardan, kantarlarca altın ve gümüşten, alâmetli atlardan, hayvanlardan, ekinlerden (ileri gelen) şeh
vet
ler sevgisi tezyin edilmiştir. Bu, dünya hayatının menfaatidir. Halbuki güzel, dönüp gidilecek yer, Allah Teâlâ'nın nezdindedir....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şeh
vet
insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
Zorluklara sabredenlerin ve sözlerini tutanların, (Rablerine) yürekten bağlı olanların, (ser
vet
lerini Allah yolunda) harcayanların ve bütün kalpleriyle af dileyenlerin....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. E
vet
) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. E
vet
) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
1.
e lem tera
: görmedin mi
2.
ilâ ellezîne
: onlar
3.
ûtû nasîben
: nasip verildi
4.
min el kitâbi
: kitaptan
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Kendilerine Kitab'dan nasip verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitab'ına da
vet
olunuyorlar, sonra onlardan bir grub geri dönüyor ve onlar yüz çevirenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Vahyedilen bilgilerden bir nasip verilmiş olanları görmedin mi; aralarında hüküm verilmesi için Allâh vahyine da
vet
ediliyorlar, sonra onlardan bazıları yüz çevirip gidiyor....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan yahudi âlimlerini görmüyor musun? Aralarındaki ihtilâflı konularda hakem olması, idarî düzene esas teşkil etmesi için Allah’ın kitabına imana, tamamını uygulamaya da
vet
ediliyorlar da, içlerinden bir kısmı tebliğ faaliyetine karşı tedbirler alarak yüz çevirip, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam ediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Tevrat’dan kendilerine bir miktar nasip verilenleri görmez misin ki, aralarında hüküm vermek için Allah’ın kitabına dâ
vet
olunuyorlar da sonra onlardan bir zümre, o Tevrat’ın hükmüne arkasını çeviriyor. Onlar böyle hakikatlerden yüz çevirmeyi âdet edinenlerdir. (Bu âyet-i kerime, zina eden iki yahudi hakkında nâzil olmuştur: Hazreti Peygamber Efendimizin hakemliğine müracaat etmişler ve Rasûlü Ekrem Aleyhisselâm Tevrat ahkâmına göre recmedilmelerine “taşlanarak öldürülmelerine” hüküm verince kız...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Baksan â o kendilerine kitabdan bir nasıb verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allahın kitabına da'
vet
olunuyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüb gidiyorlar...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Baksana o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allah'ın kitabına da
vet
olunuyorlar da içlerinden bir kısmı, yüz çevirerek dönüp gidiyor....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Görmüyor musun, o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlar, aralarında hüküm vermek için Allah'ın kitabına da
vet
olunuyorlar da, sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyorlar....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Kendilerine Kitab’dan (Tevrât’tan) bir nasib verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitâbı’na da'
vet
olunuyorlar da, sonra onlardan bir kısmı, kendileri (hakkı kabûlden) kaçınan kimseler olarak geri dönüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Görmedin mi kendilerine kitaptan bir nâsip verilmiş olanları ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın kitabına da
vet
olunurlar da sonra onlardan bir zümre yüz çevirir. Ve onlar kaçınan kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Baksana o kendilerine kitaptan bir pay verilenlere! Aralarında hakem olması için Allah’ın kitabına dâ
vet
ediliyorlar da, sonra onlardan bir grup yüz çevirerek dönüp gidiyorlar....
Ali-İmran Suresi, 27. Ayet:
Geceyi devamlı gündüzün içine sokarak uzatırsın. Gündüzü de gecenin içine sokar uzatırsın. Ölüden diri, tohum ve yumurtadan canlı, kâfirden mü’min, cahilden âlim çıkarırsın. Diriden de ölü, canlıdan tohum ve yumurta, mü’minden kâfir, âlimden cahil çıkarırsın. Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere, lütuf ve ihsanından kayda geçirilmeyen, dara düşürmeyen, ölçüye tartıya vurulmayan, hesabı sorulmayan, itiraza mahal olmayan hes...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
Hani, İmran'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et. Kuşkusuz sen, e
vet
sen, herşeyi duyan, herşeyi bilensin."...
Ali-İmran Suresi, 40. Ayet:
'Rabbim, ben yaşlı ve karım kısırken nasıl olur da bir oğlum olur,' deyince, o, 'E
vet
; ama ALLAH dilediğini yapar,' dedi....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ve yuallimuhul kitâbe vel hikmete
vet
tevrâte vel incîl(incîle). ...
Ali-İmran Suresi, 53. Ayet:
Rabbenâ âmennâ bi mâ enzelte
vet
teba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne). ...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Yahudiler, (Îsâ’yı öldürmek için) hileye saptılar. Allah’da (Îsa’yı göğe kaldırıp kendilerinden, Îsa’ya benziyen birini hilekârlarına öldürtmekle onlara) hile yaptı, ceza verdi. Allah fenalığa karşı ceza verenlerin en kuv
vet
lisidir....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
1.
zâlike
: bu, işte bu
2.
netlû-hu
: onu tilâ
vet
ediyoruz, okuyoruz
3.
aleyke
: sana, senin üzerine
4.
minel âyâti
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Bu sana tila
vet
ettiklerimiz (anlattıklarımız), âyetlerden ve Hakîm olan (hüküm ve hikmet içeren) Zikir'dendir....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Bunu sana âyetlerden ve zikr-i hakîmden tilâ
vet
ediyoruz....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
1.
fe men
: o zaman, artık kim
2.
hâcce-ke
: seninle tartıştı
3.
fî-hi
: onun hakkında
4.
min ba'di
: sonradan, so...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Artık sana ilim geldikten sonra her kim onun hakkında seninle münakaşada bulunursa, de ki: «Geliniz, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendi şahıslarımız ve şahıslarınızı da
vet
edelim, sonra tazarru ve niyazda bulunalım, Allah Teâlâ'nın lânetini yalancılar üzerine kılalım.»...
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, e
vet
O, mutlak güç ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, e
vet
O, mutlak güç ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yine de gün gibi açık hakikatlerden, bütün peygamberlerin da
vet
inin birinci konusu olan tevhid inancına bağlanmaktan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse Allah’ın azabından kurtulamazlar. Allah bozguncuları, fesat çıkaranları bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey Ehl-i kitap! Bizimle sizin aramızda birleşeceğimiz, müşterek ve âdil şu sözde karar kılalım: "Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım, kimimiz kimimizi Allah’tan başka rab edinmesin." Eğer bu dâ
vet
i reddederlerse: "Bizim, Allah’ın emirlerine itaat eden müminler olduğumuza şahid olun!" deyin....
Ali-İmran Suresi, 74. Ayet:
Rahmetini, nübüv
vet
ini dilediği kuluna has kılar. Allah büyük lütuf ve inâyet sahibidir."...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Belâ men evfâ bi ahdihî
vet
tekâ fe innallâhe yuhibbul muttekîn(muttekîne). ...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
E
vet
, kim sözünün arkasındaysa ve korunursa, şüphesiz ki Allâh korunanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
E
vet
, kim verdiği sözü yerine getirir ve Allah’tan sakınırsa, şüphe yok ki, Allah muttakileri sever....
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Allah’a verdikleri taahhütlerini ve yeminlerini, ser
vet
, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine, birkaç pula değişenlerin, işte onların âhirette, ebedî yurtta nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onların yüzüne de bakmayacaktır, onları günahlarından arındırmayacak, vicdanlarını temizlemeyecektir. Onlara can yakıp inleten müthiş bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuv
vet
e summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn(tedrusûne). ...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmadı, olmaz, olamaz
2.
li beşerin
: bir insan için
3.
en yu'tiye-hu allâhu
: Allah ona vermesi
4.
el kitâbe
<...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Bir beşer için olacak şey değildir, Allâh kendisine hakikat bilgisini, hükmü ve nübüv
vet
i versin de, sonra o kalkıp insanlara, "Allâh'ı bırakıp, bana kulluk edin" desin! Bilakis onlara şöyle der: "Hakikat bilgisi öğretinize ve yaptığınız çalışmalara uygun olarak, Rabbinize kulluk ettiğinizin bilincinde olanlardan olun. "...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Hiç bir beşer için sahih değildir ki, Allah Teâlâ ona kitap, hüküm ve nübüv
vet
versin de sonra o nâsa, «Allah'tan berî de bana kul olunuz,» deyiversin. Fakat, «Öğrettiğiniz ve ders alıp verdiğiniz şey sebebiyle Rabbanîler olunuz,» der....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nübüv
vet
verdiği hiçbir insanın kalkıp da halka: "Allah’ın yanı sıra bana da kul olun." deme yetkisi yoktur. Lâkin o insanlara: "Öğretmekte ve okuyup okutmakta olduğunuz kitap sayesinde rabbanî olun." der....
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, melekleri ve peygamberleri tanrı edinmenizi emretmez: (zaten) kendinizi Allah'a tam teslim ettikten sonra hiç O sizi hakikati inkara da
vet
eder mi?...
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
E
vet
, inkâr edip, kafir oldukları halde ölenlerin hiç birinden, yeryüzünü dolduracak kadar altın fidye verse dahi asla kabul edilmeyecektir. İşte acıklı azap bunlar içindir. Onlar için bir yardımcı da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 92. Ayet:
Sevdiğiniz değerli şeylerden Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcamadıkça, gerçek iyiliğe, hakiki müslümanlığa, kâmil, yiğit insan olma (fütüv
vet
) derecesine eremezsiniz. Yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcadığınız her şeyi Allah bilir, karşılıksız bırakmaz....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
1.
ve li tekun
: ve olsun
2.
min-kum
: sizden
3.
ummetun
: bir topluluk, bir ümmet, bir cemaat
4.
yed'ûne
: çağırı...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizin içinizden hayra da
vet
eden (mürşidlerden) bir cemaat olsun ve mârufla emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden hayra (Hakk'a) da
vet
eden, Hak ve hakikate göre hükmedip, Din'e ters olan şeylerden uzaklaşmanızı tavsiye eden bir topluluk olsun. İşte onlar kurtuluşa ereceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
İçinizden, iyiliğe, dünya ve âhiret için en hayırlı olana, İslâm’a, Kur’ân’a, Kuran ilkeleriyle yaşamaya da
vet
eden; Kurân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip etttiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlayan, iyiliği emreden, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğ...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Hem sizden müteşekkil, önde gider, hayra da
vet
eder, maruf ile emir ve münkerden nehyeyler bir ümmet olsun, işte onlardır o felâhı bulacaklar...
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
O hâlde içinizden, hayra da'
vet
eden ve iyiliği emredip kötülükten men' eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
ve belki içinizden iyi ve yararlı olana da
vet
eden, doğru olanı emreden, eğri ve yanlıştan alıkoyan bir topluluk çıkar: nihai kurtuluşa erişecek kimseler, işte bunlar olacak....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Ve sizden hayra da
vet
eder, ma'ruf ile, münkerden nehy eyler bir cemaat bulunsun, işte felâh bulucular onlardır....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Sizden hayra da
vet
eden, iyiliği emredip, kötülükten uzaklaştıran bir ümmet oluşsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine açık deliller geldikten sonra bölünüp ihtilâf edenler gibi olmayın. İşte onlar (e
vet
) onlar için büyük bir azâb vardır....
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir, onları sana hak olarak tila
vet
ediyoruz (okuyup açıklıyoruz). Ve Allah, âlemlere zulüm olmasını istemez....
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
İşte bunlar Allahın âyetleridir onları sana hak sebebile tilâ
vet
ediyoruz, yoksa Allah âlemîne bir zulüm murad edecek değil...
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
İşte bunlar Allah Teâlâ'nın âyetleridir. Onları sana hak olarak tilâ
vet
ediyoruz. Allah Teâlâ ise âlemlere zulüm irâde buyurmaz....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların (hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın âyetlerini tila
vet
eden ve secde eden bir ümmet vardır....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine düşmüş de onu mah
vet
mektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mah
vet
mektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında infak ettikleri şeyin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir ki, onda kavurucu bir soğukluk vardır, nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerine vurup mah
vet
miştir. Ve Allah Teâlâ onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgâr örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir toplululuğun ekinine değmiş de onu mah
vet
miştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
Ve şüphe yok ki, siz kuv
vet
siz bir halde iken Allah Teâlâ size Bedir'de yardım etti, artık Allah Teâlâ'dan korkunuz, tâ ki şükreder olasınız....
Ali-İmran Suresi, 124. Ayet:
(124-12) 5 Inananlara: «Rabbinizin size gonderilmis uc bin melekle yardim etmesi size yetmeyecek mi?» diyordun. E
vet
, eger sabrederseniz, sakinirsaniz ve onlar de hemen uzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nisanli bes bin melekle imdat edecektir....
Ali-İmran Suresi, 124. Ayet:
(124-125) İnananlara: 'Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?' diyordun. E
vet
, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle imdat edecektir....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
1.
belâ
: (olumsuz soruya, olumlu cevap verirken kullanılır) e
vet
, hayır, bilakis
2.
in tasbirû
: eğer siz sabrederseniz
3.
ve tettekû
: ve takva sahibi olursanız
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, sabreder de çekinirseniz düşmanlar, size ansızın saldırsa bile Rabbiniz, alâmetleri besbelli tam beş bin melekle yardım eder size....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
. . . Eğer dayanır ve korunursanız, düşman aniden saldırsa dahi, Rabbiniz, varlığınızdaki Esmâ'dan kaynaklanan beş bin melâike kuvvesiyle size yardım eder....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, siz sabrederek mücadeleye devam eder, kararlılık gösterir, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp, azaptan korunursanız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olursanız, onlar şu anda ansızın üzerinize gelseler bile, Rabbiniz, her türlü savaş taktiğini ve savaş oyunlarını kullanabilen, süvari birlikleri halinde, peş peşe inen beş bin melekle size yardım eder....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, eğer sabreder ve sakınırsanız ve onlar da ansızın üzerinize gelirlerse Allah size böyle beş bin nişanlı melekle yardım gönderir....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse Rabbiniz size meleklerden nişanlı beşbin kişiyle yardım ulaştıracaktır....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, eğer siz sabrederseniz ve Peygambere itaatsizlikten sakınırsanız, onlar da hemen üzerinize gelecek olurlarsa, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle (düşmana karşı) yardım edecektir....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
(124-12) 5 Inananlara: «Rabbinizin size gonderilmis uc bin melekle yardim etmesi size yetmeyecek mi?» diyordun. E
vet
, eger sabrederseniz, sakinirsaniz ve onlar de hemen uzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nisanli bes bin melekle imdat edecektir....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
E
vet
, eğer sabreder ve (itaatsizlikten) sakınırsanız, düşmanınız da hemen size karşı gelirse, Rabblniz beş bin nişanlı (üniformalı) melekle size yardım edecektir....