Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Hucurat Suresi, 4. Ayet:
(Ey Peyğəmbər!) Şübhəsiz ki, otaqların arxa tərəfindən səni çağıranların çoxu bunu dərk etmir. (Təfsirlərdə qeyd olunan bir rəvayətə görə, Ü
vey
nə ibn Hisn və Əqrə ibn Habis Təmim oğullarından yetmiş nəfərlik bir heyətlə günorta vaxtı Həzrət Peyğəmbərin yanına gəlmişdilər. Həzrət Peyğəmbər öz evində yatdığı bir əsnada onlar: “Ey Mühəmməd, çölə çıx, yanımıza gəl!” - deyə qışqırmışdılar. Yuxarıdakı ayə belə davranışların doğru olmadığını bildirir.)...
Furqan Suresi, 14. Ayet:
(Onlara istehza ilə deyilər: ) “Bu gün özünüzə bir ölüm diləməyin, çox ölüm diləyin!” (Belə bir gündə bir dəfə va
vey
la deməkdən, bir dəfə özünə ölüm istəməkdən heç nə çıxmaz. Allahın əzabı intəhasız və dəhşətli olduğu üçün dəfələrlə va
vey
la deyib, dəfələrlə özünüzə ölüm diləməlisiniz!)...
Mömin Suresi, 32. Ayet:
Ey qövmüm! Mən sizə üz verəcək va
vey
la günündən qorxuram!...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Doğrusu Allah, bir sivrisineği
vey
a ondan daha küçüğünü örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler, bunun, Rabb'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise: "Allah, bu örnekle neyi amaçlamıştır?" derler. Allah, bu örnekle birçok kimseyi saptırır, birçok kimseyi de doğru yola iletir. Bununla, ancak fasıkları saptırır....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir ayeti yürürlükten kaldırır
vey
a unutturursak ya onun dengini ya da ondan daha iyisini getiririz. Sen, Allah'ın her şeye gücü yeten olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyen kimseler: "Allah'ın bizimle konuşması
vey
a bize bir ayet göndermesi gerekmez mi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların sözlerine benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri birbirlerine benziyor. Bilmek isteyen kimseler için ayetleri iyice açıkladık....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Onlar, "Yahudi
vey
a Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız." dediler. De ki: "Hayır; biz, hiçbir zaman müşrik olmayan, hanif olan İbrahim'in milletindeniz....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakup'un ve onların soyundan gelenlerin Yahudi
vey
a Hıristiyan olduklarını mı iddia ediyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?" Allah'tan gelen bir gerçeği kendi yanında gizleyen kimseden daha zalim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim, vasiyet edenin yanılacağından
vey
a günaha gireceğinden endişe ederse, taraflar arasında uzlaşma sağlamasında, ona bir günah yoktur. Kuşkusuz Allah Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hastalanır
vey
a seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Onu tutmaya gücü yetenlerin, bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermesi gerekir. Böyle olmakla birlikte, kim gönlünden gelerek daha fazlasını yaparsa, bu, onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, siyam yapmanız sizin için hayırlı olandır....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur'an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta
vey
a yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil kolaylık diler. Allah, belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden, Kendisini yüceltmenizi ister ki böylece şükretmiş olursunuz....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için Haccı ve Umreyi tam yapın. Eğer engellenirseniz, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şeyi gönderin! Ancak hediye yerine ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan
vey
a başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı
vey
a sadaka vermeli ya da nusuktan sayılacak bir fidye vermeli! Emin olduğunuz vakitte; kim, hac vaktine kadar umre ile faydalanmak isterse, hediyeden kolayına geleni göndermeli! Fakat kim bulamazsa, hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi gün olmak ...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Bekleme süresini tamamlamamış kadınlara evlenme isteğinizi sezdirmeniz
vey
a bunu içinizden geçirmenizde bir sakınca yoktur. Allah, sizin onlara karşı olan duygularınızı bilir. Ancak onlara meşru olmayan bir istekte bulunmayın. Kitaptaki emredilen bekleme süresi sona ermeden onlarla nikah akdi yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah içinizden ne geçirdiğinizi bilir, O'na karşı gelmekten sakının. Bilin ki Allah, Çok Affedici, Çok Hoşgörülüdür....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Dokunmadığınız
vey
a onlar için farz kılınanı henüz farz kılmadığınız kadınları boşamanızda bir sorumluluk yoktur. Ancak onları faydalandırın. Maddi durumu iyi olan kendi imkanına göre, iyi olmayan da kendi imkanına göre onları meşru bir şekilde yararlandırsın. Bu, iyi kimselerin üzerinde bir haktır....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Farz kılıp ta kendilerine dokunmadığınız kadınları boşarsanız, farz kılınanın yarısı onlarındır. Ancak kendisinin
vey
a nikah akdini elinde tutanın, bundan vazgeçmesi hariç. Bununla birlikte, mehirin tamamının verilmesi takvaya daha uygundur. Aranızda birbirinize iyilik yapmayı ihmal etmeyin. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyi görür....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız yaya
vey
a binek üzerinde bulunduğunuzda da güvenlikte olduğunuz zamanda da bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı anın....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Vey
a temelleri üzerine yıkılıp, harap olmuş beldeye uğrayan kimse gibi: "Ölümünden sonra Allah bunu nasıl diriltecek? Demişti. Bunun üzerine Allah, onu öldürüp yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltti. Ona: "Ne kadar süre ölü kaldın?" dendi. O da: "Bir gün
vey
a bir günden daha az." dedi. Allah, "Hayır yüz yıl kaldın." dedi. Buna rağmen yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Ve eşeğine de bak. Bu, insanlara ayet olman içindir. Şu kemiklere bir bak, onları nasıl düzenleyip sonra et giy...
Bəqərə Suresi, 270. Ayet:
Nafaka olarak neyi infak eder
vey
a adak olarak neyi adarsanız, Allah onu bilir. Zulmedenlerin hiçbir yardımcısı yoktur....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu adaletle yazsın. Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabb'i olan Allah'a karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz
vey
a kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise, velisi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. "Rabb'imiz! Unutur
vey
a yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabb'imiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabb'imiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevlamız'sın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et....
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
"Kendi dininize tabi olanlardan başkasına inanmayın." dediler. De ki: "Hidayet, Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilmiş olanın benzerinin verilmesinden
vey
a Rabb'inizin katından aleyhinize kanıt getirebileceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz." De ki: "Lütuf, Allah'ın elindedir, onu hak edene verir." Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar. Oysa yerde ve gökte bulunanların tamamı isteyerek
vey
a istemeyerek, O'na teslim olmuşlardır. Ve hepsi O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
Bu yardım, Kafirlerin bir kısmının imha edilmesi
vey
a bozguna uğrayarak umutsuzca geri dönüp gitmeleri için yapıldı....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Ve onlar, kötü bir şey yaptıkları
vey
a kendilerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp, suçlarının bağışlanması için O'na yalvarırlar. Zaten Allah'ın dışında kim suçları bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıkları kötülüklerde bile bile ısrar etmezler....
Ali-İmran Suresi, 157. Ayet:
Eğer Allah yolunda ölür
vey
a öldürülürseniz, Allah'tan size bir bağışlama ve bir rahmet vardır. Bilin ki bu, insanların toplayacakları her şeyden daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Bir de münafık olanların belirlenmesi içindi. Onlara: "Gelin bizimle birlikte Allah yolunda savaşın
vey
a savunmada bulunun." denildiğinde; onlar: "Savaşı bilseydik elbette size uyardık." dediler. Onlar, İzin Günü, imandan çok küfre yakındılar. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlardı. Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını çok iyi bilmektedir....
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Eğer, hanımlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer, çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu, yaptığı vasiyetten ve borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri hanımlarınızındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Bu, yaptığınız vasiyetten ve borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Kocanın
vey
a hanımın anne, baba ve çocukları bulunmadığı takdirde miras bırakır ve kendisinin bir erkek
vey
a...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fahişelik yapanlara gelince; onların fahişelik yaptıklarına dair aranızdan dört kişinin tanıklık yapması halinde; onları, ölüm alıp götürünceye
vey
a Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerinde gözetim altında tutun....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpken -yolculukta olmanız hariç- yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın. Eğer hasta
vey
a yolcuyken sizden biriniz tuvaletten geldiyse
vey
a kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz; o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Kuşkusuz Allah, Çok Affedici'dir ve Çok Bağışlayıcı'dır....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Bazı yüzlerin azalarını silip, arkaları gibi dümdüz yapmadan
vey
a Cumartesi yasağını çiğneyenleri lanetlediğimiz gibi sizi de lanetlemeden önce yanınızda bulunanı, doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Zira Allah'ın hükmü mutlaka gerçekleşir....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer biz onlara: "Kendinizi öldürün
vey
a yurtlarınızdan çıkın" diye yazsaydık, çok azı hariç bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğüde uysalardı, elbette bu onlar için hem daha hayırlı hem kalıcı olarak daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 71. Ayet:
Ey iman edenler! Önleminizi alın. Savaşa, küçük birlikler halinde
vey
a topyekun olarak çıkın....
Nisa Suresi, 74. Ayet:
Öyleyse, ahiret hayatını dünya hayatına tercih edenler, Allah yolunda savaşsınlar. Kim, Allah yolunda savaşır da öldürülür
vey
a galip gelirse, Biz, ona ileride büyük bir karşılık vereceğiz....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara, güven
vey
a korkuyla ilgili bir haber geldiği zaman, onu hemen yayarlar. Oysaki onu Resul'e ve kendilerinden olan ulu'l-emre bildirselerdi; işin iç yüzünü bilenler, ne olup bittiğini, bilirlerdi. Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç hepiniz şeytana uyardınız....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size, selam verildiği zaman, ondan daha iyisiyle
vey
a aynısıyla karşılık verin. Kuşkusuz ki Allah, Her Şeyi Hesaplayan'dır....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak, aranızda antlaşma olan halka sığınanlar
vey
a ne sizinle ne de kendi halkıyla savaşmayı içine sindiremeyip size gelenler hariç. Eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer tarafsız kalarak ve sizinle savaşmayıp barış isterlerse, Allah onların aleyhinde size bir yol vermemiştir....
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Sen de içlerinde bulunup; onlara salatı ikame ettirdiğin zaman, onların bir kısmı seninle beraber salata dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar, secde edince, arkanıza geçsinler. Sonra, salat etmemiş olan diğer kısım gelsin, seninle beraber salatı ikame etsin. Önlemlerini ve silahlarını da alsınlar. Kafirler, silahlarınızdan ve eşyalarınızdan uzak kalmanızı arzu ederler ki, size aniden baskın düzenlesinler. Eğer yağmurdan dolayı bir eziyet görürseniz
vey
a hasta olursanız, ön...
Nisa Suresi, 109. Ayet:
Diyelim ki bu dünya hayatında onları savundunuz, peki ya Kıyamet Günü, Allah'a karşı onları kim savunacak
vey
a onlara kim vekil olacak?...
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük yapar
vey
a kendisine haksızlık eder de, sonra Allah'tan bağışlanma dilerse; Allah'ı, Çok Bağışlayıcı ve Kesintisiz Rahmet edici bulur....
Nisa Suresi, 112. Ayet:
Kim bir yanlış yapar
vey
a günah işler, sonra da onu suçsuz birinin üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın, kocasının nuşuzundan
vey
a kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşmaya çalışmalarında bir sakınca yoktur. Uzlaşmak, daha hayırlıdır. Zira benlikler bencilliğe eğimlidir. Eğer arayı düzeltmek ister ve takvalı davranırsanız; Allah, Yaptığınız Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 149. Ayet:
Eğer bir iyiliği açıklar
vey
a gizlerseniz
vey
a bir kötülüğü bağışlarsanız bilin ki, Allah da Çok Affedici'dir, Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Salata durduğunuz zaman, yüzlerinizi ve ellerinizi -dirseklerinizle beraber- yıkayın. Başlarınızı ve -aşık kemiklerinizle beraber- ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüpseniz; tam olarak temizlenin. Eğer hasta
vey
a yolcukta iseniz
vey
a tuvaletten gelmişseniz
vey
a kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz ve o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Allah size herhangi bir zorluk dilemiyor. Ancak sizi tertemiz etmek ve üzerinize nime...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bundan dolayı İsrailoğulları'na yazdık: "Kim, bir cana karşılık olmaksızın
vey
a yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmış gibi olur." Resullerimiz onlara kanıtlayıcı açık bilgilerle geldiği halde onların çoğu bundan sonra da yeryüzünde israf etmektedirler....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resul'üyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası öldürülmeleri
vey
a asılmaları
vey
a ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi
vey
a yerlerinden sürgün edilmeleridir. İşte bu durum, onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yalan uydurmak için can kulağı ile dinlerler ve sürekli suhtla geçinirler. Eğer hüküm vermen için sana gelirlerse, aralarında hüküm ver
vey
a onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında hakkaniyetle hüküm ver. Kuşkusuz, Allah, hakkaniyetli olanları sever....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık bulunanların, "Başımıza bir bela gelmesinden korkuyoruz." diyerek, onların aralarında koşuştuklarını görürsün. Olur ki, Allah bir fetih
vey
a kendi katından bir emir getirir ve böylece onlar içlerinde gizledikleri şeyden pişman olurlar!...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ancak bilinçli olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun bedeli ailenize yedirdiğinizin ortalaması üzerinden on yoksulu yedirmek
vey
a onları giydirmek
vey
a bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunlara gücü yetmeyene üç gün siyam vardır. Bozduğunuz yeminlerinizin bedeli budur. Yeminlerinizi bozmayın. Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramlıyken av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim bile bile öldürürse, karşılık olarak yapacağı şey, sizden adil iki kişinin kararıyla, avlanılan şeye denk Kabe'ye ulaşacak hediye göndermek
vey
a yoksulları doyurmak
vey
a buna denk siyamdır ki bu yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah geçmiştekini affetti. Kim aynı suçu tekrar ederse, Allah onun hesabını sorar. Ve Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, Hesap Sorucu'dur....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer birinizde ölüm belirtileri ortaya çıkarsa, vasiyet anında içinizden adalet sahibi iki kişi aranızda tanıklık etsin.
Vey
a yeryüzünde yolculuk ederken ölüm size isabet ederse, sizden olmayan iki kişi tanıklık etsin. Eğer kuşku duyarsanız o iki kişiyi salattan sonra alıkoyun. "Yakınımız da olsa tanıklığımızı hiçbir bedele satmadık ve Allah'ın tanıklığını gizlemedik. Yoksa öyle yaparsak, günahkarlardan oluruz." diye Allah'a yemin etsinler....
Ənam Suresi, 21. Ayet:
Uydurduğu yalanı Allah'a dayandıran
vey
a O'nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kuşkusuz O, zalimleri kurtuluşa erdirmez....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, yapabilirsen bir tünelle yerden
vey
a bir merdivenle gökten onlara bir ayet getir! Eğer Allah dileseydi, elbette onları doğru yol üzerinde toplardı. O halde sakın cahillerden olma!...
Ənam Suresi, 40. Ayet:
De ki: "Eğer doğru söyleyen kimselerseniz söyleyin bakalım. Size Allah'ın azabı gelse
vey
a son saat gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız?"...
Ənam Suresi, 47. Ayet:
De ki: "Söyleyin bana! Eğer size Allah'ın azabı ansızın
vey
a göz göre göre gelse, zalimlerden başkası mı yok edilir?"...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan
vey
a kendisine hiçbir şey vahyedilmemiş iken, "Bana da vahyolundu." diyenden ya da "Ben de Allah'ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim." diyenden daha haksız kim olabilir? Melekler, canlarını almak için ellerini uzatıp, "Canlarınızı verin; Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve onun ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan dolayı bugün alçaltıcı azabı tadın." dediklerinde, can çekişirlerken bu zalimleri bir görsen!...
Ənam Suresi, 143. Ayet:
Sekiz çift; koyundan iki, keçiden iki. De ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi
vey
a iki dişinin rahminde bulunanı mı haram etti? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bir bilgiye dayanarak haber verin."...
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deveden iki, sığırdan iki. De ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi
vey
a iki dişinin rahminde bulunanı mı haram etti? Yoksa Allah, size bunları tavsiye ettiği zaman siz orada mıydınız? Bir bilgiye dayanmadan, insanları saptırmak için Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah, zalim olan bir halkı doğru yola iletmez."...
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: "Bana vahyolunanda; leş, akıtılmış kan, pis olan domuz eti
vey
a bir sapkınlık olarak Allah'tan başkası adına kesilmiş olanlar hariç, yiyecek kimse için haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Kim mecbur kalırsa haddi aşmadan, zaruri ihtiyacı kadar bunlardan yiyebilir." Kuşkusuz Rabb'in Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Vey
a "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha iyi doğru yolda olurduk." dememeniz için, Rabb'inizden size apaçık bir beyyinat, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp, ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Onlar, kendilerine; meleklerin gelmesini, Rabb'inin gelmesini
vey
a Rabb'inin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabb'inin ayetlerinden biri geldiği gün, daha önce iman etmemiş
vey
a imanında bir hayır kazanmamış kimseye, imanı fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin, kuşkusuz biz de beklemekteyiz."...
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz, nice kentleri yok ettik. Gece uyurlarken
vey
a gündüz uykusundayken onlara azabımız gelip çattı....
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Derken şeytan, kötülüklerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı. Rabb'iniz size bu ağacı melek/melik olmayasınız
vey
a ölümsüz olmayasınız diye yasakladı." dedi....
Əraf Suresi, 37. Ayet:
Allah'a iftira eden
vey
a O'nun ayetlerini yalanlayandan daha haksız kim olabilir? Kitaptaki nasipleri onlara erişecektir. Nihayet resullerimiz, canlarını almak için onlara geldiğinde, "Allah'tan başka yakardığınız ilahlar nerede?" ediklerinde; onlar da: "Onlar bizden uzaklaşıp gittiler." dediler. Kafir olduklarına dair kendi aleyhlerinde tanıklık ettiler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, Cennet halkına, "Suyunuzdan
vey
a Allah'ın rızık olarak verdiği şeylerden biraz da bize verin." diye feryat ederler. Onlar, "Allah, bu ikisini Kafirlere haram kılmıştır." derler....
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Onun verdiği haberin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar diyecekler ki: "Gerçekten Rabb'imizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bir şefaatçi var mıdır ki bize şefaatte bulunsun
vey
a geri döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. Uydurdukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur....
Əraf Suresi, 77. Ayet:
Derken dişi de
vey
i kestiler ve böylece Rabb'inin emrine karşı geldiler ve "Ey Salih! Sen gerçekten gönderilenlerdensen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyleri getir." dediler....
Əraf Suresi, 164. Ayet:
Onlardan bir topluluk dedi ki: "Allah'ın yok edeceği
vey
a şiddetli bir azap ile cezalandıracağı bir halka ne diye öğüt veriyorsunuz?" Dediler ki: "Rabb'inize mazeret beyan etmek için ve bir de belki takva sahibi olurlar."...
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Vey
a "Biz, bizden önce şirk koşan atalarımızın ardından gelen bir nesiliz, batılla amel edenlerin yaptıkları yüzünden bizi mi yok edeceksin?" demeyesiniz diye....
Əraf Suresi, 195. Ayet:
Onların, kendileriyle yürüyecek ayakları mı var?
Vey
a tutacak elleri mi var?
Vey
a görecek gözleri mi var? Ya da işitecek kulakları mı var? De ki: "Haydi çağırın ortaklarınızı, sonra göz açtırmaksızın bana tuzak kurun."...
Ənfal Suresi, 16. Ayet:
Kim böyle bir günde, savaşmak için bir cepheye çekilmek amacıyla
vey
a başka bir birliğe katılmanın dışında, düşmana arkasını dönerse, Allah'ın gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer Cehennem'dir. O, ne kötü bir dönüş yeridir....
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Kafirler seni tutuklamak, öldürmek
vey
a sürgün etmek için plan yapıyorlardı. Onlar plan yaparlarken, Allah da plan yapıyordu. Allah, plan yapanların en hayırlısıdır....
Ənfal Suresi, 32. Ayet:
Bir de dediler ki: "Allah'ım! Eğer bu Senin tarafından gelen bir gerçekse, gökten üzerimize taş yağdır
vey
a bize can yakıcı bir azap ver."...
Tövbə Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oysa biz, Allah'ın kendi katından
vey
a bizim elimizle size bir azap gelmesini bekliyoruz. Öyleyse bekleyin. Doğrusu biz de sizinle beraber bekleyenlerdeniz."...
Tövbə Suresi, 57. Ayet:
Eğer sığınılacak bir yer
vey
a bir mağara
vey
a girilecek bir delik bulsalardı, panik içinde oraya koşarlardı....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
Geri kalan bir bölümün işi de Allah'ın yargısına kalmıştır; onlara ya azap eder
vey
a tevbelerini kabul eder. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 121. Ayet:
Büyük
vey
a küçük, yaptıkları her yardım ve güçlük içinde aştıkları her vadi, kendilerine yazılacaktır. Allah, yaptıklarından daha iyisiyle kendilerini ödüllendirecektir....
Yunus Suresi, 12. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokununca, yatarken, otururken
vey
a ayaktayken bize dua eder; fakat Biz onun sıkıntısını giderince de karşılaştığı sıkıntıdan ötürü sanki Bize hiç dua etmemiş gibi davranmaya devam eder. İşte Müsriflere, yaptıkları şey böyle cazip gösterilmiştir....
Yunus Suresi, 15. Ayet:
Bizimle karşılaşmayı ummayanlara, ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman, onlar: "Ya bundan başka bir Kur'an getir
vey
a onu değiştir." dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem olacak şey değildir. Ben, ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabb'ime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım."...
Yunus Suresi, 17. Ayet:
Uydurduğu yalanı Allah'a dayandıran
vey
a O'nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? O, mücrimleri kurtuluşa erdirmez....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Öyle ki yeryüzü bütün süslerini ve güzelliğini kuşandığı ve sahipleri de onu elde edecek güce sahip olduklarını sandıkları bir sırada; geceleyin
vey
a güpegündüz ona emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hale getiririz. İşte düşünen bir halk için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz....
Hud Suresi, 12. Ayet:
O halde sen, "Ona bir hazine indirilmeli
vey
a onunla bir melek gelmeli değil miydi?" dedikleri için göğsün daralıp; sana vahyolunanın bir kısmını tebliğ etmekten vaz mı geçeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir....
Hud Suresi, 80. Ayet:
"Keşke size karşı bir gücüm olsaydı
vey
a sağlam bir kaleye sığınabilseydim." dedi....
Yusif Suresi, 9. Ayet:
Yusuf'u öldürün
vey
a onu bilinmez bir yere atın ki babanızın ilgisi yalnızca size yönelsin. Ve bunun ardından iyi bir topluluk olursunuz....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştu. Kadın Yusuf'un gömleğini arka tarafından yırttı. Kapıda kadının kocası ile karşılaştılar. Kadın: "Ailene kötülük yapmak isteyen kimsenin zindana atılması
vey
a acı bir azapla cezalandırılması gerekmez mi?" dedi....
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Büyükleri: "Babanızın Allah adına sizden söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam izin verinceye
vey
a Allah hakkımda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam. O, hüküm verenlerin en iyisidir." dedi....
Yusif Suresi, 85. Ayet:
"Yusuf'u anmaya devam edersen, vallahi sonunda üzüntünden ya hasta olacaksın
vey
a öleceksin." dediler....
Yusif Suresi, 107. Ayet:
Yoksa onlar, hiç beklemedikleri bir anda Allah'ın her şeyi kaplayan azabının gelmesinden
vey
a o saatin onlara, farkında olmadan ansızın gelmesinden güvende midirler?...
Rəd Suresi, 15. Ayet:
Göklerde ve yerde olanlar ve gölgeleri, isteyerek
vey
a istemeyerek, sabah akşam Allah'a secde ederler....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Gökten su indirdi. Dereler kendi ölçüsünce çağlayıp aktı. Akıntı, üste çıkan köpüğü taşıyıp götürür. Buna benzer bir köpük de değerli maden elde etmek için
vey
a faydalanmak için ateşte eritilen madenlerin üzerinde de oluşur. İşte Allah hakk ve batıla böyle örnek verir. Köpük yok olup gider. İnsana fayda veren şey ise kalıcı olur. İşte Allah böyle örnekler verir....
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Kur'an'la dağlar yürütülseydi
vey
a onunla yeryüzü yarılıp parçalansaydı
vey
a onunla ölüler konuşturulsaydı yine de bir şey değişmezdi. Hayır! Bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hala anlamadılar mı ki Allah tercih edecek olsa bütün insanları doğru yola iletir. Yaltaklanmalarından dolayı Kafirler bela ile karşı karşıya kalıp duracaktır.
Vey
a evlerinin yanı başına inecek. Allah'ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Kuşkusuz Allah sözünden dönmez....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
Kafirler, resullerine: "Sizi mutlaka yurdumuzdan süreceğiz
vey
a kesinlikle bizim milletimize dönmek zorundasınız!" dediler. Bunun üzerine Rabbleri onlara: "Zalimleri mutlaka yok edeceğiz." diye vahyetti....
Nəhl Suresi, 33. Ayet:
Kendilerine meleklerin gelmesinden
vey
a Rabb'inin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara haksızlık yapmadı. Fakat onlar kendilerine haksızlık yapıyorlardı....
Nəhl Suresi, 45. Ayet:
Sana sinsice kötü tuzaklar kuranlar, Allah'ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden
vey
a ummadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?...
Nəhl Suresi, 46. Ayet:
Vey
a gezinip dururlarken, onları ansızın yakalamasından. Onlar, bunu engelleyemezler de....
Nəhl Suresi, 47. Ayet:
Vey
a kendilerini, korku üzerinde yakalamayacağından. Buna rağmen, doğrusu Rabb'iniz, Çok Şefkatli'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı, yalnızca Allah'a aittir. Sa'at'in emri de yalnızca göz açıp kapamak
vey
a ondan daha az bir zamanda olacaktır. Kuşkusuz, Allah Her Şeye Kadir'dir....
İsra Suresi, 23. Ayet:
Rabb'in, Kendisinden başkasına kul olmamanızı, anne ve babaya iyi davranmanızı kaza etti. Eğer ikisinden birisi
vey
a her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa sakın onlara "öf" deme, onlara kaba davranma. Ve ikisine de kerim şekilde konuş....
İsra Suresi, 51. Ayet:
"
Vey
a göğüslerinizde büyüyen herhangi bir varlık." Sonra da, "Bizi kim geri çevirecek?" diyecekler. De ki: "Size ilk defa fıtrat belirlemiş olan." Alaylı alaylı başlarını sallayarak: "Ne zamandır o?" diyecekler. De ki: "Belki de pek yakın bir zamanda."...
İsra Suresi, 54. Ayet:
Rabb'iniz sizi daha iyi bilir. Hak edene merhamet eder
vey
a hak edene azap eder. Seni onlara vekil olarak göndermedik....
İsra Suresi, 56. Ayet:
De ki: "O'nun yanı sıra, zanda bulunduklarınızı çağırın." Oysa onlar, sizden bir sıkıntıyı yok etme
vey
a onu değiştirmeye güç yetiremezler....
İsra Suresi, 58. Ayet:
Hiçbir belde yoktur ki, Kıyamet Günü'nden önce biz onu yok etmeyelim
vey
a şiddetli bir azap ile azaplandırmayalım. Bu Kitap'ta kayıtlıdır....
İsra Suresi, 59. Ayet:
Bizi ayet göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onu yalanlamış olmalarıdır. Semud halkına göz göre göre o dişi de
vey
i verdik. Onunla kendilerine zulmettiler. Ve Biz, ayetleri uyarmaktan başka bir şey için göndermeyiz....
İsra Suresi, 68. Ayet:
Peki, sizi karada yerin dibine geçirmesinden
vey
a üzerinize bir kasırga göndermesinden güvende misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız....
İsra Suresi, 91. Ayet:
"
Vey
a senin hurma ve üzüm bağlarından bir bahçen olmalı ve aralarından gürül gürül nehirler akıtmalısın."...
İsra Suresi, 92. Ayet:
"
Vey
a iddia ettiğin gibi, göğü paramparça edip üzerimize yıkmalısın.
Vey
a Allah'ı ve melekleri karşımıza çıkarmalısın."...
İsra Suresi, 93. Ayet:
"
Vey
a altından bir evin olmalı, ya da göğe yükselmelisin. Çıksan dahi, bize oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe senin yükselişine asla inanmayız. De ki: "Benim Rabb'im noksanlıklardan arıdır. Ben, bir beşer ve resulden başka bir şey miyim ki?"...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Onları uyandırdık ve böylece birbirlerine sormaya başladılar. Onlardan biri şu soruyu sordu: "Ne kadar kaldınız?" "Bir gün
vey
a günün bir bölümü kadar." dediler. Kimisi de: "Ne kadar kaldığınızı Rabb'iniz bilir." dedi. "Sizden birisini, gümüş paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceği seviyorsanız ondan yiyecek getirsin. Ve sizi kimseye sezdirmemeye dikkat etsin."...
Kəhf Suresi, 20. Ayet:
"Onlar sizi fark ederlerse, sizi taşa tutarlar
vey
a kendi milletlerine döndürürler. O zaman, kesinlikle ebediyen kurtuluşa eremezsiniz."...
Kəhf Suresi, 41. Ayet:
"
Vey
a onun suyu yerin dibine çekilir de artık onu çıkarmaya asla gücün yetmez."...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir zamanlar Musa, genç arkadaşına: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar yoluma devam edeceğim
vey
a uzun zaman gitmeye devam edeceğim." demişti....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: "Kim sapkınlıkta ise, Rahman, ona vaat edilen şeyi; azabı
vey
a Sa'at'i görecekleri zamana kadar, zamanı uzatarak süre tanır. Böylece kimin yerce daha kötü ve taraftarca daha zayıf olduğunu yakında bilecekler."...
Məryəm Suresi, 98. Ayet:
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Onlardan herhangi birilerinin varlığını hissediyor musun?
Vey
a onlardan en küçük bir ses duyabiliyor musun?...
Taha Suresi, 10. Ayet:
Hani o bir ateş görmüş ve yanındakilere: "Ben bir ateş gördüm. Bekleyin! Belki ondan size bir kor getiririm
vey
a ateşin yanında bir yol gösteren bulurum." demişti....
Taha Suresi, 44. Ayet:
"Ona yumuşak söz söyleyin. Umulur ki öğüt alır
vey
a huşu duyar."...
Taha Suresi, 45. Ayet:
"Rabb'imiz! Onun bize karşı aşırı gitmesinden
vey
a azgınlık yapmasından çekiniyoruz." dediler....
Taha Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerine bir cevap veremediğini, yarar
vey
a zarar verecek bir gücünün olmadığını görmüyorlar mı?...
Taha Suresi, 113. Ayet:
Sana onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. O'nda, uyarıları teker teker bildirdik. Böylece takva sahibi olurlar
vey
a onlar için öğüt veren bir söz olur....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Hanifler, onunla Allah'a şirk koşmayanlardır. Allah'a şirk koşan kimse, sanki gökten düşen ve kuşun kaptığı
vey
a rüzgarın uzak yerlere sürüklediği kimse gibidir....
Həcc Suresi, 46. Ayet:
Onlar, yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki kendilerinin, kendisi ile akıl edecekleri kalpleri
vey
a kendisi ile işitecek kulakları olsun. Gerçek şu ki, kör olan gözler değildir, kör olan göğüslerde olan kalplerdir....
Həcc Suresi, 55. Ayet:
Kafirler de Sa'at ansızın gelinceye
vey
a ardından başka bir gün olmayan günün azabı gelinceye kadar ondan kuşku duymaya devam edeceklerdir....
Möminun Suresi, 6. Ayet:
Eşleri
vey
a yeminle sahip oldukları hariç. Bundan dolayı kınanmazlar....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
"Bir gün
vey
a günün bir kısmı kadar kaldık. Hesabını tutanlara sor!" dediler....
Nur Suresi, 3. Ayet:
Zina yapan erkek, zina yapan
vey
a müşrik olan kadından başkası ile evlenmiyor. Zina yapan kadınla zina yapan
vey
a müşrik olan bir erkekten başkası evlenmiyor. Bu uygulama mü'minlere haram kılındı....
Nur Suresi, 40. Ayet:
Vey
a üzerinde bulutlar olan, üst üste dalgaların kuşattığı derin denizlerdeki karanlığa benzer. Elini göremeyecek kadar, karanlık üstüne karanlık. Allah'ın aydınlığıyla aydınlanmamış bir kimse için başka aydınlık yoktur....
Nur Suresi, 61. Ayet:
Köre bir sınırlama yoktur. Sakat olana bir sınırlama yoktur. Hasta olana bir sınırlama yoktur. Ve size de, evlerinizde
vey
a babalarınızın evlerinde
vey
a annelerinizin evlerinde
vey
a erkek kardeşlerinizin evlerinde
vey
a kız kardeşlerinizin evlerinde
vey
a amcalarınızın evlerinde
vey
a halalarınızın evlerinde
vey
a dayılarınızın evlerinde
vey
a teyzelerinizin evlerinde
vey
a anahtarlarına sahip olduğunuz yerlerde
vey
a arkadaşlarınızın evlerinde yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu olarak
vey
a ayr...
Nur Suresi, 63. Ayet:
Resul'ün çağrısını, birbirinize yaptığınız çağrıyla denk tutmayın. İçinizden birbirinin arkasına saklanarak sıvışmak isteyenleri Allah biliyor. Bu sebeple onun buyurmalarına karşı gelenler, kendilerine bir fitnenin
vey
a çok acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar....
Furqan Suresi, 8. Ayet:
"
Vey
a ona bir hazine verilseydi
vey
a kendisinden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!" Bu zalimler: "Siz yalnızca büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." dediler....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşacaklarına ihtimal vermeyenler: "Bize meleklerin indirilmesi
vey
a Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklendiler ve büyük bir taşkınlıkla hadlerini aştılar....
Furqan Suresi, 44. Ayet:
Yoksa onların çoğunun gerçeğe kulak verdiğini
vey
a akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Onlar tıpkı hayvanlar gibidir. Hatta doğru yolu seçmede hayvanlardan daha yetersizdirler....
Furqan Suresi, 62. Ayet:
Ve O, öğüt almak
vey
a şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü art arda getirendir....
Şüəra Suresi, 73. Ayet:
"
Vey
a size bir yararları ya da zararları oluyor mu?"...
Şüəra Suresi, 93. Ayet:
"Allah'tan başka size yardım edebilecek var mı?
Vey
a kendilerine bir yararları olabilir mi?...
Şüəra Suresi, 136. Ayet:
"Bize öğüt versen de
vey
a öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir." dediler....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani Musa, yakınlarına: "Bir ateş fark ettim. Size ondan bir haber
vey
a ısınmanız için kor halinde bir parça ateş getireceğim." demişti....
Nəml Suresi, 60. Ayet:
Vey
a gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten su indiren mi? Biz onunla, bir ağacını dahi yetiştiremeyeceğiniz güzel bahçeler yetiştirdik. Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? Hayır, onlar sapkınlık ediyorlar....
Qəsəs Suresi, 9. Ayet:
Ve Firavun'un karısı: "Bana ve sana göz aydınlığı olsun. Onu öldürmeyin, belki bize yararı olur.
Vey
a onu evlat ediniriz." dedi. Onlar, olacakların ayırdında değillerdi....
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Musa, süresini tamamlayınca, ailesi ile yola çıktı. Tur tarafında bir ateş fark etti. Ailesine: "Bekleyin. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir haber
vey
a ısınmanız için bir ateş getiririm." dedi....
Ənkəbut Suresi, 24. Ayet:
Sonra onun halkının cevabı: "Onu öldürün
vey
a yakın!" demeleri oldu. Bunun üzerine Allah, onu ateşten kurtardı. Bunda iman edecek bir halk için kesinlikle ayetler vardır....
Ənkəbut Suresi, 68. Ayet:
Uydurduğu yalanı Allah'a isnat eden iftiracıdan
vey
a kendisine gelen hakikati yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kafirler için Cehennem'de yer mi yok?...
Loğman Suresi, 16. Ayet:
"Ey oğulcuğum! Yaptıkların bir hardal tanesi kadar olup da bir kayanın içinde
vey
a gökyüzünde
vey
a yer altında bile olsa, Allah onu meydana çıkarır. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır."...
Əhzab Suresi, 16. Ayet:
De ki: "Eğer ölümden
vey
a öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak asla size yarar sağlamaz. Öyle olsa bile çok az faydalanırsınız."...
Əhzab Suresi, 17. Ayet:
De ki: Eğer Allah başınıza bir kötülük getirmeyi dilese sizi kim koruyabilir?
Vey
a size bir rahmet dilese... Onlar, kendileri için Allah'tan başka bir veli de bir yardımcı da bulamazlar....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Allah, doğru kimseleri, doğruluklarından dolayı ödüllendirecek, münafıkları, dilerse cezalandıracak
vey
a tevbelerini kabul edecektir. Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Səba Suresi, 9. Ayet:
Onlar, göklerde ve yerde, önlerinde ve arkalarında olanları görmediler mi? Dilersek onları yere geçiririz.
Vey
a gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunlarda yönelen her kul için ayet vardır....
Səba Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Göklerden ve yerden sizi rızıklandıran kimdir?" De ki: "Allah. Ya siz ya da biz doğru yoldayız
vey
a ya biz ya da siz açıkça bir sapkınlık içindeyiz."...
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah; sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Hiçbir dişi, O'nun bilgisi olmadan ne hamile kalabilir ne de doğurabilir. Bir kimseye ömür verilmesi; ömrünün uzaması
vey
a kısalması, hepsi bir Kitap'tadır. Kuşkusuz bu Allah'a kolaydır....
Sad Suresi, 39. Ayet:
Bu Bizim verdiklerimizdir. Artık hesabı sana kalmış, dilediğine ver
vey
a verme....
Zümər Suresi, 38. Ayet:
Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Elbette Allah." Diyecekler. De ki: "O halde Allah'ın yanı sıra yöneldiğiniz ilahlar, eğer Allah bana bir sıkıntı vermek istese, o sıkıntıya engel olabilirler mi?
Vey
a Allah bana bir rahmet dilese, buna engel olabilirler mi?" De ki: "Allah bana yeter!" De ki: "Sığınıp güvenmek isteyenler, yalnızca O'na sığınıp güvensinler."...
Zümər Suresi, 57. Ayet:
Vey
a "Allah bana doğru yolu gösterseydi, takva sahibi olurdum." dememeniz için;...
Zümər Suresi, 58. Ayet:
Vey
a azabı gördüğü zaman, "Keşke bir kez daha dünyaya dönme imkanım olsaydı, o zaman muhsinlerden olurdum." dememeniz için....
Mömin Suresi, 26. Ayet:
Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. O istediği kadar Rabb'ini yardıma çağırsın. Ben, onun sizin dininizi değiştirmesinden
vey
a yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." dedi....
Mömin Suresi, 40. Ayet:
"Kim bir kötülük yaparsa, ona yaptığının karşılığından fazlasıyla karşılık verilmez. Erkek
vey
a kadın, her kim mü'min olarak salih olanı yaparsa, işte onlar hesapsız şekilde rızıklanmak üzere Cennet'e girerler."...
Fussilət Suresi, 11. Ayet:
Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne: "İsteyerek
vey
a istemeyerek gelin!" dedi. İkisi de: "İsteyerek geldik." dediler....
Şura Suresi, 34. Ayet:
Vey
a yaptıkları şeylerden dolayı onları yok eder
vey
a birçoğunu bağışlar....
Şura Suresi, 50. Ayet:
Vey
a hem erkekler hem dişiler; onları çift yapar. Ve dilediğini kısır yapar. Kuşkusuz O, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Şura Suresi, 51. Ayet:
Allah'ın, bir beşer ile konuşması söz konusu değildir. Ancak, vahiy ile
vey
a bir perde arkasından
vey
a bir resul göndererek, izni ile dilediğini vahyetmesi dışında. Kuşkusuz O, Çok Yüce'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Zuxruf Suresi, 40. Ayet:
O halde sağıra sen mi işittireceksin?
Vey
a köre ve apaçık sapkınlıkta olana doğru yolu gösterebilir misin?...
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Vey
a onları uyardığımız azabı sana gösteririz. Elbette Bizim onlara gücümüz yeter....
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
"Öyleyse ona takılmış altından bilezikler olmalı
vey
a yanında kendisine eşlik eden melekler gelmeli değil miydi?"...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
Kafirlerle savaşa giriştiğiniz zaman, boyunlarını vurun. Güçlerini yok edince, bağı sıkıca bağlayın. Ondan sonra bir bağışlama olarak
vey
a fidye karşılığında savaş sona erince onları serbest bırakın. Eğer Allah isteseydi onlardan savaşsız da intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını asla karşılıksız bırakmaz....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevi Araplardan geri kalanlar, sana: "Mallarımız ve ailemiz bizim seninle gelmemize engel oldu. Haydi, Allah'tan bağışlanmamızı dile." diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: "Eğer Allah, size bir zarar
vey
a yarar dilerse, buna kim engel olabilir?" Bilakis, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Zariyat Suresi, 39. Ayet:
Ancak Firavun yüz çevirdi. "O bir sihirbaz
vey
a delidir." dedi....
Zariyat Suresi, 52. Ayet:
Aynen bunlar gibi, bunlardan öncekiler de kendilerine gelen resullere, "Sihirbazdır
vey
a mecnundur." dan başka bir şey demediler....
Tur Suresi, 37. Ayet:
Yoksa Rabb'inin hazineleri onların yanında mı?
Vey
a kendilerinin her şeye güç yetirebileceklerini mi sanıyorlar?...
Qəmər Suresi, 27. Ayet:
Biz, fitne olsun diye onlara dişi de
vey
i gönderdik. Artık onları gözetle ve sabret....
Mücadilə Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın gökte ve yerde olan her şeyi bildiğinden haberin yok mu? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüleri kesinlikle O'dur. Beş kişinin, O altıncısıdır. Bundan az
vey
a çok olsunlar ve nerede olurlarsa olsunlar O, kesinlikle onlarla beraberdir. Sonra Kıyamet Günü, yaptıkları şeyleri onlara haber verecektir. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman eden bir halkın, Allah'a ve O'nun Resul'üne karşı haddi aşanlara karşı sevgi duyduklarına tanık olamazsın; isterse bunlar, babaları, çocukları, kardeşleri
vey
a akrabaları olsun. Onlar, Allah'ın kalplerine iman yazdığı ve kendilerini, kendinden bir ruh ile desteklediği kimselerdir. Allah, onları içinden ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır. Onlar, orada sürekli kalacak olanlardır. Allah, onlardan hoşnut oldu, onlar da O'ndan hoşnut oldular. İşte onlar, All...
Həşr Suresi, 5. Ayet:
Taze hurmadan kestikleriniz
vey
a kesmedikleriniz de ancak Allah'ın izniyledir. Bu, fasıkların perişan olmaları içindir....
Həşr Suresi, 14. Ayet:
Onlar, korunaklı şehirler içinde
vey
a surlar arkasında olmadıkça, sizinle, toplu olarak karşı karşıya gelerek savaşmazlar. Kaldı ki kendi aralarında da derin ayrılıklar içindedirler. Sen, onların birlik olduklarını sanırsın, oysaki kalben farklı farklıdırlar. Bu, onların akıllarını doğru kullanmayan bir halk olmaları nedeniyledir....
Talaq Suresi, 2. Ayet:
Bekleme süreleri tamamlandığında onları ma'rufa uygun olarak tutun
vey
a ma'rufa uygun olarak onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişi tanık olsun. Tanıklığı, Allah için yerine getirin. İşte Allah'a ve Ahiret Günü'ne inananlara verilen öğüt budur. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah, ona bir çıkış yolu nasip eder....
Mülk Suresi, 10. Ayet:
"Eğer dinlemiş
vey
a düşünmüş olsaydık, şimdi alevli ateşin halkı içinde olmazdık." dediler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Vey
a O, rızkınızı kesse, size kim rızık verebilir? Bilakis, onlar haddi aşmada ve nefrette ısrar ettiler....
Qələm Suresi, 47. Ayet:
Vey
a gaybın bilgisine sahipler de oradan mı yazıyorlar?...
Məaric Suresi, 30. Ayet:
Eşleri
vey
a antlaşma yolu ile sahip oldukları hariç. Şüphesiz onlar kınanmazlar....
Cin Suresi, 13. Ayet:
"Yol gösteren rehberi dinlediğimizde ona inandık. Artık kim Rabb'ine iman ederse, bundan sonra hakkının verilmemesinden
vey
a haksızlığa uğramaktan endişe etmez."...
Müzzəmmil Suresi, 3. Ayet:
Gecenin yarısında
vey
a ondan biraz önce....
Müzzəmmil Suresi, 4. Ayet:
Vey
a gecenin yarısından biraz sonra. Ve daveti düzgün bir şekilde duyur....
İnsan Suresi, 9. Ayet:
Biz, sizi yalnızca Allah'ın rızası için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık
vey
a bir teşekkür beklemiyoruz....
Mürsəlat Suresi, 6. Ayet:
Özür
vey
a uyarı için, ...
Naziat Suresi, 46. Ayet:
Onlar onu görecekleri gün, dünyada bir akşam
vey
a kuşluğundan başka kalmamış sanacaklar....
Əbəsə Suresi, 4. Ayet:
Vey
a öğüt alır ve böylece öğüt ona yararlı olur....
Ğaşiyə Suresi, 17. Ayet:
Hiç mi de
vey
e bakmıyorlar, nasıl yaratılmış?...
Bələd Suresi, 14. Ayet:
Vey
a darlık ve yoklukta doyurmaktır;...
Bələd Suresi, 16. Ayet:
Vey
a hiçbir şeyi olmayan miskini, ...
Ələq Suresi, 12. Ayet:
Vey
a takvayı buyuruyorsa?...
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: o kimseler ki, onlar
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
sevâun
: eşittir, birdir
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (
vey
a bilmezlikten gelirler)....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit «Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!» derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (
vey
a bilmezlikten gelirler)....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
1.
ev
:
vey
a
2.
ke sayyibin
: yağmur gibi
3.
min es semâi
: semadan, gökyüzünden
4.
fî-hi
: onun içinde vardır
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Vey
a (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek bulunan bir yağmura (tutulmuş) gibidirler. Yıldırımların (dehşetinden) ölüm korkusuyla kulaklarını parmaklarıyla tıkarlar. Ve Allah, kâfirleri kuşatandır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Vey
a gökten (sağnak halinde) boşanan, içinde karanlıklar, bir gürleme, bir şimşek bulunan şiddetli yağmura (tutulmuş şaşkın kimselerin perişan haline) benzerler ki yıldırımın (dehşetinden) ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah (in kudreti, ilmi ve hükümranlığı) kâfirleri (her tarafından) kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Vey
a (onların misâli) gökten boşanan, (ve) kendisinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan bir yağmur(a tutulan kimselerin hâli) gibidir. Yıldırımlardan dolayı, ölümkorkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, kâfirleri (ilim ve kudretiyle)çepeçevre kuşatıcıdır....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Kulumuza inzâl ettiğimizden (hakikatinden - Esmâ mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allâh (adıyla işaret edilen Ulûhiyetin) dûnunda (Allâh adıyla işaret edilenin misli
vey
a benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen
vey
a tahayyül edilen tanrılar ancak onun "dûnu"nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. "Dûnu" kelimesiyle işaret edilen v...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İnananlara ve iyi işlerde bulunanlara müjde ver: Onlar içindir kıyılarından ırmaklar akan bahçeler. Orada bir mey
vey
le rızıklandılar mı bundan önce de bunu tatmıştık derler, onları dünyadakilere benzetirler. Onlara, dünyadakilere benzer rızıklar sunulur. Orada tertemiz eşler de var onlara, orada ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara müjde ver ki, onlara altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Oraya girdikleri zaman) kendilerine oradaki meyveden ne kadar bir rızık verildiğinde, «bu daha önce de rızıklandığımız şeylerdendir» diyecekler. (Evet) onlara (renk ve çeşit bakımından az da olsa dünyadaki
vey
a kendilerine az önce sunulan meyvalara) benzer (fakat lezzet ve nefaset bakımından çok farklı ve üstün meyvalar) verilecek. Hem onlar için orada (dünyada kadınlara arız olan ...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip güzel işler yapanlara müjdele: Onların, altından ırmaklar akan bahçeleri olacak. O bahçelerden ne zaman rızık olarak bir mey
vey
le nasiplenecek olsalar, 'Bu daha önce bize verilen rızık' derler; çünkü o rızık, benzer şekilde onlara verilmiştir. Onların orada tertemiz eşleri olacak; ve onlar orada ebedî kalacaklar....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allâh kesinlikle bir sivrisinek kanadı
vey
a ondan da ufak bir şeyi misal vermekten kaçınmaz. İmanın gereğini yaşayanlar bunun Rablerinden kaynaklanan bir Hak olduğunu bilirler. Bu gerçeği inkâr edenler ise, (misalî anlatımları değerlendirmeyip) "Allâh, acaba bununla ne demek istedi" derler. Bu anlatım, çoğunun (fıtratlarının elvermemesinden dolayı) sapmasına yol açar; bir kısmını da gerçeğe hidayet eder. Allâh, onunla (bu tür anlatımla) sâfiyetini yitirmişlerden başkasını saptırmaz!...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah bir sivrisineği
vey
a bunun üstünde bir şeyi örnek vermekten çekinmez. İman etmiş olanlar, onun Rableri katından bildirilen bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise 'Allah, acaba bu örnekle neyi kasdetmiştir?' derler. Allah onunla birçoklarını sapıklığa düşürür, birçoklarını da doğru yola iletir. Allah'ın onunla sapıklığa düşürdükleri, fasıklardan başkaları değildir....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphesiz ki Allah sivrisinek
vey
a ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. İman edenler böyle misallerin Rablerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler ise: “Allah bu misalle ne demek istedi?” derler. Allah bu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da hidayete erdirir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
0 fâsıklar ki, Allah'ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki
vey
a semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah'ın (biraraya getirilip) bitiştirilmesini emrettiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı batıl ile örtmeyin (libas) ve hakkı gizlemeyin (tektümülhakka). Siz biliyorsunuz. (
VEY
A: Bildiğiniz halde hakkı batıl ile örtmeyin ve...) (
VEY
A: ...bildiğiniz halde hakkı gizlemeyin)...
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Ve yine Musa'ya (Tevrat verilmek üzere Tûr'da kırk gece ibâdet edip beklemesi için) va'dettiğimizi (
vey
a va'de verdiğimizi) hatırlayın ki siz onun ardından (nefsinize) zulmediciler olarak (Sâmirî'nin altından yaptığı) buzağıyı (ilâh) edinmiştiniz!...
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve hatırlayın ki, bu şehre (Beytü'l-Makdis'e) girin, dilediğiniz yerde ondan (onun nimetlerinden) refah içinde bol bol yeyin. Kapısından da secde ederek (eğlip saygı göstererek
vey
a baş yere koyup Hakk'a arz-ı şükranda bulunarak) girin ve «dileğimiz, günahlarımızın dökülmesidir» deyin. Biz de kusur ve suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (Allah'ı görürcesine davrananlara nimetlerimizi) daha da artıracağız, demiştik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz onlar
2.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler)
3.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
4.
...
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Musa da: 'O, onun yeri sürerek
vey
a ekin sulayarak bitkinleşmiş olmayan, kusursuz ve üzerinde alacalık bulunmayan bir inek olduğunu söylüyor' dedi. Bunun üzerine 'İşte şimdi gerçek olanı bildirdin' dediler ve ineği kestiler. Ama az kalsın bunu yapmayacaklardı....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
'O diyor ki, o düve yeri sürüp ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir düvedir,' dedi. 'İşte şimdi gerçeği getirdin!,' diyerek sonunda dü
vey
i boğazladılar; az kalsın bunu yapmıyacaklardı....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
(Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın ekinleri sulamak
vey
a toprağı sürmek için hiç koşulmamış, kusursuz, alacasız bir sığır olmasını istiyor." Onlar: "İşte, sonunda gerçeği bildirdin!" dediler; ve hemen (onu) kurban ettiler, halbuki neredeyse hiçbir şey yapmadan kalacaklardı....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
"Onun (boğazlanan ineğin) bir parçasıyla (özünüzdeki ilâhî kuv
vey
i kullanarak) vurun (öldürülene)!" dedik. İşte böylece hayata kavuşturur ölüyü. . . Size böylece (varlığınızdaki kuvvenin) işaretlerini gösterir, tâ ki aklınızı kullanın (değerlendirin)....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
kaset
: kasiyet bağladı, katılaştı
3.
kulûbu-kum
: sizin kalpleriniz
4.
min ba'di
: sonradan, ...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
(Ne yazık ki) bu ölünün dirilmesinden sonra (ibret alacakken) kalbleriniz katılaştı. O kalbleriniz taşlar gibi
vey
a ondan daha katı... Çünkü taşların öylesi var ki, içinden nehirler kaynar taşar; öylesi var ki, yarılıp ondan çeşme gibi şarıl şarıl su akar ve öylesi var ki, Allah korkusundan (dağdan) aşağı yuvarlanır düşer. Allah Teâla yaptığınız işlerden gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra bunun ardından kalbleriniz katılaştı; artık onlar taş gibi
vey
a daha katıdırlar. Hâlbuki doğrusu o taşlardan öylesi vardır ki, ondan nehirler fışkırır; elbette onlardan öylesi de vardır ki, yarılır da ondan su çıkar. Hem onlardan şübhesiz öylesi de vardır ki, Allah korkusundan düşüp yuvarlanır! Allah ise, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra onu müteakip kalpleriniz katılaştı. O kalpler taşlar gibidir.
Vey
a katılıkça daha şiddetlidir. Ve şüphesiz taşlardan öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar. Ve yine şüphe yok taşlardan öylesi vardır ki yarılır, kendisinden su çıkar.Ve yine şüphe yok, taşlardan öylesi vardır ki Allah korkusundan aşağıya düşüverir. Allah Teâlâ ise sizin yaptıklarınızdan asla gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Fe
vey
lun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe
vey
lun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve
vey
lun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne)....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
vey
lun
: yazıklar olsun, vay haline
3.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
4.
yektubûne
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
İmdi
vey
l o kimselere ki, kitabı elleriyle yazarlar da sonra bununla az bir paha satın almak için, «Bu Allah tarafındandır» derler. Artık
vey
l onlara, o ellerinin yazmış olduğu şeylerden dolayı. Ve
vey
l onlara o kazanmış oldukları şeylerden dolayı!...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
len temesse-nâ
: bize dokunmaz
3.
en nâru
: ateş
4.
illâ
: ancak, sadece, den başka
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Hayır! Gerçek onların sandığı gibi değil! Kim bir kötülük kazanırsa (düşündükleri
vey
a elleriyle yaptıklarından dolayı) ve de o hatası kendisini (düşünce sistemini) kuşatırsa (hakikatı göremez hâle gelirse), işte onlar ateş (yanma) ehlidir sonsuza dek!...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve bir vakit İsrail oğullarının şöyle misakını aldık: Allahdan başkasına tapmıyacaksınız; ebe
vey
ne ihsan, yakınlığı olanlara da, öksüzlere de, biçarelere de; nasa güzellik söyleyin; namazı kılın; zekâtı verin; sonra pek azınız müstesna sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve bir zaman, (ey) İsrailoğulları, (sizden) şu (konularda) kesin taahhüt almıştık: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz; akraba ve ebe
vey
ninize, yetimlere ve fakirlere iyilik yapacaksınız; bütün insanlarla güzellikle konuşacaksınız; namazlarınızda dikkatli ve devamlı olacaksınız ve karşılıksız yardımda bulunacaksınız." Ama, birkaçınız dışında bu sözünüzden döndünüz: zaten siz, inatçı, isyankar bir topluluksunuz!...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Musa'ya kitabı verdik ve ondan sonra ard arda elçiler gönderdik. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Hoşunuza gitmeyen bir şeyle ne zaman size bir elçi geldiyse büyüklük taslayarak onu yalanlamadınız mı
vey
a öldürmediniz mi?...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
(Yahudiler) «Kalblerimiz kılıflıdır» (artık hiçbir şey te'sir etmez
vey
a kalblerimiz ilim ve İrfanla doludur, başka şeye ihtiyacımız yoktur) dediler. Öyle değil, (siz o sözü bırakın). Allah küfürleri sebebiyle onlara lanet etti. Böyle olunca da pek azı imân ederler.....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizden misak almış ve üzerinize Tur (dağını) kaldırmıştık / yükseltmiştik: "Size verdiğime sıkıca sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve karşı geldik / baş kaldırdık" (asayna). Küfürlerinden dolayı buzağı (tutkusu) kalplerine sinmişti / içirilmişti (üşribu). De ki: "Eğer inançlılar iseniz inancınız size ne kötü / çirkin (şeyler) buyuruyor
VEY
A inançlılar olsaydınız inancınız size kötü / böyle çirkin şeyler buyurmazdı"....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer Tanrı katında ahiret yurdu (darulahiret), hiçkimseye / diğer insanların değil yalnızca sizin ise
VEY
A diğer insanlara değil yalnızca size ayrılmışsa / özgü kılınmışsa (halisaten min duninnasi) ve bunda doğru sözlüyseniz / dürüstseniz / sadık iseniz o halde hemen ölümü dileyin / isteyin (fetemennevülmevte)"...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
1.
mâ
: ne, şey, bir şey
2.
nensah
: kaldırırız
3.
min âyetin
: bir âyet (âyetten)
4.
ev nunsi-hâ
:
vey
a onu unutt...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetten neyi neshedersek (kaldırırsak ve değiştirirsek)
vey
a neyi unutturursak, ondan daha hayırlısını
vey
a onun mislini getiririz. Allah'ın herşeye kaadir olduğunu bilmiyor musun?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır
vey
a onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını
vey
a mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır
vey
a onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini
vey
a benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyet hükmünü nesih (iptal) eder ya da unutturursak, ondan daha hayırlısını
vey
a benzerini getiririz. Bilmez misin, Allâh kesinlikle her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyet nesheder, yürürlükten kaldırırsak
vey
a unutturursak, ondan daha hayırlısını
vey
a benzerini vahy ile getiririz. Allah’ın gücünün kudretinin herşeye yettiğini bilmiyor musun?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz yerine daha iyisini
vey
a bir benzerini getirmedikçe bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırmaz
vey
a unutturmayız. Allah'ın her şeye güç yetirdiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını
vey
a bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz)
vey
a unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü diğer bir âyetle değiştirirsek
vey
a unutturursak (geri bırakırsak) ondan daha hayırlısını yahud onun benzerini getiririz. Cenâb’ı Allah’ın her şeye kâdir olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir ayetin hukmunu yururlukten kaldirir
vey
a unutturursak, onun yerine daha hayirlisini
vey
a onun benzerini getiririz. Allah'in her seye kadir oldugunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir âyeti nesheder (diğer bir âyetle hükmünü kaldırır)
vey
a unutturursak, ondan daha hayırlısını ya da bir benzerini getiririz. Bilmez misin Allah'ın kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır
vey
a unutturursak, onun yerine daha hayırlısını
vey
a onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır
vey
a onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini
vey
a benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Daha iyisini
vey
a benzerini getirmedikçe bir mucize
vey
a sistemi yürürlükten kaldırmaz
vey
a unutturmayız. ALLAH'ın herşeye gücü yettiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetden her neyi nesih
vey
a insah edersek ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz, bilmez misin ki Allah her şey'e kadir, daima kadirdir...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir ayetten her neyi yürürlükten kaldırır
vey
a unutturursak, daha hayırlısını yahut benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetten her neyi nesheder
vey
a unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki, Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir ayetin daha hayırlısını
vey
a benzerini getirmedikçe onu ne yürürlükten kaldırır ve ne de unuttururuz. Allah'ın herşeye kadir olduğunu bilmiyor musun?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını
vey
a bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez
vey
a unutturmayız. Bilmez misin ki Tanrı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz neshetdiğimiz (hükmünü diğer bir âyetle değiştirdiğimiz)
vey
a unutdurduğumuz (geri bırakdırdığımız) bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını, yahud onun benzerini getiririz. Allanın her şey'e kemâliyle kaadir olduğunu bilmedin mi? (Elbette bildin). ...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
(Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır
vey
a onu unutturursak, ondan daha hayırlısını
vey
a benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir ayeti nesheder
vey
a unutturursak ondan daha hayırlısını, yahut da dengini getiririz. Bilmez misin ki, Allah şüphesiz her şeye kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz yürürlükten kaldırdığımız
vey
a unutturduğumuz her hangi bir mesajı mutlaka daha iyisi
vey
a benzeri ile değiştiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetten her neyi nesh eder
vey
a unutturursak ondan daha hayırlısını
vey
a onun mislini getiririz. Bilmez misin ki Allah Teâlâ şüphe yok her şeye kemaliyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir âyeti nesheder (hükmünü kaldırır)
vey
a unutturursak, mutlaka ondan daha hayırlısını
vey
a benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz neshettiğimiz
vey
a, unutturduğumuz bir ayetin yerine ya ondan daha hayırlısını
vey
a onun benzerini getiririz. Allah’ın her şeye gücünün yettiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını
vey
a benzerini getirmedikçe, herhangi bir âyetin hükmünü neshetmez
vey
a ertelemeyiz. Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyeti siler
vey
a unutturursak ondan daha iyisini, ya da benzerini getiririz. Allâh'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, ondan daha hayırlısını
vey
a bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz)
vey
a unutturmayız (ya da geri bıraktırmayız) . Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyeti nesheder yahut unutturursak, ya onun daha hayırlısını
vey
a benzerini getiririz. Allah'ın herşeye kadir olduğun bilmiyor musun?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir ayeti siler, unutturur
vey
a ertelersek ondan daha iyisini
vey
a onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
1.
em
:
vey
a, yoksa
2.
turîdûne
: istiyorsunuz
3.
en tes'elû
: sorguya çekmek, sual etmek
4.
resûle-kum
: sizin re...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek
vey
a cizye almak husûsunda (size) emredinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
len yedhule
: asla giremez
3.
el cennete
: cennet
4.
illâ
: ancak, sadece, den başka
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve dediler ki: “Cennete yahudi
vey
a hristiyan olan kimselerden başkası asla girmeyecektir.” Bu, onların emaniyesidir (zan ve kuruntularıdır). “Eğer siz sadıklar iseniz delillerinizi getirin.” de....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi
vey
a Hristiyan olanlardan başkası cennete girmeyecek!". . . Bu onların kuruntularıdır! De ki: "Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi koyun ortaya!". . ....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Onlar: 'Cennete ancak yahudi
vey
a hıristiyan olan girebilecektir' dediler. [21] Bu onların kuruntularıdır. De ki: 'Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi ortaya koyun.'...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi
vey
a hristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin kanıtınızı (burhan) getirin."...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
«Yahudi
vey
a hiristiyan olmayan kimse elbettte cennete girmeyecek» dediler; bu onlarin kuruntularidir. De ki: «Sozunuz dogru ise delillerinizi getirin"....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
'Yahudi
vey
a Hıristiyan olmayan kimse elbette cennete girmeyecek' dediler; bu onların kuruntularıdır. De ki: 'Sözünüz doğru ise delillerinizi getirin'....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
'Yahudi
vey
a Hristiyanlardan başkası cennete giremez,' dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: 'Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin.'...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
bir de Yehud
vey
a Nasradan başkası asla Cennete giremiyecek dediler, bu onların kendi kuruntuları, haydi de; doğru iseniz getirin bürhanınızı...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Bir de «yahudiler
vey
a hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek.» Dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. De ki: «Eğer doğru iseniz, haydi kesin delilinizi getirin!»...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
"Yahudi
vey
a Hristiyanlardan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez" dediler. Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz kesin kanıtınızı (burhan) getirin"....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Yahudiler ve Hıristiyanlar) dediler ki: «Yahudi
vey
a Nasrânî olanlardan başkası asla cennete girmeyecek.» Bu, onların kuruntularıdır. (Habîbim, onlara) söyle: «Eğer (bu iddianızda) doğrucu kimseler iseniz burhanınızı getirin.». ...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Ehl-i kitab:) 'Yahudi
vey
a hristiyan olandan başkası aslâ Cennete giremeyecek!' dediler. Bu onların boş temennîleridir. De ki: 'Eğer (iddiâ nızda) doğru kimseler iseniz, delîlinizi getirin!'...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve dediler ki «cennete Yahudi
vey
a Nasranî olanlardan başkası elbette giremeyecektir.» Bu onların boş hülyalarıdır. De ki: «Hüccetinizi getirin, eğer siz sâdık kimseler iseniz.»...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Onlar: “Yahudi
vey
a hıristiyan olanlardan başkası cennete giremeyecek. ” dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, delilinizi getirin. ”...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Bir de: "Yahudi
vey
a Hıristiyan olanlardan başkası cennete asla giremez!" dediler. Bu onların kendi kuruntuları... Sen de ki: "İddianızda tutarlı iseniz haydi delilinizi ortaya koyun!"...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: «Yahudi
vey
a Hıristiyan olmadıkça, kimse kesin olarak cennete giremez.» Bu, onların kendi kuruntularıdır (öngörüleridir) . De ki: «Eğer doğru sözlüler iseniz, kesin kanıt (burhan) ınızı getiriniz.»...
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Maşrik de (doğu
vey
a doğuş mahallî) mağrip de (batı
vey
a batış - kayboluş - ölüm) Allâh'a aittir! Ne yana dönersen Vechullah karşındadır (Allâh Esmâ'sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)! Muhakkak ki Allâh tüm varlığı kapsar ve ilim sahibidir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve (gerçeği) bilmeyenler: “Keşke Allah bizimle konuşsa”
vey
a “Bize de bir âyet gelse” dediler. Bunun gibi onlardan öncekiler de, onların sözlerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri birbirine benzedi. Âyetlerimizi, yakîn hasıl eden bir kavim için beyan etmiştik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı
vey
a bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler: «Allah bizimle konusmali
vey
a bize bir ayet gelmeli degil miydi?» dediler. Onlardan oncekiler de onlarin soylediklerinin tipkisini soylemislerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler icin ayetleri aciklamisizdir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..»
Vey
a «bize bir âyet (mu'cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler: 'Allah bizimle konuşmalı
vey
a bize bir ayet gelmeli değil miydi?' dediler. Onlardan öncekiler de onların söylediklerinin tıpkısını söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler için ayetleri açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'ALLAH bizimle konuşmalı
vey
a bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi,' dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisizler "Tanrı bizimle konuşmalı
vey
a bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Hakıykati) bilmeyenler (
vey
a bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler ise: 'Allah bizimle (de) konuşmalı
vey
a bize bir mu'cize gelmeli değil miydi?' dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat'î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı
vey
a bize bir ayet gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzemiş. Biz yakınen bilmek isteyen bir kavme ayetlerimizi apaçık bildirdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve bilmeyen kimseler dedi ki: «Allah bizimle konuşsa ya
vey
a bize bir âyet gelse ya.» Onlardan evvelkiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalbleri birbirine benzemiştir. Biz âyetlerimizi ikan sahibi olan bir kavme apaçık bildirdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler: -Ne olur Allah bizimle konuşsa
vey
a bize bir ayet gelse?! demektedirler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi; kalpleri (nasıl da) birbirine benzemiş. Oysa biz, iyice bilmek isteyen bir toplum için ayetlerimizi apaçık göstermişizdir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Gerçeği bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı
vey
a bize mûcize gösterilmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için delilleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisizler, dediler ki: «Allah bizimle konuşmalı
vey
a bize de bir ayet gelmeli değil miydi?» Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'Allah bizimle konuşsa
vey
a bize bir mucize gelseydi' dediler. Daha evvelkiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer
vey
a ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet çıkar / ver. Bize ibadet yöntemlerini (yer
vey
a ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Kuşkusuz sen tevbeleri kabul edensin, rahimsin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
«Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (kıl) . Bize ibadet yöntemlerini (yer
vey
a ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.»...
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
1.
em
: yoksa,
vey
a
2.
kuntum
: siz oldunuz
3.
şuhedâe
: şahitler
4.
iz hadara
: hazır olduğu zaman, hazır olmuştu...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
kûnû
: olun
3.
hûden
: yahudi
4.
ev nasârâ
:
vey
a hristiyan
<...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Ve dediler ki: “Yahudi
vey
a hristiyan olun ki, hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır. İbrâhîm'in dîni haniftir (hidayete ermiştir).” Ve o, müşriklerden olmadı.”...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi
vey
a Nasara olun ki hidâyete eresiniz!". . . De ki (onlara): "Hayır biz, hanîf olan İbrahim milletindeniz (aynı inancı paylaşanlardanız); o, müşriklerden değildi!. . "...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
(Kitap ehli) 'yahudi
vey
a hıristiyan olun doğru yolu bulursunuz' dediler. [24] De ki: 'Aksine, biz ancak İbrahim'in dini olan dosdoğru dine uyarız. O, ortak koşanlardan değildi.'...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi
vey
a Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Yahûdî ve Hristiyanlar, Müslümanlara şöyle dediler: “- Bizim dinimize girip Yahûdi
vey
a Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız.” Habibim sen de ki “- Hayır, biz hak yol üzere bulunan Hazreti İbrahim’in dinindeyiz. O, hiç bir zaman müşriklerden (Allah’a ortak koşanlardan) olmadı.”...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
«Yahudi
vey
a hiristiyan olun ki dogru yolu bulasiniz» dediler. «Dogruya yonelmis olan ve Allah'a es kosanlardan olmayan Ibrahim'in dinine uyariz» de....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
(Onların bunca yanlış ve o nisbette sapık tutumları yetmiyormuş gibi bir de) «Yahudi
vey
a Hıristiyan olun ki doğru yolu bulaşınız» dediler. De ki: Hayır, (herhalde bir dine uymam gerekiyorsa) Hakk'a dosdoğru yönelmiş bulunan İbrahim'in dinine uyarız. O hiç bir zaman Allah'a eş-ortak koşanlardan olmadı....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
'Yahudi
vey
a Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız' dediler. 'Doğruya yönelmiş olan ve Allah'a eş koşanlardan olmayan İbrahim'in dinine uyarız' de....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
'Yahudi
vey
a Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız,' dediler. De ki: 'Hayır, biz İbrahim'in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı.'...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Bir de Yehud
vey
a Nasara olun ki hidayet bulasınız dediler, de ki: hayır, hakperest hanif olarak İbrahim milleti ki o hiç bir zaman müşriklerden olmadı...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Bir de: «yahudi
vey
a hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız» dediler. De ki: «Hayır, biz bir tek Allah'a inanan İbrahim'in dinindeyiz ki, o hiç bir zaman Allah'a ortak koşanlardan olmadı.»...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Bir de: «yahudi
vey
a hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız.» dediler. Sen onlara de ki: «Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı.»...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Onlar size; «Yahudi
vey
a hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız» dediler. Onlara de ki; «Hayır, biz İbrahim'in dosdoğru dinine uyarız. O müşriklerden değildi.»...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
"Yahudi
vey
a Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız / hidayete eresiniz" dediler. De ki: "Hayır, (doğru yol) hanif olan İbrahim'in dini(dir); o müşriklerden değildi....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
(Yahudî ve Hıristiyanlar Müslümanlara:) «Yahudî
vey
a Nasraanî olun ki doğru yolu bulasınız» dediler. De ki (Habîbim): «Hayır, (biz) muvahhid (Allah'ı bir tanıyarak ve müslim) olarak İbrâhîmin dîni (n deyiz). O, Allaha eş tutanlardan değildi». ...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
(Onlar:) 'Yahudi
vey
a hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız!' dediler. (Ey Resûlüm!) De ki: 'Hayır! (Biz) Hanîf (hakka yönelmiş) olan İbrâhîm’in dînine (tâbi' oluruz). Çünki (o, sizin gibi) müşriklerden değildi.'...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Yahudi
vey
a Hristiyan olun ki hidayete eresiniz, dediler. De ki: Hayır, biz Hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Ve dediler ki: «Yahudi
vey
a Nasranî olunuz ki hidâyete ermiş olasınız» De ki: «Biz Hanîf olarak İbrahim'in milletine tâbi bulunmaktayız. O, müşriklerden değildir.»...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
(Yahudi ve hıristiyanlar müslümanlara): “Yahudi
vey
a hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız!' dediler. De ki: “Hayır! Biz hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O müşriklerden değildi. ”...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Bir de: "Yahudi
vey
a Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. De ki: "Biz bütün batıl dinlerden uzaklaşmış olarak İbrâhim’in dinine tâbi oluruz. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı."...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
"Yahûdi
vey
a hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız." dediler. De ki: "Hayır, biz dosdoğru İbrâhim dinine (uyarız). O, (Allah'a) ortak koşanlardan değildi."...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Dediler ki: «Yahudi
vey
a Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz.» De ki: «Hayır, (biz) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini (üzereyiz) ; o müşriklerden değildi.»...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Bir de 'Yahudi
vey
a Hıristiyan olun da doğru yolu bulun' dediler. De ki: Doğrusu, biz bâtıl dinlerden uzaklaşıp hakka yönelen İbrahim'in dini üzereyiz. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyiniz ki, biz Allah'a ve bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yâkub'a ve Esbat'a (Yâkub Peygamberin
vey
a İsrail'in torunlarına) indirilene ; Musa ve İsa'ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilen (sahife, kitap ve vahy)e imân ettik. Onlardan hiç birini diğerinden farklı tutmayız. Biz ancak Allah'a boyun eğen Müslümanlardanız....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
1.
em
: yoksa,
vey
a
2.
tekûlûne
: diyorsunuz, söylüyorsunuz
3.
inne
: muhakkak
4.
ibrâhîme
: İbrâhîm
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz: “Muhakkak ki İbrâhîm (as.), İsmail (as.), İshak (as.), Yakup (as.) ve torunları yahudi
vey
a hristiyan'dılar ” mı diyorsunuz. De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından verilen, onun yanındaki şahitliği gizleyen kimseden daha zalim kim vardır? Allah, yaptıklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, "Şüphesiz ki İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve oğulları Yahudi
vey
a Nasara idi" mi diyorsunuz?. . De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allâh mı?". . . İndînde, Allâh'ın şahitliğini gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allâh varlığınızın hakikati olarak, yaptıklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
'Yoksa siz İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Ya'kub'un ve onların torunlarının yahudi
vey
a hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?' De ki: 'Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?' Allah'tan gelen bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir! Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. [26]...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının yahudi
vey
a hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz şöyle mi diyorsunuz?: “-İbrahim, İsmail, İshak, Yakub Peygamberler ve torunları Yahûdî
vey
a Hristiyandırlar “ Ey Habibim, onlara söyle: “- Peygamberlerin dinini siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından gelen kitap vasıtasıyla bildiği ve kendince sabit gördüğü şeyin şâhitliğini gizliyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gâfil değil.”...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa Ibrahim, Ismail, Ishak, Yakub ve torunlarinin yahudi
vey
a hiristiyan olduklarini mi soyluyorsunuz? Peki, Siz mi yoksa Allah mi daha iyi bilir? de. Allah tarafindan kendisine bildirilen bir gercegi gizleyenden daha zalim kim vardir? Allah yaptiklarinizdan gafil degildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz İbrahim'in, İsmail' İn, İshâk'ın, Yâkub ve Esbat (Onun torunlarının Yahudi
vey
a Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz ?! De ki: Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı ? Allah tarafından yanındaki bir şehadeti bilerek saklayandan daha zâlim kim olabilir? Allah sizin yapageldikleriniz şeylerden hiç de gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi
vey
a Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? de. Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi
vey
a Hristiyan olduğunu mu ileri sürüyorsunuz? De ki: 'Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa ALLAH mı? ALLAH'ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olabilir? ALLAH yaptıklarınızdan gafil değil.'...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
yoksa İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub da, Esbat da hep Yehud
vey
a Nesârâ idiler mi diyorsunuz? Deki sizler mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı? Allahın şahadet ettiği bir hakikati bilerek ketm edenden daha zalim kim olabilir? Allah ettiklerinizden gafil değil...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz: «İbrahim de İsmail de İshak da Yakup da torunları da hep yahudi
vey
a hıristiyan idiler.» mi diyorsunuz? De ki: «sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah'ın şahitlik ettiği bir gerçeği bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi
vey
a Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Tanrı mı? Tanrı'dan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim kim olabilir? Tanrı yaptıklarınızdan gafil değildir"....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa (siz) gerçekten İbrâhîm’in, İsmâîl’in, İshâk’ın, Ya'kub’un ve (onun)torunlar(ın)ın yahudi
vey
a hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: 'Siz mi daha iyi bilensiniz, yoksa Allah mı?' Hâlbuki kendi yanındaki, Allah’dan (gelen) şâhidliği (bildiği bir şeyi) gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah ise, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz: İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve oğulları Yahudi
vey
a Hristiyan idiler mi, diyorsunuz? Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Allah tarafından yanında bulunan şehadeti gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah sizin yaptıklarınızdan gafil değildir, de....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa diyor musunuz ki şüphe yok İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve Esbat, Yehûd
vey
a Nasara idiler. De ki: «Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Daha zalim kim vardır Allah tarafından nezdinde bulunan şehâdeti gizleyenden?» Allah Teâlâ sizin yaptıklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının yahudi
vey
a hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zâlim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir. ”...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa Siz İbrâhim, İsmâil, İshak ve Yâkub’un ve onun evlatlarının Yahudi
vey
a Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı? Allah’ın, kitabı vasıtasıyla kendisine ulaştırdığı hakikati gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi
vey
a Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: «Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil olmayandır....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa, 'İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub ile torunları Yahudi
vey
a Hıristiyandı' mı diyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Kendisine Allah'tan gelmiş bir delili saklayandan daha zalim kim vardır? Allah sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir ve her nerede olursanız yüzünüzü o tarafa çevirin ki, Yahudî
vey
a müşrikler için aleyhinizde bir hüccet olmasın (dinimizi terkedip kıblemize tâbi oluyorsunuz, demesinler); Ancak onlardan inad ederek nefislerine zulmedenler müstesna (bunlar her şey söyleyebilirler). Artık siz de onlardan korkmayın, benden korkun, tâ ki size karşı olan nimetimi tamamlayayım. Böylece hidayete kavuşmuş olabilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana
vey
a ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
es safâ
: Mekke'de Safa
3.
ve
: ve
4.
el mervete
: Mekke'de Merve
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Muhakkak ki Safa ve Merve, Allah'ın (ibadet yerlerini gösterir dîni) şiarlarındandır (işaretlerindendir). Artık kim beyt'i (Kâbe'yi) hacceder
vey
a umre (niyetiyle) ziyareti yaparsa, o taktirde, iki (niyetle) tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de isteyerek (kendiliğinden) hayır olarak (fazladan tavaf) yaparsa mutlaka Allah Şakir'dir (şükrün karşılığını verendir) ve Alîmdir (en iyi bilendir)....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki Safâ ve Merve, Allah alâmetlerindendir. Artık kim hac
vey
a umre etmek için Kâ'be'yi tavaf edip Safâ ve Merve arasında koşarsa suçsuzdur. Kim gönlünden koparak hayır işlerse şüphe yok ki Allah, ona mükâfatta bulunur ve her şeyi de bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder
vey
a umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ve Merve, Allâh işaretlerindendir. Kim hac
vey
a umre niyetiyle El Beyt'i (Kâbe) ziyaret ederse, onları da (Safa - Merve) tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim hayır olması için daha fazlasını yaparsa, Allâh (varlığındaki Esmâ mertebesinden) Şakir'dir (yapılanları fazlasıyla değerlendiren), Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safâ ile Merve, Allah’ın emirleriyle bağlantılı ibadet için tayin ettiği kutsal yerlerdendir. Kim hac ibadetini ifa etme, hayır ve bereket elde etme ümidiyle Beytullah’ı ziyaret eder
vey
a umre yaparsa, bunları sa’y etmesinde kendisine bir günah yoktur. Kim de gönlünden koparak nafile niyetiyle umre yaparsa, Allah şükrün karşılığını verir ve her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ile Merve, Allah'ın işaretlerindendir. Kim Ka'be'yi hacceder
vey
a umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için sakınca yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa bilsin ki, Allah, iyiliklerin karşılığını veren ve her şeyi bilendir. [31]...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder
vey
a umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Gerçekten, Safa ile Merve Allah’ın (emrettiği haccın) alâmetlerindendir. Bunun için, hac
vey
a umre kasdiyle kim Kâbe’yi ziyaret ederse, yine Safa ile Merve’yi tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de (gönülden koparak vâcibden ziyade) bir hayır işlerse muhakkak Allah Şakirdir= mükâfatını verir. Alîmdir= her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
suphesiz Safa ile Merve Allah'in nisanelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder
vey
a umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gonulden iyilik yaparsa, karsiligini gorur. Dogrusu Allah sukrun karsilgini verendir ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz ki, S a f â ile M e r v e Allah'ın (ibâdet yerleri olarak gösterdiği) alâmetlerdendir. Artık kim Beyt'i (Kabe'yi) hacceder
vey
a umre (niyetiyle) ziyaret ederse, bu ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Her kim de gönülden (kendisine vâcib olmadığı halde) bir hayr ve iyilik işlerse, şüphesiz ki Allah (onu mükâfatlandırarak) şükrün karşılığını verendir ve O her şeyi bilendir.....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder
vey
a umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa, karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verendir ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder
vey
a umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ve Merve (tepeleri) ALLAH'ın işaretlerindendir. Hacc
vey
a ziyaret (umre) için Ev'e varan birisi o ikisi arasında gidip gelebilir. Kim gönülden bir iyilik yaparsa, ALLAH Şükrede, Bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Hakikat, Safa ile Merve Allahın şeâirlerindendir onun için her kim hac
vey
a ömre niyyetiyle Beyti ziyaret ederse tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz Allah ecrile meşhur kılar âlimdir...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz, Safa ile Merve Allah'ın sembollerindendir. Onun için her kim Hac
vey
a Umre niyetiyle Ka'be'yi ziyaret ederse, tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah, mükafatını veren ve her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Gerçekten Safâ ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. Onun için her kim hac
vey
a umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret ederse, bunları tavaf etmesinde ona bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah iyiliğin karşılığını verir, o her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Hiç şüphesiz Safa ile Merve, Allah'a ibadet sembollerindendir. Buna göre, kim Hacc
vey
a Umre amacı ile Kâbe'yi ziyaret ederse, bu iki tepeyi tavaf etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa, bilsin ki, Allah karşılığını verir ve yaptığını bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Kuşkusuz Safa ve Merve (tepeleri) Tanrı'nın ayetlerindendir. Böylece kim Evi (Kabeyi) hacceder
vey
a umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Kuşkusuz Tanrı şükrün karşılığını verendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şübhe yok ki «Safaa» ile «Merve» Allahın şeâirindendir. İşte kim o «Beyt» i (Kâ'beyi) hacc
vey
a Umre (kasdı) ile ziyaret ederse bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir beis yokdur. Kim gönlünden koparak (vâcib olmayan amellerden) bir hayır işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah taatlerin ecrini veren, (her şey'i de) hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Muhakkak ki Safâ ile Merve, Allah’ın (hac ve umre ibâdeti için ta'yîn ettiği)şeâirinden (alâmetlerinden)dir. Bu yüzden Kâ'be’yi hacceden
vey
a umre yapan kimsenin, artık o ikisini tavâf etmesinde (ikisi arasında sa'y ederek, yürümesinde) üzerine bir günah yoktur. Kim de gönlünden koparak (fazladan) bir hayır işlerse, o takdirde şübhesiz ki Allah, Şâkir (bütün iyiliklerinize fazlasıyla mükâfât veren)dir, Alîm (yaptığınız herşeyi bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Artık kim hacc
vey
a umre niyetiyle Ka'be 'yi ziyaret ederse bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönüllü olarak iyilik yaparsa muhakkak ki Allah; Şakir'dir, Alim'dir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
(O halde) unutmayın, Safa ve Merve, Allah tarafından konulmuş sembollerdendir; böylece hac
vey
a umre için Mabede gelen birinin bu ikisi arasında gidip gelmesinde bir mahzur yoktur. Zira, eğer kişi, yapılması gerekenden daha çok iyilik yaparsa bilsin ki Allah, şükre bol karşılık verendir, her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki Safâ ile Merve Allah Teâlâ'nın şeairinden (Merasim-i diniyesinden)' dir. Artık her kim hac
vey
a umre niyetiyle Beytullah'ı ziyaret ederse tavafı bu ikisiyle beraber yapmasında kendisi için hiçbir günah yoktur. Ve her kim bir hayrı tatavvu'an yaparsa şüphe yok ki Allah Teâlâ şâkirdir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safâ ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim ki Hacc
vey
a Umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse, bunlar arasında tavaf etmesinde kendisine bir vebal yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz ki Allah karşılığını verir, O her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ile Merve Allah’ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac
vey
a umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret ederse oraları tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de, farz olmadığı halde gönlünden koparak bir hayır işlerse, mükâfatını görür. Zira Allah şükrün karşılığını verir. O, az amele çok mükâfat veren ve her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder
vey
a umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır) . Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. Beytullah'ı hac
vey
a umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde bilir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(O zaman yönetilip) Uyanlar (tabi olanlar) derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Tanrı, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle (
vey
a: üzerlerine yığılmış hasretlerle;
vey
a: pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak) gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara ne zaman: 'Allah'ın indirdiğine uyun' denilse: 'Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyuyoruz' derler. Ya, ataları bir şeyden anlamıyor
vey
a doğru yolu bulamamış idilerse!...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine uyun' dendiğinde, onlar 'Biz atalarımızdan ne gördüysek ona uyarız' dediler. Peki, ya onların ataları birşey akıl edememiş
vey
a doğru yolu bulamamışlarsa?...
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu
vey
a bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
o kâfirlerin meseli sade bir çağırma
vey
a bağırmadan başkasını duymaz bir kulakla haykıranın hâline benzer, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler...
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma
vey
a bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıranın haline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Kâfirlerin hâli, sadece bir çağırma
vey
a bağırmaktan başkasını işitmeyerek haykıranın durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, onlar düşünmezler....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
(O,) size ancak ölüyü (usûlünce kesilmeden
vey
a avlanmadan ölen hayvanı),(akan) kanı, domuz etini ve kendisi Allah’dan başkası için kesilen (hayvanın etin)i haram kılmıştır. Fakat (başkasının hakkına) tecavüz edici olmadan ve haddi (zarûret mikdârını)aşıcı olmadan kim (bunlardan ölmeyecek kadar yemeye) mecbur kalırsa, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü
vey
a şuurunuzu) doğuya
vey
a batıya (varlığın hakikati
vey
a sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik yüzlerinizi doğuya
vey
a batıya çevirmeniz değildir. Ancak iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, O'nun sevgisi ile malı yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmış olana, dilenenlere ve kölelere veren, namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini yerine getiren, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda sabreden kimselerin yaptıklarıdır. İşte bunlar doğru olanlardır. Takva sahibi olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu
vey
a batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu
vey
a batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya
vey
a batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürme olaylarında kısas (eşitlik esasına dayalı uygulama) yazıldı üzerinize! Hürriyeti olana hür olan, köleliği yaşayana köle olan, dişiliği yaşayana da dişi kısas olur. Katil eğer öldürdüğünün kardeşi (
vey
a vârisi) tarafından (kısmen) affa uğrarsa, o takdirde örfe uyulmalı, (diyeti) ödenmelidir. Bu da Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra haddi aşarsa ona feci bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi
vey
a velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis
vey
a velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün velisi, hakkından ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün velisine, icap eden diyeti güzel...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kim (hangi katilin) lehine, onun (maktülün) kardeşi (varisi
vey
a velisi) tararfından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktülün varis
vey
a velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Ancak kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (velîsi) tarafından cüz'î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer'in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün velîsine) güzellikle ödemek (lâzımdır). Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile
vey
a taraflarına muhaasa...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı) . Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehinde, onun (maktulün) kardeşi (varisi
vey
a velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis
vey
a velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden (size) bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim de bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm yaklaştığında eğer bir hayır (miras - mal) bırakacaksa, ana-babası
vey
a akrabaları için vasiyet etsin. Bu korunmak isteyenler için bir haktır!...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm alâmetleri belirdiği zaman, eğer geriye mal bırakacaksa, babasına, anasına ve akrabasına malının üçte birinden çok olmıyacak şekilde vasiyyet etmek farz kılındı. Bu vasiyyet, ebe
vey
n ve akrabasını mahrum etmemek için takva sahiplerine hak oldu. (Bu âyeti kerimenin hükmü, daha ileride gelecek olan Nisa sûresindeki miras âyeti ile kaldırılmış, nesh edilmiştir.)...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Herhangi birinize ölüm yaklaştığında, eğer arkasında yeterli bir servet bırakıyorsa, ebe
vey
nine ve (diğer) yakın akrabalarına uygun şekilde vasiyette bulunmak size farz kılındı: Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilincini duyanlar için bir yükümlülüktür....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
1.
fe
: fakat, artık
2.
men
: kim ise
3.
hâfe
: korktu
4.
min
: den
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Fakat kim, vasiyet edenin, haktan uzaklaşacağından
vey
a günaha gireceğinden korkarsa, bu sebeple onların aralarını ıslâh ederse (düzeltirse), bu durumda, onun üzerine bir günah (vebal) yoktur. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (Rahîm esması ile tecelli edendir)....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de, vasiyet edenin bir hata işlemesinden
vey
a bilerek bir günaha girmesinden endişe ederek tarafların arasını düzeltir, geliştirirse, ona bir vebal yoktur. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyet edenin bir haksızlığa meyledeceğinden
vey
a günaha gireceğinden korkar da, tarafların arasını düzeltirse onun üzerine bir günah yoktur. Allah bağışlayıcıdır, rahmet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyyet edenin bir hata etmesinden
vey
a bir günaha girmesinden endişe eder de iki tarafın arasını düzeltirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah, hakkı yerine getireni bağışlayıcı ve emrine itaat edene merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanilacagindan
vey
a gunaha gireceginden endise duyan kimse, ilgililerin arasini duzeltirse ona gunah yoktur. Allah suphesiz bagislar ve merhamet eder. *...
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de vasiyyet edenin hatâya düşüp haksızlığa kayacağından
vey
a günaha gireceğinden endişe eder de ilgililerin arasını düzeltirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanılacağından
vey
a günaha gireceğinden endişe duyan kimse, ilgililerin arasını düzeltirse ona günah yoktur. Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanlışlık
vey
a haksız bir paylaşım yapacağını sezen birisi olaya karışıp durumu düzeltirse günah işlemiş olmaz. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
her kim de vasıyyet edenin bir hata etmesinden
vey
a bir günaha girmesinden endişe eder ve tarafeynin aralarını düzeltirse ona vebal yoktur, şüphesiz Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Her kim de vasiyet edenin bir yanlışlık yapmasından
vey
a bir günaha girmesinden endişe eder de iki tarafın arasını düzeltirse ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayıcı çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden
vey
a bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de vasiyet edenin bir hatâ etmesinden
vey
a bir günâha girmesinden endîşe edip de (vasiyetle alâkası olanların) aralarını düzeltirse, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Ama her kim, vasiyet edenin bir hata yaptığından
vey
a (bilerek) bir kusur işlediğinden endişe eder ve bunun üzerine mirasçılar arasında bir uzlaşma sağlanırsa (bu nedenle) kendisine bir günah terettüb etmez. Doğrusu Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
İmdi her kim vasiyette bulunan kimsenin bir hatasından
vey
a bir günaha girmiş olmasından korkar da aralarını ıslah ederse onun üzerine bir günah yoktur. Şüphesiz Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bununla birlikte her kim vasiyet edenin haksızlığa meyletmesinden
vey
a günaha girmesinden korkar da (tarafların) arasını bulursa, ona bir günah yoktur. Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanılacağından
vey
a günaha düşeceğinden endişe duyan kimse (ilgililerin) aralarını düzeltirse, ona günah yoktur. Allah, şüphesiz bağışlayan ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin hataya düşüp haksızlığa kaymasından
vey
a günaha girmesinden endişe edip ilgililerin arasını bulan kimse, hiçbir vebale girmez. Allah çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de vasiyyet edenin bir hatâ
vey
a günâh işlemesinden korkar da (tarafların) aralarını düzeltirse, ona günâh yoktur, Allâh bağışlayandır, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyet edenin bilerek
vey
a bilmeyerek haksızlığa meyletmiş olmasından endişelenir de tarafların arasını düzeltirse, onun için bir günah yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış
vey
a günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
1.
eyyâmen
: günler
2.
ma'dûdâtin
: adetli, sayılmış, sayılı
3.
fe men
: fakat kim
4.
kâne
: oldu, idi
<...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta
vey
a yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı), diğer (başka) günlerden (oruç tutarak) tamamlanır. (İhtiyarlıktan
vey
a iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) ona (oruç tutmaya) güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu (sabah, akşam) doyuracak (kadar) bir fidye vermesi (gerekir).Artık kim isteyerek (gönülden) bir hayır yaparsa (orucunu
vey
a fidyeyi artırırsa),işte o, kendisi için bir hayırdır.Oruç tutmak sizi için daha h...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık
vey
a şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Bu sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta
vey
a seyahatte olursa (orucu) yaşayamadığı günler kadar telâfi eder. Oruç tutmaya takatı sınırda olanların (sağlığı elvermeyenlerin) üzerine miskin'in (yoksulun) yemeği bir fidye düşer (oruçsuz her günlerine karşılık). Kim hayır olarak daha fazlasını verirse, bu onun için daha hayırlıdır. Sıyam sizin için daha hayırlıdır (yerine fidye vermekten), eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde.[37] Sizden kim (bu günlerde) hasta
vey
a yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Artık onu hiç tutamayacak kadar düşkünleşmiş olanlar ise (her bir gün için) bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler. Kim gönülden fazlaca bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlı olur. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sizden kim hasta ya da yolculuk halinde bulunursa, (tutamadığı) günler sayısınca diğer günlerde tutar. (Fazla yaşlılıktan
vey
a iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) oruç tutmaya güç getiremiyenlere bir yoksulu (sabah-akşam) doyuracak fidye gerekir. Kim de gönülden (fidyeyi artırıp) hayr yaparsa, bu onun için daha iyidir. Bununla beraber oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık
vey
a şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde... Hasta olanlarınız
vey
a yolculukta bulunanlarınız tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Güç yetirenler bir yoksulu doyurarak adakta bulunsunlar. Kim gönül isteğiyle (daha fazla yoksulu doyurmak için) iyilik yaparsa kendisi için daha iyidir; ancak oruç tutmanız sizin için en iyisidir, bir bilseniz!...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler, içinizden hasta olan
vey
a seferde bulunan ise diğer günlerden sayısınca, ona dayanıb kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu, her kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır, bununla beraber oruc tutmanız sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler... İçinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan ise, diğer günlerden sayısınca tutar. Ona dayanıp kalanlar (dayanamayanlar) üzerine de bir yoksulu doyuracak fidye vermek gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır. Yine de oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta
vey
a yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin (
vey
a: güç yetiremeyenlerin) üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönlünden bir hayır yaparsa (fidye oranını arttırmak, daha çok yoksul doyurmak vb.) bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız - eğer bilirseniz - sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler olarak (oruç size farz kılındı)! Fakat içinizden kim hasta olur
vey
a yolculukta bulunursa, artık (tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutsun)! Ona gücü yetmeyenlerin üzerine ise, (tutamadıkları her gün için) bir fakirin (bir günlük) yiyeceği kadar fidye (verme borcu) vardır. Buna rağmen kim gönlünden koparak bir hayır işlerse(daha fazla verirse), o takdirde bu, onun için daha hayırlıdır. Bununla berâber bilirseniz,(güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayır...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler olarak. Sizden kim hasta
vey
a seferde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde; gücü yetmeyenlere de bir yoksul doyumu fidye. Bununla beraber kim gönüllü olarak iyilik yaparsa bu; kendisi için...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde (oruç). Ancak sizden kim, hasta
vey
a seyahatte olursa diğer zamanlarda (aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır); ve (bu gibi hallerde) gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür. Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur; zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır -keşke bunu bilseydiniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler. İmdi sizden her kim hasta olur
vey
a sefer üzere bulunursa tutamadığı günler adedince sair günlerde (tutar). Oruca pek zor dayanabilecek kimse üzerine de fidye (bir miskin taamı) (farzdır). İmdi her kim tatavvu'an bir hayır yaparsa bu kendisi için daha hayırlıdır. Ve eğer oruç tutarsanız sizin için hayırlıdır. Eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim o günlerde hasta olur
vey
a seferde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruç tutmaya gücü yetmeyenler ise, bir yoksul doyumu fidye verir. Kim kendi isteğiyle nafile olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
O, sayılı günlerdir. İçinizden hasta olan
vey
a yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta
vey
a yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler olarak. Sizden kim hasta
vey
a seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar). Oruca (güç) dayananların fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lâzımdır. Bununla beraber gönül isteğiyle kim bir iyilik yapar(oruç tutar)sa o, kendisi için iyidir. Bilirseniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Oruç günleri sayılıdır. Hasta
vey
a yolcu olanlarınız, o günlerin sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Orucu güçlükle tutabilenler ise, fidye olarak yoksul doyururlar. Ama kim fazladan bir hayır işlerse, bu onun için daha hayırlı olur. Oruç tutmanız ise, bir bilseniz, sizin için daha da hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur
vey
a yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
1.
şehru
: ay
2.
ramadân
: ramazan
3.
ellezî
: o ki, ki o
4.
unzile
: indirildi
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta
vey
a yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta
vey
a yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta
vey
a yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
İnsanlara hakikati idrak ettiren ve gerçekle yanlış arasındaki farkları açıklayan Kur'ân, Ramazan ayı içinde inzâl olmuştur. Sizden kim bu aya ererse, sıyamı (orucu her boyutuyla) yaşasın. Kim de hasta
vey
a seyahatte olursa, o günler sayısınca tamamlasın. Varlığınızdaki hakikati yaşamayı sıyam ile kolaylaştırmak ister, güçleştirmek istemez. O sayılı günleri tamamlayarak, size hakikati yaşattığı ölçüde, Allâh'ın ekberiyetini hissetmenizi ve bunu değerlendirmenizi ister....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bütün insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi olan, Allah’tan gelen, Allah’ın peygamberiyle öğrettiği, hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran apaçık delilleri, şeriatı içeren Kur’ân’ın indirildiği aydır. Sizden kim bu ayda devamlı ikametgâhında bulunursa, o ayın başından sonuna kadar, aksatmadan oruç tutsun. Kim hasta olur
vey
a yolculukta bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Allah dinî hükümler koymakla, size kolaylık ...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayi, ki onda Kuran, insanlara yol gostererek yol gosterici ve dogruyu yanlistan ayirici belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayi idrak eden, onda oruc tutsun; hasta
vey
a yolculukta olan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutsun. Allah size kolaylik ister, zorluk istemez. Bu kolayliklari, sayiyi tamamlamaniz ve size yol gosterdigine karsilik O'nu Ululamaniz icin mesru kilmistir; ola ki sukredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O Ramazan ayı ki) içinde Kur'ân, insanlara doğru yolu gösterici ve doğru yolun, hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden ayırıcı belgeleri olarak indirildi. Artık sizden kim bu cıy'a hazır olursa, oruç tutsun. Kim de hasta olur
vey
a yolculuk halinde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde (kaza etsin). Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. (Bu kolaylığı) sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterip başarılı kıldığı için O'nu ululamanız içindir. Ola ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun; hasta
vey
a yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bu kolaylıkları, sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterdiğine karşılık O'nu ululamanız için meşru kılmıştır; ola ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta
vey
a yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan Kuran'ın indirildiği aydır. Kim o aya ulaşırsa oruç tutsun. Hasta
vey
a yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece (oruç günlerinin) sayısını tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta
vey
a yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu göstermek ve hidâyet ile furkandan (hak ile bâtılı ayıran hükümlerden) apaçık deliller olmak üzere, Kur’ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda oruç tutsun! Kim de hasta olur
vey
a yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine, tutamadığı günler) sayısınca başka günler(deoruç tutma borcu) vardır. Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar)sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâyete erdirmesin...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hak ile batılı ayıran Kur'an, o ayda indirilmiştir. Sizden her kim ayı görürse oruç tutsun. Kim de hasta olur
vey
a seferde bulunursa, diğer günlerde o kadar oruç tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu sayıyı tamamlamanız; size hidayet ihsan etmiş olduğundan Allah'ı tekbir ile yüceltmeniz içindir ve umulur ki şükredesiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta
vey
a seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister)....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetleri cami olup hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'an-ı Azîm nâzil olmuştur. İmdi sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun. Ve hasta
vey
a sefer halinde bulunursa, diğer günlerde o miktar oruç tutsun. Allah Teâlâ sizin için kolaylık ister, sizin için güçlük istemez. Malumdur ki oruç adedini ikmal edersiniz. Ve size hidâyet buyurmuş olduğundan dolayı Allah'a tekbirde bulunursunuz ve şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti açıklayan, hakkı ve bâtılı birbirinden ayırt eden Kur'an o ayda indirildi. Şu halde sizden her kim o aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta olur
vey
a yolculukta bulunursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu kolaylığı dilemesi, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmeniz içindir. Umulur ki şükredersiniz!...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Hasta olan
vey
a seferde bulunan, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Sayıyı tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O sayılı günler, ramazan ayıdır. O ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren Ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruca başlasın. Hasta
vey
a yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükr...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Ramazan ayı ki, insanları doğru yola ileten, apaçık hidayet delillerini içeren ve doğru ile yanlışı ayırt eden Kur'ân onda indirildi. Bu aya erişenleriniz orucunu tutsun. Hasta
vey
a yolcu olanlar ise, o günlerin sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük dilemez. Bir de, oruç günlerini tamamlamanızı ve size hidayet nasip ettiği için Allah'ı herşeyden büyük tanımanızı diler ki, siz de böylece şükretmiş olursunuz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan
vey
a yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Tanrı, gerçekten sizin nefslerinize ihanet etmekte olduğunuzu (
vey
a: zaaf gösterdiğinizi ya da yazık ettiğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Tanrı'nın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir (vakti) sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itik...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere
vey
a mahkeme hakimlerine) vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere
vey
a mahkeme hakimlerine) vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Hem mallarınızı aranızda bâtıl (haram yollar)la yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını kendiniz (haksız olduğunuzu) bile bile (rüşvet
vey
a yalancı şâhidlik gibi) günah ile yemeniz için onları(n hükmünü) hâkimlere (bırakıp) aktarmayın!...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Mallarınızı, aranızda bâtıl (sebepler) ile yemeyin; bile bile insanların mallarından bir kısmını günâh bir biçimde yemeniz için onları hakimler(in önün)e atmayın (hakimlere götürmeyin
vey
a onlara rüşvet vermeyin)....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
1.
ve etimmû
: ve tamamlayın
2.
el hacce
: hac
3.
ve el umrete
: ve umre
4.
li allâhi
: Allah için
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Fakat eğer (elde olmayan bir nedenle) alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbandan (gönderin). Kurban (kesim) yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Fakat sizden hasta olan
vey
a başından bir ezası olan (ve bundan dolayı kurban yerine varmadan önce traı olmak zorunda kalan) kimsenin bu durumda, oruçtan, sadakadan
vey
a kurbandan (biriyle) fidye vermesi(gerekir). Artık emin olduğunuzda (güvene kavuştuğunuzda) o zaman kim, hac (zamanına...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır
vey
a başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç
vey
a sadaka
vey
a kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allâh için tamamlayın. (Bunu yapmaktan) engellenirseniz hediye kurban da yeterlidir. Kurbanınız kesilene kadar başınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olursa ya da başında (hacca engel) bir sıkıntısı olursa, oruç yahut sadaka
vey
a kurban diyet gerekir. (Engelleme kalktığında) emin olduğunuzda kim hacca kadar umreyi yaşamak, yararlanmak isterse, kolayına gelen bir hediye kurbanı kessin. Fakat bulamayana hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç gere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması
vey
a imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka
vey
a kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer alıkonulursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Gönderdiğiniz kurban yerine ulaşıncaya kadar saçlarınızı traş etmeyin. Hasta olan
vey
a başından bir rahatsızlığı olan (bundan dolayı traş olan) kimsenin üzerine ya oruç, ya sadaka
vey
a kurban olarak fidye gerekir. Güvene kavuştuğunuz zaman, her kim hacca kadar umre ile yararlanmak isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. [40] Kim (kurban kesme imkanı) bulamazsa üç gün hacc esnasında yedi g...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise
vey
a başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka
vey
a kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın. Fakat, herhangi bir sebeple bunlardan alıkonursanız kurbandan (deve, sığır ve davardan) sizin için hangisi kolaysa o vâcib olur; ve kurban mahalli olan Mina’ya varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. İçinizden hasta
vey
a başından eziyeti olup bundan ötürü traş olan kimseye üç gün oruç, ya altı fakire birer fitre sadaka, yahut bir kurban kesmekle fidye vermek vâcip olur. Hastalık ve yol tehlikesi gibi engellerden emin olduğunuz vak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Basladiginiz hac ve umreyi Allah icin tamamlayin. Alikonursaniz, kolayiniza gelen bir kurban gonderin. Kurban, yerine ulasincaya kadar, baslarinizi tiras etmeyin. Icinizde hasta olan
vey
a basindan rahatsiz bulunan varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Guven icinde olursaniz, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayina gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasinda uc gun ve dondugunuzde yedi gun, ki o tam on gundur oruc tutmak gerekir. Bu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc ve Umre'yi Allah için tamamlayın. Bundan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan
vey
a başında bir eziyet ve rahatsızlığı bulunan kimseye (Kurban yerine varmadan tıraş olursa, bunun için) oruç ya da sadaka ya da kurbanlardan bir fidye (kurtuluş akçesi) vâcib olur. Güven içinde olursanız, her kim Hacc'a kadar Umre'den yararlanmak isterse, ona da kurbandan kolay geleni kesmek gerekir. Bunu bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan
vey
a başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması,ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu,...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç
vey
a sadaka
vey
a kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayın. Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin; ancak hasta olan
vey
a başından bir rahatsızlığı bulunanlar, oruç, sadaka
vey
a herhangi bir ibadetle fidye vermeli. Güven ortamında, her kim Hac zamanına kadar (ihramdan çıkarak) umreden yararlanırsa, kolayına gelen bir kurban göndermeli. Bunu yerine getiremiyenler, hac anında üç gün, ve döndükten sonra da yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalı...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc-ü omreyi de Allah için tamam yapın, eğer ihsara tutulmuşsanız o vakit hedyin kolayınıza geleni, bununla beraber bu hediy mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin, içinizden hasta olana
vey
a başından bir eziyeti bulunana tıraş için oruç
vey
a sadaka
vey
a kurbandan ibaret bir fidye var; ihsardan aman bulduğunuz vakit de her kim hacca kadar omre ile sevab kazanmak isterse ona da hedyin kolay geleni, bunu bulamıyana ise oruç, üç gün hacda yedi de avdet ettiğinizde ki tam on gündür ve ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana
vey
a başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka
vey
a kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak ge...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana
vey
a başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç
vey
a sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacd...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da, umreyi de tamamen yapın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderiniz. Kurban yerine gelinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden her kim ki hasta olursa
vey
a başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan
vey
a kurbandan fidye (vacip olur). Emin olduğunuz vakitte kim hac zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa, kolayına gelen bir kurban kesmesi (icap eder). Ancak bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün oruç vacip ol...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Tanrı için tamamlayın. Eğer [düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle] kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Sizden kim hasta ise
vey
a başından şikayeti varsa, onun ya oruç, ya sadaka ya da kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe (emintüm) kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) o...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men' olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur
vey
a başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç
vey
a (altı fakiri doyuracak) sadaka
vey
a kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da; ümreyi de tamamlayın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim, hasta olursa
vey
a başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan
vey
a kurbandan fidye. Emin olduğunuz vakitte; kim, hacc zamanına kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban keser. Ama bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu; ailesi Mescid-...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve Umreyi Allah için ifa edin; fakat yapmaktan alıkonursanız gücünüzün yeteceği bir kurban kesin ve kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak
vey
a sadaka vererek
vey
a (başka türlü) bir ibadet ile özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır. Sağlıklı ve emniyette olduğunuzda hac (vaktin)den önce umre yapan, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sırasında üç gün ve döndükten ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve Allah için haccı da umreyi de tamam yapınız. Fakat men olunursanız kurbandan kolaya geleni (Mina'ya gönderirsiniz). Ve bu kurban mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyiniz. Ancak sizden her kim hasta olur
vey
a başında bir eziyet bulunursa ona da oruçtan
vey
a sadakadan
vey
a kurbandan bir fidye (vacip olur). Sonra emin olduğunuzda kim hacc zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa kolayına gelen bir kurban kesmek icap eder. Fakat her kim bulamazsa üç gün hacc esnâsında, yedi gün ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa
vey
a başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç
vey
a sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık
vey
a yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allâh için haccı ve ömreyi tamamlayın. Eğer (engellenmiş olursanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan
vey
a kurbandan (biriyle) fidye (versin). Güvene kavuştuğunuzda, hac (zamanın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. (Kurban) Bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğün...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) . Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Kim sizden hasta ise ya da başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka
vey
a kurban olarak fidye (vermesi gerekir) . Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban (ı kesmesi gerekir) . Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Bunlardan alıkonacak olursanız, kolayınıza gelen bir kurban kesin; kurban yerine ulaşıncaya kadar da başınızı tıraş etmeyin. Hasta olanlarınız
vey
a başından rahatsız olanlarınız için ise, fidye olarak oruç, sadaka
vey
a kurban gerekir. Hastalık ve düşman tehlikesinden emin olduğunuzda, kim hacca kadar umre yapacak olursa, kolayına gelen bir kurban kessin. Bunu bulamayan, hacda üç gün, dönünce de yedi gün oruç tutar ki, bu da tam on gün eder. Bu, Mescid-i...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek
vey
a kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmay...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kadaytum
: tamamladınız
4.
menâsike-kum
: hacca ait ibadetlerini...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Sonra hacca ait ibadetlerinizi ifâ ettiğiniz zaman, babalarınızı zikrettiğiniz gibi
vey
a daha ziyâde olarak Allah Teâlâ'yı zikrediniz. İmdi nâstan öylesi vardır ki, «Rabbimiz bize (nasibimizi) dünyada ver,» der. Bunlar için ahirette bir nasip yoktur....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, iş başına geçti mi (
vey
a: sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Tanrı ise bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Dönüp gitti mi (
vey
a iş başına geçti mi) yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır; Allâh da bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey inananlar, hepiniz birlikte islâma (
vey
a barışa) girin, şeytânın adımlarını izlemeyin, çünkü o size apaçık düşmandır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar, (Adem ile İdris Aleyhisselam arasında hak bir dinde) tek bir ümmetti. (Vakta ki ihtilaf ettiler) Hakk Teala onlara (iman ve itaat edenlere) sevabla müjdeleyici, (küfür ve isyan edenlere) ikabla korkutucu Peygamberler gönderdi. Ve onlarla birlikte, insanların ihtilaf ettikleri şeylerde aralarında hükmetmek üzere hak Kitablar da inzal etti. Halbuki hakta (
vey
a indirilen Kitab'ta) kendilerine Kitab verilenler gelinceye kadar ihtilaf eden olmadı. Bu da Tevrat ve İncil hükümleri geldikten s...