Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Məryəm Suresi, 26. Ayet:
(Bunlardan)
ye,
iç! Gözün aydın olsun! Əgər insanlardan kimisə görsən, de ki: “Mən Rəhman (olan Allah) üçün (susma) orucu tutmağı nəzir eləmişəm. Ona görə də bu gün heç bir insanla danışmayacağam!”...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Ey Adəm! "Sən və həyat yoldaşın cənnətdə məskunlaş, istədiyin yerdən
ye,
amma bu ağaca yaxınlaşma. Əks halda zalımlardan olarsan."...
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Doğru yolu bulasınız di
ye,
Musa'ya Kitap'ı ve Furkan'ı verdik....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm geldiği zaman; eğer geride bir hayır bırakıyorsa, anne
ye,
babaya, yakın akrabaya örfe uygun bir şekilde vasiyette bulunmak, takva sahibi olanların üzerine bir hak olarak yazıldı....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! Biz, "Rabb'inize iman edin." di
ye,
iman etmeye çağıran bir davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. Rabb'imiz! Suçlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilikle al."...
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Biz, insanlar arasında, Allah'ın sana gösterdiği gibi hükmedesin di
ye,
Kitap'ı hakikat olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Resullerin arasının kesildiği bir dönemde size gerçekleri açıklayan resulümüz geldi. "Bize herhangi bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi." demeyesiniz di
ye,
müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Allah, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Sizin üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap gönderme
ye,
sizi topluluklar halinde ayırıp kiminizin hıncını kiminize tattırmaya kadir olan O'dur." Bak, iyice anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl her yönüyle açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Onlar, kendilerine; meleklerin gelmesini, Rabb'inin gelmesini veya Rabb'inin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabb'inin ayetlerinden biri geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimse
ye,
imanı fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin, kuşkusuz biz de beklemekteyiz."...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Ant olsun ki belki ders alırlar di
ye,
Firavuncuları yıllarca kuraklık ve ürün kıtlığıyla cezalandırdık....
Ənfal Suresi, 9. Ayet:
Hani siz, Rabb'inizden yardım istiyordunuz. O da ardı ardına bin melekle yardım edeceğim di
ye,
isteğinize karşılık vermişti....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Hiçbir nebi
ye,
yeryüzünde düşmana üstünlük sağlayıncaya kadar, esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti istiyor. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan; Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve Hak Din'i, din edinmeyen kimselerle, üstünlüğünüzü kabul ettirince
ye,
kendi elleriyle size belli bir cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 84. Ayet:
Onlardan ölen hiçbir kimse
ye,
asla salat etme ve kabirlerinin başında da durma. Çünkü onlar, Allah ve Resul'ünü Küfrettiler. Ve onlar fasık olarak öldüler....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerini hoş göresiniz di
ye,
size yemin ederler. Siz, onlardan razı olsanız da bilesiniz ki Allah fasık olan toplumdan asla razı olmaz....
Hud Suresi, 29. Ayet:
"Ey halkım! Buna karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca Allah'a aittir. Siz, hor görüyorsunuz di
ye,
iman edenleri yanımdan kovacak değilim. Onlar, Rabb'lerine kavuşacaklardır. Fakat ben, sizi cahillik eden bir halk olarak görüyorum."...
İsra Suresi, 2. Ayet:
Musa'ya, İsrailoğulları'na, Ben'den başka bir vekil edinmeyin di
ye,
doğru yola ileten o Kitap'ı verdik....
İsra Suresi, 46. Ayet:
Kur'an'ı anlamalarına engel olsun di
ye,
kalplerine perde, kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen, Kur'an'da Rabb'inin tekliğini andığın zaman, nefretle arkalarını dönüp kaçarlar....
Kəhf Suresi, 6. Ayet:
Onlar, bu söze inanmıyorlar di
ye,
onların durumlarına üzüntünden neredeyse kendini harap edeceksin!...
Kəhf Suresi, 7. Ayet:
Biz, hangisinin daha iyi şeyler yapacağına sınav olsun di
ye,
yeryüzünde olan şeyleri ilgi çekici yaptık....
Ənbiya Suresi, 8. Ayet:
Biz, onları yeme
ye,
içmeye ihtiyaç duymayan varlıklar yapmadık. Ve onlar ölümsüz de değillerdi....
Ənbiya Suresi, 58. Ayet:
Sonra da kendisine sorsunlar di
ye,
büyük olanı hariç diğerlerini parça parça etti....
Həcc Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan bazıları, bir bilgi
ye,
bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıyorlar....
Nur Suresi, 31. Ayet:
Ve de Mü'min kadınlara söyle, bakışlarından bir kısmını sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Doğal olarak görünmesi gerekli olanlar dışında, ziynetlerini açığa vurmasınlar. Örtüleri ile göğüslerini örtsünler. Ziynetlerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınların tamamı, yeminle sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymayan erkek hizmetliler, kadınların avret yerlerinin ...
Furqan Suresi, 31. Ayet:
Bu hep böyle olmuştur. Biz her nebi
ye,
mücrimlerden bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabb'in sana yeter....
Şüəra Suresi, 3. Ayet:
İman etmiyorlar di
ye,
adeta kendini helak edeceksin....
Qəsəs Suresi, 43. Ayet:
Ant olsun ki önceki nesilleri yok ettikten sonra; Musa'ya, öğüt alırlar di
ye,
basiretler, doğru yolu gösteren ve rahmet olarak Kitap'ı verdik....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Ant olsun! Öğüt alırlar di
ye,
onlara Söz'ü ardı ardına yolladık....
Ənkəbut Suresi, 6. Ayet:
Kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Allah, kesinlikle hiç kimse
ye,
hiçbir şeye muhtaç değildir....
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Ant olsun ki, "Allah'a şükret." di
ye,
Lokman'a hikmet verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse bilsin ki Allah kimsenin şükrüne muhtaç değildir. Bütün övgüler O'nadır....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize sunduğunu, görünen görünmeyen nimetleri sizin için bollaştırdığını görmüyor musunuz? Yine de kimi insanlar; bir bilgi
ye,
bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışıyorlar....
Zuxruf Suresi, 5. Ayet:
Siz, israf eden bir halk oldunuz di
ye,
size öğüt vermekten vaz mı geçelim?...
Zuxruf Suresi, 32. Ayet:
Rabb'inin rahmetini onlar mı dağıtıyorlar? Dünya hayatındaki geçimliklerini Biz paylaştırdık. Birbirlerine işlerini gördürsünler di
ye,
onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Rabb'inin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır....
Fəth Suresi, 4. Ayet:
İmanları artsın di
ye,
inananların kalbine sükunet indiren O'dur. Göklerin ve yerin güçleri Allah'ındır. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Hucurat Suresi, 17. Ayet:
Onlar, teslim olmalarını başına kakıyorlar. De ki: "İslam'a boyun eğdiniz di
ye,
benden minnet beklemeyin. Bilakis, eğer özü-sözü bir kimselerseniz, sizi imana erdirdiği için, siz Allah'a minnet duyun."...
Talaq Suresi, 12. Ayet:
Allah, yedi göğü ve benzer şekilde yeryüzünü yaratandır. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini, Allah'ın bilgisinin her şeyi kuşattığını bilesiniz di
ye,
buyruğu onlar arasında iner durur....
Qələm Suresi, 39. Ayet:
Yoksa siz her ne hüküm verirseniz öyle olacak di
ye,
Kıyamet Günü'ne kadar geçerli verilmiş bir sözümüz mü var?...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan rızkını aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Təkvir Suresi, 17. Ayet:
Kararmaya başladığı an gece
ye,
...
Fəcr Suresi, 2. Ayet:
On gece
ye,
...
Bələd Suresi, 2. Ayet:
Senin de içinde yaşadığın belde
ye,
...
Şəms Suresi, 4. Ayet:
Ve onu örten gece
ye,
...
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Hür irade
ye,
özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmemeleri, inkârları sebebiyle, Allah onların kalplerini, kafalarını anlayışsız, kulaklarını duyarsız hale getirir. Gözlerinde de bir perde vardır, basiretleri bağlanmıştır. Büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri müjdele: Onlara, altlarından ırmaklar akan cennet konakları var. Orada kendilerine ikram edilen herhangi bir meyvadan yediklerinde: 'Bu, daha önce tattığımı...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Âdem, Rabbinden ikaz, uyarı ifade eden vahiyler aldı, günah işlemekten vazgeçip Rabbine itaate yöneldi, tevbe etti. Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi, Âdem’in tevbesini kabul etti. O insanları tevbe
ye,
itaate sevkeden ve tevbeleri kabul edendir, engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve, bir kimseden diğer bir kimse
ye,
bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Sonra bunun ardindan, sukredersiniz di
ye,
sizi bagislamistik....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Sonra bunun ardından, şükredersiniz di
ye,
sizi bağışlamıştık....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Ondan sonra, olur da şükredersiniz di
ye,
Biz sizi yine bağışlamıştık....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Hani Musâya, (sapıklıkdan ayrılıb) doğru yola gelesiniz di
ye,
(«Tur» da) o kitabı (Tevrâtı) ve Furkaanı (Hak ile batılı ayırd eden hükümleri) vermişdik. ...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Ey kavmim, siz buzağıyı put edinmekle kendinize, birbirinize yazık ettiniz, zulmettiniz. Bari gelin, günah işlemekten vazgeçerek tevbe ile, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınıza itaate yönelin. Değilse iç karışıklığa düşerek, birbirinizden bulun, birbirinizin kanını dökün. Tevbe etmeniz, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.' demişti. Bunun üzerine tevbe ettiniz de Allah te...
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra şükredesiniz di
ye,
sizi ölümünüzden sonra dirilttik....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra, şükredesiniz di
ye,
vefatınızdan (bir gün) sonra (kudretimizi anlıyasınız diye) sizi diriltmiştik....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra şükredesiniz di
ye,
ölümünüzün ardından sizi dirilttik....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra (yine de) belki şükredersiniz di
ye,
sizi ölümünüzden sonra dirilttik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Fakat siz, 'Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamıyacağız. Rabbini bizim için çağır da bize fasul
ye,
kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi toprağın bitirdiğinden yetiştirsin,' demiştiniz de, 'İyi olanı daha düşük olanla mı (özgürlüğü kölelikle mi) değiştirmek istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün, orada aradığınızı bulabilirsiniz!,' demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler ve ALLAH'ın gazabına uğradılar. Çünkü onlar ALLAH'ın ayetlerine karşı sürekli nankörce davranıyor...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Hakka ve tevhide yönelik inançları olanlar, sözde iman edenler, yahudiliğin takipçileri, hrıstiyanlar, sâbiîler, inançlarını terkedenler geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve Âhiret gününe hakkıyla imân ederler, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirirler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak,...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız di
ye,
size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)” demiştik....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hi
ye,
innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne)....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan (onların bir kısmı)
2.
ummiyyûne
: ümmîler, okuma yazma bilmeyenler
3.
lâ ya'lemûne
: bilmezler
4.
...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar di
ye,
"İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara iman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, işte onlar cennet ehlidirler. Onlar da cennette ebedî yaşarlar....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından ellerindeki geçerli bilgileri tasdik eden kitaplar gelmişken, öteden beri kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere, inanmayanlara karşı görevlendirilecek peygamberin adını kullanarak üstünlük sağlamaya, insanlardan, tekrar tekrar geleceği ile ilgili haberleri öğrenme
ye,
mevcut kutsal kitaplardaki bilgileri yeniden değerlendirmeye alarak geleceğini teyide çalışırlarken, ...
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının
2.
yevmen
: gün
3.
lâ teczî
: ödenmeyecek, ödenmez
4.
nefsun an nefsin
: bir kimseden bi...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böyle sizi, bütün insanlar üzerine adalet örneği, hak şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun di
ye,
doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir toplum yaptık. Sana önceden durduğun Ka'be'yi kıble yapmamız da yalnız peygamberlerin izinde gidecekleri iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayırt etmemiz içindir. Elbette o, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerden başkasına mutlaka ağır gelecekti. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Allah insanlara karşı çok şefkatli ve ...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki, insanlara şâhid olasınız. Elçi de size şâhid olsun. Biz, Elçi'ye uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım di
ye,
eskiden yöneldiğin Ka'be'yi kıble yaptık. Bu, Allâh'ın yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allâh sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allâh, insanlara şefkatli, merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun di
ye,
orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar, Rablerinden övgü
ye,
bağışlanmaya ve rahmete mazhar olanlardır. Onlar, işte onlar doğru yolu bulan, İslâm’ı yaşayarak sebat edenlerdir....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlara (bu vasıfta bulunan kimselere) Rabblerinden tezki
ye,
gufrân, lütûf ve ihsan vardır. Hidayete erdirilenler de bunlardır. (Dünya ve ahiret saadetine ihtidâ olunmuşlardır.)...
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe ederek, İslâmî hakikatleri ortaya koyarak Allah’a itaate yönelenlere, yaymaya devam ettikleri yanlış bilgileri düzeltenlere, Muhammed’in bütün insanlığın son hak peygamberi, Kur’ân’ın Allah’ın son mükemmel kutsal kitabı olduğunu, İslâmî hakikatleri bütün insanlığa açıklayanlara lânet edilmez. İşte onları ben bağışlarım. Ben insanları tevbe
ye,
itaate sevkeder, tevbeleri kabul ederim. Çok merhametliyim....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Sizi yalnız kötülük işleme
ye,
iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri Allah'a isnat etmeye çağırır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâike
ye,
Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akraba
ye,
yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaareb...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimse
ye,
maktul bir köleye karşı bir köle
ye,
maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimse
ye,
Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz di
ye,
size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız di
ye,
size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey müminler,sizden önceki ümmetlere olduğu gibi, günahlardan arınasınız di
ye,
sayılı günler olarak oruç tutmak size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınıp korunasınız di
ye,
size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz di
ye,
size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız di
ye,
size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde iti...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınızla ilişki size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz onlar için bir elbisesiniz. Allah biliyor ki siz kendinize hıyanet ediyordunuz; onun için tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara serbestçe yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazmış olduğu şeyi arayın. Fecirde tanyerinin beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden ayırt edilir hale gelinceye kadar da yiyin, için; sonra da geceye kadar oruca devam edin. Yalnız, mescidde itikâfa girdiğiniz zaman kadınlarınız...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tam yapın, eğer hac yapmaktan alıkonursanız, oraya kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan ya da başından bir rahatsızlığı bulunan bir kimsenin fidye olarak; ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umre ile faydalanmak isteyen kimse
ye,
kolayına gelen bir kurban kesmek; bulamayana hac esnasında üç gün, döndüğünüz vakit de yedi...
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Allah'i sayili gunlerde anin. Gunahtan sakinan kimse
ye,
acele edip, Mina'daki ibadeti iki gunde bitirirse gunah yoktur, geri kalsa da gunah yoktur. Allah'tan sakinin. O'nun katinda toplanacaginizi bilin....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Allah'ı sayılı günlerde anın. Günahtan sakınan kimse
ye,
acele edip, Mina'daki ibadeti iki günde bitirirse günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah'tan sakının. O'nun katında toplanacağınızı bilin....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Allah’ı sayılı günlerde de anın. Günahtan sakınan kimse
ye,
acele edip (Mina’daki ibadeti) iki günde bitirse de günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah’tan sakının, onun katında toplanacağınızı bilin....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Onlara: 'Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arının, azaptan korunun' denildiği zaman gururları kendilerini bilerek daha fazla günah işleme
ye,
zarar vermeye sevkeder. Onların hakkından sadece Cehennem gelir. Orası ne kötü bir yerdir, ne kötü bir mekândır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeci ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap da indirdi. Onlara bunca açık deliller geldikten sonra da gene ancak ihtirasları yüzünden tuttular da ihtilafa düştüler. Halbuki Allah inananları, onların ihtilâfa düştükleri doğru şe
ye,
kendi izniyle muvaffak etti, gerçeğe ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru ve düz yola çıkarır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra ihtilafa düşüp haktan ayrılınca, Allah onlara, rahmetiyle müjdeleyip azabından sakındıran peygamberler gönderdi. Bir de, insanlar arasında, ihtilafa düştükleri hususlarda onunla hükmetsin di
ye,
o peygamberlerle beraber hak kitap indirdi. Halbuki kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, aralarındaki haset ve ihtiras yüzünden ayrılığa düşenler, kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. Sonra Allah iman edenleri, Kendi izin ve iradesiyle, onların ihtilaf...
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü, nere
ye,
ne kadar harcayacaklarını soruyorlar: 'Karşılık beklemeden, gönüllü yapacağınız hayırlar, anaya-babaya, akrabalara, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolcularadır. Yapacağınız her türlü iyiliğin, ihsanın izzetin, ikramın hepsini Allah biliyor, mükâfatsız bırakmayacak.' de....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: «Bu ikisinde büyük bir günah ve insanlara bazı yararlar vardır. Ancak günahları yararlarından daha büyüktür.» Yine sana neyi başkalarına vereceklerini soruyorlar. De ki: «Sizi sıkmayanını.» Allah, düşünesiniz di
ye,
ayetlerini size böylece açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikâhlanmayın. İman eden bir cari
ye,
hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (güzellik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikâhlamayın. İman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe davet ederler. Allâh ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor. Allâh (hakikatin)...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a iman etmedikleri sürece müşrik kadınları nikahlamayın. Şüphesiz mü'min bir cari
ye,
hoşunuza gitse bile müşrik olan bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de iman etmedikleri sürece (kızlarınızı) nikahlamayın. Şüphesiz mü'min bir köle, hoşunuza gitse bile müşrik bir adamdan daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırmaktadırlar. Allah ise, kendi izniyle cennete ve bağışlanmaya çağırmakta ve belki, düşünüp öğüt alırlar diye insanlara ayetlerini açıklamaktadır....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cari
ye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a es kosan kadinlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin. Inanan bir cari
ye,
hosunuza gitse de putperest bir kadindan daha iyidir. Inanmalarina kadar; puta tapan erkeklerle mumin kadinlari evlendirmeyin. Inanan bir kole, hosunuza gitmis olsa da, puta tapan bir erkekten daha iyidir. Iste onlar atese cagirirlar, Allah ise izniyle cennete ve magfirete cagirir ve insanlara ibret alsinlar diye ayetlerini aciklar. *...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a ortak koşup inkâr içinde bulunan kadınlarla —imân edinceye kadar— evlenmeyin. İnanan bir câri
ye,
Allah'a ortak koşan bir kadından —bu sizi imrendirse bile— herhalde hayırlıdır. Allah'a ortak koşup inkâr içinde bulunan erkeklerle —imân edinceye kadar— Müslüman kadınları evlendirmeyin. Herhalde inanan bir köle —sizin hoşunuza gitse bile— Allah'a ortak koşan (hür) bir adamdan hayırlıdır. İşte onlar (sizi) ateşe çağırırlar. Allah ise kendi izniyle Cennet'e ve mağfirete (günahları temizleyip ...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a eş koşan kadınlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin. İnanan bir cari
ye,
hoşunuza gitse de ortak koşan bir kadından daha iyidir. İnanmalarına kadar; ortak koşan erkeklerle mümin kadınları evlendirmeyin. İnanan bir köle, hoşunuza gitmiş olsa da, ortak koşan bir erkekten daha iyidir. İşte onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır ve insanlara ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cari
ye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Tanrı ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
(Ey mü'minler) Allaha eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle), onlar îmana gelinceye kadar, evlenmeyin. İman eden bir câri
ye,
müşrik bir kadından — bu, sizin hoşunuza gitse de — elbet daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de, onlar îman edinceye kadar, (mü'min kadınları) nikahlamayın. Mü'min bir kul müşrikden — o, sizin hoşunuza gitse de — elbette hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar, Allah ise, kendi iradesiyle, cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara âyetlerini apaçık söyler. Tâki iyice düşü...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Hem îmân etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin! Ve elbette mü’min bir câri
ye,
(hür) bir müşrik kadından daha hayırlıdır. (O müşrik kadın) hoşunuza gitse bile! Îmân etmedikçe müşrik erkekleri de (mü’min kadınlarla) evlendirmeyin! Elbette mü’min bir köle,(hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. (O müşrik) hoşunuza dahi gitse! İşte onlar ateşe da'vet ederler. Allah ise, izniyle Cennete ve mağfirete (vesîle olacak amellere) da'vet ediyor; âyetlerini de insanlara iyice açıklıyor, tâ ki ibret alsınlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrikeleri imân edinceye kadar nikah etmeyiniz. Elbette mü'min olan bir cari
ye,
bir müşrikeden hayırlıdır. Velev ki müşrike sizin hoşunuza gitsin. Ve müşrik erkeklere de, imân etmedikçe (müslüman kadınları) nikah ettirmeyiniz. Elbette bir mü'min köle, bir müşrikten hayırlıdır. Velev ki o müşrik hoşunuza gidecek olsun. Onlar (o müşrik ve müşrikeler, insanı) ateşe davet ederler. Allah Teâlâ ise kendi izniyle cennete ve mağfirete davet buyurur. Ve insanlara âyetlerini açıkça bildirir, tâ ki tezekk...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. Mümin bir cari
ye,
hoşunuza giden müşrik bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikçe, müşrik erkeklerle mümin kadınları evlendirmeyin. Mümin bir köle, hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise, izniyle, cennete ve mağfirete çağırır ve insanlara düşünüp ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyin! Mümin bir cari
ye,
hoşunuza giden hür bir müşrik kadından daha hayırlıdır! Mümin kadınları da, onlar iman etmedikçe, müşriklere nikâhlamayınız; Mümin bir köle hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler sizi cehenneme dâvet ederler. Allah ise sizi Kendi izniyle, cennete ve mağfirete dâvet eder ve üzerinde düşünüp gerekli dersi alsınlar diye âyetlerini insanlara açıklar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a ortak koşan kadınlarla, onlar inanıncaya kadar, evlenmeyin. (Allah'a ortak koşan hür kadın), hoşunuza gitse dahi, inanan bir cari
ye,
ortak koşan (hür) kadından iyidir. Ortak koşan erkekler de inanıncaya kadar, onları (kadınlarınızla) evlendirmeyin. (Allah'a ortak koşan hür erkek) hoşunuza gitse dahi, inanan bir köle, ortak koşan (hür) adamdan iyidir. (Zira) onlar ateşe çağırıyorlar. Allâh ise izniyle cennete ve mağfirete çağırıyor. İnsanlara âyetlerini açıklıyor ki öğüt alsınlar....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cari
ye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Onlar iman etmedikçe, müşrik kadınlarla evlenmeyin. Hoşlansanız bile, müşrik bir kadından ise, mü'min bir cariye daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. Hoşlansanız bile, müşrik bir erkekten ise, mü'min bir köle daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar; Allah ise izniyle sizi Cennete ve bağışlanmaya çağırıyor. Ve, düşünüp öğüt alsınlar di
ye,
insanlara âyetlerini açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah’ı yeminlerinize hedef yapmayın. Allah kemaliyle işitici ve bilicidir. (Bir işi yapmak veya yapmamak hususunda Allah’ın adı ile yemin edipte Allah Tealâ’yı engel tutarak, yemininizi bozmayız di
ye,
hayır yapmaktan geri kalmayınız. Yeminin bozulmasında hayır bulunan işi yapın ve keffaretini ödeyin.)...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Sakın Allah adına yaptığınız yeminleri iyilik etme
ye,
günahlardan sakınmaya ve insanların arasını bulmaya engel yapmayın. Hiç Şüphesiz Allah işiten ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de Allah adına yemin ederek; iyilik etme
ye,
günahlardan uzak durmaya ve insanların arasını düzeltmeye O’nun adını engel yapmayın. Allah hakkıyla işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
İşte akıllarınız ersin di
ye,
Allah size âyetlerini böylece açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
Düşünüp de anlarsınız di
ye,
Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki, şüphesiz
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümdarlık verdi di
ye,
İbrahim'le Rabbi hakkında tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: 'Benim Rabbim dirilten ve öldürendir' dediğinde 'Ben de diriltir ve öldürürüm' demişti. Bunun üzerine İbrahim: 'Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir bakalım' deyince o inkar eden şaşırıp kaldı. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana, Allah kendisine hükümdarlık verdi di
ye,
Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya kalkana! İbrahim ona: «Benim Rabbim, hem dirilten hem öldürendir.» dediği zaman, O: «Ben, diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi, sen de batıdan getir!» deyince, o inkarcı herif donakaldı. Öyle ya, Allah zulmedenleri muvaffak etmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi di
ye,
Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: «Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür.» dediği zaman: «Ben de diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!» deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümranlık verdi di
ye,
Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi? İşte o zaman İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür. ” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm. ” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi di
ye,
Rabbi hakkında İbrahim’le tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: -Rabbim dirilten ve öldürendir, dediği zaman, O da: -Ben de öldürür ve diriltirim demiş. İbrahim de: -Allah, güneşi doğudan getirir, haydi sen de onu batıdan getir! deyince, o küfreden şaşırıp kalmıştı. Allah, zalim topluma doğru yolu göstermez....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
1.
ev
: veya
2.
ke ellezî
: o kimse gibi
3.
merra
: uğradı
4.
alâ karyetin
: bir karye
ye,
belde
ye,
kasaba
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Herhangi biriniz arzu eder mi ki, ağaçlarının altından ırmaklar akan, içinde her türlü meyvaları bulunan, hurma ağaçları ve üzüm çubuklarıyla dolu bir bahçesi olsun da, bakıma muhtaç çoluk çocuğu varken, kendisine ihtiyarlık gelip çatsın; bahçeye de, içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıp kül etsin! Allah dünyanın geçici, âhiretin ebedî olduğu konusunda düşünesiniz di
ye,
ibret verici misalleri size böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz ister mi ki, hurma ve üzümlerle dolu bir bahçesi olsun, o bahçeden dereler aksın, içinde her türlü ürün bulunsun da, sonra, evlâdı da güçsüz bir halde iken kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, bu durumda iken bir de ateşli bir kasırga kopsun ve bahçeyi kasıp kavursun? Düşünsünler di
ye,
insanlara âyetlerini Allah işte böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve topraktan, yerden size verdiğimiz mahsulün, madenlerin ve gömünün temizinden, helâlinden, sağlıklısından karşılık gözetmeden gönüllü hayra harcayınız. Kendinizin, göz yummadan alıcısı olmayacağınız kötü malı hayır diye vermeye kalkışmayınız. Allah’ın zengin olduğunu, muhtaç olmadığını, övülme
ye,
şükredilmeye lâyık olduğunu biliniz....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenlerin ...
Bəqərə Suresi, 278. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: îmân ettiler, âmenû oldular
4.
ittekû
: takva sahibi ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah bir kimse
ye,
ancak gücü yettiği kadar teklif eder. Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır. Rabbimiz! Eğer unuttuk, yahut kasdimiz olmıyarak hata ettikse bizi (Ondan) hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin musibetler gibi, bize, ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Güç yetiremiyeceğimiz şeyi bize yükletme, bizden çıkan günahları affet, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen mevlâmız, yardımcımızsın. Artık kâfirler topluluğu üzerine biz...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu, gayb haberlerindendir, onu sana vahyediyoruz. Ve "Meryem'e, onlardan hangisi kefil (vekil) olacak?” di
ye,
onlar (kur'a çekmek için) kalemlerini attıkları zaman, sen onların yanlarında değildin. Ve onlar tartışırken de, sen onların yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu Meryem, Zekeriyya ve Yahya (Aleyhisselâm) kıssaları, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Ey Rasûlüm, yoksa Meryemi hangisi himayesine alacak di
ye,
Tevrat yazdıkları kalemleriyle kur’a atarlarken, sen onların yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında bulunmuyordun....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allah Îsâ’ya: 'Ey Îsâ, ecelin gelince ruhunu alıp ölümünü ben gerçekleştireceğim. Sana yapılan iftiralarla ilgili muhakemeyi huzurumda alenî yapacağım. Seni inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin karalamalarından, iftiralarından arındırıp, temize çıkaracağım' buyurmuştu. 'Ya Muhammed, kıyamete kadar, sana tâbi olan müslümanları, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin üstünde tu...
Ali-İmran Suresi, 57. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tam olarak verecek. Allah zâlimleri, haksızlık yapanları, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olanları sev...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli (yahudiler ve hristiyanlar)
3.
teâlev
: gelin
4.
ilâ kelimetin
...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: Ey ehli kitab! gelin: Sizinle bizim aramızda müsavi bir kelime
ye,
şöyle ki: Allahdan başka ma'bud tanımıyalım ona hiç bir şey'i şerik koşmıyalım, ve ba'zımız ba'zımızı Allahdan beride Rab ittihaz etmesin, eğer buna karşı yüz çevirirlerse o vakit şöyle deyin: Şahid olun ki biz hakikaten müslimiz: müsalemetkârız...
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
1.
ve lâ tu'minû
: inanmayın, îmân etmeyin
2.
illâ li men
: o kimseden başka
3.
tebia dîne-kum
: sizin dîninize tâbî oldu, uydu
4.
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız di
ye,
dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: «O, Allah tarafındandır.» derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız di
ye,
dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. «Bu, Allah katındandır.» derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Doğrusu onlardan (ehl-i kitabdan) elbette bir fırka da vardır ki, kendisi Kitab’dan olmadığı hâlde, onu Kitab’dan sanasınız di
ye,
(doğru kelimeyi değiştirerek) dillerini Kitab’la eğip bükerler. Ve o, Allah tarafından olmadığı hâlde: 'Bu, Allah katındandır!' derler. Bu sûretle onlar, Allah’a karşı (hakikati) bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir güruh vardır ki; kitabda olmadığı halde kitabdan zannedesiniz di
ye,
dillerini eğip, bükerler. Allah katında olmadığı halde; Allah katındandır, derler. Allah adına, bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız di
ye,
dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
İnsanlardan hiçbir kimse
ye,
Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: «Allah'ı bırakıp bana kul olun.» demesi yakışmaz. Fakat onun: «Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb'e halis kullar olun» (demesi uygundur)....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Artık Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Göklerde ve yeryüzündekiler, istekleriyle veya zorla ona teslîm olmuşlardır ve her şey de, sonucu, gerisin geri
ye,
dönüp onun tapısına varacaktır....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Biz Allah’a iman ettik. Bize indirilen vah
ye,
İbrâhim’e, İsmâil’e İshak’a, Yâkub’a ve torunlarına indirilen keza Mûsâ’ya, Îsâ’ya, hasılı bütün peygamberlere Rab’leri tarafından verilen vahiylere de iman ettik. (Peygamberlikleri noktasında) onlar arasında hiçbir ayrım yapmayız ve biz yalnız Allah’a teslim oluruz....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirme
ye,
İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hileli amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Hep birlikte varlığınızdaki Esmâ hakikatine (uzanan) Allâh ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Üstünüzdeki Allâh nimetini hatırlayın. Hani sizler düşman idiniz de, şuurlarınızda aynı idrakı oluşturarak sizi bir araya getirdi; O'nun sizde açığa çıkan bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz ateşten bir çukurun tam kenarındaydınız; kurtardı sizi o ateşten. İşte böylece, hakikate eresiniz di
ye,
Allâh size işaretlerini açıklıyor....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz di
ye,
Allah, size ayetlerini böyle açıklar....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün, hani siz düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. O'nun bu nimeti ile kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de sizi oradan kurtardı. Doğru yola çıkasınız di
ye,
Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz di
ye,
Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin veya onları perişan etsin, böylece bozulmuş bir halde dönüp gitsinler di
ye,
size yardım eder....
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed yalnızca ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasulüdür. Ondan önce de görevlerini ifa eden Rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, gerisin geri
ye,
İslâm dışı hayatınıza mı döneceksiniz? Kim geriye İslâm dışı hayata dönerse Allah’a asla, hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır....
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, siz eğer kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin göstermelik hoşgörü taleplerini, şeriatinize aykırı isteklerini kabul eder, onlara boyun eğerseniz, sizi gerisin geri
ye,
İslâm dışı hayatınıza döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz....
Ali-İmran Suresi, 149. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer kâfirlere itaat edecek olursanız, sizi geri
ye,
kendi dinlerine çevirirler de dünya ve ahirette ziyana düşenlerin hâline dönersiniz....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Peygamber arkanizdan sizi cagirirken, kimseye bakmadan kaciyordunuz; kaybettiginize ve basiniza gelene uzulmeyesiniz di
ye,
Allah sizi kederden kedere ugratti. Allah, islediklerinizden haberdardir....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Hani siz durmadan uzaklaşıyor; hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Peygamber de arkanızdan sizi çağırıp dokunan felâkete üzülmeyesiniz di
ye,
Allah (bunun dışında) keder üstüne keder verdi size. Allah yaptıklarınızdan haberlidir....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz di
ye,
Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O sırada siz sürekli uzaklaşıyor ve dönüp bakmıyordunuz. Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, ne elinizden kaçırdığınız zafere ne de başınıza gelen felakete üzülmeyesiniz di
ye,
kederden kedere uğrattı. Allah ne yaptığınızı biliyor....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Sakın şunlar gibi olmayın ki küfrettiler de ıhvanları arzda bir siyahat ettikleri veya gazaya gittikleri vakit haklarında şöyle dediler «yanımızda olsalar ne ölürlerdi ne katlonurlardı» Allah bunu kalblerinde bir hasret olarak bıraksın di
ye,
halbuki hayatı veren de Allah mematı veren de, ve Allah her ne yaparsanız görüb duruyor...
Ali-İmran Suresi, 165. Ayet:
(Düşmanlarınızı) iki misli musibete uğrattıktan sonra şimdi aynı musibet sizin başınıza geldi di
ye,
kendi kendinize "Bu nasıl oldu?" diye soruyorsunuz, öyle mi? De ki: "O, sizin kendi eserinizdir." Doğrusu, Allah dilediği her şeyi yapmaya kadirdir:...
Ali-İmran Suresi, 178. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, kendilerine vereceğimiz mühletin, haklarında hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilerek işledikleri günahlarını, zararlarını artırsınlar di
ye,
biz onlara mühlet veriyoruz. Onlara, alçaltıcı, zillete düşürücü bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Ve Allah, kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz." di
ye,
misâk almıştı. Fakat onu (misâkı), arkalarına attılar (sözlerini tutmadılar) Ve onu az bir değere sattılar. Oysa yaptıkları alışveriş ne kötü....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
'Ey Rabbimiz, biz, Rabbinize iman edin di
ye,
imana davet eden birini işittik. Hemen iman ettik. Ey Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla. Kusurlarımızı ört, iyilerle, kâmil insanlar ve müslümanlarla birlikte ruhumuzu alarak ölümümüzü gerçekleştir' diyenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
-Rabbimiz, biz, “Rabbinize iman edin” di
ye,
imana çağıran bir davetçiyi işittik ve iman ettik. Rabbimiz bizim günahlarımızı bağışla, suçlarımızı ört, iyilerle birlikte canımızı al!...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Bunun üzerine Rableri onların dualarını kabul etti, dileklerini yerine getirdi. 'Ben, erkek olsun, kadın olsun, aynı insanlık ailesine mensup ve eşit olduğunuz için, sizden, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlerin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanların, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanların, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işle...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Nihayet Rableri onlar (ın duaların) a (şöyle) icabet etdi: «içinizden gerek erkek, gerek kadın — ki kiminiz kiminizden (haasıl olmadır) — (hayırlı) bir iş yapanın amelini ben elbette boşa çıkarmayacağım, işte hicret edenlerin, yurdlarından çıkarılanların, benim yolumda işkence
ye,
hakaarete, ziyana uğrayanların, muhaarebe edenlerin ve öldürülenlerin de, andolsun suçlarını örteceğim ve andolsun, Allah canibinden bir mükâfat olmak üzere, onları altından ırmaklar akar cennetlere de sokacağım. (Daha ...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Nihayet Rabbları, onlara icabet etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden; gerek erkek olsun gerek dişi olsun, çalışanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkence
ye,
hakarete, ziyana uğrayanların, muharebe edenlerin ve öldürülenlerin suçlarını elbette örteceğim, Allah katından mükafat olmak üzere; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Sevabın en güzeli, Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Onların Rabbi de dualarına şöyle icabet buyurdu: "Sizden gerek erkek, gerek kadın, hayır işleyen hiçbir kimsenin çalışmasını zayi etmem. Çünkü siz birbirinizdensiniz, birbirinizden farkınız yoktur. Benim rızam için hicret edenlerin, vatanlarından sürülenlerin, Benim yolumda işkence
ye,
zarara uğrayanların, Benim yolumda savaşanların ve öldürülenlerin, Elbette kusurlarını örtecek ve elbette onları Allah tarafından mükâfat olarak içinden ırmaklar akan cenetlere yerleştireceğim. En güzel ödüller All...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Ve yetimleri nikâh çağına gelinceye kadar deneyin. Bundan sonra eğer kendilerinde bir rüşd (yeterlilik) hissederseniz, o taktirde mallarını onlara teslim edin. Ve büyürler (geri alırlar) di
ye,
onları (malları) israf etmeyin ve acele ile yemeyin. Ve (vâsi) zengin bir kimse ise, o taktirde iffetli olsun (yetimlerin mallarını yemekten kaçınsın). Ve (vâsi) fakir bir kimse ise, o taktirde örfe uygun olarak yesin. Nihayet onlara mallarını geri vereceğiniz zaman, onlara karşı şahit tutun. Hesap görücü ...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikâhlanabilecekleri yaşa gelene kadar gözetip deneyin. Şayet onların olgunlaştığını gözlerseniz, mallarını kendilerine teslim edin. Onlar büyüyünce mallarına sahip olacaklar di
ye,
acele edip mallarını israf etmeyin. Zengin olan iffetli davransın (yetim malını yemekten uzak dursun). Yoksul olan ise, ondan örfte olan kadarıyla (haddi aşmadan) yararlansın. Mallarını kendilerine iade ederken de şahit bulundurun (yaptıklarınızın değerlendirilmesi için). Hakikatiniz olan Allâh Esmâ'sından H...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Ey yetimlerin velileri! Yetimleri, nikâh çağına ermelerine kadar deneyin. Eğer bulüğa vardıktan sonra kendilerinde bir akıl ve rüşd görür ve anlarsanız, hemen mallarını onlara teslim edin. Büyüyecekler de ellerine alacaklar di
ye,
o malları, israfla yemeğe kalkmayın. Veli zenginse, yetimin malına dokunmasın. Fakir olduğu takdirde, örfe göre (meşru surette) bir şey yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman da karşılarında şâhid bulundurun. Allah hesap sorucu olarak kâfidir....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan zina edenlere karşı içinizden dört şahid getirin. Onlar şahidlik ederlerse bu kadınları ölüm yok edince
ye,
yahut Allah kendilerine çıkış için bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde hapsedin. (İslâmın bidâyetinde zina edenler böyle hapsedilirdi. Sonra Hazreti Peygamberin hadîs-i şerifleriyle zina eden bekârlara yüz kırbaç vurma, evlilere de recim “taşla öldürme” cezası verilerek hapis kaldırılmıştı.)...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuşu irtikâb edenlere karşı içinizden dört şâhid getirin. Eğer şehâdet ederlerse — onları ölüm alıb götürünce
ye,
yahud Allah onlara bir yol açıncaya kadar — kendilerini evlerde alıkoyun (insanlarla ihtilâtdan men' edin). ...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara (zinâ edenlere) karşı aranızdan dört şâhit getirin. Eğer onların aleyhinde şâhitlik yaparlarsa, ölüm onları alıp götürünce
ye,
ya da Allah kendilerine bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
İçinizden sapık, eşcinsel ilişkilerde bulunan erkeklerden her ikisine de caydırıcı cezalar verin. Eğer tevbe ederler, sapık ilişkiden vazgeçip, Allah’a itaate yönelerek uslanırlarsa, artık onlarla ilgili tedbirler alarak ceza vermekten vazgeçin. Allah insanları tevbe
ye,
itaate sevkeder, tevbeleri kabul eder, engin merhamet sahibidir....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa, kendilerine ölüm gelinceye kadar kusur işleme
ye,
günaha, isyana devam edenlerin, 'Ben şimdi tevbe ettim, günah işlemekten vazgeçerek, Allah’a itaate yöneldim' diyenlerin, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar ile kâfir olarak ölenlerin kabul edilecek tevbeleri yoktur. İşte onlar için can yakıp inleten müthiş bir azap hazırlanmıştır....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size halal olmaz. (Cahiliyyet devrinde mevcud bir âdete göre, bir erkek, akrabasından ölen birinin malına varis olduğu gibi, onun karısına da varis olurdu. Bunu isterse mihir vermeksizin kendine nikâhlar ve dilerse mihrini almak suretiyle başkasına nikâhlardı. Bu âyet-i kerime o kötü âdeti yasaklamıştır.) Verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız di
ye,
onları tazyik etmeniz, mal karşılığında boşamak istemeniz de helâl olmaz. Meğer ki onlar, arayı a...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal olmadığı gibi, verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız di
ye,
açık bir fuhuş işlemeleri durumu hariç, onları sıkıştırmanız da helal olmaz. Haydi onlarla güzel geçinin! Kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, sizin hoşlanmadığınız bir şeyde Allah, birçok hayırlar takdir etmiş olur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtaracaksınız di
ye,
onları sıkıştırmanız da helal değildir. Ancak açık bir hayasızlık yapmış olurlarsa başka. Onlarla iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmasanız da Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, sizin birbirinize üstün olmanıza vesile kıldığı özelliklere sahip olmayı isteme
ye,
arzulamaya kalkmayın. Erkeklerin işledikleri sâlih amellerden, yaptıkları hayırlardan, kazandıkları sevaplardan dolayı mükâfatları vardır. Kadınların da işledikleri sâlih amellerden, yaptıkları hayırlardan, kazandıkları sevaplardan dolayı mükâfatları vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Her şey, Allah’ın bilgisi, planı, iradesi dahilinde gerçekleşmektedir....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Ve Allah'a kul olun. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ve ana-babaya, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa (eşlere), yolda kalmışa ve elinizin altında sahip olduklarınıza (köle
ye,
cariye
ye,
işçilere) ihsanla davranın. Muhakkak ki Allah, kibirli olan ve övünen kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cari
ye,
hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibâdet edin (kulluk vecîbelerini yerine getirin), hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Anaya, babaya iyilik edin ; hısımlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sahip olduğunuz elinizin altındaki (köle, câri
ye,
hizmetçi, işçi)lere de iyilik edin, (alçak gönüllü, güzel sözlü davranın). Şüphesiz ki, Allah kendini beğenip böbürleneni ve övüneni sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cari
ye,
hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah’a kulluk edin ve O’na hiç bir şeyi şirk koşmayın. Anaya babaya da iyilik edin, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, elinizin altındaki (köle, cari
ye,
işçi, hizmetçi vb.)lere de iyilik edin. Şüphesiz Allah, büyüklük taslayıp, böbürlenen hiç bir kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi şerik yapmayın. Anne
ye,
babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındaki (köle, cari
ye,
hizmetçi, işçi) lere de güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilince
ye,
cünüp iken de -yoldan geçmeniz dışında- gusledinceye kadar mescide yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya tuvaletten gelmiş yahut hanımlarınızla yatmış olur da gusledecek su bulamazsanız, O vakit temiz toprağa teyemmüm edin, arınmak niyetiyle yüzünüze ve ellerinize meshedin. Muhakkak ki Allah afüv ve gafurdur (af ve mağfireti boldur)....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı inkârda ısrar edenleri, kâfirleri, ateşe yaslayacağız. Onların derileri kızardıkça, piştikçe, azabı yeniden tatsınlar di
ye,
derilerini değiştireceğiz. Allah kudretli hikmet sahibi ve hükümrandır....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Ayetlerimizi inkar edenleri yakında bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı tatsınlar di
ye,
bu derilerini başka derilerle değiştireceğiz. Allah yücedir, hakimdir....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar di
ye,
kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Şüphesiz ki ayetlerimizi inkar edenleri yakında ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar di
ye,
derilerini değiştirip yenileyeceğiz. Allah; Aziz, Hakim olandır....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı tatsınlar di
ye,
derilerini öncekinden başka derilerle değiştireceğiz. Allah Azîz ve Hakîm'dir....
Nisa Suresi, 57. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennet konaklarına koyacağız. Orada ebedî yaşayacaklar. Orada tertemiz, devamlı temiz eşler vardır, onları koyu gölgeler altına s...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Önce elleriyle (ihtiyârlariyle) yapdıkları (fenalıklar) yüzünden onlara bir belâ çatdığı zaman (halleri) nice olur? (Onlar böyle bir felâkete uğradıkdan) sonra «Biz iyilikden ve ara bulmakdan başka bir şey arzu etmedik» di
ye,
Allaha andederek, sana geleceklerdir. ...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hangi Rasûlü, hangi peygamberi özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdikse, Allah’ın bilgisi emirleri ve yasaları dahilinde sırf itaat edilsin, tebliğine, teşriine, sünnetine uyulup uygulansın diye gönderdik. Eğer onlar günah işleyerek kendilerine, birbirlerine zulmettikleri, haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de, Allah’tan bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını dileselerdi, Allah’ın Rasûlü de onlar için Allah’tan bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileseydi, A...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
1.
ve mâ
: ve ne, niçin, ne oluyor
2.
lekum
: siz, size
3.
lâ tukâtilûne
: savaşmıyorsunuz
4.
fî sebîli allâhi
: A...
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Kim güzel bir işe aracı olursa ondan ona bir pay vardır. Kim kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay vardır. Allah herşe
ye,
herkese gıda ulaştırır, Mukît'tir....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
(Bir mü’min tarafından) bir selâmla selâmlandığınız zaman, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynı ile mukabele edin. (Esselâmü aleyküm’e, ve aleykümü’sselâm ve rahmetu’llah” ile, “esselâmü aleyküm ve rahmetu’llahi”
ye,
“ve aleykümü’s-selâm ve rahmetu’llahi ve berakâtüh” ile, “es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llahi ve berekâtühü” ye de aynı ile karşılık verin). Allah her şeyin hesabını görücü bulunuyor....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Bir de hem sizden ve hem de tuttukları gruptan yana güven içinde olmak isteyen başka birtakım kimselere rastlayacaksınız. Bunlar ne zaman fitne
ye,
bozgunculuğa itilseler ona balıklama dalarlar. Eğer bunlar sizden uzak durmaz size barış teklifi getirerek savaştan el çekmezlerse onları yakalayınız ve nerede bulursanız öldürünüz. Onlara karşı size apaçık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'ın yolunda (savaşmak üzere) sefere çıktığınız zaman artık (mü'mini kâfirden ayırt etmek için) iyice araştırıp açığa çıkarın. Ve size selâm verip (teslim olan) kimse
ye,
dünya hayatının geçici metaını (çıkarını) isteyerek: “Sen mü'min değilsin.” demeyin. Oysa Allah'ın katında ganimet çoktur. Daha önce siz de öyle idiniz, o zaman Allah (lütufta bulunup) sizin üzerinize ni'met verdi. O halde iyice araştırıp açığa çıkarın. Muhakkak ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimse
ye,
dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey mü’minler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mü’mini kâfirden ayırt etmek için iyice araştırın. Size İslâm selâmı veren kimse
ye,
-dünya hayatının geçici nimet ve menfaatına göz dikerek - sen mü’min değilsin, demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâma ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz (dilinizle getirdiğiniz şahâdet, kalblerinizde kökleşmemişti) Sonra Allah, size iman ve istikameti lütfetti. Onun için iyice anlayın (öldürmede acele etmeyin). Muhakkak Allah yaptıklarınızd...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimse
ye,
dünya hayatının menfaatini gözeterek, «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah yolunda (cihâd için) sefere çıktığınız zaman, artık iyi araştırın, size selâm veren (veya teslîm olan) bir kimse
ye,
dünya hayâtının geçici menfaatini arzulayarak (onu öldürüp mallarını ganîmet olarak almak için): 'Sen mü’min değilsin(veya sana eman yok)!' demeyin! İşte (unutmayın ki) Allah katında birçok ganîmetler vardır. Daha evvel siz de öyle idiniz de Allah size (hidâyeti) lûtfetti; öyleyse iyi araştırın! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey imân edenler! Allah Teâlâ'nın yolunda yürüdüğünüz zaman dikkat-i nazarda bulununuz ve size selâm veren kimse
ye,
dünya hayatının fani metaını arayarak, sen mü'min değilsin, demeyiniz. Allah Teâlâ'nın indinde çok ganîmetler vardır. Siz de evvelce öyle idiniz de Allah Teâlâ size inâyet buyurdu. Artık işin güzelce belli olmasına bakınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sizin yaptığınıza hakkıyla haberdar bulunmaktadır....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
- Ey iman edenler, Allah yolunda savaş için sefere çıktığınızda teenni ile (aceleye kapılmadan) hareket edin; size selam veren kimse
ye,
dünya hayatını arzulayarak “sen mümin değilsin!” demeyin. Zira Allah katında pek çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz de Allah, size iyilikte bulundu. Öyleyse iyice araştırıp anlayın. Allah şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 120. Ayet:
1.
yeıdu-hum
: onlara vaad eder
2.
ve yumennî-him
: onlara emaniyye
ye,
kuruntuya düşürür
3.
ve
: ve
4.
mâ yeıdu-hum(u)
...
Nisa Suresi, 122. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennet konaklarına koyacağız. Orada ebedî yaşayacaklar. Bu, Allah’ın kesin gerçekleştireceği va’didir. Allah’tan daha doğru sözlü...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun, kimler de mü’min olarak gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarından, İslâmî düzenden sorumlu olduğu kısmını hayata geçirirler, iş barışı içinde, bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak, nimetin-ürünün kendisini ilgilendiren alanda bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olurlar, cârî-kalıcı hayırlardan-sâlih amellerden imkânları dahilindekileri işlerlerse, işte onlar ce...
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki varlıklar ve imkânlar Allah’ındır, Allah’ın tasarrufundadır. Andolsun ki, sizden önce kendilerine verilen kutsal kitaplardaki emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulanlara ve size: 'Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun' diye tekrar tekrar tavsiye ettik. Eğer kulluk sözleşmenizdeki ortak taahhütlerinizi, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincinizi şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar ile nankörlük eder, Allahı tanımazlıktan ...
Nisa Suresi, 165. Ayet:
Bunlar artık insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı ileri sürecekleri bir özürleri olmasın di
ye,
hep rahmet müjdecileri ve azap habercileri olarak gönderilmiş peygamberlerdir. Allah, daima güçlüdür, hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere, Allah mükâfatlarını tam olarak verecek, lütuf ve kereminden onların mükâfatlarını artıracaktır. O’na kulluktan ve ibadetten yüksünerek, burun kıvırarak kaç...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Ey Rasûlüm), babası ve çocuğu olmıyanın mirası hakkında senden fetva (dinin hükmünü) istiyorlar. De ki, Allah, babası ve çocuğu olmıyan için size şöyle fetva veriyor: “- Eğer bir kimse ölür de çocuğu bulunmazsa ve geride ana-baba bir veya baba bir olan tek bir kız kardeşi olursa, terikenin yarısı bunundur. Eğer ölen bir kadının geride çocuğu kalmaz da erkek kardeşi bulunursa o, terikenin tamamına vâris olur. Ölenin iki ve daha çok kız kardeşi varsa, bunlara terikenin üçte ikisi vardır. Eğer kar...
Maidə Suresi, 9. Ayet:
Allah, iman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere, af, koruma kalkanı ve büyük mükâfatlar va’detmiştir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz di
ye,
işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Kitab ehli! Peygamberlerin arasi kesildiginde, «Bize mujdeci ve uyarici gelmedi» dersiniz di
ye,
size acikca anlatacak peygamberimiz geldi. Suphesiz O, size mujdeci ve uyarici olarak gelmistir. Allah her seye Kadir'dir. *...
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiğinde, 'Bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi' dersiniz di
ye,
size açıkça anlatacak peygamberimiz geldi. Şüphesiz O, size müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Allah her şeye Kadir'dir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey kitap verilenler, bakınız size, peygamberlerin gelişinin kesintiye uğradığı bir zamanda: «Bize ne müjdeyle sevindirecek bir müjdeci ne de ihtar ile gocunduracak bir uyarıcı gelmedi!» demeyesiniz di
ye,
tatlı ve acı gerçekleri açıklayan elçimiz geldi! İşte size hem müjdeci hem de uyarıcı bir peygamber geldi! Allah, her şeye gücü yetendir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
-Ey Kitap ehli! Peygamberlerin gelmediği dönemde “Bize, müjdeci ve uyarıcı gelmedi.” demeyesiniz di
ye,
size gerçekleri açıkça anlatan Peygamberimiz geldi. O, müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Allah’ın her şeye gücü yeter....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
'Ey kavmim, Allah’ın size yazılı olarak tahsis ettiği kutsal topraklara girip yerleşin. Allah’ın emirlerine itaatten, özellikle savaşmaktan vazgeçerek, hezimete uğramış bir halde geri
ye,
eski halinize, günaha, isyana dönmeyin, yoksa hüsran içinde, büyük kayıplarla dönmüş olursunuz.' demişti....
Maidə Suresi, 62. Ayet:
Onlardan birçoğunun günaha, başkasının hakkına tecavüz etme
ye,
haram yemeye yarışırcasına koştuklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kadar kötü!...
Maidə Suresi, 69. Ayet:
Hakka ve tevhide yönelik inançları olanlar, sözde iman edenler, yahudiliğin takipçileri, sâbiîler, inançlarını terkedenler ve hristiyanlar, geçmişlerinin kirlerinden arınarak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara, âhiret gününe hakkıyla iman edip, gevşekliği bırakarak, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirirler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yap...
Maidə Suresi, 71. Ayet:
Bu cinayetleri hiçbir fitne
ye,
hiçbir kargaşaya yol açmayacak sandılar. Gözleri kör ve kulakları sağır oldu. Sonra Allah tevbelerini kabul etti, fakat arkasından çoğu yine kör ve sağır oldu. Hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını görüyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin. . . Değerlendirirsiniz di
ye,
Allâh işaretlerini sizin iç...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size ağız alışkanlığı ile yaptığınız yeminlerden dolayı değil, bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın cezası, kefareti ya ailenize yedirdiğiniz yemeğin ortalaması üzerinden on yoksulu doyurmak ya yine on yoksulu giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bunların hiçbirini bulamayan (yapamayan) kimse, üç gün oruç tutar. İşte bozduğunuz yeminlerin cezası, kefareti budur. Yeminlerinizi tutun Allah, şükredesiniz di
ye,
size ayetlerini böyle açık açık anlatı...
Maidə Suresi, 93. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, Allah’a sığınıp emirlerine yapıştıkları, günahlardan arınıp, azaptan korundukları, iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata ...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey îmân edenler! Siz ihramlı iken, av (hay vanların)ı öldürmeyin! Artık içinizden onu kas den öldüren kimse
ye,
o takdirde Kâ'be’ye ulaşacak olan bir kurban olmak üzere öldürdüğünün mislinde sağmal hayvanlardan bir cezâ vardır ki, buna (bu avladığı hayvanın mislinin ne olacağına) içi nizden adâletli iki kişi hüküm verir. Veya bir keffâret (gerekir) ki,(o da) yoksulları doyurmak veya buna karşılık oruç tutmaktır; tâ ki (yaptığı) işinin vebâlini tatsın!Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim tekrar ya...
Ənam Suresi, 25. Ayet:
İçlerinden seni dinleyenler vardır. Halbuki Biz, onu anlarlar di
ye,
kalblerine örtüler, kulaklarına da ağrılık koyduk. Onlar her ayeti görseler de yine inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde, seninle çekişirler. O küfredenler derler ki; Bu, eskilerin masallarından başka birşey değildir....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
1.
ve in kâne
: ve eğer oldu ise
2.
kebure
: zor, ağır geldi
3.
aleyke
: sana
4.
i'râdu-hum
: onların yüz çevirmel...
Ənam Suresi, 42. Ayet:
Andolsun ki; Biz, senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Yalvarsınlar di
ye,
onları darlık ve sıkıntıya soktuk....
Ənam Suresi, 42. Ayet:
Resulüm! Senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermiştik. (İnkârlarından dönüp boyun eğsinler), yalvarsınlar di
ye,
onları yakalayıp darlık ve sıkıntılarla (çeşitli hastalıklarla) cezalandırmıştık....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar di
ye,
onunla (Kur’an ile) uyar....
Ənam Suresi, 53. Ayet:
Ve “Aramızdan, Allah'ın ni'metlendirdikleri bunlar mı?” derler di
ye,
onları birbirleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şakirleri (şükredenleri) en iyi bilir, öyle değil mi?...
Ənam Suresi, 53. Ayet:
Biz onlardan kimini kimi ile, «Allah aramızdan bunlara mı lutfunu layık gördü» desinler di
ye,
işte böyle imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?...
Ənam Suresi, 53. Ayet:
Biz onlardan kimini kimi ile, neticede "Allah bula bula aramızdan bunları mı lütfuna lâyık gördü?" desinler di
ye,
işte böyle imtihan ettik. Allah kimin şükrettiğini, kimin lütfuna daha lâyık olduğunu bilmez olur mu?...
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçluların yolu fark edilsin di
ye,
işaretleri işte böyle tafsil ediyoruz....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların tuttuğu yol iyice açığa çıksın di
ye,
biz âyetleri, delilleri işte böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçlu-günahkârların yolu apaçık ortaya çıksın di
ye,
ayetlerimizi işte böyle birer birer açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suclularin yolu belli olsun di
ye,
boylece ayetleri uzun uzun aciklariz. *...
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçluların yolu belli olsun di
ye,
böylece ayetleri uzun uzun açıklarız....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın di
ye,
âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
(Hak ortaya çıksın) ve günahkârların yolu belli olsun di
ye,
işte âyetleri böyle açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçlu kâfirlerin yolu, müminlerin yolundan ayırt edilsin di
ye,
böylece âyetleri tam tamına açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 55. Ayet:
Suçlu-günahkârların yolu apaçık ortaya çıksın di
ye,
ayetlerimizi işte böyle birer birer açıklamaktayız....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Ruhlarınızı alarak geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzkü faaliyetlerinizi ve kazançlarınızı bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın di
ye,
ölüm ânı gelinceye kadar, gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O’dur. Sonra hesap vermek üzere O’nun huzuruna götürüleceksiniz. Daha sonra O bütün işlediğiniz amelleri birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O’dur ki, sizleri geceleyin uyutarak ölü gibi yapıyor, gündüz de yaptığınız işleri biliyor. Sonra takdir edilen ömür tamamlansın di
ye,
sizi gündüz uyandırıyor. Nihayet dönüşünüz O’nadır. Sonra O, dünyada yapmış olduğunuz işleri, size haber verecektir. (Sizi hesaba çekecektir.)...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Sizi geceleyin öldüren ve gündüzleyin neler yaptığını bilen O'dur. Sonra O sizi gündüzleyin diriltir, belirli hayat süreniz dolsun di
ye,
sonra O'nun huzuruna döneceksiniz de O yapmış olduklarınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın di
ye,
gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: “O, size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.” Bak, anlasınlar di
ye,
âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: Üstünüzden, ayaklarınızın altından size azap gönderme
ye,
yahut sizi bölük-bölük edip bir kısmınızın azâbını bir kısmınıza tattırmaya gücü yeter onun; anlasınlar diye bak, delilleri nasıl çeşit-çeşit açıklamadayız....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
'Allah’ın size, üstünüzdeki zâlim idarecilerden, gökten veya ayak takımınızdan, yerden sizi cezalandıracak birilerini gönderme
ye,
ya da sizi birbirinize savaş ilân edecek kadar bölünmüş, baskıcı, zorba, kapalı toplumlar ve taraftarlar haline getirerek birbirinize düşürüp karşılıklı şiddetin iç savaşın acılarını tattırmaya gücü yeter' de. İbret nazarıyla düşünerek bak, incele. Tahlil ederek iyice anlasınlar diye âyetlerimizi, kudretimizi gösteren delilleri nasıl çok yönlü açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: “- Allah, size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azab göndermeğe, yahut sizi birbirinize katıştırıp bazınıza diğerlerinin acısını taddırmaya da kadirdir.” Bak, onlar anlasınlar di
ye,
âyetleri nasıl açıklıyoruz?......
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: «O'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab gönderme
ye,
yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter». Bak, âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki; «O, size üstünüzden ya da ayaklarınızın altından azap göndermeye veya düşman gruplara ayırarak size birbirinizin hıncını, birbirinizin terörünü, acısını tattırmaya kadirdir.» Ola ki, anlarlar di
ye,
ayetlerimizi çeşitli açılardan nasıl açıkladığımızı görüyor musun?...
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: «O, size üstünüzden, yahud ayaklarınızın altından bir azâb göndermiye veya sizi birbirinize katıb kiminizden kiminin hıncını tatdırmıya kaadirdir». Bak, âyetleri, onlar iyice anlasınlar di
ye,
nasıl türlü türlü açıklıyoruz! ...
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: Üstünüzden ve altınızdan size azab gönderme
ye,
sizi fırka fırka yapıp kiminizin hıncını kimine tattırmaya Kadir olan O'dur. Bak; onlar iyice anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Yalnız Odur sizi tepenizden ve ayaklarınızın altından azapla kuşatma kudretinde olan; sizi birbirine muhalif topluluklar haline getirip birbirinizin üzerine salan". Bak, iyice anlasınlar di
ye,
mesajları nasıl her yönüyle açıklıyoruz!...
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: "O size tepenizden, yahut ayaklarınızın altından azap gönderme
ye,
yahut sizi gruplar halinde birbirinize katıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya kadirdir."Bak, âyetleri nasıl tekrarlıyor, türlü türlü ifade ediyoruz ki onları anlasınlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Allah’ın azabından sakınan müttakilere, iman etmeyenlerin hesabından dolayı bir sorumluluk yoktur. Fakat uhdelerine düşen, belki onlar da inanıp küfürden ve cehennemden sakınırlar di
ye,
bir nasihattan ibarettir....
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Böylece İbrahim'e, ikân sahibi olsun di
ye,
semâlar ve arzın melekûtunu (derûnundaki, onları oluşturan kuvveleri) görecek basîreti veriyoruz (gözünün gördüğüyle eşyanın hakikatinden perdelenmesin diye)....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
Kara ve denizin karanlıklarında kendileriyle yol bulasınız di
ye,
yıldızları sizin için(sebeb) yapan da O’dur. (Biz bu hikmetleri) bilecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık....
Ənam Suresi, 113. Ayet:
Bir de o yaldızlı lâfa, âhirete inanmıyanların kalbleri meyletsin, ondan hoşlansınlar ve kazanmakta oldukları günahı onlar da kazansınlar di
ye,
öyle yaparlar....
Ənam Suresi, 113. Ayet:
Yine de, ahirete inanmayanların kalpleri Ona yönelebilsin ve Onda tatmin bulabilsinler di
ye,
ayrıca ulaşabilecekleri (fazilet derecesi)ne ulaşabilsinler di
ye,
...
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabbinin sözü, Kur’ân, şeriatın kuralları, Allah’ın koyduğu, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzen, haklar ve sorumluluklar, Allah’ın peygamberine yardımı ve zaferler, mükâfat ve ceza ile ilgili bilgiler, ibret verici kıssalar doğru ve adâlet ölçüleri içinde tamamlandı. Onun sözlerini düzeltme
ye,
değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Onların yerini tutacak sözleri, kanunları da kimse koyamaz. O her şeyi duyurur, ilmi her şeyi kucaklar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece her şehirde o şehrin günahkarlarının büyüklerini, orada hilekarlık yapsınlar di
ye,
işbaşında bulundurmaktayız. Oysa onlar, hilekarlığı başkalarına değil, kendilerine yapıyorlar da farkına varamıyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
(Mekkede olduğu gibi) her şehir ve kasabada da oraların günahkârlarını, o yerlerde hıylekârlık etsinler di
ye,
büyük (tanınmış) adamlar (dan) yapdık. Halbuki onlar hıylekârlığı (başkasına değil) ancak kendilerine yaparlarda farkında olmazlar. ...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
O hepsini toplayıp haşredeceği gün: ey Cin ma'şeri! Hakikaten şu İnse çok ettiniz!.. di
ye,
bunların İnsten olan yardakları, ya rabbena, diyecekler: yekdiğerimizden istifâde ettik ve bizim için takdir buyurmuş olduğun ecele yettik, buyuracak ki: Ateş ikametgâhınız, Allahın dilediği zamanlardan başka hepiniz ondasınız, hakikat rabbin hakîmdir, habîrdir...
Ənam Suresi, 136. Ayet:
Tuttular Allah’ın yarattığı ekinden ve davardan, müşrikler, hisseler ayırdılar ve inançlarınca: “- Bu Allah’ın ve bu da Allah’a ortak koştuğumuz putların” dediler. Putlar için olan hisse çoğalsa, ondan Allah için harcamazlar. Fakat Allah için ayırdıkları hisse çoğalınca, Allah’ın ihtiyacı yoktur di
ye,
putları yolunda harcarlar. Ne kötü hüküm vermektedirler!......
Ənam Suresi, 138. Ayet:
Onlar batıl inançlarıyla şöyle dediler: “- Bu davarlarla ekinler haramdır; onları bizim dilediklerimizden (put hizmetçilerinden) başkası yiyemez. Şu davarlar da, sırtları (binilmeleri) haram edilmiş hayvanlardır.” Diğer bir takım hayvanlar da vardır ki, Allah’ın ismini üzerlerine anmazlar (boğazlarken besmele çekmezler). Hep bunları, Allah’ın emridir di
ye,
Allah’a iftira ederek yaparlar. Yaptıkları iftira yüzünden Allah, yakında cezalarını verecektir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: 'Bana vahyolunanlar içinde bunu (bu haram dediklerinizi) yiyecek olan bir yiyici kimse
ye,
haram kılınmış bir şey bulmuyorum; ancak (o şeyin) ölü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen bir hayvan) veya akıtılmış kan veya domuz eti, ki o pistir, veya (kesilirken) üzerine Allah’dan başkasının adı zikredilmiş (olmakla açıkça işlenen) bir fısk olması müstesnâ. Fakat (başkasının hakkına) tecâvüz edici ve haddi (zarûret mikdârını) aşıcı olmadan, kim(ölmeyecek kadar bunlardan yemeye) mecbur ka...
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: Muhakkak Allah, şunu haram kıldı di
ye,
bildiğini söyleyecek şahidlerinizi getirin. Eğer onlar şahidlik ederlerse; sende onlarla beraber olup tasdik etme. Onlar Rabblarına başkalarını denk tutuyorlar....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin, üzerinize Rabbinizin neleri haram etdiğini ben okuyayım: Ona hiç bir şey'i ortak yapmayın. Anaya babaya iyilik edin. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de, onların da rızkını biz vereceğiz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. (Kısas ve zina gibi şeylerden dolayı meşru) bir hak olmadıkça Allahın haram etdiği cana kıymayın. İşte (Allah) size, aklınızı başınıza alasınız di
ye,
bunları emretdi». ...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin, Rabbinizin size neyi haram ettiğini okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne ve babaya iyilik edin. Yoksulluk korkusuyla evlâdınızı öldürmeyin; sizi de, onları da rızıklandıran Biziz. Fuhşiyatın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah'ın haram ettiği bir cana haksız yere kıymayın. Akıl edersiniz di
ye,
Rabbiniz size işte bunları emretti....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz di
ye,
(Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Ergenlik çağına gelinceye dek, en iyi bir şekilde olmadıkça yetimin malına yaklaşmayın ve ölçeği, teraziyi dosdoğru ölçüp tartın. Hiçbir kimse
ye,
kudretinden aşırı bir şey teklif edilmemiştir ve söz söylediğiniz zaman hısımınız bile olsa adâleti mutlaka gözetin ve Allah'la ettiğiniz ahde vefa edin. İşte düşünüp öğüt almanız için bunları emretmiştir size....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Yetimin malına, rüşdüne erişinceye kadar, o en güzel olanından başka bir suretle, yaklaşmayın. Ölçüyü, tartıyı tam ve doğru tartın. Biz bir kimseye gücünün yetdiğinden başkasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz vakit — (leh ve aleyhinde söyleyeceğiniz kimse) hısım dahi olsa — adaleti gözetin. Allahın ahdini (verdiğiniz sözü) yerine getirin. İşte (Allah) size, iyice düşünesiniz di
ye,
bunları emretdi. ...
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Yetimin malına; erginlik çağına gelinceye kadar o en güzel olanından başka bir şekilde yaklaşmayın. Ölçüyü, tartıyı da tam ve doğru yapın. Biz kimse
ye,
gücünün yettiğinden başkasını yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman da -akraba dahi olsa-adil olun. Allah'ın ahdini de yerine getirin. İşte iyice düşünesiniz diye size bunları emretti....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Rüştüne erinceye kadar yetimin malına yaklaşmayın; ancak en güzel bir şekilde yaklaşırsanız o başkadır. Ölçüyü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Biz kimseye gücünden fazlasını yüklemeyiz. Söz söylediğiniz zaman ise, isterse yakınlarınız hakkında olsun, adaleti gözetin. Allah'ın ahdini yerine getirin. Öğüt alırsınız di
ye,
Rabbiniz size işte bunları emretti....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Şu emrettiğim yol, benim dosdoğru yolumdur; hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki, sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar. İşte Allah, kötülükten sakınasınız di
ye,
size bunları emretti....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
İşte Benim dosdoğru yolum budur; ona uyun. Başka yollara takılmayın ki sizi Onun yolundan saptırıp parçalamasınlar. Sakınırsınız di
ye,
Rabbiniz size işte bunları emretti....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
veya, -Kitap bize indirilmiş olsaydı, onlardan daha çok doğru yolda olurduk” dersiniz di
ye,
size Rabbinizden açık bir belge, rehber ve rahmet gelmiştir. Artık Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirdiklerinden dolayı kötü azapla cezalandıracağız....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Hâlâ kendilerine meleklerin inmesini, yahut Rabbinin, yahut da Rabbinden bâzı delillerin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bâzı delilleri geldiği gün hiç kimse
ye,
önceden iman etmemişse, yahut inancından bir hayır kazanmamışsa o günkü inanması fayda etmez. De ki: Bekleyin ve biz de beklemekteyiz zâten....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(İman etmek için) illâ kendilerine meleklerin gelmesini yahut Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin olağanüstülüklerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanı yarar sağlamamış (dilinde kalmış) kimse
ye,
(o anki) imanı hiçbir fayda sağlamaz! De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz. "...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(Mekke’liler), Kur’an Peygamberi tekzip ettikten sonra ancak şunu gözetliyorlar: Kendilerine azab edecek melekler gelsin, yahut Rabbinin azabı gelsin, yahut Rabbinin bazı (kıyamet) alâmetleri gelsin. Rabbinin (kıyamet) alâmetlerinden biri geldiği gün, evvelce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan kimse
ye,
o gün imana gelmek hiç bir fayda vermez. Ey Resûlüm, de ki: (Siz o alâmetlerin gelmesini) gözetleyip bekleyin, biz de gözetleyip bekliyoruz....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimse
ye,
artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: «Bekleyin; biz de beklemekteyiz.»...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(O müşrikler, îmân etmek için) kendilerine ille de (ölüm) meleklerin(in) gelmesini veya Rabbinin (azâbının) gelmesini yâhut Rabbinin bazı (kıyâmet) alâmetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, daha önce îmân etmemiş veya îmânında bir hayır kazanmamış olan kimse
ye,
(o gün) îmân etmesi fayda vermez. De ki: '(O alâmetleri) bekleyin, şübhesiz biz de bekleyenleriz!'...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin bazı âyetleri geldiği gün, daha önce inanmamış, ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimse
ye,
artık inanması, fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de beklemekteyiz."...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem sen ve eşin Cennet’te oturun. Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisi içinde birlikte dilediğiniz yerden yeyin. Şu bitki
ye,
yaklaşmayın. Yaklaşırsanız, Allah’ın emrine muhalefet sebebiyle kendinize zulmetmiş, yazık etmiş olursunuz.' buyurdu....
Əraf Suresi, 26. Ayet:
Ey Ademoğulları! Size yücelerden, hem çıplaklığınızı örtesiniz di
ye,
hem de bir görkem-güzellik nesnesi olarak giyim kuşam (yapma bilgisini) bahşettik; ama Allaha karşı sorumluluk bilinci örtüsü her şeyin üstündedir. İşte bunda (da) Allahın ayetlerinden biri var ki, insanoğlu belki ders alır....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Allah bir kısmına hak yolu aydınlatıcı bilgiler verip doğruyu buldurarak, huzuruna getirecek. Bir kısmı da, hür irade
ye,
özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, hak ederek, hak yoldan uzak bir hayat içinde, helâke maruz durumda, huzura gelecekler. Bunlar Allah’ın dışında, kulları durumundaki şeytanları, şeytanî güçleri dost, velî, otorite edinmişlerdi. Bir de, doğru yolu bulduklarını zannediyorlardı....
Əraf Suresi, 42. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, -ki biz hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği hükümlerle mükellef tutmayız- işte onlar cennet ehlidir. Ve orada ebedî yaşayacaklar....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
el meleu ellezîne
: kavmin önde gelen kimseleri
3.
istekberû
: büyüklendiler, kibirlendiler
4.
min kavmi-hî
Əraf Suresi, 87. Ayet:
'Madem içinizde, özgürce tebliğ ile görevli olduğum dine iman edenlerin yanında, iman etmeyenler de var; Allah aranızda hükmünü verince
ye,
mü’minlere yardımını, kâfirlere tehdidini gerçekleştirinceye kadar sabrederek mücadeleye devam edin. O hüküm verenlerin, icraat yapanların en hayırlısıdır.'...
Əraf Suresi, 94. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmadı (yoktur)
2.
ersel-nâ
: gönderdik
3.
fî karyetin
: bir belde
ye,
ülkeye
4.
min nebiyyin
: bir p...
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp yakarsınlar di
ye,
mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi kasabaya bir peygamber gonderdikse, ora halkini, yalvarip yakarsinlar di
ye,
darlik ve sikintiya ugratmisizdir....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi kente (ülkeye) bir peygamber gönderdikse, ora halkını, yalvarıp yakarsınlar di
ye,
darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Peygamber gönderdiğimiz her ülkenin halkını, ola ki, bize yalvarırlar di
ye,
mutlaka sıkıntılara ve belalara uğrattık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz, hangi kasabaya bir peygamber gönderdiysek; yalvarıp yakarsınlar di
ye,
ora halkını mutlaka darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp yakarsınlar di
ye,
mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Andolsun ki Âl-i Firavun'u, belki nedenini düşünürler di
ye,
senelerle (kuraklık) ve ürün kıtlığıyla bunalttık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
And olsun ki, biz, Firavun ailesini, düşünüp ibret alsınlar di
ye,
tuttuk senelerce mahsul kıtlığı ve kuraklıkla kıvrandırdık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
And olsun ki, Biz de Firavun ailesini, ders alsinlar di
ye,
yillarca kurakliga ve urun kitligina ugrattik....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
And olsun ki, Biz de Firavun ailesini, ders alsınlar di
ye,
yıllarca kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Andolsun ki biz Fir'avn hanedanını, düşünüb ibret alsınlar di
ye,
yıllarca kuraklıkla, mahsullerin kıtlığıyle tutub sıkdık. ...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Biz Firavun hanedanı düşünüp ibret alsınlar di
ye,
senelerce onları kuraklık, kıtlık ve ürün azlığı ile cezalandırdık....
Əraf Suresi, 130. Ayet:
And olsun, Biz Firavun hanedanını, ibret alsınlar di
ye,
yıllarca kuraklık ve kıtlığa uğrattık....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Vahtâra mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâ
ye,
e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk(fitnetuke), tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fâgfirlenâ verhamnâ ve ente hayrûl gâfirîn(gâfirîne)....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçi
ye,
o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçi
ye,
o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı bulacakları elçi
ye,
o okuyup yazma bilmeyen peygambere uyarlar. O, onlara iyilik emreder ve onları kötülükten alıkoyar, temiz, hoş şeyleri kendileri için helal, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indirir atar. İşte o zaman ona iman eden, ona tam saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler; işte o asıl maksada ulaşan kurtulmu...
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'
ye,
o ümmî Peygamber'e uyarlar. O Peygamber kendilerine iyiliği emreder, kötülükten men eder. Onlara temiz şeyleri helâl, çirkin şeyleri de haram kılar. Onların ağır yüklerini, sırtlarındaki zinciri kaldırıp atar. İşte o Peygamber'e inanan, saygı gösterip aziz tutan, ona yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar kurtuluşa ve saâdete erenlerdir....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki yanlarındaki Tevrât ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'
ye,
o ümmi Peygamber'e uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri harâm kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah tarafından gönderilen Peygamberim. O ki, göklerin ve yerin hakimiyeti O’na aittir. O’ndan başka ilah yoktur. Hayatı veren de, ölümü yaratan da O’dur. Öyleyse siz de Allah’a ve O’nun bütün kelimelerine iman eden o ümmî Nebî
ye,
o Resule inanın. Ona tâbi olun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Onları on iki kabîle
ye,
on iki topluluğa böldük ve kavmi, Mûsâ'dan su isteyince ona, sopanla taşa vur diye vahyettik, derken o taştan on iki kaynak aktı. Her topluluk, su içecekleri kaynağı belledi ve onları bulutla gölgelendirdik, onlara kudret helvasıyla bıldırcın kuşu indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temizlerini yiyin dedik. Onlar bize zulmedemediler, ancak kendilerine zulmettiler....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz, israîloğullarını on iki kabile
ye,
o kadar ümmete ayırdık. Mûsa’ya, Tih çölünde susayan kavmi kendisinden su istediği zaman: “- Asânı taşa vur” diye vahyettik. Vurunca, o taştan hemen on iki göze kaynayıp akmağa başladı. Her kabile, su alacağı yeri bildi ve belledi. Bulutu da üzerlerine gölgelik yaptık, kendilerine kudret helvasiyle bıldırcın indirdik. Onlara: “- size rızık olarak verdiğimiz en temizlerinden yeyin” dedik (fakat onlar nimetleri inkâr etmekle) bize zulmetmediler, ancak kendi n...
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Maamafih biz onları on iki sıbta, o kadar ümmetle ayırdık ve Musâya kavmi kendisinden su istediği vakit şöyle vahy ettik: «Vur asan ile taşa» o vakit ondan on iki göz akmağa başladı, nâsın her kısmı kendi su alacağı yeri belledi, bulutu da üzerlerine gölgelik çektik, kendilerine kudret helvasiyle bıldırcın da indirdik, ki size merzuk kıldığımız ni'metlerin temizlerinden yiyin di
ye,
bununla beraber zulmü bize etmediler ve lâkin kendi nefislerine zulm ediyorlardı...
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Bununla beraber Biz onları oniki kabile
ye,
o kadar ümmete ayırdık ve Musa'ya -kavmi kendisinden su istediği vakit- şöyle vahyettik: «Vur asan ile taşa!» O zaman ondan on iki pınar akmaya başladı. Halkın her kesimi kendi su alacağı yeri belirledi. Bulutu da üzerlerine gölgelik çektik, kendilerine kudret helvası ile bıdırcın indirdik ve: «Size rızık olarak verdiğimiz nimetlerin temizlerinden yiyin!» dedik. Bununla beraber onlar zulmu Bize yapmadılar, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları oniki kabile
ye,
o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları on iki
ye,
(o kadar) torunlara (kabileye), ümmetlere ayırdık. («Tîh» de susayan) kavmi, (Mûsâdan) su istediği zaman «Âsaanı taşa vur» diye (vahyetdik de) ondan on iki pınar kaynayıb akdı. İnsanların her kısmı su içecekleri yeri iyice belledi; Onları üstlerindeki bulutla gölgelendirdik, onlara kudret helvasıyle bıldırcın indirdik. «Size rızk olarak verdiğimiz en temiz ve güzellerinden yeyin» (dedik) Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı. ...
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Onları (İsrâiloğullarını) on iki kabîle
ye,
ümmetlere ayırdık. (Tîh çölünde) kavmi kendisinden su isteyince Mûsâ’ya: 'Asânla taşa vur!' diye vahyettik. (Taşa vurunca)hemen ondan on iki pınar fışkırdı! Her kabîle (su) içeceği yeri iyice bildi! Hem üzerlerini bulutlarla gölgeledik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. 'Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin!' (dedik). Hâlbuki (onlar, nankörlük etmekle) bize zulmetmediler; fakat kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları on iki kabile
ye,
on iki topluluğa ayırdık. Halkı kendisinden su istediğinde Mûsâ’ya: "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal on iki pınar fışkırdı. Her kabile su alacağı yeri öğrendi. Bulutu da üzerlerine gölgelik yaptık. Kendilerine kudret helvasıyla bıldırcın da indirdik ve dedik ki:"Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyiniz!" Fakat onlar emrimizi dinlememekle Bize değil, asıl kendilerine zulmediyorlar, kendilerine yazık ediyorlardı....
Əraf Suresi, 164. Ayet:
Hani, içlerinden bir topluluk demişti ki: Allah'ın kendilerini helak edeceği veya çetin bir azab ile cezalandıracağı bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz? Onlar da: Rabbınıza karşı mazeret olsun ve belki sakınırlar di
ye,
demişlerdi....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Yahudileri tutkun, yetişmiş, organize cemaatler halinde yeryüzüne, değişik ülkelere dağıttık. Onlar arasında iyi kimseler de vardı. İçlerinden bazıları daha aşağı durumdaydılar. İsyandan, Hak yoldan sapmaktan, küfürden belki vazgeçerler di
ye,
onları refah, güvenlik ve nimetlerle, sıkıntı, korku ve felâketlerle imtihan ettik....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları yer yüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık. Kimileri salih (davranışlarda) bulunuyor, kimileri de bunların dışında olan aşağılıklardır. Umulur ki dönerler di
ye,
onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik....
Əraf Suresi, 168. Ayet:
Onları bölük bölük yeryüzüne dağıttık. Onlardan iyi ve hayırlı olanlar da vardır, olmayanlar da. İsyanlarından dönsünler di
ye,
Biz onları iyilikle de, kötülükle de sınadık....
Əraf Suresi, 174. Ayet:
Belki inkârdan vazgeçerler di
ye,
âyetleri Biz iyice açıklıyoruz....
Əraf Suresi, 182. Ayet:
Âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı yalanlayanları, hesap edemiyecekleri yerlerden yavaş yavaş gerileme
ye,
helâke sürükleyeceğiz....
Əraf Suresi, 185. Ayet:
Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama , Allah’ın yarattığı her şe
ye,
ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
'Benim, kendime, Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olanın dışında ne bir menfaat elde etme
ye,
ne de bir zararı önlemeye gücüm yetebilir. Ben, eğer duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini bilseydim, kazancımı, menfaatlerimi çoğaltmayı, durumumu iyileştirmeyi, mutluluğumu artırmayı isterdim. İnsan cinsinin başına gelen hiçbir kötülük, hiçbir sıkıntı da bana dokunmazdı. Ben sadece iman edecek bir kavmi, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak uyaran ve All...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki, ben kendi kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir menfaat elde etme
ye,
ne de bir zararı önlemeye malik değilim. Ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben iman edecek bir kavme müjde veren ve uyaran bir peygamberden başka biri değilim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Ben kendim için, Allahın dilediğinden başka, ne bir fâide (yi celb etmi)
ye,
ne de bir zarar (ı savmıy) a muktedir değilim. Eğer ben ğaybı bilseydim elbet daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiç bir fenalık da dokunmazdı. Ben îman edecek her hangi bir kavme (Başlarına gelecek) azabın habercisi, (Cennetin) müjdeci (si) olmakdan başka (bir şey) değilim». ...
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O sizi bir nefisten yaratan, yanında sükûnet ve huzur bulsun di
ye,
kendisinden eşini var edendir. O eşini koynuna alınca, eşi hafif bir yük yüklenir. Bir müddet böyle geçer, derken yükü ağırlaşır. O vakit ikisi birden Rableri Allah’a: 'Eğer bize sağlıklı, dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi, müslüman sâlih bir evlat verirsen mutlaka şükredenlerden oluruz' diye dua ederler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O, sizi bir candan (Âdemden) yaratan, bundan da, (gönlü) kendisine (yatıb) ısınsın di
ye,
eşini yapan Odur (Allahdır). Vaktâ ki o, (eşini) örtüb bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi de (bir müddet) bununla gidip geldi. Nihayet (gebeliği) ağırlaşıncâ ikisi de Rablerine şöyle düâ etdiler: «Eğer bize düzgün (hilkati tam) bir çocuk verirsen andolsun ki her halde şükredenlerden olacağız». ...
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Eğer şeytandan gelen bir dürtme
ye,
bir kışkırtmaya uğrayacak olursan Allah'a sığın. Çünkü O, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
1.
ve izâ lem te'ti-him
: ve onlara getirmediğin zaman
2.
bi-âyetin
: bir âyeti
3.
kâlû
: dediler
4.
lev lâctebeyte-hâ
(lev...
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
O vakit siz vadinin beri yamacında , onlar öte yamacında, süvarileri de sizden tam aşağıda bulunuyordu. Şayet onlarla önceden sözleşmiş olsaydınız, kesinlikle buluşma vaktinde görüş ayrılığına düşerdiniz; fakat Allah, yapılması gereken bir işi yerine getirmek için yok olacak olan açık delil ile yok olsun, yaşayacak olan da açık delil ile yaşasın di
ye,
böyle yaptı. Çünkü Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Bir Nebi
ye,
arzda ağır basıncaya kadar, (savaşsız) esirler sahibi olması sahih olmaz. . . Siz (düşmanınızı öldürmek yerine esir almayı istemekle) dünyanın malını diliyorsunuz; Allâh ise sonsuz geleceği diliyor. . . Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
ehadun
: biri, birisi
3.
min el muşrikîne
: müşriklerden
4.
istecâre-ke
: senden yardım, him...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan müşriklerden biri güvence ve himaye isterse onu koru kolla ki, Allah’ın kelâmını dinleme
ye,
anlamaya fırsatı olsun. Sonra onu, kendisini güvenlik içinde hissedeceği yere kadar sağ salim ulaştır. Böyle muamele, Allah’ın dini İslâm ile ilgili, hayır ve şer ile ilgili bilgi sahibi olmayan kavimlerin, İslâmî otoriteyi tanıma vesilesidir....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
Müşriklerin küfürlerine kendileri şahid olurlarken, Allah’ın mescidlerini imar etmeye onların ehliyeti yoktur. Onların, hayır di
ye,
bütün yaptıkları boşa gitmiştir; ve onlar, ebedî olarak ateşte kalıcıdırlar....
Tövbə Suresi, 20. Ayet:
İman edip, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edenler, Allah yolunda, İslâm uğrunda mallarıyla canlarıyla cihad edenler, Allah katında en büyük rütbe
ye,
makama sahip olacaklar. İşte bunlar mutluluğa eren, kazançlı kimselerdir....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
Onlara: 'Eğer babalarınızı, oğullarınızı, kardeşlerinizi, hanımlarınızı, akrabalarınızı, kabilenizi, elde ettiğiniz malları, kesada uğramasından korktuğunuz büyük ticarî kazançları, hoşlandığınız evler ve meskenleri, Allah ve Rasulünden ve Allah yolunda, İslâm uğrunda hayatlarınızı ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak yapacağınız cihattan daha çok seviyorsanız, artık Allah’ın planı gerçekleşince
ye,
dini, düzeni hakim oluncaya kadar bekleyin. Allah doğru ve mantıklı düşü...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki; «Eğer babalarınızı, evlâtlarınızı, kardeşlerinizi, eşlerinizi, hısım akrabanızı, kazandığınız malları, bozulmasından korktuğunuz ticareti ve hoşunuza giden evleri, konakları Allah'dan, Peygamber'den ve Allah yolunda cihad etmekten daha çok seviyorsanız Allah emrini gerçekleştirince
ye,
yapacağını yapıncaya kadar bekleyiniz. Allah yoldan çıkmışlar güruhunu doğru yola iletmez.»...
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
1.
afâ allâhu
: Allah affetti
2.
anke
: seni
3.
lime
: ni
ye,
neden
4.
ezinte
: izin verdin
Tövbə Suresi, 50. Ayet:
Sana bir iyilik erişirse bu onları üzer. Başına bir kötülük gelirse, 'İyi ki tedbirimizi önceden almışız' di
ye,
sevinerek döner giderler....
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
Bu teberrûlarının kabul edilmemesinin tek sebebi şudur:Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı inkâr ve nankörlük içindedirler. Namaza ancak üşene üşene gelirler. Yardımda bulunurken de istemeye isteme
ye,
gönülsüz verirler....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimse
ye,
içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Şuurlu ve kâmil mü’min erkekler, şuurlu ve kâmil mü’min kadınlar birbirlerinin velileri, dostları birbirlerinin haklarını, menfaatlerini koruyan güce ve otorite
ye,
kamu görevlerini icra yetkisine sahip kimselerdir. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşrû olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, adâleti uygulayarak, kamu düzenini sağlarlar, iyiliği emrederler. Şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicda...
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Allaha yemin ediyorlar: söylememişler, kasem olsun o kelime-i küfrü söylediler, islâma geldikten sonra yine kâfirlik ettiler ve o muvaffak olamadıkları cinayeti kurdular, halbuki intikam almağa kalkmaları için kendilerini Allahın Resuliyle fadlı ilâhîsinden zenginleştirmiş olmasından başka bir sebeb de yoktu, bunun üzerine tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur, yok yan çizerlerse Allah onları Dünya ve Âhırette elîm bir azab ile ta'zib eder, ve yer yüzünde onlar için ne hima
ye,
ne imdad edecek ...
Tövbə Suresi, 75. Ayet:
Onlardan (bazı) kimseler: “Eğer (Allah), Kendi fazlından bize verirse, elbette mutlaka sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz.” di
ye,
Allah'a ahd verdiler....
Tövbə Suresi, 92. Ayet:
Kendilerine binek bulup savaşa gönderesin di
ye,
gönüllü olarak sana gelenlere: 'Size binek olarak verecek bir şey bulamıyorum' dediğin zaman, bu uğurda harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzülüp, gözlerinden yaş döke döke dönüp gidenlere de bir günah yoktur....
Tövbə Suresi, 92. Ayet:
Bir de o kimselere günah yoktur ki, kendilerini bindirip savaşa sevkedesin di
ye,
sana geldikleri zaman (kendilerine): “-Sizi bindirecek bir hayvan bulamıyorum” demiştin. Bu uğurda sarf edecekleri şeyi bulamadıklarından dolayı kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler....
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
Onlara döndüğünüz zaman onlardan yüz çevirirsiniz di
ye,
size Allah'a karşı yemin edeceklerdir. Artık onlardan yüz çevirin! Çünkü onlar, murdardır ve kesbetmiş oldukları (kazanmış oldukları) şeyler sebebiyle barınacakları yer cehennemdir....
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerinden yüz çevirirsiniz (ayıplamıyasınız) di
ye,
size karşı Allah’a yemin edecekler. Siz de onlardan yüz çevirin (kendilerini ayıplamayın.) Çünkü onlar murdardır. Kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de (barınakları) cehennem’dir....
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerinden yüz çeviresiniz di
ye,
Allah'a yemin edecekler. Siz de onlardan yüz çeviriniz; çünkü onlar murdar kimselerdir, kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de cehennemdir....
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
Onlara döndüğünüz zaman, kendilerin(i kınamak)dan vazgeçesiniz di
ye,
size Allah adına yemîn edecekler. Artık onlardan yüz çevirin! Çünki onlar pisliktir! Kazanmakta oldukları (günahları)na cezâ olarak varacakları yer ise Cehennemdir!...
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
(Ey inananlar,) onlara döndüğünüzde, kendilerini rahat bıraksanız di
ye,
sizi temin etmek için Allaha yemin edecekler. O halde, bırakın peşlerini, çünkü tiksinti veren kimselerdir onlar; ve yapageldiklerinden ötürü varacakları yer cehennemdir onların....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerinden razı olasınız di
ye,
size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerinden razı olasınız di
ye,
size yemin edecekler. Fakat siz, onlardan razı olsanız da asla Allah o fasıklar topluluğundan razı olmaz....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerinden hosnut olasiniz di
ye,
size and verirler. Siz onlardan hosnut olsaniz bile, Allah, yoldan cikmis kimselerden razi olmaz....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerinden hoşnut olasınız di
ye,
size and verirler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile, Allah, yoldan çıkmış kimselerden razı olmaz....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerinden razı olasınız di
ye,
size karşı Allah’a nice yeminler edecekler... Bilesiniz ki siz onlardan hoşnut olsanız bile, o yoldan çıkmış, o pis güruhtan Allah asla razı olmaz....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidirler ve Allah'ın Peygamberine indirdiği (dini hükümlerin) sınırlarını bilmeme
ye,
tanımamaya daha yatkın ve uyumludurlar. Allah her şeyi bilen, her şeyi hikmetle yürütendir....
Tövbə Suresi, 103. Ayet:
Bunların mallarından bir sadaka al ki onunla kendilerini hem tathir edersin hem tezki
ye,
bir de haklarında dua ediver, çünkü senin duan onların kalblerini yatıştırır, Allah semîdir alîmdir...
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah’(ın azabın)dan yine O’na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hâllerine) dönsünler di
ye,
onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Geri kalan üç kişi
ye,
yeryüzü o kadar genişken daraldıkça daralmış, gönülleri sıkıldıkça sıkılmıştı da sonucu Allah'tan, gene ancak Allah'a kaçılabileceğini anlamışlardı. Sonra Allah, onları da tövbeye muvaffak etmişti. Şüphe yok ki Allah bir mabuttur ki odur tövbeleri kabul eden rahîm....
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Allah, savaşa giden orduya katılmayıp cephe gerisinde kalan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Allah’ın azâbından kurtuluşun yolunun, yine Allah’a sığınmak olduğunu anlamışlardı. Sonra Allah onları tevbekâr olmaya muvaffak kıldı da, tevbelerini, günah işlemekten vazgeçişlerini, kendisine itaate yönelişlerini kabul buyurdu. Allah, insanları tevbe
ye,
itaate sevkeder, tevbeleri kabul eder ve engin merha...
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
(Tebük savaşından) geri kalan üç kişiyi (Ensar’dan Kâb İbni Mâlik, Hilâl İbni Ümey
ye,
Mürare İbni Rebî’i) de Allah bağışladı. Çünkü o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliği ile onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıkmıştı ve Allah’dan kurtuluşun ancak Allah’a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Bundan sonra Allah onları tevbekâr olmaya muvaffak kılıp tevbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çok çok kabul edicidir, çok merhametlidir....
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
(Savaşdan) geri bırakılan (ve haklarındaki hüküm geciken) üç (kişin) in (tevbelerini de kabul etdi. Çünkü) yer yüzü bunca genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıkdıkca sıkmışdı. Nihayet Allah (ın hışmın) dan yine Allahdan başka sığınacak hiç bir yer olmadığını anladılar (da bundan) sonra (Allah) onları da eski hallerine dönsünler di
ye,
tevbeye muvaffak buyurdu. Şübhesiz ki Allah, (ancak) O, tevbeyi en çok kabul eden, hakkıyle esirgeyendir. ...
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Allah, savaştan geri kalan ve haklarındaki hüküm ertelenen o üç kişinin de tövbelerini kabul buyurdu. Çünkü onlar öylesine bunaldılar ki dünya bütün genişliğine rağmen başlarına dar geldi. Vicdanları da kendilerini sıktıkça sıktı. Nihayet, Allah’ın cezasından, yine Allah’ın kapısından başka sığınacak hiçbir yer olmadığnı anladılar da, bundan sonra, önceki iyi hallerine dönsünler di
ye,
Allah onları tövbeye muvaffak kıldı.Çünkü Allah tevvabdır, rahîmdir (tövbeleri çok kabul eder, tövbe edenleri se...
Tövbə Suresi, 122. Ayet:
İman edenlerin hepsinin birden sefere çıkmaları yerinde olmaz! Onlardan her bir topluluktan bir grubun, arkalarında kalması; Din'i iyice anlamaya çalışması gerekir. Onlar seferden geri döndüklerinde, belki sakınırlar di
ye,
kavimlerini uyarmaları için!...
Tövbə Suresi, 126. Ayet:
Ya görmüyorlar mı ki, onlar her yıl mutlaka bir defa veya iki defa bir fitne
ye,
bir belâya tutuluyorlar da sonra tevbe etmiyorlar. Ve onlar düşünüp ibret de almıyorlar....
Yunus Suresi, 2. Ayet:
Bizim aralarında bir kişi
ye,
'insanları uyar' ve 'mü'minlere, Rabbleri katında sarsılmaz bir derecenin sahibi oldukları müjdesini ver' diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti ki, kâfirler, 'Bu adam açık bir büyücüdür' dediler....
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepiniz hesap vermek üzere O’nun huzuruna götürüleceksiniz. Bu Allah’ın kesinlikle gerçekleştireceği bir va’didir. O mahlûkâtı ilk önce yoktan var ediyor, yaratmaya aralıksız devam ediyor. Sonra, iman edenleri, sosyal adâleti, sosyal güvenliği temin etmek, refah payını artırarak toplumda dengeyi sağlamak maksadıyla, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşması...
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, güneşi ışık kaynağı ve ayı aydınlık yaptı; yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz di
ye,
ay için farklı doğuş noktaları belirledi. Allah bunları mutlaka bir gerçeğe, bir sebebe dayalı olarak yarattı. O bilen kimselere ayetlerini ayrıntılı biçimde anlatır....
Yunus Suresi, 9. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, Rableri, imanları sebebiyle cennetlere kavuşturur. Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akan köşklere yerleştirir....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra, nasıl davranacağınızı görelim di
ye,
onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide olduğunuz zaman(ı düşünün): Gemiler, içinde bulunanları hoş bir rüzgârla alıp götürdüğü, ve (yolcular) bununla sevindikleri sırada, birden gemi
ye,
şiddetli bir kasırga gelip de, her yerden gelen dalgalar onları sardığı ve artık kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacaklarını) sandıkları zaman, dini, yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na şöyle yalvarmağa başlarlar: "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, şükredenlerden olacağız."...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünyâ yaşayışının haali gökden indirdiğimiz bir su gibidir ki onunla yer yüzünün — gerek insanların, gerek davarların yiyeceği — nebat (lar) ı (ağ gibi birbirine örülüb) karışmışdır. Tam yer, zînet ve ihtişamını takınıb süslendiği, saahibleri de ona (biçmi
ye,
yemişlerini, mahsullerini toplamıya) herhalde kaadir olduklarını sandıkları bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz (don gibi, kasırga gibi, sel gibi bir âfetimiz) gelivermişdir ki sanki dün de yerinde yokmuş gibi onu ta kökünden kop...
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Onlar, imandan vazgeçirilip hak yoldan bâtıla döndürüldükleri gibi, hür irade
ye,
özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, Rabbinin doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan fâsıklar, âsiler, bozguncular hakkındaki: 'Onlar artık iman etmeyecekler' gerekçeli hükmü gerçekleşir....
Yunus Suresi, 36. Ayet:
Onların çoğu sadece zayıf bilgi
ye,
zanna dayanıyor. Oysa zan, zayıf bilgi, gerçeğin bir noktasının bile yerini tutamaz. Hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını bilir....
Yunus Suresi, 49. Ayet:
De ki: Allah dilemedikçe kendimden bile bir zararı giderme
ye,
bir hayrı elde etmeye gücüm yetmez. Her ümmetin mukadder bir zamanı var. Mukadder zamanları geldi mi ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce helâk olurlar....
Yunus Suresi, 74. Ayet:
Nuh’tan sonra, kendi halklarına resul olarak daha nice peygamberler gönderdik. Onlar kavimlerine âyetler, mûcizeler getirdiler; ama berikiler, önce yalan saydıkları şe
ye,
bir türlü inanmadılar. İşte haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz!...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler: 'Sen, yeryüzünde büyüklük ikinize kalsın di
ye,
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için mi bize geldin? Biz size asla inanmayız.'...
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Derken, İsrailoğulları'na son derece güzel, emin bir yurt tayin ettik ve kendilerini temiz ve hoş rızıklarla rızıklandırdık. Ama, ne zaman ki (vahiy yoluyla) kendilerine (hakikat) bilgi(si) geldi, ancak o zaman aralarında çekişme
ye,
farklı görüşler benimsemeye başladılar: Allah, çekişmeye düştükleri her konuda Kıyamet Günü aralarında elbette hüküm verecektir....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Hür irade
ye,
özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, haklarında Rabbinin gerekçeli hükmü gerçekleşip kesinleşenler iman etmeyecekler....
Yunus Suresi, 99. Ayet:
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar di
ye,
insanları zorlayacaksın?...
Yunus Suresi, 99. Ayet:
Eğer Rabbinin sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, yeryüzündeki akıllı ve sorumlu varlıkların hepsi elbette toptan iman ederlerdi. Yoksa sen, hür irade
ye,
özgürce seçme hakkına sahip olan insanların, hepsi de mü’min oluncaya kadar, onları zorlayacak mısın?...
Yunus Suresi, 99. Ayet:
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa, hepsi toptan iman ederlerdi. O halde, mümin olsunlar di
ye,
insanları (Allah dilemediği halde, ey Peygamber) sen mi zorlayacaksın?...
Hud Suresi, 11. Ayet:
Ancak sabrederek mücadeleye devam edenler, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, işte onlar için, koruma kalkanı, bağışlanma ve büyük mükâfatlar vardır....
Hud Suresi, 12. Ayet:
'Ona gökten bir hazine indirilmeli veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi?' demeleri yüzünden göğsün daralıyor di
ye,
sana vahyedilenlerden bir kısmını terk edecek değilsin ya! Sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise herşeyi görüp gözeten Vekildir....
Hud Suresi, 23. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler Rablerine kemâl-i edeple gönülden boyun eğenler, işte onlar cennet ehlidirler. Onlar orada ebedî yaşayacaklar....
Hud Suresi, 25. Ayet:
Gerçekten biz Nûh’u, şöyle desin di
ye,
kavmine gönderdik: “- Haberiniz olsun, ben, size azabın sebeblerini ve kurtuluşun yolunu açıklayan bir korkutucuyum;...
Hud Suresi, 28. Ayet:
Nuh şöyle cevap verdi: "Ey benim halkım! Düşünün bir kere: Ya ben Rabbimden gelen çok âşikâr bir belge
ye,
kesin delile dayanıyorsam, ya O, bana tarafından bir nübüvvet vermiş, bunlar size gizli kalmış da siz görememişseniz?Ne yapalım, istemediğiniz o rahmete girmeye sizi zorlayabilir miyiz?"...
Hud Suresi, 42. Ayet:
Ve derken, onları götüren gemi dağ gibi dalgaların arasında seyre koyuldu. Ve o an kıyıda kalan oğluna (Nuh): "Oğulcuğum" diye bağırdı, "gel bin bizimle gemi
ye,
o inkarcıların yanında kalma!"...
Hud Suresi, 52. Ayet:
'Ey kavmim, Allah’a ortak koşmanız ve günahlarınız sebebiyle Rabbinizden bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileyin. Sonra isyandan, günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip O’na itaate yönelin. Göğü, üzerinizde bol bol rahmet, bereket ve nimet yağdıracak güce, imkâna kavuştursun. Kuvvetinize kuvvet katsın. İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsi, suçlu, günahkâr olarak İslâm’a davetime yüz çevirmeyin, âsi ve günah...
Hud Suresi, 64. Ayet:
Ve "Ey kavmim!" di
ye,
devam etti, "Bu, Allah'a ait olan dişi deve sizin için bir işaret olacaktır; bunun için, onu bırakın Allah'ın arzında otlasın; ona bir kötülük yapmayın, yoksa beklenmedik bir azaba duçar olursunuz!"...
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Biz, akıl erdiresiniz di
ye,
onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz di
ye,
onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Biz, bu kitabı anlayasınız di
ye,
Arapça bir Kur’ân olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Biz onu, anlayasiniz di
ye,
arapca bir Kuran olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Biz onu, anlayasınız di
ye,
Arapça bir Kuran olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Biz onu akıl erdirebilesiniz di
ye,
bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Hakıykat biz onu, (manâsına) akıl erdiresiniz di
ye,
Arabca bir Kur'an olarak indirdik. ...
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Şübhesiz ki biz onu, anlayasınız di
ye,
Arabca bir Kur’ân olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Akıl edesiniz di
ye,
Biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik....
Yusif Suresi, 2. Ayet:
Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız di
ye,
Arapça bir Kur'an olarak indirdik....
Yusif Suresi, 19. Ayet:
1.
ve câet
: ve geldi
2.
seyyâretun
: yolcular, bir yolcu kafilesi, bir kervan
3.
fe
: böylece, sonra
4.
erselû
: ...
Yusif Suresi, 20. Ayet:
Onu değersiz bir bahâ
ye,
bir kaç dirheme satdılar. Onlar bunun hakkında rağbetsizdiler. ...
Yusif Suresi, 21. Ayet:
Mısırdan onu satın alan ise haremine dedi ki: buna güzel bak, umulur ki bize faidesi olacaktır, yâhud evlâd ediniriz, bu suretle Yusüfü orada yerleştirdik; hem de ona hâdisatın mealini istihraca dair ılimler öğretelim di
ye,
öyleya Allah, emrine galibdir velâkin insanların ekserisi bilmezler...
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Hanım gerçekten ona niyetini kurmuştu, eğer Rabbinin açık delilini görmeseydi o da ona kurmuş gitmişti. Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştıralım di
ye,
böyle oldu. Gerçekten o, Bizim ihlasa mazhar edilmiş has kullarımızdandır....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Hanım o kadınların kendisi aleyhindeki bu dedikodularını işitince onları konağına dâvet etmek üzere dâvetçi gönderdi. Onlar için mükellef bir sofra hazırlattı. Sofrada, ikram edilen meyveleri soysunlar di
ye,
her misafir için bir de bıçak koydurmuştu. Onlar meyvelerini soyup kesmekle meşgul oldukları sırada, beriden de Yusuf’a: "Çık şimdi onların karşısına!" dedi. Kadınlar onu görünce hayran kaldılar, onun güzelliğine dalıp gittiklerinden, farkında olmadan kendi ellerini kestiler ve: "Hâşâ! Allah...
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişi
ye,
“Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
O ikisinden, kurtulacağını öngürdüğü kimse
ye,
'Beni rabbinin yanında an,' dedi. Rabbini anmayı Şeytan ona (Yusuf'a) unutturunca hapiste birkaç yıl daha kaldı....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
O ikisinden kurtulacağını sandığı kimse
ye,
Yusuf 'Efendine beni hatırlat' dedi. Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu ve o daha yıllarca zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ondan ümitlerini kesince, danışmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri: 'Babanızın sizden ALLAH adına bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam bana izin verince
ye,
yahut ALLAH hakkımda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmayacağım. O, en iyi Hükmedendir,' dedi,...
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Vaktaki artık ondan ümidlerini kesdiler, fısıldaşarak bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın sizden Allah adiyle te'mînat almış olduğunu, daha evvel de Yuusuf hakkında işlediğimiz kusuuru bitmediniz mi? Artık ben, ya babam bana izin verince
ye,
yahud benim için Allah hükmedinceye kadar, buradan kat'iyyen ayrılmam. O haakimlerin hayırlısıdır». ...
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ondan umudu kesince aralarında konuşmak üzere (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allâh adına kesin söz aldığını; daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verince
ye,
yahut Allâh benim için hükmedinceye kadar bu yerden ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en iyisidir."...
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Yûsuf'tan ümidi kesince bir kenara çekilip tartışmaya başladılar. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına garanti aldığını, daha önce Yûsuf'a yaptığınız haksızlığı bilmez misiniz? Babam bana izin verince
ye,
yahut da Allah hakkımda hükmedinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım. Yargıçların en hayırlısıdır O."...
Yusif Suresi, 82. Ayet:
1.
ves'elil karyete
: ve o karye
ye,
şehir halkına sor
2.
elletî
: ki o
3.
kunnâ
: biz olduk
4.
fîhâ
: içinde, orad...
Yusif Suresi, 84. Ayet:
Onlardan yüzünü çevirip öte tarafa dönerek ufuklara seslendi: "Ya esafâ alâ Yusuf! Nerdesin Yusuf! Nerdesin Yusuf!"Yusuf diye di
ye,
üzüntüsünden gözlerine ak düştü. Yaptıklarından dolayı oğullarına duyduğu kızgınlığını da belirtmiyor, öfkesini yenmeye çalışıyordu....
Rəd Suresi, 8. Ayet:
Allah, her dişi neye gebe kalır, (erkeğe veya dişi
ye,
iyi kimseye veya kötü olana) onu bilir. Rahimlerin neyi eksik ve neyi ziyade edeceğini de bilir (doğacak yavrunun sağlam veya sakat, tek veya ikiz, müddeti az veya çok...) Allah katında her şey bir ölçü iledir....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiç bir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin di
ye,
iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkâr edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Tanrı'dan başka çağırdıkları ise, onlara hiç bir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin di
ye,
iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. Kafirlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan) dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiç bir şeyle cevap vermezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin di
ye,
iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. Küfre sapanların duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Hak davet yalnız O’nun adına, gerçek kulluk, ibadet ve dua yalnız O’na yapılır. O’nun dışında kulları durumundakilerden yalvarıp taptıkları şeyler, hiçbir şekilde onların isteklerini yerine getiremez. Onlar, ağzına su gelsin di
ye,
iki avucunu suya doğru açarak işaret eden kimse gibidir. Onların suya ulaşması mümkün değildir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin ibadetleri ve duaları, ...
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Makbul olan dua, ancak Allah’a olan duadır. O’ndan başka (müşriklerin) yalvarıp durduklaı putlar ise, kendilerine hiç bir şeyle karşılık vermezler. O kâfirlerin hali, kuyu başında, su, ağzına gelsin di
ye,
suya doğru iki avucunu açıp uzatana benzer ki, su ona yükselip gelmez (çünkü his ve idraki yoktur. İşte putlar da böyledir. Asla fayda veya zarar veremezler.) kâfirlerin dua ve ibadetleri, sapıklıkta ve boşuna yerde olmaktan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 29. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere ne mutlu! Varacakları yer de ne güzel bir yerdir....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Allah’ın emirlerini iyice açıklasın di
ye,
her Rasulü, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere, yalnız kendi milletinin diliyle gönderdik. Bu sebeple Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti tercihlerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri doğru yola da sevkeder. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine apacik anlatabilsin di
ye,
her peygamberi kendi milletinin diliyle gonderdik. Allah diledigini saptirir ve diledigini de dogru yola eristirir; guclu olan, Hakim olan O'dur....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine apaçık anlatabilsin di
ye,
her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O'dur....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Kendilerine apaçık anlatabilsin di
ye,
her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini sapıklıkta bırakır ve dilediğini de doğru yola çıkarır; güçlü olan, Hakim olan O’dur....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz herbir peygamberi, onlara dinlerini açıklasın di
ye,
kendi milletinin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir....
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
Celâlim hakkı için âyetlerimizle Musâyı gönderdik ki: kavmini zulûmâttan nûra çıkar ve onlara Allah günlerile öğüt ver di
ye,
şüphesiz ki bunda çok âyetler vardır: çok sabırlı, çok şükredici her kimse için...
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
Biz Musa'yı da 'Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat' di
ye,
âyetlerimizle birlikte gönderdik. Çok sabreden ve çok şükreden herkes için bunda ibretler vardır....
İbrahim Suresi, 8. Ayet:
Mûsâ: 'Eğer siz ve sizinle birlikte, yeryüzündeki akıllı ve sorumlu varlıkların hepsi, nankörlük edip Allah’ı ve nimetlerini tanımazlıktan gelerek inkârda ısrar etseniz dahi, Allaha zarar veremezsiniz. Bilin ki, Allah gerçekten kimseye muhtaç olmayacak kadar zengindir, hamdedilme
ye,
övgü
ye,
şükre lâyıktır' dedi....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Onlara gelen Rasuller: 'Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında bir şüpheniz mi var? Halbuki, günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak, belli bir süre
ye,
ömürlerinizin sonuna kadar size vâde tanımak için sizi kendisine kulluğa, imana, ibadete, itaate davet ediyor.' dediler. Onlarsa: 'Siz sadece bizim gibi bir insansınız. Siz, bizi, atalarımızın tapmış olduğu şeylerden alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse, bize açık bir ferman getirin.' dediler....
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, altından ırmaklar akan cennet konaklarına konulur. Rablerinin koyduğu yasalara uygun olarak orada ebedî yaşarlar. Orada, birbirlerine: 'Sabrederek mücadeleye d...
İbrahim Suresi, 25. Ayet:
(O ağaç) Esmâ bileşiminin elvermesi sonucu (Bi-izni Rabbiha) her zaman yemişini (ilim ve marifet) verir. . . Allâh insanlara, belki derinliğine düşünüp hatırlarlar di
ye,
misaller verir....
İbrahim Suresi, 25. Ayet:
Yaratıp yetiştiren Rablerinin koyduğu yasalara uygun olarak o ağaç, her mevsim ürününü, meyvasını verir, o düzen her an sağlıklı yürür. Öğüt alıp düşünsünler di
ye,
Allah insanların iyiliği, kurtuluşu için, dini hakikatlerin delillerini gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini, böyle benzetmeler yaparak anlatıyor....
İbrahim Suresi, 25. Ayet:
O ağaç, Rabbinin izniyle her an meyvesini verir. Öğüt alsınlar di
ye,
insanlara Allah böyle misaller veriyor....
İbrahim Suresi, 32. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan Allah’tır. Gökten yağmur indirip size rızık olsun di
ye,
onunla türlü türlü meyveler ve ürünler çıkaran da O’dur. İzni ile denizde dolaşmak üzere gemileri size râm eden, akan suları ve ırmakları da sizin hizmetinize veren O’dur....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadi
ye,
Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların kalbini onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Yarabbenâ! Ben, zürriyyetimden ba'zısını senin beyti muharreminin yanında, ekin bitmez bir vâdide iskân ettim, yarabbenâ! namazı ikame etsinler di
ye,
bundan böyle insanlardan bir takım gönülleri onlara doğru akıt, ve onları hasılâttan merzuk buyur, gerek ki şükrederler...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
"Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir vadi
ye,
Senin kutsal evinin yakınına yerleştirdim ki, ey Rabbimiz, salatı devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse, insanların kalplerini onlara doğru meylettir; ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
'Rabbimiz! Ben neslimden bir kısmını, Senin hürmetli beytinin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim-namazı dosdoğru kılsınlar di
ye,
ey Rabbimiz! İnsanlardan bir kısmının kalplerini onlara meylettir ve onları her türden ürünlerle rızıklandır ki onlar da Sana şükretsinler....
İbrahim Suresi, 52. Ayet:
İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'tan başka ilah olmadığını bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar di
ye,
insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir....
Hicr Suresi, 21. Ayet:
Çünkü hiçbir şey yoktur ki, kaynağı Bizim katımızda olmasın; ve Biz hiçbir şey indirmeyiz ki, kusursuzca belirlenmiş bir ölçü
ye,
bir uyuma dayanmasın....
Nəhl Suresi, 2. Ayet:
Benden başka yoktur tapacak o halde çekinin benden, hükmünü bildirip insanları korkutun di
ye,
kullarından dilediğine melekleri indirerek vahyeder....
Nəhl Suresi, 7. Ayet:
Ve kendinizin yorulmadan ulaşamayacağınız (ancak çok meşakkatle gidebileceğiniz) belde
ye,
ağır eşyalarınızı (onlarla) taşırsınız. Muhakkak ki sizin Rabbiniz, gerçekten Rauf'tur (çok şefkatli, çok merhametli) ve Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen)....
Nəhl Suresi, 8. Ayet:
Hem binesiniz di
ye,
hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır....
Nəhl Suresi, 8. Ayet:
Hem binesiniz di
ye,
hem de ziynet olarak atları, katırları, merkebleri de yarattı ve bilemiyeceğiniz daha neler yaratacak...
Nəhl Suresi, 8. Ayet:
Hem binesiniz di
ye,
hem de zinet olmak üzere atları, katırları ve eşekleri de yarattı ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak....
Nəhl Suresi, 8. Ayet:
O, hem binmeniz için, hem de size bir ziynet olsun di
ye,
atları, katırları, merkepleri de yarattı. O, bundan başka sizin bilmediğiniz şeyleri de yaratıyor....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
Yine denizden taze et (balık eti) yiyesiniz ve ondan giyib takınacağınız bir zinet (inci) çıkarasınız di
ye,
denizi hizmetinize bağlayan O’dur. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun, hem Allah’ın fazlından nasîp arayasınız di
ye,
hem de olur ki şükredersiniz....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
Yine taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz zinet eşyasını çıkarasınız di
ye,
denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde suları yara yara akıp gittiklerini görürsün ve bu da lütfundan payınızı aramanız içindir, ola ki şükredersiniz....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız di
ye,
denizi emrinize veren Allah'tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
İçinden tâze bir et (balık) yiyesiniz ve kendisinden onu takınacağınız bir ziynet(inci ve mercan) çıkarasınız di
ye,
denizi hizmetinize veren de O’dur. Ayrıca gemileri onda(suları) yara yara giden (vâsıta)lar olarak görürsün. (Bütün bunlar, ibret almanız) ve O’nun fazlından (rızkınızı) aramanız içindir; tâ ki şükredesiniz....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Yeryuzunde, sarsilmayasiniz di
ye,
sabit daglar, nehirler ve belki yulonuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
(15-16) Yeryüzünde, sarsılmayasınız di
ye,
sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Hem Arzda ağır baskılar bıraktı ki sizi çalkar di
ye,
hem de nehirler ve yollar, gerek ki doğru gidesiniz...
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
O, sizi sallayıp çalkalar di
ye,
yer yüzüne sabit ve muhkem dağlar, (bundan başka da) ırmaklar, yollar koydu. Tâki maksadlarınıza ulaşasınız. ...
Nəhl Suresi, 15. Ayet:
Hem dünya hareketiyle sizi sarsmasın di
ye,
yeryüzüne sabit dağlar koydu. Amaçlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Yeryuzunde, sarsilmayasiniz di
ye,
sabit daglar, nehirler ve belki yulonuzu bulursunuz diye yollar ve isaretler meydana getirmistir. Onlar yildizlarla da yollarini bulurlar....
Nəhl Suresi, 16. Ayet:
(15-16) Yeryüzünde, sarsılmayasınız di
ye,
sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar....
Nəhl Suresi, 36. Ayet:
Andolsun ki biz: 'Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslüman olarak Allah’a teslim olun, saygıyla O’na kulluk ve ibadet edin, O’nun şeriatına bağlanın, O’na boyun eğin. Putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerden, idarelerden, şeytanî güçlerden, tağuttansakınıp uzak durun.' diye emirleri tebliğ etmeleri için her millet içinde özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul görevlendirdik. Allah onlardan bir kısmını doğru yola sevketme lütfunda bulundu. Onlardan bir kısmı da hür irade
ye,
özgü...
Nəhl Suresi, 38. Ayet:
Onlar: 'Allah ölen bir kimseyi diriltmez' di
ye,
peşpeşe Allah’a büyük yeminler ettiler. Elbette diriltecek. Bu Allah’ın kesinkes gerçekleştireceği vadidir. Fakat insanların çoğu diriltileceklerini bilmiyorlar....
Nəhl Suresi, 38. Ayet:
Bir de 'Öleni Allah diriltmez' di
ye,
var güçleriyle Allah adına yemin ettiler. Elbette diriltir. Onun vaadi haktır; lâkin insanların çoğu bilmez....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Üzerinde ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklasın ve küfredenler gerçekten yalancı olduklarını bilsinler di
ye,
diriltecektir....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Sonra meyvelerin tümünden
ye,
böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü, uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Sonra her meyvadan
ye,
Rabbinin önüne açtığı bütün yolları aş.» Arının karnından değişik renkli ve insanlar için şifa kaynağı olan bir içecek (bal) çıkar. Bu olayda düşünen kimseler için ibret dersi vardır....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Sonra meyvelerin tümünden
ye,
böylece rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü, uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen (yetefekkerun) bir kavim için gerçekten bunda bir ayet vardır....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Sonra “bütün ürünlerden
ye,
ve Rabbinin sana tahsis ettiği yollardan yürü.” Arıların karnından, çeşitli renklerde ve insanlar için şifa olan bir içecek çıkar. İşte bunda da düşünen bir toplum için bir işaret vardır....
Nəhl Suresi, 69. Ayet:
Sonra meyvelerin tümünden
ye,
böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü, uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin di
ye,
ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Sizi, Allah yarattı, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir şey bilmez olsun di
ye,
ömrünün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilendir, her şeye gücü yetendir....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin di
ye,
ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Tanrı sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin di
ye,
ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Tanrı bilendir, her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin di
ye,
ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphe yok, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 74. Ayet:
Sakın Allah ile yarattıkları arasında benzerlikler kurarak şirk koşmaya kalkışmayın. Siz yeterli bilgi
ye,
eşyanın mahiyetini, hakikatini kavrama gücüne bile sahip değilken, her şey Allah’ın ilmi, planı ve iradesi içinde cereyan etmektedir....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Allâh sizi analarınızın karınlarından bir şey bilmez bir hâlde çıkardı. . . Değerlendirerek şükredenlerden olasınız di
ye,
size sem' (algılama), basarlar (görüp değerlendirme) ve fuadlar (Esmâ mânâ özelliklerinin beyne yansıtıcıları - kalp nöronları) verdi....
Nəhl Suresi, 81. Ayet:
Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız di
ye,
üzerinize olan nimetini tamamlayacaktır....
Nəhl Suresi, 81. Ayet:
Allah; yaratıklarından sizin için gölgeler yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harbde muhafaza edecek zırhlar vermiştir. Müslüman olasınız di
ye,
size olan nimetini işte böylece tamamlamıştır....
Nəhl Suresi, 81. Ayet:
Allah yine sizin için yarattığı şeylerden gölgeler, dağlardan sığınaklar ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve tehlikeden koruyacak zırhlar vermiştir. Kendisine teslimiyet arzedesiniz di
ye,
üzerinizdeki nimetini işte böyle tamamlar....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini kuvvetle büktükten sonra söküp çözen (kadın) gibi olmayın. . . Bir toplum diğerinden daha kalabalık di
ye,
yeminlerinizi aldatma vasıtası ediniyorsunuz. . . Allâh o yeminlerinizle sizi yalnızca imtihan eder (ki ne olduğunuz ortaya çıksın da, yarın itiraz edemeyesiniz). . . Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyi kıyamet sürecinde size açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini, dokumasını, örgüsünü sapasağlam büktükten, dokuduktan, ördükten sonra, bükülmüş ipliği, dokumayı, örgüyü çözüp sökerek bozan yarım akıllı kadın gibi olmayın. Bir millet diğerine göre askeri ve ekonomik üstünlüğe sahip di
ye,
taahhütlerinizi, antlaşmalarınızı, yeminler ederek verdiğiniz sözleri, aranızda hile
ye,
aldatmaya, fesada alet etmeyin. Allah bununla sizi imtihan etmektedir. Kıyamet günü, ihtilâf çıkarmış olduğunuz konuları Allah bir bir açıklayarak sizi hesaba çekecektir....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir di
ye,
yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir di
ye,
yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini sağlamca eğirdikten sonra tekrar bozan kadına benzemeyin. Bir topluluk diğer bir topluluktan daha kalabalık di
ye,
yeminlerinizi aranızda bir fesat aracı yapmayın. Aslında Allah sizi bununla sınıyor; anlaşmazlığa düştüğünüz şeyi ise kıyamet gününde size açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi, taahhütlerinizi, sözleşmelerinizi, aranızda hile
ye,
aldatmaya ve fesada alet etmeyin. Aksi halde İslâm’da karar kılarak, hak bir dine, sağlam bir hukuk, kâmil bir ahlâk düzenine güvenen insanların, birbirlerine ve dinlerine karşı itimatları sarsılır, itibarınız gider, kurduğunuz devlet yıkılır. İnsanları ahde vefadan, müslümanları örnek almaktan, Allah yolundan, İslâmî hayatı yaşamaktan, Allah yolundaki faaliyetlerden alıkoymanız sebebiyle de dünyada cezayı, çalkantılı anarşik bir...
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Ve yeminlerinizi aranızda hile
ye,
(fesada) vesile ittihaz etmeyiniz ki, bir ayak, sabit olduğundan sonra kayar. Ve Allah yolunda men ettiğinizden dolayı fenalığı tadarsınız ve sizin için büyük bir azap da vardır....
Nəhl Suresi, 97. Ayet:
Mü’min olarak, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelme
ye,
iyiliğe, iyileştirmeye önayak olan, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyen erkek veya kadına, mutlaka güzel bir hayat yaşatırız. İşlemeye devam ettikleri amellerin en güzelini, en değerlisini ölçü alarak onları mükâfatlandırır...
Nəhl Suresi, 110. Ayet:
Bundan sonra şunu bil ki: Şüphesiz ki senin Rabbin, mihnet ve işkence
ye,
zulme ve baskıya uğradıktan sonra mücahede edip sabreden, ardından da hicret edenlerle beraberdir. Evet Rabbin, onların bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda bulunacaktır. Çünkü O gafurdur, rahîmdir....
İsra Suresi, 1. Ayet:
Noksan sıfatlardan münezzehtir kulunu geceleyin Mescid-i Harâm'dan çevresini kutladığımız Mescid-i Aksâ' ya götüren, âyetlerimizden bir kısmını ona da gösterelim di
ye,
şüphe yok ki o, her şeyi duyar, görür....
İsra Suresi, 1. Ayet:
Tenzih o Sübhana ki kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan o havalisini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya isrâ buyurdu ona âyetlerimizden gösterelim di
ye,
hakıkat bu: odur o işiden gören...
İsra Suresi, 1. Ayet:
Kulu Muhammed'i bir gece Mescidi Haram'dan (Kabe'den) yola çıkararak, kendisine bazı mucizelerimizi, olağanüstülüklerimizi gösterelim di
ye,
çevresini kutsal kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir....
İsra Suresi, 1. Ayet:
Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim di
ye,
kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Harâm’dan, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya (İsrâ -gece yürüyüşü- ile) götüren (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir. Şübhesiz ki Semî'(herşeyi işiten), Basîr (hakkıyla gören), ancak O’dur....
İsra Suresi, 2. Ayet:
Mûsa’ya da kitap verdik ve benden başka bir vekil edinmeyin di
ye,
onu İsraîloğulları için bir hidayet rehberi kıldık....
İsra Suresi, 2. Ayet:
Biz Mûsâ’ya kitap verdik ve onu, İsrailoğullarına "Benden başkasını Rab edinmeyin, benden başkasının himayesine girmeyin." di
ye,
doğru yolu gösteren bir rehber kıldık....
İsra Suresi, 2. Ayet:
Biz Musa'ya da kitabı vermiş ve onu, 'Benden başkasını vekil edinmeyin' di
ye,
İsrailoğulları için bir hidayet rehberi kılmıştık....
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (di
ye,
başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık)....
İsra Suresi, 7. Ayet:
'Eğer iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan mü’min olursanız, kendiniz, birbiriniz için iyilik etmiş olursunuz. Kötü icraatlar yapar, kötülük eder, işlerinizi kötü yaparsanız, yine kendinize kötülük ...
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik ve güzellik işlerseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz; ve eğer kötülük ederseniz yine kendinize... Artık diğer fesadınızın ceza vaadî gelince de, (önceki düşmanlarınız size kötülük ederek kederinizden doğan) fenalık eserini yüzlerinize çıkarsınlar; birinci defa girdikleri (ve tahrip ettikleri) gibi, yine Beyt-i Makdis’e girsinler ve her istilâ ettikleri yeri mahvedip dursunlar di
ye,
onları üzerinize musallat ettik....
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (di
ye,
başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık)....