Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah’ı yeminlerinize hedef yapmayın. Allah kemaliyle işitici ve bilicidir. (Bir işi yapmak veya yapmamak hususunda Allah’ın adı ile yemin edipte Allah Tealâ’yı engel tutarak, yemininizi bozmayız diye, hayır yapmaktan geri kalmayınız. Yeminin bozulmasında hayır bulunan işi yapın ve keffaretini ödeyin.)...
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Karılarına yaklaşmama yemini edenlere dört ay bekleme vardır. Şayet bu süre içinde yeminlerinden dönerlerse, muhakkak Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Kadınlarından perhiz yemini (îlâ) edenler için dört ay beklemek vardır, şayed rücu' ederlerse şüphesiz Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Eşlerine yaklaşmamak için perhiz yemini eden erkeklerin dört ay beklemeleri gerekir. Şayet eşlerine dönerlerse şüphesiz Allah, çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
1.
belâ
: hayır, öyle değil
2.
men
: kim
3.
evfâ
: vefa etti, ifa etti, yerine getirdi
4.
bi ahdi-hî
: ahdini, yem...
Nisa Suresi, 24. Ayet:
(Harb esîri olarak) sağ ellerinizin mâlik olduğu kadınlar (mülk-i yemininiz olan cariyeler) müstesna olmak üzere diğer bütün kocalı kadınlar (la evlenmeniz de size haram edildi. Bu hürmetler) üzerinize Allanın farzı olarak (yazılmışdır). Onlardan maadası ise — namuskâr ve zinaya sapmamış (insanlar) haalinde (yaşamanız şartiyle) mallarınızla (mehir vermek veya satın almak suretiyle) ara (yıb nikâhla) manız için — size halâl edildi. O halde onlardan hangisiyle faidelendiyseniz ücretini takdir edil...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Boş yere yemin etmenizden dolayı sorumlu tutmaz sizi Allah, fakat yürekten ve kasten ettiğiniz yeminler yüzünden sorumlu tutar. Yemin kefâreti, âilenize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecede olanıyla on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da bir kul azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemininizi bozarsanız budur kefâreti. Koruyun yeminlerinizi. Allah, şükredenlerden olursunuz diye âyetlerini işte böyle açıklar size....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin. . . Değerlendirirsiniz diye, Allâh işaretlerini sizin iç...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyl...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size rasgele yeminlerinizden dolayi degil, bile bile ettiginiz yeminlerden oturu hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiginizin ortalamasindan on duskunu yedirmek yahut giydirmek ya da bir kole azad etmektir. Bulamayan uc gun oruc tutmalidir; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiginizde yeminlerinizi tutun. Sukredesiniz diye Allah size boylece ayetlerini acikliyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
ALLAH rastgele ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile ettiklerinizden sizi sorumlu tutar. Yemininizi bozarsanız cezası, ailenize genellikle yedirdiğiniz yemeklerden on yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi salmaktır. Kim bulamazsa üç gün oruç tutmalı. Bu, bile bile ettiğiniz yeminlerinizin cezası. Yeminlerinizi tutun. ALLAH güzel karşılık veresiniz diye ayetlerini böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size ağız alışkanlığı ile yaptığınız yeminlerden dolayı değil, bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın cezası, kefareti ya ailenize yedirdiğiniz yemeğin ortalaması üzerinden on yoksulu doyurmak ya yine on yoksulu giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bunların hiçbirini bulamayan (yapamayan) kimse, üç gün oruç tutar. İşte bozduğunuz yeminlerin cezası, kefareti budur. Yeminlerinizi tutun Allah, şükredesiniz diye, size ayetlerini böyle açık açık anlatı...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Tanrı sizi yeminlerinizdeki 'rasgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ehlinize (ailenize) yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır). Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Tanrı size ayetlerini böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır. Her ne zaman yemin eder (ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır. Öyleyse...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi boş yere yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz, fakat sizi bile bile ettiğiniz yeminlerinizden dolayı sorumlu tutar. Bozulan yeminin kefâreti, âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedirmek, veya onları giydirmek, yahut bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan kimseye üç gün oruç gerekir. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte böylece Allah âyetlerini açıklıyor, umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, sizi bilinçsiz olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çekmez. Bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çeker. Yemininizi bozma karşılığı, kendi ailenize yedirdiğinizden on yoksulu doyurmaktır. Veya giydirmek ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutması gerekir. Bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah, ayetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz, ama bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozarsanız onun keffâreti, çoluk çocuğunuza yedirdiğiniz orta halli yemek çeşidinden on fakir doyurmak, yahut on fakiri giydirmek veya bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır. Bunlara gücü yetmeyen kimse, üç gün oruç tutsun. İşte yemin ettiğinizde, yemin bozmanın keffareti budur. Yeminlerinize sahip çıkın. Allah işte size âyetlerini böyle açıklıyor, ta k...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi, yeminlerinizdeki lağv(kasıtsız olarak yaptığınız yeminler)den ötürü sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bu(geleceğe bağlı yemini bozma)nın keffâreti: âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedir(ip doyur)mak, yahut onları giydirmek, ya da bir boyun(köley)i hürriyete kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kimse, üç gün oruç tutsun. İşte yemin ettiğiniz zaman, yeminleriniz(i bozman)ın keffâreti budur. yeminlerinizi koruyun. Allâh, âyetler...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağlandığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkân) Bulamıyan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böy...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan sorumlu tutmaz; fakat bilerek edip de sorumluluğu altına girdiğiniz yeminlerin hesabını sizden sorar. Böyle bir yemini bozmanın kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. İşte bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinize sahip çıkın. Şükretmeniz için Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydimek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükr...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Sizden birinize ölüm hali gelince vasiyet sırasında sizin içinizden iki adîl kişi, aranızda şahitlik etsin. Veya yeryüzünde yolculuk ederken size ölüm olayı isabet ederse, sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer şüpheye düşerseniz, onları namazdan sonra alıkoyun. O zaman Allah'a şöyle yemin etsinler; ''Yakınımız bile olsa, yeminimizi bir bedel ile değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şehadetini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz, mutlaka günahkâr kimselerden oluruz.''...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden birine ölüm (alâmetleri) geldiğinde vasiyet anında, adalet sahibi iki şahit bulunsun. . . Ya da seyahatteyseniz ve ölüm de size isâbet etmişse, size iki şahit gereklidir. . . (Şehâdetleri konusunda) kuşkulanırsanız, namazı edâ etmelerinden sonra onların ikisini alıkoyarsınız, "Yeminimizi, akraba da olsa hiçbir bedele satmayacağız; Allâh şahitliğini saklamayacağız; aksi takdirde suçlu oluruz" diye Allâh'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden birine ölüm hali gelirse vasiyet esnasında içinizden iki adil kişiyi; yahut yolculuk sırasında başınıza ölüm musibeti gelirse sizden olmayan iki kişiyi şahit tutun. Eğer bu kişilerden şüphelenirseniz kendilerini namazdan sonra tutarsınız ve onlar da: 'Akraba bile olsa bunu (yemini) hiçbir değere değiştirmeyeceğiz. Allah'ın şahitliğini [19] gizlemeyeceğiz. Böyle yaparsak günahkarlardan oluruz' diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun.) Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size): "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkarlardan oluruz." diye Allah adına ye...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden birinize ölüm hâli geldiği zaman, vasiyyet vaktinde içinizden adâlet sahibi iki kimseyi, yahut yolculukta iken ölüm musibeti başınıza gelmişse, milletinizden olmayan (gayri müslim) iki adamı şahid tutun. Eğer bu gayri müslim şahidlerden şüpheleniyorsanız (ekseriya hüküm zamanı olan) ikindi namazından sonra kendilerini alıkorsunuz da Allah’a şöyle yemin ederler: “-Billâhi, akrabamız da olsa yeminimizi hiç bir karşılıkla değişmeyiz. Allah’ın emri olan şahidliği gizlemeyiz. ...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Her hangi birinize ölüm hali geldiği o vasıyyet zemanı aranızdaki şehadet ya kendinizden adalet sahibi iki adam, veya yolculuk ediyordunuz da ölüm musıybeti başınıza geldise sizin gayrinizden iki diğeridir. Bunları nemazdan sonra alıkorsunuz, şübhelendiğiniz takdirde şöyle yemin ederler, «billâhi hısım da olsa yeminimizi hiç bir bedele değişmeyiz, Allahın şehadetini ketm de etmeyiz, biz o takdirde şübhesiz vebâle girenlerden oluruz.»...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm emareleri geldiğinde, vasiyette bulunurken, kendi içinizden iki adaletli şahit veya yolculukta olup da ölüm musibeti başınıza geldiyse sizden olmayan iki şahit tutun. Bunları namazdan sonra alıkorsunuz. Şüphelendiğiniz takdirde de şöyle yemin ederler: « Vallahi akraba da olsa yeminimizi hiçbir şeyle değişmeyiz, Allah için şahitliği de gizlemeyiz, yoksa biz o zaman şüphesiz günaha girenlerden oluruz.»...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: «Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkâr...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi, yahut yolculukta iken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan (gayrı müslim) iki kimseyi şahid tutun. Eğer bu (gayri müslim) şahidlerden şüpheleniyorsanız namazdan sonra kendilerini alıkorsunuz da Allah’a şöyle yemin ederler: “Billahi, akrabamız da olsa yeminimizi hiçbir karşılıkla değişmeyiz, Allah’ın emri olan şahidliği gizlemeyiz. Eğer gizlersek şüphesiz ki günahkarlardan oluruz.”...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey inananlar, sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun). Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size): "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Tanrı'nın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkarlardan oluruz" diye Tanrı adına yemin...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca vasiyet ederken içinizden iki âdil kişi aranızda şâhitlik etsin. Yahut yolculukta iken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan iki kişiyi şâhit tutun. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkoyarsınız. Allah'a şöyle yemin ederler: “Akraba bile olsa yeminimizi hiçbir değere değişmeyeceğiz. Allah'ın şâhitliğini gizlemeyeceğiz. Yoksa elbette günahkârlardan oluruz. ”...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
-Ey iman edenler! İçinizden birinin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında, aranızdan adalet sahibi iki kişinin eğer, yolculukta iseniz ve ölüm de gelip çattıysa; sizden olmayan iki kişinin şahitliği gerekir. Şayet şüphe ederseniz; namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah’a şöyle yemin ederler: - Akraba bile olsa yemini bir menfaat karşılığı satmayacağız. Allah’ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkarlardan oluruz....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Sizde ölüm alâmetleri belirdiğinde, vasiyyet edeceğiniz sırada, içinizden iki dürüst kişiyi şahit tutun. Yahut yolculuk esnasında başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan başka iki kişi şahit olsun. Eğer şüphe ederseniz, o iki şahidi namazdan sonra tutar ve: "Yeminimizi, akrabalarımızın menfaati de söz konusu olsa, dünyanın hiç bir şeyine değişmeyeceğiz. Allah’ın üzerimizde bir emanet, bir borç olarak bulunan şahitliğini gizlemeyeceğiz. Yoksa biz kesinlikle günahkâr oluru...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey inananlar, birinize ölüm gelince vasiyyet sırasında içinizden iki âdil kişi, aranızda şâhidlik etsin. Ya da yeryüzünde yolculuk ederken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan iki kişi (şâhidlik etsin). Kuşkulanırsanız, namazdan sonra onları tutar(yemin ettirir)siniz: "Akrabâ da olsa yeminimizi hiçbir paraya satmayacağız, Allâh'ın (üzerimizde bir borç olarak bulunan) şâhidliğini gizlemeyeceğiz, yoksa biz, elbette günâhkârlardan oluruz,"diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun.) Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size) : «Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz.» diye Allah adına y...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden birine ölüm gelip çattığında, vasiyet ederken, aranızdaki şahitliği, sizden adalet sahibi iki kişi ile yerine getirin. Yahut yolculuğa çıktığınızda ölüm musibeti başınıza gelirse, sizden olmayanlardan iki şahit bulursunuz. Onlardan kuşkulanırsanız, namazdan sonra onları alıkoyun ve 'Akrabamız bile söz konusu olsa, yeminimizi hiçbir menfaat karşılığında değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın emaneti olan şahitliği gizlemeyeceğiz; bunu yaparsak günahkârlardan oluruz' diye Allah adın...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin ederler: "Vallahi, yakınlarımız da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah'ın tanıklığını saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz."...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o iki (şâhid) aleyhinde — (bu hususda) muhakkak bir vebale hak kazanmış (şâhidlikde hıyanet etmiş) olduklarına (dâir — bir) ıttıla haasıl edilirse o vakit, kendilerine hak terettüb eden (haksızlığa uğrayan mirasçılar) dan iki kişi ki onlar buna daha lâyık, (ölüye de) daha yakındırlar — öbürlerinin yerlerine geçerler. Binâen'aleyh «Vallahi bizim şâhidliğimiz (yeminimiz) o iki kişinin şâhidliğinden (yemininden) daha doğrudur. Biz (hakıykatı çiğneyib) aşmadık. Çünkü bu takdirde muhakkak ki zaa...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu yeminin mirasçılara bırakılması, şahitliği, olduğu gibi yerine getirmelerine veya yaptıkları yeminden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah’dan korkun ve emirlerini dinleyin. Çünkü Allah, fasıklar (ilâhi emirleri çiğniyenler) topluluğunu selâmet yoluna çıkarmaz....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
(
Yemîni
n mirasçılara reddi hakkındaki) bu (huküm) şahidliği (üstünüze aldığınız) vech ile (dosdoğru) îfâ etmelerine, yahud yeminlerinden sonra yeminlerin (mirasçılara tevcih ve) reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Allahdan korkun, (emirlerini) dinleyin. Allah, faasıklar güruhunu muvaffak etmez. ...
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Ahitlerinden sonra gene yeminlerini bozarlar ve dininizi kınarlarsa kâfirliğe baş olanlarla savaşın, şüphe yok ki yeminini tutmayan kişilerdir onlar, belki bu sûretle yaptıklarından vazgeçerler....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Eğer verdikleri taahhütlerinden, antlaşmalarından sonra, sözlerine, yeminlerine sahip çıkmazlarsa, dininize, şeriatınıza, medeniyetinize dil uzatırlarsa, doğacak sıkıntıları ve savaşı göze alarak küfrün liderlerini hemen öldürün. Çünkü onlar için yeminin önemi yoktur. Öldürülme korkusu onların, küfürden ve müslümanlarla savaşmaktan vazgeçmelerine sebep olabilir....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Eğer onlarla antlaşma yaptıktan sonra antlarını bozarlar da dininize dil uzatırlarsa kafirlerin elebaşları ile savaşınız. Çünkü onlar için yeminin bir anlamı yoktur. Belki can korkusu ile saldırılarına son verirler....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Eğer antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o zaman inkârın elebaşlarını öldürün. Çünkü onlar için yeminin bir değeri yoktur. Onlar ancak böylece tecavüzden vazgeçerler....
Yusif Suresi, 66. Ayet:
Babaları: “- Siz ölümle kuşatılmadıkça, muhakkak surette onu (Bünyamin’i) bana getireceğinize dair Allah’dan sağlam bir yemini bana verişinize kadar, asla onu sizinle beraber gönderemem.” dedi. Onlar, babalarına yeminlerini verince, o şöyle dedi: “-Allah söylediklerimiz üzerine vekildir (onları yerine getirir).”...
Nəhl Suresi, 48. Ayet:
E ve lem yerev ilâ mâ halakallâhu min şey’in yetefeyyeu zilâluhu anil
yemîni
veş şemâili succeden lillâhi ve hum dâhırûn(dâhırûne). ...
Nəhl Suresi, 48. Ayet:
1.
e ve lem yerev
: ve onlar görmüyorlar mı (görmediler mi)
2.
ilâ mâ halaka allâhu
: Allah'ın yarattığı şeyi
3.
min şey'in
: şeylerden
4.
Nəhl Suresi, 126. Ayet:
Eğer azâb edecekseniz, size yapılan azâb kadar azâb edin. Ama sabrederseniz, andolsun ki o, sabredenler için daha iyidir. (Hz. peygamber, Uhud Savaşında, amcası Hamza'yı kâfirler tarafından burnu ve kulakları kesilmiş, ciğeri çıkartılmış bir durumda görünce; "Allah'a andolsun ki, eğer Allah bana zafer verirse, senin yerine, onlardan yetmiş kişiyi böyle yapacağım!" demişti. Fakat
yemîni
ne keffâret vererek bu sözünü uygulamamış, Mekke'nin Fethinde düşmanlarını affetmiştir.)...
İsra Suresi, 71. Ayet:
Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi
yemîni
hî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). ...
İsra Suresi, 71. Ayet:
1.
yevme
: o gün
2.
ned'û
: davet edeceğiz (ederiz), çağıracağız (çağırırız)
3.
kulle
: herkes, hepsi, bütün
4.
unâsin
...
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Ve terâş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel
yemîni
ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minhu, zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden)....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
1.
ve tere
: ve görürsün
2.
eş şemse
: güneş
3.
izâ taleat
: doğduğu zaman
4.
tezâveru
: (ziyaret eder) uğrar, mey...
Kəhf Suresi, 18. Ayet:
Ve tahsebuhum eykâzan ve hum rukûd(rukûdun), ve nukallibuhum zâtel
yemîni
ve zâteş şimâl(şimâli), ve kelbuhum bâsitun zirâayhi bil vasîd(vasîdi), levittala'te aleyhim le velleyte minhum firâren ve le muli'te minhum ru'bâ(ru'ben)....
Kəhf Suresi, 18. Ayet:
1.
ve tahsebu-hum
: ve onları sanırsın
2.
eykâzan
: uyanık
3.
ve hum rukûdun
: ve onlar uykudadır
4.
ve nukallibu-hum
...
Taha Suresi, 17. Ayet:
Ve mâ tilke bi
yemîni
ke yâ mûsâ....
Taha Suresi, 17. Ayet:
1.
ve mâ tilke
: ve o nedir
2.
bi
yemîni
-ke
: sağ elindeki
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
...
Taha Suresi, 17. Ayet:
O yeminindeki de ne ya Musâ?...
Taha Suresi, 69. Ayet:
Ve elkı mâ fî
yemîni
ke telkaf mâ sanaû, innemâ sanaû keydu sâhır(sâhırin), ve lâ yuflihus sâhıru haysu etâ....
Taha Suresi, 69. Ayet:
1.
ve elkı
: ve at, bırak
2.
mâ fî
yemîni
-ke
: sağ elindeki şeyi
3.
telkaf
: yutar, yutacak
4.
mâ sanaû
: onların ...
Nur Suresi, 7. Ayet:
Ve (yeminin) beşincisi, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasıdır....
Nur Suresi, 7. Ayet:
Beşinci (yemini) ise, eğer yalan söyleyenlerdense, Allah'ın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir....
Nur Suresi, 7. Ayet:
Beşinci (yemini) ise, eğer yalan söyleyenlerdense, Tanrı'nın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir....
Nur Suresi, 7. Ayet:
Beşinci (yemini) ise, eğer yalan söyleyenlerdense, Allah'ın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir....
Nur Suresi, 9. Ayet:
Ve (yeminin) beşincisi eğer o (eşi), sadıklardan (doğru söyleyenlerden) ise Allah'ın gadabının (azabının) kendi üzerine olmasıdır....
Nur Suresi, 9. Ayet:
Beşinci (yemini) ise, eğer o (kocası) doğru söylüyor ise, Allah'ın gazabının muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dır....
Nur Suresi, 9. Ayet:
Beşinci (yemini) ise, eğer o (koca) doğru söylüyor ise, Tanrı'nın gazabının muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir....
Nur Suresi, 9. Ayet:
Beşinci (yemini) ise, eğer o (kocası) doğruyu söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi) dır....
Nur Suresi, 9. Ayet:
Onun da beşinci defadaki yemini, eğer kocası doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını istemektir....
Nur Suresi, 58. Ayet:
Ey imân etmiş olanlar! Mülk-i yemininiz olan kimseler ve sizden olup da henüz buluğ çağına ermemiş bulunanlar, üç defa izin istesinler. Sabah namazından önce ve öğle vaktinde esvabın çıkarmış olduğunuz sırada ve yatsı namazından sonra. (Bunlar) Sizin için üç avrettir. Bu vakitlerden sonra üzerinize bazınızın bazısı üzerine dolaşır olmalarından dolayı ne sizin üzerinize ve ne de onların üzerlerine bir günah yoktur. İşte Allah âyetlerini size böyle açıkça beyan ediyor ve Allah alîmdir, hakîmdir....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi
yemîni
ke izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyeh(âyetun), cennetâni an
yemîni
n ve şimâl(şimâlin), kulû min rızkı rabbikum veşkurû leh(lehu), beldetun tayyibetun ve rabbun gafûr(gafûrun)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
1.
lekad
: olduğu zaman
2.
kâne
: onu telâkki ediyorsunuz, öğreniyorsunuz, soruyorsunuz
3.
li sebein
: Sebe (halkı) için
4.
fî<...
Saffat Suresi, 28. Ayet:
Kâlû innekum kuntum te’tûnenâ anil yemîn(
yemîni
). ...
Saffat Suresi, 28. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
inne-kum
: muhakkak siz, gerçekten siz
3.
kuntum
: siz oldunuz
4.
te'tûne-nâ
: bize geliyorsu...
Sad Suresi, 44. Ayet:
1.
ve huz
: ve al
2.
bi yedi-ke
: eline
3.
dıgsen
: yaş ve kuru karışık ot demeti
4.
fadrib (fe ıdrib)
: sonra vur...
Sad Suresi, 44. Ayet:
Ve (Ey Eyüp!) eline bir demet sap al onunla vur, yeminini bozma. Muhakkak ki Biz, onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu. Muhakkak ki o, Allah'a ulaşmıştı (ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırıp teslim etmişti)....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Şöyle dedik: “Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.” Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Eline dedik, bir demet sap al da onunla vur ve yeminini bozma. Şüphe yok ki biz onu, sabırlı bulduk, ne güzel bir kuldu ve şüphe yok ki o, dâimâ Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Bir de: 'Eline bir demet ot-çöp al da, onunla eşine vur. Yeminini bozmuş olma.' dedik. Gerçekten biz onu belâlara karşı sabırlı bulmuştuk. O ne iyi, bizi ilâh tanıyan, candan müslüman, saygılı bir kuldu. O daima, samimiyetle itaat ederek Allah’a yönelmekteydi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
'Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminini bozma.' Gerçekten biz onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu! O (her tutumunda Allah'a) yönelen biriydi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Eyyûb bir işten dolayı karısına kızmış ve hastalıktan kalktığı vakit ona yüz değnek vurmayı yemin etmişti. Hem yemini bozmamak, hem de hafifletmek için Allah ona şöyle buyurdu): “- Eline (yüz başaklı) bir demet sap al da, onunla (zevcene) vur; yemininden durmazlık etme.” Dorusu biz, onu sabırlı bulduk... O ne güzel kuldu! Gerçekten o, tamamen Allah’a teveccüh etmişti....
Sad Suresi, 44. Ayet:
«Ey Eyyub! Eline bir demet sap alip onunla vur, yeminini bozma» demistik. Dogrusu Biz onu sabirli bulmustuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yonelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Ona, «eline bir demet sap al, onunla vur, yemininde günahkâr olma !» (dedik). Biz onu oldukça sabırlı bulduk. Ne iyi kuldur o! Şüphesiz o, Allah'a yönelip gönül verirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
'Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma' demiştik. Doğrusu Biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
'Şimdi eline bir değnek alıp yola çık. Yeminini bozma.' Onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kul! Sürekli yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Bir de: «Elinle bir demet al da onunla (eşine) vur, yemininde durmamazlık etme.» dedik. Gerçekten Biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul! Hakikaten o bir evvabtır (daima Allah'a yönelmektedir)....
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Bir de dedik ki): «Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme.» Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Ey Eyyüb: «Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini bozma» demiştik. Gerçekten O çok sabırlı bir kulumuzdu, daima Allah'a yönelirdi...
Sad Suresi, 44. Ayet:
«Eline bir demet sap al da onunla vur.
Yemîni
nde durmazlık etme» (dedik). Biz onu hakıykaten sabırlı bulduk. O, ne güzel kuldu! Hakıykat o, dâima (Allaha) dönen (bir zât) idi. ...
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Ona:) 'Eline bir demet sap al da onunla (zevcene) vur ve
yemîni
ni bozma!'(dedik). Gerçekten biz onu sabırlı bir kimse olarak bulduk. (O) ne iyi kuldu! Hakikaten o, dâimâ (Allah’a) yönelen bir kimse idi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Eline bir demet sap al da onunla vur ve yemini bozma. Biz, onu gerçekten sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu. Muhakkak ki o, Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Ve sonunda o'na dedik ki:) "Şimdi eline bir demet ot al, onunla vur ve yeminini yerine getir!" Gerçekten Biz o'nu sıkıntılara karşı sabırlı gördük. O, ne güzel bir kulumuzdu, daima Bize yönelirdi!...
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Ve O'na emrolundu ki) Eline otlardan bir küçük demet al, sonra onunla vur ve yeminini bozmuş olma. Muhakkak ki, Biz O'nu bir sabredici bulduk. Ne güzel kul! Şüphe yok ki, o (Hakk'a) dönendir....
Sad Suresi, 44. Ayet:
"Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini böylece yerine getir. " Doğrusu biz onu çok sabırlı bulmuştuk. O ne iyi kul idi! Daima Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
-Eline bir demet sap alıp, onunlar vur, yeminini bozma! Biz onu sabırlı bulduk. O, Allah’a yönelen ne güzel bir kuldu!...
Sad Suresi, 44. Ayet:
Bir de ona: "Eline bir demet sap al, onunla vur! Yemininden dönen durumuna düşme!" dedik. Doğrusu Biz onu pek sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! O, gerçekten Allah’a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Dedik ki): "Eline bir demet sap al, onunla vur da yeminini bozma." Gerçekten biz onu sabreden (bir kul) bulmuştuk. Ne güzel kuldu, o dâimâ (bize) başvururdu....
Sad Suresi, 44. Ayet:
'Eline bir demet alıp onunla vur; yeminini bozma' dedik. Gerçekten Biz onu sabredici bulduk. Ne güzel bir kuldu o; doğrusu, Allah'a yönelmiş bir kimseydi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
"Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o....
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Hz. Eyyub hanımının kendisine karşı hizmet ve fedakarlıkları çok olmasına rağmen, bir gün hizmetine geç gelmesi üzerine, eşine yüz değnek vurmaya yemin etmişti. Yüce Allah yeminin bozulmaması için Eyyüb'e şöyle buyurdu:) "Ey Eyyüb! Eline (yüz adetlik) bir demet sap alıp onunla vur ve yeminini bozma." Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Eline (yüz başaklı) bir demet sap al da, onunla vur; yeminini bozma (dedik). Doğrusu biz, onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul idi, gerçekten Allah'a yönelici idi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
"Eline bir demet sap al da onunla (yeminini yerine getirmek üzere hanımına) vur, yeminini bozma." dedik. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı bir kul bulmuştuk. O, ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
Eline (yaşı, kurusu karışık) bir demet (ot) al da onunla (zevcelerine) vur ki, (yemininde) hanis olmayasın, dedik. Biz, Eyyûb'u cidden sabreder bulduk. O, ne güzel kuldu. Dâimâ Allahû Teâlâ'ya döner, O'na sığınırdı....
Sad Suresi, 44. Ayet:
O'na, "Eline küçük bir demet al ve onunla vur; yeminini bozma" dedik. Gerçekten onu sabırlı bir kul olarak bulduk. Ne güzel bir kuldu o! Şüphesiz ki o Allah'a yönelmiş bir kimseydi. ...
Sad Suresi, 44. Ayet:
(Ve dedik ki): “Eline bir deste al ve onunla vur! Böylece yemininden dönmemiş olursun.” Hakikaten Biz onu pek sabırlı biri olarak bulduk: ne güzel kuldu o, gerçekten o (da) her daim Allah’a yönelirdi....
Sad Suresi, 44. Ayet:
“Eline bir demet al. Onunla vur da yeminini bozma.” (dedik). Gerçekten biz onu sabredici bulduk. O ne iyi kuldu. Doğrusu o Allah’a çok yönelirdi....
Zümər Suresi, 67. Ayet:
Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi
yemîni
h(
yemîni
hi), subhânehu ve te’âlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne). ...
Zümər Suresi, 67. Ayet:
1.
ve mâ kaderû
: ve takdir edemediler
2.
allâhe
: Allah
3.
hakka
: hak oldu, hakkıyla
4.
kadri-hi
: onun kadri
Zümər Suresi, 67. Ayet:
Allahı hakkıyle takdir edemediler, halbuki bütün Arz Kıyamet günü onun bir kabzası gökler de
yemîni
ne dürülmüşlerdir, çok münezzeh ve çok yüksektir o sübhan onların şirkinden...
Fəth Suresi, 10. Ayet:
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir)...
Qaf Suresi, 17. Ayet:
İz yetelakkâl mutelakkîyâni anil
yemîni
ve aniş şimâli kaîdun....
Qaf Suresi, 17. Ayet:
1.
iz
: o zaman
2.
yetelakkâ
: ikisi telâkki eder, kaydeder, tespit eder
3.
el mutelakkîyâni
: iki telâkki edici, iki yazıcı, iki tespit edici
4.
...
Vaqiə Suresi, 27. Ayet:
Ve ashâbul
yemîni
mâ ashâbul yemîn(
yemîni
)....
Vaqiə Suresi, 27. Ayet:
1.
ve ashâbu el
yemîni
: ve yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
2.
mâ
: ne
3.
ashâbu el
yemîni
: yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
...
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
Li ashâbil yemîn(
yemîni
)....
Vaqiə Suresi, 38. Ayet:
1.
li
: için
2.
ashâbi el
yemîni
: yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
...
Haqqə Suresi, 19. Ayet:
Fe emmâ men ûtiye kitâbehu bi
yemîni
hî fe yekûlu hâumukreû kitâbiyeh....
Haqqə Suresi, 19. Ayet:
1.
fe emmâ
: fakat, ise, o zaman
2.
men
: kişi, kimse
3.
ûtiye
: verilir
4.
kitâbe-hu
: onun kitabı, amel defteri,...
Haqqə Suresi, 45. Ayet:
Le ehaznâ minhu bil yemîn(
yemîni
)....
Haqqə Suresi, 45. Ayet:
1.
le ehaznâ
: elbette biz tutar alırdık
2.
min-hu
: ondan
3.
bi el
yemîni
: sağı
...
Haqqə Suresi, 45. Ayet:
Elbette biz onu ondan dolayı
yemîni
yle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır)dık....
Haqqə Suresi, 45. Ayet:
Elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır)dık!...
Məaric Suresi, 37. Ayet:
Anil
yemîni
ve aniş şimâli ızîn(ızîne)....
Məaric Suresi, 37. Ayet:
1.
an(i) el
yemîni
: sağ yandan
2.
ve an(i) eş şimâli
: ve sol yandan
3.
ızîne
: dağınık topluluklar, bölükler, gruplar
...
Müddəssir Suresi, 39. Ayet:
İllâ ashâbel yemîn(
yemîni
)....
Müddəssir Suresi, 39. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
ashâbe
: sahibi, halkı
3.
el
yemîni
: yemin
...
İnşiqaq Suresi, 7. Ayet:
Fe emmâ men ûtiye kitâbehu bi
yemîni
h(
yemîni
hî)....
İnşiqaq Suresi, 7. Ayet:
1.
fe emmâ
: fakat, ise
2.
men
: kim, kimse
3.
ûtiye
: verildi
4.
kitâbe-hu
: onun kitabı
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey o Peygamber! Biz bilhassa sana şunları halâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun zevcelerini ve Allahın sana ganimet kıldıklarından milki
yemîni
n olan câriyeyi ve ammin kızlarından, dayın kızlarından, teyzen kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mü'mine bir kadın kendini Peygambere hibe ederse Peygamber nikâh etmek istediği takdirde onu, sâde sana, sair mü'minlere değil, onlara zevceleri ve milki yemînleri hakkında ne farz kıldığımız ma'lûmunuz, bunlar sana hiç bir darlık o...
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz sana helâl kıldık, mehirlerini verdiğin zevcelerini ve Allah'ın sana ganîmet olarak verdiğinden mülk-i yeminin olan cariyeleri ve seninle beraber hicret etmiş bir amcan kızlarını ve hâlan kızlarını ve dayın kızlarını ve teyzen kızlarını ve bir de imân etmiş bir kadın, eğer nefsini peygambere bağışlarsa peygamber de onu taht-ı nikâhına almak isterse o da sâir mü'minlere değil (ey Peygamber) sana mahsus olmak üzere helâl kılınmıştır. Onların (diğer mü'minlerin) üzer...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan başka kadınlar sana halâl olmaz, bunları başka zevcelere değiştirmek de olmaz, isterse husünleri çok hoşuna gitsin, meğer ki milki
yemîni
n ola, Allah her şeye gözcü bulunuyor...
Saffat Suresi, 93. Ayet:
Ferâga aleyhim darben bil yemîn(
yemîni
). ...
Saffat Suresi, 93. Ayet:
1.
ferâga
: ilgilendi, boşalttı, devirdi
2.
aleyhim
: onları
3.
darben
: vurarak
4.
bi el
yemîni
: sağ eli ile
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
Ve emmâ in kâne min ashâbil yemîn(
yemîni
)....
Vaqiə Suresi, 90. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
emmâ
: amma, fakat
3.
in kâne
: eğer oldu ise
4.
min ashâbi el
yemîni
: yemin sahiplerinden, yeminle...
Vaqiə Suresi, 91. Ayet:
Fe selâmun leke min ashâbil yemîn(
yemîni
)....
Saffat Suresi, 93. Ayet:
Hemen sağ eliyle/ yemini nedeniyle bir vuruşla sokuldu. ...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
"Ve iyilerden olmanıza, Allah'ın koruması altına girmenize, insanlar arasını düzeltmenize, Allah'ı, yeminleriniz için engel yapmayın; “Yapardım ya Allah'a yemin ettim, artık yeminimi bozamam” demeyin. Ve Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. "...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
"Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek –güzellikleri hoşuna gitse bile– sana helal olmaz. Ancak yemininin malik olduğu/harp esiri olup da senin himayene verilen başka; onu nikâhlayabilirsin. Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir. "...
Mümtahinə Suresi, 12. Ayet:
Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, herkesçe kabul gören/vahye uygun hususlarda sana isyan etmemeleri üzerine bağlılık yemini ederek gelirlerse, hemen onların bağlılık yeminlerini al ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. ...
Fəth Suresi, 10. Ayet:
"Şüphesiz sana bağlılık yemini eden şu kimseler, gerçekte Allah'a bağlılık yemini etmektedirler. Allah'ın gücü; nimetleri, yardımları onların güçlerinin; yardımlarının, hizmetlerinin üzerindedir. O nedenle kim sözünden dönerse, artık sadece kendisi aleyhine olmak üzere dönmüştür. Kim de Allah'a verdiği söze vefa gösterirse, Allah ona hemen büyük bir ödül verecektir. "...
Fəth Suresi, 18. Ayet:
(18,19) Andolsun o ağacın altında sana bağlılık yemini ederlerken Allah, mü’minlerden razı olmuştur. İşte kalplerinde olanı bilmiş, onlara kalbi teskin eden, güven ve yatışma duygusu/ moral indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetler ile ödüllendirmiştir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. ...
Fəth Suresi, 19. Ayet:
(18,19) Andolsun o ağacın altında sana bağlılık yemini ederlerken Allah, mü’minlerden razı olmuştur. İşte kalplerinde olanı bilmiş, onlara kalbi teskin eden, güven ve yatışma duygusu/ moral indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetler ile ödüllendirmiştir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. ...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
"Ey iman etmiş kişiler! İçinizden birine ölüm hazır olduğu zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şâhitlik, kendi içinizden adalet sahibi iki kişidir. Yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, sonra da ölümün musibeti size gelip çatmışsa, sizden olmayan iki kişidir. Eğer şüpheye düşerseniz, salâttan [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmadan; toplumu aydınlatman] sonra onları bekletirsiniz. Sonra da onları, “Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şâhitliğini gizleme...