Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek, neredeyse görmelerini yok edecekti. Şimşek, aydınlık verince ışığında yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme
yete
neklerini tamamen yok ederdi. Kuşkusuz, Allah'ın gücü her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir ayeti yürürlükten kaldırır veya unutturursak ya onun dengini ya da ondan daha iyisini getiririz. Sen, Allah'ın her şeye gücü
yete
n olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, derin bir ayrılık ve çıkmaza düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana
yete
r. O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hida
yete
karşılık sapkınlığı satın alanlardır; bağışlanmaya karşılık azabı. Ateşe ne kadar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hastalanır veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Onu tutmaya gücü
yete
nlerin, bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermesi gerekir. Böyle olmakla birlikte, kim gönlünden gelerek daha fazlasını yaparsa, bu, onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, siyam yapmanız sizin için hayırlı olandır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona, "Allah'a karşı takvalı ol." dendiği zaman, kendisini üstün görmesi onu günaha sevk eder. İşte böylesine Cehennem
yete
r. O, ne kötü bir döşektir!...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için; annelerin çocuklarını emzirme süresi tam iki yıldır. Onların yiyeceklerini ve giyeceklerini meşru bir şekilde temin etmek babaya aittir. Hiç kimse, gücünün
yete
ceğinden daha fazlasıyla sorumlu değildir. Hiçbir anne, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın; hiçbir baba, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın. Ve mirasçı da aynı şekilde sorumludur. Eğer anne ve baba anlaşarak kendi rızaları ile çocuklarını sütten kesmek isterlerse, ikisi için de bir sa...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Ma'ruf bir söz ve bağışlayıcı olmak, ardından başa kakılarak ezi
yete
dönüşen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Çok Şefkatli'dir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasına kavuşmak için, içten gelerek malını harcayan kimsenin durumu; kuvvetli yağmur yağdığında kat kat ürün veren, kuvvetli yağmur olmasa da çisentisinin
yete
ceği yüksek bir yerdeki cennete benzer. Allah, yaptığınız her şeyi görendir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hida
yete
iletmek sana düşmez. Allah, hak edeni doğru yola iletir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ı hoşnut etmek için infak yaparsınız. Yapacağınız her hayrın karşılığı size tam olarak verilir ve size asla haksızlık yapılmaz....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olup da yazıcı bulamazsanız, alınan rehinler
yete
rlidir. Eğer, birbirinize güveniyorsanız, güvenilen kimse, üzerindeki emaneti ödesin. Rabb'i olan Allah'a takvalı olsun. Ve tanık olduğunuz şeyi gizlemeyin. Kim onu gizlerse kalben günah işlemiş olur. Allah, yaptığınız her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün
yete
ceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. "Rabb'imiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabb'imiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabb'imiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevlamız'sın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık ayetler vardır. İbrahim'in makamı oradadır. Kim oraya girerse güvende olur. Yoluna gücü
yete
nin, Beyt'i haccetmesi insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Her kim kefere olursa, bilsin ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 173. Ayet:
"İnsanlar size karşı toplandılar, onlara derin saygı duyun." diyenlerin sözleri, onların imanlarını daha da artırdı: "Allah bize
yete
r, O ne güzel vekildir." dediler....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye kadar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye tenezzül etmesin. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah
yete
r....
Nisa Suresi, 45. Ayet:
Allah, düşmanlarınızı daha iyi bilendir. Veli olarak Allah
yete
r ve yardımcı olarak Allah
yete
r....
Nisa Suresi, 50. Ayet:
Bak! Nasıl Allah adına yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu
yete
r....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onların bir kısmı O'na inandı, bir kısmı da O'ndan kaçındı. Böylelerine kızgın alevli Cehennem
yete
r....
Nisa Suresi, 70. Ayet:
Bu, Allah'tan bir bağıştır. Her şeyi bilen olarak Allah
yete
r....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana isabet eden iyilik Allah'tandır. Sana isabet eden kötülük kendindendir. Biz, seni, insanlara resul olarak gönderdik. Tanık olarak Allah
yete
r....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana, "itaat ettiklerini" söylüyorlar. Senin yanından ayrılıp, yalnız kaldıkları zaman, onlardan bir grup, arkandan, senin yanında söylediklerinden farklı şeyler tasarlıyorlar. Allah, onların, arkandan gizlice tasarladıkları şeylerin hepsini kaydediyor. Onlara aldırma, yalnız Allah'a dayan, vekil olarak Allah sana
yete
r....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer karı-koca ayrılırlarsa, Allah, kudretiyle her birini kendi kendilerine
yete
rli kılar. Kuşkusuz Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Egemenlik Sahibi'dir....
Nisa Suresi, 132. Ayet:
Göklerde ve yerde olan her şey, yalnızca Allah'ındır. Vekil olarak Allah
yete
r....
Nisa Suresi, 133. Ayet:
Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi yok edip, yerinize başkalarını getirir. Kuşkusuz, Allah'ın bunu yapmaya gücü
yete
r....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Allah, sana indirdiği şeyi, kendi ilmi ile indirdiğine tanıklık eder. Melekler de tanıklık ederler. Ve tabii ki tanık olarak Allah
yete
r....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Dininiz hakkında haddi aşmayın. Allah hakkında, gerçek olandan başka bir şey söylemeyin. Allah'ın Resulü İsa Mesih, Meryem'in oğludur. Ve o, Allah'ın Meryem'e attığı Kelime ve Kendisinden bir ruhtur. O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Ve "Üçtür." demeyin. Buna son verin. Bu, sizin için hayırlı olandır. Kuşkusuz Allah, tek bir ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah
yete
r....
Maidə Suresi, 17. Ayet:
Ant olsun ki, Meryem oğlu Mesih için, "O Allah'tır." diyenler kuşkusuz Kafir oldu. De ki: "Allah, Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzündekilerin tamamını yok etmek isterse, O'na kim engel olabilir?" Göklerin, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin tamamı, Allah'a aittir. Dilediğini yaratır. Ve Allah, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Resullerin arasının kesildiği bir dönemde size gerçekleri açıklayan resulümüz geldi. "Bize herhangi bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi." demeyesiniz diye, müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Allah, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Maidə Suresi, 104. Ayet:
Onlara, Allah'ın indirdiğine ve resule gelin dendiği zaman, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize
yete
r." dediler. Peki ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimselerse?...
Maidə Suresi, 112. Ayet:
Hani havariler dedi: "Ey Meryem oğlu İsa, senin Rabb'inin üzerimize gökten bir sofra indirmeye gücü
yete
r mi?" "Eğer inanıyorsanız Allah'a karşı takvalı olun" dedi....
Maidə Suresi, 120. Ayet:
Göklerin, yerin ve bunların içindekilerin mülkü Allah'ındır. Ve O, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki: "Ben, Allah'ın yanı sıra yalvardıklarınıza kulluk etmekten men olundum." De ki: "Hevanıza tabi olmam, yoksa kesinlikle sapmış olurum da o zaman hida
yete
erenlerden olmamış olurum."...
Ənam Suresi, 82. Ayet:
İman etmiş ve imanlarına zulmü bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hida
yete
ermiş olanlar da onlardır....
Əraf Suresi, 55. Ayet:
Rabb'inize "tederruan" ve "huf
yete
n" dua edin. Kuşkusuz O, haddi aşanları sevmez....
Əraf Suresi, 197. Ayet:
"O'ndan başka dua ettiklerinizin, ne size yardım etmeye güçleri
yete
r, ne de kendilerine yardım etmeye."...
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki Allah sana
yete
r. O, seni yardımı ile ve Mü'minlerle destekledi....
Ənfal Suresi, 64. Ayet:
Ey Nebi! Allah, sana ve sana uyan mü'minlere
yete
r....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, sülaleniz; kazandığınız mallarınız, kötüye gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz, hoşunuza giden evleriniz, size; Allah'tan, O'nun Resulü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, o halde Allah'ın hükmünün gerçekleşmesini bekleyin." Allah, fasık olan halkı hida
yete
iletmez....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Ne olurdu! Onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu bize
yete
r, Allah bize lütfundan yine verir, Resulü de. Bizim isteğimiz yalnızca Allah'ın rızasıdır." deselerdi....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve Kafirlere, cehennem ateşini vadetmiştir. Orada sürekli kalıcıdırlar. Bu, onlara
yete
r. Allah, onları lanetlemiştir ve onlar için kalıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 129. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Allah bana
yete
r. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim. O, Büyük Arş'ın Rabb'idir."...
Yunus Suresi, 29. Ayet:
Sizinle bizim aramızda tanık olarak Allah
yete
r. Doğrusu, sizin bize kulluğunuzdan haberimiz yoktu....
Hud Suresi, 4. Ayet:
Dönüşünüz yalnızca Allah'adır. O'nun Gücü Her Şeye
Yete
r....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Olgunluk çağına erişince ona hükmetme
yete
neği ve bilgi verdik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kafirler, "Sen gönderilmiş değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanlarında Kitap'ın bilgisi olanlar
yete
r."...
Hicr Suresi, 95. Ayet:
Alay edenlere karşı, Biz, sana
yete
riz....
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Eğer O dileseydi, hepinizi hida
yete
erdirirdi....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Sizi, Allah yarattı, sonra da sizi vefat ettirecek. Sizden kiminiz de bilir bir haldeyken, hiçbir şey bilmeyen ihtiyar bir bunak oluncaya dek yaşatılır. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
İsra Suresi, 14. Ayet:
Kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak sen kendine
yete
rsin....
İsra Suresi, 17. Ayet:
Nuh'tan sonra böyle nice nesilleri yok ettik. Kullarının suçlarını görmede ve haberdar olmada tek başına Rabb'in
yete
r....
İsra Suresi, 65. Ayet:
"Bana yönelmiş kullarım üzerinde, senin bir sultanın yoktur. Vekil olarak Rabb'in
yete
r."...
İsra Suresi, 96. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah
yete
r." Kuşkusuz O, kulları için Her Şeyden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
İsra Suresi, 99. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, tıpkı bunlar gibi, yeni yaratmalara da gücünün
yete
ceğini görmüyorlar mı? Kendileri için bir gün sona ereceği kesin olan bir süre tayin etmiştir. Zalimlerin yaptıkları Küfr'den başka bir şey değildir....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Dünya hayatının neye benzediğine dair şu örneği ver: o, gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yeşeren ve daha sonra çer çöp olup rüzgarla sağa sola savrulan bitki gibidir. Allah'ın Her Şeye Gücü
Yete
r....
Kəhf Suresi, 76. Ayet:
"Eğer bir daha sana bir şey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etmezsin! Tarafımdan
yete
rince özür dilemede bulundum."...
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
Kıyamet Günü hak edileni eksiksiz belirleyen tartıları kurarız. Hiç kimse, hiçbir biçimde haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar da olsa her şeyi hesaba katarız. Hesap gören olarak Biz
yete
riz....
Həcc Suresi, 6. Ayet:
İşte Hakk olan Allah budur. O, ölüleri diriltir. Ve O, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Möminun Suresi, 18. Ayet:
Gökten kararınca su indirdik. Ve onu yeryüzünde yerleştirdik. Kuşkusuz Biz, onu gidermeye de gücü
yete
nleriz....
Möminun Suresi, 95. Ayet:
Kuşkusuz onları uyardığımız şeylere seni tanık yapmaya gücümüz
yete
r....
Nur Suresi, 45. Ayet:
Allah, hareket eden her canlıyı sudan yarattı. Onların kimisi karnı, kimisi iki ayağı, kimisi de dört ayağı üzerinde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Kuşkusuz, Allah'ın Her Şeye Gücü
Yete
r....
Furqan Suresi, 31. Ayet:
Bu hep böyle olmuştur. Biz her nebiye, mücrimlerden bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabb'in sana
yete
r....
Furqan Suresi, 44. Ayet:
Yoksa onların çoğunun gerçeğe kulak verdiğini veya akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Onlar tıpkı hayvanlar gibidir. Hatta doğru yolu seçmede hayvanlardan daha
yete
rsizdirler....
Furqan Suresi, 58. Ayet:
Ve sen, ölümsüz Olan'a güvenip dayan. Ve O'nu övgü ile yücelt. O'nun kullarının suçlarından haberdar olması sana
yete
r....
Nəml Suresi, 66. Ayet:
Aslında onlar ahiret hakkında
yete
rince bilgilendirildiler. Fakat hala şüphe içindeler. Doğrusu bundan yana kördürler....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah
yete
r. O, göklerde ve yerde olanları bilir." Batıla inananlar ve Allah'ı yalanlayan kimseler, işte onlar hüsranda olanlardır....
Rum Suresi, 54. Ayet:
Sizi önce zayıf yaratıp, ardından size güç veren sonra bu gücün ardından sizi zayıf ve yaşlı kılan Allah'tır. O, dilediği şeyi yaratır. Ve O, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Əhzab Suresi, 3. Ayet:
Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah
yete
r....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Kafirleri bir yarar elde etmeden kinleriyle geri çevirdi. Ve Allah, Mü'minlere savaşta
yete
rli geldi. Allah, Mutlak Güç Sahibi'dir, Mutlak Üstün Olan'dır....
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
Onlar, Allah'ın mesajını iletirler ve O'na huşu duyarlar ve Allah'tan başka hiç kimseye huşu duymazlar. Allah, hesap görücü olarak
yete
r....
Əhzab Suresi, 48. Ayet:
Kafirlere ve münafıklara boyun eğme, onların baskılarına aldırma. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah
yete
r....
Səba Suresi, 42. Ayet:
Artık bugün birbirinize ne yarar ne de zarar vermeye gücünüz
yete
r. Zulmedenlere: "Yalanlamış olduğunuz ateşin azabını tadın." diyeceğiz....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd göklere ve yere yaradılış yasalarını koyan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı resuller yapan Allah'a özgüdür. O, yaratmada dilediğini arttırır. Allah, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar, orada yardım için bağırıp çağırırlar: "Rabb'imiz! Bizi çıkar, daha önce yaptığımızdan başka, düzgün amel yapalım." Size dünyada öğüt dinleyecek kimsenin, öğüt dinlemesine
yete
cek kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? O halde tadın! Artık zalimler için bir yardımcı yoktur....
Fatir Suresi, 44. Ayet:
Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerinin sonları nasıl olmuş, bir bakmadılar mı? Oysaki onlar, güç olarak kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. O, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Zümər Suresi, 36. Ayet:
Allah, kuluna
yete
rli değil mi? Onlar seni O'ndan başkası ile korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi sapkınlıkta bırakırsa, onu doğruya iletecek yoktur....
Zümər Suresi, 38. Ayet:
Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Elbette Allah." Diyecekler. De ki: "O halde Allah'ın yanı sıra yöneldiğiniz ilahlar, eğer Allah bana bir sıkıntı vermek istese, o sıkıntıya engel olabilirler mi? Veya Allah bana bir rahmet dilese, buna engel olabilirler mi?" De ki: "Allah bana
yete
r!" De ki: "Sığınıp güvenmek isteyenler, yalnızca O'na sığınıp güvensinler."...
Zümər Suresi, 49. Ayet:
İnsanın başı derde girdiği zaman Bize yönelir. Sonra ona tarafımızdan bir yardım bahşettiğimizde: "Bu bana bilgimden/
yete
neğimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir fitnedir. Ne var ki onların çoğu bilmezler....
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Kupkuru olarak gördüğün yeryüzünün, sonradan üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçmesi ve nemalanıp kabarması da O'nun ayetlerindendir. Ona hayat veren, elbette ki ölüleri de diriltir. O, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Fussilət Suresi, 53. Ayet:
Âyetlerimizi afakta ve enfüste onlara göstereceğiz. Onun gerçek olduğu açıkça belli olsun diye. Rabb'inin her şeye tanık olması
yete
rli değil mi?...
Şura Suresi, 9. Ayet:
Yoksa O'ndan başka veliler mi edindiler? Oysa ki veli yalnızca O'dur. O, ölüleri diriltir ve O, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Şura Suresi, 29. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün yaratılması ve o ikisinde her canlıdan çoğaltıp yayması, O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zaman onları toplamaya gücü
yete
ndir....
Şura Suresi, 50. Ayet:
Veya hem erkekler hem dişiler; onları çift yapar. Ve dilediğini kısır yapar. Kuşkusuz O, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Zuxruf Suresi, 10. Ayet:
O, yeryüzünü sizin için beşik yaptı. Orada sizin için yollar yaptı. Umulur ki hida
yete
eresiniz....
Zuxruf Suresi, 42. Ayet:
Veya onları uyardığımız azabı sana gösteririz. Elbette Bizim onlara gücümüz
yete
r....
Əhqaf Suresi, 8. Ayet:
Yoksa "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuş olsaydım, Allah'tan bana gelecek şeye siz engel olamazdınız. O, sizin ona karşı nelere giriştiğinizi çok iyi biliyor. Benimle sizin aranızda tanık olarak O
yete
r. O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Fəth Suresi, 28. Ayet:
Gerçek dini açıkça ortaya koymak için Resul'ünü doğru yol göstericisi ve gerçek din ile gönderen O'dur. Tanık olarak Allah
yete
r....
Qaf Suresi, 15. Ayet:
İlk yaratışta
yete
rsiz kaldık mı ki yeniden yaratılıştan şüphe içindeler!...
Mücadilə Suresi, 8. Ayet:
Gizlilik içinde konuşmaktan yasaklandıkları halde, bu yasağa uymayarak günah, düşmanlık ve Resul'e karşı gelmek amacıyla gizlilik içinde bir araya gelenlerden haberin var mı? Sana geldikleri zaman, Allah'ın seni selamlamadığı şeyle seni selamlarlar. Kendi aralarında da: "Söylediğimiz şeylerden dolayı Allah bize azap etse ya!" diyorlar. Onlara Cehennem
yete
r. Ona yaslanacaklar. Orası ne kötü varış yeridir....
Təğabun Suresi, 1. Ayet:
Göklerde ve yeryüzünde olan her şey Allah'ı tesbih eder. Mülk yalnızca O'nundur. Hamd O'nadır. O'nun gücü her şeye
yete
r....
Talaq Suresi, 3. Ayet:
Ve Allah, ona ummadığı yerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona
yete
r. Kuşkusuz Allah, buyruğunu yerine getirir. Allah, her şey için bir ölçü belirlemiştir....
Mülk Suresi, 1. Ayet:
Mutlak egemenliği elinde bulunduran Allah, ne kutludur! O, Her Şeye Gücü
Yete
n'dir....
Məaric Suresi, 40. Ayet:
Hayır, öyle değil! Doğuların ve batıların Rabb'ine yemin ederim ki kesinlikle Bizim her şeye gücümüz
yete
r;...
Qiyamə Suresi, 4. Ayet:
Hayır, hayır! Biz, onu parmak uçlarına varıncaya dek yeniden düzenlemeye gücü
yete
nleriz....
Əla Suresi, 8. Ayet:
Kolay gelmesi için, sana
yete
rince kolaylaştıracağız....
Ələq Suresi, 7. Ayet:
Kendisini
yete
rli gördüğü için....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu, bu
2.
el kitâbu
: kitap
3.
lâ
: yok, değil
4.
reybe
: şüphe
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
işterevû
: satın aldılar
4.
ed dalâlete
: dalâlet
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hida
yete
ermiş değillerdi....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hida
yete
karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hida
yete
karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Bu kimseler hida
yete
karşılık sapıklığı satın almışlardır. Ancak yaptıkları alışveriş bir kazanç sağlamamış, kendileri de doğru yolu bulamamışlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte bunlar, hida
yete
karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Bunlar, o kimselerdir ki, hida
yete
karşılık dalâleti (sapıklığı, cehennemi) satın almışlardır. Onların ticareti kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hida
yete
karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın alan kimselerdir. Bu yüzden yaptıkları ticaretten kazanç elde edememişler ve de hida
yete
erememişlerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hidâ
yete
karşılık dalâleti satın alanlardır. Fakat ticâretleri (onlara) kâr getirmemiştir. (Onlar, o zarardan kurtulmak için) doğru yolu bulmuş kimseler de değillerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar; hidayet karşılığı sapıklığı satın almış kimselerdir. Ticaretleri kendilerine kar sağlamamıştır. Ve onlar hida
yete
ermişlerden değildirler....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
(Çünkü) onlar, hida
yete
karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de (başka bir şekilde) hidayet bulmuşlardır....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar (o münafıklar) o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti satın almışlardır. Onların bu ticaretleri bir kazanç temin etmemiştir. Ve onlar hidâ
yete
ermiş kimseler değildir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte bunlar, hida
yete
karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onlar hakkı duymazlar, hakkı söylemezler, hakkı görmezler, dalâletten hida
yete
dönmezler....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
1.
yekâdu
: neredeyse (olacak)
2.
el berku
: şimşek
3.
yahtafu
: kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak
4.
ebsâre-hum
...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse onların gözlerini kamaştırır. Onları her aydınlatmasında onun (ışığında) yürürler. Ve onların üzerlerine karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Ve eğer Allah dileseydi, onların duymalarını da görmelerini de elbette giderirdi. Muhakkak ki Allah, herşeye kâdirdir (herşeye gücü
yete
r)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini alacak onların. Çakıp etraf aydınlandı mı yürürler, karanlıkta kaldılar mı dururlar. Allah dilerse duymalarını da alır, gözlerini de kör eder. Şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek çakar gibi gelen müjde âyetleri, gözlerini kamaştırır, akıllarını karıştırır. Müjdeler, lehlerine olan emir ve hükümler geldikçe, şimşeğin aydınlığında yürüyenler gibi, müslümanlıklarını ilan ederek, müslümanların statüsünden faydalanırlar. Sıkıntı baş gösterip Kur’ân âyetleri aleyhlerine olunca da karanlıktan çıkamayacaklarmış gibi, ne yapacaklarını şaşırırlar. Nifaklarını, ikiyüzlülüklerini açığa vururlar. Eğer Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde iradesinin tecellisine uygun ols...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse gözlerini alacak gibi olur. Bu onların önlerini aydınlatınca o ışıkta yürürler. Ama üzerlerine karanlık bastırınca dimdik ayakta kalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme kabiliyetlerini alırdı. Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse onların gözlerini kapıp alır. Önlerini aydınlatınca da onun ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde) dikilip kalırlar. Allah dileseydi onların işitmelerini de, gözlerini de alıverirdi. Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. ALLAH dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. ALLAH herşeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini aydınlatınca ışığında yürüyorlar, karanlıklar üzerlerine çökünce de dikilip kalıyorlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini alıverirdi. Şüphe yok ki, Allah her şeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek onların görme
yete
neklerini nerede ise alıverecek. Çevrelerini aydınlatınca şimşeğin ışığı altında yürürler, fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalakalırlar. Allah dileseydi, onların işitme ve görme
yete
neklerini büsbütün giderirdi. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi yapabilir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. Tanrı dileseydi işitmelerini de, görmelerini de gideriverirdi. Tanrı herşeye gücü
yete
ndir (kadir)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek, nerede ise gözlerini(n nûrunu) kapıp alıverecek! Ne zaman onlara aydınlık verse, onda (onun ışığında) yürürler; onlara karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde)dikilip kalırlar. Hâlbuki Allah dileseydi, elbette onların işitmelerini ve görmelerini giderirdi. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (
yete
nek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek gözlerini kamaştırır gibi olur; şimşek parıldadığında yürürler, ortalık birden kararınca da orada dikilip kalıverirler, eğer Allah isteseydi onları sağır ve kör ederdi. Allah’ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Neredeyse gözlerini kapıverecek olan şimşek önlerini aydınlattı mı o(nun ışığı)nda yürürler, üzerlerine karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allâh dileseydi elbette işitmelerini ve görmelerini de götürürdü. Şüphesiz Allâh'ın her şeyi yapmaya gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşeğin parıltısı gözlerini alacak gibidir. Şimşek etrafı aydınlatınca o ışıkta biraz yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalırlar. Eğer Allah dileseydi, onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Zira Allah'ın kudreti herşeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz
2.
allâhe
: Allah
3.
lâ yestahyî
: çekinmez
4.
en yadribe meselen
: darbı mese...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Muhakkak ki Allah bir sivrisineği, hatta onun üstünde olanı da misal vermekten çekinmez. Fakat âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), onun Rab'lerinden bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler (Allah'a ulaşmayı dilemeyenler) ise: “Allah, bu misalle ne demek istedi?” derler. (Allah) onunla birçoğunu dalâlette bırakır, birçoğunu da onunla hida
yete
erdirir. Ve onunla fâsıklardan başkasını dalâlette bırakmaz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hida
yete
erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Muhakkak ki Allah, sivri sinek ve ondan büyüğü ile hakkı açıklamak için misâl getirmeyi terk etmez. Artık iman edenler, bunun (misâlin) Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Amma kâfirler: “- Allah bu misâl ile ne murâd etmiştir?” derler. Cenâb’ı Allah o misalle, bir çoğunu şaşırtıp saptırır ve yine onunla bir çoğunu yola, hidâ
yete
eriştirir ve onunla ancak fâsıkları şaşırtır. (Bu, kâfirlerin tekzîbi ve müminlerin iman etmeleri sebebiyle olur.)...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah bir sivrisineği ve (biyolojik açıdan) onun daha üstünde olan bir canlıyı örnek olarak göstermekten çekinmez. İman edenler onun Rabbleri tarafından ortaya konmuş bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise 'Allah ne amaçla bu örneği gösterdi?» derler. Allah bu örnek ile bir çoklarını sapıklığa düşürür ve bir çoklarını da hida
yete
erdirir: Onunla sadece fasıkları sapıklığa düşürür....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şübhesiz ki Allah, (kullarına doğru yolu göstermek için) bir sivrisineği, (hattâküçüklük ve kıymetsizlikte) ondan da öte (daha aşağı) bir şeyi misâl getirmekten çekinmez.Ama îmân edenler, bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu hemen bilirler. İnkâr edenleregelince: 'Şimdi Allah, misâl olarak bununla neyi murâd etti?' derler. (Allah,) onunla birçok kimseyi dalâlete atar, birçok kimseyi de hidâ
yete
erdirir. Fakat onunla ancak fâsıkları dalâletedüşürür....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah, bir sivri sineği ve ondan küçük bir şeyi misal getirmekten çekinmez. İman etmiş olanlar bunun Rablarından bir gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise; Allah bu misali vermekle ne murad etmiş? derler. Allah onunla bir çoğunu sapıtır, bir çoğunu da hida
yete
erdirir. Bununla fasıklardan başkasını saptırmaz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bir sivrisineği ve onun üstünde bulunanı mesel olarak irad buyurmaktan istihya etmez. İmdi imân etmiş olanlar bunun Rableri tarafından bir hak olduğunu bilirler. Kâfir olanlar ise, «Allah bununla mesel olarak ne murad etti?» derler. Hak Teâlâ bu mesel ile birçoklarını dalâlette bırakır, birçoklarını da hidâ
yete
eriştirir. Allah Teâlâ bununla ancak fâsık olanları dalâlete düşürür....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphesiz ki Allah sivrisinek veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez. İman edenler böyle misallerin Rablerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler ise: “Allah bu misalle ne demek istedi?” derler. Allah bu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da hida
yete
erdirir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphesiz Allah, bir sivrisineği olsun, ondan üstün olanını olsun (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden hak olduğunu bilirler; küfredenler ise, «Allah, bu örnekle neyi amaçlamıştır?» derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hida
yete
ulaştırır. O bununla ancak fasıkları saptırır....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
1.
ve iz âteynâ
: ve biz vermiştik
2.
mûsa
: Musa
3.
el kitâbe
: kitap
4.
ve
: ve
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve, umulur ki siz hida
yete
erersiniz diye Musa (a.s)'a kitap ve furkan vermiştik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve hida
yete
eresiniz diye Musa'ya Kitab'ı ve Furkan'ı verdik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve hida
yete
ermeniz için de Musa'ya kitabı ve furkanı verdik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Hani Mûsâ’ya Kitâb’ı ve (hak ile bâtılı ayıran) Furkan’ı vermiştik, tâ ki hidâ
yete
eresiniz....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Hani, Musa'ya; hida
yete
eresiniz diye kitab ve furkan vermiştik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve bir vakitte Mûsa'ya kitap ve furkan vermiştik. Tâ ki hidâ
yete
eresiniz....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Doğru yolu bulup hida
yete
erişesiniz diye Musa'ya Kitap ve furkan (hak ile bâtılı birbirinden ayıran ölçü) vermiştik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve (yine) hida
yete
erersiniz diye Musa'ya Kitabı ve Furkanı verdik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve iz kulnâdhulû hâzihil kar
yete
fe kulû minhâ haysu şi’tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve senezîdul muhsinîn(muhsinîne)....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kulnâ
: dedik
4.
udhulû
: girin
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız,
yete
r artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ rabbe-ke
: bizim için Rabbine
4.
yubeyyin
: açıklasın
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar (tekrar) şöyle dediler: “ - Bizim için Rabbine dua et de bize açıklasın, nedir o? Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse, biz (kesilmesi istenen o sığırı) elbette buluruz ve hida
yete
ereriz.”...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Yine) demişlerdi: «Bizim için Rabbine duâ et de o nedir? Apaçık anlatsın bize. Çünkü bizce bir çok inekler birbirine benziyor. Allah dilerse (istenen ineği bulmıya) muvaffak oluruz (yahud hidâ
yete
erdirilmiş bulunuruz). ...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: Rabbına dua et, bize açıkça niteliğnin ne olduğunu bildirsin. Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse biz elbette hida
yete
erenlerden oluruz....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: «Rabbine dua et, bize açıkça bildirsin. Şüphe yok ki o sığır bize iştibahlı oldu. Ve şüphesiz ki Allah Teâlâ dilerse biz elbette hidâ
yete
ermişler oluruz.»...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
“Rabbine bizim için duâ et, onun mahiyetini bize açıkça bildirsin. Çünkü bizce birçok sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse elbette buluruz ve hida
yete
ereriz. ” dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar: -Rabbine dua et, bize açıkça bildirsin. Çünkü bizce inekler birbirine benzer. Allah dilerse elbette biz hida
yete
erenlerden oluruz, dediler....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl hars(harse), musellemetun lâ şi
yete
fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakk(hakkı), fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûn(yef’alûne)....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
inne-hu
: muhakkak ki o, hiç şüphesiz o
3.
yekûlu innehâ
: diyor
4.
bakaratun
: bir inek
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Summe kaset kulûbukum min ba’di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasveh(kasveten), ve inne minel hıcâreti lemâ
yete
fecceru minhul enhâr(enhâru), ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
kaset
: kasiyet bağladı, katılaştı
3.
kulûbu-kum
: sizin kalpleriniz
4.
min ba'di
: sonradan, ...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri var ki onlardan nehirler fışkırır (
yete
feccerü). Bazıları yarılır, bağrından su çıkarır. Öyleleri de vardır ki Tanrı'ya olan saygılarından (haşyetillah) dolayı yuvarlanır. Tanrı yaptıklarınızdan / işlerinizden (tamelun) habersiz (gafilin) değildir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Ve len
yete
mennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
1.
ve len
: ve asla
2.
yete
mennev-hu
: onu temenni etmezler
3.
ebeden
: sonsuza kadar, ebediyyen
4.
bi-mâ
: şey il...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe
yete
allemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve
yete
allemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
1.
ve ittebeû
: ve tâbi oldular, uydular
2.
mâ tetlû
: okunan şey
3.
eş şeyâtînu
: şeytanlar
4.
alâ mulki
: mülkün...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
1.
mâ
: ne, şey, bir şey
2.
nensah
: kaldırırız
3.
min âyetin
: bir âyet (âyetten)
4.
ev nunsi-hâ
: veya onu unutt...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Bir âyetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut onun eşidini. Bilmez misin ki Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir âyeti nesheder (diğer bir âyetle hükmünü kaldırır) veya unutturursak, ondan daha hayırlısını ya da bir benzerini getiririz. Bilmez misin Allah'ın kudreti her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
(Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü
yete
ndir!...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyeti siler veya unutturursak ondan daha iyisini, ya da benzerini getiririz. Allâh'ın her şeye gücü
yete
r olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü
yete
r olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Em turîdûne en tes’elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kabl(kablu), ve men
yete
beddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
1.
em
: veya, yoksa
2.
turîdûne
: istiyorsunuz
3.
en tes'elû
: sorguya çekmek, sual etmek
4.
resûle-kum
: sizin re...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
1.
vedde
: sevdi, diledi, istedi, arzu etti 2 - kesîrun
2.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
3.
lev yeruddûne-kum
: keşke sizi döndürseler, döndürebilseler
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehli olanların çoğu, sizi imana geldikten sonra döndürmek ister, kâfir olmanızı diler. Gerçek, kendilerince de besbellidir ama sonra bunu, özlerindeki hasetlerinden isterler. Allah emri gelinceye dek bırakın, aldırış bile etmeyin. Şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabın çoğunluğu, hakikat kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sırf, içlerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imânınızdan vazgeçirip küfre döndürmeyi arzu ederler. Buna rağmen Allah’ın onlarla ilgili planını gerçekleştirinceye kadar onları sorgusuz sualsiz affedin, azarlamadan, kınamadan onlara hoşgörü ile davranın. Allah’ın gücü kudreti her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah'ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye kadar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah' in kudreti her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin birçoğu, gerçek kendilerine belli olduğu halde, özlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra inkara döndürmeyi arzular. ALLAH emrini getirinceye kadar onları affet, görmemezlikten gel. ALLAH herşeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden bir çoğu arzu etmektedir ki, hak kendilerine gün gibi aşikar olduktan sonra sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan ötürü, sizi iman ettikten sonra çevirip kafir etsinler. Şimdilik siz, Allah emrini verinceye kadar af ve hoşgörüyle davranın. Şüphesiz ki, Allah her şeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu / kitap ehlinin çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefslerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı inanmanızdan sonra sizi küfre / kafirliğe döndürmek arzusu duydular. Fakat Tanrı'nın buyruğu gelinceye kadar onları bırakın ve ilişmeyin. Hiç kuşkusuz Tanrı herşeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden olanların bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlık yüzünden, sizi inanmanızdan sonra tekrar küfre döndürmeyi arzu ederler. Öyleyse onlara Allah’ın emri gelinceye kadar ilişmeyiniz, kendi hallerine bırakınız şüphesiz Allah’ın gücü her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap sâhiplerinden çoğu, gerçek kendilerine besbelli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Allâh emrini getirinceye kadar affedin, hoş görün. Şüphesiz Allâh, her şeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehlikitap'tan birçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden sizi, imanınızdan sonra kâfirler haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi. Hem de gerçek kendilerine ayan-beyan olduktan sonra... Allah, buyruğunu getirinceye değin affedin, hoşgörün. Allah, her şeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu'cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi
yete
rince açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
kûnû
: olun
3.
hûden
: yahudi
4.
ev nasârâ
: veya hristiyan
<...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Ve dediler ki: “Yahudi veya hristiyan olun ki, hida
yete
eresiniz.” De ki: “Hayır. İbrâhîm'in dîni haniftir (hida
yete
ermiştir).” Ve o, müşriklerden olmadı.”...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi veya Nasara olun ki hidâ
yete
eresiniz!". . . De ki (onlara): "Hayır biz, hanîf olan İbrahim milletindeniz (aynı inancı paylaşanlardanız); o, müşriklerden değildi!. . "...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hida
yete
eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
"Yahudi veya Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız / hida
yete
eresiniz" dediler. De ki: "Hayır, (doğru yol) hanif olan İbrahim'in dini(dir); o müşriklerden değildi....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Yahudi veya Hristiyan olun ki hida
yete
eresiniz, dediler. De ki: Hayır, biz Hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Ve dediler ki: «Yahudi veya Nasranî olunuz ki hidâ
yete
ermiş olasınız» De ki: «Biz Hanîf olarak İbrahim'in milletine tâbi bulunmaktayız. O, müşriklerden değildir.»...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
-Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız, demektedirler; Sen de ki: -Hayır, hanif olarak, müşriklerden olmayan İbrahim’in dinine (uyunuz ki hida
yete
eresiniz)...
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
Dediler ki: «Yahudi veya Hıristiyan olun ki hida
yete
eresiniz.» De ki: «Hayır, (biz) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini (üzereyiz) ; o müşriklerden değildi.»...
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde
2.
in
: eğer
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
bi misli
: benzeri, gibi
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hida
yete
ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o taktirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse mutlaka doğru yolu buldular demektir. Fakat yüz çevirdiler mi onlar, ancak ayrılık, aykırılık içindedir. Onlara karşı koymak için sana, Allah
yete
r ve o, her şeyi duyandır, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana
yete
r. O işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da, sizin O'na iman ettiğiniz kapsamda iman ederlerse, hakikate giden yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, parçalanmış ve dar kafalı olarak kalırlar. Onlara karşı Allâh sana
yete
rlidir! "HÛ"; Es Semi'dir, El Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer ehl-i kitap ve diğerleri de, sizin iman ettiğiniz esasların tamamına hakkıyla iman ederlerse, hak yola girmiş, doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer imandan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı yönlendirirlerse onlar gerçekten hakka muhalefet ve düşmanlık içindedirler. Onların şerrine karşı Allah sana
yete
r. O her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse de, öyle anlaşmazlık içinde kalırlar. Onlara karşı Allah sana
yete
cektir. O duyandır, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah
yete
r. O, işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Sizin inandiginiz gibi inanmis olsalar, dogru yolu bulmus olurlar. Yuz cevirirlerse, suphesiz onlar cikmazdadirlar. Onlara karsi sana Allah
yete
cektir. O, isitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar) sizin imân ettiğiniz gibi imân ederlerse herhalde doğru yolu bulurlar. Yok eğer yüzçevirecek olurlarsa, ancak ayrı (bir yola) düşmüş olurlar. Bu takdirde de Allah onlara karşı Sana
yete
r ve O, gereği gibi işiten ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, şüphesiz onlar çıkmazdadırlar. Onlara karşı sana Allah
yete
cektir. O, işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana
yete
r. O işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Sizin inandığınız gibi inansalar doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, karşıt olmuş olurlar. Onlara karşı ALLAH sana
yete
r. O İşitendir, Bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana
yete
r. Ve O, işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar sizin inandıklarınızın aynısına inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer bu inanca arka dönerlerse mutlaka çatışmaya ve çıkmaza düşerler. Onlara karşı Allah sana
yete
cektir. O işitendir ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Şayet onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir ayrılık içindedirler. Onlara karşı Tanrı sana
yete
r. O işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Artık, eğer onlar da sizin bu îman etdiğiniz gibi îman ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Şâyed yüz çevirirlerse onlar (size karşı) ancak muhaalefetdedirler. (Habîbim) o suretde onlara karşı Allah (sana)
yete
r (Allah seni sıyânet edecekdir). O, hakkıyle işiden hakkıyla bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
İşte (onlar da) böyle sizin kendisine îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse, o takdirde gerçekten hidâ
yete
ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, o takdirde onlar, sırf (size karşı bir düşmanlık ve) bir muhâlefet içindedirler. Artık onlara karşı Allah sana
yete
r! Çünki O, Semî'(herşeyi hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Onlar da, sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Şayet yüz çevirirlerse; şüphesiz ki onlar çekişme içerisindedirle. Onlara karşı Allah sana
yete
cektir. O, Semi'dir, Alim'dir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
İmdi onlar sizin imân ettiğiniz gibi imân ederlerse muhakkak hidâ
yete
ermiş olurlar. Ve eğer iraz ederlerse şüphe yok ki onlar şikak (münazaa ve mücadele) içinde kalmış olurlar. O halde Cenâb-ı Hak onlara karşı, sana kifâyet edecektir ve O semîdir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse şüphesiz ki onlar ayrılık içindedirler. Onlara karşı Allah sana
yete
cektir. O işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
-Eğer Yahudi ve Hıristiyanlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse şüphesiz hida
yete
ererler; yok eğer yüz çevirirlerse onlar ancak ayrılık içindedirler. Allah onlara karşı sana
yete
r. O hakkıyla işiten ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar. Yok yüz çevirirlerse, mutlaka size karşı bir ayrılık ve düşmanlık içindedirler. Bu takdirde ise onların hakkından gelmek için Allah sana
yete
r. O hakkıyla işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; ama dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşerler. Onlara karşı Allâh sana
yete
r. O, işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuşlardır; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana ise, onlara karşı Allah
yete
r. O, işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Buna onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, ayrılığa düşmüşlerdir. Onlara karşı sana Allah
yete
r. Çünkü O herşeyi işitir, herşeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar şıkak içindedirler/parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah
yete
r. En iyi işiten, en güzel bilendir O....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı, «Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?» diyecekler. De ki: «Doğu da, batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse onu hida
yete
erdirir.»...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve bunun gibi, böylece
2.
cealnâ-kum
: biz sizi kıldık, yaptık
3.
ummeten
: bir ümmet, bir topluluk
4.
vasatan...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece insanların üzerine (hak) şahitler olmanız için Biz, sizi vasat (ikisi arasında) (hayırlı ve faziletli) bir ümmet kıldık. Resûl de sizin üzerinize şahit olsun.Ve Biz, sadece Resûl'e uyanı, topukları üzerinde geriye dönenden ayırıp bilmemiz(belirtmemiz) için, halen o üzerine (yönelmekte) olduğunuz (Kâbe'yi) kıble yaptık. Ve bu, elbette zor bir iştir, ancak Allah'ın hida
yete
erdirdiği kimseler hariç (bu onlara zor gelmez). Ve Allah sizin îmânınızı zayi edecek değildir. Muhakkak ki A...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hida
yete
ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz sizi, insanlara şahid olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinize şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun yönü [Kabe'yi] kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden (yenkalibu) ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu) Tanrı'nın hida
yete
ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Tanrı inancınızı boşa çıkaracak değildir. Kuşkusuz Tanrı insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için vasat bir ümmet kıldık; peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Kâ'be'yi) kıble yapmamız, peygambere uyanları, iki topuğu üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hida
yete
ulaştırdıklarının dışında kalanlar için büyük (bir yük) tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla
yete
r....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin yöneldiği bir yer var, oraya döner. Siz de hep hayırlara yönelin, hayır yolunda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi toplar, birleştirir. Şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her müslüman milletin kıbleye yönelişi farklı yönlerdendir, her milletin yöneldiği farklı hedefleri vardır. Öyleyse Allah’ın emirlerini yerine getirmede, dünya ve âhiret için en hayırlı olanda, Kur’ân öğretmede, Kur’ân ilkelerini yaşamada hayırlı hedeflere doğru yarışın. Hangi ülkede bulunursanız bulunun, Allah sizin hepinizi bir araya getirerek birliğinizi sağlayacaktır, birlikte hepinizi huzurunda hesaba çekecektir. Allah’ın gücü kudreti her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her milletin bir yönü, yolu ve yöntemi vardır ki ona doğru yönelir. Siz ise (ey Muhammed ümmeti!) hayırlara yönelip (bu hususta) birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi toplayıp bir araya getirecektir. Şüphesiz ki Allah'ın her şeye kudreti
yete
r....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her birinizin seçtiği bir yön ve yöntem var; siz iyilikte yarışın. Nerede olursanız olun ALLAH sizi bir araya getirir. ALLAH elbette her şeye gücü
yete
ndir...
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Her birinin bir yöneti vardır, o ona yönelir. Haydi hep hayırlara koşun, yarışın! Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir. Şüphesiz ki, Allah herşeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Nerede olursanız olun, Tanrı sizi bir araya getirir / getirecektir. Kuşkusuz Tanrı her şeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Hem herkes için (her ümmetin) kendisinin ona yönelici olduğu bir yön (bir kıble) vardır. O hâlde hayırlı işlerde yarışın! Nerede olursanız olun, Allah sizi hep birlikte (huzûruna) getirir. Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Siz hayırlarda yarışın; nerede olursanız Allah sizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
1.
ve min haysu
: ve nereden
2.
harecte
: sen çıktın
3.
fe
: o zaman
4.
velli
: dön, çevir
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki, insanlarınsizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan korkmayın. Benden (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin üzerinizdeki ni'metimi tamamlayayım da böylece hida
yete
eresiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nerede bulunursan bulun, yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin de insanlar, aleyhinizde bir itirazda bulunamasınlar, ama haksızlık edenler ve zulümde bulunanlar başka. Siz korkmayın onlardan, benden korkun da hem size verdiğim nîmetimi tamamlayayım, hem de bu sûretle hidâ
yete
erişin....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık, vechini (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Nerede olursanız olun, vechlerinizi o tarafa döndürün ki, insanların sizin aleyhinize bir delili olmasın. Ancak onlardan bilfiil zulüm edenler aleyhinize olur. O hâlde, onlardan korkup çekinmeyin benden çekinin ki üzerinize olan nimetimi tamamlayayım. . . Ki böylece umulur ki hidâ
yete
ulaşırsınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. İçlerindeki zalimler dışında, insanların ellerinde sizin aleyhinize kullanacakları bir delillerinin olmaması için her nerede bulunursanız bulunun yüzlerinizi onun tarafına çevirin. Onlardan korkmayın, benden korkun ki, size olan nimetimi tamamlayayım. Böylece olur ki, hida
yete
erersiniz. [29]...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hida
yete
erersiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir ve her nerede olursanız yüzünüzü o tarafa çevirin ki, Yahudî veya müşrikler için aleyhinizde bir hüccet olmasın (dinimizi terkedip kıblemize tâbi oluyorsunuz, demesinler); Ancak onlardan inad ederek nefislerine zulmedenler müstesna (bunlar her şey söyleyebilirler). Artık siz de onlardan korkmayın, benden korkun, tâ ki size karşı olan nimetimi tamamlayayım. Böylece hida
yete
kavuşmuş olabilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescidi harama doğru çevir ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki nas için aleyhinizde bir hüccet olmıya, ancak içlerinden haksızlık edenler başka siz de onlardan korkmayın benden korkun, hem üzerinizdeki ni'metimi tamamlıyayım hem gerek ki hida
yete
eresiniz...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden (yola) çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına/yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun. Üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hida
yete
erersiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet habîbim) hangi yerden çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i haraama doğru çevir. (Siz de ey mü'minler) nerede olursanız (olun) yüzlerinizi o yana döndürün. Tâki aleyhinizde, insanların, içlerindeki zaalim olanlarından başkasının (tutunabitaceği) bir hüccet (bir vesika ve bir i'tiraz mevzuu) kalmasın. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Tâki size karşı olan ni'metimi tamamlayayım. (Bu sayede) siz de hidâ
yete
kavuşmayı ümîd edebilirsiniz. ...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Ve her nereden sefere çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Haram cihetine çevir ve her nerede bulunursanız yüzlerinizi, onun tarafına çeviriniz. Tâ ki nâs için sizin üzerinize bir hüccet bulunmasın. Ancak onlardan zalim olanlar müstesna. Artık onlardan korkmayınız. Ve benden korkunuz. Hem üzerinizdeki nîmetimi itmam edeyim, hem de hidâ
yete
nâiliyetinizi ümit edebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı (kullanabilecekleri) delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hida
yete
erersiniz....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
aleyhim
: onların üzerine, onlara
3.
salâvâtun
: salâvât
4.
min
: den
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hida
yete
ermiş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hida
yete
erenler de bunlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
O teslimiyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet (ve cennet) vardır; ve işte onlar, hida
yete
ermiş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
işte onlar, rablarından salâvat-ü rahmet onlara ve işte hida
yete
erenler onlar...
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hida
yete
erenler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hida
yete
erenler de bunlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlara Rablerinden mağfiretler ve bir rahmet vardır. Hidâ
yete
erenler de işte ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar için Rabbları tarafından mağfiret ve rahmet vardır. Hida
yete
erenler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
işte onlar için Rableri tarafından mağfiretler ve rahmet vardır. Hidâ
yete
erenler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Onlara, Rab’lerinden bir mağfiret ve rahmet vardır. Hida
yete
ermiş olanlar, işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Rablerinden (olan bir salat) bağışlanma ve rahmet bunların üzerinedir ve hida
yete
erenler de bunlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlara Rabblerinden mağfiret ve rahmet vardır. Ve işte onlar hida
yete
erenlerin ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlar! Rabblerinden mağfiretler ve rahmet hep onlaradır. Ve hida
yete
erenler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlara (bu vasıfta bulunan kimselere) Rabblerinden tezkiye, gufrân, lütûf ve ihsan vardır. Hida
yete
erdirilenler de bunlardır. (Dünya ve ahiret saadetine ihtidâ olunmuşlardır.)...
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
“İşte bunlar, Rablerinden gelen mağfiretler ve rahmet üzerlerine olanlardır. Hem de onlar hidâ
yete
erenlerin kendileridir.”...
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
Rabblerinden gelen mağfiret ve rahmet, işte onların üzerindedir; hida
yete
ermiş olanlar da, yine onlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte onlara Rabblerinden mağfiret ve rahmet vardır. Ve onlar, hida
yete
erenlerdir....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Bakın, katımızdan indirdiğimiz hakikatin ve rehberliğin delilini ilahi kelam aracılığıyla insanlığın önüne koyduktan sonra onu gizleyip örtbas edenlere gelince: İşte onlardır Allah'ın lanet edeceği ve onlardır yargılama
yete
neğine sahip herkesin de lanet yağdıracağı....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
1.
ve izâ kîle
: ve denildiği zaman, denildiğinde
2.
lehum
: onlara
3.
ittebiû
: tâbî olun
4.
mâ enzele
: indirdiğ...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Ve onlara: “Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!” denildiğinde; “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (yola) tâbî oluruz.” dediler. Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hida
yete
ermemiş olsalar bile mi?...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar hida
yete
karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık da azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hida
yete
karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidâ
yete
mukabil dalâleti, bağışlanmaya karşılık azâbı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hida
yete
karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için
yete
rli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirl...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkani
yete
uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkani
yete
uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkani
yete
uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Herhangi birinize ölüm yaklaştığında, eğer arkasında
yete
rli bir servet bırakıyorsa, ebeveynine ve (diğer) yakın akrabalarına uygun şekilde vasiyette bulunmak size farz kılındı: Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilincini duyanlar için bir yükümlülüktür....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde (oruç). Ancak sizden kim, hasta veya seyahatte olursa diğer zamanlarda (aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır); ve (bu gibi hallerde) gücü
yete
nlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür. Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur; zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır -keşke bunu bilseydiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
1.
şehru
: ay
2.
ramadân
: ramazan
3.
ellezî
: o ki, ki o
4.
unzile
: indirildi
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hida
yete
erdirici (hida
yete
erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hida
yete
ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hida
yete
) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı... insanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahit olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Tanrı size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hida
yete
) ulaştırmasına karşılık Tanrı'yı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu göstermek ve hidâyet ile furkandan (hak ile bâtılı ayıran hükümlerden) apaçık deliller olmak üzere, Kur’ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda oruç tutsun! Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine, tutamadığı günler) sayısınca başka günler(deoruç tutma borcu) vardır. Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar)sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâ
yete
erdirmesin...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı. İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve hak ile batılı birbirinden ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun) . Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. (Bu kolaylığı) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hida
yete
) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ
yete
beyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. Tamamlayamayacaksanız gücünüz yettiği kadar bir şey kurban edin ve kurbanı, yerinde boğazlayıncaya dek başınızı tıraş ettirmeyin. İçinizde hasta olan, başında bir eziyet bulunan varsa tıraş olur ve karşılığında oruç tutar, sadaka verir, yahut kurban keser. Sonra emin oldunuz, muktedir bulundunuz mu hac zamanına dek umre yapmak isteyen, gücü neye
yete
rse kurban eder. Buna imkân bulamayan üç gün hacda, yedi gün de dönünce oruç tutar, işte bu, tam on gündür...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allâh için tamamlayın. (Bunu yapmaktan) engellenirseniz hediye kurban da
yete
rlidir. Kurbanınız kesilene kadar başınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olursa ya da başında (hacca engel) bir sıkıntısı olursa, oruç yahut sadaka veya kurban diyet gerekir. (Engelleme kalktığında) emin olduğunuzda kim hacca kadar umreyi yaşamak, yararlanmak isterse, kolayına gelen bir hediye kurbanı kessin. Fakat bulamayana hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç gere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men' olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı fakiri doyuracak) sadaka veya kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve Umreyi Allah için ifa edin; fakat yapmaktan alıkonursanız gücünüzün
yete
ceği bir kurban kesin ve kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak veya sadaka vererek veya (başka türlü) bir ibadet ile özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır. Sağlıklı ve emniyette olduğunuzda hac (vaktin)den önce umre yapan, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sırasında üç gün ve döndükten ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban
yete
rlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmay...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hacc (ayları) bilinen aylardır, işte kim onlarda (o aylarda) haccı (kendine) farz eder (ihrama girer) se artık hacda kadına yaklaşmak, günâh yapmak, kavga etmek yokdur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Bir de (Hacc seferinize
yete
cek mikdarda) azıklanın. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekden, insanlara yük olmakdan) kaçınmakdır. Ey kâmil akıl saahibleri, benden korkun. ...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
cunâhun
: günah
4.
en tebtegû
: aramanız, talep etmeniz, is...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın akın geldiğiniz zaman Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. Ve sizi hida
yete
erdirdiği şekilde siz de O'nu zikredin. Ve siz ondan (hidayetten) önce ise, elbette dalâlette kalanlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac esnâsında ticâret yaparak) Rabbinizden bir ihsan aramanızda size bir günah yoktur. Nihâyet Arafat’tan (ayrılıp) akın ettiğiniz zaman, Meş'ar-i Harâm (tepesi) yanında(Müzdelife’de) artık Allah’ı zikredin! Ve (O) sizi hidâ
yete
erdirdiği gibi, (siz de) O’nu zikredin! Doğrusu (siz) bundan evvel de elbette dalâlete düşenlerdendiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbınızın lutf-u keremini aramanızda bir günah yoktur. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman, Meş'ar-ı Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. O, sizi hida
yete
ulaştırdığı gibi, siz de O'nu zikredin. Nitekim siz bundan önce, sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 199. Ayet:
Sonra herkesin topluca döndüğü yerden siz de dönün ve (
yete
rsizliklerinizden dolayı) istiğfar edin. Şüphesiz ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ve ona: “Allah'a karşı takva sahibi ol.” denildiği zaman, izzet (nefsin gururu) onu günahla tutar (mani olup onu günaha sokar). Artık ona cehennem
yete
r ve elbette (o) kötü bir döşektir....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Böylesine "Allah'tan kork!" denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder. (Ceza ve azap olarak) ona cehennem
yete
r. O ne kötü yerdir!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona 'Allah'dan kork' denildiği zaman gururu onu günaha sürükler. Artık ona cehennem
yete
r. O ne kötü bir yataktır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem
yete
r; ne kötü bir yataktır o....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona, Allah'tan kork, denilince onur ve gururu tutar da kendisini günaha iter. Artık ona Cehennem
yete
r; orası ne kötü yataktır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Böylesine «Allah'tan kork!» denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder. (Ceza ve azap olarak) ona cehennem
yete
r. O ne kötü yerdir!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona 'Allah'tan kork' denilince günahları ile gururlanma damarı kabarır. Böylesi için Cehennem
yete
rlidir. Orası ne kötü bir barınaktır!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: "Tanrı'dan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem
yete
r. Ne kötü bir yataktır o....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Hem ona: 'Allah’dan sakın!' denildiği zaman, gurûr onu günaha sevk eder; artık ona Cehennem
yete
r! Hâlbuki (o,) gerçekten ne fenâ yataktır!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona; Allah'tan kork, denilince, gururu kendisini günaha sürükler. İşte ona cehennem
yete
r. O; ne kötü bir yataktır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Böylesine: “Allah'tan kork!” denilince, benlik ve gururu kendisini günaha sürükler. Ona cehennem
yete
r. O ne kötü yataktır!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: -Allah’tan kork, denince gururu kendisine günah işletir. Ona cehennem
yete
r. Gerçekten (orası, varılacak) yerin en kötüsüdür....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: «Allah'tan kork» denildiği zaman, onu büyüklük gururu günaha sürükleyerek alıp kuşatır. Böylesine cehennem
yete
r; ne kötü bir yataktır o....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona, "Allah'tan kork" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem
yete
r. Gerçekten ne kötü yataktır o....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey iman edenler, hepiniz teslimi
yete
girin, şeytanın (kendini yalnızca beden kabul ettiren düşüncenin) adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) beyyineler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkında ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir . Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa d...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüvvet kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar aralarındaki hasetten dolayı ihtilâf ettiler. Bu şeylerde Allah mü'minleri hida
yete
nail eyledi....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, savaş haram olan ayda savaşı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan çıkarmak, onu inkâr etmek, halkı Mescid-i Harâm'dan menetmek ve mescit ehlini, oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitneyse adam öldürmeden de beterdir. Gücü
yete
rse sizi dininizden döndürmedikçe sizinle savaştan geri kalmaz onlar. Sizden birisi dininden döndü de kâfir olarak öldü mü işlediği hayırlı işler, dünyada da heder olup gitmiş demektir, âhirette de. O...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri
yete
rse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hurmet edilen ayi, o aydaki savasi sorarlar. De ki: «O ayda savasmak buyuk suctur. Allah yolundan alikoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve halkini oradan cikarmak Allah katinda daha buyuk suctur. Fitne cikarmak ise oldurmekten daha buyuktur". Gucleri
yete
rse, dininizden dondurunceye kadar sizinle savasa devam ederler. Icinizden dininden donup kafir olarak olen olursa, bunlarin isleri dunya ve ahirette bosa gitmis olur. Iste cehennemlikler onlardir, onlar orada temellidirl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmet edilen ayı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: 'O ayda savaşmak büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür'. Güçleri
yete
rse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kafir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri
yete
rse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
sana hurmetli aydan ve onda kıtalden soruyorlar; deki onda bir kıtal büyük bir günahtır, maamafih Allah yolundan bir meni' ve ona bir küfür ve Mescidiharamdan meni' ve ehlini ondan çıkarmak Allah yanında daha büyük ve fitne katilden daha büyüktür, onlar güçleri
yete
rse sizi dininizden döndürmek için sizinle muharebe etmekten bir zaman geri durmazlar, sizden de her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri Dünya ve Ahıret heder olmuştur ve artık onlar eshabı nard...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ay ve onda savaşma hakkında soru yöneltiyorlar. De ki: «Onda savaş, büyük bir günahtır. Allah yolundan engellemek, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gidişi engellemek ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne ise, adam öldürmekten daha büyük bir kötülüktür. Onlar güçleri
yete
rse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşı sürdürürler, sizden her kim de dininden döner ve kafir olarak ölürse, bunların yaptığı bütün iyi işler dünya ve ahirette boşa ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid- i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri
yete
rse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlık örfünün geçerli ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak çirkin bir şeydir; ancak insanları Allah yolundan çevirmek, O'nu inkar etmek ve Mescid-i Haram(a girmekten onları men etmek) ve halkını oradan sürmek, (bütün bunlar) Allah katında daha da kötüdür, çünkü zulüm ve baskı öldürmekten daha korkunçtur." (Düşmanlarınız) güçleri
yete
rse, inancınızdan döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ama sizden biri imanından döner ve hakikati inkar ed...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmetli ayda yapılan savaşı soruyorlar, de ki: -O ayda savaşmak büyük suçtur, Allah yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram’a (girmeye) engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne (çıkarmak) ise, öldürmekten daha büyüktür. Güçleri
yete
rse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden dönüp, kafir olarak ölürse işte onlar, amelleri dünyada ve ahirette boşa gidenlerdir. İşte onlar ateş ehlidir. Orada ebed...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza
yete
rli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum
yete
zekkerûn(
yete
zekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Vel mutallakâtu
yete
rabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
1.
ve el mutallakâtu
: ve boşanmış kadınlar
2.
yete
rabbasne
: dururlar, beklerler
3.
bi enfusi-hinne
: kendi kendilerine
4.
sel...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Et talâku merratân(merratâni), fe imsâkun bi ma’rûfin ev tesrîhun bi ihsân(ihsânin), ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bih(bihî), tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men
yete
adde hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
1.
et talâku
: boşamak
2.
merratâni
: iki kere
3.
fe
: artık, bundan sonra
4.
imsâkun
: tutmak
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en
yete
râceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Ve erkekler (sonunda) kadını boşarsa, bu kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz; eğer sonraki erkek de onu boşarsa -her ikisini de Allah'ın koyduğu sınırları koruyabileceklerini düşünmeleri şartıyla- birbirlerine dönmelerinde ikisi içinde bir günah yoktur: Bunlar, anlama ve kavrama
yete
neğine sahip olanlara Allah'ın açıkladığı sınırlardır....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Bir de kadınları boşadığınızda şer'î bekleme süresini bitirmek üzere iken onları ya örfe uygun iyilik ölçüleri içinde tutun, ya da örfe uygun iyilik ölçüleri içinde bırakın; haklarına tecavüz için zararlarına (sakın) tutmayın. Kim böyle yaparsa, kendine yazık etmiş olur. Allah'ın size olan nimetlerini ve size öğüt vermek için üzerinize indirdiği Kitap ve hikmeti düşünün. Allah'tan korkun, bilin ki Allah her şeyi
yete
rince bilir....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Anneler de, emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için çocuklarını iki tam yıl emzirirler. [50] (Bu süre içinde) uygun bir şekilde onların yiyecek ve giyeceklerini temin etmek de çocuk kendisine ait olan babanın üzerinedir. Hiç kimse gücünün
yete
ceğinden fazlası ile sorumlu tutulamaz. Anne çocuğundan dolayı zarara sokulmasın; çocuk kendisine ait olan baba da çocuğundan dolayı zarara uğratılmasın. Mirasçının üzerinde de aynı yükümlülük vardır. Eğer (anne ile baba) karşılıklı memnuniyetle ve ara...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen
yete
rabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâ(aşran), fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûf(ma’rûfi), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilirler, ölürler
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kadınları, onlara dokunmadan, yahut nikâh parası kesişmeden boşadınızsa beis yok. Ama onları da faydalandırın. Gücü
yete
n, gücü yettiği kadar, kudreti olmayan da kendi miktarınca ve örfe uygun olarak bir şey versin. Bu, ihsân sahiplerine bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Korkuyorsanız yürüyerek, yahut hayvana binmiş olduğunuz halde kılın. Emni
yete
çıktınız mı bilmediğiniz şeyleri size belleten Allah'ı anın....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Âdâbına riayet ederek, namazı eda edeceğiniz sırada, hayatî bir tehlikeden endişe ederseniz, yürürken veya binekli iken namazlarınızı kılın. Emni
yete
kavuştuğunuz zaman, güven içindeyken, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin, namazlarınızı her zamanki gibi kılın, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız, yaya yahut binek üzerinde kılın. Emni
yete
kavuştuğunuzda, bilmediklerinizi size öğrettiği gibi Allah'ı zikredin....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıy
yete
n li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilir
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
: ve ge...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine
yete
cek bir malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve kâle lehum nebiyyuhum inne â
yete
mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâiketu), inne fî zâlike le â
yete
n lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki, şüphesiz
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Talut ordu ile hareket etti, muhakkak, dedi: Allah sizi bir nehrile imtihan edecek, kim ondan içerse benden değil, kim onu tatmazsa işte o benden, ancak eliyle bir avuc alan müstesna, derken varır varmaz ondan içtiler, ancak içlerinden pek azı müstesna kaldılar, derken Talut ve maiyetinde iman edenler nehri geçtiler, o vakıt de «bizim bu gün Calut ile ordusuna takatımız yok» dediler, Allaha mülâki olacaklarına kani' olanlar ise şu cevabı verdiler «nice az bir cemiyet, çok bir cemi
yete
Al...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Taalut ordusiyle ayrılıb çıkdı, dedi ki: «Şübhesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edicidir, işte kim ondan (kana kana) içerse benden değil, kim onu tutmazsa artık o benden. Eliyle bir avuç alanlar başka (onlara müsâade var)». Derken (ırmağa varır varmaz), içlerinden birazı müstesna olmak üzere ondan (bol bol) içdiler. Nihayet o (Taalut) ve mahiyyetindeki mü'minler vaktaki onu (ırmağı) geçdiler, (beri yanda kalanlar) dediler ki: «Bugün bizim Câluta ve ordusuna karşı (duracak) takatimiz yo...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Bu (sûrede sözü geçen) peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özelliklerle diğerlerinden üstün kıldık. O peygamberlerden, (arada vasıta olmadan) Allah’ın sözleştiği (Hz. Mûsâ gibi) peygamber var! ve bazılarını da derece bakımından Allah yükseklere çıkarmıştır. Meryem’in oğlu Îsa’ya o açık mûcizeleri verdik ve kendisini melek (Cebrâil aleyhisselâm) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, peygamberlerden sonra gelen ümmetler, kendilerine hida
yete
ulaştırıcı o apaçık mûcizeler ve delill...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah -O'ndan başka ilah yoktur-; Her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine
yete
rli yegane kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O'nundur. O'nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan kimdir? O, insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da bilir; oysa O dilemedikçe insanlar O'nun ilminden hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun sonsuz kudreti ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup deste...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: ... a bakmadın mı, görmedin mi
2.
ellezî
: o kimse, o
3.
hâcce
: tartıştı
4.
ibrâhîme
: İbrâhî...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). Allah zâlimler kavmini hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi hakkında deliller getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine iktidar verdi diye şımararak İbrahim ile Rabbi hakkında tartışmaya girişen adamı görmedin mi? İbrahim «Benim Rabbim, diriltebilen ve öldürebilendir» deyince adam «Ben de diriltebilir ve öldürebilirim» dedi. Bunun üzerine İbrahim «Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir, bakalım» deyince o kâfir adam şaşırıp kaldı, söyleyecek söz bulamadı. Allah zalimleri hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Tanrı kendisine mülk verdi diye rabbi konusunda İbrahim ile tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim rabbim diriltir ve öldürür" demişti. O da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Kuşkusuz Tanrı güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o kafir böylece afallayıp kalmıştı. Tanrı zalimler topluluğunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine saltanat verdi diye (gururlanarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışanı (Nemrud’u) görmedin mi? O zaman İbrâhîm (ona): 'Rabbim, hayat veren ve öldürendir!' demişti. (O ise:) 'Ben (de) hayat verir ve öldürürüm!' dedi. İbrâhîm (bununüzerine): 'İşte şübhesiz Allah, güneşi doğudan getiriyor, haydi (sen de) onu batıdan getir!' dedi de artık o inkâr eden şaşırıp kaldı. Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâ
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk verdiği için, Rabbı hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani Rabbım öldüren ve diriltendir, deyince , o; ben de diriltir ve öldürürüm, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirir. Haydi sen de onu batıdan getir, deyince o küfreden herif, apışıp kaldı. Allah, zalimler güruhunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Sırf Allah kendisine hükümdarlık bağışladığı için İbrahim ile Rabbi hakkında münakaşa eden o (hükümdar)dan haberin yok mu? Hani İbrahim: "Rabbim hayat veren ve ölüm dağıtandır!" demişti. Hükümdar cevap vermişti: "Ben (de) hayat verir ve ölüm dağıtırım!" İbrahim: "Allah güneşi doğudan doğdurur; öyleyse sen de batıdan doğdur!" demişti. Bunun üzerine, hakikati inkara şartlanmış olan o kişi hayretler içinde kaldı: Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümranlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi? İşte o zaman İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür. ” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm. ” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. Allah zâlimler gürûhunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi, diye rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: «Benim Rabbim diriltir ve öldürür» demişti; o da: «Ben de öldürür ve diriltirim» demişti. (O zaman) İbrahim: «Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir» deyince, o küfre sapan böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle kem lebist(lebiste), kâle lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem
yete
senneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke â
yete
n lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
1.
ev
: veya
2.
ke ellezî
: o kimse gibi
3.
merra
: uğradı
4.
alâ karyetin
: bir karyeye, beldeye, kasaba
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız için...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Bir de hani yapıları çökmüş, çatıları döşemelerinin üstüne yıkılmış şehre uğrayan, Allah bu şehri, ölümünden sonra nasıl diriltecek ki demişti. Allah, onu tam yüz yıl ölü bir halde bırakmış, sonra diriltmişti de demişti ki: Ne kadar yattın? O da bir gün, yahut günün birkaç saati kadar bir müddet demişti. Allah, tam yüz yıl yata kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamış bile. Eşeğine de bak; bu iş seni, insanlara bir delil göstermek maksadıyla oldu; eşeğin kemiklerini nasıl birleştiriyo...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? «Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek ?» demişti. Bunun üzerine Allah o kimseyi yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltmişti ve: «Ne kadar (ölü vaziyette) kaldın ?» diye sormuştu. O da : «Ya bir gün, ya da bir günden az bir zaman kaldım» diye cevap vermişti. Allah ona : «Hayır, yüz yıl kaldın ; öyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır; bir de merkebine dikkat et! Ve hem bunlar seni insanlara (ca...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahud o kimse gibisini (görmedin mi) ki (binalarının) çatıları çökmüş, dıvarları üstüne yıkılmış (kimsecikleri de kalmamış bir kasabaya uğramış. (Kendi kendine) : «Allah burasını ölümden sonra acaba nasıl diriltecek?» demiş. Allah da onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra diriltmiş (kendisine) : «Ne kadar eğlendin?» demiş o da: «Bir gün, yahud bir günden az» diye söylemişdi. Allah (ona) : «Hayır, yüz yıl (ölü) kaldın, işte yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamışdır. Bir de merkebine bak. (Böyle yap...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya (görmedin mi) o kimse gibisini (Uzeyr’i) ki, o (duvarları), çatıları üzerine çökmüş (harâb olmuş) bir şehre uğradı. 'Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?' dedi. Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra kendisini diriltti. (Ona) buyurdu ki: 'Ne kadar kaldın?' (O da:) 'Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım!' dedi. (Allah ona)şöyle buyurdu: 'Hayır! Yüz yıl kaldın; şimdi yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış! Bir de eşeğine bak (kemikleri dahi çürümüş)! İşte (bunlar)...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya altı üstüne gelmiş, ıssız bir beldeye uğrayan kimse gibi: -Allah, burasını ölümden sonra nasıl diriltir? demişti de, bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. Ona: -Ne kadar kaldın? demiştik. O da: -Bir gün veya bir günün bir kısmı kaldım, demişti. -Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış, eşeğine de bak, seni insanlara bir ibret kılmak için, bir de o kemiklere bak, nasıl bir araya getiriyoruz. Sonra da onlara et giydiriyoruz? d...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve Allah Kendine
yete
rlidir, tahammül (hilm) Sahibidir....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler), îmân ettiler
4.
lâ tubtılû
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'a ve yevm'il âhire inanmayarak, malını insanlara riya (gösteriş) için infâk eden (veren) kişi gibi, sadakalarınızı minnetle (başa kakarak) ve eza ile bâtıl etmeyin (boşa çıkartmayın). ışte onun durumu, üzerinde toprak bulunan sert bir kayaya benzer ki, ona kuvvetli bir yağmur isabet edince, böylece (üzerindeki toprağın gidip), onu (tekrar) sert (verimsiz) bir kaya halinde bırakması gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler kavmini hida
yete
er...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey îmân edenler! İnsanlara gösteriş için malını sarf etmekte olan, Allah’a ve âhiret gününe îmân etmiyor olan kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın! İşte onun misâli, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isâbet etmiş de, onu çıplak bir hâlde bırakmıştır. (Onlar) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah ise, kâfirler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle)hidâ
yete
erdirmez!...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler; Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakma ve eziyet etmekle heder etmeyin, O gösteriş yapanın hali; üzerinde toprak bulunan kayanınki gibidir. Şiddetli bir yağmur isabet ettiğnde onu katı bir taş halinde bırakır. Onlar kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah kafirler güruhunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (biraz) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağanak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir (Toprağı gider, kaya kalır). Kazandıklarından hiçbir şey elde edemez. Allah kâfirler gürûhunu hida
yete
erdirmez....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme
yete
r. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allâh rızasını isteyerek veya enfüslerindeki bir tespitten dolayı (Esmâ bileşimlerinin kendilerinde oluşturduğu anlayış ile) mallarını infak edenlerin misaline gelince. . . Kendisine şiddetli bir yağmur isâbet edip, yemişlerini iki kat vermiş tepedeki bir bahçeye benzer. Ona böyle bol yağmur yerine çiseleyen bir yağmur dahi
yete
rlidir. Allâh yaptıklarınıza Basıyr'dir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın hoşnutluğunu isteyerek ve kendilerini (imân ve İslâm, hürriyet ve bağımsızlık vadisinde) kökleştirip sağlam bir düzeye eriştirmek için mallarını harcayanların misâli, yüksekçe bir arazideki güzel bahçeye benzer ki, ona bol bol yağmur dokunmuş da yemişlerini iki kat vermiştir. Ona bol bol yağmur dokunmasa bile bir çisenti (dokunmak
yete
r). Allah işleye geldiklerinizi görüp bilendir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Hem Allah’ın rızâsını arzulayarak ve (İslâm’ı) gönüllerinden tasdîk ederek mallarını sarf etmekte olanların (az veya çok, yaptıkları iyiliklerin) misâli, yüksek bir yerde bulunan güzel bir bahçenin hâli gibidir ki, ona bolca yağmur isâbet etmiş de meyvesini iki misli vermiştir! Fakat ona çokça yağmur isâbet etmese de, bir çisinti var (ki o bile
yete
r)! Çünki Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah'ın rızasını kazanmak ve gönüllerindeki imanı iyice sağlamlaştırmak için mallarını harcayanların durumu ise, bir tepe üzerine kurulu bir bahçeye benzer ki, yağmur yağdığında meyvesini iki kat verir. Hattâ, yağmur yağmasa bile az bir çiseleme yine
yete
r. Allah ise sizin yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz (ürünler)den başkaları için harcayın; ama harcamak için, size verildiğinde küçümser şekilde bakışlarınızı çevirmeden kabul etmeyeceğiniz bayağı şeyleri seçmeyin. Ve bilin ki Allah kendine
yete
rlidir, her zaman övgüye layık olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onu gizler de öylece fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve (Allah bu sebeple) günahlarınızdan bir kısmını örter (de bağışlar). Allah yaptıklarınızdan elbette haberlidir, (onları
yete
rince bilir).....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleyke
: senin üzerine
3.
hudâ-hum
: onların hida
yete
ermesi
4.
ve lâkinne
: ve lâkin, fakat
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hida
yete
ermesi senin üzerine (vazife) değildir. Fakat Allah, dilediği kimseyi hida
yete
erdirir. Ve hayır olarak ne infâk ederseniz, işte o sizin kendi nefsiniz içindir. Siz (ey mü'minler), sadece Allah'ın vechini (Zat'ını, Allah'ın Zat'ına ulaşmayı) dileyerek infâk edersiniz (verirsiniz). Ve hayır olarak ne infâk ederseniz, (o) size tamamen ödenir ve siz zulmedilmezsiniz (size haksızlık yapılmaz)....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hida
yete
erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hida
yete
erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hida
yete
ulaştırmak senin üzerine değildir. Ancak Allah dilediğini hida
yete
eriştirir. Hayır olarak ne harcarsanız kendiniz içindir. Siz zaten ancak Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla harcarsınız. Hayır için ne verirseniz size karşılığı eksiksizce verilir ve siz haksızlığa uğratılmazsınız....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hida
yete
ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini hida
yete
erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
İnsanların yola gelmesi senin üzerine borç değil; (ancak sana düşen hida
yete
dâvettir.) Şu kadar var ki Allah, dilediğini yola getirir. Malınızdan hayır adına her ne harcarsanız hep kendi menfaatınız içindir. Zaten siz (müminler), ancak Allah rızasını gözeterek verirsiniz. Böylece hayra dair her ne verirseniz onun sevabı tam olarak size ödenir. Hakkınız yenmez ve size zulüm edilmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hida
yete
ermesi senin üzerine (bir yükümlülük) değildir. Ancak Tanrı dilediğini hida
yete
erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Tanrı'nın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -zulme uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Habîbim) onları (İnsanları) hidâ
yete
erdirmek senin üstüne borç değil. Ancak Allah hidâyeti kime dilerse ona verir (nasıyb eder). Infak edeceğiniz hayır (mal) kendi fâidenizedir. Zâten siz, (Ey mü'minler) Allahın rızaasını aramakdan başka bir suretle infak da etmezsiniz ya. (Allah yolunda) maldan harcedeceğiniz (in mükâfatı) size fazlasıyle ödenecekdir. Siz (bu hususda da) haksızlığa uğratılmayacaksınız. ...
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onların hidâ
yete
ermesi sana âid değildir (senin vazîfen ancak tebliğdir); fakat Allah, dilediğini (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâ
yete
erdirir. Hem hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık kendiniz içindir. Zâten (siz) yalnız Allah’ın rızâsını arzu ederek sarf edersiniz, bu yüzden hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, (onun ecri) size tam olarak verilir ve (âhirette) size haksızlık edilmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hida
yete
erdirmek sana düşmez. ALlah, dilediğini hida
yete
erdirir. Hayır namına ne infak ederseniz kendinizedir. Zaten yalnız Allah rızasını kazanmak için infak edersiniz. Verdiğiniz her hayır tam olarak size ödenir. Ve siz, haksızlığa uğratılmazsınız....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Ey Peygamber,) İnsanları hida
yete
erdirmek senin işin değil, zira ancak Allah, dilediğini hida
yete
erdirir. Ve yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için harcamanız şartıyla, başkalarına her ne iyilik yaparsanız bu kendi yararınızadır: Çünkü yapacağınız her iyilik size olduğu gibi geri dönecek ve size haksızlık yapılmayacaktır....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hidâ
yete
erdirmek senin üzerine (bir vecibe) değildir. Velâkin Allah Teâlâ dilediğine hidâyet nâsip buyurur. Ve hayırdan her neyi infak ederseniz kendi nefsiniz için etmiş olursunuz. Ve siz ancak Allah Teâlâ'nın rızası için infakta bulunursunuz. Ve hayırdan her ne infak ederseniz size karşılığı ödenir ve siz zulme uğratılmayacaksınız....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
İnsanları hida
yete
erdirmek senin üzerine borç değildir. Şu kadar var ki, Allah dilediği kimseye hidayet eder. Hayır olarak harcadığınız her şey kendiniz içindir. Zaten siz yalnız Allah rızâsını kazanmak için infak edersiniz. Verdiğiniz her hayır, tam olarak size noksansız ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmış olmazsınız....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Ey Muhammed) Onları hida
yete
erdirmek senin üzerine borç değildir. Fakat Allah, dilediği kimseyi hida
yete
erdirir. İyilik olarak her ne verirseniz, o kendiniz içindir. Zaten siz, yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için verirsiniz. İyilik olarak ne verirseniz haksızlığa uğratılmaksızın (bunun karşılığı) size eksiksizce ödenecektir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hida
yete
ermesi, senin üzerinde (kesin bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini hida
yete
erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâni
yete
n fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yunfikûne
: infâk ederler, verirler
3.
emvâle-hum
: kendi mallarını
4.
bi el leyli
: gecele...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî
yete
habbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
ye'kulûne
: yerler
3.
er ribâ
: riba, faiz
4.
lâ yekûmûne
: kalkmazlar
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey îman edenler, ta'yîn edilmiş bir vakta kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı da doğrulukla (onu) yazsın. Kâtib, Allahın kendisine öğretdiği gibi yazmakdan çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın (borcunu ıkraar etsin). Rabbi olan Allahdan korksun, ondan (borcundan) hiç bir şey'i eksik bırakmasın. Eğer üstünde hak bulunan (bordu) bir beyinsiz veya bir zaîf olur, yahud da bizzat yazdırmıya (ve ıkraara) gücü yetmezse velîsi dosdoğru yazdırsın (...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer siz yolculukta iseniz ve bir kâtip de bulamazsanız o zaman (borçludan) alınan rehinler (
yete
r), birbirinizden emin olduğunuz taktirde (güven duyuyorsanız), o halde güven duyulan kişi onun emanetini (borcunu) ödesin. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve sakınsın). Şahitliği de gizlemeyin. Ve kim onu (şahit olduğu şeyi) gizlerse o taktirde muhakkak ki onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler
yete
rlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin de
yete
rlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahitliği bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Şayet seferde olur, kâtip de bulamazsanız, borca karşılık alınmış bir rehin
yete
rlidir. Birbirinizle güvene dayalı belgesiz, rehinsiz alışverişlerde, ticari muamelelerde, emanet ilişkilerinde kendisine güvenilen taraf, vade dolduğunda sorumluluğunu yerine getirsin, borcunu ödesin. Hakkı inkâr etmenin, borcu, emaneti vermemenin, vadeyi tehir etmenin, toplumdaki güveni sarsmanın doğuracağı sonuçları düşünerek insanları eğiten, koruyan ve kontrol eden Rabbi Allah’ın azabına uğramaktan, emirlerine y...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da bir katip bulamazsanız o zaman alınan rehin
yete
rlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kişi üzerindeki emaneti yerine ulaştırsın ve Rabbi olan Allah'a karşı gelmekten sakınsın. Şahitliği de gizlemeyin. Kim gizlerse onun kalbi günahkardır. Allah yaptıklarınızı bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (
yete
r). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eger yolculukta olup katip bulamazsaniz alinan rehin
yete
r. sayet birbirinize guvenirseniz, guvenilen kimse borcunu odesin. Rabbi olan Allah'tan sakinsin. sahidligi gizlemeyin, onu kim gizlerse suphesiz kalbi gunah islemis olur. Allah islediklerinizi bilir.*...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk halinde iseniz ve bir kâtip de bulamıyorsanız, o takdirde alınan bir rehin
yete
r. Ama eğer birbirinize karşı güven besliyorsanız, güvenilen kimse üzerindeki emâneti (ve borcu) ödesin ; Rabbi olan Allah'tan korksun. Bir de şahitliği gizlemeyin. Onu kim gizlerse, herhalde kalbi günahkârdır. Allah işlediklerinizi bilir.....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olup katip bulamazsanız alınan rehin
yete
r. Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse borcunu ödesin. Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Şahidliği gizlemeyin, onu kim gizlerse şüphesiz kalbi günah işlemiş olur. Allah işlediklerinizi bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin de
yete
rlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahitliği, bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve bir yazıcı da bulamazsanız, alınan rehinler
yete
rlidir. Birbirinize güveniyorsanız, kendisine inanılan kişi, Allah'tan korkup üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliği gizlemeyin, onu kim gizlerse, kesinlikle kalbi vebal içindedir. Allah, bütün yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da işlemlerinizi yazacak birini bulamazsanız, karşılıklı olarak alınan rehinler
yete
rlidir. Eğer birbirinize güvenerek borç işlemi yapmış iseniz kendisine güvenilen kimse borcunu ödesin. Rabbi olan Allah'tan korksun. Sakın şahitliği saklamayın. Kim şahitliği saklı tutarsa onun kalbi günahkardır. Hiç kuşkusuz ne yaparsanız Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (
yete
r). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız (emine), kendisine güven duyulan / güvenilen (tümine), rabbi olan Tanrı'dan sakınsın da emanetini ödesin. Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık kuşkusuz onun kalbi günahkardır. Tanrı yaptıklarınızı bilir. [Bu ayette emanet GERİ ALMAK ÜZERE BIRAKILAN NESNE anlamındadır. Bkz. 4/58, 8/27 ve 33/72]...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer bir sefer üzerinde iseniz, bir yazıcı da bulamadınızsa o vakit (borçludan) alınmış rehinler (de
yete
r). Eğer birbirinize emîn olmuşsanız kendisine inanılan adam (borclu) Rabbi olan Allahdan korksun da emânetini tastamam ödesin. Şâhidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse hakıykat şudur ki onun kalbi bir günahkârdır. Allah ne yaparsanız hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve bir yolculukta olur da bir kâtib bulamazsanız, o takdirde (borca karşılık)alınmış rehinler (
yete
r)! Fakat bazınız bazınıza güvenir (de rehin almaz)sa, bu durumda kendisine güvenilen (borç verilen) kimse emânetini (borcunu) ödesin ve Rabbi olan Allah’dan sakınsın! Şâhidliği ise gizlemeyin! Buna rağmen kim onu gizlerse, artık şübhesiz ki o, kalbi günahkâr bir kimsedir. Allah ise, yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer seferde olur da yazacak kimse bulamazsanız; alınan rehinler
yete
r. Şayet birbirinize güvenirseniz güvenilen kimse Rabbı olan Allah'tan korksun da borcunu ödesin. Bir de şehadeti gizlemeyin. Onu gizleyenin kalbi günahkardır. Allah yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da yazacak kimse bulamazsanız, alınan rehinler
yete
r. Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emaneti ödesin ve Rabbi olan Allah'tan korksun. Şâhitliği gizlemeyin. Onu gizleyenin kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz bir kâtip de bulamazsanız, (borca karşılık) alınmış rehinler
yete
rlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emanetini ödesin. Şahitliği gizlemeyin, kim onu gizlerse, o mutlaka kalben günahkardır. Allah, yapmakta olduklarınızı bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer seferde olur da yazacak birini bulamazsanız, alınan rehinler (
yete
r). Birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emânetini ödesin, Rabbi olan Allah'tan korksun. Şâhidliği gizlemeyin, onu gizleyenin kalbi günâhkârdır. Allâh, yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve kâtip de bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (
yete
r) . Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkârdır. Allah, yapmakta olduklarınızı bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler
yete
r. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabb'i olan Allah'tan korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
1.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'ın, Allah'a ait
2.
mâ fî es semâvâti
: göklerde bulunan şeyler
3.
ve mâ fî el ardı
: ve yeryüzünde bulunan şeyler
4.
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla
yete
r....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Allah'ındır göklerde ne varsa ve yeryüzünde ne varsa. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah, onunla sizi hesaba çeker. Dilediğini yarlıgar, dilediğini azaplandırır ve Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdeki varlıkların, imkânların ve yerdeki varlıkların ve imkânların hepsi Allah’ındır, Allah’ın tasarrufundadır. İçinizdeki düşünce ve niyetleri, saklı-gizli yaptıklarınızı, açığa vursanız da, gizli tutsanız da, Allah bunlardan dolayı sizi hesaba çeker. Sonra sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri koruma kalkanına alır, bağışlar, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimsele...
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker, sonra da dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder. Allah'ın kudreti her şeye
yete
r....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Yerde ve göklerde olanlar ALLAH'ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de ALLAH sizi ondan sorumlu tutar. Dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. ALLAH herşeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki herşey Allah'ındır. Siz, içinizdekini açıklasanız da saklasanız da Allah, sizi onunla hesaba çeker; sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, herşeye gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah sizi onun yüzünden hesaba çeker. Sonra dilediğini affeder ve dilediğini azaba çarptırır. Hiç şüphesiz Allah'ın herşeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizde olanı açıklasanız da onu gizleseniz de, Allah sizi onunla hesâba çeker. Bununla berâber (O,) dilediği kimseyi (kendi lütfundan) bağışlar, dilediği kimseye de (hak ettiği için) azâb eder. Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü
yete
ndir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de, Allah, onunla sizi hesaba çeker! Sonra da dilediği kimseyi bağışlar, dilediği kimseyi de azaba uğratır. Allah’ın her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdekiler de yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü
yete
r....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün
yete
ceğinden fazla bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı sevap kendisine aittir, elde ettiği suç gene kendisine ait. Rabbimiz, bizi muaheze etme unuttuysak, yahut yanıldıysak. Rabbimiz, bize ağır yük yükleme bizden öncekilere yüklediğin gibi. Rabbimiz, yükleme gücümüzün yetmeyeceği şeyi. Bağışla bizi, yarlıga bizi, acı bize, sensin yardımcımız, artık yardım et bize inanmayanlara karşı....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kisiye ancak gucunun
yete
cegi kadar yukler; kazandigi iyilik lehine, ettigi kotuluk de aleyhinedir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz Bizden oncekilere yukledigin gibi, bize de agir yuk yukleme. Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmeyecegi seyi tasitma, bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlamizsin, kafirlere karsi bize yardim et. *...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her kişiyi ancak gücünün
yete
ceğiyle mükellef tutar; herkesin kazandığı (iyilik ve güzellik) kendi yararınadır; yüklendiği (kötülük ve vebal) kendi zararınadır. Ey Rabbimiz ! Unutacak ya da yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin ağır bir yükü yükleme. Ey Rabbimiz! Güç getiremiyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.. Sensin Mevlâmız (yegâne sahibimiz, koruyucumuz ve yakın dostumuz).. Artık kâfir milletlere karşı bi...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kişiye ancak gücünün
yete
ceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye gücünün
yete
ceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç bir kimseye gücünün
yete
ceğinden başkasını yüklemez. (Herkesin) kazandığı (hayır) kendi fâidesine, yapdığı (Şer) kendi zararınadır. «Ey Rabbimiz, unutduk, yahud yanıldıysak bizi tutub sorguya çekme. Ey Rabbimiz, bizden evvelki (ümmet) lere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz, taakat getiremeyeceğimizi bize taşıtma. Bizden (saadır olan günahları) sil, bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge. Sen mevlâmızsın bizim. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et». ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseye gücünün
yete
ceğinden fazlasını yüklemez. Kazandığı lehine, yüklendiği aleyhinedir. Ey Rabbımız, unuttuk veya yanıldıysak sorumlu tutma bizi. Ey Rabbımız, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbımız, bize gücümüzün yetmeyeceğini yükleme. Affet bizi, bağışla bizi. Sen Mevlamızsın. Kafirler güruhuna karşı yardım et bize....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
1.
min kablu
: önceden, daha önce
2.
huden
: hida
yete
erdiren, hida
yete
vesile olan, hida
yete
erdirici olarak
3.
li en nâsi
: insanlar için
4.
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Daha önce insanlar için, hida
yete
erdirici olarak (Tevrat'ı ve İncil'i indirdi) ve (sonra da) Furkan'ı (Hak ile bâtılı ayıran Kur'ân'ı) indirdi. Muhakkak ki onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler. Onlar için şiddetli azap vardır. Ve Allah Azîz'dir, intikam sahibidir (intikam alandır)....
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
lâ tuzig
: saptırma, kaydırma
3.
kulûbe-nâ
: kalplerimizi
4.
ba'de
: sonra
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
Rabbimiz, bizi hida
yete
erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın)....
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hida
yete
erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”...
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
Rabbimiz, bize hidâyet ettikten (hakikati gösterip idrak ettirdikten) sonra şuurumuzu (nefsani
yete
- egoya) döndürme ve bize ledünnünden bir rahmet bağışla. Muhakkak sen Vehhab'sın....
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
'Ey Rabbimiz bizi hida
yete
eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma ve bize kendi katından bir rahmet ver. Şüphesiz ki, sen pek çok ihsan sahibi olansın.'...
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
"Rabbimiz, bizi hida
yete
erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen."...
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
"Rabbimiz, bizi hida
yete
erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan sensin sen."...
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
(Hem onlar derler ki:) 'Rabbimiz! Bizi hidâ
yete
erdirdikten sonra kalblerimizi(haktan) eğriltme! Ve bize, tarafından bir rahmet ihsân eyle! Şübhesiz ki Vehhâb (çok ihsân edici) olan, ancak sensin!'...
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
«Rabbimiz, bizi hida
yete
eriştirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve yanından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.»...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
1.
fe in hâccû-ke
: bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa
2.
fe kul
: o zaman de, söyle
3.
eslemtu
: ben teslim ettim
4.
vech...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o taktirde, hida
yete
ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hida
yete
ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hida
yete
ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: «Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmişimdir». Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: «Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?» Eğer İslâm'a girerlerse hida
yete
ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle çekişip tartışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Tanrı'ya teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hida
yete
ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ (etmek)dir. Tanrı, kulları hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Artık seninle mücadelede bulunurlarsa de ki: «Ben nefsimi Allah Teâlâ'ya teslim ettim, bana tâbi olanlar da.» Ve kendilerine kitap verilmiş olanlar ile ümmîlere de de ki: «İslâmiyet'i kabul ettiniz mi?» Eğer İslâmiyet'i kabul etmişler ise şüphesiz hidâ
yete
ermişlerdir. Ve eğer kaçınırlarsa senin üzerine lâzım gelen ancak tebliğdir. Allah Teâlâ ise kulları büsbütün görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: «Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim.» Ve kendilerine kitap verilenlerle ümmilere, de ki: «Siz de teslim oldunuz mu?» Eğer teslim oldularsa, gerçekten hida
yete
ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık yalnızca sana düşen duyurup bildirme (tebliğ) dir. Allah, kulları hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
(Ey Muhammed!) seninle (din hususunda tartışırlarsa de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve (ümmî olan müşrik Kureyşlilere) “Siz de müslüman oldunuz mu?” de. Eğer müslüman olurlarsa kesinlikle hida
yete
ererler. Şayet yüz çevirirlerse, sana sadece tebliğ etmek düşer....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Ya Muhammed ! Din hususunda, Yahudiler ve Nasâra, seninle mücadele ederlerse de ki: “Ben, bana tâbî olanlarla birlikte kendimi Allahû Tealâ'ya teslim etmişimdir.” Ya Muhammed! kitap verilenlere ve Arab'ın müşriklerine deki; “Siz islâm'ı kabul ettiniz mi?” Eğer tevhidde ve Muhammed (AS)'ı tasdikte ihlâs ederlerse, dalâletten çıkmış, hida
yete
ermişlerdir. Eğer İslâm'dan yüz çevirirlerse, sana vacib olan ancak risaletini tebliğdir. (Yoksa hidayet değil.) Allah Teale, kullarının tasdik ve tekzibini ...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
“(Râsûlüm) eğer seninle uğraşırlarsa; “Bana uyanlarla birlikte yüzümü Allâh’a teslim ettim.” de. Kitap verilenler ile ümmîlere de: “Müslüman oldunuz mu?” de. Eğer müslüman olurlarsa, hidâ
yete
ermişlerdir. Şâyet yüz çevirirlerse, artık sana tebliğ düşer. Allâh da kullarını görendir.”...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Doğrusu Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri ve insanlardan adalet ve hakkani
yete
uygun iş yapmayı emredenlerin canına kıyanları çok acıklı bir azâb ile müjdele....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
E lem tera ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe
yete
vellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne). ...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
1.
e lem tera
: görmedin mi
2.
ilâ ellezîne
: onlar
3.
ûtû nasîben
: nasip verildi
4.
min el kitâbi
: kitaptan
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü
yete
nsin.”...
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: Allah'ım, mülkün sahibi sensin, mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın. Dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Senin elindedir hayır, sensin her şeye gücü
yete
n....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: Ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın ; dilediğini aziz kılarsın ; dilediğini alçaltın zillete düşürürsün; hayr yalnız senin elindedir. Şüphesiz senin gücün her şeye
yete
r. ....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: 'Yöneticilerin Yöneticisi olan Tanrım, yönetimi dilediğine verir, dilediğini de yönetimden indirirsin. Dilediğini yükseltir, dilediğini de alçaltırsın. Tüm iyilikler senin elinde. Sen her şeye gücü
yete
nsin!'...
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Hayır yalnız senin elindedir. Gerçekten sen, herşeye gücü
yete
nsin.»...
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki; 'Ey mülkün sahibi Allah'ım, sen mülkü (egemenliğin iktidarı) dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın. Dilediğini üste çıkarır, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir, senin gücün herşeye
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Ey mülkün (gerçek) sâhibi olan Allah! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın! Hem dilediğini azîz edersin, dilediğini de zelîl kılarsın! (Her) hayır (ancak senin) elindedir! Şübhesiz ki sen, herşeye hakkıyla gücü
yete
nsin!'...
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: -Ey hakimiyetin yegane sahibi Allah’ım, mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın, dilediğini yükseltir / aziz kılarsın, dilediğini de alçaltır / zelil edersin. Bütün hayır senin elindedir, şüphesiz senin her şeye gücün
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: Ey mülkün sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini aziz eder, dilediğini hor ve hakir kılarsın. Bütün hayır Senin elindedir. Senin herşeye gücün
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü
yete
ndir.”...
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: Gönlünüzdekini gizleseniz de Allah bilir, açığa vursanız da. Göklerde ve yeryüzünde ne varsa bilir ve Allah'ın her şeye gücü
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
Onlara: 'Gönüllerinizdekini, kâfirlerle işbirliği ve ittifak yapma düşüncenizi gizleseniz de, Allah bilir, açığa vurursanız da Allah bilir. Göklerdeki varlıkları ve imkânları ve yerdeki varlıkları ve imkânları da bilir. Allah’ın her şeye gücü kudreti
yete
r.' de....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: Gönlünüzde olanı (kâfirlere karşı beslediğiniz ilgi ve yakınlığı) gizleseniz de, açığa vursanız da Allah bilir. Allah göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah'ın gücü her şeye
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki, 'İçinizdeki düşüncelerinizi ister gizleyin, ister açıklayın, ALLAH bilir.' Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. ALLAH'ın gücü herşeye
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: «İçinizdekileri gizleseniz de belli etseniz de Allah onu bilir ve bütün göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah herşeye gücü
yete
ndir.»...
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki; 'İçinizdeki duyguyu saklasanız da açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde olanı ve yerde olanı da bilir. Allah'ın gücü herşeye
yete
r.'...
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: Göğüslerinizin içinde olanı gizleseniz de, onu açıklasanız da Allah bilir onu. Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsini) O bilir. Allah herşey'e hakkıyle gücü
yete
ndir. ...
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: 'Sînelerinizde olanı gizleseniz de onu açıklasanız da, Allah onu bilir. Göklerde olanı da yerde bulunanı da bilir.' Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü
yete
ndir....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: -İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da onu Allah bilir. Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Allah’ın her şeye de gücü
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: Gönlünüzdekini saklasanız da, açıklasanız da Allah onu bilir. O, göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah'ın kudreti de herşeye
yete
r....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Herkes, devamlı, bilinçli, amaçla örtüşen ni
yete
dayalı, yaptığı iyilikleri de, bilinçli olarak işlediği kötülükleri de önünde hazır bulacağı bir günde, keşke kendisiyle işlediği kötülükler arasında uzak bir mesafe olsa diye arzu eder. Allah sizi, asıl kendisinin cezasından korunmanız için uyarıyor. Allah kullarına karşı çok merhametlidir....