Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Nisa Suresi, 77. Ayet:
“(Müharibədən) əllərinizi çəkin, namazı qılın və zəkatı verin!” - deyilən kimsələri görmədinmi?! Müharibə etmək onlara vacib olduqda isə onlardan bir qismi Allahdan qorxan kimi, yaxud daha da şiddətli bir şəkildə insanlardan qorxuya düşdülər və: “Ey Rəbbimiz! Müharibəni nə üçün bizə vacib etdin? Nə olardı ki, yaxın bir
zamana
qədər bizi təxirə salsaydın (bir müddət daha müharibəni vacib etməsəydin)”, - dedilər. (Onlara) de ki: “Dünya mənfəəti azdır (fanidir). Axirət isə müttəqilər üçün daha xey...
Zümər Suresi, 5. Ayet:
O, göyləri və yeri haqq olaraq yaratdı. Gecəni gündüzə, gündüzü gecəyə çevirir. Günəşə və Aya tabe etdi. Hamısı müəyyən bir
zamana
axır. Bil ki, O, Qüdrətlidir, Bağışlayandır....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(Ya Rəsulum!) O şəxsləri görmürsənmi ki, onlara (vaxtilə): “(Müharibədən) əl çəkin, namaz qılın, zəkat verin!” – deyilmişdi. Onlara cihad etmək vacib olduqda isə, içərilərindən bir qismi Allahdan qorxan kimi və ya daha artıq bir qorxu ilə insanlardan qorxuya düşərək: “Ey Rəbbimiz! Cihad etməyi nə üçün bizə vacib etdin, nə olardı ki, bizi yaxın
zamana
qədər (öz əcəlimiz çatana qədər) yubandıraydın! (Daha bir müddət cihadı bizə vacib buyurmayaydın!)” – dedilər. Onlara söylə: ”Dünyanın ləzzəti və f...
Əsr Suresi, 1. Ayet:
And olsun axşam çağına (ikindi vaxtına, əsr namazına,
zamana
və ya Peyğəmbərin əsrinə) ki,...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, ellerinizi çekin, salatı ikame edin, zekatı yapın denilen kimseleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir kısmı Allah'ın haşyeti gibi, hatta daha fazla insanlara haşyet duyarlar. Ve "Ey Rabb'imiz! Neden üzerimize savaş yazdın, bizi yakın bir
zamana
kadar erteleseydin ya?" dediler. De ki: "Dünya geçimliği önemsizdir. Ahiret, takva sahibi kimseler için daha hayırlıdır." Ve hurma çekirdeğinin içindeki lif kadar size haksızlık edilmez....
İsra Suresi, 106. Ayet:
Kur'an'ı; onu,
zamana
yayarak insanlara duyurman için bölümler halinde birbiri ardınca indirdik....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: "Kim sapkınlıkta ise, Rahman, ona vaat edilen şeyi; azabı veya Sa'at'i görecekleri
zamana
kadar, zamanı uzatarak süre tanır. Böylece kimin yerce daha kötü ve taraftarca daha zayıf olduğunu yakında bilecekler."...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
"Bilemem, belki o bir sınav ve sizin için belli bir
zamana
kadar yararlanmadır."...
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanların yaptıklarının hesabını hemen görecek olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat O, onlara belli bir
zamana
kadar süre vermektedir. Belirlenen süre dolduğu zaman da kuşkusuz Allah kendi kullarını en iyi görendir....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Bizden bir merhamet ve belli bir
zamana
kadar yararlandırmamız hariçtir....
Zümər Suresi, 5. Ayet:
Gökleri ve yeri hakk ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına almıştır. Hepsi belirlenmiş bir
zamana
akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, Mutlak Üstün Olan'dır, Çok Bağışlayıcı'dır....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelip çatıp da "Rabb'im! Ölümümü yakın bir
zamana
kadar ertelesen de böylece ben de sadaka versem ve iyilerden olsam." demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden karşılıksız yardımda bulunun....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir
zamana
kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytansa oradan onların ayaklarını kaydırdı, onları bulundukları makamdan çıkarıverdi. Dedik ki: Bâzınız, bâzınıza düşman olarak inin buradan. Bir
zamana
kadar yeryüzünde oturmanız, oradan rızıklanmanız mukadder....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir
zamana
dek yaşamak vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir
zamana
dek yaşamak vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir
zamana
kadar bir karar ve bir nasip alma var...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları o bolluk içindeki yerden çıkardı. Biz de: «Haydi kiminiz kiminize düşman olarak inin ve yerde bir
zamana
kadar kalıp nasibinizi alacaksınız.» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken şeytan onları(n ayaklarını) oradan kaydırdı da içinde bulundukları şeyden (o ni'metten) onları çıkardı. Bunun üzerine (biz onlara) şöyle dedik: '(Ey Âdem, Havvâ ve Şeytan!) Birbirinize düşman olarak inin! Artık sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.'...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Nihayet şeytan onları cennetten kaydırdı. Onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir
zamana
kadar yerleşim ve faydalanma vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, peygambere ve idarecilerinize, 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni bizim de çıkarlarımızı dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' demeyin, peygambere ve kendinize hakaret içerecek iltibasa meydan vermeyin. 'Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, meseleleri
zamana
yayarak çözen, d...
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) ödeme sıkıntısı içindeyse, kolaylıkla ödeyebileceği
zamana
kadar süre tanıyın. Bununla beraber alacağınızı bağışlamanız sizin için çok daha hayırlıdır, eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir
zamana
kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir
zamana
kadar süre (verin). (Borcu) sadaka olarak bağışlamanız ise sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) darlık içinde bulunuyorsa ona geniş bir
zamana
kadar mühlet (verin). Sadaka oiarak bağışlamanız ise sizi niçin daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz. ...
Bəqərə Suresi, 280. Ayet:
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir
zamana
kadar süre (verin) . (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Andolsun ki Allahın size olan va'di Onun izn (-ü keremi) ile onları (düşmanları kolayca) öldüregeldiğiniz, hattâ sevmekde olduğunuz (zafer) i de size gösterdiği
zamana
kadar — yerine gelmişdi. (Sonra) siz yılgınlık gösterdiniz, isyan etdiniz, (verilen) emir hakkında çekişdiniz. İçinizden kimi dünyâyı istiyor, (yine) içinizden kimi âhireti diliyordu. Sonra Allah size ibtilâ vermek için sizi onlardan geri çevirdi. (Bununla beraber) sizi muhakkak bağışladı da. Zâten Allah mü'minlere bol lutf-ü inay...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Ve and olsun ki Allah, (siz) izni ile onları öldürürken, size olan va'dini yerine getirmiştir; tâ ki (Allah) arzu ediyor olduğunuz (zafer)i size gösterdikten sonra, zaafa düşüp(peygamberin geçidi tutan okçulara verdiği) emir husûsunda ihtilâfa düşerek isyân ettiğiniz zamâna kadar! İçinizden dünyayı (ganîmeti) isteyen de vardı, (ve yine) içinizden âhireti isteyen de vardı. Sonra (Allah) sizi imtihân etmek için, sizi onlardan (onları mağlûb etmekten) alıkoydu. Bununla berâber muhakkak ki (O) sizi ...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikâh (çağın) a erdikleri
zamana
kadar (gözetib) deneyin. O vakit kendilerinde bir akıl ve salâh gördünüz mü mallarını onlara teslim edin. Büyüyecekler (de ellerine alacaklar) diye bunları israf ile tez elden yemeyin. (Velîlerden) kim zengin ise (yetimin malını yemiye tenezzül etmesin) kaçınsın. Kim de fakir ise o halde örfe göre (bir şey) yesin. Artık onlara mallarını teslim etdiğiniz vakit karşılarında şâhid bulundurun. Tam bir hesâb sorucu olmak bakımından ise Allah yeter. ...
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler, kendinizi bilmez bir hâldeyken (sarhoşken), ne dediğinizin bilincinde olacağınız
zamana
kadar ve bir de yolculukta olmanız hariç, cünüp iken, boy abdesti alıncaya kadar, salâta (namaza) yaklaşmayın. Eğer hasta olmuşsanız veya bir yolculuktaysanız veya sizden biri def'i hâcetten gelirse yahut cinsel ilişkide bulunmuşsanız, (boy abdesti alacak) su da bulamamışsanız, (o vakit) temiz toprağa teyemmüm edin. . . (Şöyle ki) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. . . Muhakkak ki Allâh Afü...
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerinden bir kısmı, Allah’ın kitabındaki kelimeleri, ifadeleri, aslî mânalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te’viller yapıyorlar. 'Sözünü, tebliğini duyduk. Seni, emirlerini, kitabını, sünnetini, devletini tanımıyor, âsi davranıyoruz. Sözlerimiz kabule şâyan görülmese bile bizi de dinle.' diyorlar. 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni, bizim de taleplerimizi dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollay...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: “Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı kılın ve zekâtı verin.” denilen kimseleri görmedin mi? Halbuki onların üzerine savaş yazıldığı (farz kılındığı) zaman, onlardan bir kısmı, (düşmanları olan) insanlardan, Allah'tan korkar gibi veya daha da çok korkarlar ve: “Rabbimiz niçin üzerimize savaşı farz kıldın, bizi yakın bir
zamana
kadar tehir etseydin (geciktirseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Dünya metaı (menfaati) azdır ve ahiret ise takva sahibi olan kimseler için daha hayırlıdır...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir
zamana
kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.”...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin' denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir grup Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar ve: 'Ey Rabb'imiz! Bizim üzerimize savaşı niçin farz kıldın? Yakın bir
zamana
kadar bize mühlet verseydin olmaz mıydı?' dediler. De ki: 'Dünyanın geçimliği azdır. Ahiret ise fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır ve bir kıl kadar dahi haksızlığa uğratılmazsınız.'...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir
zamana
ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmaya...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: «Elinizi savastan cekin, namaz kilin, zekat verin» denenleri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda, iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha cok korkarlar ve «Rabbimiz! Bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir
zamana
kadar tehir edemez miydin? derler. De ki: «Dunya gecimligi azdir, ahiret, Allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size zerre kadar zulmedilmez"....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, «ellerinizi savaştan çekin ; namazı kılın, zekâtı verin» denilen kimseleri görmedin mi ? Savaş üzerlerine farz kılınınca içlerinden bir topluluk (düşmanları olan) insanlardan, Allah'tan korkar gibi veya daha fazla korkarlar ve : «Ey Rabbimiz ! Neden üzerimize savaşı farz kıldın ? Bizi yakın bir
zamana
kadar geciktiremez miydin ?» derler. De ki: Dünya geçimliği ne de olsa azdır. Âhiret ise, Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar için daha hayırlıdır ; hem hurma çekirdeğindeki fiti...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin' denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve 'Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir
zamana
kadar tehir edemez miydin?' derler. De ki: 'Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez'....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, 'Elinizi savaştan çekin, namazı gözetin, zekatı verin,' denilenlere dikkat etmedin mi? Kendilerine savaşmaları emredildiğinde, insanlardan ALLAH'tan korkar gibi, belki daha fazla korkmaya başladılar ve 'Rabbimiz, neden bize savaşı yükledin, bizi yakın bir
zamana
kadar erteleyemez miydin!,' dediler. De ki, 'Bu dünyanın varlığı azdır, erdemliler için ahiret daha hayırlıdır; en ufak bir haksızlığa uğratılmayacaksınız.'...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(Evvelce) kendilerine «Ellerinizi (muhaarebeden) çekin, dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin» denilen kimselere bakmaz mısın? Şimdi onların üzerine muhaarebe yazılınca (farzedilince) içlerinden bir zümre, insan (dan başka bir şey olmayan düşman) lardan Allahdan korkar gibi, hattâ daha şiddetli bir korku ile korkuyorlar. Onlar: «Ey Rabbimiz üzerimize (şu) muhaarebeyi neye yazdın? Bizi yakın bir
zamana
kadar gecikdirmeli değil miydin» dediler. (Onlara) de ki: «Dünyânın fâidesi pek azdır, Âhiret ise...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine “elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin." denilenleri görmedin mi? Oysa savaş onlara farz kılındığında, onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi insanlardan korkarak (hatta daha da fazla bir korku ile) “Rabbimiz niye savaşı bize farz kıldın. Bizi yakın bir
zamana
kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. De ki: -Dünyanın faydası çok azdır. Ahiret ise Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır, en ufak haksızlığa uğratılmayacaksınız....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine; «Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekâtı verin» denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve «Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir
zamana
ertelemeli değil miydin?» dediler. De ki: «Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmaya...
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Ve muhakkak ki (O,) size Kitab’da: 'Allah’ın âyetleri ki, onların inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, (böyle konuşmayı bırakıp) bundan başka bir söze daldıkları zamâna kadar onlarla berâber oturmayın; o takdirde doğrusu siz (de) onlar gibi olursunuz!' diye (bir âyet) indirmiştir. Şübhesiz ki Allah, münâfıkları ve kâfirleri Cehennemde bir araya toplayıcıdır!...
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Allah, Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri
zamana
kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız. Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde biraraya getirecektir....
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ey Rasûlüm, sana da bu hak kitabı (Kur’an’ı), kendinden önceki kitabları hem tasdikçi, hem onlar üzerine bir şâhid olarak indirdik. O halde sen, ehl-i kitab arasında Allah’ın sana gönderdiği hükümlerle hüküm ver; sana gelen bu hakdan ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme. Ey insanlar! Sizden her bir peygamber için, bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek şeriata bağlı bir ümmet yapardı. Fakat sizi,
zamana
göre size verdiği şeriat ölçüleri içinde imtihan edece...
Ənam Suresi, 2. Ayet:
O, öyle bir Tanrıdır ki sizi balçıktan yaratmıştır da ölüm vaktini takdîr etmiştir ve kıyâmetin kopacağı
zamana
ait bilgi de ondadır, onun katındadır, sonra gene de şüphe edersiniz siz....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimiz hakkında (ileri geri konuşmaya) dalanları gördüğün zaman ise, artık(onlar) ondan başka bir söze daldıkları zamâna kadar kendilerinden yüz çevir! Buna rağmen şeytan (bunu) gerçekten sana unutturursa, artık hatırladıktan sonra o zâlimler topluluğuyla berâber oturma!...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Allah, dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir
zamana
kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Allah onlara buyurdu: “- Bir kısmınız, bir kısmınıza düşman olarak ininiz. Yerde, sizin için bir
zamana
(ecelinizin sonuna) kadar yerleşip kalmak ve geçinmek var.”...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Buyurdu ki ininiz ba'zınız ba'zınıza düşman olarak, size bir
zamana
kadar Arzda bir karargâh tutmak ve bir nasîb almak mukadder...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
(Allah) dedi ki: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer (yüzün) de sizin için bir
zamana
kadar yerleşib kalmak ve geçinmek (mukadderdir)». ...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
(Allah, onlara şöyle) buyurdu: 'Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.'...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Buyurdu ki: «Biriniz birinize düşman olarak (yeryüzüne) ininiz. Sizin için yerde bir
zamana
kadar bir ikametgâh, bir temettü vardır.»...
Əraf Suresi, 135. Ayet:
Üzerlerinden, erişecekleri belli bir
zamana
kadar o felaketi kaldırdığımızda onlar derhal sözlerinden dönüyorlardı....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edib hicret edenler, Allah yolunda bulunanlar, canlariyle cihâdda bulunanlar, (muhacirleri) barındırıb yardım edenler (yok mu?), işte onlar birbirinin (mîrasda) velîleridir îman getirib de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri
zamana
kadar, sizin onlara hiç bir şey ile velayetiniz yokdur. (Bununla beraber) eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üstünüze borcdur. Şu kadar ki sizinle aralarında muaahede bulunan bir kavm aleyhinde değil. Allah yapacaklarınızı hakkıy...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitab verilenlerden ne Allaha, ne âhiret gününe inanmayan, Allahın ve peygamberinin haraam etdiği şeyleri haram tanımayan, hak dînini dîn olarak kabul etmeyen kimselerle, zelîl ve hakıyr kendi el (ler) iyle cizye verecekleri
zamana
kadar, muhaarebe edin. ...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlünün haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri
zamana
kadar muharebede bulunun....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allâh'ın ve Elçisinin harâm kıldığını harâm saymayan ve gerçek dini din edinmeyen kimselerle, küçül(üp boyun eğ)erek elleriyle cizye verecekleri
zamana
kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri
zamana
kadar savaşın....
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri
zamana
kadar iman etmeyecekler."...
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz sen Firavuna ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri
zamana
kadar inanmayacaklar."...
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa: «Ey Rabbimiz, dedi, hakıykaten Sen Fir'avne ve ileri gelenlerine dünyâ hayaatında zînet (-ü haşmet) ve (nice) mallar verdin, Senin yolundan sapdırsınlar diye mi hey Rabbimiz?! Sen onların mallarını yok et Rabbimiz, kalblerini şiddetle sık ki onlar o çetin azabı görecekleri
zamana
kadar îman etmeyeceklerdir». ...
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa dedi ki: «Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar, acıklı azabı görecekleri
zamana
kadar iman etmeyecekler.»...
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Bundan sonra keşke bir ülke âmenû olsaydı da böylece onun (ülke halkının) îmânı, ona (ülke halkına) fayda verseydi, olmaz mıydı? Ancak Yunus'un kavmi âmenû olunca, onlardan dünya hayatında aşağılayıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir
zamana
kadar metalandırdık (geçimlerini sağladık)....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Yûnus’un kavminden başka, keşke (azabı görmeden) iman edip, imanı kendisine fayda veren bir tek memleket halkı olsaydı! (Yûnus’un kavmi) iman edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) rezillik azabını onlardan uzaklaştırmış ve onları belli bir
zamana
kadar yararlandırmıştık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
İnanıp da inançlarından fayda gören şehir halkı, ancak Yûnus'un kavmidir. İnandıkları zaman, dünyâ yaşayışında onlardan zillet azâbını giderdik ve bir
zamana
dek faydalandırdık onları....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir
zamana
kadar yararlandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Fakat o vakit iyman edip de iymanları kendilerine fâide vermiş bir memleket olsa idi? Ancak Yunüsün kavmi iyman ettikleri vakıt Dünya hayatta o rüsvalık azâbını kendilerinden açmış ve bir
zamana
kadar onları müstefid etmiş idik...
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Keşke o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rüsvaylık azabını kendilerinden açmış ve belirli bir
zamana
kadar onları faydalandırmıştık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Ama [azab geldiği sırada] inanıp inancı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar inandıkları zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir
zamana
kadar yararlandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Buna rağmen (helâk ettiklerimizden, azâbımız kendine gelmeden önce) îmân edip de îmânı kendine fayda veren bir şehir (halkı daha) olsaydı ya! Ancak Yûnus’un kavmi müstesnâ. (Onlar) îmân edince, kendilerinden dünya hayâtındaki rezillik azâbını açıverdik (onlardan kaldırdık) ve kendilerini bir zamâna kadar (dünya ni'metlerinden)faydalandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
İman edip imanı kendisine fayda sağlayan bir kasaba olsaydı ya? Yunus'un kavmi müstesna. Onlar, iman ettikleri zaman üzerlerinden bu dünya hayatında rüsvaylık azabını kaldırdık, bir
zamana
kadar da kendilerini faydalandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir
zamana
kadar yararlandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Azabı gördükten sonra iman etmeleri, hiçbir belde halkına fayda vermiş değildir-Yunus kavmi müstesna. Onlar iman ettiğinde, Biz de onlardan dünya hayatındaki hor ve hakir edici azabı kaldırdık ve belirli bir
zamana
kadar onları nasiplendirdik....
Hud Suresi, 3. Ayet:
1.
ve en istagfirû
: ve mağrifet istemeniz
2.
rabbe-kum
: sizin Rabbinizden
3.
summe
: sonra
4.
tûbû
: tövbe edin<...
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizden mağfiret istemeniz, sonra O'na tövbe etmeniz, belirlenmiş bir
zamana
kadar sizi güzel bir meta ile metalandırması (geçindirmesi) ve her fazl sahibine, fazlını vermesi içindir. Ve eğer (geri) dönerseniz o zaman ben, büyük günün azabının sizin üzerinize olmasından korkarım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabbinizden yarlıganma dileyin, sonra da tövbe edin ona da sizi mukadder zamânadek güzel bir sûrette geçindirsin, nîmetlerinden faydalandırsın ve her ihsân sâhibine, ettiği lütuf ve ihsânın mükâfatını versin. Fakat döner, yüz çevirirseniz şüphe yok ki ben, o büyük günün azâbına uğrayacağınızdan korkmaktayım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Hem Rabbinizin mağfiretini isteyin. Sonra O’na tevbe edin ki, size takdîr edilmiş belirli bir
zamana
(ölüme) kadar güzel bir şekilde yaşatsın ve iyi hareket sahibine, fazlından dünya ve ahirette mükâfatını versin. Eğer imandan yüz çevirirseniz, biliniz ki, ben, başınıza gelecek büyük bir günah azabından korkarım....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Bir de Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, sizi muayyen bir
zamana
kadar güzel bir şekilde yaşatsın ve her fazilet sahibine, mükafatını versin. Eğer yüz çevirirseniz, haberiniz olsun ki ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım!...
Hud Suresi, 8. Ayet:
Onların uğrayacakları azâbı, mukadder bir
zamana
kadar geciktirirsek, bunun teahhuruna da sebep nedir derler. Bilin ki onlara azâbın gelip çattığı gün o azap, artık geriye bırakılamaz ve alay ettikleri musîbet, onları çepeçevre kuşatır....
Hud Suresi, 8. Ayet:
Şayet biz kendilerine azap göndermeyi belirli bir
zamana
kadar ertelersek: "Bu azabı alıkoyan sebep nedir?" derler. İyi bilin ki o azap başlarına geldiği gün, artık onlardan geriye çevrilmez ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur....
Hud Suresi, 8. Ayet:
Onlara göndereceğimiz azabı belirli bir
zamana
erteleyecek olsak, bu defa da 'Onu alıkoyan ne?' derler. Heyhat! Azap başlarına geldiği gün, bir daha asla geri çevrilecek değildir; artık alaya aldıkları şey kendilerini çepeçevre kuşatmıştır....
Hud Suresi, 104. Ayet:
1.
ve mâ nuahhıru-hû
: ve biz onu ertelemeyiz
2.
illâ
: ancak, ...den başka
3.
li ecelin
: bir ecele, bir
zamana
4.
ma'dûdin
Hud Suresi, 104. Ayet:
Biz onu ancak belirli bir
zamana
kadar erteliyoruz....
Yusif Suresi, 35. Ayet:
Sonunda (aziz ve arkadaşları) kesin delilleri görmelerine rağmen (halkın dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir
zamana
kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun göründü....
Yusif Suresi, 35. Ayet:
Sonunda (aziz ve arkadaşları) kesin delilleri görmelerine rağmen (halkın dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir
zamana
kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun göründü....
Yusif Suresi, 35. Ayet:
Sonra, bütün o delilleri gördüklerinin ardından mutlakaa onu bir
zamana
kadar zindana atmaları (reyi) onlara zaahir oldu. ...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
1.
allâhu ellezî
: Allah o ki
2.
refea es semavâti
: gökleri yükseltti
3.
bi gayri
: olmaksızın
4.
amedin
: direkl...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir
zamana
kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız....
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Öyle bir Allah'tır ki görmekte olduğunuz gökleri direksiz yüceltmiştir de sonra arşa hâkim ve mutasarrıf olmuştur ve güneşi ve ayı râm etmiştir, hepsi de muayyen bir
zamana
dek yürür gider. Rabbinize kavuşacağınızı iyice anlamanız için işleri tedbîr ve tasarruf edip yapan odur, delilleri bildirip açıklayan o....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
1.
kâlet
: dedi
2.
rusulu-hum
: onların resûlleri
3.
e fî allâhi
: Allah hakkında mı
4.
şekkun
: bir şüphe
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Onların resûlleri şöyle dedi: “Semaları ve arzı yaratan Allah hakkında mı şüphedesiniz? Sizi, günahlarınızı mağfiret etmek için davet ediyor ve sizi belli bir
zamana
kadar tehir ediyor (mühlet veriyor)”. Onlar da şöyle dediler: “Siz ancak bizim gibi bir beşersiniz. Babalarımızın ibadet etmiş olduğu şeylerden bizi alıkoymak (engellemek) istiyorsunuz. Öyleyse bize açıkça bir mucize getirin!”...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? (Hâlbuki) O, günahlarınızı bağışlamak ve sizi belli bir
zamana
kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor. Onlar, “Siz de bizim gibi sadece birer insansınız. Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin” dediler....
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine azâbın gelip çatacağı o günü haber ver, korkut insanları. Zulmedenler diyecekler ki: Rabbimiz, yakın bir
zamana
dek bırak bizi, tekrar dünyâya dönelim de dâvetine icâbet edelim ve peygamberlere uyalım. Siz değil misiniz daha önce, bize bir zevâl yoktur diye yemin edenler?...
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara, azabın kendilerine geleceği günü haber verip onları korkut ki, o gün, zulmedenler şöyle diyecektir: “-Ey Rabbimiz! Bize yakın bir
zamana
kadar izin ver; senin çağrına uyalım, Peygamberlerin izinde gidelim.” Hani ya, bundan önce: “- Bize hiçbir zeval yoktur.” diye yemin etmemiş miydiniz?...
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
O azabın geleceği günü korkutarak haber ver! O zulmedenler o zaman diyecekler ki: «Ey Rabbimiz, yakın bir
zamana
kadar bize mühlet ver de davetine uyalım ve peygamberlerin izince gidelim!» Ama daha önce yemin etmemiş miydiniz, sizin için zeval yok diye?...
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
Ey Peygamber! İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut. O gün, zalimler şöyle diyecekler: «Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir
zamana
kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım.» Onlara: «Daha önce ahirete intikal etmeyeceğinize dair yemin etmemiş miydiniz?» denilir....
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
İnsanları, başlarına azabın geleceği gün hakkında uyar ki, o günde zalimler 'Rabbimiz, ecelimizi yakın bir
zamana
ertele de Senin davetine cevap verip peygamberlere uyalım' derler. Hani, bundan önce hiç zeval bulmayacağınıza dair yemin edenler siz değil miydiniz?...
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Ve eğer Allah, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezalandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir
zamana
kadar tehir eder (erteler). Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat tehir edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır....
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Allah, insanları zulümleri yüzünden helâk etseydi yeryüzünde yürür bir tek mahlûk kalmazdı, fakat onlara azâp etmeyi mukadder bir zamâna tehîr etti; vakitleri gelince de ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce gelip çatar o mukadder vakit....
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Ve eğer Allah Teâlâ nâsı zulümleri sebebiyle muaheze edecek olsa idi yeryüzünde bir hareket eder mahluk bırakmazdı. Velâkin onları mukadder bir
zamana
kadar tehir eder. Onların ecelleri geldiği vakit ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ve ne de öne geçebilirler....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Ve Allah, sizin için evlerinizden sekînet (huzur) yeri kıldı. Ve sizin için hayvanların derilerinden, yolculuk (göç) ettiğiniz gün(ler)de ve ikâmet ettiğiniz (konakladığınız) gün(ler)de hafif olan (taşınabilen) evler (çadırlar) ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından çeşitli mal ve bir
zamana
kadar geçim vasıtası kıldı (yaptı)....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Ve Allah, evlerinizi oturma ve dinlenme yeri yaptı ve davarların derilerinden, göç gününüzde de, konak gününüzde de taşıyabileceğiniz çadırlar yapmanızı sağladı ve yünlerinden, yapağılarından, tüylerinden bir zamâna dek kullanacağınız ve alıp satacağınız eşyâlar meydana getirmenizi temîn etti....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah, size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir
zamana
kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah, size evlerinizi bir barınak yaptı. Hem göç gününüzde, hem ikâmetiniz gününde; davar derilerinden hafifçe taşıyacağınız çadırlarla, (onların) yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da, eskiyecek bir
zamana
kadar, size (elbise, halı, kilim gibi) eşya ve ticaret malı yaptı....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah size evlerinizden bir mesken yaptı ve en'am derilerinden size gerek göç gününüzde ve gerek ikametiniz gününde hafif hafif taşıyacağınız evler ve yünlerinden yapağılarından, kıllarından bir
zamana
kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek, döşenecek) bir esas ve (ticaret edilecek) bir meta' yaptı...
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Tanrı, size evlerinizi (içinde) 'güvenlik ve huzur bulacağınız yerler' kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir
zamana
kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah evlerinizden size huzur ve sükûn (yeri) yapdı. Sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız (portatif) evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir
zamana
kadar (kullanmanız için) giyimlik (ler), döşemelik (ler) ve ticâret kumaş (lar) ı verdi. ...
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Hem Allah, size evlerinizi sükûnet bulacak bir yer yaptı ve size sağmal hayvanların derilerinden, göç zamânınızda ve ikamet zamânınızda hafifçe taşıyacağınız evler (çadırlar) ve yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir zamâna kadar(kullanacağınız) giyimlik (ve döşemelik) eşyâlar ve ticâret malları yaptı....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı ve size hayvan derilerinden; gerek göç gününde gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir
zamana
kadar giyimlik, döşemelik ve ticaret kumaşı verdi....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Ve Allah sizin için evlerinizden birer mesken kıldı ve sizin için ehli hayvanat derilerinden evler yaptı. Onları gerek göç gününde ve gerek ikametiniz gününde hafifçe bulursunuz. Ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir
zamana
kadar bir ev eşyası ve bir ticaret malı vücuda getirdi....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah, size evlerinizi (içinde) «güvenlik ve huzur bulacağınız yerler» kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem de yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir
zamana
kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı....
İsra Suresi, 93. Ayet:
"Yahut altından bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin. Ancak senin göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin
zamana
kadar, asla inanmayız!" De ki: "Rabbimin şanı yücedir. Ben, insan bir resulden başka neyim ki?"...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
'Kim hak yoldan uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başına buyruk bir hayat içindeyse, rahmet sahibi Rahman olan Allah, tehdit edildikleri azâbı, yenilgiyi veya kıyametin kopacağı ânı görecekleri
zamana
kadar ona mühlet versin. İşte o zaman, kimin mevkiinin daha kötü olduğunu, kimin askerî erkânının, ordusunun daha zayıf olduğunu öğrenecekler.' de....
Taha Suresi, 40. Ayet:
«O vakit ki, hemşiren gidip de diyordu ki: «O'na bakacak bir kimse için size delâlet edeyim mi?» Artık seni validene döndürdük ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın. Ve sen bir şahsı öldürdün. Sonra seni o gamdan kurtardık ve seni fitneden fitneye uğratmıştık. Sonra Medyen ahalisi arasında senelerce eğleştik. Sonra da ey Mûsa! Mukadder olduğu üzere (bu muayyen
zamana
) geliverdik.»...
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Onlar her dere ve tepeden akın edip çıkan Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddinin, yollarının açıldığı
zamana
, kıyametin kopacağı âna kadar berzah âleminde kalırlar....
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Ta ki, Yecüc ve Mecüc'ün (dünyaya) salınıp, (yeryüzünün) her köşe(sin)den boşalacakları
zamana
kadar,...
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Ye'cüc ve Me'cüc açılıp da onlar her tepeden koşmaya başlayacakları
zamana
kadar (bu kavimlerin halleri devam eder)....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
1.
ve in edrî
: ve eğer bilsem (bilmiyorum)
2.
lealle-hu
: umulur ki o, belki o
3.
fitnetun
: bir fitnedir, bir imtihandır
4.
l...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Eğer bilsem (bilmiyorum), belki de o (erteleme), sizin için bir imtihandır. Ve belli bir
zamana
kadar bir meta (faydalanma)dır....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Ve bildirdiğim, sizi bir sınama ve bir
zamana
dek geçindirme de olabilir, onu da bilmem ben....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Bilmiyorum, belki de o (azabın ertelenmesi), sizi denemek ve bir
zamana
kadar sizi (imkânlardan) faydalandırmak içindir....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Bilmem, belki bu ceza vaadinin uzaması, sizin için bir belâdır ve bir
zamana
kadar faydalanmadır.”...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Bilmiyorum, belki de o (azabın ertelenmesi), sizi denemek ve bir
zamana
kadar sizi (imkânlardan) faydalandırmak içindir....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
«Ben bilmem. Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihandır, bir
zamana
kadar bir fâidelenmedir, (bir geçinmedir)». ...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
'Bilmem, belki de bu (azâbın te’hîr edilmesi), sizin için bir imtihan ve bir zamâna kadar bir faydalanmadır.'...
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Size verilen mühlet bir sınama mı, yoksa belirli bir
zamana
kadar size tanınmış bir fırsat mı; onu da bilmiyorum....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar, ölümden sonra dirilme hakkında şüphedeyseniz bilin ki hiç şüphe yok, sizi topraktan yarattık biz, sonra bir katre sudan, sonra donmuş bir parça kandan, sonra yaratılışı tamamlanmış, tamamlanmamış bir et parçasından size apaçık gösterelim kudretimizi diye. Ve sizi, dilediğimiz muayyen bir
zamana
dek rahîmlerde kararlaştırırız, sonra çocuk olarak çıkarırız sizi, sonra da ergenlik çağına getiririz ve sizden ölen olur, gene sizden, bilgisinden sonra hiçbir şey bilmez bir hale gelen ve ö...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda belli bir
zamana
kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Kurbanlık hayvanlarda, muayyen bir
zamana
dek faydalar var size, sonra varıp gidecekleri yer, Beyte'l-Atıyk'tir....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda muayyen bir
zamana
kadar bir takım menfeatler vardır, sonra da varacakları yer Beyti atika müntehîdir...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Onlardan muayyen bir
zamana
kadar sizin için menfeatler vardır. Sonra varacakları (kurban edilecekleri) yer Beyt-i atıyka müntehidir. ...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Onlarda (kurbanlık hayvanlarda) sizin için belirli bir zamâna kadar birtakım menfaatler vardır. Sonra onların varacakları (kurban edilecekleri) yer, Beyt-i Atîk (Harem bölgesinin yanın)a kadardır....
Möminun Suresi, 25. Ayet:
Bu, deliliğe tutulmuş bir adam ancak, artık bir
zamana
dek gözetleyin bunu....
Möminun Suresi, 25. Ayet:
O, ancak kendisinde cinnet bulunan bir adamdır. Bu itibarla bir
zamana
kadar onu bekleyin (belki akıllanır).”...
Möminun Suresi, 25. Ayet:
Her halde o öyle bir adam ki kendisinde bir cinnet var, binaenaleyh gözetin bunu bir
zamana
kadar...
Möminun Suresi, 25. Ayet:
«Kendisinde delilik olan bir adamdan başkası değildir o! Binâen'aleyh bir
zamana
kadar onu gözetleyin»! ...
Möminun Suresi, 25. Ayet:
'Bu, sâdece kendisinde delilik bulunan bir adamdır; hele bir zamâna kadar onu bekleyin bakalım!'...
Möminun Suresi, 25. Ayet:
«Bu başka değil, kendisinde cinnet bulunan bir erkek. Binaenaleyh O'nu bir
zamana
kadar gözetiniz.»...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Ey Muhammed! Sen onları bir
zamana
kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Artık bir zamâna dek sapıklıkları içinde bırak onları....
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Şimdi sen onları bir
zamana
kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Şimdi sen onları bir
zamana
kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Şimdi sen onları bir
zamana
kadar dalgınlıkları içinde bırak....
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Sen şimdi onları bir
zamana
kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Artık onları bir zamâna kadar dalâletleriyle (baş başa) bırak!...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Artık sen onları kendi dalâletleri içinde bir
zamana
kadar terket....
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allâh, semâların ve arzın nurudur (NUR, ilimdir - candır - datadır; semâlar ve arzın hakikati ilimden {DATA} ibarettir)! O'nun nurunun (ilminin varlığı ve açığa çıkışı) misali şuna benzer: İçinde lamba (bilinç) bulunan bir kandil (beyin) gibidir. . . O lamba da bir sırça (şuur) kapsamındadır! O sırça (şuur) sanki inciden bir yıldız (yaradılış amacına göre işlevlenmiş Esmâ bileşimi) gibidir ki, doğu ve batıya (mekân ve
zamana
) ait olmayan mübarek bir ağaçtan (insanî hakikatin), yani zeytinden (TE...
Şüəra Suresi, 201. Ayet:
Onlar acı azabı görecekleri
zamana
kadar ona iman etmezler...
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o
zamana
kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi....
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Melikeyi o
zamana
kadar alikoyan, Allah'tan baska taptigi seylerdi; cunku kendisi inkarci bir millettendi....
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Melikeyi o
zamana
kadar alıkoyan, Allah'tan başka taptığı şeylerdi; çünkü kendisi inkarcı bir millettendi....
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o
zamana
kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi....
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Zâten onu Allah’dan başka tapmakta olduğu şeyler, (o zamâna kadar Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Çünki o, kâfir bir kavimdendi....
Nəml Suresi, 43. Ayet:
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler, (bu
zamana
dek tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi, inkâr eden bir kavimden idi....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir
zamana
kadar akar gider. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden hakkıyla haberdardır....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Görmedin mi ki Allah, geceyi kısaltır, bir kısmı gündüz olur, gündüzü kısaltır, bir kısmı gece olur ve râm etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de mukadder bir zamâna kadar yollarında akıp durur ve şüphe yok ki Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
(Allah), geceyi gündüzün içine, gündüzü gecenin içine sokar. Güneş'i ve Ay'ı emri altına almıştır. Hepsi belirlenmiş bir
zamana
kadar akar (yörüngelerinde dönerler). İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Mülk, O'nundur. O'ndan (Allah'tan) başka taptıklarınız, bir kıtmire (hurma çekirdeğinin zarına) bile malik değildir....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
Ve geceyi kısaltır, bir kısmı gündüz olur, gündüzü kısaltır, bir kısmı gece olur ve râm etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de mukadder bir
zamana
kadar yollarında akar durur; işte budur Rabbiniz Allah ve onundur saltanat ve tasarruf; onlar ki onu bırakıp da putlara taparlar, o putlar, çekirdeğin içindeki tek bir kıla bile sâhip değildirler....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, şâyet
2.
yûâhızu
: muaheze eder, sorgular
3.
allâhu
: Allah
4.
en nâse
: insanlar
<...
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Ve eğer Allah insanları, kazandıkları şeyler sebebiyle muaheze etseydi (sorgulasaydı), onun üstünde (yeryüzünde) dabbe (yürüyen bir canlı) bırakmazdı. Ve lâkin belirlenmiş bir
zamana
kadar onları tehir eder (erteler). Fakat onların ecelleri geldiği zaman (hesaba çeker). Muhakkak ki Allah, kullarını görendir....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Allah, kazandıkları suç yüzünden insanlara azap verecek olsaydı yeryüzünde yürür bir tek mahlûk bırakmazdı ve fakat onları, mukadder bir
zamana
dek bırakır; derken zamanları geldi miydi artık şüphe yok ki Allah, kullarını görür....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanları kazandıkları sebebiyle hemen hesaba çekseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir
zamana
kadar geciktirir. Süreleri gelince, artık şüphesiz ki Allah kullarını görmektedir....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Bizden bir rahmet ve belli bir
zamana
kadar metalanmaları (faydalanmaları) hariç....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizden bir rahmet olur ve bir
zamana
dek yaşayıp geçinmeleri takdîr edilmiş bulunursa o başka....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir
zamana
kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir
zamana
kadar yararlandırmamız başka....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir
zamana
kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir
zamana
kadar yaşatmak için başka...
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir
zamana
kadar yaşatmak başka....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir
zamana
kadar yaşatmak başka....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir
zamana
kadar yararlandırmamız başka....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Meğer ki bizden bir esirgeme ve daha bir
zamana
kadar yaşatma (mukadder) ola. ...
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamâna kadar (dünyadan) faydalandırma müstesnâ....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizden bir rahmet olarak ve bir
zamana
kadar müstefit kılmak için (dilersek onları kurtarırız)....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir
zamana
kadar yararlandırmamız başka....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancak tarafımızdan bir rahmetle ve belirli bir
zamana
kadar yaşatılmak üzere kurtulurlarsa, o başka....
Sad Suresi, 69. Ayet:
«Benim için Mele-i Âlâ'ya mübahasede bulunur oldukları
zamana
(ait) bir bilgi yoktu.»...
Sad Suresi, 79. Ayet:
(İblis) dedi ki: "Rabbim! (İnsanların ölümle) bâ's olacakları
zamana
kadar bana mühlet ver (kuvvelerimi kullanabileyim onlara karşı). "...
Zümər Suresi, 5. Ayet:
(Allah), gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı musahhar (emre amade) kıldı. Hepsi belirlenmiş bir
zamana
kadar (yörüngelerinde) akar (gider). O; Azîz (yüce ve üstün), Gaffar (çok mağfiret eden) değil midir?...
Zümər Suresi, 5. Ayet:
Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir
zamana
kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır....
Zümər Suresi, 5. Ayet:
Gökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yaratmıştır; geceyi kısaltır, gündüze katar ve gündüzü kısaltır, geceye katar ve râm etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de muayyen ve mukadder bir
zamana
dek akar durur; bilin ki odur üstün olan ve suçları, cezâ vermeden önce ve tamâmıyla örten....
Zümər Suresi, 5. Ayet:
Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü de gecenin üzerine sarıverir ve güneşi ve ay'ı musahhar kılmıştır. Her biri muayyen bir
zamana
kadar cereyan eder. Haberiniz olsun ki, her şeye galip, çok yarlığayıcı olan, O'dur....
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, fizik vücutları ölüm anında öldürür. Ve onlar ki, uykularındadır, ölmemişlerdir, o zaman, üzerine ölüm hükmedilecek olanı (kişinin fizik vücudunu uyku halinde) tutar ve diğerini (nefsi) belirlenmiş ecele (
zamana
) kadar (rüyada dilediği yere) gönderir. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette âyetler (ibretler) vardır....
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, ölüm zamânında, ölenin rûhunu alır, ölmeyecek kişinin de uyuduğu zaman; ölümü mukadder olanın rûhunu, gerçekten de geri vermez, öbürünün rûhunuysa yollar muayyen ve mukadder bir
zamana
dek; şüphe yok ki bunda, düşünen topluluğa bir delil var....
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, ölümleri ânında nefisleri(n ruhlarını) alır. Ölmeyenleri ise uykularında (bir nevi' ölüme mahkûm eder). Böylece, üzerlerine ölümle hüküm verdiği kimseleri(n ruhlarını)tutar; diğerlerini ise, belirli bir vakte (öleceği zamâna) kadar salıverir. Şübhesiz ki bunda, ibret alacak bir kavim için nice deliller vardır....
Mömin Suresi, 28. Ayet:
(28-29) Firavun hanedanından olup o
zamana
kadar iman ettiğini saklayan biri kalkıp şöyle dedi: "Ne o, siz bir insan "Rabbim Allah’tır!" dedi diye kalkıp onu öldürecek misiniz? Halbuki o Rabbiniz tarafından açık belgeler ve mûcizeler de getirdi. Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten kendi aleyhinedir. Ama şayet doğru söylemişse, en azından onun sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şu bir gerçektir ki Allah haddi aşan, yalancı kimseleri iflah etmez. Ey (benim) sevgili milletim...
Mömin Suresi, 29. Ayet:
(28-29) Firavun hanedanından olup o
zamana
kadar iman ettiğini saklayan biri kalkıp şöyle dedi: "Ne o, siz bir insan "Rabbim Allah’tır!" dedi diye kalkıp onu öldürecek misiniz? Halbuki o Rabbiniz tarafından açık belgeler ve mûcizeler de getirdi. Eğer yalan söylüyorsa, yalanı zaten kendi aleyhinedir. Ama şayet doğru söylemişse, en azından onun sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şu bir gerçektir ki Allah haddi aşan, yalancı kimseleri iflah etmez. Ey (benim) sevgili milletim...
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir
zamana
erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
Öyle bir mâbuttur ki sizi topraktan, sonra bir katre sudan, sonra bir pıhtı kandan yaratmıştır, sonra sizi, çocuk olarak dünyâya çıkarmıştır, sonra ergenlik çağına erişmeniz, sonra da ihtiyar olmanız için sizi yaşatmadadır ve sizden, daha önce öldürülen de var ve hepinizi de muayyen ve mukadder bir
zamana
dek yaşatır ve bütün bunlar da akıl edesiniz diye olup biter....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, o (Hâlık-i Hakîm)dir ki, sizi topraktan, sonra bir nutfeden, sonra da bir kan pıhtısından yarattı. Sonra sizi çocuk olarak çıkarır, sonra kuvvetinizin tekamülü çağına (erişesiniz) sonra ihtiyarlayasınız diye (sizi yaşatır) ve sizden bazınız daha evvel öldürülür ve muayyen olan
zamana
erişesiniz ve belki akıl erdiresiniz (diye böyle yapar)....
Fussilət Suresi, 45. Ayet:
Ve andolsun ki biz Mûsâ'ya da kitap verdik de o kitapta ihtilâfa düştüler ve eğer Rabbinden azaplarının mukadder bir zamâna tehîr edilmesi hakkında bir emir verilmemiş olsaydı çoktan hükmedilirdi aralarında ve şüphe yok ki onlar, bu hususta elbette şüphe içindeler, tereddüde düşmüşler....
Şura Suresi, 14. Ayet:
1.
ve mâ teferrekû
: ve ayrılığa düşmediler, fırkalara ayrılmadılar
2.
illâ
: den başka
3.
min ba'di
: sonradan
4.
mâ câe-hum
Şura Suresi, 14. Ayet:
Kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azanlardan başkası fırkalara ayrılmadı. Eğer Rabbinden “belirlenmiş bir
zamana
kadar (bekletme)” sözü geçmemiş olsaydı, mutlaka onların arasında (hemen) hüküm verilirdi. Muhakkak ki onlardan sonra Kitab'a varis kılınanlar, gerçekten O'ndan şek ve şüphe içindedirler....
Şura Suresi, 14. Ayet:
Onlar, aralarındaki hırs ve haset yüzünden, kendilerine bu hususta bilgi geldikten sonra ayrılığa düştüler ve Rabbin, muayyen bir zamâna kadar onlara azâp etmemeyi takdîr etmeseydi aralarında çoktan hükmedilirdi ve onlardan sonra kitaba vâris olanlar da bu hususta elbette şüphe içindedir, tereddüde düşmüşlerdir....
Şura Suresi, 14. Ayet:
İlim (Hakikat ilmi) kendilerine geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden tefrikaya düştüler! Eğer Rabbinden, belirlenmiş bir
zamana
kadar yaşamaları hükmolunmamış olsaydı; onlar arasında elbette işleri bitirilirdi! Onlardan sonra BİLGİye vâris kılınanlara (ehl-i kitaba) gelince; muhakkak ki Ondan (Kurân'dan) kuşkulu bir tereddüt içindedirler....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa Allah'ın emir ve izin vermediği bir dîni onlara kuran ortaklar mı var? Azâbın, mukadder bir zamâna geciktirilmesi takdîr edilmemiş olsaydı çoktan aralarında hükmedilir giderdi ve şüphe yok ki zâlimleredir elemli azap....
Əhqaf Suresi, 3. Ayet:
Gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. Ve bilinen (tespit edilen) bir
zamana
kadar. Ve onlar ki, uyarıldıkları şeylerden yüz çeviren kâfirlerdir....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Ve Biz insana anasına ve babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Onu anası zahmetle yüklendi ve onu zahmetle doğurdu, bu yüklenilmesi ve sütten kesilmesi (müddeti) ise otuz aydır. Nihâyet reşit olacağı
zamana
erip kırk seneye baliğ olunca dedi ki: «Ya Rabbi! Beni muvaffak kıl, bana ve anam ile babama in'am etmiş olduğun nîmetine şükredeyim ve razı olacağın bir sâlih amelde bulunayım ve zürriyetim hakkında da benim için salah nasip buyur. Şüphe yok ki, ben sana (günahlarımdan) tevbe ettim ve muhakk...
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Ve Semûd'da da delil var; hani, muayyen bir
zamana
dek geçinin demiştik....
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Semûd kavminde de ibret vardır: Hani onlara “-Bir
zamana
kadar yaşayın, istifade edin.” denilmişti de,...
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Bir de Semud'da, ki onlara bir
zamana
kadar istifade edin denilmişti de...
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Semud (kavminin ilhâkin) de de (bir ibret vardır). Hani onlara «Bir
zamana
kadar fâidelene durun» denilmişdi de, ...
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Semûd (kavmin)de de (ibretler vardır); o zaman onlara: 'Bir zamâna kadar faydalanın (bakalım)!' denilmişti....
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
(43-44) Semûd'da da (O'nun kıssasında da ibret vardır). O vakit onlara denilmişti ki, «Bir
zamana
kadar faidelenin.» Onlar ise Rablerinin emrine imtisalden kaçındılar, artık onları bakar oldukları halde yıldırım yakaladı....
Zariyat Suresi, 44. Ayet:
(43-44) Semûd'da da (O'nun kıssasında da ibret vardır). O vakit onlara denilmişti ki, «Bir
zamana
kadar faidelenin.» Onlar ise Rablerinin emrine imtisalden kaçındılar, artık onları bakar oldukları halde yıldırım yakaladı....
Mümtahinə Suresi, 4. Ayet:
Gerçekten İbrahim'de ve ona uyanlarda sizin için güzel bir örnek vardı: Onlar kendi (putperest) toplumlarına şöyle seslenmişlerdi: "Kesinlikle biz sizden de Allah'tan başka bütün o taptıklarınızdan da uzağız; sizin inandığınız her şeyi inkar ediyoruz; sizinle bizim aramızda, Tek Allah'a inanacağınız
zamana
kadar sürecek bir düşmanlık ve nefret vardır!" Tek istisna, İbrahim'in, babasına: "Senin için (Allah'tan) bağışlama dileyeceğim ama senin adına Allah'tan herhangi bir şey elde etmek benim elim...
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
1.
ve enfikû
: ve infâk edin
2.
mimmâ (min-mâ)
: şeylerden
3.
rezaknâ-kum
: sizi rızıklandırdık
4.
min kabli
: önc...
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Ve sizden birisine ölüm gelmesinden, o zaman: “Rabbim keşke beni yakın bir
zamana
kadar ertelesen de böylece ben sadaka versem ve salihlerden olsam, olmaz mı?” demesinden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden infâk edin....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir
zamana
kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Ve birinize ölüm gelip çatmadan ve derken o da Rabbim, beni yakın bir
zamana
dek öldürmeyip bıraksaydın da ben de sadaka vermeye çalışsaydım ve temiz kullardan olsaydım demeden önce sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Sizden birinize ölüm (alâmetleri) gelib de: “- Ey Rabbim, beni yakın bir
zamana
kadar geciktirsen de, sadaka versem ve salihlerden olsam” demezden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) harcayın....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Sizden birine ölüm gelip de 'Rabbim, ne olurdu ecelimi yakın bir
zamana
erteleseydin de sadaka verip iyi kullardan olaydım' demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden hayırda harcayın....
Məaric Suresi, 42. Ayet:
O halde (Ey Rasûlüm) bırak o inkârcıları, (bâtıl inançlarına) dalsınlar ve oynaya dursunlar; tâ o vaad olundukları güne kavuşturulacakları
zamana
kadar......
Nuh Suresi, 4. Ayet:
1.
yagfir
: mağfiret etsin, günahlarınızı sevaba çevirsin
2.
lekum
: sizin için, sizin
3.
min zunûbi-kum
: günahlarınızdan, günahlarınızı
4.
Nuh Suresi, 4. Ayet:
(Allah da) sizin günahlarınızı mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin) ve sizi belirlenmiş bir
zamana
kadar tehir etsin (ömür versin)! Muhakkak ki Allah'ın eceli (onun belirlediği an) gelince tehir edilmez. Keşke siz bilmiş olsaydınız....
Nuh Suresi, 4. Ayet:
ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve (yalnız O'na) malum olan bir
zamana
kadar size mühlet tanısın; ama bilin ki Allah'ın belirlediği vade gelip çattığında hiçbir şekilde ertelenemez. Keşke bunu bilseydiniz!"...
Müzzəmmil Suresi, 7. Ayet:
Ayrıca, gündüz, senin, uzun uzun meşguliyetlerin, önemli işlerin için
zamana
ihtiyacın var....
Mürsəlat Suresi, 21. Ayet:
(21-22) Sonra onu belli bir zamâna kadar sağlam bir yerde (rahimde yerleşik) kıldık....
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
(21-22) Sonra onu belli bir zamâna kadar sağlam bir yerde (rahimde yerleşik) kıldık....
Şəms Suresi, 1. Ayet:
Güneşe ve onun duha vaktine (ışığının yayılıp parladığı
zamana
) andolsun....
Əsr Suresi, 1. Ayet:
(1-2) Andolsun
zamana
ki, insan gerçekten ziyan içindedir....
Əsr Suresi, 1. Ayet:
Andolsun
zamana
....
Əsr Suresi, 1. Ayet:
Zamana
, asırlara, ikindilere, senin peygamberlikle görevlendirildiğin evrensel döneme andolsun!...
Əsr Suresi, 1. Ayet:
Andolsun akıp giden
zamana
ki;...
Əsr Suresi, 1. Ayet:
Yemin ederim
zamana
:...
Əsr Suresi, 1. Ayet:
Yemin olsun
zamana
/çağa/gündüzün iki ucuna/sabah namazına/ikindi vaktine/Asr-ı saadet'e ki,...
Əsr Suresi, 2. Ayet:
(1-2) Andolsun
zamana
ki, insan gerçekten ziyan içindedir....
Saffat Suresi, 148. Ayet:
Derken inandılar da onları muayyen bir
zamana
dek yaşattık, geçindirdik....
Saffat Suresi, 148. Ayet:
O vakıt ona iyman ettiler de onları bir
zamana
kadar istifade ettirdik...
Saffat Suresi, 148. Ayet:
O zaman iman ettiler de onları bir
zamana
kadar yararlandırdık....
Saffat Suresi, 148. Ayet:
O zaman ona iman ettiler de biz onları bir
zamana
kadar yaşattık....
Saffat Suresi, 148. Ayet:
Nihayet ona îman etdiler de kendilerini bir
zamana
kadar geçindirdik. ...
Saffat Suresi, 148. Ayet:
Sonunda îmân ettiler de onları bir zamâna kadar (dünya ni'metlerinden)faydalandırdık....
Saffat Suresi, 174. Ayet:
Artık yüz çevir onlardan bir
zamana
dek....
Saffat Suresi, 174. Ayet:
Onun için bir
zamana
kadar o kâfirlerden yüz çevir (Rasûlüm)....
Saffat Suresi, 174. Ayet:
Onun için yüz çevir de onlardan bir
zamana
kadar...
Saffat Suresi, 174. Ayet:
Onun için (Habîbim) sen bir
zamana
kadar onlardan yüz çevir, ...
Saffat Suresi, 174. Ayet:
(Ey Habîbim!) Onun için bir zamâna kadar onlardan yüz çevir!...
Saffat Suresi, 174. Ayet:
(174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir
zamana
kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı alelacele istiyorlar?...
Saffat Suresi, 175. Ayet:
(174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir
zamana
kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı alelacele istiyorlar?...
Saffat Suresi, 176. Ayet:
(174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir
zamana
kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı alelacele istiyorlar?...
Saffat Suresi, 177. Ayet:
(177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir
zamana
kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir....
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Ve yüz çevir onlardan bir
zamana
dek....
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Sen bir
zamana
kadar onlara aldırma....
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Yine sen (Ey Rasûlüm), bir
zamana
kadar onlardan yüz çevir....
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Sen bir
zamana
kadar onlara aldırma....
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Yine sen yüz çevir de onlardan bir
zamana
kadar...
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Sen (Habîbim) bir
zamana
kadar onlardan yüz çevir. ...
Saffat Suresi, 178. Ayet:
Yine (sen) bir zamâna kadar onlardan yüz çevir!...
Saffat Suresi, 178. Ayet:
(177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir
zamana
kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir....
Saffat Suresi, 179. Ayet:
(177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir
zamana
kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir....
Yasin Suresi, 43. Ayet:
(43,44) "Ve Biz dilersek –Bizden bir rahmet ve bir
zamana
kadar yararlanma; süre tanınması dışında– onları suda boğarız da o zaman onların çığlığına hiç yetişen olmaz. Onlar kurtarılamazlar da. "...
Yasin Suresi, 44. Ayet:
(43,44) "Ve Biz dilersek –Bizden bir rahmet ve bir
zamana
kadar yararlanma; süre tanınması dışında– onları suda boğarız da o zaman onların çığlığına hiç yetişen olmaz. Onlar kurtarılamazlar da. "...
Saffat Suresi, 178. Ayet:
(178,179) Yine sen, bir
zamana
kadar onlardan yüz çevir ve onları gözetle! Onlar da yakında göreceklerdir. ...
Saffat Suresi, 179. Ayet:
(178,179) Yine sen, bir
zamana
kadar onlardan yüz çevir ve onları gözetle! Onlar da yakında göreceklerdir. ...
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Sen, şimdi onları bir
zamana
kadar sapkınlıkları ile başbaşa bırak! ...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(77,78) "Kendilerine, “Elinizi çekin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin” denilenleri görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'a duydukları saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti gibi yahut daha şiddetli olarak insanlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyarlar. Ve “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir
zamana
erteleme...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
(77,78) "Kendilerine, “Elinizi çekin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin” denilenleri görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'a duydukları saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti gibi yahut daha şiddetli olarak insanlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyarlar. Ve “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir
zamana
erteleme...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Lakin şeytan ikisini də oradan uzaqlaşdırdı. Beləcə ikisini də içində olduqları yerdən (nemətdən) çıxartdı. 'Bir-birinizə düşmən olaraq (dünyaya) enin. Sizin üçün müəyyən bir
zamana
qədər yer üzündə sığınacaq və faydalanma (dolanışığı təmin etmək) vardır.' dedik....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Sən özlərinə: ‘Əllərinizi (savaşdan) çəkin, namazı qılın və zəkatı verin.’ deyilən kəsləri görmədinmi? Halbuki onların üzərinə savaş yazıldığı (fərz qılındığı) zaman onlardan bir qismi (düşmənləri olan) insanlardan Allahdan qorxmuş kimi və ya daha da çox qorxarlar və: ‘Rəbbimiz, nə üçün üzərimizə savaşı fərz qıldın, bizə yaxın bir
zamana
qədər möhlət versən, olmazdımı?’ dedilər. De ki: ‘Dünya mənfəəti azdır və axirət isə təqva sahibi olan kəslər üçün daha xeyirlidir. Sizə zərrə qədər (xurma çəyi...
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Bundan sonra kaş ki bir ölkə amənu olsaydı və beləcə onun (ölkə xalqının) imanı ona (ölkə xalqına) fayda versəydi, olmazdımı? Ancaq Yunusun qövmü amənu olunca, onlardan dünya həyatında alçaldıcı əzabı qaldırdıq və onları müəyyən bir
zamana
qədər mətalandırdıq (dolanışıqlarını təmin etdik)....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Rəbbinizdən məğfirət istəməyiniz, sonra Ona tövbə etməyiniz təyin olunmuş bir
zamana
qədər sizi gözəl bir məta ilə mətalandırması (faydalandırması) və hər fəzl sahibinə fəzlini verməsi üçündür. Əgər üz çevirsəniz o zaman mən böyük günün əzabının sizin üzərinizə olmasından qorxuram....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Onların rəsulları belə dedi: ‘Səmaları və yeri yaradan Allah haqqındamı şübhədəsiniz? Sizi günahlarınızı məğfirət etmək üçün dəvət edir və sizə müəyyən bir
zamana
qədər möhlət verir’. Onlar da belə dedilər: ‘Siz ancaq bizim kimi bir bəşərsiniz. Atalarımızın ibadət etmiş olduğu şeylərdən bizi döndərmək istəyirsiniz. Elə isə bizə açıqca bir möcüzə gətirin!’...
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Əgər Allah insanları zülmləri səbəbiylə sorğu-suala çəkib dərhal cəzalandırsaydı, yer üzərindəki heç bir canlını sağ buraxmazdı. Lakin onlara müəyyən bir
zamana
qədər möhlət verər. Artıq onların əcəlləri gəldiyi zaman nə bir saat gecikdirilər nə də bir saat önə alınar....
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Allah evlərinizi sizin üçün rahat məskən etdi. Sizin üçün heyvanların dərilərindən köç etdiyiniz və düşərgə saldığınız günlərdə daşına bilən evlər (çadırlar) və onların yunlarından, tiftik və tüklərindən müxtəlif mal və bir
zamana
qədər istifadə vasitəsi etdi....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
Mən bilmirəm, bəlkə də o, sizin üçün bir imtahandır və müəyyən bir
zamana
qədər bir faydalanmağınız üçündür....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
(Allah) gecəni gündüzə, gündüzü də gecəyə çevirər. Günəşi və Ayı əmrinə tabe etmişdir. Hamısı təyin olunmuş bir
zamana
qədər hərəkət edər (orbitlərində dönərlər). Bu Allah sizin Rəbbinizdir. Mülk Onundur. Ondan (Allahdan) başqa tapındıqlarınız bir xurma çəyirdəyinin pərdəsinə belə malik deyildirlər....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Əgər Allah insanları qazandıqları şeylər səbəbiylə cəzalandırsaydı, yer üzündə dabbə (canlı) qalmazdı. Lakin təyin olunmuş bir
zamana
qədər onlara möhlət verər və əcəlləri gəldiyi zaman haqq-hesaba çəkər. Şübhəsiz ki, Allah qullarını görəndir....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Ancaq Bizdən bir rəhmət və müəyyən bir
zamana
qədər faydalanmaları xaric....
Zümər Suresi, 5. Ayet:
(Allah) göyləri və yeri haqq ilə yaratdı. Gecəni gündüzə, gündüzü gecəyə çevirər. Günəşi və Ayı əmrə tabe etdi. Hamısı təyin olunmuş bir
zamana
qədər (orbitlərində) axar (gedər). O, Əzizdir, Ğaffardır deyilmi?...
Şura Suresi, 14. Ayet:
Özlərinə elm gəldikdən sonra aralarında azanlardan başqası firqələrə ayrılmadı. Əgər Rəbbindən ‘müəyyən olunmuş bir
zamana
qədər (möhlət)’ sözü keçməmiş olsaydı, mütləq onların arasında (dərhal) hökm verilərdi. Şübhəsiz ki, onlardan sonra Kitaba varis olanlar həqiqətən Ondan şəkk-şübhə içindədirlər....
Əhqaf Suresi, 3. Ayet:
Göyləri, yeri və ikisinin arasındakıları ancaq haqq ilə yaratdıq. Bilinən bir
zamana
qədər. Onlar ki, xəbərdar edildikləri şeylərdən üz çevirən kafirlərdir....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Sizdən birinə ölüm gəldiyi zaman: ‘Rəbbim kaş ki, mənə yaxın bir
zamana
qədər möhlət versən, beləcə mən sədəqə versəm və salehlərdən olsam, olmazmı?’ deməmişdən əvvəl sizə ruzi verdiyim şeylərdən infaq edin....
Nuh Suresi, 4. Ayet:
(Allah da) sizin günahlarınızı məğfirət etsin və sizə təyin olunmuş bir
zamana
qədər möhlət versin (ömür versin)! Şübhəsiz ki, Allahın əcəli (onun təyin etdiyi an) gəlincə təxirə salınmaz. Kaş ki, siz bilmiş olsaydınız....
Əsr Suresi, 1. Ayet:
And olsun əsrə
zamana
,...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Beləliklə, şeytan o ikisini həmin ağac vasitəsi ilə azdırdı və onları olduqları yerdən (kəramət zirvəsindən və nemətlər məkanından) çıxartdı. Biz dedik: «(Şeytanla birlikdə bu məkan və məqamdan) həmişəlik bir-birinizə düşmən olaraq yerə enin. Yerdə sizin üçün müəyyən bir
zamana
dək sığınacaq və yaşayış vasitələri olacaqdır. (Onun zamanı hər bir bəşər övladı üçün ömrünün müddəti, bütün bəşər nəsli üçün isə dünyanın sonuna qədərdir.)...
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
(İnsanın ixtiyara malik olması Qiyamət əlamətlərinin zühuruna, səddin sınması nəticəsində) Yə'cuc ilə Mə'cuc(un yolu) açılana və onların yüksəkliklərdən sürətlə töküldükləri
zamana
kimi (davam e)dir....
Cin Suresi, 24. Ayet:
Onlar vəd olunduqları şeyi gördükləri
zamana
qədər (sizi zəif və köməksiz hesab edəcəklər). Tezliklə kimin köməkçisinin daha zəif və sayca daha az olduğunu başa düşəcəklər....
İnsan Suresi, 1. Ayet:
İnsanın zaman axışında elə bir dövrü olub keçmişdirmi ki, onda xatırlanası bir şey olmasın? (Bəli, onun ilk maddəsinin formalaşmağa başladığı zamandan insan şəklinə düşdüyü və ruhun ona üfürüldüyü
zamana
dək, müxtəlif dövrlər olmuşdur. Bu, dövrdə o insan adlandırılacaq şəkildə olmamışdır)....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
O kəsləri görmədinmi ki, onlara daha əvvəl: “(savaşmaqdan) əllərinizi çəkin, namazı qılın, zəkatı verin”, – deyilmişdi. Onlara savaş yazılınca dərhal aralarından bir qismi insanlardan Allahdan qorxduqları kimi hətta daha çox qorxarlar və: “Rəbbimiz! Bizə nə üçün savaş yazdın? Nə olardı ki, bizi yaxın bir
zamana
qədər yubandıraydın”, – deyərlər. De ki: “Dünya mənfəəti azdır. Axirət Allaha qarşı gəlməkdən çəkinən kimsə üçün daha xeyirlidir. Sizə tük qədər haqsızlıq edilməz”....
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Əgər Allah insanları zülmləri səbəbi ilə dərhal cəzalandırsaydı, yer üzündə heç bir canlını (sağ) buraxmazdı. Lakin onlara müəyyən bir
zamana
qədər vaxt verir. Əcəlləri gəlib çatdıqda isə nə bir an geri qala bilərlər, nə də irəli keçə bilərlər....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Görmədinmi ki, Allah gecəni gündüzün içinə və gündüzü də gecənin içinə qatır. Günəşi və ayı da qoyduğu qanunlara ram etmişdir. Hər biri (öz məcrasında) müəyyən bir
zamana
dək axıb gedir. Həqiqətən, Allah etdiklərinizdən haqqı ilə xəbərdardır....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Hər hansı birinizə ölüm yetişib “Ey Rəbbim! Mənə yaxın bir
zamana
qədər möhlət ver, sədəqə verib salehlərdən olum!” demədən əvvəl sizə ruzi olaraq verdiyimiz şeylərdən Allah yolunda xərcləyin....
Əsr Suresi, 1. Ayet:
And olsun
zamana
ki, ...
Yasin Suresi, 43. Ayet:
Və Biz istəsək -Bizim tərəfimizdən bir mərhəmət və müəyyən bir
zamana
qədər istifadə müddəti verilməsi; ...