Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim Allah'ın, ona dünyada ve ahirette kesinlikle yardım etmeyeceğini
zanne
diyorsa, o zaman semaya bir araç uzatsın da sonra onu kessin de baksın bakalım bu planı kendisini kızdıran şeyi giderecek mi?...
Nur Suresi, 39. Ayet:
Kafirlerin yaptıkları, çöldeki serap gibidir. Susayan onu su
zanne
der. Ancak yanına vardığında hiçbir şey bulamaz. Orada Allah'ı bulur ve O da yaptıklarının hesabını eksiksiz görür. Allah hesabı çabuk görendir....
Nur Suresi, 57. Ayet:
Sakın Kafirleri yeryüzünde aciz bırakıcı
zanne
tme. Onların varacağı yer ateştir. Ne kötü bir varış yeridir....
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Firavun: "Ey halkımın meleleri! Ben, sizin için benden başka ilah bilmiyorum. Ey Haman, benim için çamur üzerine hemen bir ateş yak; bana yüksek bir kule yap. Belki Musa'nın ilahı ile karşılaşırım. Onun yalancılardan olduğunu
zanne
diyorum." dedi....
Fussilət Suresi, 22. Ayet:
"İşitme ve görme duyunuz ve bedeniniz aleyhinize tanıklık eder diye sakınmıyordunuz. Yapmakta olduğunuz birçok şeyi Allah'ın bilmediğini
zanne
diyordunuz."...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
(
Zanne
derler ki) Allah'ı ve âmenû olanları aldatırlar. Ve onlar, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında da olmazlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan (onların bir kısmı)
2.
ummiyyûne
: ümmîler, okuma yazma bilmeyenler
3.
lâ ya'lemûne
: bilmezler
4.
...
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca
zanne
derler....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı bilmezler; bildiklerini
zanne
derler....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan (bir bölümü) ümmidir / (İçlerinde / aralarında) ümmiler vardır, kuruntu ve söylentilerin / asılsız şeylerin (emaniyye) dışında kitabı bilmezler; yalnızca
zanne
derler....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir kısmı ümmidirler, kitabı anlamazlar. Bir takım batıl şeyleri onlar sadece
zanne
der dururlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Ve onlardan bazıları da ümmîdirler. Kitab'ı bilmezler. Ancak birtakım bâtıl şeyleri bilirler. Ve onlar yalnız
zanne
der dururlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir kısmı okuma yazması olmayan ümmidirler, Kitab'ı (Tevrat'ı) anlamazlar. Bir takım bâtıl şeyleri onlar sadece
zanne
der dururlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onların bir kısmının okuyup yazması yoktur. Kitabı bilmezler, bildikleri sadece bir takım yalan ve kuruntulardır. Onlar yalnızca
zanne
der dururlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onların içinde bir de ümmiler var ki, Kitabı bilmezler, bütün bildikleri birtakım kuruntular(yahut kulaktan dolma şeyler)dir; onlar sadece
zanne
diyorlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir bölümü de ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başka değil; bunlar yalnızca
zanne
derler....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "Onlar, haccın ve insanların (öteki faaliyetlerinin) vaktini gösterir." Öte yandan erdemlilik, (
zanne
dildiği gibi) evlere arkalardan girmeniz değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyandır. O halde evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki gerçek mutluluğa erişebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi
zanne
ttiniz? Onlara (öyle) şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, resûl ve onun yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah'ın yardımı gerçekten yakın değil mi?...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden once gelenlerin durumu sizin basiniza gelmeden cennete gireceginizi mi
zanne
ttiniz? Peygamber ve onunla beraber muminler: «Allah'in yardimi ne zaman?» diyecek kadar darliga ve zorluga ugramislar ve sarsilmislardi; iyi bilin ki Alah'in yardimi suphesiz yakindir....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi
zanne
ttiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ama), sizden önce gelip geçen (mümin)ler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi
zanne
diyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve katlanılmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki, müminlerle birlikte Elçi de: "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı (daima) yakındır!...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa cennete gireceğinizi mi
zanne
ttiniz, sizden evvelki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe? Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O'nunla beraber imân edenler, «Allah'ın nusreti ne zaman?» diyecek bir halde geldiler. Haberiniz olsun Allah'ın nusreti şüphe yok ki pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelenlerin durumu, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi
zanne
ttiniz? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve onun yanındaki mü’minler bile: -Allah’ın yardımı ne zaman? diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa ondan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar ona (o birinci zevcine) halâl olmaz. Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu boşar da onlar (birinci zevc ile aynı zevce) Allahın sınırlarını ayakda tutacaklarını (tatbik edeceklerini)
zanne
derlerse (ıddet bitdikten sonra) tekrar birbirine dönmelerinde (evlenmelerinde) her ikisi hakkında da vebal yokdur. Bunlar bilir, anlar bir kavm için Allahın açıkladığı sınırlardır. ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Böylece (kocası) onu (iki hakkını da kullandıktan sonra üçüncü def'a) boşarsa, artık bundan sonra (o kadın) ondan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bununla berâber (bu ikinci kocası da) onu boşarsa, Allah’ın hudûduna riâyet edeceklerini
zanne
ttikleri takdirde, artık birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın hudûdudur, (ehemmiyetini) bilecek bir kavim için onları açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Şayet erkek eşini bir daha boşarsa; artık ondan sonra kadın, başka bir kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz. Şayet bu koca da onu boşar ve onlar Allah'ın hududunu ikame edeceklerini
zanne
derlerse; tekrar birbirlerine dönmelerinde her ikisi için de bir günah yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer onu bir daha boşarsa artık bundan sonra ona helâl olmaz. Tâ ki ondan başka bir kocaya varsın. Bu da onu boşarsa hududullaha riayet edeceklerini
zanne
ttikleri takdirde onunla evvelki kocasının yeniden akd-i izdivaçta bulunmalarından dolayı kendileri için bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudududur. Bunları bilir bir kavm için beyan buyurur....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra erkek, kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah’ın yasalarını koruyacaklarını
zanne
derlerse (eski karı kocanın) birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar bilen bir toplum için, Allah’ın açıkladığı yasalardır....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz arzu edermi ki, hurmalardan ve üzümlerden bir bahçesi olsun; ağaçları altından ırmaklar aksın ve kendinin her türlü meyvaları orada bulunsun; böylece ona ihtiyarlık çöksün de elleri ve güçleri yetmez yavruları olsun; derken o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet ediversin de o, yanıversin? (İşte, insanlar görsün diye yapılan ameller veya başa kakıp eziyetle verilen sadakalar da böyledir; riya sahibi, kendisine fayda verecek amel yaptığını
zanne
der. Fakat bahçeye is...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
1.
li el fukarâi
: fakirler için, fakirlere ait, fakirlerin
2.
ellezîne
: onlar
3.
uhsirû
: hasrettiler, adadılar
4.
fî sebîlil...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(İnfâklarınız ve sadakalarınız), kendilerini Allah yoluna hasreden (adayan), yeryüzünde dolaşmaya (ticaret yapıp kazanmaya) gücü yetmeyen fakirler içindir. Onların durumlarını bilmeyen, onları iffetlerinden dolayı zengin
zanne
der. Onları sen, yüzlerinden tanırsın. Zorla insanlardan bir şey istemezler. Hayır olarak ne infâk ederseniz (verirseniz), o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin
zanne
der. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin
zanne
der. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden g...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı kendilerini Allah yoluna adayıp da yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirlere verin. Bilmeyen kimse iffetlerinden dolayı onları zengin
zanne
der. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hayır adına her ne harcarsanız Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı o fakirlere verin ki, onlar, Allah yolunda çalışmaya koyulmuşlardır; öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, tanımıyanlar, onları zengin
zanne
der. Ey Rasûlüm, sen onları sîmalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü insanları rahatsız edip bir şey istemezler. Siz malınızdan bunlara ne harcarsanız, muhakkak Allah onu hakkıyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin
zanne
der. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Verin o fakırlere ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmiyen onları zengin
zanne
der, onları simalarından tanırsın: Hakkı bizar etmezler, hem işe yarar her ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir...
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Allah yoluna kapanmış olup şurada burada dolaşmayan fakirlere verin. İstemekten çekindikleri için, bilmeyen onları zengin
zanne
der. Onları simalarından tanırsın. Yüzsüzlük edip halkı rahatsız etmezler. İşe yarar her ne verirseniz, hiç şüphesiz, Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar, ilim ve cihâd için) Allah yolunda adanmış, (bu yüzden) yeryüzünde(maîşet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli olma(ların)dan dolayı, (hâllerini) bilmeyen kimse onları zengin
zanne
der. Onları sîmâlarından tanırsın. Isrâr ederek insanlardan (bir şey)istemezler. O hâlde hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vermiş olup da yeryüzünde dolaşmayan ve tanımayanların; hayalarından dolayı onları zengin
zanne
ttikleri yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey istemezler. Hayırdan ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Ve) Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için yeryüzünde (rızık aramak niyetiyle) gezip dolaşamayan muhtaçlar(a yardım edin). (Onların durumunun) farkında olmayan, onları zengin
zanne
der, çünkü (istemekten) çekinirler; (ancak) sen onları (bazı) özelliklerinden tanıyabilirsin: insanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Ve onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
(Sadakalar,) Allah yolunda mahsur kalmış, kazanç için yeryüzünde dolaşamayan, çekingenliklerinden dolayı, bilmeyenlerin onları zengin
zanne
ttikleri, senin de simalarından tanıdığın, yüzsüzlük edip insanlardan istemeyen fakirler içindir. Hayır olarak ne harcarsanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Onlara: 'Allah’a itaat edin, Kitabındaki hükümleri uygulayın. İlâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulüne itaat edin. Sünnetini uygulayın. Eğer Allah’a ve Rasulüne itaatten yüz çevirir, güç ve iktidarınızı kullanarak, halkı istediğiniz istikamette yönlendirir, Kur’ân’ı ve sünneti uygulamazsanız, Allah’ın azabından kurtulacağınızı mı
zanne
diyorsunuz? Bilin ki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumlulu...
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
Erkek hizmetkârın yerini dolduramaz
zanne
ttikleri Meryem’e, yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbi o derece hüsnü kabul gösterdi ki, onu, ilk yaratılışa benzer bir yaratma ile, bir ümmete hizmet edecek, dölsüz, güzel bir oğul ihsanına layık gördü. Onun bakımını, nafakasını, ihtiyaçlarının karşılanmasını, Zekeriyya’nın sırtına yükledi, onu Zekeriyya’nın himayesine verdi. Zekeriyya onun yanına, mabeddeki özel bölmeye her girişinde Meryem’in ...
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak ki
2.
min-hum
: onlardan
3.
le ferîkan
: bir grup mutlaka
4.
yelvûne
: eğip bükerler
...
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ve muhakkak ki onlardan (Ehli Kitap'tan) bir grup mutlaka, onu (okuduklarını) kitaptan
zanne
tmeniz için kitabı okurken dillerini eğip bükerler oysa o kitaptan değildir. O, Allah'ın katından olmadığı halde: "O, Allah'ın katındandır" derler. Ve onlar Allah'a karşı bilerek yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir takimi, Kitapta olmadigi halde Kitabdan
zanne
desiniz diye dillerini egip bukerler. O, Allah katindan olmadigi halde: «Allah katindandir» derler, bile bile Allah'a karsi yalan soylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir takımı, Kitapta olmadığı halde Kitaptan
zanne
desiniz diye dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde: 'Allah katındandır' derler, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir güruh vardır ki; kitabda olmadığı halde kitabdan
zanne
desiniz diye, dillerini eğip, bükerler. Allah katında olmadığı halde; Allah katındandır, derler. Allah adına, bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onların bir kısmı, kitaptan olmadığı halde, sizin kitaptan
zanne
tmeniz için kitaba bakarak dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde “Allah katındandır” derler. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı da, aslında kitaptan olmadığı halde, Sizin kitaptan
zanne
tmeniz için, Okurken ağızlarını dillerini eğip bükerler (bazı kelimelerin telaffuzunu değiştirirler). Bir şeyler söyleyip, "Bu Allah tarafındandır." derler. Halbuki o, Allah tarafından değildir. Bile bile Allah adına yalan uydururlar....
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa siz
zanne
diyor musunuz
2.
en tedhulû
: girmenizi
3.
el cennete
: cennete
4.
ve lemmâ
: ve a...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz
zanne
tiniz mi ki Allâh, içinizden o mücahede edenleri (aziym ve kararlılıkla hakikati yaşamak için mücadele edenleri) belli etmeden, bu yolda sabırla devam edenleri ortaya çıkarmadan, cenneti yaşayacaksınız!...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Yoksa siz
zanne
ttinizmi ki Allah içinizden o mücahede edenleri hiç belli etmeden, sabredenleri belli etmeden Cennete giriverceksiniz?...
Ali-İmran Suresi, 142. Ayet:
Allah, sizin içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri ortaya çıkarmadan, kolayca cennete girivereceğinizi mi
zanne
ttiniz?...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Summe enzele aleykum min ba’dil gammi emeneten nuâsen yagşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayral hakkı
zanne
l câhiliyyeh(câhiliyyeti), yekûlûne hel lenâ minel emri min şey’(şey’in), kul innel emre kullehu lillâh(lillâhi), yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lek(leke), yekûlûne lev kâne lenâ minel emri şey’un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimul katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yum...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele
: indirdi
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
min ba'di
: sonradan, ...den sonra, arkasında...
Ali-İmran Suresi, 169. Ayet:
1.
ve lâ tahsebenne
: ve sakın
zanne
tmeyin
2.
ellezîne kutilû
: öldürülenler
3.
fî sebîli allâhi
: Allah'ın yolunda
4.
emvâten<...
Ali-İmran Suresi, 169. Ayet:
Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü
zanne
tme! Bilakis onlar hayatta olup, Rab’lerinin katında yaşarlar, rızıklanırlar....
Ali-İmran Suresi, 178. Ayet:
1.
ve lâ yahsebe-enne
: ve sakın
zanne
tmesinler
2.
ellezîne keferû
: kâfirler
3.
ennemâ
: ... olduğu, ... olması
4.
numlî
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
1.
ve lâ yahsebe-enne
: ve sakın
zanne
tmesinler
2.
ellezîne
: onlar
3.
yebhalûne
: cimrilik ederler
4.
bi mâ âtâ-humu allâhu
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Ve Allah'ın kendi fazlından onlara verdiği şeyleri, (Allah yolunda infak etmeyip) cimrilik edenler, sakın
zanne
tmesinler ki o, kendileri için hayırdır. Bilâkis o, onlar için bir şerrdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacak. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah, yaptığınız şeylerden haberdar olandır....
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
1.
lâ tahsebe-enne
: sakın
zanne
tme
2.
ellezîne
: onlar
3.
yefrahûne
: ferahlarlar, sevinirler, şımarırlar
4.
bi mâ etev
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
Sakın
zanne
tme ki, (Kitab Ehli'ninden olup, Kitap'tandır diyerek) getirdikleri şey ile (doğrusunu gizleyip, gerçeği açıklamayarak yaptıkları ile) ferahlayan (sevinen) kimseler ve yapmadıkları ile övülmeyi seven kimseler ki, bundan sonra onların azaptan kurtulacak bir yerde olduğunu sanma. Ve onlar için “Elîm Azap” vardır....
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
Kesinlikle şu yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlanan kimselerin azaptan kurtulacaklarını
zanne
tme. Onlar için acıklı bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
Sakın
zanne
tme ki o yaptıklarıyla sevinen, yapmadıkları şeylerle de övülmeyi arzu edenler, evet, sakın onları sanma ki azabdan kurtulacaklar! Çünki onlar için (pek) acı bir azab vardır....
Ali-İmran Suresi, 188. Ayet:
O getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları ile de metholunmalarını arzu eden kimseleri sakın sanma, artık onları
zanne
tme ki, onlar azabtan kurtulacakları bir yerde bulunacaklardır. Ve onlar için pek acıklı bir azab vardır....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
1.
e
: mi?
2.
lem tera
: sen görmedin
3.
ilâ ellezîne
: onları
4.
yez'umûne
: zanda bulunuyorlar,
zanne
diyorlar
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandığını
zanne
den kimseleri görmedin mi? O'nu (şeytanı) inkâr etmekle emrolundukları halde tagutun önünde muhakeme olunmayı istiyorlar. Ve şeytan, onları uzak bir dalâletle saptırmak (dalâlete düşürmek) istiyor....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilmiş olana ve senden evvel inzal edilmiş bulunana imân ettiklerini
zanne
denlere bakmadın mı ki, onlar Tâğût'un huzurunda muhakeme olmayı isterler. Halbuki onu inkar etmekle memur bulunmuşlardı. O şeytan ise onları (doğru yoldan) pek uzak bir sapıklıkla dalâlete düşürmek ister....
Nisa Suresi, 80. Ayet:
Rasûlullah’a itaat eden, tebliğ ettiği Kur’ân’a, teşriine, sünnetine uyup uygulayan Allah’a itaat etmiş olur. Bilesin ki, Kurân’a ve sünnetine itaatten yüz çevirenler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam edenler, elimizden kurtulacaklarını
zanne
tmesinler. Biz seni onların üzerinde koruma, denetim ve zabıta memuru olarak görevlendirmedik....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
İkiyüzlüler ALLAH'ı aldattıklarını
zanne
der. Halbuki O, onları (böylece) aldanmış bırakır. Onlar namaza kalktıklarında üşene üşene kalkar. Çünkü insanlara gösteriş yaparlar ve ALLAH'ı pek az anarlar....
Maidə Suresi, 71. Ayet:
Bir belâ olmayacak
zanne
ttiler de kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldu. Allah onların yaptıklarını görmektedir....
Maidə Suresi, 71. Ayet:
Bir zararı olmayacak
zanne
ttiler de (hakikate) kör oldular, (hakikatin seslenişine) sağır kesildiler! Sonra Allâh onların tövbelerini kabul etti. . . Sonra onlardan çoğu (yine) kör (hakikati değerlendirememek) ve sağır (anlatılanı algılayamamak) kesildiler! Allâh onların yapmakta olduklarına (yaptıklarının yaratanı olarak) Basıyr'dir....
Maidə Suresi, 71. Ayet:
Bir belâ olmayacak
zanne
ttiler de kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldu. Allah onların yaptıklarını görmektedir....
Maidə Suresi, 71. Ayet:
Bir fitnenin olmayacağını
zanne
derek körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Ardından yine onların çoğu körleşip, sağır oldular. Allah, yaptıklarını çok iyi görmektedir....
Ənam Suresi, 22. Ayet:
Artık o gün onları hep berâber bir araya getireceğiz, sonra o şirk koşanlara: '(Hani, ilâh)
zanne
tmekte olduğunuz ortaklarınız nerede?' diyeceğiz....
Ənam Suresi, 22. Ayet:
Gün olur, onları bir araya toplayıp haşrederiz. Sonra, şirke batanlara sorarız: "Nerededir o bir şey
zanne
dip durduğunuz ortaklarınız?"...
Ənam Suresi, 94. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ci'timû-nâ
: bize geldiniz
3.
furâdâ
: fertler olarak, tek tek
4.
kemâ
: gibi
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek (tek başına) geldiniz ve size ne verdiysek (neyin sahibi yaptıysak, ne lütfettiysek) arkanızda bıraktınız (terkettiniz). Sizinle ortak olduğunu
zanne
ttiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber görmüyoruz. Andolsun, sizinle aranızdaki bağları koparılmış, haklarında zanda bulunmuş olduğunuz şeyler, sizden uzaklaşıp gitmiştir....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu
zanne
ttiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Andolsun, sizi ilk defa nasıl çırılçıplak yaratmışsak, onun gibi, yapayalnız ve teker teker huzurumuza gelirsiniz. Size verdiğimiz mal ve mülkü dünyada bırakırsınız. Artık Allah’a ortak koştuğunuz ve şefaatçı
zanne
ttiğiniz putları sizinle görmeyiz. Gördünüz ya, aranızdaki bağlar paramparça koptu ve (faydalarını) umduklarınızın hepsi sizden kaybolup gitti....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Ve and olsun ki, sizi ilk def'a yarattığımız gibi bize (mal ve evlâdsız olarak ve çıplak bir hâlde) teker teker gelmiş ve (dünyada) size verdiklerimizi sırtlarınızın gerisine(arkanızda) bırakmışsınızdır! Hakkınızda (ibâdetlerinizde) gerçekten kendilerinin (Allah’a)ortak olduklarını
zanne
ttiğiniz şefâatçilerinizi de berâberinizde göremiyoruz! Doğrusu, aranız(daki bağlar) kopmuş ve (şefâatçi)
zanne
tmekte olduğunuz şeyler sizden kaybolup gitmiştir....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Sizi ilk defa yarattığımız gibi, bize tek başınıza geldiniz. Size bağışlandıklarımızı arkanızda bıraktınız. Kendiniz için ortaklar olduğunu
zanne
ttiğiniz şefaatçilerinizi yanınızda göremiyoruz. Aranızdaki bağlar kopmuş ve iddia ettikleriniz sizden uzaklaşıp gitmiş....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Kıyamet günü, tıpkı sizi ilk olarak yarattığımız gibi yapayalnız huzurumuza gelirsiniz. Dünyada size verdiklerimizi arkada bırakmışsınızdır. İbadetinizden pay sahibi
zanne
ttiğiniz şefaatçilerinizi o gün sizin yanınızda görmeyiz. Aranızdaki bütün bağlar kopmuş, Allah'a ortak saydıklarınız sizi terk edip ortadan kaybolmuştur....
Ənam Suresi, 116. Ayet:
Ve in tutı’ eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillâh(sebîlillâhi), in yettebiûne illez
zanne
ve in hum illâ yahrusûn(yahrusûne)....
Ənam Suresi, 116. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer, ...olursa
2.
tutı'
: itaat edersin
3.
eksere
: çoğuna
4.
men fî el ardı
: yeryüzünde bulunan k...
Ənam Suresi, 116. Ayet:
Eğer yeryüzündeki insanların ekserisine (ki onlar cahil ve kâfirlerdir) uyarsan, seni, onlar Allah yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zan ardında yürürler (babalarının gittiği yolu hak
zanne
derler) ve sadece yalan uydururlar....
Ənam Suresi, 116. Ayet:
Yeryüzünde bulunan(insan)ların çoğuna uysan, seni Allâh'ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece
zanne
diyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar....
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Seyekûlullezîne eşrekû lev şâallâhu mâ eşreknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min şey’(şey’in), kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illez
zanne
ve in entumillâ tahrusûn(tahrusûne). ...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
1.
se yekûlu
: söyleyecekler
2.
ellezîne eşrekû
: şirk koşanlar
3.
lev şâe allâhu
: eğer Allah dileseydi
4.
mâ eşreknâ
...
Əraf Suresi, 30. Ayet:
1.
ferîkan
: bir grup, bir kısım
2.
hadâ
: hidayete erdi
3.
ve
: ve
4.
ferîkan
: bir grup, bir kısmı
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki onlar, Allah'tan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini
zanne
diyorlar....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Halkın bir bölüğünü doğru yola sevketmiştir, bir bölüğüyse sapıklığı haketti.
Zanne
der misiniz Allah'ı bırakıp da Şeytanları dost edinenler doğru yolu bulmuşlardır?...
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Allah bir kısmına hak yolu aydınlatıcı bilgiler verip doğruyu buldurarak, huzuruna getirecek. Bir kısmı da, hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, hak ederek, hak yoldan uzak bir hayat içinde, helâke maruz durumda, huzura gelecekler. Bunlar Allah’ın dışında, kulları durumundaki şeytanları, şeytanî güçleri dost, velî, otorite edinmişlerdi. Bir de, doğru yolu bulduklarını
zanne
diyorlardı....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Allah bir kısmına hidayet verdi ve bir kısmına da sapıklık inip yerleşti. Çünkü, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Bir de
zanne
derler ki, kendileri hidayettedirler....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Bir kısmına hidayet buyurdu, bir kısmına da dalalet hakkoldu, çünkü bunlar, Allahı bırakıb Şeytanları evliya ittihâz ettiler, bir de kendilerini hidâyette
zanne
derler...
Əraf Suresi, 30. Ayet:
(Kullarının) bir kısmına (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyet verdi, bir kısmına da (küfür ve isyanlarına binâen) dalâlet hak oldu. Çünki onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler; (böyle iken) bir de gerçekten kendilerinin hidâyete ermiş kimseler olduklarını
zanne
derler....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Bir cemaate hidâyet etti, bir cemaatin üzerlerine de dalâlet hak oldu. Çünkü onlar Allah Teâlâ'yı (O'na ubûdiyeti) bırakıp şeytanları dostlar ittihaz ettiler. Ve
zanne
derler ki, onlar hidâyete ermişlerdir....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
O, bir topluluğu hidayete erdirdi, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edindiler. Böyle iken onlar kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını
zanne
derler....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Bir kısmına hidâyet buyurdu, bir kısmına da dalâlet müstehak oldu; çünkü bunlar Allah’tan başka şeytanları dost edindiler. Bir de kendilerini doğru yolda
zanne
diyorlar!...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
el meleu ellezîne
: ileri gelen kimseler
3.
keferû
: inkâr edenler, küfredenler, kâfirler
4.
min kavmi-hi
...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Onun kavminden, ileri gelenlerden inkâr edenler şöyle dedi: “Muhakkak ki biz, seni bir sefihliğin (aptallığın) içinde görüyoruz. Ve gerçekten biz, seni kesinlikle yalancılardan
zanne
diyoruz.”...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Halkından, hakikat bilgisini inkâr etmekte olan o toplumun ileri gelenleri dedi ki: "Seni çılgınlık içinde görüyoruz. . . Biz senin yalancı olduğunu
zanne
diyoruz. "...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavminden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar ile küfre saplanan kodamanlar: 'Biz seni bir aptallık bir çılgınlık içinde görüyoruz. Senin, kesinlikle yalancılardan olduğunu
zanne
diyoruz.' dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavminden o küfre dalmış cumhur cemaat dediler ki: Her halde biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz ve her halde seni biz yalancılardan biri
zanne
diyoruz...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavminden inkâr eden ileri gelenler: 'Şübhesiz ki biz, gerçekten seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve doğrusu biz, gerçekten seni yalancılardan
zanne
diyoruz' dedi(ler)....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavminden kafir olan ileri gelenleri: -Biz, senin beyinsizlik içinde olduğunu görüyoruz.
Zanne
diyoruz ki sen yalancılardansın, dediler....
Əraf Suresi, 171. Ayet:
1.
ve iz netaknâ el cebele
: dağı kaldırdığımız zaman
2.
fevka-hum
: onların üstüne
3.
keenne-hu
: sanki o, o ... gibi
4.
zulle...
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Ve dağı, bir gölge gibi onların üzerine çekip kaldırdığımız zaman onu, üzerlerine düşecek
zanne
ttiler. Size verdiğimiz şeyi, kuvvetle tutun ve onun içinde olanı (emir ve yasakları), hatırlayın (uygulayın). Böylece siz, takva sahibi olursunuz....
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Hem bir vakıt biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de kendilerine düşüyor
zanne
ttikleri bir halde demiştik ki size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın gerektir ki korunursunuz...
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Hani bir zamanlar Biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de üzerlerine düşüyor
zanne
tikleri bir sırada demiştik ki: «Size verdiğimiz Kitabı sıkıca tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın, umulur ki korunursunuz!»...
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Hani bir zamanlar biz o dağı gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de üzerlerine düşüyor
zanne
ttikleri bir sırada demiştik ki; «size verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın, umulur ki korunursunuz.»...
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Bir zaman (Tûr) dağı(nı), bir gölgelikmiş gibi üzerlerine kaldırmıştık da, gerçekten onu (üstlerine düştü düşecek) olan bir şey
zanne
tmişlerdi. (Onlara:) 'Size verdiğimizi(Kitâb’ı) kuvvetle tutun ve içinde olanları hatırlayın, tâ ki (ona muhâlefetten) sakınasınız!'(diye emretmiştik)....
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Dağı onların üzerine kaldırmıştık. Sanki o gölgelik gibiydi. Öyle ki başlarına düşeceğini
zanne
ttiler. Size verdiğimize kuvvetle sarılın. Onun içinde olanları aklınızda tutun ki korunabilesiniz!...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Sünnetimiz, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, elbette onu bu âyetlerimiz sayesinde yüksek mevkilere getirirdik. Fakat o, dünyada ebedîleşeceğini
zanne
derek, mala ve zevke düşkünlüğü saplantı haline getirdi. Şahsî arzu ve ihtiraslarının peşine düştü. Onun ibret verici hali, tıpkı köpeğin haline benzer. Sen onun üstüne varsan da havlayarak saldırır, kendi haline bıraksan da havlayarak saldırır. Âyetlerimizi yalanlayan kavimler de aynen böyledir. Bu tür kıssaları iy...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Dileseydik onu ayetlerimizle yükseltirdik. Fakat o yeryüzünü ebedi
zanne
tti, heveslerine tabi oldu. Onun misali, üzerine yürüsen de kendi haline bıraksan da dilini çıkartıp soluyan köpeğe benzer. Ayetlerimizi yalanlayan kavmin misali budur. Hikayeyi onlara anlat umulur ki düşünürler....
Ənfal Suresi, 6. Ayet:
Kararın doğruluğu ayan beyan ortaya çıktıktan sonra bile cihad konusunda seninle münakaşaya devam etmişlerdi. Sanki göz göre göre ölüme sürüklendiklerini
zanne
diyorlardı....
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
1.
ve lâ yahsebenne
: ve sakın sanmasınlar,
zanne
tmesinler
2.
ellezîne keferû
: inkâr eden kimseler
3.
sebekû
: geçip gittiler, kaçıp kurtuldular
4.
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
İnkâr edenler, asla yakayı kurtardıklarını
zanne
tmesinler. Çünkü onlar (sizi) âciz bırakamazlar....
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
(Bedir savaşında) kurtulan kâfirler, aslâ
zanne
tmesinler ki, azabımızdan kurtulmuşlardır. Onlar, kendilerine azabımızın ulaşmasından bizi âciz bırakamazlar....
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
Ve o küfr edenler asla
zanne
tmesinler ki ileri gitmişlerdir çünkü onlar âciz bırakamazlar...
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
O küfredenler (yakalarını kurtarıb) geçdiklerini ve (sizi) âciz bırakacaklarını asla
zanne
tmesin (ler). ...
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
Ve o kâfirler asla
zanne
tmesinler ki, ilerleyip kurtulmuşlardır. Şüphe yok ki, onlar aciz bırakamayacaklardır....
Ənfal Suresi, 59. Ayet:
İnkâr edenler, öne geçtiklerini hiç
zanne
tmesinler. Onlar elimizden kurtulamazlar....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
1.
em
: yoksa
2.
hasibtum
: siz hesap ettiniz,
zanne
ttiniz
3.
en tutrekû
: terkedileceğinizi, bırakılacağınızı
4.
ve lemmâ
<...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Ey müminler, yoksa sizden cihad işi terk olunur mu
zanne
dersiniz? ve yine Allah, içinizden ihlâsla mücadele edenleri, ne Allah’dan, ne Rasûlünden, ne de müminerden başkasını dost edinmiyenleri, bilmediğini mi sandınız? Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Allah, icinizden cihat edenleri; Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan baska sirdas edinmeyenleri ortaya cikarmadan sizi kendi halinize birakacak mi
zanne
diyorsunuz? Allah islediklerinizden haberdardir. *...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Allah, içinizden cihat edenleri; Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan başka sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan sizi kendi halinize bırakacak mı
zanne
diyorsunuz? Allah işlediklerinizden haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz
zanne
tiniz mi ki halinize bırakılıvereceksiniz de Allah içinizden mücahede edenleri ve Allahdan, Resulünden ve mü'minlerden mâada sokulacak bir locaya tutunmıyanları hiç de bilib görmiyecek? Halbuki Allâh bütün amellerinize habîrdir...
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz hep kendi halinize terk olunacağınızı mı sandınız? Allah'ın, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan, Resulü'nden, müminlerden başka kimseye sığınmayan ve başkaca sığınacak bir yer aramayanları görmediğini mi (
zanne
diyorsunuz)? Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Allah, içinizden cihad edenleri; Allah’tan, peygamberinden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan sizi bırakacak mı
zanne
ttiniz? Allah işlediklerinizden haberdardır....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenlerle Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı
zanne
ttiniz? Halbuki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
1.
huve ellezî
: odur
2.
yuseyyiru-kum
: sizi gezdirir
3.
fî el berri
: karada
4.
ve el bahri
: ve denizde
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Karada ve denizde sizi seyrettiren (gezdiren) O'dur. Hatta siz gemi(ler)de idiniz ve güzel, hoş bir rüzgâr ile onlarla (içindekilerle) (denizde gemiler) seyrediyorlardı (yüzüyorlardı). Ve onunla ferahladılar (sevinçliydiler). Ona fırtınalı bir rüzgâr geldi ve onları her taraftan dalgalar sardı. Onlarla ihata edildiklerini (kuşatılıp çevrildiklerini)
zanne
ttiler. Dîni, ona mahsus (has) kılarak ihlâsla Allah'a dua ettiler: “Eğer bizi bundan kurtarırsan, biz mutlaka şükredenlerden oluruz.”...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
O, odur ki sizleri karada ve denizde gezdirtir, hattâ gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıb hoş bir heva ile aktıkları ve tam onunla ferahlandıkları sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her yerden onlara dalga gelmeğe başlar ve
zanne
derler ki tamamen ihata olunub bittiler, o vakıt Allaha dini halis kılarak dua ederler: «ahdımız olsun ki, derler, eğer bizi bundan halâs edersen, şeksiz şüphesiz şükreden kullarından oluruz»...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hattâ gemilerde bulunduğunuz ve (o gemiler) hoş bir rüzgârla onları (o yolcuları, akarcasına) götürdükleri ve (onlar da) bununla sevindikleri bir anda, ona şiddetli bir fırtına gelir ve her yerden dalgalar onlara gelir (hücûm eder) de gerçekten kendilerinin tamâmen kuşatıldıklarını
zanne
derler; (o zaman) dinde O’nun (rızâsı) için samîmî kimseler olarak Allah’a şöyle yalvarırlar: 'Yemîn olsun ki, eğer bizi bundan kurtarırsan, muhakkak şükredenlerden olacağız...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
O, o (Hâlık-i Kerîmdir) ki, sizi karada ve denizde yürütür. Vaktâ ki gemilerde bulunursunuz, onlar da yolcular ile beraber latif bir rüzgâr ile akıp gider ve onunla ferahlanırlar. Derken onlara şiddetli esen bir rüzgâr gelir, ve onlara her taraftan dalgalar hücuma başlar ve kendilerinin bununla tamamen ihata edilmiş olduklarını
zanne
der, Allah Teâlâ'ya dinde muhlisler olarak duada bulunurlar, «Eğer bizi bundan kurtarır isen elbette biz şükredicilerden oluruz» derler....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O’dur. Gemide olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgârla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü keyiflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını
zanne
dince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah’a yapıp gönülden O’na yalvarırlar:"Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu felâketten kurtarırsan,...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
İnnemâ meselul hayâtid dunyâ ke mâin enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı mimmâ ye'kulun nâsu vel en'âm(en'âmu), hattâ izâ ehazetil ardu zuhrufehâ vezzeyyenet ve
zanne
ehluhâ ennehum kâdirûne aleyhâ etâhâ emrunâ leylen ev nehâren fe cealnâhâ hasîden ke en lem tagne bil ems(emsi), kezâlike nufassilul âyâti li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
1.
innemâ
: sadece, yalnız, ancak
2.
meselu el hayâti ed dunyâ
: dünya hayatının meselesi (örneği, durumu)
3.
ke mâin
: su gibidir
4.
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatının durumu (örneği) sadece semadan indirdiğimiz, böylece yeryüzünde, insanların ve hayvanların yediği, arzın bitkileri ile karışan su gibidir. Hatta yeryüzü onun güzelliğini alıp güzelleştiği zaman onun sahibi, ona, kendilerinin kaadir (muktedir) olduğunu
zanne
tti. Ona emrimiz gece veya gündüz geldi ve böylece onu hasat ettik (kökünden kopardık). Sanki dün hiç olmamış (zenginleşmemiş) gibi oldu. İşte böylece âyetleri tefekkür eden bir kavim için ayrı ayrı açıklıyoruz....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Menfaat ve aldatma bakımından bu dünya hayatının hali, gökten indirdiğimiz bir yağmura benzer. Öyle ki, bu yağmurla, gerek insanların, gerekse hayvanların yiyeceği ürün ve bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet arz bütün güzelliğini takınıp süslendiği ve sahipleri de bu mahsulü toplamaya ve ondan faydalanmaya kendilerini kadir
zanne
ttikleri bir sırada, geceleyin ve gündüzün ona emrimiz (âfatımız) gelivermiştir. Sanki dün yerinde bir şey yokmuş gibi, onu kökünden biçmiş yok etmiştir. İşt...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
O Dünya hayatın meseli sırf şunun gibidir: bir su, biz onu Semâdan indirmişiz derken onunla Yer yüzünün otu: insan ve davar yiyeceğinden birbirine girmiştir, Nihayet Arz, bütün zinetini takınıb süslendiği, ehli de onun üzerine kendilerini kadir
zanne
ttikleri bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş bir lâhzada ona öyle bir tırpan atıvermiştir ki sanki dün hiç bir şenlik yokmuş, işte düşünecek bir kavm için âyetleri böyle tavsıl ediyoruz...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayâtının misâli, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yediği yeryüzü bitkileri, onun sâyesinde (yetişip) birbirine karışmıştır. Nihâyet yeryüzü, ziynetini takınıp (rengârenk) süslendiği ve halkı da gerçekten kendilerini on(unni'metlerinden faydalanmay)a güçleri yeten kimseler olduklarını
zanne
ttikleri bir sırada, gece veya gündüz ona emrimiz (bir âfetimiz) gelir de onu, sanki dün hiç (üzerinde bir şey)yokmuş gibi biçilmiş bir hâle getiririz! İşte, düşünec...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Şu yakın hayât, tıpkı gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve hayvanların yediği arz bitkisi o su ile karıştı: nihâyet yer zinetini takınıp süslendiği ve halkı da on(un ürününü devşirmeğ)e kâdir olduklarını
zanne
ttikleri sırada birden buyruğumuz ona gece veya gündüz geldi; sanki dün o hiç (bitkisiyle süslenip) şenlenmemiş gibi, onu biçilmiş yaptık (süsünü, zenginliğini biçtik, yok ettik). İşte biz, düşünen bir toplum için âyetleri böyle geniş geniş açıklarız....
Yunus Suresi, 36. Ayet:
Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ(
zanne
n), innez
zanne
lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey'en), innallâhe alîmun bimâ yef'alûn(yef'alûne). ...
Yunus Suresi, 36. Ayet:
1.
ve mâ
: ve değil
2.
yettebiu
: tâbî oluyor
3.
ekseru-hum
: onların çoğu
4.
illâ
: ...den başka, sadece, hariç
Yunus Suresi, 45. Ayet:
Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını
zanne
der vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi....
Yunus Suresi, 45. Ayet:
Allah’ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını
zanne
der vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah’ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah adına yalan uyduranların, kıyamet günü âkıbetlerinin ne olacağını
zanne
diyorsunuz? Allah insanlara karşı çok lütufkârdır. Fakat onların çoğu lütfun kıymetini bilmiyor, şükretmiyor....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah’a yalan uyduranların (kendiliklerinden haram ve helâl diyenlerin) kıyametteki zanları nedir (azab edilmeyeceklerini mi
zanne
diyorlar)? Şüphe yok ki Allah (akıl verip kitab indirmekle) insanlara karşı ihsan sahibidir. Fakat insanların çoğu bu nimetlere şükretmezler....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah'a karsi yalan uyduranlar kiyamet gununu ne
zanne
derler? Dogrusu Allah'in insanlara olan nimeti boldur, fakat cogu sukretmezler. *...
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah'a karşı yalan uyduranlar kıyamet gününü ne
zanne
derler? Doğrusu Allah'ın insanlara olan nimeti boldur, fakat çoğu şükretmezler....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Yalanı Allaha iftira edenler kıyamet gününü ne
zanne
diyorlar? Her halde Allah insanlara karşı bir lûtuf sahibidir, lâkin ekserisi bilmezler...
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah hakkında yalan uyduranlar kıyamet gününü ne
zanne
ttiler? Şüphesiz Allah insanlara karşı bol ihsan sahibidir fakat, insanların çoğu şükretmezler....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Uydurdukları yalanı Allah’a mal edenler kıyamet gününü ne
zanne
diyorlar?Gerçekten Allah insanlara karşı büyük lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu bu nimete şükretmezler....
Yunus Suresi, 66. Ayet:
E lâ inne lillâhi men fîs semâvâti ve men fîl ard(ardı), ve mâ yettebiullezîne yed'ûne min dûnillâhi şûrekâ(şûrekâe), in yettebiûne illez
zanne
ve in hum illâ yahrusûn(yahrusûne). ...
Yunus Suresi, 66. Ayet:
1.
e lâ
: öyle değil mi
2.
inne
: muhakkak
3.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'ındır
4.
men
: kimse, kim
Yunus Suresi, 66. Ayet:
Uyan: Göklerde kim var, Yerde kim varsa hep Allahındır, Allahdan başkasına tapanlar dahi, şeriklerin tebaası olmazlar, ancak
zanne
teba'ıyyet ederler ve ancak kendi mızraklarıyle ölçer yalan söylerler...
Hud Suresi, 27. Ayet:
1.
fe kâle el meleu
: o zaman ileri gelenler dedi
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler, kâfirler
3.
min kavmi-hi
: onun kavminden
4.
Hud Suresi, 27. Ayet:
O zaman kavminden inkâr eden kimselerin ileri gelenleri (şöyle) dedi: “Biz seni, bizim gibi beşerden başka (olarak) görmüyoruz. Ve bizden aşağı (fakir, zayıf, aciz) olan basit görüş sahibi kimselerden başkasının da sana tâbî olduğunu görmüyoruz. Ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilâkis sizleri yalancı
zanne
diyoruz.”...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Buna karşı kavminden küfreden cumhur cemaat dediler ki: biz seni ancak bizim gibi bir beşer görüyoruz ve sana tâbi' olanları da ilk nazarda en aşağılıklarımızdan ıbaret görüyoruz, sizin bize fazla bir meziyyetinizi de görmüyoruz, hattâ sizi
zanne
diyoruz ki yalancılarsınız...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine kavminden inkâr edenlerin ileri gelenleri dediler ki: '(Biz) seni ancak bizim gibi bir insan olarak görüyoruz ve sana basit görüşlü aşağı (tabakada)olanlarımızdan başkasının tâbi' olduğunu görmüyoruz. Bize karşı bir üstünlüğünüzü degörmüyoruz; bil'akis sizi yalancı kimseler
zanne
diyoruz.'...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Onun kavminden kâfir olan eşraftan bir gürûh ise dedi ki: «Biz seni bizim mislimiz gibi bir beşerden başka görmüyoruz ve sana tâbi olanları da biz ilk nazarda bizim en aşağılarımızdan başka görmüyoruz ve sizin için bizim üzerimize bir fazlalık da görmüyoruz. Belki sizi yalancılar
zanne
diyoruz.»...
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Ve kâle lillezî
zanne
ennehu nâcin minhumazkurnî inde rabbike fe ensâhuş şeytânu zikre rabbihî fe lebise fîs sicni bid’a sinîn(sinîne)....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lillezî (li ellezî)
: o kimseye
3.
zanne
:
zanne
tti, bildi
4.
enne-hu
: onun olduğu
Yusif Suresi, 42. Ayet:
(Yusuf) bu ikisinden, kurtulacağını
zanne
ttiği kimseye dedi ki: "Efendinin katında beni hatırla (ve hatırlat)!". . . Ne var ki, şeytan, efendisinin yanında Yusuf'u hatırına getirmeyi unutturdu da, nice yıllar zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Bir de bunlardan, kurtulacağını
zanne
ttiğine, efendinin yanında beni an dedi, ona da Şeytan, efendisine anmayı unutturdu da senelerce zindanda kaldı...
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Ve (Yûsuf) doğrusu içlerinden kurtulacak olanın o olduğunu
zanne
ttiği kimseye: 'Efendinin yanında beni an! (Umulur ki beni bu durumdan kurtarır)' dedi. Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu da (Yûsuf) senelerce zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Onlardan kurtulacağını
zanne
ttiği kimseye: -Efendinin yanında beni hatırla, dedi. Ama şeytan, efendisine onu hatırlatmayı unutturdu ve Yusuf bu yüzden bir kaç yıl daha hapiste kaldı....
Yusif Suresi, 94. Ayet:
Kafile, yola çıktığında, babaları: -Doğrusu ben Yusuf’un kokusunu alıyorum; ne olur beni bunak
zanne
tmeyin, dedi....
Yusif Suresi, 110. Ayet:
1.
hattâ
: öyle ki, hatta
2.
izestey'eser rusulu
: resûller umutlarını kestikleri zaman
3.
ve zannû
: ve
zanne
ttiler
4.
enne-hu...
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Resûller, umutlarını kestikleri zaman ve hatta yalanlandıklarını
zanne
ttikleri bir sırada, onlara yardımımız geldi. Böylece dilediğimiz kimse(ler) kurtarıldı. Azabımız mücrim kavimden geri döndürülmez....
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Tâ ki Rasûller ümitlerini yitirdiler ve (azap uyarıları gerçekleşmeden önce)
zanne
ttiler ki kendileri yalanlandılar, (işte o zaman) nusretimiz onlara geldi. . . Dilediğimiz kimseler kurtarıldı. . . Suçlular toplumundan azabımız geri çevrilmez....
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Nihayet Peygamberler ümidlerini kesecek hale geldikleri ve onlar yalana çıkarıldılar
zanne
ttikleri vakıt onlara nusratımız geldi de dilediklerimiz necata irdirildi, mücrimler güruhundan ise azâbımız giri döndürülmez...
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Hattâ o peygamberler (kavmlerinin îmanından) ümidlerini kesib de onların (va'd edildikleri nusret-i ilâhiyye hususunda) muhakkak yalana çıkarıldıklarını
zanne
tdikleri sırada onlara nusretimiz yetişib gelmiş, biz kimi dilersek o (ya'ni peygamberler ve tabileri) kurtuluşa erdirilmişdir. Günahkârlar güruhundan ise azabımız asla döndürülmeyecekdir. ...
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Nihâyet peygamberler (o kavimlerin îmâna gelmelerinden) ümidlerini kestiği ve(o kavimler de) gerçekten onların (o peygamberlerin) yalancı çıkarıldıklarını
zanne
ttikleri bir sırada kendilerine yardımımız geldi de dilediğimiz kimseler (o azabdan) kurtarıldı. Hâlbuki günahkârlar topluluğundan azâbımız geri çevrilmez....
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Nihâyet o peygamberlerin ye'se düştükleri ve kendilerinin hakikaten yalana çıkarıldıklarını
zanne
yledikleri zaman onlara nusretimiz geliverdi. Artık dilediğimiz kimseler necâta erdirildi ve mücrimler olan kavimden ise azabımız geri döndürülmeyecektir....
İbrahim Suresi, 42. Ayet:
1.
ve lâ tahsebenne allâhe
: ve Allah'ı sanma,
zanne
tme
2.
gâfilen
: gâfil, bilmeyen
3.
ammâ (an mâ)
: şeyden
4.
ya'melu
İbrahim Suresi, 42. Ayet:
O zaalimlerin yapacaklarından Allâhı gaafil
zanne
tme sakın. O bunları ancak öyle bir gün için geçikdiriyor ki o (gün) gözler (şaşkınlıkla) belerib kalacakdır. ...
İbrahim Suresi, 42. Ayet:
Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz
zanne
tme; sadece gözlerin dehşetten dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir....
İbrahim Suresi, 42. Ayet:
Sen, o zalimlerin işlediklerinden, sakın Rabbinin habersiz olduğunu
zanne
tme! O, sadece onları, dehşetinden gözlerinin donup kalacağı bir güne ertelemektedir....
İbrahim Suresi, 47. Ayet:
1.
fe
: öyleyse
2.
lâ tahsebenne allâhe
: Allah'ı sakın sanma,
zanne
tme
3.
muhlife
: sözünde hilâf bulunan, vaadini yerine getirmeyen
4.
İbrahim Suresi, 47. Ayet:
Sakın Allah’ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını
zanne
tme! Şüphesiz Allah güçlüdür, intikam sahibidir....
İbrahim Suresi, 47. Ayet:
Sakın Allah’ın, peygamberlerine yaptığı vaadden cayacağını
zanne
tme! Allah elbette mutlak galiptir, intikam sahibidir....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Dağlarda (kendilerini düşmanlardan, hırsızdan veya Allah’ın azabından kurtaracak) emniyetli
zanne
ttikleri evler yontup kuruyorlardı....
Hicr Suresi, 82. Ayet:
Ve (kendilerini) güven içinde (
zanne
den) kimseler olarak dağlardan evler yontuyorlardı....
İsra Suresi, 52. Ayet:
1.
yevme
: o gün
2.
yed'û-kum
: sizi çağırır, çağıracak
3.
fe testecîbûne
: o zaman, hemen icabet edeceksiniz
4.
bi hamdi-hi
İsra Suresi, 52. Ayet:
(Allah'ın) sizi çağıracağı gün, hemen O'nun hamdi ile (O'na hamd ile) icabet edeceksiniz. Ve ancak (kabirde) pek az kaldığınızı
zanne
deceksiniz....
İsra Suresi, 52. Ayet:
Sizi çağıracağı zaman (ölümü tattığınızda), O'nun Hamdı olarak (değerlendirmesine göre) olayı yaşayacak ve
zanne
deceksiniz ki (kabirlerinizde - beden yaşamında - dünyada) ancak pek az kaldınız!...
İsra Suresi, 52. Ayet:
Allah’ın, sizi davet edeceği gün, kendisine hamdederek çağrısına uyarsınız. Diriltilmeden önceki hayatınızda, halinizde çok az bir süre kaldığınızı
zanne
dersiniz....
İsra Suresi, 52. Ayet:
(Allah, kıyamette hesaba çekmek için) sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve
zanne
deceksiniz ki, kabirlerinizde, pek az bir müddet kaldınız.”...
İsra Suresi, 52. Ayet:
O sizi çağıracağı gün derhal ona kemali ta'zîm ile icabet edeceksiniz ve
zanne
deceksiniz ki pek az bir müddet kaldınız...
İsra Suresi, 52. Ayet:
(Allah) sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve
zanne
deceksiniz ki, kabirlerinizde pek az bir müddet kaldınız....
İsra Suresi, 52. Ayet:
Sizi (kabirlerinizden) çağıracağı gün, hemen O’na hamd ederek (da'vetine) icâbet edeceksiniz ve (dünyada) ancak pek az kaldığınızı
zanne
deceksiniz....
İsra Suresi, 52. Ayet:
O, sizi çağırdığı gün; hamdederek davetine uyarsınız. Ve çok az kalmış olduğunuzu
zanne
dersiniz....
İsra Suresi, 52. Ayet:
Sizi çağırdığı gün, O’na hamd ederek çağrısına koşarsınız. Ve dünyada az bir zaman kaldığınızı
zanne
dersiniz....
İsra Suresi, 56. Ayet:
De ki: 'O’ndan başka (ilâh)
zanne
ttiklerinize yalvarın; hâlbuki (onlar) ne sizden sıkıntıyı giderebilirler, ne de (onu başka bir tarafa) çevirebilirler.'...
İsra Suresi, 56. Ayet:
De ki: "O'nunla beraber (tanrısal güçlere sahip olduğunu)
zanne
ttiğiniz (varlıkları) çağırın bakalım; sizden bir darlığı gidermeye ya da onu (başka bir yere) yansıtmaya güçlerinin olmadığını (göreceksiniz")....
İsra Suresi, 92. Ayet:
Yahud söyleyip
zanne
ttiğin gibi, semayı parça parça azab olarak üzerimize düşüresin, yahud Allah’ı ve melekleri söylediğine şâhid getiresin....
İsra Suresi, 92. Ayet:
«Yahut söyleyip
zanne
ttiğin gibi, göğü başımıza parça parça düşüresin veya Allah'ı ve melekleri söylediğine şahit getiresin.»...
İsra Suresi, 92. Ayet:
"Yahut
zanne
ttiğin gibi üzerimize gökten parçalar düşürmelisin, yahut Allâh'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin (onlar senin doğru söylediğine şâhidlik etmelidirler)!"...
İsra Suresi, 101. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
tis'a
: dokuz
İsra Suresi, 101. Ayet:
Andolsun, biz Mûsâ’ya apaçık dokuz mucize verdik. İsrailoğullarına sor (sana anlatsınlar): Hani Mûsâ onlara gelmiş ve Firavun da ona, “Ben senin kesinlikle büyülendiğini
zanne
diyorum ey Mûsâ!” demişti....
İsra Suresi, 101. Ayet:
Andolsun ki biz, Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik. . . İsrailoğullarına sor, (Musa) onlara geldiğinde, Firavun Ona demişti ki: "Muhakkak ki ben, senin büyücü olduğunu
zanne
diyorum, yâ Musa!"...
İsra Suresi, 101. Ayet:
Andolsun ki biz Mûsâ’ya, hak peygamber olmasının delili olarak açık açık dokuz âyet, dokuz mûcize verdik. İsrâiloğulları’na sor. Mûsâ kendilerine geldiğinde Firavun ona: 'Ey Mûsâ, kesinlikle ben senin büyülenerek aklının etki altına alındığını
zanne
diyorum' dedi....
İsra Suresi, 101. Ayet:
Yemin olsun ki, biz Mûsa’ya apaçık dokuz mûcize verdik. İsrailoğullarına sor, Mûsa onlara geldiği vakit, Firavun ona şöyle demişti: “Ya Mûsa! Ben seni, muhakkak büyülenmiş
zanne
diyorum.”...
İsra Suresi, 101. Ayet:
Celâlim hakkı için Musâya açık açık dokuz âyet verdik, sor Benî İsraîle, onlara geldiği vakıt Fir'avn ona dedi ki: her halde ben seni ya Musâ! Bir büyüye tutulmuş
zanne
diyorum...
İsra Suresi, 101. Ayet:
Celâlim hakkı için, (biz) Mûsâ’ya apaçık dokuz mu'cize verdik; (Ey Resûlüm!)İşte İsrâiloğullarına sor! (Mûsâ) onlara geldiği zaman, bunun üzerine Fir'avun ona: 'Ey Mûsâ! Doğrusu ben seni sihirlenmiş
zanne
diyorum' demişti....
İsra Suresi, 101. Ayet:
Andolsun ki; Biz, Musa'ya dokuz tane apaçık ayet verdik. Sor, İsrailoğullarına, hani onlara gelmişti de Firavun ona şöyle demişti: Ey Musa, doğrusu ben, seni büyülenmiş
zanne
diyorum....
İsra Suresi, 101. Ayet:
Kasem olsun ki, Biz Mûsa'ya açık açık dokuz âyet verdik. İşte İsrailoğullarına sor. Onlara geldiği zaman O'na Fir'avun dedi ki: «Ey Mûsa! Şüphe ki ben seni elbette büyülenmiş
zanne
tmekteyim.»...
İsra Suresi, 101. Ayet:
Andolsun ki Musa’ya apaçık dokuz ayet verdik. İsrailoğullarına sor! Musa onlara geldiğinde Firavun kendisine: -Ey Musa, ben senin kesinlikle büyülenmiş olduğunu
zanne
diyorum, demişti....
İsra Suresi, 101. Ayet:
Mûsâ’ya, açık açık dokuz mûcize (açık belge) verdik. İşte İsrailoğullarına sor: Mûsâ kendilerine geldiğinde Firavun ona: ("Bana bak) Mûsâ!" dedi, "Ben senin büyülendiğini
zanne
diyorum."...
İsra Suresi, 102. Ayet:
(Musa da Firavun'a) dedi ki: "Andolsun ki, bunları, doğruluğumu sana gösteren kanıtlar olarak semâların ve arzın Rabbinden başkasının inzâl etmediğini pekâlâ bilirsin. . . Muhakkak ki ben de senin hüsrana uğramış olduğunu
zanne
diyorum, ey Firavun!"...
İsra Suresi, 102. Ayet:
Mûsa dedi ki: “Pekalâ bilirsin ki, bu mûcizeler birer ibret olsunlar diye, göklerin ve yerin Rabbinden başkası indirmemiştir. Ben de, ey Firavun! Seni helak olmuş
zanne
diyorum.”...
İsra Suresi, 102. Ayet:
Alimallah dedi: pek âlâ bilirsin ki bunları o Göklerin Yerin rabbı, sırf birer basîret olmak üzere indirdi, her halde ben de seni ya Fir'avn! Helâk olmuş
zanne
diyorum...
İsra Suresi, 102. Ayet:
Musa dedi ki: «Ey Firavun! Pekâlâ bilirsin ki, bu mucizeleri, birer ibret olmak üzere, ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de seni helak olmuş
zanne
diyorum.»...
İsra Suresi, 102. Ayet:
(Mûsâ ise:) 'Gerçekten (sen de) bilirsin ki, bunları birer delil olarak, ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Fir'avun! Şübhesiz ki ben de seni mahvolmuş
zanne
diyorum' dedi....
İsra Suresi, 102. Ayet:
Musa da ona: -Elbette bunları deliller olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini bilirsin. Ben de kesinlikle senin mahvolacağını
zanne
diyorum ey Firavun! dedi....
İsra Suresi, 102. Ayet:
Mûsâ da şöyle cevap verdi: "Pek iyi bilirsin ki bu âyetleri, birer belge olmak üzere, indiren, göklerin ve yerin Rabbinden başkası değildir. Ey Firavun! Ben de senin mahvolduğunu
zanne
diyorum."...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen Magara ve Kitap ehlini sasilacak ayetlerimizden mi
zanne
ttin?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Yoksa sen Mağara ve Kitap ehlini şaşılacak ayetlerimizden mi
zanne
ttin?...
Kəhf Suresi, 9. Ayet:
Ashab-ı Kehf ve Rakim’i, şaşılacak ayetlerimizden mi
zanne
ttin sen?...
Kəhf Suresi, 18. Ayet:
Bir de onları uyanıklar
zanne
dersin halbuki uykudalardır ve biz onları sağa sola çeviririz, köpekleri de medhalde iki kolunu uzatmış, üzerlerine çıkıversen mutlaka onlardan döner kaçardın ve her halde onlardan dehşet dolardın...
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
Ve o, nefsine zulmederek bahçesine girdi. Şöyle dedi: “Bunun (bu bağın) ebediyyen helâk olacağını
zanne
tmiyorum.”...
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
Böylece nefsine zulmederek bağına girdi. . . Şöyle dedi: "Ebediyen bu varlığımın yok olacağını
zanne
tmiyorum. "...
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
O kâfir, nefsine zulmeder olduğu halde bağına girdi; dedi ki:” - Bu bağın helâk olacağını ebediyyen
zanne
tmiyorum....
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
(35-36) Kendine yazık ederek bahçesine girdi ve, «bu bahçenin hiçbir zaman bozulup yok olacağını sanmıyorum; Kıyâmet'in kopacağını da
zanne
tmiyorum. Ama eğer Rabbime döndürülürsem, bunun yerine daha hayırlısını bulurum» diyordu....
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
(35-36) Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: 'Bu bahçenin batacağını hiç
zanne
tmem. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, and olsun ki orada bundan daha iyisini bulurum' dedi....
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
Ve bağına girdi, kendine yazık ediyordu, dedi: ebedâ
zanne
tmem ki bu helâk olsun ve...
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
O, nefsine (böylece) zulümde berdevam (ve kâfir) olarak bağına girdi, dedi ki: «Bunun ebediyyete kadar helak olacağını
zanne
tmiyorum». ...
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
Ve o nefsine zulmeder olduğu halde bağına girdi, dedi ki: «Ben
zanne
tmem ki, bu ebedîyyen yok olsun.»...
Kəhf Suresi, 35. Ayet:
(35-36) Bu adam gururu yüzünden kendi öz canına zulmeder vaziyette bağına girdi ve: "
Zanne
tmem ki bu bağ bozulup yok olsun; kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Bununla beraber şayet Rabbimin huzuruna götürülecek olursam o zaman elbette bundan daha iyi bir âkıbet bulurum." dedi....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
1.
ve mâ ezunnu
: ve
zanne
tmiyorum
2.
es sâate
: o saat, kıyâmet saati
3.
kâimeten
: kaim olan
4.
ve le in rudidtu
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
Ve ben, (kıyâmet) saatinin kaim olacağını (vukû bulacağını)
zanne
tmiyorum. Ve eğer Rabbime döndürülürsem mutlaka ondan daha hayırlısına dönüşmüş olanı bulurum....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
"Kıyametin kopacağını da
zanne
tmiyorum! Eğer Rabbime döndürülürsem, kesinlikle bundan daha hayırlı bir gelecek bulurum. "...
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
'Kıyametin kopacağı ânın gerçekleşeceğini de
zanne
tmiyorum, inanmıyorum. Şayet diriltilerek Rabbimin huzuruna götürülürsem, elbette orada, bundan daha hayırlı bir âkıbet bulurum.' dedi....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
(35-36) Kendine yazık ederek bahçesine girdi ve, «bu bahçenin hiçbir zaman bozulup yok olacağını sanmıyorum; Kıyâmet'in kopacağını da
zanne
tmiyorum. Ama eğer Rabbime döndürülürsem, bunun yerine daha hayırlısını bulurum» diyordu....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
(35-36) Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: 'Bu bahçenin batacağını hiç
zanne
tmem. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, and olsun ki orada bundan daha iyisini bulurum' dedi....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
zanne
tmem ki Kıyamet kopsun, bununla beraber şayed rabbıma reddedilirsem her halde bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum...
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
kıyametin kopacağını da
zanne
tmem. Bununla beraber şayet Rabbime döndürülürsem, mutlaka bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum.» dedi....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
«Kıyametin kopacağını da
zanne
tmem. Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, muhakkak orada bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum»....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
«Ve
zanne
tmem ki, Kıyamet kopsun ve eğer Rabbime reddedilir isem elbette bundan daha hayırlı bir merci bulurum.»...
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
Kıyametin kopacağını da hiç
zanne
tmiyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, elbette bundan daha iyisini bulurum, derdi....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
(35-36) Bu adam gururu yüzünden kendi öz canına zulmeder vaziyette bağına girdi ve: "
Zanne
tmem ki bu bağ bozulup yok olsun; kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Bununla beraber şayet Rabbimin huzuruna götürülecek olursam o zaman elbette bundan daha iyi bir âkıbet bulurum." dedi....
Kəhf Suresi, 36. Ayet:
'Kıyametin kopacağını da
zanne
tmiyorum ya; Rabbimin huzuruna dönecek olsam bile herhalde orada bundan daha iyi bir âkıbet bulurum.'...
Kəhf Suresi, 52. Ayet:
O kıyamet günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: “- Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye
zanne
ttiğiniz putlarınızı çağırın.” Hemen çağırmış olurlar yakarırlar, fakat onlara cevap vermemiş bulunurlar. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir vadi kurarız....
Kəhf Suresi, 52. Ayet:
Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: «Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye
zanne
ttiğiniz putlarınızı çağırın.» Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel koymuşuzdur....
Kəhf Suresi, 52. Ayet:
Yine o gün ki (Allah, kâfirlere): 'Benim ortaklarım
zanne
ttiklerinizi çağırın!' der. İşte onları çağırmışlar, fakat kendilerine icâbet etmemişlerdir ve (biz) onların arasına tehlikeli bir uçurum koymuşuzdur....
Kəhf Suresi, 52. Ayet:
O gün (Allâh, kâfirlere) der ki: "Benim ortaklarım
zanne
ttiğiniz şeyleri çağırın (da sizi azâbımdan kurtarsınlar)! İşte çağırdılar ama (çağırdıkları), kendilerine cevap vermediler. Ve biz onların aralarına tehlikeli bir uçurum koyduk....
Kəhf Suresi, 52. Ayet:
Bir gün Allah şöyle diyecektir: "O bir şey
zanne
ttiğiniz ortaklarımı çağırın!" Hemen çağırdılar ama onlar kendilerine cevap vermedi. Biz onların aralarına tehlikeli bir uçurum/yıkıcı bir düşmanlık koyduk....
Kəhf Suresi, 53. Ayet:
1.
ve ree
: ve gördü
2.
el mucrimûne
: suçlular, günahkârlar
3.
en nâre
: ateş
4.
fe
: o zaman, artık, böylece
Kəhf Suresi, 53. Ayet:
Ve mücrimler, ateşi (cehennemi) gördü. O zaman içine düşeceklerini
zanne
ttiler (idrak ettiler). Ve ondan uzaklaşacak (kaçacak) bir yer bulamadılar....
Kəhf Suresi, 53. Ayet:
Günahkârlar ise ateşi görür de (onun uğultu ve dehşetinden, daha onu tatmadan)kendilerinin gerçekten ona düşmüş kimseler olduklarını
zanne
derler; fakat ondan kaçacak bir yer bulamazlar!...
Kəhf Suresi, 59. Ayet:
İşte zulmettikleri zaman kendilerini helâk ettiğimiz şehirler! Onları helâk etmek için de (gelmeyeceğini
zanne
ttikleri) bir zaman ta'yîn etmiştik....
Kəhf Suresi, 102. Ayet:
1.
e
: mı
2.
fe hasibe
: yoksa
zanne
ttiler
3.
ellezîne keferû
: kâfirler, inkâr eden kimseler
4.
en yettehızû
: ed...
Kəhf Suresi, 102. Ayet:
Yoksa kâfirler, kullarımın Benden başka dostlar edineceklerini mi
zanne
ttiler? Muhakkak ki Biz, cehennemi kâfirlere bir ikram (kalacak yer) olarak hazırladık....
Kəhf Suresi, 102. Ayet:
Ya o kâfirler beni bırakıpda kullarıma kendilerine mevlâ ittihaz edeceklerini mi
zanne
ttiler, biz Cehennemi o kâfirler için bir konukluk hazırladık...
Kəhf Suresi, 102. Ayet:
O kâfirler, birtakım kullarımı, Benden başka tanrı edinmelerinin geçerli olacağını mı
zanne
ttiler? Doğrusu Biz cehennemi kâfirler için konak olarak hazırlamış bulunuyoruz....
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
dalle
: saptı (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla oldu)
3.
sa'yu-hum
: onların çalışmaları, amelleri
4.
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini
zanne
diyorlar....
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
'Onlar, iyi iş yaptıklarını
zanne
ttikleri halde dünyadaki çabaları boşa çıkanlardır.'...
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
Onlar ki Dünya hayatta saiyleri boşa gitmektedir de kendilerini
zanne
derler: ki cidden güzel san'at yapıyorlar....
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
"Bunlar, güzel işler yaptıklarını
zanne
ttikleri halde, dünya hayatının peşinde tüm çaba ve koşuşturmaları eğri ve çarpık olan kimseler(dir):...
Kəhf Suresi, 104. Ayet:
«Onlar ki, dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Ve halbuki, onlar güzel bir amel yapar olduklarını
zanne
derler.»...
Məryəm Suresi, 82. Ayet:
Hayır,
zanne
ttikleri gibi değil. O putlar, yarın onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine hasım olacaklar....
Məryəm Suresi, 82. Ayet:
Hayır, (
zanne
ttikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır....
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe
zanne
en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne)....
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
1.
ve zennûni (za en nuni)
: ve Zennun (Yunus
2.
iz zehebe
: gitmişti
3.
mugâdıben
: gadaplanarak, öfkelenerek
4.
fe
<...
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Ve Zennûn (Yunus A.S), gadaba gelerek (öfkelenerek) gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı (hükmedemeyeceğimizi)
zanne
tti. Sonra karanlıklar içinde (şöyle) nida etti: “Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhan'sın (herşeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum.”...
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı
zanne
tmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti....
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
ZünNun (Yunus). . . Hani kızarak çekip gitmiş ve kendisini sıkıştırmayacağımızı
zanne
tmişti! Nihayet karanlıklar içinde: "Tanrı yok (benliğim yok); sadece Sen (hakikatimi oluşturan El Esmâ mânâların)! Senin (Esmâ mânâlarını açığa çıkaran olarak bu işlevimle) tespihindeyim! Muhakkak ki ben zâlimlerden oldum" diye yönelmişti....
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı
zanne
tmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti....
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Zennunu da; hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini aslâ sıkıştırmayız
zanne
tmişti, derken zulmetler içinde «la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimîn» diye nidâ etti...
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Ve Zünnûn'u da (yâd et) o vakit ki, gazebnâk olarak gitmişti. Bizim kendisini muaheze etmiyeceğimizi
zanne
tmişti. Derken zulmetler içinde (kalıp) niyazda bulundu ki: «(Yarabbi!) Senden başka ilâh yoktur, seni tenzih ederim, şüphe yok ki ben zalimlerden oldum.»...
Ənbiya Suresi, 87. Ayet:
Zunnûna da.. Hani o, öfkeli olarak giderken, aleyhinde hüküm vermeyeceğimizi
zanne
tmişti. Karanlıklar içinde seslendi: - Senden başka ilah yoktur, Sen tüm noksanlıklardan yücesin. Gerçekten ben, zalimlerden oldum....
Həcc Suresi, 15. Ayet:
1.
men
: kim
2.
kâne
: oldu
3.
yezunnu
:
zanne
der
4.
en len yensure-hu
: ona asla yardım etmez
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim Allah'ın, ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini
zanne
diyorsa, o zaman semaya (gökyüzüne) bir sebep uzatsın. Sonra da onu (o sebebi, irtibatı) kessin. O taktirde baksın, O'nun hilesi, onun öfkelendiği şeyi (başına gelen musîbeti) giderir mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini
zanne
diyorsa hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini
zanne
tmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim Allâh'ın (hakikatindeki Esmâ kuvvelerinin) kendisine dünyada ve gelecek yaşamında yardımcı olmayacağını
zanne
diyorsa, bir sebep ile (tefekkürle) semâya (bilincine) yönelsin, sonra (bedensiz sırf bilinç olarak beden bağını) kessin de bir baksın; (kendini yalnızca beden
zanne
tmesiyle düştüğü) tuzağı, öfkelendiği şeyi (Rabbinin kulu olması gerçeğini) ortadan kaldırıyor mu?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim ki, Allah, Peygambere dünyada ve ahirette asla yardım etmez
zanne
diyorsa, hemen yukarıya (evinin tavanına) bir ip uzatsın, sonra intihar etsin (boğulsun) de baksın, yaptığı bu iş, kendini öfkelendirmekte olan Allah’ın (Peygamberine) yardımını giderecek mi? (Çatlasa, patlasa, yine de Allah, Peygamberine, hem dünyada hem ahirette zafer verecektir.)...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini
zanne
tmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim, ona Allah Dünyada ve Âhırette aslâ yardım etmez
zanne
diyorsa hemen Semâya bir ip uzatsın sonra nefesini kessin de baksın keydi gayzını giderecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Her kim O'na (peygambere) Allah'ın ne dünyada ve ne de ahirette yardım etmeyeceğini
zanne
diyor ise semaya bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin, artık baksın ki, kendisinin bu hilesi onun nefret ettiği şeyi giderecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim, Allah’ın dünyada ve ahirette ona yardım edemeyeceğini
zanne
diyorsa, göğe bir ip uzatsın ve sonra kesiversin. Baksın, kurduğu düzen onun öfkesini giderebilecek mi?...
Həcc Suresi, 15. Ayet:
Kim Allah’ın, Resulünü dünyada ve âhirette desteklemeyeceğini
zanne
derse, haydi öfkesinden bir ip alıp tavandan uzatsın, boğazından geçirsin. Sonra nefesini kessin de bir baksın, bulduğu bu tedbiri, bu çırpınışları öfke duyduğu şeyi, Allah’ın Resulüne yardımını engelleyecek mi?...
Həcc Suresi, 51. Ayet:
Bizim kendilerine gücümüzün yetmeyeceğini, bizim koyduğumuz kuralların dışına çıkıp yakalarını kurtaracaklarını
zanne
derek âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı ve ilkelerimizi tesirsiz kılmak için birbirlerini geride bırakırcasına çalışan güç ve iktidar sahipleri, ilim adamları ve yazarlar, işte onlar, kaynayan, köpüren cehennem azabına müstehak olanlardır....
Möminun Suresi, 55. Ayet:
(55-56) Kendilerine mal ve ogullar vermekle, iyiliklerde onlar icin acele ettigimizi mi
zanne
derler? Hayir; farkinda degiller....
Möminun Suresi, 55. Ayet:
(55-56) Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi
zanne
derler? Hayır; farkında değiller....
Möminun Suresi, 55. Ayet:
Zanne
derler mi ki; kendilerine mal ve oğullar vermekle,...
Möminun Suresi, 55. Ayet:
Zanne
diyorlar mı ki, onlara kendisiyle imdad ettiğimiz mal ve evlat ile....
Möminun Suresi, 55. Ayet:
Kendilerine servet ve oğullar vermekle
zanne
diyorlar mı ki,...
Möminun Suresi, 55. Ayet:
Zanne
diyorlar mı ki kendilerine mal ve oğullar sunduk diye....
Möminun Suresi, 56. Ayet:
(55-56) Kendilerine mal ve ogullar vermekle, iyiliklerde onlar icin acele ettigimizi mi
zanne
derler? Hayir; farkinda degiller....
Möminun Suresi, 56. Ayet:
(55-56) Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi
zanne
derler? Hayır; farkında değiller....
Möminun Suresi, 115. Ayet:
1.
e
: mı
2.
fe
: öyleyse, artık
3.
hasibtum
: siz
zanne
ttiniz
4.
ennemâ
: olduğunu
Möminun Suresi, 115. Ayet:
Öyleyse Bizim, sizi abes olarak (boş yere) yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi
zanne
ttiniz?...
Möminun Suresi, 115. Ayet:
Sizi ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmiyeceğinizi mi
zanne
ttiniz?”...
Möminun Suresi, 115. Ayet:
Ya
zanne
ttiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca' edilmiyeceksiniz?...
Möminun Suresi, 115. Ayet:
«Ya siz
zanne
ttiniz mi ki, Biz sizi ancak bir abes yere yarattık ve hakikaten siz Bize döndürülmeyeceksiniz?»...
Nur Suresi, 11. Ayet:
1.
innellezîne (inne ellezîne)
: muhakkak o kimseler, onlar
2.
câû
: geldiler
3.
bi el ifki
: ifk ile, uydurulmuş iftira ile
4.
Nur Suresi, 11. Ayet:
Muhakkak ki (Hz. Ayşe hakkında) ifk (iftira) ile gelenler, sizden bir gruptur. Sizin için onun bir şerr olduğunu
zanne
tmeyin. Hayır, o sizin için hayırdır. Onlardan herbirinin günahtan kazandıkları (cezalar) vardır. Ve onun büyüğünü yönetene (uydurup, yayana) büyük azap vardır....
Nur Suresi, 12. Ayet:
Lev lâ iz semi’tumûhu
zanne
l mu’minûne vel mu’minâtu bi enfusihim hayran ve kâlû hâzâ ifkun mubîn(mubînun)....
Nur Suresi, 12. Ayet:
1.
lev lâ
: olmasaydı, olmaz mıydı, gerekmez miydi
2.
iz
: o zaman
3.
semi'tumû-hu
: onu işittiniz
4.
zanne
: zand...
Nur Suresi, 39. Ayet:
1.
vellezîne keferû
: ve kâfirler
2.
a'mâlu-hum
: onların amelleri
3.
ke serâbin
: serap gibidir
4.
bi kîatin
: dü...
Nur Suresi, 39. Ayet:
Ve kâfirlerin amelleri düz arazideki serap gibidir. Susamış olan, onu su
zanne
tti. Ona ulaştığı zaman, bir şey bulamadı. Ve yanında (karşısında) Allah'ı buldu. Böylece (Allah), onun hesabını ona tam olarak ödedi. Ve Allah, hesabı seri (çabuk) görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su
zanne
der; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, küfre saplananların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir. Susayan serabı su
zanne
der. Nihayet oraya vardığında, orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında Allah’ı bulmuştur. Allah onun hesabını tamı tamına görür. Allah çok çabuk hesaba çeker....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkar edenlerin amelleri ise dümdüz arazideki serap gibidir. Susayan kimse onu su
zanne
der. Ancak yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. O da, kendisinin hesabını tam görür. Allah hesabı çabuk görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Kâfir olanların amelleri ise, dümdüz engin bir arazideki serab gibidir. Susayan, onu bir su
zanne
der; nihayet ona vardığı zaman, onu
zanne
tiği gibi bir şey bulmaz (işte kâfir de kıyamet günü, yaptığı amelden bir sevab bulamaz). Yanında Allah’ın cezasını bulur. Allah’da onun hesabını (amelinin cezasını) tamamen verir. Allah, çok çabuk hesab görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Inkar edenlerin isleri engin collerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su
zanne
der, fakat oraya geldiginde hicbir sey bulamaz. Orada Allah'i bulur ve O da hesabini gorur. Allah hesabi cabuk gorendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkar edenlerin işleri engin çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su
zanne
der, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah'ı bulur ve O da hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su
zanne
der; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Küfredenlerin ise amelleri bir engin çölde serab gibidir, susayan onu bir su
zanne
der, nihayet ona vardığı vakıt onu bir şey bulmaz da yanında vicdanı Allahı bulur, o da ona tamamile hisabını görüverir ve Allah seri' hisablıdır...
Nur Suresi, 39. Ayet:
Küfredenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki, susayan onu su
zanne
der, nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur. Allah ise onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Kâfirlerin amelleri ise engin çöllerdeki serap gibidir. Susuz kimse onu su
zanne
der, fakat oraya varınca hiçbir şey bulamaz. Kâfir karşısında Allah'ı bulur. O da hesabını eksiksiz olarak görür. Zaten Allah'ın hesaplaşması çabuktur....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, onların amelleri çöllerdeki serab gibidir; susayan bir kimse onu su
zanne
der. Nihâyet (yardıma pek muhtaç olduğu, o hesab gününde) ona (o ameline)vardığı zaman, onu (kendisine fayda verecek) bir şey olarak bulamaz ama (amelinin)yanında Allah’ı bulur; (O da) onun hesâbını tamamıyla hemen görüverir. Çünki Allah, hesâbı çok çabuk görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkâr edenlerin amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su
zanne
der, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah'ı bulur, Allah da onun hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir....
Nur Suresi, 39. Ayet:
Dini inkâr edenlere gelince:Onların işleri düz, ıssız bir çöldeki serap gibidir ki susayan onu su
zanne
der. Nihayet onun yanına varınca su namına hiçbir şey bulamaz… Fakat Allah’ı bulur. O da onun hesabını tam tamına görür. Zira Allah hesabı pek çabuk görür....
Nur Suresi, 39. Ayet:
İnkâr edenlere gelince, onların yaptıkları işler de çölde bir serap gibidir ki, susamış kimse onu su
zanne
der. Oraya vardığında ise birşey bulamaz; yalnız Allah'ı bulur; Allah da onun hesabını tastamam görüverir. Zira Allah çok çabuk hesap görücüdür....
Nur Suresi, 57. Ayet:
1.
lâ tahsebenne
: sakın
zanne
tme
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenleri
3.
mu'cizîne
: aciz bırakıcılar
4.
fî el ardı
Nur Suresi, 57. Ayet:
Sakın kâfirleri, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakıcı
zanne
tme. Ve onların barınacağı yer ateştir. Ve dönüş yerleri mutlaka kötü (bir yer)dir....
Nur Suresi, 57. Ayet:
(Ve) hakkı inkara şartlanmış olan kimseler de (hak ettikleri cezayı) bu dünyada (bulmasalar bile, nihai yargıdan) kaçabileceklerini
zanne
tmesinler: Çünkü onların (öte dünyada) varacakları yer ateştir; gerçekten de, varılacak ne kötü bir sondur bu!...
Nur Suresi, 57. Ayet:
İnkâr edenlerin dünyada Allah’ın hükmünden kaçıp kurtulacaklarını sakın
zanne
tme! Onların varacakları yer ateştir. Gerçekten ne kötü bir sondur bu!...
Nur Suresi, 57. Ayet:
Sakın o küfre sapanların, yeryüzünde âciz bırakıcı güçler olduklarını
zanne
tme. Varacakları yer ateştir onların. Ne kötü dönüş yeridir o, ne kötü!...
Nur Suresi, 63. Ayet:
(Ey müminler!) Peygamberin davetini, aranızdan bazınızın bazınıza daveti gibi
zanne
tmeyin. İçinizden, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O'nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar....
Furqan Suresi, 44. Ayet:
Yoksa (Ey Rasûlüm), onların çoğunu, hakkı işitiyorlar veya hakkı anlıyorlar mı
zanne
diyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler. Doğrusu gidişçe daha sapıktırlar....
Furqan Suresi, 44. Ayet:
Yoksa onların ekserîsini işitirler veya akıl ederler mi
zanne
diyorsun? Onlar sırf hayvan gibi hattâ gidişçe daha sapkındırlar...
Furqan Suresi, 44. Ayet:
Yoksa
zanne
der misin ki, onların ekserisi işitirler veya âkilâne düşünürler? Onlar başka değil, hayvanlar gibidirler, belki onlar yolca daha sapıklardır....
Furqan Suresi, 44. Ayet:
Veya
zanne
der misin ki onların çoğu işitir yahut akıl eder? Onlar hayvan gibidir; hattâ daha da şaşkın bir yoldadırlar....
Şüəra Suresi, 149. Ayet:
'(Kendi hâline bırakılacağını
zanne
den) şımarık kimseler olarak dağlardan evleryontuyorsunuz.'...
Şüəra Suresi, 186. Ayet:
1.
ve mâ
: ve değil
2.
ente
: sen
3.
illâ beşerun
: bir beşerden başka, bir insandan başka
4.
mislu-nâ
: bizim gib...
Şüəra Suresi, 186. Ayet:
Ve sen, bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Ve biz, seni mutlaka yalancılardan
zanne
diyoruz....
Şüəra Suresi, 186. Ayet:
«Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Biz senin muhakkak yalancılardan olduğunu
zanne
diyoruz». ...
Şüəra Suresi, 186. Ayet:
«Ve sen bizim gibi bir insandan başka değilsin. Ve seni muhakkak yalancılardan
zanne
diyoruz.»...
Şüəra Suresi, 210. Ayet:
Kur’an’ı (müşriklerin
zanne
ttiği gibi), şeytanlar indirmedi....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
1.
kîle
: denildi
2.
lehadhulî (lehâ udhulî)
: ona gir
3.
es sarha
: köşk, saray
4.
fe
: o zaman
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: "Köşke gir." denildi. Onu gördüğü zaman derin su
zanne
tti ve ayaklarını açtı (eteklerini çekti). (Süleyman A.S): "Muhakkak ki o, parlak, billur camdan bir köşktür." dedi. (Sebe Melikesi): "Rabbim, muhakkak ki ben, nefsime zulmettim ve Süleyman (A.S)'la beraber alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." dedi....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona (Belkıs’a şöyle) denildi: “- Saray’a gir.” (Süleyman tarafından yaptırılan sarayın giriş yerine, daha önce cam konulmuş olup altından su akıtılmakta olduğundan Belkıs) bunu görünce derin bir su
zanne
tti ve (ıslanmasın diye) elbiselerini kaldırarak bacaklarından (bir miktar) açtı. Süleyman dedi ki:(Ey Belkıs bacaklarını ört) o, camdan yapılmış şeffaf bir saraydır. (Belkıs şöyle) dedi: “- Ey Rabbim, gerçekten ben (önceden) nefsime zulmetmişim. Şimdi Süleyman’ın beraberliğinde âlemlerin Rabbi o...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: «Koske gir» dendi; salonu gorunce, onu derin bir su
zanne
tti, etegini cekti. Suleyman: «Dogrusu bu camdan yapilmis mucella bir salondur» dedi. Melike: «Rabbim! suphesiz ben kendime yazik etmisim. Suleyman'la beraber, alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum» dedi. *...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: 'Köşke gir' dendi; salonu görünce, onu derin bir su
zanne
tti, eteğini çekti. Süleyman: 'Doğrusu bu camdan yapılmış mücella bir salondur' dedi. Melike: 'Rabbim! Şüphesiz ben kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber, Alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum' dedi....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Ona: 'Köşke gir!' denildi. Bunun üzerine (melîke) onu görünce, onu (o köşkün, altından su akıtılan ve üstü billûrla kaplanan zemînini) derin bir su
zanne
tti ve (eteğini)inciklerinden açtı (yukarı çekti). (Süleymân ona:) 'Doğrusu bu, billûrdan (yapılmış) şeffafbir köşktür!' dedi. (Melîke:) 'Rabbim! Gerçekten ben nefsime zulmetmişim! ArtıkSüleymân’la berâber âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslîm oldum!' dedi....
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Kraliçeye: "Buyurun, saraya girin" denildi. Sarayın eyvanını görünce, zemininde engin ve duru su olduğunu
zanne
dip eteğini yukarı çekti. Süleyman: "Bu, sırçadan yapılmış şeffaf bir saraydır." Kraliçe:"Ya Rabbî, dedi, Ben (Sen’den başkasına ibadet etmekle) kendime zulmetmişim, şimdi ise Süleyman’la birlikte alemlerin Rabbine teslim oluyorum."...
Nəml Suresi, 44. Ayet:
Kendisine 'Saraya gir' dendi. Sarayın zeminini görünce, onu duru bir su
zanne
tti ve eteklerini topladı. Süleyman 'Bu billurdan yapılmış saydam bir saraydır' dedi. Belkıs 'Rabbim, ben gerçekten kendime yazık etmişim,' dedi. 'Şimdi Süleyman ile beraber Âlemlerin Rabbine teslim oldum.'...
Nəml Suresi, 88. Ayet:
Dağları görürsün, onlar bulutların akışına benzer bir süratle akıp giderken, yerlerinde duruyor
zanne
dersin. Bu, her şeyi hesaplı, planlı sağlam yapan Allah’ın ortaya koyduğu tekniktir. O gizli-açık yaptıklarınızın tamamından haberdardır....
Qəsəs Suresi, 19. Ayet:
Vakta ki Mûsa, hem kendisine, hem de kendisinden yardım istiyene düşman olanı (bu ikinci Kıptî’yi) yakalamak istedi, (yardım istiyen adam, daha önce kendisine Mûsa tarafından azgın diye hitab edildiğinden, Mûsa kendisini yakalayacak
zanne
derek) şöyle dedi: “- Ey Mûsa! Dün bir adamı öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Ara buluculardan olmayı arzu etmiyorsun da yeryüzünde bir zorba mı olmak istiyorsun?”...
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
fir'avnu
: firavun
3.
yâ eyyuhâ
: ey
4.
el meleu
: önde gelenler
...
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Ve firavun: "Ey ileri gelenler! Ben, sizin için benden başka bir ilâh bilmiyorum. Benim için ıslak toprak üzerine ateş yak (tuğla pişir). Böylece bana (yüksek) bir kule yap. Belki ben Musa'nın ilâhına muttali olurum. Ve ben, onun mutlaka yalancılardan olduğunu
zanne
diyorum." dedi....
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
1.
vestekbere
: ve büyüklendiler
2.
huve
: o
3.
ve cunûdu-hu
: ve onun askerleri, onun orduları
4.
fî el ardı
: ye...
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
Ve o ve onun orduları, yeryüzünde haksız yere kibirlendiler. Ve kendilerinin, bize rücu ettirilmeyeceklerini (döndürülmeyeceklerini)
zanne
ttiler....
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
O ve kurmayları, ülkelerinde hak etmedikleri halde büyüklük taslayıp serkeşlik, zorbalık ve diktatörlük ederek iktidarda kaldılar. Bizim huzurumuza getirilerek hesaba çekilmeyeceklerini
zanne
ttiler....
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
O Firavun ve askerleri, yeryüzünde (Mısır’da) hakları olmıyarak büyüklük tasladılar ve
zanne
ttiler ki, bize döndürülmiyecekler....
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
O ve askerleri yeryüzünde haksız olarak gurura kapılıp büyüklük tasladılar ve
zanne
ttiler ki bize hiç döndürülmeyecekler....
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
Hem de o ve askerleri yeryüzünde haksızlıkla kibirlenmek istediler ve
zanne
ttiler ki onlar bize iâde olunmıyacaklar...
Qəsəs Suresi, 39. Ayet:
Böylece o ve orduları, haksız yere ülkede büyüklük tasladılar ve huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerini
zanne
ttiler....
Qəsəs Suresi, 62. Ayet:
Kıyamet gününde (Allah o müşriklere) nida edib şöyle buyuracaktır: “- Nerede, kendilerini ortaklarım diye
zanne
ttikleriniz?”...
Qəsəs Suresi, 62. Ayet:
Ve o gün (Allah), onlara (o müşriklere) seslenir de: '(Kendilerini bana ortak)
zanne
tmekte olduğunuz ortaklarım nerede?' buyurur....
Qəsəs Suresi, 62. Ayet:
O gün Allah onlara, 'Nerede Bana ortak
zanne
ttiğiniz şeriklerim?' diye seslenir....
Qəsəs Suresi, 74. Ayet:
O süreçte onlara hitap eder, şöyle der: "Nerede o ortaklarım
zanne
ttikleriniz?"...
Qəsəs Suresi, 74. Ayet:
Kıyamet gününde onlara (müşriklere, Allah) nida edib şöyle buyuracak: “- Nerede, kendilerini ortaklarım diye
zanne
ttikleriniz?”...
Qəsəs Suresi, 74. Ayet:
Ve o gün (Allah), onlara (o müşriklere) seslenir de: '(Kendilerini bana ortak)
zanne
tmekte olduğunuz ortaklarım nerede?' buyurur....
Qəsəs Suresi, 74. Ayet:
O gün Allah onlara, 'Nerede Bana ortak
zanne
ttiğiniz şeriklerim?' diye seslenir....
Qəsəs Suresi, 74. Ayet:
Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: "O, bir şey
zanne
ttiğiniz ortaklarım nerede?"...
Ənkəbut Suresi, 2. Ayet:
İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı
zanne
derler....
Ənkəbut Suresi, 2. Ayet:
Müminler sadece "İman ettik" demeleri sebebiyle kendi hallerine bırakılıvereceklerini, imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı
zanne
ttiler?...
Ənkəbut Suresi, 4. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
hasibe
: hesap etti,
zanne
tti
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
ya'melûne
: yaparlar, yapı...
Ənkəbut Suresi, 4. Ayet:
Kötülükleri işleyenler hükmümüzden kaçıp kurtulacaklarını mı
zanne
ttiler? Ne fena hükmediyorlar!...
Əhzab Suresi, 20. Ayet:
1.
yahsebûne
:
zanne
diyorlar, sanıyorlar
2.
el ahzâbe
: birlikler
3.
lem yezhebû
: gitmedi
4.
ve in
: ve eğer
...
Əhzab Suresi, 20. Ayet:
Onlar Müttefiklerin (gerçekten) çekilmediklerini
zanne
diyorlardı; ve Müttefikler geri dönecek olsalar, bunlar, (bu iki yüzlüler,) çölde bedeviler arasında kalıp sizin hakkınızda (ey müminler, uzaktan) haber almayı tercih ederlerdi; aranızda bulunsalar bile, (sizin yanınızda) savaşır görünmekten başka bir şey yapmazlardı....
Səba Suresi, 5. Ayet:
Bizim kendilerine gücümüzün yetmeyeceğini, bizim koyduğumuz kuralların dışına çıkıp yakalarını kurtaracaklarını
zanne
derek, âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı, ilkelerimizi, hükümsüz, tesirsiz bırakmak için birbirlerini geride bırakırcasına çalışan, güç ve iktidar sahiplerine, ilim adamlarına, yazarlara en kötüsünden can yakıp inleten müthiş bir azap vardır....
Səba Suresi, 20. Ayet:
Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu
zanne
hu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne)....
Səba Suresi, 20. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
saddaka
: doğruladı, yerine getirdi
3.
aleyhim
: onların üzerinde
4.
iblîsu
: iblis
Səba Suresi, 22. Ayet:
(Ey Rasûlüm, o müşriklere) De ki: “- Allah’ı bırakıb da o ilâh
zanne
ttiklerinize (putlarınıza) istediğiniz kadar yalvarın durun. Onların ne göklerde, ne yerde zerre mikdarınca (size fayda vermeğe) güçleri yetmez. O ilâhların, bu yer ile göklerde bir ortaklıkları yok; Allah’ın da onlardan bir yardımcısı yok...”...
Səba Suresi, 22. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Allah’dan başka (ilâh)
zanne
ttiğiniz şeylere yalvarın (bakalım, istediklerinizi size verebilecekler mi?); (onlar) ne göklerde ne de yerde(hayır ve şerden) zerre ağırlığınca (bir şeye) sâhib değildirler; çünki onların bunlarda hiçbir ortaklığı yoktur; ve O’nun (O Rabbin) için, onlardan hiçbir yardımcı yoktur.'...
Səba Suresi, 22. Ayet:
De ki: "Allah'tan başka (ilahi güçlere sahip olduğunu)
zanne
ttiğiniz (varlıkları) çağırın! (Aslında) onların ne yerde ne gökte zerre kadar güçleri yoktur, ne buralar(ın yönetimin)de bir pay sahibidirler, ne de Allah kendisine onlar arasından bir yardımcı (seçmiştir)"....
Səba Suresi, 38. Ayet:
Bizim kendilerine gücümüzün yetmeyeceğini, bizim koyduğumuz kuralların dışına çıkıp yakalarını kurtaracaklarını
zanne
derek âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı, ilkelerimizi hükümsüz, tesirsiz bırakmak için birbirlerini geride bırakırcasına çalışan güç ve iktidar sahipleri, ilim adamları ve yazarlar ise azapla yüz yüze bırakılacaklardır....
Səba Suresi, 38. Ayet:
Âyetlerimize karşı koymak için Peygamberlerimizle mücadele edenler ve elimizden kaçıp kurtulacaklarını
zanne
denler ise zorla getirilip azabın içine atılacaklardır....
Səba Suresi, 41. Ayet:
Melekler: "Sen, kudret ve egemenliğinde eksiksiz ve kusursuzsun!" derler, "Bize yakın olan (yalnız) Sensin, onlar değil! Hayır, onlar (bize ibadet ettiklerini
zanne
ttikleri zaman, aslında) duyuları ile kavrayamadıkları güçlere (körcesine) tapıyorlardı; çoğu onlara inanmıştı"....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye dönüştürür. . . Güneş'i ve Ay'ı işlevlendirmiştir. . . Her biri belirlenmiş bir sürece kadar akıp gider. . . İşte budur Allâh, Rabbiniz! Mülk O'nun (Esmâ özelliklerinin seyri - açığa çıkması) içindir! O'nun dûnunda yöneldikleriniz (var
zanne
ttikleriniz) bir hurma çekirdeğinin zarına bile mâlik değildirler....
Sad Suresi, 9. Ayet:
Yoksa onlar, kudret ve lütuf sahibi olan Rabbinin rahmet hazinelerine sahip (olduklarını mı
zanne
der)ler?...
Sad Suresi, 22. Ayet:
Dâvûd’un yanına girmişlerdi. Dâvûd ihtilâlciler
zanne
derek, onlardan korktu. 'Korkma, biz birbirine hasım, birbirimize haksızlık eden iki davacıyız. Aramızda hakkaniyet ile, adâlet ile hüküm ver, icraat yap. Haksızlık etme. Bize doğru, âdil çözümü göster.' dediler....
Sad Suresi, 24. Ayet:
Kâle lekad zalemeke bi suâli na’cetike ilâ niâcih(niâcihî), ve inne kesîren minel huletâi le yebgî ba’duhum alâ ba’dın illellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve kalîlun mâ hum, ve
zanne
dâvûdu ennemâ fetennâhu festagfere rabbehu ve harre râkian ve enâb(enâbe). (SECDE ÂYETİ)...
Sad Suresi, 24. Ayet:
1.
bi suâli
: istemekle, isteyerek
2.
na'ceti-ke
: senin koyunun
3.
ilâ niâci-hi
: onun (kendi) koyunlarına
4.
ve inne
...
Sad Suresi, 24. Ayet:
(Dâvud a.s): "Andolsun ki, koyunlarının (arasına) senin koyununu istemekle sana zulmetti." dedi. Ve muhakkak ki ortaklardan çoğu, mutlaka birbirlerinin hakkına tecavüz ediyorlar. Âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. Onlar ne kadar az! Ve Dâvud (a.s), onu imtihan ettiğimizi
zanne
tti. Bunun üzerine Rabbinden mağfiret istedi ve rüku ederek secdeye kapandı. Ve Rabbine yöneldi (sözleriyle ve Rabbini görerek Allah'a ulaştı ve cevap aldı)....
Sad Suresi, 24. Ayet:
(Davud) dedi ki: "Yemin olsun ki senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmakla sana zulmetmiş. . . Muhakkak ki çok yakın olanların birçoğu, birbirlerinin benzeri davranışlarda bulunurlar. . . Ancak iman edip imanın gereğini uygulayanlar böyle değildir. . . Fakat onlar da ne kadar azdır!" Davud kendisini imtihan ettiğimizi
zanne
tti; bundan dolayı Rabbinden mağfiret diledi ve boyun eğerek yere kapandı ve O'na yöneldi! (24. âyet secde âyetidir. )...
Sad Suresi, 24. Ayet:
O da dedi ki: Senin dişi koyununu, kendi dişi koyunlarına katmak için istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirinin hakkına tecavüz eder. Ancak inanmış olup salih ameller işleyenler müstesnadır. Ama onlar pek azdır. Davud, kendisini imtihan ettiğimizi
zanne
derek Rabbından mağfiret diledi. Rukua kapanarak Allah'a yöneldi....
Sad Suresi, 25. Ayet:
Biz de o
zanne
ttiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır....
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Eğer bütün arzdakiler -bir misli beraber- o kâfirlerin olsa, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için onu mutlak feda ederlerdi. Artık
zanne
tmedikleri bir azab, Allah tarafından onlar için meydana çıkmıştır....
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikde bir misli daha o zulmedenlerin (elinde) olsaydı kıyamet gününde (uğrayacakları) azâbin kötülüğünden (kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Halbuki (o gün) onlar için Allahdan hiç de
zanne
tmeyecekleri (nice) şeyler zühûra gelmişdir (gelecekdir). ...
Mömin Suresi, 36. Ayet:
(36-37) Firavun: "Haman! benim için bir kule inşa et!" dedi, "Umarım ki böylece yükselebillir, göklere yol bulur da Mûsâ’nın Tanrısına ulaşırım. Gerçi ben onun yalancı olduğunu
zanne
diyorum ya, (neyse!)" İşte böylece, Firavun’un kötü gidişatı kendisine cazip göründü ve yoldan çıkarıldı. Sonuç itibariyle Firavunun hilesi ve düzeni de tamamen boşa çıktı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
1.
esbâbe
: sebepler, vesileler, yollar
2.
es semâvâti
: semalar, gökyüzü
3.
fe
: böylece, artık
4.
attalia
: ben ...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin sebeplerine (yollarına) (ulaşırım), böylece Musa'nın İlâhı'na muttali olurum. Muhakkak ki ben, onun yalancı olduğunu
zanne
diyorum." Ve işte böylece firavuna kötü ameli süslendi. Ve böylece yoldan saptırıldı. Ve firavunun hilesi hüsrandan başka birşey olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
(36-37) Firavun: "Haman! benim için bir kule inşa et!" dedi, "Umarım ki böylece yükselebillir, göklere yol bulur da Mûsâ’nın Tanrısına ulaşırım. Gerçi ben onun yalancı olduğunu
zanne
diyorum ya, (neyse!)" İşte böylece, Firavun’un kötü gidişatı kendisine cazip göründü ve yoldan çıkarıldı. Sonuç itibariyle Firavunun hilesi ve düzeni de tamamen boşa çıktı....
Fussilət Suresi, 22. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
mâ kuntum
: siz olmadınız
3.
testetirûne
: setrediyorsunuz, gizliyorsunuz, saklıyorsunuz, sakınıyorsunuz
4.
en ye...