Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara, "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." denildiğinde, "Biz ancak dü
zel
ticileriz." derler....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip, kendisini dü
zel
ten ve gerçeği gizlemeyenlerin tevbelerini kabul ederim. Zira Ben, Tevbeleri Kabul Eden'im, Rahmetim Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Sakın, Allah adına ettiğiniz yeminleri; iyilik yapmanıza, takva sahibi olmanıza ve insanların arasını dü
zel
tmenize engel kılmayın. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan vermeniz gü
zel
dir. Ancak fakirlere yapacağınız yardımı gizliden yaparsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Bu, kötülüklerinizin bir kısmının kapanmasını sağlar. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü hak edene verirsin, mülkü hak edenden çekip alırsın. Hak edeni aziz, hak edeni
zel
il edersin. Hayır, senin elindedir. Kuşkusuz Sen Her Şeye Güç Yetiren'sin."...
Ali-İmran Suresi, 89. Ayet:
Ancak, bundan sonra tevbe edip kendilerini dü
zel
tenler hariç. Kuşkusuz, Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ali-İmran Suresi, 136. Ayet:
İşte onların yaptıklarının karşılığı, Rabb'lerinin bağışlaması ve içinden ırmaklar akan ve içinde sürekli kalacakları Cennetlerdir. Böyle yapanlara verilen karşılık, ne gü
zel
dir....
Ali-İmran Suresi, 173. Ayet:
"İnsanlar size karşı toplandılar, onlara derin saygı duyun." diyenlerin sözleri, onların imanlarını daha da artırdı: "Allah bize yeter, O ne gü
zel
vekildir." dediler....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
Sizden onu yapan iki er kişiye de eziyet edin. Eğer tevbe eder, kendilerini dü
zel
tirlerse onları rahat bırakın. Allah, Tevbeleri Kabul Eden'dir ve Rahmeti Kesintisiz Olan'dır....
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, tey
zel
eriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, kendileriyle ilişkiye girdiğiniz hanımlarınızın himayeniz altında bulunan kızları, öz oğullarınızın hanımları ve aynı anda iki kız kardeşi birlikte almanız size haram kılındı. Evlenip de ilişkide bulunmadığınız hanımlarınızın kızlarını almanızda bir sakınca yoktur. Geçmişte olan ge...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınlar üzerinde kavvamdırlar. Kendi mallarından infak etmelerinden dolayı Allah bazınızı bazınıza göre faddale yapmıştır. İyi dü
zel
tici kadınlar; bağlılık gösteren ve Allah'ın korumasını istediğini, kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Nuşuzundan endişe ettiğiniz kadınlara önce öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, sonra bir süre ayrılın. Eğer size uyarlarsa onların aleyhine bir yol aramayın. Kuşkusuz Allah Çok Yüce'dir ve Çok Büyük'tür....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi buyurmaktadır. Allah, bununla size ne gü
zel
öğüt veriyor. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Hak gözetmeyi, iyi şeyler yapmayı ve, insanların arasını dü
zel
tmeyi isteyenlerin görüşmeleri hariç, onların gizli görüşmelerinde bir hayır yoktur. Kim bunları yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, ileride ona büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın, kocasının nuşuzundan veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşmaya çalışmalarında bir sakınca yoktur. Uzlaşmak, daha hayırlıdır. Zira benlikler bencilliğe eğimlidir. Eğer arayı dü
zel
tmek ister ve takvalı davranırsanız; Allah, Yaptığınız Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında tam anlamı ile adaletli olmaya kesinlikle güç yetiremezsiniz. O halde, anlaşmazlığı çözümsüz hale getirip, onları yüzüstü bırakmayın. Eğer, arayı dü
zel
terek, takvalı davranırsanız kuşkusuz ki Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Ancak tevbe edip, kendilerini dü
zel
tenler, Allah'ın buyruklarına sımsıkı sarılanlar, dinlerini yalnızca Allah'a has kılanlar hariç. İşte bunlar, Mü'minlerle beraberdirler. Allah, zamanı geldiğinde, Mü'minlere büyük bir ödül verecektir....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Biz elçileri ancak haberdar edici ve uyarıcı olarak gönderdik. Kim iman eder kendisini dü
zel
tirse, onlara korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Âyetlerimize iman etmiş kimseler sana geldiklerinde, "Size selam olsun."de. Rabb'iniz rahmet etmeyi Kendi üzerine yazdı. Sizden kim cehaletle kötü bir şey yapar da ardından tevbe edip kendini dü
zel
tirse, bilsin ki O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənam Suresi, 79. Ayet:
"Ben hanif olarak yüzümü göklere ve yere varlık ö
zel
liklerini koyana yönelttim; ben müşriklerden değilim."...
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdemoğulları! Size, içinizden ayetlerimi anlatan elçiler geldiğinde, her kim takvalı davranır ve kendisini dü
zel
tirse, onlara kaygı yoktur ve onlar üzülmeyecekler de....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Ve dü
zel
tildikten sonra, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O'na endişe ve ümit ile dua edin. Kuşkusuz Allah'ın rahmeti muhsin olanlara yakındır....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı. Dedi ki: "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir beyyinat gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanlara mallarını eksik vermeyin. Dü
zel
tildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer mü'minler iseniz bu, sizin için hayırlı olandır."...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana enfalı soruyorlar. De ki: "Enfal, Allah ve Resulü içindir. Eğer mü'min iseniz Allah'a karşı takva sahibi olun, birbirinizin arasını dü
zel
tin, Allah'a ve Resul'üne itaat edin....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
Eğer yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah sizin mevlanızdır. O, ne gü
zel
mevla, ne gü
zel
yardımcıdır....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Haram ayların yerlerini değiştirip ertelemek, küfürde ileri gitmektir ki Kafirler onunla saptırılır. Onlar, Allah'ın haram kıldığı aylara denk getirmek için bu ertelemeyi bir yıl helal sayarlarken bir yıl sonra haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helal saymış oluyorlar. Böylece yaptıkları kötü şeyler, onlara gü
zel
gösterildi. Allah Kafir halkı doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Bize iki gü
zel
likten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oysa biz, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle size bir azap gelmesini bekliyoruz. Öyleyse bekleyin. Doğrusu biz de sizinle beraber bekleyenlerdeniz."...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Öyle ki siz gemide iken ve gü
zel
bir rüzgarla akıp giderken, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada, birden şiddetli bir kasırga gelip çatar ve her yönden dalgaların onları sarıp kuşattığı anda, dini Allah'a has kılarak: "Ant olsun, eğer bizi kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız." diye dua ederler....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Öyle ki yeryüzü bütün süslerini ve gü
zel
liğini kuşandığı ve sahipleri de onu elde edecek güce sahip olduklarını sandıkları bir sırada; geceleyin veya güpegündüz ona emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hale getiririz. İşte düşünen bir halk için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz....
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyi ve gü
zel
davrananlar için daha gü
zel
i ve fazlası var. Onların, yüzleri ne kararır ne de hor görülmekten kızarır. Onlar, Cennet halkıdır. Orada sürekli kalıcıdırlar....
Yunus Suresi, 81. Ayet:
Onlar, atacaklarını atınca Musa: "Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah, bozguncuların işini dü
zel
tmez." dedi....
Hud Suresi, 88. Ayet:
"Ey halkım! Bana söyleyin! "Ya ben Rabb'imden kanıt içeren apaçık bir bilgiye sahipsem; kendinden bana iyi bir rızık vermişse! Vazgeçmenizi istediğim şeyleri, kendim yapmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadarıyla dü
zel
tmek istiyorum. Başarım ancak Allah'tandır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve yalnız O'na yöneldim." dedi....
Hud Suresi, 117. Ayet:
Yoksa senin Rabb'in, o memleketleri, halkı dü
zel
ticiler oldukları halde, haksızlıkla yok edecek değildi!...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Yalandan kan sürülmüş gömleğini getirdiler. Dedi ki: "Nefisleriniz size bir iş yaptırdı. Anlattığınız şeye karşı yapabileceğim şey, gü
zel
ce sabredip, Allah'tan yardım istemektir."...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde kaldığı kadın, ona sahip olmak istedi. Ve kapıları sıkıca kapatıp onu yanına çağırdı. Yusuf: "Allah'a sığınırım. Rabbim bana çok iyi davrandı. Beni çok gü
zel
bir konuma sahip kıldı. Haksızlık yapanlar kurtuluşa ermezler." dedi....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Kadın dedikoduları işitince, onları davet etti, onlar için gü
zel
bir ortam ve ziyafet hazırlayarak her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a "Kadınların karşılarına çık." dedi. Kadınlar, gördükleri karşısında adeta büyülendiler; şaşkınlıkla ellerini kestiler. "Aman Allah'ım! Bu bir beşer değil, bu ancak şerefli bir melektir." dediler....
Yusif Suresi, 83. Ayet:
"Hayır! Nefsiniz bu işte sizi aldatmış. Artık bana düşen gü
zel
ce sabretmektir. Umarım ki Allah hepsini birden bana kavuşturur. Gerçek şu ki O, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir."...
Rəd Suresi, 24. Ayet:
"Sabretmeniz nedeniyle size selam olsun. Dünya yurdunun sonu ne gü
zel
dir."...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Peki, herkesin ne yaptığını gözeten O değil mi? Onlar yine de ilahlarını Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onları istediğiniz isimle isimlendirin bakalım. Yoksa siz, O'na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa boş sözlere mi aldanıyorsunuz?" Aslında Kafirlere planları gü
zel
gösterildi de doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık ona yol gösterecek kimse olamaz....
Hicr Suresi, 85. Ayet:
Biz; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakilerini hakk ile yarattık. Elbette ki o Sa'at mutlaka gelecektir. O halde, sen onlara aldırış etme ve gü
zel
ce yüz çevir....
Nəhl Suresi, 6. Ayet:
Akşamları yayılmaktan gelirlerken de sabahları yayılıma gönderirken de onlarda sizin için bir gü
zel
lik vardır....
Nəhl Suresi, 30. Ayet:
Ve takva sahiplerine: "Rabb'inizin indirdiği şey nedir?" denildi. "İyilik." dediler. Bu dünyada, iyilik yapanlar için iyilik vardır. Ve elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne gü
zel
dir....
Nəhl Suresi, 119. Ayet:
Sonra, Rabb'in, cahillikle kötülük yapan ve sonra bunun ardından tevbe edip kendisini dü
zel
ten kimseleri bağışlar. Çünkü Rabb'in Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Kəhf Suresi, 8. Ayet:
Yeryüzünde olan gü
zel
likleri kupkuru toprak haline getireceğiz....
Kəhf Suresi, 31. Ayet:
İşte onlara Adn Cennetleri vardır. Onların içinden nehirler akar. Orada, altından bileziklerle süslenirler. İnce ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerler. Orada tahtlar üzerine yaslanırlar. Ne gü
zel
bir karşılık ve ne iyi bir ağırlanma yeri!...
Kəhf Suresi, 77. Ayet:
Yeniden yola koyuldular. Bir kasabaya varınca, karşılaştıkları halktan yiyecek istediler. Ne var ki onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hemen onu dü
zel
tti. Musa: "Eğer isteseydin elbette bunun için bir ücret alırdın." dedi....
Məryəm Suresi, 52. Ayet:
Ve Tur'un sağ tarafından ona seslendik. Onu, ö
zel
konuşmak için yaklaştırdık....
Ənbiya Suresi, 85. Ayet:
İsmail'i, İdris'i ve
Zel
kifl'i de an. Hepsi sabredenlerdendi....
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Allah yolunda gerektiği gibi cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir zorluk yüklemedi. Bu atanız İbrahim'in milleti. O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi. Resul, size tanık olsun, siz de diğer insanlara. Öyleyse salatı ikame edin, zekatı yapın ve Allah'a sımsıkı bağlanın. O, sizin mevlanızdır. Ne gü
zel
Mevla ne gü
zel
yardımcıdır....
Nur Suresi, 5. Ayet:
Fakat bundan sonra tevbe eden ve kendilerini dü
zel
ten kimseler hariç. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nur Suresi, 61. Ayet:
Köre bir sınırlama yoktur. Sakat olana bir sınırlama yoktur. Hasta olana bir sınırlama yoktur. Ve size de, evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya tey
zel
erinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz yerlerde veya arkadaşlarınızın evlerinde yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu olarak veya ayr...
Furqan Suresi, 76. Ayet:
Sürekli orada kalacaklardır. Orası ne gü
zel
bir konaklama yeri ve konaktır....
Şüəra Suresi, 84. Ayet:
"Ve sonrakiler arasında gü
zel
bir ün ile anılmamı nasip et."...
Şüəra Suresi, 152. Ayet:
"Onlar, yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, dü
zel
tmiyorlar."...
Nəml Suresi, 24. Ayet:
"Kendisini de toplumunu da Allah'ın yanı sıra Güneş'e secde ederken buldum. Şeytan onlara yaptıklarını gü
zel
göstererek onları doğru yoldan alıkoymuş, bundan dolayı da doğru yolu bulamıyorlar."...
Nəml Suresi, 48. Ayet:
Kentte bozguncu olan, bozgunculuk yapan dokuz kabile vardı. Yeryüzünde bozgunculuk yapardı. Dü
zel
tmeye yanaşmazlardı....
Nəml Suresi, 60. Ayet:
Veya gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten su indiren mi? Biz onunla, bir ağacını dahi yetiştiremeyeceğiniz gü
zel
bahçeler yetiştirdik. Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? Hayır, onlar sapkınlık ediyorlar....
Qəsəs Suresi, 19. Ayet:
İkisinin de düşmanı olan adamı yakalamak istediğinde: "Ey Musa! Dün öldürdüğün kimse gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Sen yalnızca yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arayı dü
zel
ticilerden olmak istemiyorsun." dedi....
Ənkəbut Suresi, 38. Ayet:
Âd ve Semud'un sonları da yurtlarının durumundan size belli olmaktadır. Şeytan yaptıklarını gü
zel
göstererek onların yanlış yolu seçmelerine sebep oldu. Oysaki doğruyu görebilirlerdi....
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İnananları ve salihatı yapanları, içinde sürekli kalacakları Cennet'te; altından ırmaklar akan köşklere yerleştireceğiz. İyi işler yapanların ödülü ne gü
zel
dir!...
Rum Suresi, 15. Ayet:
Fakat inananlar ve salihatı yapanlar, onlar gü
zel
bir bahçede mutluluk içinde yaşayacaklardır....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Eğer o ikisi, hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için seninle cihad ederlerse, o zaman sakın onlara itaat etme. Dünyada onlarla gü
zel
geçin. Bana yönelen kimselerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz Bana'dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim....
Əhzab Suresi, 28. Ayet:
Ey Nebi! Eşlerine de ki: "Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım. Ve sizi gü
zel
likle boşayayım."...
Əhzab Suresi, 49. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'min kadınlarla evlenip, sonra onlara dokunmadan boşarsanız, onların iddet süresince beklemelerini isteme hakkınız yoktur. Böyle bir durumda onları hemen yararlandırın ve gü
zel
likle ayrılın....
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey Nebi! Biz, ecirlerini verdiğin eşlerini ve savaşlarda Allah'ın fey olarak sana verdiği antlaşma yolu ile hak sahibi olduklarını, sana helal kıldık. Seninle birlikte hicret eden amcanın kızları, halalarının kızları, dayının kızları, tey
zel
erinin kızları ve kendisini Nebiye hibe edip de nebinin de evlenmeyi uygun gördüğü mü'min kadını -ki bu yalnızca sana özgüdür- sana helal kıldık. Onlara zevceleri ve antlaşma yolu ile hak sahibi oldukları konusunda neyi farz kıldığımızı biliriz. Bu durum...
Əhzab Suresi, 71. Ayet:
Ki yaptıklarınızı sizin için dü
zel
tsin, suçlarınızı bağışlasın. Her kim Allah'a ve Resul'üne itaat ederse en büyük kurtuluşla kurtuluşa ermiş olur....
Səba Suresi, 11. Ayet:
Bedeni örten zırhlar yap. Bağlantılarını gü
zel
şekilde tasarla. Salihatı yapın. Ben, yaptıklarınızı bütün gerçeğiyle görenim....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Yaptığı kötü işleri kendisine yakıştıran ve onu gü
zel
gören kimseye ne demeli? Allah, Hak edeni saptırır, hak edeni de doğru yola iletir. Dolayısıyla onlar için üzülüp kendini harap etme. Allah, onların yapmakta olduklarını en iyi bilendir....
Saffat Suresi, 75. Ayet:
Ant olsun ki Nuh, Bize dua etmişti. Biz, ne gü
zel
karşılık vermiştik!...
Sad Suresi, 30. Ayet:
Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne gü
zel
bir kuldu. O, her zaman Allah'a yönelendi....
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Onlar da: "Hamd, bize verdiği sözü yerine getiren Allah'a özgüdür. Bizi bu yere varis kıldı. Cennet'te istediğimiz yerde kalabiliyoruz. Çalışanların ödülü ne gü
zel
." derler....
Şura Suresi, 40. Ayet:
Bir kötülüğün karşılığı o kötülük ölçüsündedir. Ama kim bağışlar ve dü
zel
tici olursa artık onun karşılığı Allah'a aittir. Kuşkusuz O, haksızlık yapanları sevmez....
Duxan Suresi, 54. Ayet:
İşte böyle. Ve onları gü
zel
gözlü hurilerle eşleştirdik....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne ve babasına çok iyi davranmasını öğütledik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle bıraktı. Onun taşınması ve ayrılması otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına ulaştığı ve kırk yaşını tamamladığında: "Ey Rabbim! Bana, anne ve babama bağışladığın nimetlerin karşılığında şükretmede ve hoşnut olacağın işler yapmada beni başarılı kıl. Ve soyuma da düzgün ve dü
zel
tici olmayı nasip et. Kuşkusuz ben, Sana yöneldim. Ve kuşkusuz ben, Sana teslim olanlardanım." dedi....
Əhqaf Suresi, 20. Ayet:
Kafirler, ateşe arz edilirlerken, onlara: "Dünya hayatınızda sahip olduğunuz tüm gü
zel
şeyleri boşa harcadınız. Onlarla sefa sürdünüz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladığınız ve doğru yoldan saptığınız için, artık bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız." denir....
Məhəmməd Suresi, 2. Ayet:
İman eden, salihatı yapanlar ve Rabb'leri tarafından Muhammed'e indirilen "Hakk'a" inanan kimselere gelince, Allah onların kötülüklerini örtüp durumlarını dü
zel
tecektir....
Məhəmməd Suresi, 5. Ayet:
Onlara doğru yolu gösterecek ve durumlarını dü
zel
tecektir....
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Rabbinden gelen kanıt içeren apaçık bilgiyi izleyen kimse, kötü işleri kendisine gü
zel
gösterilen ve hevalarına uyan kimse ile bir olur mu?...
Fəth Suresi, 12. Ayet:
Hayır! Siz, Resul ve inananların asla ailelerine dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu zan, kalplerinize gü
zel
göründü. Kötü bir zanla, zanda bulundunuz. Siz, yok olmayı hak eden bir halk oldunuz....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın Resul'ünün aranızda olduğunu unutmayın. Eğer birçok işte size uysaydı kesinlikle sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirdi ve kalplerinizi onunla gü
zel
leştirdi; küfürden, fasıklıktan ve isyandan nefret ettirdi. İşte bunlardır seçimlerini doğru yapmış olanlar....
Hucurat Suresi, 9. Ayet:
Eğer Mü'minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen aralarını dü
zel
tin. Eğer ikisinden biri, diğerine saldırırsa, saldırgan olanlarla, Allah'ın emirlerine uygun davranıncaya kadar savaşın. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse o zaman adaletle aralarını dü
zel
tin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan yana olanları sever....
Hucurat Suresi, 10. Ayet:
İnananlar ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını dü
zel
tin. Allah'a için takva sahibi olun. Umulur ki böylece merhamet olunursunuz....
Zariyat Suresi, 48. Ayet:
Yeryüzünü de Biz döşedik. Ne gü
zel
döşeyiciyiz!...
Tur Suresi, 20. Ayet:
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Biz, onları temiz, "gü
zel
bakışlı" hurilerle eşleştirmişizdir....
Rəhman Suresi, 12. Ayet:
Yapraklı taneler ve gü
zel
kokulu bitkiler var....
Vaqiə Suresi, 22. Ayet:
Gü
zel
bakışlı huriler....
Vaqiə Suresi, 89. Ayet:
O takdirde, rahat bir hayat, huzur, gü
zel
kokulu rızık ve nimetlerle dolu bir Cennet vardır....
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allah'a gü
zel
bir ödünç verirseniz, onu size kat kat fazlasıyla geri öder ve sizi bağışlar. Allah; Çok Şükreden'dir, Çok Hoşgörülü'dür....
Məaric Suresi, 5. Ayet:
O halde, gü
zel
bir sabır ile sabret....
Müzzəmmil Suresi, 10. Ayet:
Onların söylediklerine sabret. Ve onlardan gü
zel
likle uzak dur....
Mürsəlat Suresi, 23. Ayet:
Sonra takdir ettik, ne gü
zel
takdir edenleriz....
Əbəsə Suresi, 28. Ayet:
Üzümler, seb
zel
er, ...
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
(E
zel
den ebede kadar) bütün olmuş ve olacak hamd ve sena (övgü) tam ve kemaliyle âlemlerin (yegâne) yaratıcısı, besleyip kemale erdiricisi olan Allah’adır....
Fatihə Suresi, 5. Ayet:
1.
iyyâ-ke
: yalnız sen, yalnız sana
2.
na'budu
: (biz) kul oluruz
3.
ve
: ve
4.
iyyâ-ke
: yalnız sen, yalnız send...
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Bu kimselere: 'Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın' denildiği zaman: 'Biz yalnızca dü
zel
tenleriz' derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine, 'Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın,' denildiğinde 'Bizler sadece dü
zel
tenleriz,' derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: «Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!» denildiği zaman: «Biz ancak dü
zel
ticileriz» derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara «yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın» denildiği vakit «Biz yapıcı, dü
zel
tici kimseleriz» derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Kendilerine "yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın" denildiğinde "bizler sadece dü
zel
tenleriz / islah edicileriz" derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece dü
zel
tmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Ne zaman onlara: "Yeryüzüne fesat saçmayın!" denilse "Biz sadece barışçıyız, ortalığı dü
zel
tmekten başka işimiz yok!" derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın," dendiği zaman: "Biz sadece dü
zel
ticileriz," derler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara 'Yeryüzünde bozgunculuk etmeyin' dendiğinde, 'Biz ancak dü
zel
tiyoruz' derler....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ne zaman onlara: "Şu gü
zel
insanların iman ettiği gibi siz de iman edin." denilse "Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?" derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Ellezî ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââ(binâen), ve en
zel
e mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec’alû lillâhi endâden ve entum ta’lemûn(tâ’lemune)....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
1.
ellezî
: o ki, ki o
2.
ceale
: kıldı, yaptı
3.
lekum
: sizin için, size
4.
el arda
: arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Ve in kuntum fî reybin mimmâ nez
zel
nâ alâ abdinâ fe’tû bi sûretin min mislihî, ved’û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne)....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
1.
ve in kuntum
: ve eğer siz iseniz
2.
fî reybin
: şüphe içinde
3.
mimmâ (min mâ)
: şeyden
4.
nez
zel
nâ
: biz indi...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Kulumuza inzâl ettiğimizden (hakikatinden - Esmâ mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allâh (adıyla işaret edilen Ulûhiyetin) dûnunda (Allâh adıyla işaret edilenin misli veya benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen veya tahayyül edilen tanrılar ancak onun "dûnu"nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. "Dûnu" kelimesiyle işaret edilen v...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâ
zel
lezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
1.
ve beşşir
: ve müjdele
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
3.
ve amilû
: ve yaptılar
4.
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, dü
zel
meye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri müjdele: Onlara, altlarından ırmaklar akan cennet konakları var. Orada kendilerine ikram edilen herhangi bir meyvadan yediklerinde: 'Bu, daha önce tattığımı...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
(Habîbim) îmân eden, bir de gü
zel
gü
zel
amel (ve hareketlerde bulunan kimselere muştula ki altlarından ırmaklar akan cennetler onların. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse her defasında «ha, bu, evvelce de (dünyâda) rızıklandığımız (yediğimiz) şeydi» diyecekler Ve o rızk (renkde, şekilde) birbirinin benzeri, (fakat tatda, keyfiyyetde başka başka ve çok yüksek ve müstesna kıymetlerde) olmak üzere kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip makbul ve gü
zel
işler yapanları müjdele: Onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Öyle cennetler ki, ne zaman meyvelerinden kendilerine bir şey ikram edilirse: "Bu, daha önce de dünyada yediğimiz şey!" diyecekler. Oysa bu, onların aynısı olmayıp, benzeri olarak kendilerine sunulacaktır. Orada onların tertemiz eşleri de olacak ve onlar orada devamlı kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip gü
zel
işler yapanlara müjdele: Onların, altından ırmaklar akan bahçeleri olacak. O bahçelerden ne zaman rızık olarak bir meyveyle nasiplenecek olsalar, 'Bu daha önce bize verilen rızık' derler; çünkü o rızık, benzer şekilde onlara verilmiştir. Onların orada tertemiz eşleri olacak; ve onlar orada ebedî kalacaklar....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve gü
zel
e kılavuzlar. Allah onunla fâsıklardan başkasını saptırmaz....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar ki, Allah’ın (e
zel
de iman ve itaat etmelerine dair) kendilerinden aldığı sözü sağlama bağladıktan sonra, O’nun ahdini bozarlar ve Allah’ın vaslını emrettiği şeyi (yakınlık ve iman bağlarını) keserler, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar, (ebedî olarak cehenneme düşüp) ziyanda kalanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O bozguncular ki (e
zel
de) Allah'a (itaat edeceklerine) söz verdikleri halde, sonradan bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini emrettiği (yakınlık ve îmân bağlarını) keserler, yeryüzünü fesad ve bozgunculuğa boğarlar. Bunlar hüsrana uğrayanlardır......
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
"HÛ" (O işaretini boyutsal derinlikli düşünmek gerekir) yarattı sizin için arzda olanların (bedeninizdeki ö
zel
liklerin) tümünü; sonra da şuur (beyin) boyutunuza yönelip onu yedi kat (yedi idrak kapasitesi - Nefs mertebesi) olarak düzenledi. O her şeyi bizâtihi kendinden yarattığı içindir ki her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin (e
zel
î irâdesi Âdem'i var kılmayı murad ettiğinde) meleklere : «Ben yeryüzünde herhalde (emirlerimi yerine getirecek, Benim adıma konuşacak) bir halîfe var kılacağım» demişti. (Melekler de) «Orada fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın ?! Oysa biz Seni hamdinle tesbîh ve Seni takdîs ediyoruz» demişlerdi. (Allah), «Şüphesiz ki Benim bildiğimi siz bilmezsiniz» demişti....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Sonra Adem'e (Esmâ'nın programlanışı, Esmâ bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan var edilene) bütün Esmâ'yı (Esmâ ül Hüsnâ'sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı). Sonra melâikeye: "Eğer dediğinizde ısrarlı iseniz bana (Adem'in) varlığındaki Esmâ'nın (ö
zel
liklerinin) neler olduğunu anlatın" dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Adem'e tüm isimleri (nitelemeleri) öğretti, sonra onları meleklere sunup, 'Doğru iseniz, şunların isimlerini (ö
zel
liklerini, niteliklerini) siz bana bildirin,' dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Hitap etti): "Yâ Adem (yoktan var olmuş, Esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et. " Adem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin ö
zel
likleri kendisinde açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: "Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, ö
zel
liklerini). . . Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!"...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fe e
zel
lehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin)....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
1.
fe
: o zaman, fakat
2.
e
zel
le-humâ
: onları (o ikisini) kaydırdı (ayağını
3.
eş şeytânu
: şeytan
4.
an-hâ
: ond...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Adem, Rabbinden (beynindeki Esmâ mertebesi boyutundan) gelen ilim ile -kelimeler- (yapmaması gerekeni fark edip, kendisinden açığa çıkan vehmine tâbi olma hatasını itiraf edip) tövbe etti. Tövbesi kabul edildi. Şüphesiz ki HÛ; O, tövbeyi kabul edip Rahıymiyeti ile bunun gü
zel
sonuçlarını yaşatandır....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve âminû bi mâ en
zel
tu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve âminû
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
2.
bi mâ
: şeye
3.
en
zel
tu
: ben indirdim
4.
musaddikan
: tas...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara Birr'i (Allâh Esmâ'sının sizde oluşturduğu gü
zel
liği yaşamayı) tavsiye ederken, kendi nefsinizde bunu (hissedip) yaşamayı unutuyor musunuz? Oysa Kitabı (varlığın hakikati bilgisini) okuyorsunuz. . . Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara iyiyi ve gü
zel
i emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
1.
ve isteînû
: ve istiane (Allah'tan ö
zel
yardım,
2.
bi es sabri
: sabırla
3.
ve es sâlâti
: ve namaz
4.
ve inne-hâ
<...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (ö
zel
yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Mûsâ’ya kutsal kitabı vermiştik. Hakkı bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriat ve mûci
zel
er vermiş, düşmanına karşı zafer ihsan etmiştik. Doğru yolu bulup tercih edersiniz diye sizi uyarmıştık....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
İyiye ve gü
zel
e yol bulursunuz ümidiyle Mûsa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla batılı ayıran mesajı vermiştik....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi dü
zel
tin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim, buzağıyı kendinize (tanrı) edinerek nefslerinizdekine (hakikatinize) zulmettiniz! Bu yüzdendir ki Bari'ye (varlığı kendi Esmâ'sından olarak ö
zel
bir yapıda yaratana) tövbe edin (varlığınızdaki kendisini inkâr edip, dışınızda tanrı edindiğiniz için) ve benliklerinizi öldürün! Bunu yapmanız Bari indînde hayırlıdır, tövbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, tövbe edeni affeden ve sonucunda rahmetini bağışlayandır. "...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Ey kavmim, siz buzağıyı put edinmekle kendinize, birbirinize yazık ettiniz, zulmettiniz. Bari gelin, günah işlemekten vazgeçerek tevbe ile, sizi ayırıcı ö
zel
liklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınıza itaate yönelin. Değilse iç karışıklığa düşerek, birbirinizden bulun, birbirinizin kanını dökün. Tevbe etmeniz, sizi ayırıcı ö
zel
liklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.' demişti. Bunun üzerine tevbe ettiniz de Allah te...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve zallelnâ aleykumul gamâme ve en
zel
nâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
zallelnâ
: gölgeledik, gölge yaptık
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
el gamâme
: bulut
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve gü
zel
olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz gü
zel
nimetlerden yeyiniz" (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutla sizi golgelendirdik, kudret helvasi ve bildircin indirdik, «Verdigimiz riziklarin iyi ve gu
zel
olanlarindan yiyin» dedik. Onlar bize degil, fakat kendilerine yazik ediyorlardi....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, 'Verdiğimiz rızıkların iyi ve gü
zel
olanlarından yiyin' dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve «Verdiğimiz gü
zel
nimetlerden yeyiniz» (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üstünüze o bulutu gölgelik yaptık ve size verdiğimiz gü
zel
rızıklardan yiyin diye üzerinize hem kudret helvası, hem de bıldırcın indirdik. Bize zulmetmediler, belki kendilerine ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve («Tîh» de güneşin sıcaklığından korunmanız için) üstünüze (ince bir) bulutu gölge yapmış, size (orada) kudret helvasiyle yelve kuşunu indirmiş, «Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, gü
zel
lerinden (en temiz ve halâl olanlarından) yeyin» (onları gizlice saklayıb ve biriktirib de nankörlük ve tama'kârlık etmeyin demişdik). Onlar (o nankörlükleriyle) bize zulmetmemişler, fakat kendi kendilerine zulmetmişlerdi. ...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, gü
zel
lerinden yeyin. Onlar bize değil ancak kendi nefislerine zulmekteydiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve bulutların sizi gölgeleri ile ferahlatmasını sağladık, ayrıca "Size rızık olarak verdiğimiz gü
zel
şeylerden yararlanın" (diyerek) kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. O soydaşlarınız (işledikleri günahlarla) bize hiçbir zarar vermediler, fakat (sadece) kendilerine zulmettiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve gü
zel
olanlarından yiyin. ” dedik. Onlar bize değil, kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutlarla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. Size rızık olarak verdiğimiz gü
zel
şeylerden yiyin, dedik. Onlar bize değil ancak kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
bulutu üstünüze gölgelik çektik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik: "Size verdiğimiz gü
zel
rızıklardan yeyin," (dedik). Ama onlar bize değil, kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bir de sizi bulutlarla gölgeledik; size kudret helvası ile bıldırcın indirdik: size verdiğimiz gü
zel
ve temiz rızıklardan yiyin diye. Aslında onlar Bize zulmetmiş olmadılar; kendi kendilerine kötülük edip duruyorlardı....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
'Bu şehre girin. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapıdan alçak gönüllü olarak girin ve dostça konuşun ki hatalarınızı bağışlayalım. Gü
zel
davrananlara daha fazlasını veririz,' demiştik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Hani: -Şu kasabaya girip, dilediğiniz yerden istediğinizi bol bol yiyin. Kapısından secde ederek girin ve “bağışla” deyin de sizi bağışlayalım. Gü
zel
davrananların mükafatını da artıralım, demiştik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Demiştik ki: "Şu kente girin, oradan dilediğiniz yerde bol bol yeyin; secde ederek kapıdan girin ve "hitta (ya Rabbi, bizi affet)" deyin ki, biz de sizin hatâlarınızı bağışlayalım, gü
zel
davrananlara daha fazlasını da veririz....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz gü
zel
davranıp, gü
zel
lik üretenlere daha fazlasını da veririz."...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe en
zel
nâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne)....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
1.
fe
: o zaman, fakat, sonra
2.
beddele
: değiştirdi
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
zalemû
: zulmettiler
...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ne var ki, onların arasındaki nefsine zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler. Bunun sonucu olarak biz de semâdan (beyindeki amigdala ö
zel
liklerinden) ricz (vehim, azaba sebep olacak fikirler) inzâl ettik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbine dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (seb
zel
er) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Alla...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz : «Ey Musa, bir çeşid yemeğe (kudret helvasiyle bıldırcın etine), mümkin değil, dayanamayız. O halde bizim için Rabbine duâ et de yerin bitirdiği şeylerden, sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın» demişdiniz. (Musa da): «O hayırlı olanı şu daha aşağı olanla değişdirmek mi istiyorsunuz? (öyle ise) bir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (seb
zel
er) var» demişdi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk vuruldu. Allahdan bir gazaba da uğradılar. Bu, onların Allahın âyetlerini ...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Hakka ve tevhide yönelik inançları olanlar, sözde iman edenler, yahudiliğin takipçileri, hrıstiyanlar, sâbiîler, inançlarını terkedenler geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve Âhiret gününe hakkıyla imân ederler, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirirler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak,...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
İman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder ve gü
zel
işler yaparsa, onların Rableri katında ödülleri vardır. Ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar....
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
alimtum
: siz bildiniz
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
i'tedev
: hakka tecavüz ett...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Gerçekten siz bilirsiniz ki, Dâvûd (Aleyhisselâm) zamanında kavminiz, cumartesi günü, balık avından men edilmişken, içinizden bu emri çiğneyip geçenlere: “-
zel
il ve hakir maymunlar olun.” dedik. (üç gün sonra da helâk oldular.)...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek) hakkında (ki dînî hududu balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen («eyle» li) ler (in hallerini, başlarına gelenler) i de her halde bil (ib öğren) mişsinizdir. İşte biz onlara (Dâvud lisâniyle) : «Hor ve
zel
îl maymunlar olun» dedik, (üç gün sonra hepsi helak oldu). ...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Şöyle dediler "Dua et Rabb'ine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve gü
zel
e elbette kılavuzlanacağız."...
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ
zel
ûlun tusîrul arda ve lâ teskıl hars(harse), musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakk(hakkı), fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûn(yef’alûne)....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
inne-hu
: muhakkak ki o, hiç şüphesiz o
3.
yekûlu innehâ
: diyor
4.
bakaratun
: bir inek
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
O diyor ki: "Muhakkak ki o inek boyunduruğa bağlanmamış, toprak sürmemiş, ekini sulamamış, serbest bırakılmış dolaşan, alacası olmayan biri!" Dediler: "İşte şimdi Hak olarak ortaya koydun isteneni. " İşte bundan sonra (güçlükle bulup o vasıftaki tek ineği) boğazladılar. . . (Ancak çok bedel ödediler o ö
zel
likteki tek inek için. ) Neredeyse başaramayacaklardı!...
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
1.
fe kulnâ
: o zaman biz dedik
2.
ıdribû-hu
: ona vurun
3.
bi ba'dı-hâ
: onun bir kısmı ile
4.
kezâlike
: işte bö...
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye muci
zel
erini de size böyle gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size âyetlerini (Peygamberine verdiği muci
zel
erini) gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Biz onlara: 'Kestiğiniz sığırın bir parça etiyle o ölüye vurun' dedik. Allah ölüleri de böyle diriltir. Size âyetlerini, mûci
zel
erini gösteriyor ki, aklınızı başınıza alasınız....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
«Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun» dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size âyetlerini (Peygamberine verdiği muci
zel
erini) gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
'(Düvenin) bir parçasıyla ona (öldürülene) vurun,' dedik. İşte, ALLAH ölüleri böyle diriltir ve düşünesiniz diye ayetlerini (muci
zel
erini) böyle gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Onun için biz «Ona (öldürülen o adama, kesilen o ineğin) bir parçasiyle vurun» demişdik. İşte Allah böylece ölüleri diriltir, size âyetlerini (kudretini açıklayan delilleri, alâmetleri, mu'ci
zel
eri) gösterir. Gerek ki aklınızı başınıza alasınız. ...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara iman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, dü
zel
meye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, işte onlar cennet ehlidirler. Onlar da cennette ebedî yaşarlar....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Îman edib gü
zel
gü
zel
amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince) : onlar da cennetin arkadaşlarıdırlar. Onlar orada muhalleddirler (ebedî kalacaklardır). ...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip makbul ve gü
zel
işler yapanlar ise, İşte onlar da cennetliktir. Hem de orada ebedî kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip gü
zel
işler yapanlar ise Cennet ehlidir; onlar da orada sürekli kalırlar....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka
: misak, yemin, kesin söz
3.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
4.
lâ ta'budûne
...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Biz, İsrailoğulları'ndan: “Allah'tan başkasına kul olmayın, ana-babaya, yakınlara (akrabaya), yetimlere ve miskinlere ihsanda bulunun, insanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı (hakkıyla) kılın, zekâtı verin.” diye misak almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç, (misakınızdan geri) döndünüz. Ve siz, yüz çeviren kimselersiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese gü
zel
sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bir zaman İsrailoğullarından, Allah'tan başkasına tapmamak, anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik etmek üzere kesin söz almıştık. İnsanlara gü
zel
likle söz söyleyin, iyi şeyler buyurun, namaz kılın, zekât verin demiştik. Sonra pek azınız müstesna, sözünüzden dönmüştünüz, hâlâ da dönmedesiniz zâten....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın hakkını verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara gü
zel
(Hakk'a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm'dakinden farklıydı. ) Ancak bundan sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani, İsrailoğullarından; 'Allah'dan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilikte bulunacaksınız, insanlara gü
zel
söz söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız ve zekatı vereceksiniz' diye kesin söz almıştık. Sonra az bir kısmınız müstesna, bu sözden döndünüz. Siz zaten yüz çevirenlersiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve bir vakit, İsrail Oğullarının şöyle ahd ve misakını aldık: “- Allah’dan başkasına tapınmayacaksınız, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik yapın, insanlara gü
zel
likle söyleyin, namazı kılın, zekât verin.” Sonra, pek azınız müstesna, verdiğiniz bu sağlam sözden yüzçevirdiniz ve hâlâ da sözünüzden dönmekte devamlısınız....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Israilogullarindan, «Allah'tan baskasina kulluk etmeyin, anne babaya, yakinlara, yetimlere, duskunlere iyilik edin, insanlarla gu
zel
gu
zel
konusun, namazi kilin, zekati verin» diye soz almistik. Sonra siz pek aziniz mustesna, dondunuz. Sizler zaten doneksiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
İsrailoğullarından, 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla gü
zel
gü
zel
konuşun, namazı kılın, zekatı verin' diye söz almıştık. Sonra siz pek azınız müstesna, döndünüz; hala da yüz çevirip duruyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve bir vakit İsrail oğullarının şöyle misakını aldık: Allahdan başkasına tapmıyacaksınız; ebeveyne ihsan, yakınlığı olanlara da, öksüzlere de, biçarelere de; nasa gü
zel
lik söyleyin; namazı kılın; zekâtı verin; sonra pek azınız müstesna sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve bir vakit İsrailoğullarından şöyle söz almıştık: «Allah'tan başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya, yakınlığı olanlara, öksüzlere ve biçarelere de iyilik yapacaksınız. İnsanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı kılın, zekatı verin.» Sonra pek azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hala da dönüyorsunuz!...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani bir vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah'dan başkasına tapmayacaksınız, ana- babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara gü
zel
likle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından "Tanrı'dan başkasına kulluk etmeyin, anaya babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın (ihsanen), insanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı gözetin ve zekatı verin" diye misak almıştık Sonra siz pek azınız dışında döndünüz / yüz çevirdiniz (tevelleytüm) ve (hala) yüz çeviriyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrail oğullarından: «Allahdan başkasına ibâdet etmeyin, anaya, babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın, insanlara gü
zel
likle söyleyin, dosdoğru namaz kılın, zekât verin» diye (emretmiş), te'mînâtlı söz almışdık. Sonra (bu sağlam sözünüze karşı) içinizden birazınız hark olmak üzere arka döndünüz ve siz (de atalarınız gibi) haalâ yüz çevirmekde berdevamsınız. ...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Yine bir vakit İsrâiloğullarından: 'Allah’dan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabâya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da gü
zel
likle söyleyin, namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin!' diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesnâ, (hepiniz o sözünüzden) döndünüz, zâten siz yüz çevirici kimselersiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani, İsrailoğullarından; Allah'tan başkasına ibadet etmeyin; anaya, babaya, akrabalara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlara gü
zel
likle söyleyin, namaz kılın zekat verin diye söz almıştık. Sonra pek azınız müstesna yüz çevirdiniz. Ve siz hala yüz çevirenlerdensiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve bir zaman, (ey) İsrailoğulları, (sizden) şu (konularda) kesin taahhüt almıştık: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz; akraba ve ebeveyninize, yetimlere ve fakirlere iyilik yapacaksınız; bütün insanlarla gü
zel
likle konuşacaksınız; namazlarınızda dikkatli ve devamlı olacaksınız ve karşılıksız yardımda bulunacaksınız." Ama, birkaçınız dışında bu sözünüzden döndünüz: zaten siz, inatçı, isyankar bir topluluksunuz!...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve Biz bir vakit İsrailoğullarının misakını almıştık ki, «Siz Allah'tan başkasına ibadet etmezsiniz, ananıza babanıza da (ihsanda bulunursunuz). Karabet sahibine, yetimlere, yoksullara da (ihsan edersiniz). Ve insanlara gü
zel
söz söyleyin. Ve namazı doğruca kılın, zekâtı da verin.» Sonra siz, içinizden pek azınız müstesna olmak üzere yüz çevirdiniz ve siz hâlâ yüz çeviren kimselersiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bir zamanlar biz İsrailoğullarından şöyle söz almıştık: “Yalnızca Allah'a kulluk edin, ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlarla gü
zel
konuşun. Namazı kılın, zekâtı verin!” Sonra pek az kısmınız hariç döndünüz, hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
İsrailoğullarından: -Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anaya, babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edin, insanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı kılın, zekatı verin! diye söz almıştık. Sonra siz pek azınız dışında sözünüzden döndünüz ve hala da dönmeye devam ediyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bir vakit İsrailoğullarından söz alıp: "Allah’tan başkasına ibadet etmeyin! Anneye babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara gü
zel
muamele edin, İnsanlara tatlı söz söyleyin, namazı hakkıyla eda edin, zekâtı verin!" demiştik. Sonra pek azınız hariç, sözünüzden döndünüz. Hâlâ da yüz çevirmektesiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Biz İsrâil oğullarından şöyle söz almıştık: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, anaya-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin!" Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz; hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından, «Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara gü
zel
söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin» diye kesin söz almıştık. Sonra siz, az bir bölümünüz dışında yüz çevirdiniz ve (hâlâ) çevirmektesiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Biz İsrailoğullarından 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin; anne ve babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik yapın; insanlara gü
zel
söz söyleyin; namazı dosdoğru kılın; zekâtı verin' diye söz almıştık. Sonra, pek azınız müstesna, sözünüzden döndünüz; hâlâ da yüz çeviriyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
İsrailoğulları'ndan şöyle bir söz de almıştık: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve gü
zel
likle davranın. İnsanlara gü
zel
i ve gü
zel
liği söyleyin. Namazı kılın, zekâtı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya muci
zel
er verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da muci
zel
er verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Mûsâ’ya kutsal kitabı verdik. Ondan sonra, ardarda rasuller, peygamberler görevlendirerek gönderdik. Meryem oğlu Îsâ’ya da apaçık mûci
zel
er verdik. Onu, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî ve ekonomik düzeni içeren, ihya eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile destekledik. Size, hoşunuza gitmeyen emirleri, hükümleri getiren Rasuller geldikce, davetlerini kabullenmeyip büyüklük taslayarak zorbalığa mı başvurdunuz? Bir kısmını yalanladınız,...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için: Biz Mûsâ’ya Tevrat’ı verdik ve Mûsâ’dan sonra birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem’in oğlu Îsa’ya ölüleri diriltmek gibi, açık mûci
zel
er verdik ve onu Cebraîl Aleyhisselâm ile kuvvetlendirdik. Artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe kibirlendiniz ve inad ettiniz. Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz (Zekeriyyâ ve Yahyâ gibi)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya o kitabı verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da beyyineler (açık belgeler ve mu'ci
zel
er) verdik ve O' nu Ruhu'l-Kuds (Melek Cebrail) ile de destekledik. (Bütün bu peygamberler aynı esas ve çoğu aynı şeriat üzerine birbirini takip edip İsrail oğullarına gönderildiği halde) Size (Ey Yahudiler!) Ne kadar peygamber, nefslerinizin hoşlanmayacağı bir buyrukla geldiyse, büyüklük tasladınız. Öyle ki, bir kısmını yalanladınız, bir kısmın...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık muci
zel
er verdik, onu Rûhu'l- Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, Musâya o Kitabı verdik, ondan (Musâdan) sonra da birbiri ardınca (ayni şerîatle memur) peygamberler gönderdik. Meryemin oğlu İsâye de beyyineler (gaayet açık burhanlar, mu'ci
zel
er) verdik ve onu Ruuh-ül kuds ile destekledik. Demek, size ne vakit bir peygamber gönüllerinizin hoşlanmadığı bir şey'i getirirse kibirlenmek isteyeceksiniz de kiminiz yalanlayacak, kiminiz de öldüreceksiniz, öyle mi. ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Mûsâ’ya Kitâb’ı (Tevrât’ı) verdik ve ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu Îsâ’ya da mu'ci
zel
er verdik ve Rûhü’l-Kudüs(Cebrâîl) ile ona kuvvet verdik. Buna rağmen, ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şeyi size getirdi ise, büyüklük taslamadınız mı? Bu yüzden bir kısmını yalanladınız, (Zekeriyyâ ve Yahyâ’ya yaptığınız gibi) bir kısmını da öldürüyordunuz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki biz Musa'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsâ'ya da muci
zel
er verdik ve biz onu kudsî ruhla destekledik. Size bir peygamber canınızın istemediği, nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, ona karşı büyüklük tasladınız. Size gelen peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Biz Mûsâ’ya kitap verdik. Ondan sonra peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem’in oğlu Îsâ’ya da mûci
zel
er, açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrâil) ile destekledik. Demek size her ne zaman bir peygamber gelip de nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirirse kafa tutacak, onların kimine yalancı deyip kimini öldüreceksiniz ha!...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Daha önce kâfirlere karşı kendilerine bir ilahi yardımın gelmesini diledikleri halde; Allah katından kendi yanlarında olanı doğrulayıcı bir Kitab, ö
zel
liklerinden tanıdıkları şey kendilerine gelince onu inkar ettiler. Allah'ın laneti de inkar edenlerin üzerine olsun. [17]...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından onlara, yanlarındaki kitab (Tevrat)ı tasdîk eden (yanlışlarını dü
zel
tip semavî olduğunu bildiren) bir kitab (Kur'ân) gelince, ki daha önce inkâr edenlere karşı böyle bir fetih (yardım kapısının açılmasını) istiyorlardı (Tevrat'da vasfını görüp) tanıdıkları şey (Kur'ân ve Hz. Muhammed A.S.) kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. O sebeple Allah'ın laneti inkâr edenler üzerinedir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bi’semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ en
zel
allâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdih(ibâdihî), fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun)....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
1.
bi'se mâ
: ne kötü şey
2.
işterav
: sattılar, satın aldılar
3.
bi-hi
: onunla
4.
enfuse-hum
: onların nefsleri,...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Cenâb’ı Allah, fazlıyla kullarından dilediği kimseye peygamberlik ihsan buyurmasına hased edip, indirdiği Kur’an’ı inkâr etmeleri ve bu sebeple nefislerini ateşe atışları ne çirkin şeydir! İşte Yahûdi’ler, Allah’ın bir gazabından sonra (Hz. Îsa ve İncil’i inkâr ettiklerinden dolayı gazaba uğramalarından başka) bir gazaba tutuldular. (Hazreti Peygamberi ve Kur’an-ı Kerîmi inkâr ettiklerinden) O kâfirler için hor ve
zel
îl edici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bunların, kendilerini uğruna sattıkları şey ne kadar da fena! Allah’ın kullarından dilediği birine kendi lütfundan vahiy indirmesini kıskanarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler de gazap üstüne gazaba uğradılar! Kâfirler için
zel
il ve perişan eden bir azap da vardır....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Ve izâ kîle lehum âminû bi mâ en
zel
allâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
kîle lehum
: onlara denildi
3.
âminû
: âmenû olun, îmân edin
4.
bi mâ
: şeye
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun, Mûsâ size açık muci
zel
er getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun Musa size apaçık muci
zel
er getirmişti. Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki, Mûsâ size apaçık âyetler, mûci
zel
erle gelmişti de, onun arkasından tuttunuz o buzağı heykelini put haline getirdiniz. Siz işte o zâlimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim hakkı için, Mûsâ Aleyhisselâm size doğru haber ve mûci
zel
erle gelmişken, o, Tûr’a gittikten sonra, siz buzağıyı ilâh edindiniz ve böylece zâlimlerden oldunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Musa size muci
zel
er getirdi, sonra ardindan kendinize yazik ederek buzagiyi tanri olarak benimsediniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
(Nerede Tevrat'a bağlılık ve imânınız ?) And olsun ki, Musa size apaçık mu'ci
zel
er, belgeler getirdi de sonra onun ardından buzağıyı (tanrı) edindiniz; zâlim olduğunuz halde (bu gibi küfrü gerektiren yola girdiniz.)...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Musa size muci
zel
er getirdi, sonra ardından kendinize yazık ederek buzağıyı tanrı olarak benimsediniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun Musa size apaçık muci
zel
er getirmişti. Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Musa, size muci
zel
erle gelmişti; fakat onun ardından buzağıyı tanrı edinerek zalimlerden oldunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Musa size muci
zel
er ile geldi. Siz ise onun yokluğunda buzağıya taptınız. Sizler öyle zalimlersiniz!...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Mûsâ size apaçık mu'ci
zel
erle gelmişti; sonra onun (Tûr dağına gitmesinin) ardından, siz zâlim kimseler olarak buzağıyı (ilâh) edindiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki Musa size apaçık muci
zel
erle geldi. Sonra onun ardından buzağıya taptınız. Siz öyle zâlimlersiniz!...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Mûsâ size en açık delil ve mûci
zel
erle geldi de, sonra kalkıp, onun yokluğunda buzağıyı tanrı edindiniz. Siz öyle zalimlersiniz işte!"...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
in kânet
: eğer ise
3.
lekum
: sizin için, sizin
4.
ed dâru el âhiretu
: ahiret yurdu
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: “Allah katındaki ahiret yurdu, başka insanların değil de sadece size has (ö
zel
) ise, o halde eğer (sözünüzde) sadıklarsanız ölümü temenni edin!”...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: 'Eğer Allah katında ahiret yurdu diğer insanlara değil de ö
zel
likle size verilecekse o zaman, doğru sözlü iseniz ölümü arzulayın.'...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nez
zel
ehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
1.
kul
: de
2.
men
: kim
3.
kâne
: oldu
4.
aduvven
: düşman
<...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Ve lekad en
zel
nâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne)....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
en
zel
nâ
: biz indirdik
3.
ileyke
: sana
4.
âyâtin
: âyetler
...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şanım hakkı için, sana hak peygamber olduğun ile ilgili çok açık âyetler, mûci
zel
er indirdik. Yalnızca doğru ve mantıklı düşünmeyi terkedenler, fâsıklar, günahkârlar, âsiler bunları inkâr eder....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şanım hakkı için sana çok açık âyetler: parlak mu'ci
zel
er indirdik öyle ki iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onlara kâfirlik etmez...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Andolsun ki, sana çok açık ayetler; Parlak muci
zel
er indirdik. Öyle ki iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkar etmez....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şanım hakkı için sana çok açık âyetler; parlak muci
zel
er indirdik. Öyle ki, iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr etmez....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
"Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (ö
zel
likle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan ki...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ihdas edilene (uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey imân edenler! RÂİNÂ demeyin, UNZURNÂ deyin ve gü
zel
ce dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunez
zel
e aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi)....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
1.
mâ yeveddu
: sevmezler, istemezler
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
4.
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden kâfir olanlar da, müşrikler de size Rabbinizin katından bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise kendi rahmetini dilediğine ö
zel
kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz, daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, peygamberinizi sorguya çekmek, Mûsâ’dan istendiği gibi Rasulünüzden büyük muci
zel
er mi istiyorsunuz? Kim imânı inkârla, küfürle değiştirirse, doğru, dengeli bir hayat tarzından uzaklaşır, başına buyruk hareket ederek dalâlete düşer....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Ve kâlûtteha
zel
lâhu veleden, subhâneh(subhânehu), bel lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun lehu kânitûn(kânitûne)....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Gökleri ve yeri, gü
zel
liklerle donatarak yaratan Bedî, O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol'" der. Artık o, oluverir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlimden nasipleri olmayanlar: 'Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet, bir mûcize, maddî bir işaret gelmeli' dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri, akılları birbirine benzedi. İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, inanmak isteyen bilgi toplumları için, Muhammed’in hak peygamber olduğu ile ilgili âyetleri, mûci
zel
eri açık seçik açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Müşriklerin ve kitap ehlinin cahilleri: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah’ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûci
zel
eri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi,' dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz muci
zel
eri, inanacak olanlara sergileriz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu'cize gelse ya, dediler, bunlardan evvelkiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz muci
zel
eri açık bir suretde gösterdik...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlmi olmayanlar da: «Ne olur Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir mucize gelse!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Cidden gerçekleri bilmek isteyen bir ümmet için biz muci
zel
eri açık bir şekilde gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgiden nasibi olmayanlar da «Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz muci
zel
eri çok açık seçik gösterdik....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Rabbimiz, bizi sana teslim olmuş kıl ve neslimizden de sana teslim olmuş bir topluluk oluştur. Bize menasıkın (hac uygulamasının şartlarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki sen (Tevvab) tövbeleri kabul eden Rahıym'sin (sonucunda onun salt gü
zel
liklerini yaşatansın). "...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
Ey bizim Kerîm Rabbimiz! Bizi, yalnız Sana boyun eğen müslüman kıl. Soyumuzdan da yalnız Sana teslimiyet gösteren bir Müslüman ümmet yetiştir. Ve bizlere ibadetimizin yollarını göster, tövbelerimizi kabul buyur. Muhakkak ki tövbeleri en gü
zel
şekilde kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin!"...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'Allah’a, bize indirilenlere, İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a, torunlarına indirilenlere, Mûsâ’nın ve İsa’nın uygulamakla sorumlu tutulduğu emir ve hükümlere, verilen mûci
zel
ere, Rableri tarafından bütün peygamberlerin uygulamakla sorumlu tutulduğu emir ve hükümlere, verilen mûci
zel
ere iman ettik. Onlardan hiçbirinin arasında fark gözetmiyoruz. Biz sadece Allaha boyun eğen, hükmüne razı olarak İslâm’ı yaşayan müslümanlarız.' deyin....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz iyiyi ve gü
zel
i bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar şıkak içindedirler/parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en gü
zel
bilendir O....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
1.
sıbgate allâhi
: Allah'ın boyası
2.
ve men
: ve kim
3.
ahsenu
: ahsen, en gü
zel
4.
min allâhi
: Allah'tan
<...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyası; Allah'ın boyası ile boyanandan daha ahsen (daha gü
zel
) olan kim vardır? Ve biz, O'na kul olanlarız....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
“Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha gü
zel
olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz” (deyin)....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın verdiği renk. Allah'tan daha gü
zel
renk veren kim? Ve biz ona tapanlarız....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha gü
zel
rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin)....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allâh boyası! Allâh boyası ile boyanmış olmaktan gü
zel
ne olabilir! Biz O'na kulluk edenleriz!...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Siz de Allah’ın ortaya koyduğu tabiî renklere boyanın, insan yaratılışına uygun, İslâmî ilkeleri ve değerler manzumesini hayata geçirin. Allah’tan başka kim, insan fıtratına uygun en gü
zel
boyayı, insan tabiatına en uygun değerleri ortaya koyabilir. Biz daima, yalnız O’nu ilâh tanıyor, candan müslümanlar olarak O’na bağlanıyor, saygıyla O’na kulluk ve ibadet ediyoruz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
'Allah'ın boyası(nı seçtik)... [25] Kimin boyası, Allah'ın boyasından daha gü
zel
olabilir? Biz O'na kulluk etmekteyiz.'...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha gü
zel
boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Ey müminler, deyiniz ki: “- Biz Allah’ın dinine (boyasına) girmişiz. Allah tarafından olan bir dinden daha gü
zel
din, kimin olabilir? İşte biz ona ibadet edenleriz.”...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'in verdigi renge uyun; rengi Allah'inkinden daha gu
zel
olan kim vardir? Biz «O'na kulluk edenleriz» deyin....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın (değişmiyen) boyasına gerekli olun! Boya cihetlyle Allah'tan daha gü
zel
kim ? Biz ancak O'na ibâdet ederiz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın verdiği renge uyun; rengi Allah'ınkinden daha gü
zel
olan kim vardır? 'Biz O'na kulluk edenleriz' deyin....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha gü
zel
rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin)....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah boyasına bak (vaftiz nolacak) Allahdan gü
zel
boya vuran kim? Biz işte ona ibadet edenleriz...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Sen Allah'ın boyasına bak! (Vaftiz de ne ki!) Kim Allah'tan daha gü
zel
boya vurabilir? İşte biz O'na ibadet edenleriz!...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyasına bak, (vaftiz nolacak?) Kim, Allah'dan daha gü
zel
boya vurabilir ki? İşte biz O'na ibadet edenleriz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Tanrı'nın boyası... Tanrı'dan daha gü
zel
boyası olan kimdir? Biz O'na kulluk edenleriz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
(Biz) Allahın boyasıyle (boyanmışızdır). Allahdan daha gü
zel
boyası olan kim? Biz ona kulluk edenleriz. ...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
(Ve deyin ki:) 'Allah’ın boyası (ki biz onunla boyandık, dînine girdik). (Böyle)boya cihetiyle Allah’dan daha gü
zel
kim olabilir? Biz ise, ancak O’na kulluk eden kimseleriz!'...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyası (ile boyandık) . Boyası Allah'tan daha gü
zel
olan kimdir? Biz O'na kulluk edenleriz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
(De ki: "Hayatımız) Allah'ın rengi (ile renklenir!) Kim (hayata) Allah'tan daha gü
zel
renk verebilir, eğer gerçekten O'na kulluk ediyorsak?"...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
(Ey mü'minler! Deyiniz ki, bizim boyamız) Allah'ın boyasıdır. Allah'ın boyasından boyası daha gü
zel
olan kim vardır? Ve bizler ancak ona ibadet edenleriz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyası (ile boyanın). Allah'ın boyasından daha gü
zel
boyası olan kimdir? Bizler ancak O'na kulluk ederiz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
İşte Allah’ın boyası! Allah’tan daha gü
zel
boyası olan kim vardır? Biz yalnız ona kulluk ederiz!...
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Siz Allah’ın verdiği rengi alınız. Allah’ın boyasından daha gü
zel
boya vuran kim olabilir? "Biz ancak O’na ibadet ederiz." deyiniz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allâh'ın boyası (ile boyan). Allâh'ın boyasından daha gü
zel
boyası olan kimdir? Biz ancak O'na kulluk ederiz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyası; Allah(ın boyasın) dan daha gü
zel
boyası olan kim? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyası-kim var Allah'tan gü
zel
boya vuran? Biz ancak Ona kulluk ederiz....
Bəqərə Suresi, 138. Ayet:
Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha gü
zel
kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ve eğer gerçekten, kendilerine kitap verilenlere âyetlerin (muci
zel
erin) hepsini getirsen (yine de) senin kıblene tâbî olmazlar. Ve sen de onların kıblesine tâbî olacak değilsin. Ve onların bir kısmı da diğerlerinin kıblesine uymazlar. Sana gelen ilimden sonra gerçekten onların hevalarına uyacak olursan, o zaman muhakkak ki sen, zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kutsal kitapları, Tevrat’ı, İncil’i verdiklerimiz onu, Muhammed’i, öz oğullarını bildikleri gibi, kitaplarında zikredilen ö
zel
likleri sebebiyle tanırlar. Böyle iken içlerinden bir kısmı bile bile hakikati, onun Hak Peygamber olduğunu gizliyorlar....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Çünkü her topluluk, merkezinde O'nun, (Allah'ın) bulunduğu kendisine ait bir istikamete yöneltir. Öyleyse, iyi ve gü
zel
işlerde yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır: çünkü, Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede gü
zel
i ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır....
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû olanlar, îmân edenler(Allah'a ulaşmayı dileyenler)
4.
istain...
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
Ey îmân edenler! Sabır ve namazla istiane (ö
zel
yardım) isteyin. Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte bunlar üzerinedir Rablerinin salâvatı (hakikatlerini fark ettirmek üzere tecellisi) ve rahmeti (Esmâ'sının açığa çıkış seyri gü
zel
likleri). . . İşte bunlardır hidâyet bulanların ta kendileri. . ....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve gü
zel
e ermiş olanlar....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şübhe yok ki «Safaa» ile «Merve» Allahın şeâirindendir. İşte kim o «Beyt» i (Kâ'beyi) hacc veya Umre (kasdı) ile ziyaret ederse bunları gü
zel
ce tavaf etmesinde üzerine bir beis yokdur. Kim gönlünden koparak (vâcib olmayan amellerden) bir hayır işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah taatlerin ecrini veren, (her şey'i de) hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ en
zel
nâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne)....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
(159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini dü
zel
tenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tövbe edip durumlarını dü
zel
tenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak içlerinden tövbe edenler, hallerini dü
zel
tenler ve doğruyu söyleyenler müstesna. Onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeleri kabul eden rahîmim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını dü
zel
tenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak bunlardan tövbe edenler (yanlışını idrak edip kesin olarak ondan vazgeçenler) ve ıslah olanlar (içinde bulundukları yanlışlar ortamından çıkanlar) ve gerçeği dile getirenler istisnadır. Ben Tevvab ve Rahıym'im (tövbeyi kabul edip, çeşitli gü
zel
sonuçlarını yaşatan)....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe ederek, İslâmî hakikatleri ortaya koyarak Allah’a itaate yönelenlere, yaymaya devam ettikleri yanlış bilgileri dü
zel
tenlere, Muhammed’in bütün insanlığın son hak peygamberi, Kur’ân’ın Allah’ın son mükemmel kutsal kitabı olduğunu, İslâmî hakikatleri bütün insanlığa açıklayanlara lânet edilmez. İşte onları ben bağışlarım. Ben insanları tevbeye, itaate sevkeder, tevbeleri kabul ederim. Çok merhametliyim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını dü
zel
ten ve (gerçeği) açıklayanların tevbelerini kabul ederim. Ben sürekli tevbeleri kabul eden ve rahmet sahibi olanım....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) dü
zel
tenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak Peygamberin vasfını gizlemekten tevbe edenler, hallerini dü
zel
tenler ve gizlediklerini (Peygamberin vasıflarını) açıklayanlar başka. Ben, artık onların günahlarını bağışlarım; ve ben Tevvabım= tevbeyi kabul edenim. Rahîm’im= çok merhametliyim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
(159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini dü
zel
tenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını dü
zel
tenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak, yönelip kendilerini dü
zel
tenler ve (kitabı) açıklayanlar hariç; onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul edenim, Rahim'im....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
ancak tevbe edib hali dü
zel
tib hakkı söyliyenler başka, ben onları bağışlarım, öyle rahîm tavvabım ben...
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip kendilerini dü
zel
terek gerçeği söyleyenler başka. Ben, onları bağışlarım. Ben, çok çok tevbe kabul ederim ve çok bağışlarım....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip halini dü
zel
terek gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak, tevbe edip (kendilerini ve başkalarını) dü
zel
tenler ve (kitabı / indirileni) açıklayanlar hariç; onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul edenim, Rahim'im....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe (ve rücu) edenler, (hareketlerini) dü
zel
tenler ve (hakıykatı gizlemeyib) iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günâhlarından geçerim. Ben en çok tevbeyi kabul edenim, en çok esirgeyenim. ...
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip (hâllerini) dü
zel
tenler ve (gizlediklerini) açıklayanlar müstesnâ; işte onlar var ya, onların tevbelerini kabûl ederim. Çünki ben, Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden)im, Rahîm (merhameti bol olan)ım....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak, tevbe edenler, kendilerini dü
zel
tenler ve (tebliğ edilen) hakikati duyuranlar bunun dışındadır: Onların tevbesini kabul edeceğim; zira yalnız Benim tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını dü
zel
tenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Ben onların tevbesini kabul edenim ve ben tevbeleri daima kabul edenim, merhamet edenim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edenler, hallerini dü
zel
tenler ve onu açıklayanlar müstesna. Bunların tevbelerini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden, bağışlayan benim!...
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak onlardan tövbe edip hallerini dü
zel
ten ve gerçekleri açıklayanlara gelince: Ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan Ben’im....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edenler, (kendilerini) dü
zel
tenler ve (indirileni) açıklayanlar (a gelince) ; artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını dü
zel
ten ve sakladıkları şeyi açıklayanlar müstesnâdır; Ben onların tevbelerini kabul ederim. Çünkü Ben tevbeleri kabul eden sonsuz rahmet sahibiyim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Tövbe edip hallerini dü
zel
tenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım....
Bəqərə Suresi, 162. Ayet:
O lânetlerin sonuçlarını sonsuza dek yaşarlar. Bunun azabı asla hafifletilmez ve onlara mühlet (yanlışı dü
zel
tme süreci) de verilmez....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ en
zel
allâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ en
zel
allâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne)....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
1.
ve izâ kîle
: ve denildiği zaman, denildiğinde
2.
lehum
: onlara
3.
ittebiû
: tâbî olun
4.
mâ en
zel
e
: indirdiğ...
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve gü
zel
e ulaşamıyor idiyseler!......
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ en
zel
allâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun)....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey(ler)
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Zâlike bi ennellâhe nez
zel
el kitâbe bil hakk(hakkı), ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd(baîdin)....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bi enne
: sebebi ile
3.
allâhe
: Allah
4.
nez
zel
e
: indirdi
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve gü
zel
likle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine gü
zel
likle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) gü
zel
likle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Her kime kardeşi tarafından bir bağışlamada bulunulursa bu zaman iyiliğe uyulmalı ve gerekli olan şey ona gü
zel
likle verilmelidir. Bu, Rabbiniz tarafından size bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim taşkınlık ederse ona acıklı bir azap vardır. [35]...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) gü
zel
likle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün velisi, hakkından ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün velisine, icap eden diyeti gü
zel
...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey Inananlar! Oldurulenler hakkinda size kisas farz kilindi: Hur ile hur insan, kole ile kole ve kadin ile kadin. Olduren, olenin kardesi tarafindan bagislanmissa, kendisine orfe uymak ve bagislayana gu
zel
likle diyet odemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavuzde bulunana elem verici azab vardir....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler! Öldürülenler hakkında size kısas (eşit şekilde karşılık = misilleme) farz kılındı : Hürre hür, köleye köle, dişiye dişi... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti gü
zel
likle ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine örfe uymak ve bağışlayana gü
zel
likle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) gü
zel
likle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
İnananlar! Öldürmede size eşitlik farz kılındı. Hürre karşı hür, köleye köle, kadına kadın... Ama kim maktulun hısımları tarafından bağışlanırsa, o zaman uygun olanı yapması ve diyeti gü
zel
ce ödemesi gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim sınırı aşarsa onun için acı bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Maktuller hakkında üzerinize kısas yazıldı: hürre hür, köleye köle, dişiye dişi, bunun üzerine her kim kardeşinden cüz'î bir afve mazhar olursa o vakit vazife birinin o marufu takib etmesi birinin de ona borcunu gü
zel
likle ödemesidir bu, rabbınızdan bir tahfif ve bir rahmettir, her kim bunun arkasından yine tecavüz ederse artık ona elîm bir azab vardır...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi. Bununla birlikte her kim kardeşi tarafından kısmen bağışlanırsa, o vakit görev, birinin geleneğe uyması birinin de ona borcunu gü
zel
likle ödemesidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmetttir. Her kim, bunun ardından yine tecavüz ederse, artık ona pek elem veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti gü
zel
likle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Maktüller hakkında size kısas farz edildi. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile, fakat kimin lehine maktulün kardeşi tarafından bir şey affedilirse, ma’ruf olan emre ittiba etmeli, ona gü
zel
likle (diyet) ödemelidir. Bu Rabb’ınız tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim haddi tecavüz ederse; onun için pek acıklı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kim (hangi katilin) lehine, onun (maktülün) kardeşi (varisi veya velisi) tararfından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktülün varis veya velisine) gü
zel
likle (diyet) ödemektir. Bu rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Ancak kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (velîsi) tarafından cüz'î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer'in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün velîsine) gü
zel
likle ödemek (lâzımdır). Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile veya taraflarına muhaasa...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îmân edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas farz kılındı! Hür olana hür, köleye köle, kadına kadın (kısâs edilir, öldürülür)! Fakat (öldüren) o kimse lehinde, kardeşi tarafından (cüz’î) bir şey affedilirse, o takdirde (affedene düşen,) örfe tâbi' olmak(diyetini aşırıya kaçmadan almak)tır ve (öldürene düşen de, diyeti) ona gü
zel
likle ödemektir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen kim bundan sonra haddi aşarsa, artık ona (pek) acıklı bir azab vardır!...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler; öldürmede size kısas farz kılındı. Hür; hür ile, köle; köle ile, dişi; dişi ile. Ama kim de kardeşi tarafından affedilirse, ma'ruf olan emre ittiba etmeli ve ona gü
zel
likle ödemelidir. Bu, Rabbınız tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Kim, bundan sonra da tecavüzde bulunursa; onun için pek acıklı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Siz, ey imana ermiş olanlar! Öldürme (olayların)da adil karşılık (kısas) size farz kılındı: Hür için hür, köle için köle ve kadın için kadın. Ve eğer kardeşi tarafından suçlu kimse (nin suçunun bir bölümünü) bağışlanmışsa, bu (bağış) uygun şekilde tatbik edilmeli ve kardeşine tazminatı gü
zel
likle ödenmelidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen hak ve adalet sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey mü'minler! Maktuller hakkında sizin üzerinize kısas farz olmuştur. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas edilir. Fakat hangi bir katil için kardeşi tarafından bir şey affedilirse ma'ruf olan emre ittiba etmeli ve ona da (diyeti) gü
zel
likle edada bulunmalıdır. Bu Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmetir. Artık bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (öldürülür). Bununla beraber (katil) bir kimse kendi lehine kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından affedilirse, bundan sonra iyiye uymak ve (öldürülenin velisine) gü
zel
ce diyet ödemek gerekir. Bu (uygulama) Rabbinizden size bir kolaylık ve rahmettir. Buna rağmen her kim ki bundan sonra haddi aşarsa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
-Ey İman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür olan ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, artık örfe uymak ve bağışlayana gü
zel
likle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra da tecavüzde bulunana elem verici azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülen kimselerin hakkını almak için size kısas farz kılındı. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün velisi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra, diyeti ona gü
zel
bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse, Ona son derece acı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürmelerde kısâs size farz kılındı. (Kâtilin de öldürülmesi gerekir). Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Kardeşi tarafından kısmen affedilen kimse, örfe uyup o(affeden kardeşi)ne gü
zel
ce (diyeti) ödemelidir! Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve acımadır. Kim bundan sonra da saldırıya kalkarsa artık onun için acı bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı) . Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehinde, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) gü
zel
likle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden (size) bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim de bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Cinayetlerde size kısas farz kılındı. Hür olan, öldürdüğü hür kimse yerine; köle, öldürdüğü köle yerine; kadın, öldürdüğü kadın yerine kısas olunur. Kim kardeşi tarafından bir affa uğrarsa, akla ve örfe uygun bir şekilde, diyetini gü
zel
likle ödesin. Bu, Rabbinizden size bir indirim ve bir rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa, pek acı bir azabı hak etmiş olur....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en gü
zel
biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabb'inizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
1.
fe
: fakat, artık
2.
men
: kim ise
3.
hâfe
: korktu
4.
min
: den
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Fakat kim, vasiyet edenin, haktan uzaklaşacağından veya günaha gireceğinden korkarsa, bu sebeple onların aralarını ıslâh ederse (dü
zel
tirse), bu durumda, onun üzerine bir günah (vebal) yoktur. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (Rahîm esması ile tecelli edendir)....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını dü
zel
tirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de, vasiyet edenin bir hata işlemesinden veya bilerek bir günaha girmesinden endişe ederek tarafların arasını dü
zel
tir, geliştirirse, ona bir vebal yoktur. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyet edenin bir haksızlığa meyledeceğinden veya günaha gireceğinden korkar da, tarafların arasını dü
zel
tirse onun üzerine bir günah yoktur. Allah bağışlayıcıdır, rahmet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup dü
zel
tirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyyet edenin bir hata etmesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de iki tarafın arasını dü
zel
tirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah, hakkı yerine getireni bağışlayıcı ve emrine itaat edene merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanilacagindan veya gunaha gireceginden endise duyan kimse, ilgililerin arasini du
zel
tirse ona gunah yoktur. Allah suphesiz bagislar ve merhamet eder. *...
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de vasiyyet edenin hatâya düşüp haksızlığa kayacağından veya günaha gireceğinden endişe eder de ilgililerin arasını dü
zel
tirse, ona hiç bir günah yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanılacağından veya günaha gireceğinden endişe duyan kimse, ilgililerin arasını dü
zel
tirse ona günah yoktur. Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanlışlık veya haksız bir paylaşım yapacağını sezen birisi olaya karışıp durumu dü
zel
tirse günah işlemiş olmaz. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
her kim de vasıyyet edenin bir hata etmesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder ve tarafeynin aralarını dü
zel
tirse ona vebal yoktur, şüphesiz Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Her kim de vasiyet edenin bir yanlışlık yapmasından veya bir günaha girmesinden endişe eder de iki tarafın arasını dü
zel
tirse ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayıcı çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını dü
zel
tirse, ona bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bunun yanında, kim vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisini (tarafların) arasını bulup dü
zel
tirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Tanrı bağışlayandır, rahimdir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de vasiyet edenin bir hatâ etmesinden veya bir günâha girmesinden endîşe edip de (vasiyetle alâkası olanların) aralarını dü
zel
tirse, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Vasiyet edenin yanılacağından veya günaha düşeceğinden endişe duyan kimse (ilgililerin) aralarını dü
zel
tirse, ona günah yoktur. Allah, şüphesiz bağışlayan ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim de vasiyyet edenin bir hatâ veya günâh işlemesinden korkar da (tarafların) aralarını dü
zel
tirse, ona günâh yoktur, Allâh bağışlayandır, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup dü
zel
tirse, artık ona da günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 182. Ayet:
Kim vasiyet edenin bilerek veya bilmeyerek haksızlığa meyletmiş olmasından endişelenir de tarafların arasını dü
zel
tirse, onun için bir günah yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günlerin gecelerinde, hanımlarınızla ilişkiye girmeniz size helâl ve meşrû kılındı. Onlar sizin iyiliğiniz için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, sizi koruyan, sırlarınızı saklayan ortağı, rahat ve huzur kaynağıdırlar. Siz de onların iyiliği için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, onları koruyan, sırlarını saklayan, ortağı, rahat ve huzur kaynağısınız. Allah, o gecelerde kendinize hâkim olamadığınızı, kendinize haksızlık ettiğinizi bildi de, yüzünüze baktı, tevb...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilâllerden (ay'ın hilâle dönüşen hallerinden) soruyorlar. De ki: “O, insanlar için vakitleri ve hac zamanını bildiren bir “vakit ölçüsü”dür.” Birr (kişiyi ebrar yapan gü
zel
davranışlar), (cahiliyet devrinde olduğu gibi) evlere arkalarından girmek değildir. Oysa birr, kişinin takva sahibi olmasıdır. Ve evlere kapılarından girin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve ö
zel
likle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve ö
zel
likle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilâlleri sorarlar. De ki: Onlar insanlar için; ö
zel
likle hac için vakit ölçüleridir. Evlere arka taraftan girmeniz fazilet değildir. Asıl fazilet, haramlardan sakınan insanın gösterdiği fazilettir. Öyleyse evlere kapılardan girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki umduğunuza kavuşasınız....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda (mallarınızı belli bir ölçüye göre) harcayın; kendi elinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın ve (ö
zel
likle) iyilikte bulunun, (işlerinizi) iyi yararlı ölçü ve anlamda yapın ; çünkü Allah şüphesiz ki iyilikte bulunanları, iyi yararlı iş yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı gü
zel
yapın; Allah gü
zel
yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
ve Allah yolunda infak eyleyin -masraf verin- de kendi ellerinizle tehlükeye bırakmayın, ve gü
zel
hareket edin, çünkü Allah gü
zel
lik edenleri sever...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı verin de ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve gü
zel
hareket edin, çünkü Allah, gü
zel
davrananları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve gü
zel
hareket edin. Çünkü Allah gü
zel
lik ve iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı harcayın da, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve hep gü
zel
davranın. Çünkü Allah gü
zel
hareket edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı harcayın da kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Ve iyilik yapın, yaptığınızı gü
zel
yapın. Çünkü Allah iyilik yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcama yapın/nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Gü
zel
düşünüp gü
zel
işler yapın. Çünkü Allah, gü
zel
lik sergileyenleri sever....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, belli aylarda ifa edilecektir. Her kim o (aylar)da haccı ifa edecekse, hac sırasında çirkin konuşmalardan, tüm yakışıksız davranışlardan ve kavgadan kaçınılmalıdır. Her ne iyilik yaparsanız Allah onun farkındadır. Ve kendiniz için hazırlıkta bulunan -ama şüphesiz, tüm hazırlıkların en gü
zel
i, Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olmaktır. Öyleyse Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, siz ey derin kavrayış sahipleri!...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en gü
zel
i takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden korkun....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden size gelecek kâr ve yarar taleb etmenizde size bir vebal yoktur. Arafat’ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife’ye doğru akın ettiğinizde, Meş’ar-ı Haram’da Allah’ı zikredin. O size nasıl gü
zel
ce doğru yolu gösterdiyse, siz de öyle gü
zel
bir şekilde O’nu zikredin! Bilirsiniz ki, O’nun yol göstermesinden önce siz yolu şaşırmış kimselerdendiniz....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hacc ibadetini bitirdiğinizde atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha ısrarlı bir şekilde Allah'ı anın. Kimi insanlar 'Ey Rabbimiz, bize dünyada gü
zel
lik ver' derler. Böylesinin Ahirette hiçbir pay olmaz....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan
2.
men yekûlu
: kim derse
3.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
4.
âti-nâ
: bize ver
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Ve onlardan (insanlardan) kim: “Rabbimiz bize dünyada hasene (gü
zel
lik ve iyilikler) ver ve ahirette de hasene (gü
zel
lik ve iyilikler) ver. Bizi ateşin azabından koru.” derse......
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Öylesi de vardır ki Rabbimiz der, dünyada da iyilik, gü
zel
lik ver, âhirette de iyilik ve gü
zel
lik, bizi ateşin azâbından koru....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan kimi de: "Rabbimiz, bize dünyada da hasene (Esmâ'nın gü
zel
liklerini yaşamayı) ver, sonsuz gelecek sürecinde de hasene (nefsimizdeki Esmâ'nın gü
zel
likleri) ver; (ayrı düşmenin) ateşinden bizi koru" derler....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bazıları da: 'Ey Rabbimiz bize dünyada devlet, iyilik ve gü
zel
lik, bol servet, sağlık, emniyet, salih-sâliha eşler ve sâlih evlatlar ver. Âhirette de gü
zel
mükâfatlar ver. Cennetini ver, rızana ulaşma mertebesine erenlerden eyle. Bizi ateşten, Cehennem azabından da koru.' derler....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Kimi de, «Rabbimiz! bize Dünya'da da iyilik ve gü
zel
lik ver, Âhiret'te de iyilik ve gü
zel
lik ver ve bizi Cehennem ateşinden koru» der....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
kimisi de «rabbena bize dünyada bir gü
zel
lik ver Ahırette de bir gü
zel
lik ve bizi ateş azabından koru» der...
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Kimisi de: «Rabbimiz, bize dünyada bir gü
zel
lik, ahirette de bir gü
zel
lik ver ve bizi ateş azabından koru!» der....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Yine onlardan: «Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir gü
zel
lik ve ahirette de bir gü
zel
lik ver ve bizi ateş azabından koru!» diyenler vardır....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Kimi insanlar da 'Ey Rabbimiz, bize dünyada da gü
zel
lik ver, Ahirette de gü
zel
lik ver ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru' derler....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bir kısmı da: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ve gü
zel
lik ver, âhirette de iyilik ve gü
zel
lik ver. Bizi cehennem azabından koru. ” derler....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Bazıları da, "Ey bizim (Yüce) Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ve gü
zel
lik ver, âhirette de iyilik ve gü
zel
lik ver, Ve bizi cehennem ateşinden koru!" derler....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan kimi de: "Rabbimiz, bize dünyâda da gü
zel
lik ver, âhirette de gü
zel
lik ver, bizi ateş azâbından koru!" der....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan bazıları da şöyle der: 'Rabbimiz, bize dünyada gü
zel
lik, âhirette gü
zel
lik ver; bizi ateş azabından koru.'...
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabb'imiz, bize dünyada da gü
zel
lik ver, âhırette de gü
zel
lik ver. Ve bizi ateş azabından koru."...
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
Onların, dünyada ve âhirette iyilik ve gü
zel
lik isteyenlerin işledikleri sâlih ameller, yaptıkları hayırlar, kazandıkları sevaplar dolayısıyla mükâfatları vardır. Allah hesabı çok çabuk görür....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Fe in
zel
eltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, fakat, hâlâ
2.
in
zel
el-tum
: eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
3.
min ba'di
: sonradan
4.
...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Onlara nice açık âyetler (deliller, muci
zel
er) verdiğimizi İsrailoğulları'na sor. Ve kim, kendisine (açık âyetler) geldikten sonra Allah'ın nimetini değiştirirse, o taktirde muhakkak ki Allah, ikâbı (cezası) şiddetli olandır ....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık muci
zel
er verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık muci
zel
er verdik. Kim muci
zel
er kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrâiloğulları’na sor: Kendilerine sayısız peygamberler, kendi peygamberlik görevlerini, senin peygamberliğini tasdik eden nice açık âyetler, mûci
zel
er vermiştik. Kim, âyetler, mûci
zel
er kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini, tevdî ettiği ilahî değerleri, şeriatını, verdikleri taahhüdü, âyetlerini değiştirirse bilsin ki, Allah, emirlerine, peygamberlerine muhalefet edilmesine, şeriatının çiğnenmesine denk onlara âdil ceza verme gücüne sahiptir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
(Ey Rasûlüm), İsrailoğullarına sor; biz onların atalarına (Mûsâ peygamberin şânı hakkında) ne kadar açık muci
zel
er vermiştik (göstermiştik). Fakat muci
zel
er kendisine geldikten sonra kim Allah’ın hidayet nimetini küfür ile değiştirirse, şüphesiz ki Allah’ın (ona) azabı çok şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık muci
zel
er verdik. Kim muci
zel
er kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrâiloğullarına sor, onlara (hidâyet vesîlesi olacak) nice apaçık mu'ci
zel
erden verdik (de inkâr ettiler). O hâlde kim Allah’ın ni'metini (mu'ci
zel
erini) kendisine geldikten sonra (onu) değiştirirse (inkâr sebebi yaparsa), artık şübhesiz ki Allah, azâbı çok şiddetli olandır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler için, dünya hayatı süslenip gü
zel
gösterildi. Bu sebeple onlar imân edenlerden bazılarıyla alay ediyorlar. Halbuki, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunan, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler, kıyamet ...
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Inkar edenlere, dunya hayati gu
zel
gorunur, onlar, inananlarla alay ederler, oysa, Allah'a karsi gelmekten sakinanlar kiyamet gunu onlarin ustunde olacaklardir. Allah diledigini hesabsiz sekilde riziklandirir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenlere, dünya hayatı gü
zel
görünür, onlar, inananlarla alay ederler, oysa, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar kıyamet günü onların üstünde olacaklardır. Allah dilediğini hesabsız şekilde rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olanlara (yalnız) bu dünya hayatı gü
zel
görünür. Bu nedenle, imana ermişlerle alay ederler; ama Kıyamet Günü Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar onlardan daha üstün (bir konumda) olacaklardır. Ve Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve en
zel
e meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi; sonra Allah, rahmetinin müjdecisi ve azabının habercisi olmak üzere, peygamberleri gönderdi. Ve insanların aralarında; ihtilafa düştükleri şeylerde, hükmetmek için, o peygamberlere kitab(lar) da indirdi. Ancak ehl-i kitap kendilerine açık muci
zel
er geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden, onda ihtilafa düştüler. Bunun üzerine Allah, onların ihtilâf ettikleri Hakk'a, Allah'ın izniyle îmân edenleri doğrudan doğruya muvaffak kıldı. Allah dilediğini doğru yola çıka...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
(219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey'i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek gü
zel
) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onla...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki; "O ikisinde büyük günâh ve insanlara bazı yararlar vardır. Fakat onların günâhı yararından büyüktür." Ve sana Allâh yolunda ne vereceklerini soruyorlar. De ki; "Af (yani ihtiyaçlarınızdan fazlasını veya helâl ve gü
zel
olan şeyleri verin!)" Allâh size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
1.
fî ed dunyâ
: dünya hakkında, dünyada
2.
ve el âhirati
: ve ahiret
3.
ve yes'elûne-ke
: ve sana soruyorlar, sorarlar
4.
an e...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında ve yetimlerden sana soruyorlar. De ki: “Onları ıslah etmek (durumlarını dü
zel
tmek) hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız (birarada yaşarsanız), artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Ve Allah, fesat çıkaranı,ıslâh edenden (ayırıp) bilir. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi sıkıntıya sokardı. Muhakkak ki Allah, Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz, diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını dü
zel
tmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla dü
zel
teni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve sonsuz gelecek süreci hakkında (düşünün)! Sana yetimlerden sorarlar. De ki: "Onların şartlarını dü
zel
tmek en hayırlısıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız sizin kardeşlerinizdir onlar. " Allâh fesat çıkaranı da dü
zel
tici olanı da bilir. Allâh eğer dileseydi sizi zora sokardı. Muhakkak Allâh, Aziyz ve Hakiym'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyadaki davranışlarınızı, iyi muhakeme ederek, âhirette hesaba çekileceğinizi düşünerek hayatınıza yön verin. Sana yetimlerle, dullarla ilgili sualler de soruyorlar. 'Onları iyi yetiştirmek onlarla iyi ilişkiler kurmak, durumlarını dü
zel
tmelerine, geliştirmelerine vesile olmak, yüzüstü bırakmaktan daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, mallarını kendi mallarınızla müştereken idare ederseniz unutmayın ki, onlar sizin kardeşlerinizdir, kendinize imtiyazlı muamele yapmayın. Allah boz...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya ve hem de ahiret üzerinde (düşünesiniz diye)! Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki: 'Onların durumlarını dü
zel
tmek iyidir. Eğer onları aranıza alırsanız, artık sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgunculuk edeni de, dü
zel
tme yapanı da bilir. Allah dileseydi sizin önünüze zorluk çıkarırdı. Şüphesiz Allah yücedir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Bir de dünya ve âhiret işi hususunda hakkınızda en iyi olan şeyi alasınız. (Ayrıca) sana, yetimlerin malından soruyorlar. De ki: “-Onların malını korumak ve durumlarını dü
zel
tmek, sizin için, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onları koruyarak kendileri ile bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah, onların hallerini dü
zel
tenlerle mal ve durumlarını perişan edenleri bilir. Eğer Allah Tealâ dileseydi, sizi muhakkak zahmete sokardı da yetimlerle bir arada yaşama kolaylığı...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimleri sorarlar, de ki: «Onlarin islerini du
zel
tmek hayirlidir". Eger onlarla bir arada yasarsaniz, artik onlar sizin kardeslerinizdir. Allah du
zel
tenden bozani ayirdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardi. Allah suphesiz gucludur, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem sana yetimlerden soruyorlar, de ki: Onlardan yana işleri dü
zel
tmek (onların yararına hayırlı teşebbüslerde bulunmak) daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah (işlerini düzenleyip yetimleri yetiştirmeyi, faydalı birer insan yapmayı) bozanı dü
zel
tenden ayırd edip bilir. Allah dileseydi sizi (bu hususta daha ağır bir sorumluluk altına sokup) sıkıntıya uğratabilirdi. Şüphesiz ki, Allah yegâne üstün ve sonsuz hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimleri sorarlar, de ki: 'Onların işlerini dü
zel
tmek hayırlıdır'. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah dü
zel
tenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Allah şüphesiz güçlüdür, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla dü
zel
teni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
bu dünya ve ahiret hakkında... Sana bir de öksüzler hakkında sorarlar: De ki, 'Onları erdemli kişiler olarak yetiştirmeniz en büyük iyiliktir. Mallarını mallarınıza katarsanız aile bireyiniz olurlar.' ALLAH bozanı dü
zel
tenden ayırdetmesini bilir. ALLAH dileseydi sizi zora sokardı. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimler hakkında soru sorarlar. De ki; Onların durumlarını dü
zel
tmek hayırlı bir iştir. Eğer kendileriyle birarada yaşıyorsanız, onlar artık kardeşlerinizdir. Allah kimin işleri bozucu ve kimin dü
zel
tici olduğunu iyi bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Hiç şüphesiz Allah üstündür ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
(219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey'i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek gü
zel
) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onla...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Bu dünya ve ahiret hakkında, yetimler(e nasıl davranılacağı) hakkında sana sorarlar. De ki: "Onların durumlarını dü
zel
tmek en hayırlı durumdur." Ve onların hayatlarını paylaşırsanız (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Zira Allah, bozgunculuk yapanları, dü
zel
tmeye çalışanlardan ayırt etmesini bilir. Ve Allah dileseydi, taşıyamayacağınız yükleri omuzlarınıza yüklerdi: (Ama) unutmayın ki Allah kudret sahibidir, hikmet sahibidir!...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimleri soruyorlar. De ki: -Onların işlerini dü
zel
tmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah dü
zel
tenden, bozanı ayırt etmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyâ ve âhiret hakkında(ki işleri düşünesiniz). Ve sana öksüzlerden soruyarlar. De ki: "Onları(n durumlarını) dü
zel
tmek hayırlıdır. Eğer onlara karışır(onlarla bir arada yaşar)sanız (onlar) sizin kardeşlerinizdir. Allâh, bozanı dü
zel
tenden ayırır. Allâh dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyada da, âhirette de. Sana yetimlerden soruyorlar. De ki: Onların durumlarını dü
zel
tmek, en hayırlısıdır. Onlarla bir arada yaşayacak olursanız, zaten onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah ise bozguncuyu ıslah için çalışandan ayırır. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşmasını da bilirdi. Gerçekten Allah'ın kudreti herşeye üstündür ve Onun her işinde sonsuz hikmetler vardır....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Şirk koşan kadınlarla, iman edene kadar nikâhlanmayın. İman eden bir cariye, hoşunuza gitse dahi şirk ehli bir kadından kesinlikle daha hayırlıdır (gü
zel
lik bedende değil inanç paylaşımındadır). Müşrik erkeklere de, iman edinceye kadar, (iman eden kadını) nikâhlamayın. İman eden bir köle, size hoş gelse dahi müşrik bir erkekten elbette daha hayırlıdır. Onlar (şirk ehli) ateşe davet ederler. Allâh ise (hakikatinizin elvermesinden doğan) izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor. Allâh (hakikatin)...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İmân etmedikçe, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan putperest, müşrik kadınlarla evlenmeyin. Gü
zel
liği ile sizi büyülemiş, hayranlığınızı mûcip olup son derece hoşunuza gitmiş olsa bile, putperest hür bir kadından, mü’min bir câriye daha hayırlıdır. Mü’min kadınları da, imân etmedikçe putperest, müşrik erkeklerle evlendirmeyin. Hoşunuza bile gitmiş olsa, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşrik, putperest hür bir erkekte...
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) gü
zel
davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak gü
zel
davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin (ürün veren, insan yetiştiren) tarlanızdır; tarlanıza nasıl (ve ne zaman) isterseniz geliniz. Bir de kendiniz için önceden (gü
zel
ve yararlı) amelleri sunun; Allah'tan korkun; O'na elbette kavuşacağınızı bilin. Ve Sen, inananları müjdele!...
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin (tohum ektiğiniz) tarlalarınızdır. Tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için [geleceğe hazırlık olarak gü
zel
davranışlar] takdim edin. Tanrı'dan korkup sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İnançlılara müjde ver....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin için bir ekin mahallidir. Binaenaleyh bu ekin yerinize nasıl isterseniz varın ve kendiniz için (gü
zel
ameller) takdim edin. Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz. Ve biliniz ki sizler şüphesiz O'nun huzuruna varacaksınızdır. Ve mü'minleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak gü
zel
davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
1.
ve lâ tec'alû
: ve kılmayın, yapmayın
2.
allâhe
: Allah
3.
urdaten
: siper, mani, engel
4.
li eymâni-kum
: yemi...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını dü
zel
tmenize engel kılmayın. Allah işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Allâh adına yaptığınız yeminler; iyilik yapmak, korunmak, insanlar arasını dü
zel
tmek gibi konularda size engel olmasın. Allâh Semi'dir, Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Yeminlerinizden dolayı, Allah’ı, sözünüzde durmanıza, iyilik etmenize, Allah’a sığınmanıza, emirlerine yapışmanıza, günahlardan arınmanıza, azaptan korunmanıza, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranmanıza, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olmanıza ve insanların arasını, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini dü
zel
tmenize, geliştirmenize engel haline getirmeyin. Allah her şeyi işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Yeminlerinizi bahane ederek iyilik yapmanız, kötülüklerden sakınmanız ve insanların aralarını dü
zel
tmeniz konusunda Allah'ı engel kılmayın. Allah duyandır, bilendir. [46]...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını dü
zel
tmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını dü
zel
tmeniz için Allah’ı yeminlerinize hedef yapmayın. Allah kemaliyle işitici ve bilicidir. (Bir işi yapmak veya yapmamak hususunda Allah’ın adı ile yemin edipte Allah Tealâ’yı engel tutarak, yemininizi bozmayız diye, hayır yapmaktan geri kalmayınız. Yeminin bozulmasında hayır bulunan işi yapın ve keffaretini ödeyin.)...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Insanlarin arasini du
zel
tmeniz, gunahtan sakinmaniz ve iyi olmaniz icin, Allah'a yaptiginiz yeminleri engel kilmayin, Allah isitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
İyilik etmeniz, Allah'tan korkup günah ve kötülükden sakınmanız ve insanların arasını dü
zel
tmeniz için Allah'ı yeminlerinizle engel yapmayın. Allah işiten ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
İnsanların arasını dü
zel
tmeniz, günahtan sakınmanız ve iyi olmanız için, Allah'a yaptığınız yeminleri engel kılmayın, Allah işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını dü
zel
tmenize engel kılmayın. Allah işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de sözünüzde durmanız ve mütteki olmanız ve nasın arasını dü
zel
tmeniz için Allahı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın...
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de sözünüzde durmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını dü
zel
tmeniz için Allah'ı yeminlerinize hedef edip durmayın. Allah, herşeyi işiten, herşeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Sözünüzde durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını dü
zel
tmeniz için, Allah'ı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın. Allah, her şeyi işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de yeminlerinizi bahane ederek, iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını dü
zel
tmenize Tanrı'yı engel kılmayın. Tanrı işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Allah’ı, yeminleriniz dolayısıyla iyilik yapmanıza, (günahlardan) sakınmanıza veinsanların arasını dü
zel
tmenize engel (bahâne) kılmayın! Çünki Allah, Semî' (yeminlerinizi işiten)dir, Alîm (niyetlerinizi bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Yeminlerinizde Allah'ı; iyilik etmenize, kendisinden korkmanıza, insanların arasını dü
zel
tmenize engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de Allah adına yemin ederek; iyilik etmeye, günahlardan uzak durmaya ve insanların arasını dü
zel
tmeye O’nun adını engel yapmayın. Allah hakkıyla işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Allâh'ı,yemin(ettiğiniz iş)lerinize (yani) iyilik etmenize, (kötülüklerden) korunmanıza ve insanların arasını dü
zel
tmenize engel yapmayın. Allâh, işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Bir de yeminlerinizi bahane ederek iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını dü
zel
tmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah, kasıtsız, gelişigü
zel
yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, cezalandırmaz. Lâkin bilerek, kasıtlı yaptığınız, zihnen ve kalben sorumluluğunu yüklendiğiniz yeminler sebebiyle sizi sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcı, kudretli, âdil ve müsamahakârdır, fırsatlar ve imkânlar tanır....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
1.
ve el mutallakâtu
: ve boşanmış kadınlar
2.
yeterabbasne
: dururlar, beklerler
3.
bi enfusi-hinne
: kendi kendilerine
4.
sel...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar üç kur (üç ay hali müddeti) kendi kendilerine beklerler (hamile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve yevm'il âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde Allah'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlar için helâl olmaz. Şâyet onların kocaları barışmak (arayı dü
zel
tmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde onlara tekrar geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde maruf (hakları) v...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Geri dönülebilir talak ile boşanmış kadınlar, evlenmeyerek, üç hayız ve temizlenme süresi doluncaya kadar beklerler. Eğer bu süre içinde onlar Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe gerçekten inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl ve meşrû değildir. Eğer kocaları barışmak, münasebetlerini dü
zel
tmek, geliştirmek isterlerse, bu süre içinde yalnızca onlar boşadıkları kadınları geri almakta hak sahibidirler. Kadınların kocalarının üzeri...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (ya da ay halinden üç temizlenme) beklerler. Allah'ın onların dölyatağında yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz ; Allah'a ve Âhiret gününe inanıyorlarsa bunu gizlemezler. Kocaları barışmak, arayı dü
zel
tmek istiyorlarsa, belirlenen bekleme süresi (iddet) içinde eşlerini geri almaya daha haklıdırlar. Kadınların erkekler üzerinde, erkeklerin de kadınlar üzerinde örfe uygun denk hakları vardır. Ne var ki erkeklerin onlar üzerinde bir üstün der...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar ise kendi kendilerine üç hayız müddeti beklerler. Artık (o kadınlar) Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorlarsa, (bir başkasıyla evlenmek için)rahimlerinde Allah’ın yarattığını (çocuk veya hayzı) gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocaları (bu durumu) dü
zel
tmek isterlerse, bu (bekleme süresi)nin içinde onları geri almaya daha çok hak sâhibidirler. (Kocalarının) onlar üzerinde örfe uygun olan (haklar)ı gibi, onların da (kocaları üzerinde hakları) vardır. Fakat erkekler içi...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da gü
zel
likle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’...