Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse Beni
zikre
din ki Ben de sizi
zikre
deyim. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Oysa O, onların planlarını boşa çıkarandır. Onlar, "salatı ikame ettikleri" zaman üşene üşene yaparlar" İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı da pek az
zikre
derler....
Ənbiya Suresi, 36. Ayet:
Ve Kafirler seni gördükleri zaman: "İlahlarınızı
zikre
den bu mu?" diye alaya alıyorlar. Onlar, Rahman'ın zikrini Küfredenlerdir....
Əhzab Suresi, 21. Ayet:
Ant olsun ki, sizden Allah'a ve Ahiret Günü'ne kavuşmayı uman ve Allah'ı çokça
zikre
denler için, Allah'ın Resul'ünde iyi bir örnek vardır....
Əhzab Suresi, 35. Ayet:
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, adanmış erkekler ve adanmış kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşulu erkekler ve huşulu kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, saim olan erkekler ve saim olan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah'ı çok
zikre
den erkekler ve Allah'ı çok
zikre
den kadınlar; Allah, onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül hazırl...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani Rabb’in meleklere; 'Ben yeryüzünde dünya düzeni kurmaya, ilâhi hükümleri icraya, yeryüzünü imâra yetkili halifeler hazırlayıp yerleştireceğim' demişti. Melekler: 'Orada bozgunculuk yapacak, karışıklık çıkaracak, kan dökecek birilerini mi hazırlayıp yerleştireceksin? Oysa biz sana hamdederek
zikre
diyor, seni tesbih ediyoruz. Senin kutsallığını biliyor, kabul ediyor, Seni takdis ediyoruz' dediler. Rabbin: 'Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
:
zikre
din, hatırlayan, anın
4.
ni'metiye
: ni'metimi
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
1.
yâ benî isrâîle
: ey İsrailoğulları
2.
uzkurû
:
zikre
din, anın, hatırlayın
3.
ni'metiye
: ni'metimi
4.
elletî
:...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizin misâkinizi (yeminlerinizi) aldığımız zaman Tur Dağı'nı üstünüze kaldırmıştık. Siz verdiğimiz şeyleri kuvvetle alın (sarılın) ve onun içindeki şeyleri
zikre
din (hatırlayın), umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden söz almıştık ve Tur'u da üstünüze kaldırmıştık (Musa'nın bir mucizesi). Size verdiğimizi (hakikat bilgisini) bir kuvve olarak tutun ve onun içinde olanı
zikre
dip hatırlayın ki korunabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir vakitte misakınızı almış, Tûr'u da üzerinize kaldırmış, «Size verdiğimizi kuvvetle ahzediniz, onda olanı
zikre
yleyiniz ki, ittika etmiş olabilesiniz» demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp
zikre
din ki, sakınabilesiniz."...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
1.
ve men
: ve bir kimse, kişi
2.
azlemu
: daha zalim
3.
mimmen (min men)
: ondan
4.
menea
: men etti, engelledi
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve Allah'ın mescidlerinde, O'nun adının
zikre
dilmesini men eden (yasaklayan) ve onların (mescidlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? İşte onların, korkmadan oraya (mescidlere) girmesi olamaz (ancak korka korka girebilirler.) Onlar için dünyada rezillik, ahirette de “azîm azap” (en büyük azap) vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescitlerine, mescitlerde Allah’ın
zikre
dilmesine, Allah’a ibadet edilmesine, Allah’ın dininin, şeriatının anlatılmasına mani olanlardan, mescitlerin harap olmasına çalışanlardan, daha zâlim kim olabilir? Böylelerinin o mescitlere korka korka girmekten başka seçenekleri de yoktur. Dünyada onlar için zillet vardır. Onlar âhirette, ebedî yurtta da büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Hem Allah’ın mescidlerini ki, içlerinde O’nun isminin
zikre
dilmesini men' eden ve oraların harâb olması için çalışandan daha zâlim kim olabilir? İşte onlar ki, kendilerinin oralara, ancak korkan kimseler olarak girmeleri gerekirdi. Onlar için dünyada bir rezillik, yine onlar için âhirette (de pek) büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah Teâlâ'nın mescitlerinde O'nun isminin
zikre
dilmesini men eden ve o mescitlerin harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onlar için o mescitlere korka korka girmelerinden başka selahiyet yoktur. Onlar için dünyada rüsvaylık vardır, onlar için ahirette ise pek büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
'Allah kendisine oğul edindi' dediler. Hâşâ, O bundan münezzehtir. Ama göklerdeki ve yerdeki varlıkların ve imkânların hepsi O’nun mülkündedir, O’nun tasarrufundadır. Her şey O’nun emrine boyun eğmiş, saygıyla,
zikre
derek görevlerini yapmaktadırlar....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
:
zikre
din, hatırlayın
4.
ni'metiye
: ni'metim
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Şunu da
zikre
t ki İbrahim, «Yarabbi! Burasını bir emîn belde kıl, ahalisini, Allah'a ve ahiret gününe imân etmiş olanları da semerelerden merzûk buyur» demişti. Allah Teâlâ da, «Kâfir olanı da az bir müddet müstefîd ederim, sonra da onu ateş azabına muzdar kılarım. Ne fena bir gidiş!» diye buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kutsal kitapları, Tevrat’ı, İncil’i verdiklerimiz onu, Muhammed’i, öz oğullarını bildikleri gibi, kitaplarında
zikre
dilen özellikleri sebebiyle tanırlar. Böyle iken içlerinden bir kısmı bile bile hakikati, onun Hak Peygamber olduğunu gizliyorlar....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
1.
fe
: o halde, öyle ise
2.
uzkurû-nî
: beni
zikre
din
3.
ezkur-kum
: ben sizi
zikre
derim (
zikre
deyim)
4.
ve uşkurû
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise Beni
zikre
din ki Ben de sizi
zikre
deyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
O hâlde beni
zikre
din (anın - düşünün) ki sizi
zikre
deyim. Şükredin bana (değerlendirin beni), sakın küfretmeyin (hakikatiniz ve varlığın hakikati olduğumu inkâr etmeyin)....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyle ise beni (ibâdetle)
zikre
din ki, (ben de) sizi (rahmetimle) yâd edeyim; ve bana şükredin fakat bana nankörlük etmeyin!...
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse Beni
zikre
din ki, Ben de sizi anayım. Bir de Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Artık Beni
zikre
diniz ki Ben de sizi
zikre
deyim ve Bana şükrediniz, Bana nankörlükte bulunmayınız....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse siz beni
zikre
din ki, ben de sizi
zikre
deyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Beni
zikre
din ki ben de sizi
zikre
deyim. Bana şükredin, nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 152. Ayet:
Öyleyse siz Ben’i
zikre
din ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
cunâhun
: günah
4.
en tebtegû
: aramanız, talep etmeniz, is...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın akın geldiğiniz zaman Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı
zikre
din. Ve sizi hidayete erdirdiği şekilde siz de O'nu
zikre
din. Ve siz ondan (hidayetten) önce ise, elbette dalâlette kalanlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı
zikre
din. Onu, size gösterdiği gibi
zikre
din. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı
zikre
din ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac süresi içinde) Rabbinizin fazlından istemenizde bir suç yoktur. Arafat'tan hep birlikte akıp dönerken, Meşari Haram'da (Müzdelife) Allâh'ı
zikre
din. O'nu, hidâyetinin sizde açığa çıktığı kadarıyla
zikre
din. Muhakkak ki bundan önce siz (hakikatten) sapmışlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden gelecek bir lütfu, kazancı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafattan akın akın indiğinizde, Meş’ar-i Haram yanında, Müzdelife’de Allah’ı
zikre
din. Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. Allah’ın, Kur’ân’da ve Rasûlünün sünnetinde size öğrettiği şekilde şer’î mükellefiyetleri yerine getirerek, dinini, kitabını ve sünneti anlatarak onu
zikre
din. Doğrusu siz, bundan önce, başlarına buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni,...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde Rabbinizin fazlından ticaret istemeniz (alışveriş etmeniz) size günah değildir. Arafat’dan dönüşünüzde Meş’ari Haram nâmındaki yerde Allah’ı
zikre
din. O, size nasıl hidayet etti ise, siz de onu öylece anın. Doğrusu siz Bundan önce (Allah’ın hidayetinden evvel) cidden sapıklardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbiniz'den refah istemenizde bir engel yoktur. Arafat'tan indiginizde, Allah'i Mesari Haram'da anin; O'nu, size gosterdigi sekilde
zikre
din. Nitekim siz onceleri hic suphesiz sapiklardandiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbiniz'den refah istemenizde bir engel yoktur. Arafat'tan indiğinizde, Allah'ı Meşari Haram'da anın; O'nu, size gösterdiği şekilde
zikre
din. Nitekim siz önceleri hiç şüphesiz sapıklardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı
zikre
din ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
rabbınızın fazlından ticaret istemeniz size günah değildir, derken Arafattan ifaza ettiniz mi Meş'arı haram yanında Allahı
zikre
din hem onu size doğrusunu öğrettiği gibi
zikre
din, doğrusu siz bundan evvel cidden şaşırmışlardan idiniz...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde Rabbinizden rızık isteyerek ticaret yapmanız size günah değildir. Arafattan sel gibi taşarak döndüğünüzde Meş'ari'l-Haram yanında, Allah'ı
zikre
din. O'nu, size doğrusunu öğrettiği gibi
zikre
din. Doğrusu siz, bundan önce gerçekten yolunu şaşırmışlardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur. Arafat'tan indiğiniz zaman Meş'ar- i Haram yanında (Müzdelife'de) Allah'ı
zikre
din. O'nu, size gösterdiği şekilde
zikre
din. Doğrusu siz, bundan önce gerçekten sapmışlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hacc mevsiminde ticâretle) Rabbinizden rızık istemenizde bir günâh yokdur. Arafatdan (orada «vakfe» den sonra, seller gibi) boşanıp (elbirlik) akdığınız zaman «Meş'ar-i haraam» ın yanında Allahı
zikre
din, O, size nasıl hidâyet etdiyse siz de Onu öylece anın. (Bilirsiniz ya) siz bundan evvel gerçek sapıklardandınız! ...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac esnâsında ticâret yaparak) Rabbinizden bir ihsan aramanızda size bir günah yoktur. Nihâyet Arafat’tan (ayrılıp) akın ettiğiniz zaman, Meş'ar-i Harâm (tepesi) yanında(Müzdelife’de) artık Allah’ı
zikre
din! Ve (O) sizi hidâyete erdirdiği gibi, (siz de) O’nu
zikre
din! Doğrusu (siz) bundan evvel de elbette dalâlete düşenlerdendiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbınızın lutf-u keremini aramanızda bir günah yoktur. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman, Meş'ar-ı Haram'ın yanında Allah'ı
zikre
din. O, sizi hidayete ulaştırdığı gibi, siz de O'nu
zikre
din. Nitekim siz bundan önce, sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden bir rızık talep etmeniz sizin üzerinize bir günah değildir. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman Allah Teâlâ'yı Meş'ar-i Haram yanında hemen
zikre
diniz. Ve O'nu, size hidâyet ettiği gibi
zikre
yleyiniz. Şüphe yok ki, siz bundan evvel dalâlette kalmış kimselerden idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizin lütuf ve ihsanını aramanızda size hiçbir vebal ve günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i haram'ın yanında Allah'ı
zikre
din. O size nasıl hidayet ettiyse, siz de O'nu öylece
zikre
din. Bundan evvel siz sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden rızık/fazl istemenizde her hangi bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılınca Meş’ari Haram’da Allah’ı
zikre
din. Nitekim, O, size yol göstermeden önce gerçekten, şaşkınlardan / dalalette olanlardan idiniz ya!...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden size gelecek kâr ve yarar taleb etmenizde size bir vebal yoktur. Arafat’ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife’ye doğru akın ettiğinizde, Meş’ar-ı Haram’da Allah’ı
zikre
din. O size nasıl güzelce doğru yolu gösterdiyse, siz de öyle güzel bir şekilde O’nu
zikre
din! Bilirsiniz ki, O’nun yol göstermesinden önce siz yolu şaşırmış kimselerdendiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabb'inizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiç bir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı
zikre
din. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ(
zikre
n), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâk(halâkın)....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kadaytum
: tamamladınız
4.
menâsike-kum
: hacca ait ibadetlerini...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Böylece (hacca ait) ibadetlerinizi (ve kuralları) tamamladığınız zaman, artık atalarınızı
zikre
ttiğiniz gibi, hatta daha kuvvetli bir zikirle Allah'ı
zikre
din. Fakat insanlardan kim: “Rabbimiz bize dünyada ver.” derse, ahirette onun bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirince babalarınızı anma (âdetinizdeki) zikrinizden çok daha şiddetli şekilde Allâh'ı
zikre
din. İnsanların kimisi: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der. . . Sonsuz gelecek sürecinde nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihayet hac ile ilgili ibadetlerinizi bitirdiğinizde, İslâm’dan önce, atalarınızı
zikre
ttiğiniz gibi, hatta daha güçlü bir tarzda Allah’ı
zikre
din, Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. İnsanlardan bazıları: 'Ey Rabbimiz, vereceğini, serveti, makamı, mevkii ve zaferi bize dünyada ver' derler. Onların âhirette, ebedî yurtta hiçbir nasibi, isteyecekleri bir payları yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
nihayet menasikinizi bitirdiniz mi vaktiyle atalarınızı andığınız gibi hattâ daha şiddetli bir anışla Allahı anın,
zikre
din, çünkü nâsın kimisi «rabbena, der bize Dünyada ver» buna Ahırette kısmet yoktur...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihâyet hac ibâdetlerinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hattâ daha kuvvetli bir anma ile artık Allah’ı
zikre
din! İnsanlardan öylesi de vardır ki: 'Rabbimiz! Bize(nasîbimizi) dünyada ver' der; o takdirde onun için âhirette hiçbir nasib yoktur!...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hacc ibadetinizi bitirince; atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı
zikre
din. İnsanlardan öylesi vardı ki; Ey Rabbımız, bize dünyada ver, der. Onun ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Sonra hacca ait ibadetlerinizi ifâ ettiğiniz zaman, babalarınızı
zikre
ttiğiniz gibi veya daha ziyâde olarak Allah Teâlâ'yı
zikre
diniz. İmdi nâstan öylesi vardır ki, «Rabbimiz bize (nasibimizi) dünyada ver,» der. Bunlar için ahirette bir nasip yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihayet Hacc ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı
zikre
diniz. İnsanlardan öyleleri var ki: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver. ” derler. Böyle isteyenlerin ahiretten hiçbir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi, hatta daha da kuvvetli bir anışla Allah’ı
zikre
din. İnsanlardan: -Rabbimiz, bize bu dünyada ver, diyenler vardır. Onların ahirette hiç bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
1.
ve ezkurû
: ve
zikre
din
2.
allâhe
: Allah
3.
fî eyyâmin
: günlerde
4.
ma'dûdâtin
: adetli, sayılmış, sayılı
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Ve sayılı günlerde Allah'ı (tekbir ile)
zikre
din. Fakat kim, iki gün içinde (Mina'dan dönmek için) acele ederse, bundan sonra onun üzerine bir günah yoktur. Ve kim de tehir ederse (geriye kalırsa), o taktirde de onun üzerine bir günah yoktur. (Tabii bu) takva sahibi (olan) kimseler içindir. Ve, Allah'a karşı takva sahibi olun. Ve sizin, O'na (Allah'a) haşrolunacağınızı (huzurunda toplanacağınızı) bilin!...
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Bir de sayılı günlerde (kurban bayramı 2. /3. /4. günleri) Allâh'ı
zikre
din (tekbir getirin). Kim iki gün içinde aceleyle işini bitirirse ona bir suç yoktur. Kim tehir ederse ona da suç yoktur. Bu korunan kimse içindir. . . Allâh'tan korunun (yaptıklarınızın sonucunu kesinlikle yaşatacağı için) ve iyi bilin ki muhakkak sonunda O'na haşrolacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde, teşrik günlerinde telbiye ve tekbir getirerek Allah’ı
zikre
din, Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. İki gün içinde, acele edip Mina’dan Mekke’ye dönmek isteyene günah yoktur. İki gün içinde dönmeyip, geciken de bilerek günah işlemiş sayılmaz. Bunlar günahlardan arınıp Allah’a sığınanlar, emirlerini yerine getirenler, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin b...
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Bir de sayılı günlerde (teşrîk günlerinde) Allah’ı tekbîr ile
zikre
din. Kim, iki günde (zilhiccenin on birinci ve on ikinci gününde) Mina’dan dönmek için acele ederse, ona günah yoktur. Mina’da geri kalana da günah yoktur. Fakat, bu günahın olmayışı takvâ sahibi içindir. Allah’dan korkun ve bilin ki, muhakkak hepiniz ona dönüp toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Bir de sayılı günlerde Allahı
zikre
din -tekbir alın- bunlardan iki gün içinde avdet için acele edene günah yok, teahhur edene de günah yok amma korunan için: Allaha korunun ve bilin ki siz ona haşrolunacaksınız...
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Bir de sayılı günlerde Allah'ı
zikre
din, tekbir getirin. Bunlardan iki gün içinde dönüş için acele edene günah yoktur, geç dönene de günah yoktur; fakat korunan için. Allah'tan korkun ve bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Bir de sayılı günlerde Allah'ı
zikre
din (tekbir alın). Bunlardan kim iki gün içinde (Mina'dan) dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu, takva sahipleri içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Bir de sayılı günlerde Allahı
zikre
din (tekbîr alın). Kim iki günde («Minâ» dan dönmek için) acele ederse üstüne günâh yokdur. Kim de geri kalırsa ona da günah yokdur. (Fakat bu,) takva saahibi için (dir). Allahdan korkun ve bilin ki muhakkak (hepiniz) ancak Ona (varıb) toplanacaksınız. ...
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
O hâlde sayılı günlerde (teşrik günlerinde) Allah’ı (tekbirlerle)
zikre
din! Bundan böyle kim iki günde (Mina’dan dönmek için) acele ederse, artık ona bir günah yoktur. Kim de (Üçüncü güne) geri kalırsa ona da bir günah yoktur. (Bu, günahlardan) sakınanlar içindir. Öyleyse Allah’dan sakının ve bilin ki, doğrusu siz O’nun huzûruna toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde Allah'ı
zikre
din. Kim iki günde acele ederse, ona günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona günah yoktur. Bu; takva sahibi olanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, şüphesiz siz, O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Ve Allah Teâlâ'yı sayılı günlerde
zikre
diniz. İmdi her kim iki gün içinde (Mina'dan dönmek için) acele ederse onun üzerine günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) Muttakî olan içindir. Ve Allah'tan korkunuz ve biliniz ki, sizler şüphesiz O'na haşr olunacaksınızdır....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde (eyyâm-ı teşrikte) Allah'ı
zikre
diniz. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönerse, ona bir günah yoktur. Her kim geri kalırsa, ona da bir günah yoktur. Bu, takvâ sahibi olanlar içindir. O halde Allah'tan korkun. Biliniz ki O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
O sayılı günlerde tekbir getirerek Allah’ı
zikre
din! Kim acele edip iki günde dönerse ona vebal yoktur. Kim geri kalırsa, günahlardan korunduğu takdirde, ona da vebal yok. Allah’a karşı gelmekten korunun ve bilin ki hepiniz neticede diriltilip O’nun huzurunda toplanacaksınız!...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
1.
ve lâ cunâhe
: ve günah yoktur
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
fîmâ
: hakkında
4.
arradtum
: ima ettiniz<...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
1.
fe
: fakat
2.
in hıftum
: eğer korktunuz ise
3.
fe
: artık, o zaman
4.
ricâlen
: yürürken
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Fakat eğer (hayatî bir tehlikeden) korkarsanız, o zaman yaya yürürken veya binekte iken (namazınızı kılın). Nihayet emin olduğunuz zaman, (Allah'ı nasıl
zikre
deceğinizi) siz bilmiyorken size öğrettiği şekilde, artık Allah'ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Sizi korkutacak tehlike söz konusu ise yürürken veya bineğiniz üstünde de (salâtı ikame edebilirsiniz). . . Güvende olduğunuzda, bilmediklerinizi öğretenin öğretisince Allâh'ı
zikre
din (O'nun Esmâ'sının âlemlerde açığa çıkışını düşünün)....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Âdâbına riayet ederek, namazı eda edeceğiniz sırada, hayatî bir tehlikeden endişe ederseniz, yürürken veya binekli iken namazlarınızı kılın. Emniyete kavuştuğunuz zaman, güven içindeyken, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı
zikre
din, namazlarınızı her zamanki gibi kılın, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız yürürken veya binek üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuz zaman, size bilmediklerinizi öğrettiği gibi Allah'ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer bir korku halinde iseniz yaya veya süvari giderken kılın, emniyeti bulduğunuz vakit de böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi hemen Allahı
zikre
din...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer bir korku halinde iseniz, yaya veya binek üstünde giderken kılın. Güvenlik ortamını bulduğunuz vakit de böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi hemen Allah'ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı
zikre
din (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşû ile kılın)....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe (emintüm) girdiğinizde ise, yine Tanrı'yı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Fakat (düşmandan) korkarsanız, o takdirde yaya olarak veya binek üzerinde(namaz kılın)! Emîn olduğunuz zaman ise, artık bilmiyor olduğunuz şeyleri size öğrettiği gibi(namazı nasıl kılmanızı ta'lîm etti ise, öylece) Allah’ı
zikre
din (namazınızı kılın)!...
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız yaya veya binmiş olarak kılın. Emin olduğunuz vakitte de Allah'ın size bilmediğiniz şeyleri öğrettiği şekilde Allah'ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Fakat korkarsanız yayan veya süvari olarak (namazınızı kılın). Emin olduğunuz zaman ise Allah Teâlâ'yı, sizlere bilmediğiniz şeyleri nasıl öğretti ise öylece
zikre
diniz....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer korkarsanız, yaya yahut binek üzerinde kılın. Emniyete kavuştuğunuzda, bilmediklerinizi size öğrettiği gibi Allah'ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Eğer bir tehlikeden korkarsanız, yaya yahut binekli olarak namaz kılın. Güvene kavuştuğunuz zaman bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah’ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Bir korku ve endişe duyarsanız yürüyerek veya binit üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı
zikre
din....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
(Bu sûrede
zikre
dilen) o peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyyetler verdik. Allah onlardan biri ile söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmişdir. Meryem'in oğlu İsa'ya o beyyineleri (açık âyetleri, burhanları, mu'cizeleri) biz verdik ve onu Ruhul kuds (Cebrâîl) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi onların arkasındaki (ümmet) ler, kendilerine o apaçık bürhanlar geldikten sonra, birbirini öldürmez (ler) di. Fakat ihtilâfa düşdüler. Binnetîce onlardan kimi îman e...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
rabbi ic'al lî
: Rabbim benim için kıl,ver
3.
âyeten
: bir delil, alâmet, işaret
4.
kâle
: dedi<...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyâ A.S): "Rabbim bana bir alâmet (işâret) kıl" dedi. (Allah): "Senin alâmetin üç gün insanlarla rumuzdan (işaretten) başka bir şekilde konuşmamandır. Ve Rabbini çok
zikre
t ve O'nu, akşam ve sabah tesbih et." buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya: 'Rabbim, bana, oğlum olacağına dair bir alâmet ver' dedi. Allah: 'Senin alâmetin, üç gün insanlarla, işaretle cevap vermenin dışında konuşamamandır. Rabbini çok
zikre
t, Rabbine çok şükret, Rabbine çok çok ibadet et, Rabbinin dinini, şeriatini anlat, akşama doğru ve sabahları erken, onu tesbih et.' buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça
zikre
t ve akşam sabah O'nu tesbih et." dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Yarab! dedi: Bana bir âyet (bir alâmet) yap, buyurdu ki: Ayetin nasa üç gün sade işaretten başka söz söyliyememendir. Bununla beraber rabbını çok
zikre
t ve akşam sabah tesbih eyle...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) "Rabbim, bana bir ayet ver" dedi. "Sana ayet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça
zikre
t ve akşam, sabah O'nu tesbih et" dedi....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriyyâ) dedi ki: 'Rabbim! (Onun geleceğine dâir) bana bir alâmet kıl!' (Rabbiona şöyle) buyurdu: 'Senin (ona dâir) alâmetin, insanlarla işâret (ile anlaşman) dışında, üç gün konuşamamandır. Hem Rabbini çok
zikre
t ve akşam sabah (O’nu) tesbîh eyle!'...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Dedi ki: «Yarabbi! Benim için bir alâmet kıl.» Buyurdu ki: «Senin için alâmet, nâs ile bir işaretten başka üç gün tekellüm edememektir. Maamafih Rabbini çokça
zikre
t ve akşam sabah namaz kıl!»...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
“Ey Rabbim! Öyleyse bana bir işaret ver!” dedi. Allah: “Senin işaretin, insanlarla üç gün işaretten başka söz söyleyememendir. Rabbini çok
zikre
t, sabah akşam O'nu tesbih et!” buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
-Rabbim, bana bir delil ver, dedi. Allah da: -Senin delilin, üç gün insanlarla işaretle anlaşmak dışında konuşamamandır. Rabbini çokça
zikre
t ve akşam, sabah tesbih et, buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
O: "Ya Rabbî, bana oğlum olacağına dair bir alâmet bildirir misin?" deyince, Allah: "Senin işaretin şudur: "Üç gün müddetle halkla işaretleşme dışında konuşmayacaksın! Rabbini çok
zikre
t, sabah akşam onu tesbih ve tenzih et!" buyurdu....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
(Zekeriya) Dedi ki: «Rabbim, bana bir alamet ver.» «Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça
zikre
t ve akşam sabah onu tesbih et.» dedi....
Ali-İmran Suresi, 106. Ayet:
Bir nice yüzlerin ağaracağı ve bir nice yüzlerin de kararacağı günü (
zikre
diniz). O yüzleri kararmış olan kimselere: «İmânınızdan sonra kâfir mi oldunuz? O halde yaptığınız küfür sebebiyle azabı tadınız» (denilecektir)....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
1.
vellezîne
: ve onlar
2.
izâ fealû
: yaptıkları zaman
3.
fâhişeten
: kötülük
4.
ev zalemû
: veya zulmettiler
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Ve onlar (takva sahipleri), bir kötülük yaptıkları veya nefslerine zulmettikleri zaman Allah'ı
zikre
derler, hemen günahları için mağfiret dilerler. Ve Allah'tan başka kim günahları mağfiret eder. Ve onlar, yaptıkları şeylerde (hatalarda), bilerek ısrar etmezler....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Ve (onlar,) çirkin bir iş yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı
zikre
dip günahlarının bağışlanmasını isterler. Zâten Allah’dan başka, günahları kim bağışlar? Hem (onlar,) işledikleri (günahları)nda kendileri bile bile ısrâr etmeyen kimselerdir....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Ve öyle zâtlar ki, bir büyük günah yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah Teâlâ'yı
zikre
derler, hemen günahları için istiğfarda bulunurlar. Ve kimdir Allah Teâlâ'dan başka günahları mağfiret eden? Ve onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Muhsinler, bir çirkin iş yaptıklarında veya nefislerine zulmettiklerinde Allah’ı
zikre
dip günahları için mağfiret dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlar? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yezkurûne allâhe
: Allah'ı
zikre
derler
3.
kıyâmen
: ayakta iken
4.
ve kuûden
: ve oturur ik...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı
zikre
derler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Akıl ve vicdan sahipleri, kıyamda, namaz kılarken, yürürken, meclislerde otururken, yanları üzerinde yataklarında yatarken, Allah’ı
zikre
denler, ibadet edenler, Allah’ın, dinini, şeriatını anlatanlardır, göklerin ve yerin yaratılması konusunda düşünenler, inceleme yapanlardır. 'Ey Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ve tenzih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru' diyenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı
zikre
derler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar ki gerek kıyâm-u kuudde ve gerek yanları üzerinde hep Allahı
zikre
derler ve göklerin, yerin yaradılışında fikr ederler: ya Rabbena, derler: bunu sen boşuna yaratmadın sübhansın, o halde bizleri o ateş azabından koru!...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Tanrı'yı
zikre
derler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler (yetefekkerune). (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar ki, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine (yatar) iken Allah’ı
zikre
derler ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında (derin derin) düşünürler. (Ve şöyle duâ ederler:) 'Rabbimiz! (Sen) bunları boş yere yaratmadın; sen (bundan) münezzehsin, artık bizi ateşin azâbından muhâfaza eyle!'...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar ki, ayakta iken de ve yanları üzerine yatarlarken de Allah Teâlâ'yı
zikre
derler ve göklerin ve yerin yaradılışı hakkında tefekkürde bulunurlar. İşte onlar şöylece tesbih ve niyazda bulunur dururlar: «Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen münezzehsin, artık bizleri ateş azabından koru...»...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı
zikre
derler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle duâ ederler): “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tenzih ederiz. Bizi ateş azabından koru. ”...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar ki Allah’ı gâh ayakta divan durarak, gâh oturarak, gâh yanları üzere
zikre
der, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve derler ki: "Ey Yüce Rabbimiz! Sen bunları gayesiz, boşuna yaratmadın. Seni bu gibi noksanlardan tenzih ederiz. Sen bizi o ateş azabından koru!"...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı
zikre
derler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) «Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.»...
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ı
zikre
derler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi."...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
1.
fe
: böylece, o takdirde, bundan sonra
2.
izâ
: olunca, olduğu zaman
3.
kadaytum
: kada ettiniz, yerine getirdiniz, tamamladınız
4.
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah'ı
zikre
din! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü'minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz “ olmuştur....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
(Endişeli ortamda) salâtın edâsından sonra, ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh'ı
zikre
din.
Zikre
ttiğinizle doyuma ulaştığınızda salâtı ikame edin (yaşayın - yönelişin tam hakkını verin, zikirle girmiş olduğunuz hissediş ile). Kesinlikle salâtın, belli vakitlerde yaşanması, iman edenlere yazılmıştır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı kıldıktan sonra, ayakta, yürürken, meclislerde otururken, yanlarınız üzerinde yataklarınızda yatarken, Allah’ı
zikre
, şükre devam edin. Huzura kavuşunca da, namazı âdâbına, riayet ederek, aksatmadan kılın. Namaz, mü’minlere yazılı bir emir halinde, vakitleri belli bir farzdır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken
zikre
din. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta ve gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allahı
zikre
din, derken korkudan ıtmi'nan buldunuz mu o vakıt namazı tam erkâniyle eda edin çünkü namaz mü'minler üzerine muayyen vakıtlarla yazılı bir farz bulunuyor...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah'ı
zikre
din. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı bitirdiğinizde, Tanrı'yı ayaktayken, otururken ve yan yatarken
zikre
din. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğu kılın. Çünkü namaz, inançlılar üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
(O korku anında) namazı bitirince de, artık ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerine (yatar) iken Allah’ı
zikre
din! Fakat (korkudan) emîn olduğunuz zaman, artık namazı (bildiğiniz şekilde) hakkıyla edâ edin! Muhakkak ki namaz, mü’minler üzerine vakitleri belirli (bir farz) olarak yazılıdır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
İmdi namazı kılıp bitirdiğiniz zaman ayakta iken ve otururken ve yanlarınız üzerinde iken Allah Teâlâ'yı
zikre
diniz. Vaktâ ki emniyet haline gelirsiniz, artık namazı tamamıyla eda ediniz. Şüphe yok ki namaz, mü'minlerin üzerine muayyen vakitlerde bir fariza olmuştur....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerinde yatarken Allah'ı
zikre
din. Emniyete kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı tamamladıktan sonra, ayakta, otururken ve yatarken de Allah’ı
zikre
din. Emniyete ve sükuna kavuştuğunuz zaman namazı dosdoğru kılın. Kuşkusuz namaz, belirli vakitlerde müminler üzerine bir farzdır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı tamamladıktan sonra, gerek ayakta durarak, gerek oturarak ve gerek yanlarınız üzerinde uzanarak hep Allah’ı
zikre
din. Derken, korkudan güvene kavuştunuz mu, o vakit namazı tam erkâniyle eda edin.Çünkü namaz belirli vakitlerde müminlere farz kılınmıştır....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken de, otururken de ve yan yatarken de
zikre
din. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
el munâfikîne
: münafıklar
3.
yuhâdiûne
: aldatırlar, hile yaparlar
4.
allahe
: Allah
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Muhakkak ki münafıklar, Allah'a hile yaparlar. Oysa O (Allah), onlara hile yapandır. Ve onlar, namaza kalktıkları zaman, üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Ve Allah'ı pek az
zikre
derler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklar, Allah’ın hilelerini başlarına belâ ettiğini göre göre, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az
zikre
derler Allah’a pek az şükrederler, pek az ibadet ederler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Doğrusu münâfıklar Allah'ı aldatmaya kalkışıyorlar. Oysa Allah onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı pek az
zikre
derler....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar
2.
mâ zâ uhılle lehum
: onlara, (kendilerine) nelerin helal kılındığı
3.
kul
: de, söyle
4.
u...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. . . De ki: "Size güzel - temiz gıdalar helal kılınmıştır. . . Bir de Allâh'ın size talim ettiğinden öğrettiğiniz, alıştırıp eğittiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarından yeyin ve üzerine Allâh ismini
zikre
din. . . Allâh'tan korunun. . . " Muhakkak ki Allâh Seriy'ul Hisab'dır (seriy'ul hesap = açığa çıkanın sonucunu bir sonraki anda oluşturan)....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
(Ey Habîbim!) Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 'Size temiz şeyler helâl kılındı; yetiştiriciler olarak Allah’ın size öğrettiğinden onlara öğreterek terbiye ettiğiniz avcı hayvanlar(ın avladıkları) da (size helâl kılındı). Öyleyse onların size tuttuklarından yiyin ve (ava gönderirken) üzerine Allah’ın ismini
zikre
din! Hem Allah’dan sakının!' Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Senden sorarlar ki, kendileri için helâl kılınmış olan şey nedir? De ki: «Sizin için temiz nîmetler helâl kılınmıştır. Ve yırtıcı hayvanlardan olup Cenâbı Hakk'ın size bildirdiğinden kendilerine öğretmiş olduğunuz muallem av hayvanlarının (avladıkları da helâldir). İmdi sizin için onların tuttuklarından yeyiniz, ve onun üzerine ism-i ilâhiyi
zikre
diniz ve Allah Teâlâ'dan korkunuz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ Seriu'l hisabtır.»...
Maidə Suresi, 7. Ayet:
1.
ve uzkurû
: ve
zikre
din, anın, hatırlayın!
2.
ni'mete allâhi
: Allah'ın (c.c.) nimeti
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
ve mîs...
Maidə Suresi, 11. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
uzkurû
:
zikre
din, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 14. Ayet:
Biz hıristiyanlarız diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine
zikre
dilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir....
Maidə Suresi, 14. Ayet:
«Biz hıristiyanlarız» diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine
zikre
dilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
1.
ve iz kâle mûsâ
: ve Hz. Musâ demişti
2.
li kavmi-hi
: kavmine
3.
yâ kavmi uzkurû
: ey kavmim
zikre
din, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 66. Ayet:
1.
ve lev enne-hum
: ve eğer onlar ...olsaydı
2.
ekâmû
: ikâme ettiler, gereği gibi uyguladılar
3.
et tevrâte
: Tevrat
4.
ve el...
Maidə Suresi, 66. Ayet:
Ve eğer Kitap Ehli, Tevrat ve İncil'i ve Rabb'lerinden kendilerine indirileni, gereği gibi uygulasalardı (yerine getirselerdi), mutlaka onlar, hem üstlerinden hem de ayaklarının altından (nice nimetler) yerlerdi. Onlardan bir kısmı (evliyalık mertebesine ulaşmış, henüz daimî
zikre
ulaşmamış) muktesid olan bir ümmettir. Ve (fakat) onlardan bir çoğunun yaptıkları şey ne kötü....
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Oysa ki şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve, sizi Allah'ı
zikre
tmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Siz artık (bunlara) son verdiniz mi?...
Maidə Suresi, 91. Ayet:
Şarap ve kumarla şeytanın yapmak istediği tek şey, sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allah’ı
zikre
tmekten ve namazdan alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
O zamanı ki Allah Teâlâ buyurdu: «Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin üzerine ve validenin üzerine olan nîmetimi
zikre
t, o zamanı ki, seni Rûhu'lKuds ile teyid etmiştim, sen beşikte iken de yetişkin iken de insanlara söz söylüyordun. O zamanı ki, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı, ve İncil'i öğretmiştim ve o zamanı ki, benim iznimle çamurdan kuş heyeti gibi birşey tasvir ediyor da içine üfürüyordun, benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Anadan doğma körü, vücudunda beyaz beyaz lekeler bulunan kimseyi de Ben...
Ənam Suresi, 20. Ayet:
Kendilerine kutsal kitaplar verdiğimiz kimseler, peygamberi, Muhammed’i, öz oğullarını bildikleri gibi, kitaplarında
zikre
dilen özellikleri sebebiyle bilirler, tanırlar. Kendilerini, birbirlerini hüsrana uğratanlar, işte onlar iman etmeyecekler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yürüyen hayvan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan hepsi (yemek, içmek,
zikre
tmek hususunda) ancak sizin gibi ümmetlerdir. Biz O kitabda (Kur’an veya Levhi mahfuzda) hiç bir şeyi noksan bırakmadık. Sonra, ancak Rablerine toplanıp getirilirler....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Ve takva sahibi olan kimselere, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Lâkin hatırlatmalıdır (
zikre
tmeleri gerektiği söylenmelidir). Böylece onlar, takva sahibi olurlar....
Ənam Suresi, 118. Ayet:
Eğer O'nun işaretlerindeki varlığına (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretlere) iman edenler iseniz, üzerine Allâh İsmi
zikre
dilenden yeyin!...
Ənam Suresi, 118. Ayet:
Eğer O’nun âyetlerine îmân eden kimseler iseniz, artık üzerine Allah’ın ismi
zikre
dilmiş olan (besmele ile kesilmiş hayvan)lardan yiyin!...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Zorunlu ihtiyaç duymanız hariç, neyi haram kıldığını size tafsilâtıyla bildirmişken; ne oluyor da üzerine Allâh İsmi
zikre
dilenden yemiyorsunuz? Muhakkak ki birçoğu bilgisizce, asılsız görüşleriyle (olayı) saptırıyorlar! Haddini aşanları en mükemmel bilen, kesinlikle, Rabbin "HÛ"dur!...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Kendisine mecbur kaldığınız (ölmeyecek kadar yemek zorunda olduğunuz)şeyler müstesnâ olmak üzere, (Rabbiniz) üzerinize haram kıldığı şeyleri gerçekten size iyice açıkladığı hâlde, üzerine Allah’ın ismi
zikre
dilmiş olan (besmele ile kesilmiş hayvan)lardan neden yemeyesiniz? Hiç şübhesiz birçokları, bilgisizce kendi (nefsî) arzularıyla (insanları)açıkça saptırıyorlar. Muhakkak ki haddi aşanları gerçekten en iyi bilen ancak O Rabbindir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne var ki, üzerine Allah Teâlâ'nın ismi
zikre
dilmiş olanı yemeyesiniz. Ve muhakkak size haram olan şeyler mufassalan bildirilmiştir. Ancak kendisine muzdar kaldığınız şey müstesna. Ve şüphe yok ki birçokları bilmeksizin kendi hevâlarıyla (halkı) dalâlete düşürürler. Senin Rabbin ise muhakkak ki, mütecavizleri en ziyâde bilendir....
Ənam Suresi, 121. Ayet:
Üzerine Allâh İsmi
zikre
dilmeyenden yemeyin. Zira o, kesinlikle fısktır (inancın bozulması)! Muhakkak ki şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyederler. . . Eğer onlara uyarsanız, kesinlikle siz de şirk koşanlardan olursunuz....
Ənam Suresi, 121. Ayet:
Üzerlerine, Allah’ın adı anılmadan, Allah’ın adı
zikre
dilmeden kesilen hayvanların etinden yemeyin. Bu, hak dinin dışına çıkan, isyankâr, bozguncu bir davranıştır. Şeytanlar, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, sizin hayata geçirdiğiniz dinî esasları, ilkeleri değiştirme konusunda mücadele etmeleri için dostlarına telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, siz de ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşanlardan olursunuz....
Ənam Suresi, 121. Ayet:
Üzerine Allah Teâlâ'nın ismi
zikre
dilmemiş olanlardan yemeyiniz. Ve şüphe yok ki, o bir fısktır ve muhakkak ki, şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına ilkaatta bulunurlar. Ve eğer onlara itaat ederseniz şüphe yok ki, siz de müşriklersinizdir....
Ənam Suresi, 138. Ayet:
Ve (o müşrikler, bâtıl) zanlarıyla: 'Bunlar, haram olan sağmal hayvanlar ve ekinlerdir; onları dilediğimizden başkası yiyemez, ve (bunlar da) sırtları(nda yük taşınması)haram kılınmış hayvanlardır!' dediler. Bir kısım hayvanlar da vardır ki, (onları keserken)üzerine Allah’ın ismini
zikre
tmezler. (Bunları) O’na iftirâ ederek (yaparlar). İftirâ etmekte olduklarıdan dolayı (Allah) onları yakında cezâlandıracaktır....
Ənam Suresi, 138. Ayet:
Ve zûmlarınca dediler ki: «Bu hayvanlar ve ekin haramdır. Onları dilediğimiz kimselerden başkası yiyemez.» Ve bir kısım hayvanların da sırtları haram kılınmıştır. Ve bir kısım hayvanlar da vardır ki, onların üzerine (boğazlanırken) Allah Teâlâ'nın ismini
zikre
tmezler. Bunları hep Allah Teâlâ'ya iftira ederek yaparlar. Elbette (Allah Teâlâ) bunları iftira ettikleri şey yüzünden yakında cezalandıracaktır....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: 'Bana vahyolunanlar içinde bunu (bu haram dediklerinizi) yiyecek olan bir yiyici kimseye, haram kılınmış bir şey bulmuyorum; ancak (o şeyin) ölü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen bir hayvan) veya akıtılmış kan veya domuz eti, ki o pistir, veya (kesilirken) üzerine Allah’dan başkasının adı
zikre
dilmiş (olmakla açıkça işlenen) bir fısk olması müstesnâ. Fakat (başkasının hakkına) tecâvüz edici ve haddi (zarûret mikdârını) aşıcı olmadan, kim(ölmeyecek kadar bunlardan yemeye) mecbur ka...
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: «Bana vahyedilmiş olan da yiyecek bir kimseye yiyeceği haram kılınmış bir taam bulamıyorum. Meğer ki ölü veya akar kan veya domuz eti ki bu şüphesiz bir murdar şeydir veyahut bir fısk ki, üzerine Allah'tan başkasının ismi
zikre
dilerek kesilmiş bulunur, maahaza her kim muzdar kalırsa tecavüz etmeksizin ve haddi aşmaksızın (bunlardan yiyebilir).» Çünkü senin Rabbin şüphe yok ki gafûrdur, rahîmdir....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
1.
e ve acibtum
: ve şaşırdınız mı
2.
en câe-kum
: size gelmesine
3.
zikrun
: bir zikir
4.
min rabbi-kum
: Rabbini...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Ve sizi uyarması için sizden (içinizden) bir adama Rabbinizden bir zikir gelmesine mi şaşırdınız? Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizi getirdiğini) ve yaratılışta sizin gücünüzü arttırdığını (bedeninizi büyük ve kuvvetli yarattığını) hatırlayın. Artık Allah'ın üzerinizdekilerini (ni'metlerini)
zikre
din ki; böylece kurtuluşa erersiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi inzar etmek için içinizden bir adam vasıtasiyle size rabbinizden bir ıhtar geldiğine inanmıyor da teaccüb mü ediyorsunuz? Düşünün ki o sizi kavmi Nuhtan sonra hulefa kıldı ve size hılkatte ziyade bir inbisat verdi, o halde Allahın ni'metlerini unutmayıb
zikre
din ki felâh bulabilesiniz...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi başınıza gelebilecek tehlikeler hakkında uyarmak için sizden birine Rabbiniz tarafından bir tebliğ gelmesine hayret mi ediyorsunuz?Hatırlayın ki, O sizi Nuh kavminden sonra onların yerine geçirdi ve sizi bedenen güçlü kuvvetli, gösterişli kıldı. O halde Allah’ın nimetlerini unutmayıp
zikre
din ki felah bulasınız."...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
1.
ve uzkurû
: ve hatırlayın
2.
iz ceale-kum
: sizi kılmıştı, yapmıştı
3.
hulefâe
: halifeler
4.
min ba'di
: sonra...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Ve düşünün ki o, sizi Âdden sonra hulefa yaptı ve bu Arzda sizi yerleştirdi, düzlüklerinden köşkler ediniyorsunuz ve dağlarından evler yontuyorsunuz, artık hep Allahın eltafını
zikre
din de yer yüzünü fesadcılıkla berbad etmeyin...
Əraf Suresi, 171. Ayet:
1.
ve iz netaknâ el cebele
: dağı kaldırdığımız zaman
2.
fevka-hum
: onların üstüne
3.
keenne-hu
: sanki o, o ... gibi
4.
zulle...
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Ve bir vakit, dağı sanki o bir gölgelik imiş gibi onların üstlerine koparıp kaldırmıştı. Ve sandılar ki, o hakikaten üstlerine düşecek. (Onlara dedik ki:) «Size verdiğimizi kuvvetle tutun, ve onda olanı
zikre
diniz, ihtimal ki, sakınırsınız.»...
Əraf Suresi, 201. Ayet:
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı
zikre
dip anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir....
Əraf Suresi, 201. Ayet:
Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Tanrı'yı
zikre
derler), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir....
Əraf Suresi, 201. Ayet:
Takvâya erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah'ı
zikre
derler. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile....
Əraf Suresi, 201. Ayet:
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı
zikre
dip anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
2.
rabbe-ke
: Rabbini
3.
fî nefsi-ke
: nefsinde, kendi kendine
4.
tedarruan
: yal...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile
zikre
t. Ve gâfillerden olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam
zikre
t ve gafillerden olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini nefsinde, haddini bilerek, hissederek ve gizlice, gösterişsiz, sesini yükseltmeden, sabah - akşam
zikre
t, hatırla ve derinliğine düşün! Gâfillerden olma!...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
'İçinden, yalvara yakara, korka korka, alçak bir sesle, gündüzün ilk ve son saatlerinde Rabbini
zikre
, şükre devam et, ibadet et, dinini ve şeriatını anlat. Gafillerden olma.'...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için
zikre
t. Gaflete kapılanlardan olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Sabah ve akşam, içinden yalvararak ve korkarak, aşikâreden (içten hafif) bir sesle Rabbini an (dua ve
zikre
t). Gâfillerden olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Hem de sabahleyin ve akşamları içinden tazarru' ile gizlice ve cehrin mâdunu sesle rabbını
zikre
t de gafillerden olma...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Sabah ve akşamları içinden yalvararak, gizlice ve kendin işitecek kadar bir sesle Rabbini
zikre
t de gafillerden olma!...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için
zikre
t. Gaflete kapılanlardan olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Hem Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabahakşam
zikre
t; ve sakın gafillerden olma!...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbına; içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam
zikre
t. Ve gafillerden olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Ve Rabbini içinden yalvararak ve korkarak ve cehren kıraatın dûnunda olarak sabahları ve akşamları
zikre
t ve gâfillerden olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini gönülden, yalvararak, boynu bükük ve ürpererek hafif sesle sabah-akşam
zikre
t! Sakın gafillerden olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini içinden yalvararak ve sesini yükseltmeden, korkarak sabah akşam
zikre
t, gafillerden olma!...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Sabah ve akşam Rabbini, içinden yalvararak, ürpererek ve yüksek olmayan, kendin işitebileceğin bir sesle
zikre
t, gafillerden olma!...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle yalvara yalvara ve için için
zikre
t. Gaflete kapılanlardan olma....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini, öz benliğinin içinde yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam
zikre
t. Sakın gafillerden olma....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
1.
innemâ
: amma, lâkin, gerçekten
2.
el mu'minûne ellezîne
: mü'minler onlardır ki
3.
izâ zukirallâhu (zukire allâhu)
: Allah
zikre
dildiği zaman
4.
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah
zikre
dildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Allah
zikre
dilirken, Allah’a ibadet edilirken, Allah’ın dini, şeriatı anlatılırken mü’minler, lâyıkı veçhile ilgilenememe endişesiyle kalpleri ürperenlerdir; Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğu zaman imanlarını artıranlardır; sadece Rablerine dayanıp güvenenlerdir....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Filhakika mü'min olanlar o kimselerdir ki, Allah Teâlâ
zikre
dildiği zaman yürekleri titrer ve onlara Cenâb-ı Hakk'ın âyetleri okunduğu vakit imânlarını arttırır ve Rablerine tevekkülde bulunurlar....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Müminler o kimselerdir ki, Allah
zikre
dilince kalpleri titrer, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır ve yalnız Rablerine tevekkül ederler....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Gerçek müminler ancak o kimselerdir ki yanlarında Allah
zikre
dilince kalpleri ürperir, kendilerine O’nun âyetleri okununca bu, onların imanlarını artırır ve yalnız Rab’lerine güvenip dayanırlar....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: îmân eden, âmenû olan kimseler
3.
izâ lekîtum
: karşı karşıya geldiğiniz, karşılaştığınız zaman
4.
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Bir toplulukla karşılaştığınız zaman artık sebat edin ve Allah'ı çok
zikre
din ki; böylece felâha eresiniz....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler!. . Bir topluluk ile karşılaştığınız vakit (imanınızla) sâbit durun. . . Allâh'ı çok çok
zikre
din (anın ve düşünün) ki zorluğu yarıp geçip, kurtuluşa eresiniz!...
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler, bir düşman birliği ile karşılaştığınız zaman, ihtiyatlı ve cesur olun, kararlılık gösterin. Allah’ı çokça
zikre
derek şükredin. Umulur ki, kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa erersiniz....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokca
zikre
din. Ki kurtuluş (felah) bulasınız....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler bir düşman kümesiyle karşılaştığınız vakıt sebat edin ve Allahı çok
zikre
yleyin ki felâha irebilesiniz...
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çokça
zikre
din ki, kurtuluşa eresiniz....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey inananlar, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Tanrı'yı çokca
zikre
din ki kurtuluş bulasınız....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey îmân edenler! Bir (düşman) ordu(su) ile karşılaştığınız zaman, artık sebât edin ve Allah’ı çok
zikre
din ki kurtuluşa eresiniz....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler; bir toplulukla karşılaşırsanız sebat edin ve Allah'ı çok
zikre
din ki felaha eresiniz....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey imân edenler! Bir tâife ile karşılaştığınız zaman artık sebat ediniz ve Allah Teâlâ'yı
zikre
diniz. Tâ ki felâh bulasınız....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler! Düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok
zikre
din ki umduğunuza kavuşabilesiniz....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler! Savaş esnasında karşı karşıya geldiğiniz düşman birliğine karşı dayanın, sebat edin ve Allah’ı çok
zikre
din ki felah bulasınız....
Ənfal Suresi, 45. Ayet:
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokça
zikre
din. Umulur ki kurtuluş (felah) bulursunuz....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
1.
vetlu
: ve oku
2.
aleyhim
: onlara
3.
nebe'e
: haberi
4.
nûhın
: Nuh
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Ve onlara Hz. Nuh'un haberini oku. Kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Benim (aranızda) durmam (bulunmam), Allah'ın âyetlerini
zikre
tmem (hatırlatmam), size ağır geliyorsa, artık ben Allah'a tevekkül ettim (güveniyorum). Bundan sonra siz ve ortaklarınız, (yapacağınız) işinize karar verin. Sonra işleriniz size keder olmasın. Sonra da bana uygulayın (yerine getirin) ve beklemeyin.”...
Hud Suresi, 52. Ayet:
1.
ve yâ kavmi istagfirû
: ve, ey kavmim mağfiret isteyin (dileyin)
2.
rabbe-kum
: Rabbinizin
3.
summe
: sonra
4.
tûbû
...
Hud Suresi, 52. Ayet:
Ya kavmim! Rabbinizin mağfiretini isteyin. Sonra O'na tövbe edin (mürşidin önünde tövbe edip,
zikre
başlayın). Üzerinize sema(dan) bol yağmur (bol rahmet) göndersin. Ve sizin kuvvetinizi, kuvvet ile arttırsın. Ve mücrimler (suçlular) olarak yüz çevirmeyin....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Ve kâle lillezî zanne ennehu nâcin minhumazkurnî inde rabbike fe ensâhuş şeytânu
zikre
rabbihî fe lebise fîs sicni bid’a sinîn(sinîne)....
Yusif Suresi, 42. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lillezî (li ellezî)
: o kimseye
3.
zanne
: zannetti, bildi
4.
enne-hu
: onun olduğu
Yusif Suresi, 42. Ayet:
Ve ikisinden kurtulacağını bildiği kişiye: “Efendinin yanında beni an (
zikre
t)." dedi. Fakat şeytan ona, efendisine onu anmayı unutturdu. Böylece birkaç sene zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 85. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
tallâhi
: Allah'a andolsun
3.
tefteu
: hâlâ devam ediyorsun
4.
tezkuru
:
zikre
diyorsun, anıyo...
Rəd Suresi, 1. Ayet:
1.
elif, lâm, mim, râ
: hurûfu mukattaa; mukattaa harfleridir. Kur'ân-ı Kerim'de bazı surelerin başında
zikre
dilen özel (anlamlı) harflerdir.
2.
tilke
: bunlar
3.
âyâtu el kitâbi
: kitabın âyetleridir
...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
(27-28) Yine o inkâr edenler diyorlar ki: "Peygambere Rabbi tarafından bir mûcize verilmeli değil miydi?" De ki: "Allah dilediğini bu tür iddiaları sebebiyle saptırır. Kendisine yöneleni de hidâyete erdirir. İşte onlar iman edip gönülleri Allah’ı
zikre
tmekle, O’nu anmakla huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur."...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı
zikre
tmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı
zikre
tmekle mutmain olur, öyle değil mi?...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
(27-28) Yine o inkâr edenler diyorlar ki: "Peygambere Rabbi tarafından bir mûcize verilmeli değil miydi?" De ki: "Allah dilediğini bu tür iddiaları sebebiyle saptırır. Kendisine yöneleni de hidâyete erdirir. İşte onlar iman edip gönülleri Allah’ı
zikre
tmekle, O’nu anmakla huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur."...
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
erselnâ
: biz gönderdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizle, mucizelerim...
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
Andolsun ki; Biz Musa (A.S)'ı: “Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat (onlara Allah'ın günleri boyunca
zikre
ttir).” diye âyetlerimizle (delillerimizle, mucizelerimizle) gönderdik. Muhakkak ki; bunda şükredip, sabredenlerin hepsi için âyetler (deliller) vardır....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
mûsâ
: Musa
3.
li kavmi-hi
: kavmine
4.
uzkurû
: hatırlayın,
zikre
din
Hicr Suresi, 9. Ayet:
İnnâ nahnu nezzelnez
zikre
ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne)....
Hicr Suresi, 9. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak biz
2.
nahnu
: biz
3.
nezzelnâ
: indirdik
4.
ez
zikre
: zikir
Nəhl Suresi, 13. Ayet:
1.
ve mâ
: ve şey(ler)
2.
zerae
: yoktan varedip, çoğalttı
3.
lekum
: siz, sizin için
4.
fî el ardı
: yerde
Nəhl Suresi, 13. Ayet:
Yeryüzünde sizin için ne yaratıp çoğalttıysa hepsinin renkleri çeşit çeşittir (muhteliftir). Muhakkak ki bunda,
zikre
den (tezekkür eden) bir kavim için elbette âyet (delil) vardır....
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
Senden evvel de Resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehli
zikre
sorun bilmiyorsanız...
Nəhl Suresi, 43. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Senden önce de, kendilerine vahyeder olduğumuz erkeklerden başkasını (peygamber) göndermedik. (Ve siz ey müşrikler!) Eğer bilmiyorsanız o hâlde ehl-i
zikre
(iyi bilenlere) sorun!...
Nəhl Suresi, 44. Ayet:
Bil beyyinâti vez zubur(zuburi), ve enzelnâ ileykez
zikre
li tubeyyine lin nâsi mâ nuzzile ileyhim ve leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Nəhl Suresi, 44. Ayet:
1.
bi el beyyinâti
: delillerle, beyyinelerle, ispat vasıtaları ile
2.
ve ez zuburi (zebur)
: ve semavî kitaplarla (Davut'a ait semavî kitap)
3.
ve enzelnâ
: ve biz indirdik
İsra Suresi, 46. Ayet:
1.
ve cealnâ
: ve kıldık
2.
alâ
: üzerine
3.
kulûbi-him
: oların kalpleri
4.
ekinneten
: ekinnet, idrak etme engel...
İsra Suresi, 46. Ayet:
O'nu (Kur'ân'ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekliğini
zikre
ttiğin zaman nefretle arkalarına döndüler....
İsra Suresi, 46. Ayet:
Ve kalblerinin üzerine (kendilerinin de istediği gibi) onu iyice anlamasınlar diye perdeler çekeriz, kulaklarına da bir ağırlık (koyarız)! Çünki Kur’ân’da Rabbini bir olarak
zikre
ttiğin vakit, (onlar) nefret ederek arkalarını dönüp giderler....
İsra Suresi, 46. Ayet:
Onu anlarlar diye kalblerine örtüler koyduk. Kulaklarına da ağırlık. Kur'an'da Rabbını tek olarak
zikre
ttiğin zaman da onlar nefret ederek arkalarına döner giderler....
İsra Suresi, 46. Ayet:
Ayrıca onu anlamamaları için kalplerinin üzerine perdeler çekeriz, kulaklarına da ağırlık koyarız. Sen Kur'an'da Rabbini tek olarak
zikre
ttiğin zaman da, onlar nefret ederek arkalarını döner giderler....
Kəhf Suresi, 23. Ayet:
(23-24) Hiç bir şey hakkında da Allahın meşiyyetiyle takyid etmeden «ben bunu yarın muhakkak yaparım» deme ve unuttuğun vakıt Allahı
zikre
t ve şöyle de: ola ki rabbım beni bundan daha yakın bir vakıtta dosdoğru bir muvaffakıyyete îysal buyur...
Kəhf Suresi, 23. Ayet:
(23-24) Ve bir şey hakkında, «Ben bunu elbette ki, yarın yapacağım,» deme. Ancak Allah Teâlâ dileyecek olursa (yapacağım)» de. Ve unuttuğun vakit Rabbini
zikre
t ve de ki: «Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir dosdoğru hayra (bir muvaffakiyete) eriştirir.»...
Kəhf Suresi, 23. Ayet:
(23-24) Hiçbir konuda: Allah’ın dilemesine bağlamaksızın, "Ben yarın mutlaka şöyle şöyle yapacağım" deme! Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı
zikre
t ve: "Umarım ki Rabbim, doğru olma yönünden beni daha isabetli davranışa muvaffak kılar" de....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
1.
illâ
: ancak
2.
en yeşâallâhu
: Allah dilerse
3.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
4.
rabbe-ke
: senin Rabbin
<...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Ancak Allah'ın dilemesiyle (yapacağım de). Ve unuttuğun zaman Rabbini
zikre
t ve de ki: “Rabbimin beni (Allah'a) bundan daha yakın (daha üstün) bir irşad seviyesine ulaştırmasını umarım.”...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Sadece "İnşâ Allâh = Allâh inşa ederse" kaydıyla demen, müstesna! Unuttuğunda Rabbini (hakikatin olan Esmâ mertebesini)
zikre
t (hatırla)! Ve de ki: "Umarım Rabbim beni kurbunda (mâiyet sırrının yaşandığı Tecelli-i Sıfat mertebesi. {İnsan-ı Kâmil, Sıfatların tecellisi bahsi; Abdülkerîm Ciylî. A. H. }) olgunluğa erdirir. "...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
'Ancak Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygunsa yapacağım' de. Unuttuğun vakit, mâsivayı kalbinden çıkardığın vakit, bir şeyi hatırlayamadığın zaman tesbih ile, tekbir ile, istiğfar ile Rabbini
zikre
t, Rabbine şükret. 'Umarım Rabbim beni doğruya, bundan daha yakın olan bir bilgiye ulaştıracak aydınlatıcı bilgiler verecek' de....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Ancak: "Allah dilerse" (inşallah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini
zikre
t ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir."...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
(23-24) Hiç bir şey hakkında da Allahın meşiyyetiyle takyid etmeden «ben bunu yarın muhakkak yaparım» deme ve unuttuğun vakıt Allahı
zikre
t ve şöyle de: ola ki rabbım beni bundan daha yakın bir vakıtta dosdoğru bir muvaffakıyyete îysal buyur...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Ancak: "Tanrı dilerse" [inşallah yapacağım de]. Unuttuğun zaman rabbini
zikre
t ve de ki: "Umulur ki rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir."...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
(23-24) Ve bir şey hakkında, «Ben bunu elbette ki, yarın yapacağım,» deme. Ancak Allah Teâlâ dileyecek olursa (yapacağım)» de. Ve unuttuğun vakit Rabbini
zikre
t ve de ki: «Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir dosdoğru hayra (bir muvaffakiyete) eriştirir.»...
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
(23-24) Hiçbir konuda: Allah’ın dilemesine bağlamaksızın, "Ben yarın mutlaka şöyle şöyle yapacağım" deme! Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı
zikre
t ve: "Umarım ki Rabbim, doğru olma yönünden beni daha isabetli davranışa muvaffak kılar" de....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Ancak: «Allah dilerse» (yapacağım, de) . Unuttuğun zaman Rabbini
zikre
t ve de ki: «Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir.»...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah erken ve akşama doğru Rablerine kulluk, ibadet ve dua edenlerle, onun rızasını isteyenlerle birlikte olmaya sen de, bizzat sabrederek gayret et. Dünya hayatının cezbedici güzellikleriyle ilgilenerek gözlerin onlardan ayrılmasın. Kalbini, aklını övünç kaynağımız Kur’ân’dan, bizi anmaktan,
zikre
tmekten, Kur’ân’ı tebliğden gâfil kıldığımız, şahsî arzu ve ihtiraslarına uymuş, ifrat ve tefrit planları yapan, planları fayda sağlamayan kimselerin göstermelik hoşgörü taleplerini, senin şeriatine a...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi
zikre
tmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi
zikre
tmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi hevasına uyan ve buyrultusunda (isteklerinde) aşırı olana uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Rablerine, sırf O’nun rızasını ve cemaline kavuşmayı umdukları için, sabah akşam yalvaranlarla beraber olmakta sebat et.!Dünya hayatının süslerini arzulayarak sakın gözlerini onlardan başkasına kaymasın. Kalbini Bizi
zikre
tmekten gafil bıraktığımız, heva ve hevesine uyan ve işi hep aşırılık olan kimselere itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi
zikre
tmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına) ' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
1.
ve men azlemu
: ve daha zalim kimdir
2.
mimmen (min men)
: o kimseden
3.
zukkire
:
zikre
dildi
4.
bi âyâti
: âye...
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Rabbinin âyetleri
zikre
dildiği (hatırlatıldığı) zaman ondan yüz çeviren ve elleriyle takdim ettiklerini (günahlarını) unutan kimseden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki Biz, onların kalplerinin üzerine (fıkıh etmeyi engelleyen) ekinnet kıldık. Ve onların kulaklarında (işitmeyi engelleyen) vakra vardır. Sen, onları hidayete davet etsen de bundan sonra onlar, ebediyyen asla hidayete eremezler....
Kəhf Suresi, 70. Ayet:
Kâle fe initteba’tenî fe lâ tes’elnî an şey’in hattâ uhdise leke minhu zikrâ(
zikre
n). ...
Kəhf Suresi, 70. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fe
: o taktirde
3.
in itteba'te-nî
: eğer bana tâbî olursan
4.
fe lâ tes'el-nî
: bana soru sorma...
Kəhf Suresi, 83. Ayet:
Ve yes’elûneke an zil karneyn(karneyni), kul se etlû aleykum minhu zikrâ(
zikre
n)....
Kəhf Suresi, 83. Ayet:
1.
ve yes'elûne-ke
: ve sana sorarlar
2.
an zi el karneyni
: Zülkarneyn'den (iki karn sahibi)
3.
kul
: de, söyle
4.
se etlû
...
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
kânet
: idi, oldu
3.
a'yunu-hum
: onların gözleri
4.
fî gıtâin
: perdeli
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Onlar, gözleri “Beni
zikre
tmekten” perdeli olanlardır. Ve onlar, (Beni) işitmeye muktedir olamadılar....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Ki onlar, Beni
zikre
tme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Ki onlar, beni
zikre
tme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kuran'ı) dinlemeye katlanamazlardı....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Ki onlar, beni
zikre
tme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi, (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı....
Məryəm Suresi, 2. Ayet:
Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya rahmetini hatırla (
zikre
t)....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bu sırada, Zekeriyyâ, mâbedden, kavminin karşısına çıkarak onlara: 'Sabah erken ve akşama doğru Allah’ı tesbih edin,
zikre
din.' diye işaret etti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
2.
fîl kitâbı (fî el kitabı)
: kitapta
3.
meryeme
: Meryem'i
4.
izintebezet (iz intebezet)
...
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Hz. Meryem'i
zikre
t. Ailesinden ayrılıp, şark (doğu) tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Gelen bilgiler içinde Meryem'i de hatırlat (
zikre
t). . . Hani o ailesinden (uzakta, mabedin) doğu tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Meryem ile ilgili kitapta, Kur’ân’da
zikre
dilenleri insanlara anlat. Hani, Meryem, ailesinden uzaklaşarak, bulunduğu yerin, evin doğu tarafına çekilmişti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Meryem'i de
zikre
t. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Meryem'i de
zikre
t. Hani o, ehlinden (ailesinden) kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Meryem'i de
zikre
t. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
2.
fî el kitâbi
: kitapta
3.
ibrâhîme
: İbrâhîm
4.
inne-hu
: muhakkak o, çünkü o<...
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Kitap'ta İbrâhîm (A.S)'ı
zikre
t! Muhakkak ki O, sadık (çok sadaka veren, sadakatli, her zaman doğruyu söyleyen) bir Nebî idi....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Gelen BİLGİ içinde İbrahim'i de hatırla (
zikre
t)! Muhakkak ki O Sıddık'tı, Nebi idi....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
İbrâhim ile ilgili kitapta, Kur’ân’da
zikre
dilenleri insanlara anlat. O, özü, sözü doğru, doğruluk sembolü bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Kitap'ta İbrahim'i de
zikre
t. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Kitap'ta İbrahim'i de
zikre
t. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Kitapta İbrahim'i de
zikre
t. Şüphe yok ki, o pek sâdık bir peygamber idi....
Məryəm Suresi, 41. Ayet:
Kitap'ta İbrahim'i de
zikre
t. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
2.
fî el kitâbi
: kitapta
3.
mûsâ
: Musa
4.
inne-hu
: muhakkak o, çünkü o
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Kitap'ta Musa (A.S)'ı da
zikre
t. Muhakkak ki O, muhlis ve Nebî (Peygamber) Resûl idi....
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Gelen BİLGİ içinde Musa'yı da hatırlat (
zikre
t). . . Muhakkak ki O muhlas (Allâh'a kulluğunun farkındalığında olan, seçilmiş) idi; Rasûldü, Nebiydi....
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Mûsâ ile ilgili kitapta, Kur’ân’da
zikre
dilenleri insanlara anlat: Gerçekten o ihlâs sahibi bir kuldu. Hem Rasul, hem de nebi idi....
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Kitap'ta Musa'yı da
zikre
t. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Kitap'ta Musa'yı da
zikre
t. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 51. Ayet:
Kitap'ta Musa'yı da
zikre
t. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
2.
fî el kitâbi
: kitapta
3.
ismâîle
: İsmail
4.
inne-hu
: muhakkak o, çünkü o
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
Ve Kitap'ta İsmail (A.S)'ı (da)
zikre
t. Çünkü O, vaadine sadıktı ve O, Nebî Resûl'dü....
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
Gelen BİLGİ içinde İsmail'i de hatırla (
zikre
t). . . Muhakkak ki O sadık-ul va'd (Allâh'a kulluğundan gâfil olmayacağı vaadine sadık) ve Rasûl idi, Nebi idi....
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
İsmâil ile ilgili kitapta, Kur’ân’da
zikre
dilenleri insanlara anlat. O va’dine sadık bir kuldu. Bir Rasul, bir nebi idi....
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
Kitap'ta İsmail'i de
zikre
t. Çünkü o, va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
Kitap'ta İsmail'i de
zikre
t. Çünkü o, vaadinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 54. Ayet:
Kitap'ta İsmail'i de
zikre
t. Çünkü o, va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve
zikre
t
2.
fî el kitâbi
: kitapta
3.
idrîse
: İdris
4.
inne-hu
: çünkü o, muhakkak ki o
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Ve Kitap'ta İdris (A.S)'ı (da)
zikre
t. Muhakkak ki O, sadık bir Nebî (Peygamber) idi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Gelen BİLGİ içinde İdris'i de hatırlat (
zikre
t). . . Hakikaten O Sıddık idi, Nebi idi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
İdris ile ilgili, kitapta, Kur’ân’da
zikre
dilenleri insanlara anlat. O özü sözü doğru, doğruluk sembolü bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Kitap'ta İdris'i de
zikre
t. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Kitap'da Idris'i de
zikre
t, cunku o dosdogru bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Kitap'da İdris'i de
zikre
t, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Kitap'ta İdris'i de
zikre
t. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Ve kitapta İdris'i de
zikre
t. Şüphe yok ki o, bir sıddık, bir peygamber idi....
Məryəm Suresi, 56. Ayet:
Kitap'ta İdris'i de
zikre
t. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi....
Taha Suresi, 14. Ayet:
1.
inne-nî
: gerçekten ben, muhakkak ben
2.
enallâhu (ene allâhu)
: ben Allah'ım
3.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
4.
illâ
Taha Suresi, 14. Ayet:
Muhakkak ki Ben, Ben Allah'ım. Benden başka İlâh yoktur. Öyleyse Bana kul ol ve Beni
zikre
tmek için namazı ikame et!...
Taha Suresi, 14. Ayet:
'Benim, ben. Allah’ım. Yalnızca ben hak ilâhım. Beni ilâh tanı, candan müslüman olarak bana teslim ol, saygıyla bana kulluk ve ibadet et, benim şeriatıma bağlan, bana boyun eğ. Devamlı beni hatırında tutman, beni
zikre
tmen; lütfumla, seninle ilgilenmem için namazı âdâbına riayet ederek, aksatmadan kıl.'...
Taha Suresi, 14. Ayet:
"Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Ben'den başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve beni
zikre
tmek için dosdoğru namaz kıl."...
Taha Suresi, 14. Ayet:
"Gerçekten ben, ben Tanrı'yım, benden başka tanrı yoktur; şu halde bana ibadet et ve beni
zikre
tmek için dosdoğru namaz kıl."...
Taha Suresi, 14. Ayet:
«Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Ben'den başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni
zikre
tmek için dosdoğru namaz kıl.»...
Taha Suresi, 31. Ayet:
(31-34) 'Onunla gücümü takviye et ve onu vazîfeme ortak yap ki, seni çok tesbîh edelim ve seni çok
zikre
delim!'...
Taha Suresi, 32. Ayet:
(31-34) 'Onunla gücümü takviye et ve onu vazîfeme ortak yap ki, seni çok tesbîh edelim ve seni çok
zikre
delim!'...
Taha Suresi, 33. Ayet:
(31-34) 'Onunla gücümü takviye et ve onu vazîfeme ortak yap ki, seni çok tesbîh edelim ve seni çok
zikre
delim!'...
Taha Suresi, 34. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
nezkure-ke
: seni
zikre
delim
3.
kesîren
: çok
...
Taha Suresi, 34. Ayet:
Ve Seni, çok
zikre
delim....
Taha Suresi, 34. Ayet:
“Seni çok
zikre
delim diye.”...
Taha Suresi, 34. Ayet:
"Seni çok
zikre
delim (hatırlayalım)!"...
Taha Suresi, 34. Ayet:
'Seni çok çok
zikre
delim, dinini, şeriatını anlatalım.'...
Taha Suresi, 34. Ayet:
"Ve seni çok
zikre
delim."...
Taha Suresi, 34. Ayet:
Ve çok
zikre
yleyelim...
Taha Suresi, 34. Ayet:
"Ve seni çok
zikre
delim."...
Taha Suresi, 34. Ayet:
(31-34) 'Onunla gücümü takviye et ve onu vazîfeme ortak yap ki, seni çok tesbîh edelim ve seni çok
zikre
delim!'...
Taha Suresi, 34. Ayet:
(34-35) «Ve seni çokça
zikre
yleyelim.» «Şüphe yok ki, Sen bizi bihakkın görücüsün.»...
Taha Suresi, 34. Ayet:
“Ve seni çokça
zikre
delim. ”...
Taha Suresi, 34. Ayet:
ve seni çokça
zikre
delim....
Taha Suresi, 34. Ayet:
«Ve seni çok
zikre
delim.»...
Taha Suresi, 35. Ayet:
(34-35) «Ve seni çokça
zikre
yleyelim.» «Şüphe yok ki, Sen bizi bihakkın görücüsün.»...
Taha Suresi, 42. Ayet:
1.
izheb
: gidin
2.
ente
: sen
3.
ve ehû-ke
: ve (erkek) kardeşin
4.
bi âyâtî
: âyetlerimle, mucizelerimle
Taha Suresi, 42. Ayet:
Sen ve kardeşin, âyetlerimle (mucizelerimle) gidin ve Benim zikrimi (Beni
zikre
tmeyi) ihmal etmeyin (daimî zikirde olun)....
Taha Suresi, 42. Ayet:
'Sen, kardeşinle birlikte mûcizelerimle git. İkiniz de, beni hatırlatmakta, beni
zikre
tmekte, beni anlatmakta gevşeklik göstermeyin.'...
Taha Suresi, 42. Ayet:
"Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve beni
zikre
tmede gevşek davranmayın....
Taha Suresi, 42. Ayet:
"Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve beni
zikre
tmede gevşek davranmayın."...
Taha Suresi, 42. Ayet:
Sen ve kardeşin ayetlerimle git. İkiniz de Beni
zikre
tmede gevşek davranmayın....
Taha Suresi, 42. Ayet:
«Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve beni
zikre
tmede gevşek davranmayın.»...
Taha Suresi, 99. Ayet:
Kezâlike nakussu aleyke min enbâi mâ kad sebak(sebaka), ve kad âteynâke min ledunnâ zikrâ(
zikre
n)....
Taha Suresi, 99. Ayet:
1.
kezâlike
: işte böylece
2.
nakussu
: anlatıyoruz
3.
aleyke
: sana
4.
min enbâi
: haberlerden, haberleri
Taha Suresi, 113. Ayet:
Ve kezâlike enzelnâhu kur’ânen arabîyyen ve sarrafnâ fîhi minel vaîdi leallehum yettekûne ev yuhdisu lehum zikrâ(
zikre
n). ...
Taha Suresi, 113. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
enzelnâ-hu
: biz onu indirdik
3.
kur'ânen
: Kur'ân
4.
arabîyyen
: Arapça olarak
Taha Suresi, 124. Ayet:
'Kimler de benim övünç kaynağı Kur’ân’ımdan, benim şeriatımdan, benim lütfumla kendileriyle ilgilenmemden, beni
zikre
tmekten, bana şükretmekten yüz çevirirler, okunması ibadet olan Kur’ân’ımı, şeriatımı, zikrimi engelleyici tedbirler alırlarsa, onların ekonomik ve ruhî sıkıntılar içinde geçen sosyal çalkantılarla dolu hayatları, geçim darlıkları olur. Biz onları, Kıyamet günü, mahşere kör olarak getiririz.'...
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Biz senden evvel de kendilerine vahy etdiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız ehl-i
zikre
sorun. ...
Ənbiya Suresi, 7. Ayet:
Senden önce de kendilerine vahyetmekte olduğumuz birtakım erkeklerden başkasını(peygamber olarak) göndermedik; eğer bilmiyorsanız ehl-i
zikre
(âlimlere) sorun!...
Ənbiya Suresi, 10. Ayet: